Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => SAĞLIKLI YAŞAM => Konuyu başlatan: Amade - 19 Ocak 2008, 00:12:25

Başlık: Kalp krizini 6 adımda önleyin
Gönderen: Amade - 19 Ocak 2008, 00:12:25




Kalp krizini 6 adımda önleyin
Ailede kalp varsa Kalp krizini 6 adımda önleyin

 

Dr. Deniz Şener: Yaşam şartları kalp krizine davetiye çıkartıyorsa bu küçük önlemlerle hayati riskten kurtulmaya çalışın..

Bir kişinin hiçbir riski olmasa bile hayatı boyunca kalp krizi geçirme riski yüzde bir. Ancak yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, sigara, ailede kalp hastalığı öyküsü, hareketsiz yaşam ve 40 yaş üzerinde olma gibi faktörler, kişinin kalp krizi geçirme riskini yüzde 50 oranında artırıyor. Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Uz. Dr. Deniz Şener, kalp krizi riskini azaltmanın en kolay altı yolunu anlattı:

1- BOL BOL GÜLÜN:
Gülmek ve ağlamak aslında aynı şey. Her ikisi de duyguların boşalması anlamına geliyor. Gülmek, keyif hormonları salgılar ve stres hormonlarının baskılanmasına yardımcı olur. Bu sayede kalbe zararlı olan faktörler ortadan kalkar.

2- DERT ETMEYİN:
Çevredeki olayların çok fazla etkisi altında kalmak ve onlar için kederlenmek, kalbe oldukça zararlı. Çünkü kişinin sürekli kendini memnun ve mutlu edecek bir şeyler bulması, kalp krizi geçirme riskini azaltmaktadır. Bunun için, bahçe işleri, hayvan besleme gibi mutluluk verici detaylarla beyni doldurmak gerekli.

3- MUTLU EVLİLİK:
Düzenli ve mutlu bir evlilik, kalp krizi riskini düşürür. Mutlu bir evlilik ve düzenli bir yaşam, kişinin kafasındaki birtakım sorumlulukların eve yönlendirilmesine neden olur.

4- HAREKET EDİN:
Sürekli masa başında olan insanların kalp hastalıklarına yakalanma riski çok yüksek. Hareketsiz olarak iki saati masa başında geçirmek ciddi bir kalp krizi riski oluşturmakta. Öncelikle günlük 45 dakikalık yürüyüş yapmak çok önemli.

5- SİESTAYA ALIŞIN:
Öğle saatlerinde ya da öğle sonrası bir saatlik uyku, son derece dinlendiricidir ve vücuttaki bütün stresi alır. Uyuduktan sonra geri kalan zamanı daha verimli değerlendirmeyi sağlar. Çünkü uykuda beden ile birlikte ruhsal dinlenme de vardır. Ruhsal gerilim de vücutta zararlı hormonların salgılanmasına neden olur ve bu da kalp krizi riskini tetikler.
Başlık: Ynt: Kalp krizini 6 adımda önleyin
Gönderen: Uludag - 22 Ocak 2008, 16:44:42
Allah razi olsun hocam. Bunlarin hepsi sünnet-i seniyyede var. Demek ki Resulullah SAV ve arkadaslarinin yolunda olanlar saglikli yasarlar. :)

1) Günah ve hataya aglamak: Murakabe
2) Hayir ve serrin Allahtan olduguna inanmak: Teslimiyyet
3) Salih bir insanla evli yasamak: Muhabbet
4) Allah yolunda calismak: Mücahede
5) Kaylule yapmak: Istirahat

Başlık: Antep Fıstığı Kalp Dostu
Gönderen: enfa - 31 Ocak 2008, 15:33:06
Baskın düzeyde tekli doymamış yağ asitleri içeren Antep fıstığının, kalp rahatsızlıklarıyla ilişkilendirilen risk faktörlerini indirgemede olumlu sonuçlar gösterdiği bildirildi.

Celal Bayar Üniversitesi Akhisar Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu, “Yeşil Altın: Antep fıstığı Teknolojisi, Kimyası ve Kalite Kontrolü” konulu araştırmasında, Antep fıstığının “nut” grubu olarak adlandırılan gıdalar arasında önemli yer tuttuğunu ifade etti.

ABD'de tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 40'lık dilimine koroner kalp hastalıklarının yol açtığını, koroner kalp hastalıklarının hem erkekler hem kadınlar için ciddi tablolar oluşturduğunu vurgulayan Tokuşoğlu, koroner kalp hastalıklarıyla ilişkilendirilen en ciddi risk faktörünün yüksek kolesterol olduğunu bildirdi.

Tokuşoğlu, diyet ve egzersizle yüksek kolesterolün düşürülmesinin kalp rahatsızlıklarından korunmada etkili olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Yüksek kolesterol, kalp rahatsızlıklarıyla ilişkili başlıca risk faktörüdür ve yaklaşık 100 milyon yetişkini etkilemektedir. Sağlıklı bir diyetle ve egzersizle yüksek kolesterolün düşürülebilmesi, düşük kalp rahatsızlıkları riski açısından önemli olmaktadır.

Doymuş yağlarca yüksek olan diyetlerin kalp rahatsızlığı olaylarında artışla ilişkilendirildiği kabul edilmekte iken, son kanıtlar tekli doymamış yağ asitleri ve azalan kalp hastalıkları riski arasında pozitif yönde ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.

Antep fıstığını da içine alan kuru yemişlerle yapılan araştırma bulguları, 'nut' grubu da denilen söz konusu gıdaların tekli doymamış yağ asitlerince zengin olduğunu göstermektedir. Baskın düzeyde doymamış yağ asitleri içeren Antep fıstığı kalp hastalıklarıyla ilişkilendirilen risk faktörlerini indirgiyor.”

Tokuşoğlu, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, Antep fıstığının de içerisinde yer aldığı 'nut' grubu kuru yemişlerin ilgili sağlık iddialarını doğrulayıcı açıklamalar yaptığını, bu gıdaların tüketiminin koroner kalp rahatsızlıkları riskini düşürmede rol oynadığını rapor ettiğini belirtti.
Amerikan Kalp Birliği'nin de kalorilerin yüzde 20'sinin tekli doymamış yağ asitlerinden alınmasını, tekli doymamış yağ asitlerinin de zeytin yağı, balık, legume ve kabuklu yemişler (nutlar) aracılığıyla alınmasını önerdiğini vurgulayan Tokuşoğlu, bu diyet tercihinde Antep fıstığının önemli yer tuttuğunu ifade etti.

Tokuşoğlu, kalp sağlığı diyetinde yer alacak kuru yemişlerin hem kalori açısından istenilen skaladaki yağ yüzdesinde kalori almayı hem de doymuş yağlarla yer değiştirmeyi sağlayabilen gıda olarak önerildiğini belirterek bu gıdalar içinde baskın düzeyde tekli doymamış yağ asitleri içermesi dolayısıyla Antep fıstığının önemli yer tuttuğuna işaret etti.

HÜRRİYET

Başlık: Kalp krizinden korunmanın 10 yolu
Gönderen: osmanli - 28 Mayıs 2009, 03:02:08
Kalp krizinden korunmanın 10 yolu 
 
 
Kalp krizi herkesin başına gelebilir. Kalp krizinin oluşmasında sizin genleriniz, ne yediğiniz, ne kadar spor yaptığınız gibi birçok faktör rol oynuyor. 
 
 
 
İyi haber yaşam şeklinizdeki bazı değişikliklerle kalp krizini önleyebilirsiniz. Howstuffworks'te yer alan habere göre, size kalp krizinden korunmanın 10 yolu:

Egzersiz yapın: Ağırlık kaldırdığınızda kaslarınız daha çok güçleniyor ve sağlıklı hale geliyor. Kalbiniz de kastan oluşuyor, bu nedenle aynı durum kalbiniz için de geçerli. Doktorlar, haftada 3 kez 30 dakika kardiyovasküler egzersiz öneriyorlar. Eğer koşmayı sevmiyorsanız, biraz tenis oynayabilirsiniz ya da yüzmeyi deneyebilirsiniz. Yüzemiyorsanız, köpeğinizi gezdirebilirsiniz.

İyi uyuyun: Uyku temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Herkes için değişse de doktorlar günde en az 8 saat gece uykusu öneriyor. Yetişkinlerin yüzde 60'ının uyku problemi var, ancak sadece yüzde 37'si tedavi istiyor. Araştırmalara göre, çok az ya da çok fazla uyumak kan basıncınız üzerinde olumsuz etki yapıyor.

Aspirin için: Düşük dozlarda aspirin kanı incelterek, kalp krizinden koruyor. Amerikan Kalp Derneği de ilk ve ikinci kalp krizi risklerini önlemeye yardımcı olduğunu belirtiyor.

Kolesterolünüzü düşürün: Kolesterol kötü bir darbedir. 2 çeşit kolesterol var. Biri karaciğerde üretilen ve vücut hücrelerinin fonksiyonunda rol oynuyor. Sağlıksız beslenme, hareketsizlik, sigara, fazla kilolar, yaş ve kalıtsal faktörler yüksek kolesterol seviyelerine sebep olabilir. Yüksek kolesterol seviyeleri, kan damarlarının zamanla tıkanıp daralmasına yol açabilir. Bu birikim çok yavaş gerçekleşir. Kan damarları daraldıkça, kalbe giden kan azalır. Kalbe giden kanın sınırlandırılması, göğüs ağrısına (anjin) yol açabilir. Kalbe giden kanın büyük ölçüde azalması veya tamamen durması ise kalp krizi ile sonuçlanabilir. Düşürmek için sağlıklı bir diyet uygulamalı ve egzersiz yapmalısınız. Ayrıca ilaç tedavisi de kolesterolünüzün düşmesinde yararlıdır.

Kan basıncınızı düşürün: Birçok insan kan basıncı kelimesini duymuştur ve hatta ne anlama geldiğini bilir. Kan basıncı, kanın arter duvarına yaptığı basınçtır. Kan basıncınız ölçüldüğünde, 2 tane okuma vardır, sistolik (90-140 mmHg) ve diyastolik (60-90 mmHg). Tansiyonunuz 120-139/80-89 aralığında ise prehipertansiyon, bu değerlerin üzerinde ise hipertansiyon (yüksek tansiyon) hastası olduğunuz anlamına gelir. İlk önce tansiyonunuzu düzenli olarak ölçtürmelisiniz, daha az yağlı yiyecekler yemeli, tuz alımını azaltmalı, alkol ve sigarayı bırakmalısınız ve egzersiz yapmalısınız.

Sakinleşin: Stresli olmak iyi değildir ve vücudunuzda bazı hastalıkların oluşmasına neden olabilir. Bilim adamları, kalp krizi geçiren insanların stresli mesleklere sahip olduklarını tespit ettiler. Stresli olunca kalbiniz daha hızlı atar, kan basıncınız yükselir. Stres seviyenizi azaltarak kalbinizin çarpmasını yavaşlatabilirsiniz, aynı anda kan basıncınız da düşecektir. Stresli bir işiniz varsa, işten sonra arkadaşlarınızla beraber vakit geçirin, yürüyüş yapın. Bunlar da işe yaramazsa, profesyonel yardım alın ve psikoloğa gidin.

Sigarayı bırakın: Sigara içen herkes bunun sağlıklı olmadığını bilir, sorun bırakmanın çok zor olmasıdır. Birçok insan sigarayı bırakmadığı için akciğer kanseri başka olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanıyor. Öncelikle sigarayı azaltmayı deneyin. Nikotin tedavisi ya da bazı ilaçlar farklı farklı kişiler için sigarayı bırakmada yararlı olabilir.

Koruyucu röntgenler çektiricin: İşte size koruyucu hekimlik, diğer bir deyişle problem oluşmadan onu durdurmaya çalışmak. Koruyucu sağlık röntgenleri size ve doktorunuza kardiyovasküler hastalık için ne kadar risk altında olduğunuzu açıklar. Basit kan testleri, muayeneler ve ultrasonlar ile gelişebilecek bir hastalığı önleyebilirsiniz.

Ailenizin sağlık durumunu öğrenin: Bazı aileler asla boşanmamıştır ve her şey hakkında dürüst ve açıktır. Diğer aileler ise tam tersidir. Boşanmadan, ölümden dolayı ailenin sağlık durumu çeşitlidir. Bazı insanların belirli hastalıklara karşı genetik yatkınlığı vardır. Ailenizdeki kronik hastalıkları araştırın.

Kalp dostu diyet uygulayın: Kalp dostu bir diyet uygulamak, kan basıncınızı ve kolesterolünüzü düşürmede size yardımcı olur, kilo alımınızı sınırlar. İşlenmiş gıdalardan uzak durun. Haftada en az 2 kez balık yiyin ve bol bol taze sebze-meyve tüketin. Omega 3 yağ asitleri bakımından oldukça zengin olan Somon balığı, damar plağı oluşumunu azaltacaktır.
 
Başlık: Kalp krizi riskini en çok taşıyan bölgeler belirlendi..
Gönderen: Tuğra - 29 Mayıs 2009, 23:57:19
İşte Türkiye'nin o bölgeleri...

Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) Girişimsel Kardiyoloji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir, zeytinyağı kullanımı sayesinde Ege'nin kalp krizinde en risksiz bölge olduğunu söyledi. En riskli bölgelerin Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu olduğunu kaydeden Prof.Dr. Özdemir, "Karadeniz'e bakıyorsunuz deniz var, balık tüketimi var. Ama orada farklı olan bir şey var tereyağı kullanımı" dedi.

TKD ve TKD Girişimsel Kardiyoloji Çalışma Grubu tarafından düzenlenen 16'ncı Ulusal Uygulamalı Girişimsel Kardiyoloji Toplantısı, Antalya Kemer'deki Rixos Sungate Otel'de başladı. 1000'e yakın katılımcının yer aldığı 4 gün devam edecek kongrede, Milano, Londra gibi kentlerden uydu bağlantılarıyla canlı ameliyatlar gerçekleştirildi.

`CERRAHLAR KORKSUN ARTIK'

TKD Girişimsel Kardiyoloji Çalışma Grubu Başkanı Prof.Dr. Ramazan Özdemir, basın toplantısında, bu yıl 16'ncısı gerçekleştirilen toplantının en önemli farkının ilk defa yurtdışı anjiyo laboratuvarlarıyla yapılan bağlantılar olduğunu söyledi. Kardiyolojinin artık kalp cerrahisinin müdahale ettiği birçok alanda tedavi yöntemleri geliştirdiğine dikkat çeken Prof.Dr. Özdemir, "Kalp deliklerinin artık yüzde 90'ı, şemsiye yöntemiyle kardiyologlar tarafından kapatılıyor. Cerrahlar korksun artık, kardiyologlar onları sıkıştırdı. Küçük bir alanları kaldı.

Cerrahların alanı son derece kısıtlandı. Bazı hastalar, kalp deliği çok büyük olan hastalar gibi belli bir grup hastalar tabii ki cerrahiye gidiyor. Eskiden `şu şu grup hastalar cerrahiye gider, şu hastaları kardiyologlar damar yoluyla tedavi eder' durumu ortadan kalktı. Şimdi kardiyologlar herşeyi yapmaya başladı" diye konuştu. Prof.Dr. Özdemir, bu sözlerinin cerrahları kızdıracağının hatırlatılması üzerine "Kızsınlar diye söylüyoruz" dedi.

STENT FİYATINDA FİYAT UÇURUMU

Kalp hastalığı tedavisinde ilaçlı stent uygulamasının giderek önem kazandığına dikkat çeken Prof. Dr. Özdemir, "İlaçlı stentler ilk çıktığında kurtarıcı olarak girdi. Bütün damarlarda uygulanmaya başlandı. İlaçlı stentlerde yeniden daralma oranı çok daha düşük. Sürekli olarak üstünde durduğumuz şey bu, ama pahalı ve devlet ödemiyor. Çıplak, ilaçsız stentleri devlet ödüyor. Avrupa'da bu kadar pahalı olmadığını görüyorsunuz.

Avrupa'da 400- 500 euro civarındayken Türkiye'de 2 bin 500- 3 bin dolar seviyesinde" diye konuştu. İlk ilaçlı stentler çıktığında dünya genelinde takılan stentlerin yüzde 90'ının ilaçlı stentler olduğunu ama sonrasında bir geri dönüş yaşandığını kaydeden Prof.Dr. Özdemir, "İlaçlı stentlerin kullanım oranı Türkiye'de yüzde 10- 20'ler düzeyinde gerçekleşiyor" dedi. Prof. Dr. Özdemir, bir soru üzerine ilaçlı stent tedavisiyle birlikte uzun süre kan sulandırıcı ilaç kullanıldığı için yakın dönemde cerrahiye gidecek hastada, kanserli bir hastada, kanamalı bir hastada kullanımın dezavantaj olabileceğini kaydetti.

STANDARTLAR DEĞİŞİYOR

Prof. Dr. Özdemir, by-pass cerrahisinin karşısında artık damar yoluyla anjiyo yapılan merkezlerde kalp krizine direkt müdahale şekli uygulandığını kaydetti. "Bu gerçekten hem can kurtarıcı oluyor hem de kalp yetmezliklerini büyük ölçüde engelliyor" diyen Prof.Dr. Özdemir, "Bu bence kardiyolojide gelinen en önemli noktadır.

Hasta anjiyo laboratuvarına alınıp 10 MD+BO MD-BO dakika içinde damalarının açılması bence kardiyolojide gelinebilinecek en büyük noktadır" dedi. Damar yoluyla anjiyonun artık standart haline geldiğini belirten Prof.Dr. Özdemir, "Anjiyo laboratuvarı olan her yerde artık standart tedavi haline geliyor. Kalp krizi geçiren hastalar direkt olarak yönlendirilsin, damarları açılsın.

Önümüzdeki bir dönemde alınacak kararlarla hastalar o yerlere yönlendirilecek. Şimdi Avrupa Birliği çerçevesinde bu konuda başlayan bir çalışma var. Anjiyo laboratuvarı olan yerlere hastaların yönlendirilmesi can kurtarıcı olur" diye konuştu. Türkiye'nin her yerinde anjiyo laboratuarı bulunduğunu kaydeden Prof.Dr. Özdemir, İstanbul'da ulaşıma bağlı olarak zorluklar yaşanabilceğinin altını çizdi.

EN RİSKSİZ BÖLGE EGE

Prof. Dr. Ramazan Özdemir, bir soru üzerine Türkiye'de kalp hastalıkları bakımından en risksiz bölgenin Ege olduğunu kaydetti. Ege'nin zeytinyağı kullanımı sayesinde kalp krizinde en risksiz bölge olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özdemir, en riskli bölgelerin Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu olduğunu kaydetti.

Karadeniz'de tereyağı kullanım alışkanlığının yüksek olması nedeniyle yüksek risk sınıfına girdiğini kaydeden Prof. Dr. Özdemir, "Ama Ege de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen göçle değişiyor" dedi.

YUMURTA KONUSU

Tartışmalı yumurta konusuna da değinen Prof. Dr. Özdemir, "Yumurta hiç yemeyin demek doğru değil. Haşlanmış yumurtada sıkıntı olacağını sanmıyorum. Günde yenilen 1- 2 yumurtanın zararı olduğunu düşünmüyoruz. Kolesterolü olan kroner arter hastaları bile hafta üç gün yumurta yiyebilir" dedi.

İLAÇLI STENT KULLANIMI HER ÜLKEDE FARKLI

Avrupa Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Jean Fajadet ise Avrupa'da ilaçlı stendlerin kullanımının, geri ödemelere bağlı olarak değiştiğini kaydetti. Fransa'da ilaç salınımlı stentlerin kullanım oranının yüzde 55, Almanya'da yüzde 35, İsviçre'de ise yüzde 80'in üzerinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Fajadet, "Bu durum tamamen geri ödeme durumlarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkıyor. Geri ödeme koşulları arttığı takdirde ilaç salınımlı stent uygulaması yaygınlaşacaktır" dedi.

GENÇLERDE KALP HASTALIKLARI ARTIYOR

Prof.Dr. Jean Fajadet, bir soru üzerine kalp damar hastalıklarının genç nüfusta daha sıklıkla görülmeye başladığını belirtti. Buna karşı genç nüfusun cerrahi operasyonlardan kaçındığını kaydeden Prof.Dr. Fajadet, "Ama ikinci bir husus yaşlı hastalar. Şu an tedavi ettiğimiz hastaların yüzde 20'sinden fazlasını 80 yaşın üzerindeki hastalar teşkil etmekte. Bu tür hastalarda yapılması gereken şey disiplinler arası bir yaklaşımı benimsemek olmalıdır" dedi.

Genç nüfusta kalp hastalıkları riskinin artmasının nedenleri arasında sigara içme eğilimi, her geçen yıl diyabetik olan hasta sayısında artış, kolestrol ve hipertansiyonu sayan Prof. Dr. Jean Fajadet, kroner kalp rahatsızlığı olan diyabetik hasta sayısı yüzde 20'den düşükken, son yıllarda bu oranın yüzde 30'larda seyrettiğini kaydetti. Prof. Dr. Fajadet, "Amerika'da bu oran yüzde 33'e kadar çıkabiliyor" dedi.

İtalya, Fransa, Hollanda'da halka açık alanlarda sigara içilmesinin yasaklanmasının ardından akut kroner sendromlarda yüzde 20'lik bir düşüş kaydedildiğini açıklayan Prof. Dr. Jean Fajadet, "Sigarayla mücadelede akciğer kanseri gibi bütün hastalıkları göz önünde bulundurarak mücadele etmemiz gerekiyor" dedi.

Türkiye'de tartışmalara neden olan kolestrol ve yumurta konusundaki soruları da yanıtlayan Prof. Dr. Fajadet, "Yumurtanın protein açısından alımı önemli, kolestrolü artırıcı özelliği var" dedi. Prof. Dr. Jean Fajadet, kalp hastalıklarına karşı düşük yağ tüketimi ve fiziksel egzersiz önerdi.

Haber3
Başlık: Ceviz Damarları Koruyor
Gönderen: Tuğra - 01 Haziran 2009, 21:52:32
Ceviz, yağlı besinlerin damarlara verdiği zararı azaltıyor.

Cevizin kalp ve damar sağlığı için yararlı olduğu yeni bir araştırmayla daha kanıtlandı. İspanyol uzmanlar tarafından yapılan araştırmaya göre, öğünler sonunda yenen belli miktarda ceviz, yağlı besinlerin damarlara verdiği zararı önlüyor.

Amerikan Kardiyoloji Üniversitesi’nin dergisinde yayımlanan araştırmada, 24 kişiye bir hafta boyunca yağ oranı yüksek salam ve peynir içeren öğünler verildi.

Araştırmaya katılanların yarısına öğün sonlarında 5 çay kaşığı zeytinyağı, diğerlerineyse 8 adet ceviz verildi. Yapılan testler, hem zeytinyağı hem de cevizin yağlı besinlerin damara verdiği zararı azalttığını gösterdi.

Araştırma ayrıca cevizin damarların esnekliğini de koruduğunu ortaya koydu. Cevizin bu özelliğiyle, damar sağlığı için zeytinyağından da faydalı olduğu vurgulandı.

Yağlı besinlerin yol açtığı damar sertliği, felç ve kalp hastalıklarının temel nedenleri arasında gösteriliyor.

Sağlıktabugün
Başlık: Gençlerin kalbi alarm veriyor
Gönderen: Tuğra - 03 Haziran 2009, 19:59:54

Türkiye, Avrupa'da genç nüfusta kalp hastalığının en sık görüldüğü ülke konumunda.

Türkiye'de kalp hastalığında son yıllarda ciddi bir artış olduğuna ve kalp hastalığı yaşının da giderek düştüğüne dikkat çeken Kozan, genç nesilde kalp ve damar hastalığının görülme sıklığındaki yüksek oranın, o ülke için "kötü gidişin göstergesi" olduğunu vurguladı. Kozan, "Avrupa'da genç nüfusta kalp hastalığı en sık görülen ülkeyiz" diyerek, bu yükselişi durdurmak gerektiğini söyledi.

Akut koroner sendromlar ile ilgili Avrupa'daki derneklerle ortak bir çalışma başlattıklarını anlatan Kozan, Avrupa Birliği'nin de bu projeyi desteklediğini bildirdi. Kozan, projeye göre, kalp hastalarına acil müdahale konusunda ortak bir politika oluşturmanın amaçlandığına işaret ederek, şöyle dedi:

"Kalp hastalarının büyük bölümü, geç kalmaktan ve farkında olamamaktan ölüyor. Zaman, kalp hastalarında hayat kurtarmaktadır. (Nasıl bir organizasyon yapalım, nasıl bir acil tedavi organize edelim ve sonra bunları hangi sistemle tedavi edelim) diye Avrupa Birliği destekli bu proje oluştu. Bütün Avrupa'yı ve Avrupa dışında bizim ülkemizi kapsayan bir projedir."

SİGARA VE FAST FOOD

Türkiye'de genç nüfusta kalp damar hastalığı görülme sıklığının nedenlerine de değinen Kozan, nedenlerden birini, "sigara kullanımı" diye vurguladı.

Kozan, kahvehane ve lokanta gibi yerlerde 19 Temmuzdan itibaren başlayacak sigara yasağının önemine işaret ederek, "Yasağı uygulayan ülkelerde kalp hastalığında yüzde 50 oranında azalma olduğunu görüyoruz. Türkiye'de bu yasak yeni olduğu için verilere yansıma etkisini henüz göremedik" diye konuştu.

Beslenme alışkanlığının hızlı şekilde fast-fooda yönelmesinin de gençlerde kalp damar hastalığının artmasında etkisi olduğunu anlatan Kozan, "Giderek şişmanlayan bir toplum olduk" alarmı vererek, şöyle uyardı:

"Yaşınız, cinsiyetiniz ve genetik yapınız dışında kalp hastalığına yol açan bütün etkileri değiştirmek sizin elinizdedir. Sigarayı bırakabilirsiniz. Kan basıncınızı, kan şekerinizi kontrol altına alabilirsiniz. Yürüyüşlerinizi yapabilirsiniz, kolesterolünüzü düzene koyabilirsiniz. Bütün bunların farkında olmadan bu risklerin üstüne gittiğiniz zaman, koroner arter hastalığına yakalanma riskinizi son derece artırıyorsunuz. Bu kadar önlenebilir risk faktörlerini halkınıza anlattığınız zaman, koroner arter hastalığını da o oranda azaltmış olursunuz."

NE BATIYA NE YURT DIŞINA

Kozan, ayrıca, Türkiye'nin girişimsel kardiyoloji tedavisinde, Avrupa'nın birçok ülkesinden iyi olduğuna işaret etti. Türkiye'deki kalp hastalarının tedavi için yurt dışına gitmesine gerek olmadığını vurgulayan Kozan, Türkiye'nin bütün bölgelerinde girişimsel kardiyoloji tedavisinin yapılabildiğini belirterek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kalp hastalarının da tedavi için batı büyükşehirlere gitmesine gerek olmadığını bildirdi.

Haber3
Başlık: Depresyon Kalbinizi de Etkiliyor
Gönderen: Tuğra - 05 Haziran 2009, 08:26:41
Depresyonun ve üzüntünün vücuda verdiği zararlarından hep söz edilir. Ancak bilimadamları artık hastalıklar ve depresyon arasındaki bağlantıyı kanıtladılar. Yapılan araştırmalar depresyon ve kalp hastalıkları arasındaki bilimsel bağlantıyı ortaya koydu.

Cleveland Kliniği psikiyatristlerinden Dr. Leo Pozuelo'nun yaptığı açıklamaya göre depresyonda olan kişilerin kalp krizini takip eden 6 ay içinde ölme riskleri depresyonda olmayanlara göre çok daha fazla. Pozuelo'ya göre depresyonda olmak kalp sağlığı açısından yüksek kolesterol ve sigara kullanımı kadar büyük bir tehlike oluşturuyor.

Depresyon çoğu hastada kalp krizi ya da kalp ameliyatı sonrasında meydana geliyor. Eğer bir hasta kalp krizinden sonra depresyona girmişse sonraki bir yıl içinde tekrar bir kriz geçirme olasılığı büyük oranda artıyor. İşte bu nedenle kalp sorunu yaşamış kişilerde depresyonun tedavi edilmesi büyük önem taşıyor.

Depresyon kalp-damar hastalığı geçmişi olmayan kişilerde de kalp hastalıkları riskini iki kat artırıyor.

KİMYASAL BİR BAĞ VAR

Depresyon ve kalp hastalıkları arasında kimyasal bir bağ var. Depresyona girmiş kişiler daha çok kortizol hormonu salgılıyor. Normal seviyelerde olduğu zaman faydalı olan bu hormonun fazlalığı pıhtılaşma ve iltihaplanma gibi kan ve damar problemleri yaratıyor.

Depresyonla kişilerde bozulan serotonin metabolizması ise trombosit faaliyetini çoğaltıyor. Bu da damar sertliği plakların oluşumuna neden olarak damarların tıkanmasıyla sonuçlanıyor.

Depresyondaki kişilerin tipik bir özelliği de kalp atım hızı değişkenliklerinin genelde düşük olması. Bu durum kardiyovasküler hastalıkları olan hastalarda daha da belirgin olarak ortaya çıkıyor. Kalp krizi sonrası kalp atım hızı değişkeni düşük olan kişilerde ölüm daha çok görülüyor.

BELİRTİLERİ DİKKATE ALIN

Genel nüfusun erkeklerde ortalama yüzde 6, kadınlarında ise 18'ini etkileyen depresyon hasta kişilerin ortalama yüzde 40'ını olumsuz yönde etkilediği biliniyor.

Depresyonun tipik belirtilerinden uzun süreli yorgunluk, aşırı suçluluk duygusu, iştah kesilmesi, konsantrasyon güçlüğü, azalan hareketlilik, sürekli kötü şeylerin akla gelmesi ve önceden zevk alınan şeylerden artık zevk alamama. Diğer belirtiler arasında ise uyku sorunları, normal aktivitelere ilgi azlığı, enerji azalması, ağlama isteği ve yaşama karşı umutsuzluk sayılabilir.

Pek çok kişi depresyonun bir karakter zayıflığı olarak görüyor. Uzmanlar ise depresyonun karakterle uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylüyorlar. Depresyon tamamen beyinde oluşan kimyasal bir rahatsızlık. Bu açıdan diğer organlardaki hastalıklardan hiç farkı yok. Depresyon hafife alındığı ve tedavi edilmediği takdirde ciddi sorunların ortaya çıkması ise kaçınılmaz.

HANGİ İLAÇLAR ETKİLİ

Araştırmalar serotonin geri alımını önleyici ilaçların (SSRI türü ilaçlar) kalp hastalığı olan hastalarda etkili olduğunu gösteriyor. Yan etkilerinin az olması bu ilaçların kalp hastaları tarafından uzun süre kullanımını da olanak sağlıyor.

SSRI'lar kardiyologların yazabileceği ilaçlar arasında, ancak doktorların bunların diğer kalp ilaçlarıyla olan etkileşimlerine dikkat etmeleri gerekiyor. SSRI'ların bir başka faydası da trombosit faaliyetini düşürerek kanın pıhtılaşmasını önlemeleri ve kalp atım hızı değişkenliğini normal düzeye taşımaları.

sağlık.turk.net
Başlık: Spor Yapanlar Dikkat
Gönderen: Tuğra - 08 Haziran 2009, 00:23:39
Sağlıklı bir vücut için spor yapmaya karar verdiniz. Ruhunuz buna hazır ama ya bedeniniz? Spor ayakkabılarınızı giymeden önce kalbinizi mutlaka spora hazırlayın. Uz. Dr. Türker Baran, spor öncesi kalp sağlığı açısından alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.   

Bedeniniz de Yaza Hazır Olsun

Soğuk, uzun süren bir kış mevsimini geride bıraktık. Güneşli yaz günleri geri geldi. Kışın soğuğu, metabolizmamızı yavaşlattı. Karanlık ve uzun geceler boyunca karbonhidrat ve şeker üretimimizi artırdık. Soğuk ve yağışlı havalar pek çoğumuzu dışarı çıkıp egzersiz yapmaktan alıkoydu. Kondüsyonumuz azaldı, kilo aldık. Şimdi kimimiz sağlık sebepleri, kimimiz ise estetik nedenlerden ötürü yeniden fit olmak, kondüsyon kazanmak için egzersiz yapmaya hazırlanıyoruz. Ancak bunun için bedenimizi ter dökmeye hazırlamamız çok önemli.

Kişi Önce Kendi Bedenini Tanımalı

Bir spor müsabakasında ya da antrenmanda, kimi zaman amatör kimi zaman da profesyonel bir sporcu sahada hayatını kaybedebilmektedir. Bu tür olaylarda genellikle ölüm sebebi biraz da genelleme yapılarak ‘kalp krizi’ olarak bildirilmektedir. Oysaki tanıyanlar, o kişinin daha önce bir hastalığı olmadığını anlatırlar.

Peki bu kişi sporcu kimliğine rağmen, lisans alırken geçtiği onca sağlık kontrolüne rağmen nasıl olup da bir kalp hastalığı nedeni ile kaybedilmektedir? Sağlıklı vücuda sahip insanlar trajik bir şekilde ölümle karşılaşırken kendilerini; sahillere, sahalara, spor salonlarına atan,  kimisi ruhen kimisi bedenen genç bireyler aslında sonu bilinmez maceralara mı atılmaktadırlar?

Ya kalp krizlerinin, hipertansiyonun travmaya uğradığı kalplerini zorlamaya, zedelenmiş kalp kapaklarını daha fazla mesai yaptırmaya hazırlanan hastaları egzersiz yapmaya davet eden hekimler gerekli önlemleri almıyor mu? Elbette hayır. Kişinin, direksiyona geçmeden önce aracını tanımak ve aksayan noktalarını kontrol ettirerek, onu nasıl kullanması gerektiği konusunda eğitim alması şartsa, vücudunu da aynı şekilde tanıması gerekmektedir.

Sporcuları Öncelikle Hangi Kalp Hastalıkları Tehdit Etmektedir?

Egzersiz sırasında vücudun toplam oksijen ihtiyacı dinlenme durumundakinin 12 katına çıkar. Bu talebi, dakikada pompaladığı kanı 42 litreye kadar artırabilen kalp karşılar. Bunu önce dakikadaki artış hızını artırarak, sonra da kasılma ve gevşeme sırasındaki hacimlerini ayarlayarak sağlar. Vücutta kan akışı bu sırada aktif olmayan kaslardan egzersize katılan kaslara kayar. Tıpkı ağırlık kaldıran kişilerin kas yapması gibi, kalp de iş yükü arttığında zamanla kas yapar. Esas olarak kanın vücuda pompalanmasından sorumlu sol karıncığın hacim ve kas yapısında artış olur.

Bu artış genelde ileri boyuta varmaz, ancak uzun dönemde olumsuz gelişmelere zemin hazırlayabilir. “Atlet ya da sporcu kalbi” düzenli egzersizle sağlanabilecek, kalbin sol karıncığındaki artış ve dinlenme durumundaki kalp hızında düşüşle, yüksek tempodaki egzersizi uzun süre devam ettirebilme yeteneğinin kazanılması olarak açıklanır. Ani, beklenmedik ölümler sporcularda özellikle gençlerde nadir görülse de dramatik bir olaydır. Otuz yaşın altında ani ölüm yüz binde 2 -7 kişide görülür ki bunların % 8’i egzersizle ilgilidir.

 Otuz yaşın üzerinde görülen ani ölüm ise yüz binde 50-60’tır. Bu ölümlerin % 2-3’ü egzersiz sırasında meydana gelir. Otuz beş yaşın üzerindeki sporcularda en sık görülen ölümler kalbi besleyen damarlardaki (koroner arterler) hastalıklarından kaynaklanır. Aslında koroner rahatsızlıklar tüm dünyada birinci sırada yer alan bir ölüm nedenidir.

Doğumsal Kalp Hastalıkları Da Sporcuları Tehdit Ediyor

Sporla yoğun olarak uğraşanlarda diğer insanlardan farklı olarak doğumsal koroner arter anomalileri de ölüm nedeni olarak üst sıralarda yer almaktadır. Otuz beş yaşın altında ise önde gelen ölüm sebebi ‘hipertrofik kardiyomiyopati’ adı verilen, kalp kasındaki simetrik olmayan kalınlaşma ile oluşan rahatsızlıklardır.

Sağ kalbi tutan ve ilk belirtisi hayatı sonlandıran bir ritim bozukluğu olan aritmojenik sağ kalp displazisi de egzersiz sırasındaki kayıpların önde gelen nedenlerinden birisidir. Yine sessiz kalmayı becerebilmiş kalp kapak hastalıkları, kimi zaman gribe benzer genel yakınmalardan başka bulgu vermeyen ancak kalp kaslarında ileri derecede yetmezlikler meydana getiren kalp kası iltihaplanmaları, miyokarditler ve kardiyomiyopatiler, sağlıklı olduğu düşünülen bireylere egzersiz sırasında kötü sürprizler yaşatabilmektedir.

Basit Kontroller Hayat Kurtarıyor

Ancak tüm bu tehlikeler, kişiyi egzersiz yapmaktan alıkoymamalıdır. Yapılacak, çoğu zaman çok da zaman alıcı ve masraflı olmayan bir inceleme, kalp sağlığınızın durumunu, aktif spor yapmanıza engel bir durum olup olmadığını ortaya çıkarmaya yetecektir.

Spor esnasında ani ölüm riskinin belirlenmesinde klasik fizik muayene bulgularının, rutin kan biyokimyasının değerlendirilmesi dışında istirahat EKG’si, egzersiz testi ve ekokardiyografi çok önemlidir. İstirahat EKG’sinde normal dışı değişiklikler bulunan kişiler mutlaka ekokardiyografi ile egzersiz testlerine yönlendirilmeliler. Spor uzun ve sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Sevdiklerinizle mutlu ve sağlıklı bir hayat sürebilmeniz için spor yapmaya karar vermeniz, kendiniz için alacağınız en güzel kararlardan birisi olacaktır. Ancak unutmayın, spor yapmaya başlamadan önce ve sonrasında yaptıracağınız düzenli kontroller, sizi karşılaşabileceğiniz pek çok sağlık riskinden koruyacaktır.

(HaberTürk)

Başlık: Kalp hastaları için yaz diyeti
Gönderen: Tuğra - 09 Haziran 2009, 10:19:59
An-Deva Hayat Kalp Hastanesi, stent takılarak hayata adeta yeniden 'merhaba' diyen kalp hastalarına yönelik Falez Parkı'nda bulunan Seyir Kafe'de moral yemeği verdi.

Yaklaşık 100 hastanın aileleriyle birlikte katıldığı yemeğe An Deva-Hayat Kalp Hastanesi Başhekimi Dr. Abdullah Işıkhan, Kardiyoloji Kliniği Direktörü Prof.Dr. Mustafa Şan ve çok sayıda doktor katıldı.

Yemekte konuşan Hastane Başhekimi Dr. Abdullah Işıkhan, kalp hastaları için moralin çok önemli olduğunu söyleyerek, "Kalp rahatsızlıklarının en önemli nedenlerinden bir tanesi de aşırı strestir. Burada sağlığına kavuşan hastalarımızla stresten uzak deniz manzaralı bir eğlence gecesinde bir araya gelmekten dolayı çok mutluyum" dedi.

YAZ AYLARINDA BESLENMEYE DİKKAT

Kalp hastalarına yemekte uyarılarda bulunan Hastanenin Kardiyoloji Kliniği Direktörü Prof. Dr. Mustafa Şan, şunları söyledi: "Ciddi bir kalp hastalığı sonucu damarların daralması ve tıkanması sebebiyle uygulanan tıbbi müdahaleyle hayata yeniden merhaba diyen hastalarla bir araya geldiğimiz için çok mutluyum Hastalarımız bundan sonraki yaşamlarında hasta olduklarını hiç unutmamalı."

Türkiye'de kalp krizi geçiren üç kişiden birinin hayatını kaybettiğini anlatan Şan, sözlerine şöyle devam etti: "Kalp rahatsızlıklarının önüne geçmek için beslenmemize çok dikkat etmeliyiz. Özellikle kolesterol bakımından kısıtlı hayvansal yağlar, yumurta ve kabuklu deniz ürünlerini tüketmeliyiz. Ayrıca hipertansiyonu olan kalp hastaları da tuz tüketiminden kaçınmalıdır."

BOL BOL SU İÇİN

Kalp hastalığının kronik olduğunu söyleyen Şan, şöyle konuştu: "Kalp rahatsızlıklarının tam olarak geçmesi mümkün değil. Tedavi ile kontrol altına alınabilir. Ayrıca kalp hastalarının sürekli doktor kontrolü altında olması çok önemli. Bu sayede olası bir kalp krizine karşı önlem alınabilir. Kalp hastalıklarının tedavisinde günlük egzersiz çok önemli ve yararlıdır. Günlük 6 kilometrelik bir yürüyüş, 30 dakikalık yüzme ve benzeri egzersiz kalp rahatsızlıklarının önüne geçebilir.

Egzersizler mutlaka hava sıcaklıklarının düşük olduğu saatlerde aç veya yemekten iki saat sonra yapılmalı. Yaz aylarında olduğumuz için bol bol sıvı tüketilmeli. Kalp hastalıklarını önlemenin en iyi yollarından birisi de su içmektir."

Tıme Turk
Başlık: Sigara içen kadınlarda kalp krizi daha ölümcül
Gönderen: Tuğra - 10 Haziran 2009, 09:23:41

Sigara içmenin kadınlarda daha fazla sağlık problemine yol açtığını belirten doktorlar, geçirilen ilk kalp krizinin ölüme neden olma ihtimalinin yüksek olduğunu açıkladılar.

Hindistan'da Escorts Kalp Enstitisü ve Araştırma Merkezi'nden araştırmacılar, sigara içen kadınlar arasında bir dizi kalp krizi meydana geldiğini doğruladılar. Kadınların damarlarının erkeklerden daha küçük olmasından dolayı kadınlar arasında kalp hastalıklarının görüldüğünü söyleyen araştırmacılar, hatta ilk kez kalp krizi geçiren bir kadında ani ölüm meydana gelebileceğini kaydettiler.

Metro Hastanesi ve Kalp Enstitüsü'ndeki uzmanlar ise kadın içiciler arasındaki kalp komplikasyonu riskinin erkek içicilerden iki kat daha fazla olduğunu belirterek, genç yaşta sigara içmeye başlayan bir kadının kalp sorunlarıyla karşılaşma riskinin daha büyük olduğunu açıkladılar. Hamileliği süresince sigara içmeye devam eden kadınların bebeklerinde ani bebek ölümü ile ilerleyen yıllarda çocukta öğrenme bozukluğu ve dikkat eksikliği gibi sorunlar görüldüğü de vurgulanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün çalışmasına göre, Hindistan'da 10 kadından biri sigara içiyor ya da tütün çiğniyor. Raporda, gelişmekte olan ülkelerdeki kadınların yüzde 70'inin sigara içtiği tahmin edildiği açıklanıyor.

Çalışmada, kadınlarda sigara içmenin oluşturduğu zararlı etkiler şöyle belirtiliyor:

- Sigara, kalp hastalığı ve felç riskini artırıyor.

- Sigara, erken doğuma, düşük ağırlıklı bebeğe, düşüklere ve yeni doğan ölümlerine yol açıyor.

- Sigara içen kadınların çocuklarında, daha fazla soğukalgınlığı, kulak ağrısı, solunum problemleri ve hastalıklar görülüyor.

- Sigara, doğurganlığı etkiliyor.

- Sigara içen kadınlar, osteoporozdan(kemik erimesi) daha fazla etkileniyor.

- Sigara, kadınlarda erkeklerden daha fazla soluma sorununa neden oluyor.

Tıme Turk

Başlık: Damarda eriyen stent !
Gönderen: Tuğra - 12 Haziran 2009, 11:06:07
Bilim adamları damarda eriyen stent geliştirdi.

Aşırı kolesterol nedeniyle tıkanan veya kapanan kalp damalarına takılan "alüminyum kafes", damarı genişleterek açıyor ve kanın damarlarda tekrar dolaşmasını sağlıyor.

Ancak bu alüminyum kafesin; yani stentin, damarda uzun süre kalması, bazı problemleri de beraberinde getirebiliyor.

Stent bazı hallerde x-ışınlarını veya MRI Scan'lerin çekilmesini engelleyebiliyor. Ya da alyuvarları tutarak, kanın pıhtılaşmasını ve damarların sertleşmesine neden olabiliyor. Abbot laboratuarlarında bilimde devrim niteliğinde bir yenilikle, damar içinde zamanla eriyebilen bir stent geliştirildi.

Abbot Laboratories tarafından geliştirilen ve Auckland'deki Mercy Angiography Birimi tarafından 30 hasta üzerinde başarıyla denen "eriyebilen stent", aslında normal stentten farksız. Ancak alüminyum yerine, şeker kamışı ve mısırdan elde edilen poliaktik asitten üretiliyor. Damara takıldıktan 6 ay sonra, vücuda zarar vermeden yavaş yavaş erimeye başlıyor. 2 yıl içinde de tamamen ortadan yok oluyor.

Araştırmayı yürüten Prof. John Ormiston, yeni stentin, 2012 yılından itibaren Avrupa ve Amerika'da kullanılmaya başlanacağını söyledi

Haber3
Başlık: Türkiye kardiyolojide dünyadan geri değil
Gönderen: Ay Işığı - 14 Haziran 2009, 16:09:55
Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol, Türkiye'de bilimsel anlamda kardiyolojinin, dünyanın hiçbir ülkesinden geri olmadığını söyledi.

Erol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ölümlerin yarısının, kalp ve damar hastalıklarından kaynaklandığına dikkati çekerek, bu nedenle dernek olarak doktorların kalp hastalıkları konusundaki bilgilerinin artırılmasına ve halkın bilinçlendirilmesine büyük önem verdiklerini söyledi.

Bilimsel kongreler ve toplantılar düzenlediklerini ifade eden Erol, halka yönelik yaptıkları kampanyalara değindi. Türkiye'de kalp damar hastalıklarındaki en önemli faktörlerin, sigara, hipertansiyon, kan kolesterolündeki yükseklik veya iyi kolesteroldeki düşüklük ve şeker hastalığı olduğunu belirten Erol, bu nedenle de halka yönelik kampanyaları, bu risk faktörleri çerçevesinde yaptıklarını kaydetti.

Erol, kampanyalar hakkında şu bilgileri verdi:

''Mesela 4 yıldır devam eden, 12-8 dediğimiz hipertansiyona karşı kampanyamız var. Bu kampanya vesilesiyle Türkiye'nin hemen her yerinde hipertansiyonun önemi anlatıldı. Hipertansiyon kan basıncı ölçümleri yapıldı. Kan basıncı yüksek olan, yani hipertansiyonu olan hastalar doktorlara yönlendirildi, takip edildi. Ve halkın kan basıncının önemi hakkındaki fikri artırıldı, bilinçlendirildi ve bu işin ciddiyeti, önemi kendilerine gösterildi. Kampanyamız halen de devam ediyor. İkinci bir kampanya, kalp-damar hastalıklarındaki riski belirlemeye yönelik ve birinci kademedeki hekimlerimizi, özellikle bu risk tayinini yapmakta daha ehil kılmak için yapılan bir kampanya, 'Kalbini Koru İçinde Sevdiklerin Var' kampanyasıydı. Çok güzel bir televizyon filmiyle bu kampanya tanıtılmıştı ve birçok doktor bununla eğitildi. Ve şu anda da halka yönelik olarak da belediyelerle işbirliği içerisinde halk toplantıları yapılıyor.''

-''KALBİNİ SEV, KIRMIZI GİY'' KAMPANYASI-

En son kampanyalarının ise yaklaşık 1 yıldır devam eden ''Kalbini Sev, Kırmızı Giy'' kampanyası olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erol, bu kampanyaya halkın ''Kırmızı Kampanyası'' dediğini söyledi.

Bu kampanyanın derneklerine çok büyük bir tanınırlık sağladığını, aynı zamanda halkta 'Niçin Kırmızı?' diye merak uyandırdığını anlatan Erol, ''Kırmızı, renk niye tercih edildi? Çünkü kırmızı kanımızın rengi, kalbimizin rengi, aşkın rengi, bayrağımızın rengi ve aynı zamanda da tehlikenin rengidir. Biliyorsunuz her zaman ambulansların rengi, herhangi bir yerdeki yangın işareti, her zaman tehlikeli olan şeyler kırmızıyla gösterilir. Onun için kırmızı tercih edilmiştir'' diye konuştu.

Kırmızı rengin ''Eğer siz üzerinize kırmızı bir şeyler giyiyorsanız, evet Türkiye'deki kalp ve damar hastalıklarının ciddiyetini, önemini biliyorum ben, bu bir tehlikedir ve ben bunun bilincindeyim, bunun için gereken tedbiri aldım, size de bunu üstüme giydiğim bu kırmızıyla bildiriyorum'' anlamına geldiğini ifade eden Erol, o nedenle bu kampanya kapsamında kırmızı rengin televizyon reklamlarında ve diğer aktivitelerle yaygın bir şekilde sunulduğunu, kampanyanın değişik tarzlardaki aktivitelerle devam edeceğini söyledi.

-''YENİ KAMPANYA: KALBİNİZ NE KADAR GENÇ?''

Kırmızı rengini, Dünya Kalp Federasyonu, Avrupa ve Amerika kardiyoloji derneklerinin sadece kadınlardaki kalp damar hastalıklarına yönelik kullandığını anlatan Erol, şunları söyledi:

''Ama biz oraya bir kravat ilave ederek bunu hem kadınlarımıza, hem erkeklerimize yönelik hale getirdik. Bunu bütün halkımıza yaymış olduk. Şimdi bundan sonraki süreçte Dünya Kalp Federasyonunun yeni kampanyasına sanıyorum biz de katılarak 'Kalbiniz Ne Kadar Genç?' diye bir kampanya uygulayacağız. Böylece o risk faktörleriyle beraber, aslında bulunduğunuz yaşa göre kalbiniz daha mı yaşlı sizden, yoksa kalbiniz bulunduğunuz yaşa göre daha mı genç, bunun hesaplamaları yapılacak. Bu kampanyayı da önümüzdeki dönemde uygulamaya koyacağız.''

Erol, Kalp-damar hastalıklarının ana faktörlerinden biri olan sigaraya karşı getirilen yasağın kalp-damar hastalıklarının azalmasında çok büyük bir adım olduğunu kaydetti.

-TÜRKİYE'NİN KARDİYOLOJİ ALANINDAKİ DURUMU-

Türkiye ile gelişmiş ülkelerin kardiyoloji alanındaki durumunu kıyaslayan Erol, ''Türkiye'de bilimsel anlamda kardiyoloji, dünyanın hiçbir ülkesinden, ne Amerika'ndan, ne Avrupa'dan geri değil. Gerek tanı bakımından, gerek tedavi bakımından kesinlikle ve kesinlikle Türkiye'de her şey yapılıyor, o yönde hiçbir şüphe yok'' dedi.

Pdof. Dr. Erol, Türkiye'deki hastanelerin birinci sınıf hastane konumuna geldiğini, ''bakım, sağlık personeli'' gibi eksikliklerin de zamanla mutlaka karşılanacağını anlattı.

Habe Aktüel
Başlık: Ynt: Kalp krizinden korunmanın 10 yolu
Gönderen: osmanli - 26 Temmuz 2009, 01:46:52
Kalp hastalarına müjde     
Boston Çocuk hastanesinde görevli araştırmacılar, kalp sinir sistemini yenileyici NRG1 faktörünün kalp krizinden sonra hasarlı kalbe enjekte edilmesiyle, hasarlı kalp dokularını yenileyebildiğini ortaya çıkardılar.

Cell dergisinde yayınlanan ve fareler üzerinde yapılan araştırmada, kalp krizinden sonra hasarlı kalp dokularına enjekte edilen NRG1 faktörünün, kardiyak fonksiyonunu tekrar eski durumuna getirdiği görüldü. Kalp krizi geçiren farelere 12 hafta boyunca her gün NRG1 faktörü enjekte edien araştırmacılar, 12 haftanın sonunda kalbin yine eskisi gibi pompalamaya başladığı tespit ettiler.

Hasara uğramış kalp dokuları genelde yenilenmiyor. NRG1 büyüme faktörünün uygulanmasıyla, kalp dokularının yenilenmesi konusunda kardiyak kök hücrelerine ihtiyaç kalmıyor. Araştırmacılar daha önce, kardiyak kök hücreleriyle kalp dokularının yenilenebileceği üzerinde çalışıyorlardı.

Bir sonraki araştırmada ise, daha büyük memeliler ve insanlar üzerinde araştırmaların yapılacağı ve aynı etkinin insanlarda da görülüp görülmeyeceği belirlenecek.
Başlık: Tıpta Devrim Olacak Buluş
Gönderen: Tuğra - 18 Ağustos 2009, 23:51:35
İlişkili HaberlerTüm HaberlerAmeliyatsız Kalp OperasyonuKalp Hastalarına MüjdeKalbiniz İçin Favori YiyeceklerKalp Sağlığı İçin Müthiş ÖnerilerSodyum Ve Kalp Sağlığınız
 
Kana karıştırılan mikroskobik mıknatıslar sayesinde kalpteki hasarlı kasların olduğu bölgeye kök hücreler toplanacak ve buradaki hüclerelerin yenilenmesi sağlanacak.

London College Üniveristesi araştırmacıları kalp hastalıklarında Mıknatıs tedavisiyle devrim yapmaya hazırlanıyor. Hastarlı kablin olduğu bölgeye içinde mikro mıknatısların bulunduğu kök hücreler takviye edilecek.

Kan yoluyla hasarlı bölgeye gidecek olan bu mıknatıslar hasarlı bölgenin yenilenmesi için kök hücreleri bu yerde tutucak ve kalp kendini onaracak.

Aktif Haber
Başlık: Onlar kalbin dostu
Gönderen: Tuğra - 12 Eylül 2009, 12:31:50

Bu sebzeler vücudun doğal savunma mekanizmasını destekliyor..

(http://www.haber3.com/images/news/onlar-kalbin-dostu-264022.jpg)

Brokoli, lahana, karnabahar gibi sebzelerin içinde bulanan kimyasalın, damarları hastalıklardan korumak için vücudun doğal savunma mekanizmasını desteklediği tespit edildi.

The Imperial College London’da görevli bir grup araştırmacı, Nrf2 isimli proteinin hastalığa eğilimli olan damarları plak oluşumana karşı koruduğunu gösterdi.

Brokoli gibi yeşil turpgiller familyasından gelen bitkilerde bulunan kimyasal ile yapılan tedavi, hastalığa yatkın bölgelerde Nrf2 proteinini faaliyete geçiriyor. Araştırmacılar brokolinin riskli bölgelerde iltihaplanmayı önemli ölçüde azaltığını belirttiler.

Haber3
Başlık: Kalp krizi anında bu ilacı yutun
Gönderen: Tuğra - 30 Eylül 2009, 19:51:57

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can Hasdemir kalp krizi geçirdiğinden şüphelenenlere, iki aspirini çiğneyerek yutmasını ve hemen 112'nin aranmasını tavsiye etti.

Antalya'da düzenlenen 5. Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Cerrahide Yenilikler Kongresi'ne katılan Doç. Dr. Can Hasdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ani ölümlerin en sık görülen nedeninin kalp ve damar hastalıkları olduğunu bildirdi.

(http://www.haberaktuel.com/images/news/58717.jpg)

Damar sertliğinin kalp krizine yol açtığını ve ani ölümleri doğurduğunu kaydeden Doç. Dr. Hasdemir,şöyle dedi:

''Türkiye'de her üç dakikada bir kişi kalpten ölüyor. Birileri bir yerlerde damar sertliği nedeniyle ölüyor. Bu damar bir gün çatlıyor. O çatlama sonucu damar tıkanıyor tümüyle. Kalp krizi gelişmeye başlıyor ve kalp krizinin ilk saatlerinde ritim bozukluğu oluşuyor ve aniden insanı öldürüyor. En sık ani ölüm nedeni bu.''

Damar sertliğinin sigara kullanma, şeker hastalığı, ailesel faktörler gibi birçok nedeni olduğunu, bu rahatsızlığın genellikle 40 yaşın üzerinde görüldüğünü belirten Doç. Dr. Hasdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şu anda tüm dünyada ve Türkiye'de onlarca insan ölecek bu nedenden. Genç yaşta bu hastalıktan ölmemek için sigara içmemek gerekiyor. Tansiyonun en az yılda bir defa sağ ve sol koldan ölçülmesi gerekiyor. Şekerin kontrol altında olması lazım. Birinci derece akrabalarda, yani anne, baba ve kardeşlerde genç yaşta aniden ölen varsa, özellikle 60 yaşından önce yatağında ölü bulunduğu gibi bir durum varsa, riskin belirlenmesi için bir kardiyoloğa danışmakta fayda var.''

Gençlerdeki ani ölümlerin ise daha çok doğumsal olarak kalpteki yapısal bozukluktan kaynaklandığını ifade eden Doç. Dr. Hasdemir, şunları söyledi:

''Kalp duvarı kalın ya da ince olan insanlarda ani ölüm görülebilir. Çarpıntısı olan ve birinci derece akrabalarında ani ölüm görülen insanlar, mutlaka kardiyoloğa başvurmalı. Sporcuların, otobüs şoförlerinin, pilotların yani risk taşıyan insanların mutlaka kardiyolog kontrolünden geçmeleri lazım.''

KALP KRİZİ ANINDA ASPİRİN

Kalp krizi geçirenler için ilk iki saatin çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hasdemir, şöyle dedi:

''Göğüs ağrısı başlayan bir kişi, 'Bu hiç benim yaşadığım bir ağrı değil' diyorsa kalp krizi geçiriyor olabilir. Bu şüphe varsa iki aspirin çiğneyerek yutulmalı ve hemen 112 aranmalı. Aspirin, çocuk aspirini de büyük aspirini de olabilir. Aspirin kanın sulanmasını sağlar.''

Doç. Dr. Can Hasdemir, sık görülen bayılmanın da önemli bir kalp rahatsızlığı işareti olduğunu, otururken ya da ayaktayken bilincini tamamen kaybederek düşen kişilerin mutlaka doktora görünmeleri gerektiğini bildirdi.

Kişilerin kalp vuruşlarını hissetmesi olan çarpıntı halinde de bir kardiyoloğa giderek testlerin yaptırılmasını öneren Doç. Dr. Hasdemir, çarpıntının genellikle ritim bozukluğundan kaynaklandığını, bazen vücuduna çok hassas olan kişilerin de kalp vurumlarını hissedebildiklerini, ancak yine de çarpıntının nedeninin belirlenmesi için doktora başvurulmasının yararlı olacağını belirtti.

Haber Aktüel
Başlık: Ynt: Kalp krizinden korunmanın 10 yolu
Gönderen: osmanli - 30 Eylül 2009, 22:22:16
tesekkürler
Başlık: Kalp yetmezliğine karşı 'Balık'
Gönderen: Tuğra - 05 Ekim 2009, 20:02:45
Alman bilim adamlarının yeni yaptığı araştırmaya göre, balığın kalp yetmezliğine karşı koruyucu özelliği bulunmuyor.

(http://www.iyilikguzellik.com/images/haber/913.jpg)

European Journal of Heart Failure isimli dergide yayınlanan çalışmada, kalp yetmezliğinin dejeneratif bir durum olduğunu söyleyen araştırmacılar, ancak doğru tedavi ve yaşam tarzıyla insanların daha uzun süre yaşayabildiğini belirttiler. Amerikan Kalp Derneği'ne göre, 5,7 milyon Amerikalı kalp yetmezliğiyle yaşıyor ve her yıl 670 bin yeni vaka teşhis ediliyor.

Koroner kalp rahatsızlığı olmayanlarda, balık ve omega 3 yağ asitlerinin kalp yetmezliği gelişmesini önleyip önlemediğini araştıran araştırmacılar, sadece şeker hastalığı olan alt grupta omega 3 yağ asitlerinin kalp yetmezliğine karşı muhtemel koruyucu etkisi olduğunu buldular. Bunun dışında ise balıktan gelen omega 3 yağ asitlerinin genel bir koruyucu etkisinin olduğu hakkında güçlü bir kanıt bulduklarını açıkladılar.

Çalışma için, araştırma ekibi Rotterdam Study'ye katılan 5 bin 299 erkek ve kadın üzerindeki verileri topladı. Araştırmacılar, balıktaki omega 3 yağ asitlerinin insanları kalp sorunlarından koruduğu gibi kalp yetmezliğinden de koruyup korumadığını görmek istediler.

12 yıllık araştırmada, ekip 669 kişide kalp yetmezliği geliştiğini buldu. Buna bağlı olarak, araştırma ekibi omega 3 yağ asitleri bakımından zengin olan balık tüketmenin kadınlarda ve erkeklerde kalp yetmezliği gelişmesiyle ilişkili olmadığını buldular.

ZAMAN  
Başlık: Kalp krizi riskini nasıl azaltabilirsiniz?
Gönderen: İsra - 09 Kasım 2009, 03:10:46
Her kadın kalp hastalığı tehdidiyle yüzleşiyor. Fakat, belirtilerini bilerek, kalp dostu bir beslenme uygulayarak ve egzersiz yaparak, kendinizi bu hastalıktan koruyabilirsiniz.

Mayo Clinic'te yer alan habere göre, kalp hastalığı sıklıkla erkeklerin bir hastalığı gibi görünse de, her yıl erkeklerden daha fazla sayıda kadın kalp hastalığından hayatını kaybediyor. Kadınların erkeklere oranla kalp hastalığına 6 kat daha yatkın oldukları belirtiliyor. Kalp hastalığı daha çok 65 yaş ve üstündeki kadınları öldürüyor.

Kadınların bu hastalıkla savaşmalarındaki avantajı ise, kadınlarda kalp hastalığı belirtilerinin, erkeklerden daha farklı olması. Bu nedenler, kadınlar kalp hastalığının benzersiz belirtilerini anlamak için uğraşabilir ve kalp hastalığı riskini azaltabilirler.

Kadınlarda kalp krizi belirtileri nelerdir?

Erkeklerde kalp krizinin en yaygın belirtisi göğüste, bir çeşit ağrı, baskı ya da rahatsızlık hissidir. Fakat, bu kadınlarda en ciddi ya da göze çarpan belirti değildir. Kadınlarda, omuz, boyun, yukarı sırt bölümü ile karında rahatsızlık oluşuyor. Bunun yanında nefes darlığı, bulantı ya da kusma, terleme, baş dönmesi ile olağandışı yorgunluk görülüyor.

Bu işaretler ve belirtiler, göğüs ağrısından daha sinsidir. Eğer bu belirtiler sizde de görülüyorsa ya da kalp krizi geçirdiğinizi düşünüyorsanız, hemen acil servisi arayın. Tek başınıza gitmeye çalışmayın.

Kadınlar için risk faktörleri nedir?

Kadınları ve erkekleri etkileyen koroner damar hastalığı için geleneksel risk faktörleri yüksek kolesterol ve kan basıncı ile obezite olmasına rağmen, diğer faktörler kadınlarda kalp hastalığı gelişiminde biraz daha büyük rol oynuyor. Örneğin,

- Metabolik sendrom (karın çevresinin erkeklerde 94 veya 102 cm'den fazla, kadınlarda ise 80 veya 88 cm'den fazla olması, trigliserid yüksekliği, HDL kolesterol düşüklüğü, kan şekeri yüksekliği ile kan basıncı yüksekliğinin bir arada görülmesine metabolik sendrom denir) kadınlarda erkeklerden daha büyük etki yapıyor.

- Ruhsal stres ve depresyon kadınların kalbini erkeklerden daha fazla etkiliyor.

- Menopozdan sonra düşük seviyedeki östrojen, ince kan damarlarında kardiyovasküler hastalık gelişimi için önemli bir risk faktörü oluşturuyor.

- Sigara içmek, kadınlarda kalp hastalığı için daha büyük bir risk faktörüdür.

Sadece daha yaşlı kadınlar mı kalp hastalığı için endişelenmeli?

Hayır. Kalp hastalığı genelde 65 yaş ve üstü kadınlar için ölüme yol açarken, 25 ile 44 yaş arasındaki kadınlarda ölümlerin üçüncü nedeni ve 45-64 yaş arasındaki kadınlar için ise ikinci ölüm nedenidir. 65 yaşın altında olan, fakat ailesinde kalp hastalığı olanlar kalp hastalığı risk faktörlerine daha fazla dikkat etmeliler. Her yaştaki kadınlar kalp hastalığına yakalanabilir.

Depresyon kadınlarda kalp hastalığı için tek risk faktörü mü?


Depresyon kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görülüyor ve bu da kalp hastalığı riskini depresyona girmeyen kadınlarla karşılaştırdığınızda 2 ya da 3 kat artırıyor. Depresyon, sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturmanızı, önerilen tedaviyi takip etmenizi zorlaştırabilir. Bu nedenle, günlük işlere ilgisizlik, umutsuzluk ya da kilonuzdaki açıklanamayan değişiklikler gibi depresyon belirtileri varsa doktora gitmelisiniz.

Kadınlar kalp hastalığı riskini azaltmak için ne yapabilirler?

Yaşam tarzınızdaki birkaç değişiklikle kalp hastalığı riskinizi azaltabilirsiniz. İşte onlardan bazıları:

- Haftanın birçok gününde yarım saat ya da 1 saat egzersiz yapın,

- Sağlıklı bir kiloda kalmaya çalışın,

- Sigarayı bırakın, içmiyorsanız başlamayın,

- Doymuş yağ oranı düşük yiyecekler ile kolesterolünüzü düşük tutacak gıdalar tüketin, tuz miktarınızı sınırlayın.

Aynı zamanda, kan basıncı ilaçları, kan incelticiler ya da aspirin gibi doktorunuzun yazdığı ilaçları düzenli kullanmanız gerekebilir. Bunun yanında yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve şeker gibi kalp hastalığı için risk faktörü olan diğer koşulları da kontrol altında tutmalısınız. Kalp hastalığı için yüksek risk grubunda olan kadınlar, omega-3 yağ asitleri gibi takviye vitaminler kullanabilir.

Ne tür egzersiz kalp hastalığı riskinizi azaltabilir?

Genel olarak, canlı bir tempoda yürüyüş gibi ölçülü egzersizleri haftanın birçok gününde yarım saat ya da bir saat yapabilirsiniz. Eğer, egzersizin tümünü bir kerede tamamlayamıyorsanız, bunu 10 ya da 15 dakikalık bölümler halinde yapabilirsiniz. Bu şekilde de kalbinizi korumak için aynı etkiyi sağlarsınız.

Gün boyunca fiziksel aktivitenizi artırmak için yapabileceğiniz diğer küçük değişiklikler de var. Asansör yerine merdivenleri kullanmak, gideceğiniz yakın yerlere yürüyerek ya da bisikletle gitmek ya da televizyon izlerken biraz doğrulma hareketleri yapabilir ya da şınav çekebilirsiniz.

Sağlıklı kilo nedir?

Sağlıklı kilo kişiden kişiye farklılık göstermesine rağmen, vücut kütle indeksi size yardımcı olacaktır. Bu hesaplama, vücudunuzun yağ yüzdesinin sağlıklı olup olmadığını görmenizi sağlayacak. Vücut kütle indeksi 25 veya daha yukarıda olanların kalp hastalığı riskleri artıyor. 5 ya da 7 kilo vermek, kan basıncınızı düşürmede ve şeker hastalığını önlemede size yardımcı olabilir.

Kadınlar için kalp hastalığı tedavisi farklı mıdır?

Bazı kadınlarda, plaklar uzun damar duvarları boyunca yayılarak oluşur. Bu nedenle bazı erkeklerin damarlarındaki düzensiz ve hacimli plakları düzleştirmek için tasarlanan stent takma ve anjiyoplasti gibi prosedürler kadınlarda kullanılmıyor. Bazı kadınlar için, anjiyo ya da stentten çok ilaç tedavisi daha iyi bir seçenek olabiliyor.

Pıhtılaşmayı önleyen ilaçlar gibi kesin kalp hastalığı tedavilerinin, kadınlarda daha etkili olduğu düşünülüyor. Aspirin tedavisi hem kadınlarda hem de erkekler faydalı oluyor. Ancak, burada da kadınlar ve erkeklerdeki etkileri bakımından bir fark var. Kadınlarda, aspirin tedavisi felç riskini erkeklerden daha fazla önlüyor. Ancak, erkeklerde de aspirin felç riskini azaltmasından çok kalp krizi riskini azaltıyor.

zaman
Başlık: Sağlıklı kalp için ne yapmalıyız?
Gönderen: Tuğra - 21 Kasım 2009, 20:04:56

Daha sağlıklı bir kalp için değiştirmeniz gereken alışkanlıklar.Digest dergisinde yer alan habere göre, kontrol edebileceğiniz kalp hastalığı faktörlerini elde etmek için kötü alışkanlıklarınızı iyi yönde değiştirmelisiniz.

(http://www.haberaktuel.com/images/news/23373.jpg)

1. Stres ve düşmanlık:

Stresi durdurmaktan çok ona uyum sağlamaya çalışan milyonlarca kişi, bunun kalp sağlığına zarar verdiğinden habersiz. Kronik stres ve koroner kalp hastalığı el ele gidiyor. Stres, kötü kolesterol seviyesi, hipertansiyon ve kötü alışkanlıklara sahip olmaya neden oluyor. Kendinizi sık sık kötü hissediyorsanız, stresinizle mücadele etmenin zamanı gelmiş demektir. Çalışmalar, düşmanlığın da başlıca kalp hastalığının habercisi olduğunu gösteriyor.

2. Sigara içme:

Sigara, kardiyovasküler kalp ölümlerinin beşte birinin sorumlusudur. Sigara iyi kolesterolü düşürerek, kan akışını zorlaştırarak ve yüksek kan basıncına katkıda bulunarak kan damarlarına zarar veriyor. Ek olarak, sigara içmenin insülin direnci ve metabolik sendrom ile bağlantısı olduğu belirtiliyor.

3. Egzersiz eksikliği:

Sağlıklı bir kalp için daha fazla hareket edin. Vücudunuz kalorileri yakmıyorsa, onları yağ olarak depolar. Bunun fazlası da daha yüksek trigliserid ve kötü kolesterol anlamına geliyor. Bu da kalbiniz için kötü bir haberdir. Amerikan Kalp Derneği, düzenli aerobik egzersizi destekliyor ve günde en az 20-30 dakika egzersiz yapmanın kardiyovasküler hastalık riskini azalttığını vurguluyor.

4. Beslenmeye dikkat:

Bugün sağlıklı beslenmek demek öğle yemeğinde salata ısmarlamaktan daha fazlasıdır. Araştırmacılar, tam tahıllar, badem, egzotik meyve suları ve hatta çikolatanın kalp üzerindeki yararı hakkında güzel haberlere dikkat çekiyorlar. Sağlıklı gıda seçeneklerini hakkında daha fazla bilgi edinerek, tuzlu, şekerli ve trans yağlı gıdalara karşı savunma cephanesi geliştirebilirsiniz.

5. Fazla kilodan sakının:

Amerikan Kalp Derneği'ne göre, ülkelerin kilo problemi her yıl 112 bin ölümün sebebini gösteriyor. Kalp hastalığı aşırı kilolu ya da obez kişilerde daha fazla görülüyor. Ekstra kilolar kan basıncınızı artırıyor, trigliseridlerinizi yükseltiyor, iyi kolesterolünüzü düşürüyor ve şeker hastalığı ve kanser gibi ciddi sağlık sorunları riskinizi artırıyor. Tartıda kilonuzun tehlikeli bir noktaya ulaştığını gördüğünüzde beslenme şeklinizi ve egzersiz yönteminizi değiştirin. Yardıma ihtiyacınız olursa, doktora ya da diyetisyene başvurun.

Haber Aktüel
Başlık: Kalbin Dostları
Gönderen: enfa - 09 Aralık 2009, 01:18:04
Bazı yiyecekler damarların temizlenmelerini sağlayarak kandaki kolesterol oranını azaltıyor ve kan basıncını düşürüyor. Aylık Woman's Day Dergisi'nin son sayısında, kalbin gerçek dostları yiyecekler açıklandı. İşte kalbimizin dostları...

Fındık: Fındık yağ içerir, ama bu yağ kolesterol oranını düşüren mono doymamış yağdır. Ayrıca fındıkta damarları koruyan E vitamini bol miktarda bulunur. Çinko, lif ve magnezyum da bulunur. Bir avuç fındığa bir avuç kuru üzüm katıp gün boyunca atıştırın. Sağlığınızı korumuş olacaksınız.

Elma: Günde bir elma yerseniz, kalp hastalıklarından korkmanıza gerek kalmaz. Elmada bulunan ve pektin adı verilen lif kendini kolesterole bağlar. Böylece kolesterolün damarlara geçmesini önler. Elma düzenli olarak yenirse, kalp hastalığına yakalanma tehlikesi azalır. Bu meyvenin ihtiva ettiği vitaminler de cabası.

Tane fasulye: Kuru, tane fasulye türlerinin harika besinler oldukları kesin. Her gün 1 1/2 fincan kuru fasulye yerseniz, kısa sürede kanınızdaki kolesterol miktarı azaları. Ayrıca kuru fasulye kolesterol gibi damarları tıkayan başka maddelerin birikmelerini önler.

Sarmısak: Sarmısak, kandaki kolesterol oranını düşürür. Kan pıhtılarının damarları tıkamasını engeller. Araştırmacılara göre her gün bir diş sarmısak yemek, kalbi korumak için yeterli.

Greyfurt: Narenciye türündeki bu yararlı meyve 80 kalori içerir. Aynı zamanda bir C vitamini deposudur. Ayrıca içi pembe olan greyfurta renk veren madde damarları kolesterolün tahribatından koruyan bir antioksidandır.

Yulaf: Yulaf ve yulaf gevreği, kolesterolün bir numaralı düşmanlarıdır. Yulaftaki lif kendini kolesterole bağlar ve kolesterolü vücut sisteminden dışarı çıkarır. Günde 1, 1/2 fincan yulaf yerseniz kanınızdaki kolesterol miktarı yüzde 20 oranında azalır.

Zeytinyağı: Doymuş yağlar yerine zeytinyağı kullanırsanız, kanınızdaki kolesterol miktarı azalır ve kan basıncınız düzene girer. İspanya'da yapılan deneyler, özellikle kadınlar için zeytinyağının son derece yararlı olduğunu kanıtladı.

Soğan: Soğan ve sarmısak kalbinizin sağlığı için canla başla savaşan yiyeceklerdir. Soğanın içerdiği maddeler, kolesterolün oksitlenip damarların duvarlarına zarar vermesini engelliyor.

Pirinç: Pirincin kolesterol ile savaştığı biliniyor. Ayrıca pirinç bol miktarda E vitamini ve B vitamini ihtiva eder.

Ispanak: Ispanak demir içermese de kalp hastalıklarına ve yüksek tansiyona karşı birebirdir. Kolesterolün damarlara yerleşmesini önler. Ayrıca ıspanak magnezyum ve potasyum gibi mineralleri içerir kan basıncını düşürür.

Domates: Domatesin kırmızı renk almasını sağlayan likopen isimli bileşim, damarlarda kolesterolün birikmesini önler. Özellikle domates salçasının kolesterole karşı iyi bir silah olduğunu belirtelim.

Çay: Eskiden kalp hastalarının çay içmeleri yasaklanırdı. Günümüzde ise çayın kalp için son derece yararlı olduğu iddia ediliyor. Çayın içerdiği bir madde damarların çeperlerinde kolesterolün birikmesini önler ayrıca kan pıhtılarının damarları tıkamaları olasılığını azaltır.
Başlık: Hangi göğüs ağrısı kalp krizi habercisidir?
Gönderen: İsra - 17 Aralık 2009, 03:45:34
Yetişkinlerdeki ani ölümlerin birinci sıradaki sebebi kalp hastalıkları ve kalp krizidir. Her 5 ölümün biri kalp krizinden dolayı gerçekleşmektedir.
Ülkemizde her yıl on binlerce insan kalp krizi sonucunda genç yaşlarda iken kaybedilmektedir. Bu sebeple kalp hastalığını haber veren belirtilerin erken fark edilmesi çok önemlidir. Bu ağrıların erken tanısı ve hastanın kardiyoloğa yönlendirilmesi birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekiminin en önemli görevlerindendir.

Günümüzde stres, hareketsiz hayat ritmi, fast food usulü dengesiz ve sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı kalp hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır. Bilindiği gibi sigara kullanımı, ailede kalp hastalarının olması, kanda kan yağlarının ve tansiyon yüksekliği, kilo, ileri yaş ve stres; kalp hastalıkları açısından risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Özellikle bu risk faktörlerini taşıyanlar, iskemik göğüs ağrıları yönünden daha uyanık olmalıdır.

Kalp damarlarında daralma başlamasının yani iskemik kalp hastalıklarının hastadaki en erken belirtisi göğüs ağrılarıdır. Bu iskemik karakterdeki göğüs ağrılarının hasta tarafından erken fark edilmesi bazen hayat kurtarıcı olmaktadır. Kalp krizi geçiren birçok hasta geriye yönelik olarak sorgulandığında iskemik ağrıların daha öncelerden başladığı ama hastanın bunları önemsemediği anlaşılmaktadır. Bu hastalar daha önceden rahatça çıktıkları merdiven veya yokuşlarda göğüslerine bir ağırlık gelerek durmak zorunda kaldıklarını ancak biraz durunca bu ağrılarının geçtiğini ifade ederler. İki durma ile yokuşu tamamladıklarından hastalık iyice ilerleyene kadar bu ağrıyı önemsemezler.

Kalp damarlarındaki daralmaya bağlı göğüs ağrılarının en ayırıcı özelliği eforla gelmesi ve dinlenmekle geçmesidir. Ağrı hissedilen yer ise genelde zannedilenin aksine göğsün sol tarafı değil, halk arasında "iman tahtası" diye tarif edilen göğsün tam ortasına denk gelen bölgedir. Yani oturduğunuz yerde bir şikâyetiniz yok iken kalkıp yol yürümeye başladıktan sonra her zaman çıkmakta olduğunuz bir yokuşun veya apartman merdiveninin ortasında veya sonunda göğsünüze biri oturmuş gibi bir ağırlık geliyor da bu ağrı sizi durduruyorsa üstelik biraz durunca bu ağrı geçiyorsa bu belirti kalp hastalığı açısından çok önemlidir. Bu belirtiyi hiç ihmal etmeden mutlaka bir kalp hastalıkları uzmanına başvurmalısınız.

Kalp krizi belirti vermeden de gelebilir

Kalp krizinde damar aniden bir pıhtı ile tamamen tıkanır. Damarın beslemekte olduğu kalp kasında geriye dönüşsüz bir nekroz yani doku ölümü söz konusu olur. Kalp krizi gelişmeden önce iskemik ağrılar hasta tarafından önemsenmemiş olabilir. Bazen kişide sigara kullanımı, kan yağlarında yükseklik gibi risk faktörleri dışında hiçbir erken belirti olmadan aniden ilk belirti olarak kalp krizi gelişebilir.

Kalp krizi ağrısı genellikle çok şiddetli bir ağrıdır. Göğüs, sırt, alt çenede hissedilip sol kola vurabilir. Ağrı efor sırasında artar, istirahatle hafiflese de tamamen geçmez. Yarım saatten fazla devam eder. Terleme, bulantı, kusma, nefes darlığı, fenalık ve bayılma, ölüm korkusu ve endişe bu şiddetli ağrıya eşlik eder. Kalp krizi şeker hastalarında ağrısız veya hafif ağrı ile seyredebilir. Şeker hastalarında kalp krizinin ağrısız ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Hekime midesinde ülser ve ağrı şikâyeti ile başvuran hastaların ağrı karakteri mutlaka sorgulanarak, gerekli tetkiklerle bu ağrı kalp hastalığına dair iskemik ağrılardan ayırt edilmelidir.

Kas ağrıları ve psikolojik gerginlikler göğüste ağrı yapabilir

Her göğüs ağrısı kalp hastalığına işaret etmez. Ancak mutlaka gerekli değerlendirme ve incelemeler titizlikle uygulanarak kalp krizine ait olan iskemik ağrılardan ayırt edilmelidir. Eforla değil sinirsel ve psikolojik gerginlikler sırasında olan, göğsün sol tarafındaki ağrılar sizi endişelendirmesin. Özellikle yakınlarında kalp hastalığı sebebiyle ölüm veya kalp krizi yaşamış olanlarda göğüs ağrısı şikâyetine rastlanır. Bunlar genellikle sınav gibi dış faktörlere bağlı stresin arttığı durumlarda ve istirahat halinde gelen göğüs ağrılarıdır. Bu ağrılar bazen hastaları hastane hastane dolaştıracak kadar etkiler. Böyle durumlarda gerekirse psikiyatriden yardım alınmalıdır.

Göğüs ağrılarının en yaygın sebeplerinden bir diğeri de "myalji" dediğimiz, kas ağrılarıdır. Bunlar kol ve gövde hareketleri veya derin nefes alma sırasında meydana gelen, halk arasında batkı diye tarif edilen kısa süreli ağrılardır. Fiziksel aktivitelere, lokal kas zorlanmalarına bağlı olarak ortaya çıkan bu tür ağrılarda kalp hastalıkları yönünden anlam ifade etmezler. Beraberinde ateş, öksürük, balgam gibi belirtiler olan göğüs ağrıları öncelikle akciğer hastalığını düşündürmelidir. Zatürre ve bronşit gibi hastalıklarda nefes alıp verme sırasında sıklıkla göğsün yan taraflarında ağrı görülmektedir.

Hazım bozukluğu, şişkinlik, midede ekşime, yanma ile seyreden gastrit, ülser gibi hastalıklarda karın ve göğüste ağrı oluşabilir. Karın ve göğüste ezilme ve kazınma şeklinde hissedilen bu künt ağrılar kalp krizine bağlı ağrılardan mutlaka ayırt edilmelidir. Eski mide hastalarının kalpten kaynaklanan ağrıları bu eski rahatsızlıkları ile karıştırıp ihmal etmelerine maalesef sık rastlanılmaktadır.

Uz.Dr.Saim Şendil
Başlık: El bileğinden anjiyo uygulaması
Gönderen: Tuğra - 18 Aralık 2009, 10:40:11

El bileğinden gerçekleştirilen uygulama hastalara büyük kolaylık sunuyor.

(http://www.haber3.com/images/news/el-bileginden-anjiyo-uygulamasi-293337.jpg)

Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ertan Ökmen, kalp ve damar hastalıklarının belirlenmesinde büyük önem taşıyan anjiyonun, el bileğinden gerçekleştirilen uygulamayla hastalara büyük kolaylık sunduğunu ve aynı gün işe dönebildiklerini belirtti.

Doç. Dr. Ökmen, yaptığı açıklamada, efor testi bozuk olan, ekokardiyografisinde sorun çıkan, göğüs ağrısı yaşayan hastalarda anjiyo yapılabildiğini ifade ederek, hastaların anjiyo yapılması ya da yapılmaması konusunda tereddüt yaşadığına dikkati çekti.

Anjiyonun binde 1’in altında hayati riski olan bir yöntem ve bu risklerin de genellikle anjiyoda giriş yeriyle ilgili olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ökmen, anjiyonun genelde kasık damarından yapıldığını anımsattı.

Anjiyonun el bileğinden yapılmasının avantajlarına da işaret eden Doç.Dr. Ökmen, şunları kaydetti:

"Bilek damarı kasık damarının aksine cilt yüzeyine çok yakındır ve şişman hastalarda bile kolaylıkla girilebilir. Kanama çok kolay kontrol altına alınabiliyor. Kasık damarı yolu yapılan stent girişimlerinde işlem esnasında yüksek dozda kanı sulandırıcı ilaçlar uygulanması nedeni ile işlemden hemen sonra damara girişi sağlayan kılıf çekilemez. Kılıfın çekilebilmesi için 4-6 saat bu ilaçların etkisinin geçmesi beklenir bu zaman zarfında hasta yatağında bacağını hareket ettirmeden yatmak zorundadır.

4-6 saat sonra kılıf çekilerek elle 15-20 dakika kompresyon (sıkılaştırma) ve sonrasında yine 4-6 saat kum torbası ile ağırlık konularak kanamanın durdurulması sağlanmaya çalışılır. Bu nedenle kasık damarı yolu ile tanısal koroner anjiyografi yapılan hasta 6 saat, balon ya da stent gibi tedavi edici girişim yapılan hasta ise yaklaşık 12 saat yatağında işlem yapılan bacağını hareket ettirmeden düz yatmak zorundadır. Ayağa kalkamaz, tuvalete gidemez.

Bilek damarı yolu ile yapılan girişimlerde ise işlem sonrasında kılıf yüksek doz kanı sulandırıcı ilaçlara rağmen hemen çekilir. Hastaya bileklik benzeri bir materyal takılır ve bu bileklik 2 saate yakın hastada takılı kalır, hastaneden çıkmadan önce de çıkarılarak bandaj yapılır.

Hasta işlemden hemen sora ayağa kalkabilir, oturabilir, tuvalete gidebilir, hatta işlem yapılan elini kullanabilir yemeğini kendi yiyebilir. Koroner tanısal işlemlerden sonra 6 saat hastanede yatmak yerine 2,5-3 saatte taburcu olabilir.

Anjiyosunu el bileğinden yaptıran kişiler isterse aynı gün işine dönebiliyor. Ancak bu anjiyo sonucuna göre belirleniyor. Eğer anjiyoda tedavi gerektirecek bir sonuç çıkarsa o zaman hastaya farklı davranılıyor."

haber3
Başlık: Kalpte ritim bozukluğuna 15 dakika
Gönderen: Tuğra - 01 Ocak 2010, 11:49:07

Türk bilim adamları kalpte yaşanan ritim bozukluklarını yeni bir yöntemle artık 15 dakikada belirliyor.

Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nusret Açıkgöz, kalpdeki ritim bozukluğunun sebebinin elektrofizyoloji uygulaması ile 15 dakika içinde belirlendiğini belirtti.

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde yeni açılan Kardiyoloji Bölümü Aritmi Polikliniğinde, kalplerinde ritim bozukluğu olan hastaların tanı ve tedavileri ile birlikte kalp pili takılan hasta takiplerinin yapıldığı bildirildi.

RİTİM BOZUKLUĞU ELEKTROFİZYOLOJİ İLE BULUNUYOR

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nusret Açıkgöz, eletrofizyoloji uygulamasını anlatarak, "Girişimsel olmayan testlerle hastanın tanısını koymadığımız durumlarda, biz hastayı girişimsel yani elektrofizyoloji laboratuarına alıyoruz. Elektrofizyoloji Laboratuarı yapılış şekli ile kroner anjiyodan farklı değil.

Hastaları biz uyutmuyoruz. Kasık bölgesi anjiyoda olduğu gibi lokal olarak uyuşturuluyor. Uyuşturulan bu bölgede katiterler vasıtasıyla kalbe ulaşılmakta ve buradaki kalbin içerisindeki elektriksel akımları ekrana aktararaktan, ritim bozukluğunun nedeni bulunmakta. Bu kalbin elektriksel sistemi, ritim bozukluğu için elzem olan bir şey" şeklinde bilgi verdi.

KALPTE KISA DEVRE YAPAN YER BULUNUYOR

Yrd. Doç. Dr. Nusret Açıkgöz, "Kalbin içinde kalbin beslenmesini sağlayan damarlar olduğu gibi, kalbin uyarılmasını sağlayan ileti sistemi de mevcut. Bu ileti sistemini aynen elektrik kablolarına benzetebiliriz. Bu elektrofizyoloji çalışmada katiterler vasıtasıyla kalbe ulaştığımız zaman, bu ileti sistemine ulaşıp, tabiri caiz ise kısa devre yapan, kalbin içerisinde çarpıntıya yol açan, kısa devre yapan yer bulunuyor ve mümkünse bunun yakılması amaçlanıyor.

Elektrofizyoloji süre olarak 15-20 dakika sürmekte. Anjiyo çok benzemekte. İşlem tedavi amaçlı değilse, 15-20 dakika sonra hasta aynı gün evine gidiyor. Eğer kısa devre yapan yer bulunmuşsa, bunun yakılma işleminden sonra hasta 1 gün yoğun bakımda tutulmakta ve ertesi gün taburcu edilmektedir" dedi.

internet haber
Başlık: Kalp ve Damarları Koruyan Salata
Gönderen: Tuğra - 13 Ocak 2010, 13:28:16

Kalp ve damar sağlığı için beslenme ile ilgili doğru bilinen bazı uygulamaların öyle olmadığını ortaya çıktı.
 
(http://69.175.58.202/images/news/118875.jpg)

'Kalp hastalıkları ve beslenme ilişkisi'ni inceleyen yeni bilimsel araştırmalar, eskiden bilinen bazı doğruları onaylarken, bazılarının da yanlış olduğunu gösteriyor. 'Yağın tamamen beslenmeden çıkarılmaması' ‘yemekten önce sirkeli salatanın damar sertliğinden koruması’ bu yeni bilgilerden en önemlileri...

International Hospital Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Tuğrul Okay, kalp hastalarının yağsız beslenmelerine gerek olmadığını söyledi. Ancak kalp hastalarının beslenirken günlük kalori limitlerinde kalması ve işlenmiş (rafine) gıdaları az tüketmesi gerekiyor. Kalp hastalarına yıllarca yağdan uzak durmalarının söylendiğine değinen Doç. Dr. Tuğrul Okay "Saygın bilimsel dergilerde yayınlanan yeni araştırmalar, yağsız beslenmenin iyi bir şey olmadığını gösteriyor. Çünkü yağ, aynı zamanda karbonhidratın emilimini yavaşlatıyor, karbonhidratın emilimi yavaş olunca kan şekeri de daha yavaş yükseliyor. Rafine (işlenmiş) karbonhidratlar çok tüketildiğinde kandaki şeker seviyesi hızlı ve çok yükseliyor, özellikle bu durumlarda yağsız beslenmek tehlikeli oluyor" dedi.

TEHLİKELİ ÜRÜNLER

Modern dünyada gıdaların büyük çoğunluğunun işlenmiş olduğunu ve bu gıdaları sürekli her öğünde tüketmenin zararlı olduğuna değinen Dr. Okay, beslenmede tehlikeli ürünlerin başlıcalarının; aşırı et ve işlenmiş et ürünleri, işlenmiş karbonhidratlar, kızarmış ürünler olduğunu vurguluyor. Bu yüzden katı yağlardaki asıl zararlı olan trans yağ asitlerinin giderek katı gıdalara konulmadığını belirtiyor.

DÜZENLi OLARAK ZEYTiNYAĞI TÜKETiN

Çocukların ve yetişkinlerin rafine karbonhidrat, beyaz ekmek, tahıl gevrekleri tüketmeleri, içindeki işlenmiş karbonhidrat nedeniyle kan şekerini hızla yükseltiyor. Özellikle mısır gevrekleri ekmekten daha hızlı bir şekilde kan şekerini yükselttiğinden fazla miktarda, sık sık tüketilmemesi gerekiyor. Ekmek tüketimini ve işlenmiş karbonhidrat tüketimini azaltmanın yanı sıra bunları yemeden önce özellikle öğlen ve akşam yemeklerinden önce zeytinyağlı sirkeli salata tüketmek çok önemli. Zeytinyağı şekerin emilimini azaltırken, sirke kandaki şekerin yükselmesine engel oluyor.

DİYET İÇECEKLERE DİKKAT

Diyet kola ve diğer diyet içecekleri tüketirken dikkatli olmak gerekiyor. Son iki yıl içinde yapılmış çalışmalarda diyet içeceklerin tüketimi ile diyabet ve metabolik sendrom arasında çok kuvvetli bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Kalp damarlarında tıkanıklık olan hastaların şeker metabolizması bozuk. Kalp damar hastalığı olanların şeker hastası gibi beslenmeleri gerekiyor.

Kan şekerlerinin normal olması bu beslenme şekline uymamak için bir neden olmamalı. Koroner kalp hastalığına aday kişi de yağdan çok karbonhidrat metabolizmasına dikkat etmeli. Bugün için artık damar duvarlarını bozanın kandaki yüksek insülin düzeyleri olduğu biliniyor.

Dr. Okay'a göre, beslenmede sağlıklı yağların tercih edilmesi gerekiyor. "Zeytinyağı düzenli olarak tüketilmelidir. Zeytinyağının bile rafine edilmemiş şekilde tüketilmesi daha sağlıklıdır" açıklamasını yapan Dr. Okay, kalp damar sağlığını korumaya yönelik şu bilgileri veriyor.

Aktif Haber
Başlık: Uyumadan önce su içmek kriz riskini azaltıyor
Gönderen: İsra - 17 Ocak 2010, 03:37:55
(http://haber7media.noc.com.tr/haber/haber7/photos/847020100116093835202.jpg)

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalmasının kalp krizine ve felce neden olabildiğini, bunun önüne geçilebilmesi için yatmadan önce birkaç bardak su içilmesinin yararlı olacağını söyledi.

SÜ Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, suyun doğru zamanlarda, doğru miktarlarda içildiğinde insan sağlığı için birçok yararı olduğunu hatırlattı.

İnsan vücudunun yüzde 60-70'inin sudan oluştuğunu, bu nedenle vücudun su dengesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Türk, ''Bu sıvı dengesinin sağlanması ve metabolizma sonucu ortaya çıkan zehirlerin atılması için günde 1, 1.5 litre idrarın çıkarılması lazım. Bu 1 litre idrarın çıkması için de günde 2-2.5 litre su içilmesi gerekir'' dedi.

Prof. Dr. Türk, kanın yüzde 80'inin sudan oluştuğunu, bu suyun kanın akışkanlığını sağladığını vurgulayarak, şunları anlattı:

''Kanın akışkanlığının azalması, bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalması, kalp krizi ve felce neden olabiliyor. Kan akışkanlığında kanın içindeki sıvı miktarının önemli etkisi var. Akşamları biraz fazla yemek yendiğinde kan içindeki yağ, kolesterol ve protein miktarı artarak akışkanlık azalır. Akşam yemeğinde ve yatmadan önce içilen birkaç bardak su kanın akışkanlığını artıracağı için kalp krizi riskini de azaltıyor. Bu nedenle sağlımız için gün içinde 2-2.5 litre, yatmadan önce de en az birkaç bardak su içmeliyiz.''

Yemeklerden en az yarım saat önce de bir bardak su içilmesi ile yiyeceklerin hazmedilmesinin kolaylaşacağını dile getiren Prof. Dr. Türk, aynı şekilde beden ısısının düzenlenmesinde de rolü olan suyun, idrar, ter, nefes ve gaita yolu ile vücuttaki atıkların atılmasında önemli etkisi olduğunu bildirdi.

Suyun, hücrelere gıda ve oksijen taşınmasını sağlama, yiyeceklerin vücutta enerjiye çevrilmesi gibi birçok konuda rolü olduğunu anlatan Türk, dengeli sıvı almanın önemli olduğunu belirtti.

SÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, sıvı ihtiyacının da su, çay ve dengeli içeriği olan maden sularıyla giderilebileceğini sözlerine ekledi.

AA
Başlık: Kış aylarında sabah saatlerine dikkat
Gönderen: İsra - 02 Şubat 2010, 02:28:32
Kalp krizinin, kış aylarında diğer mevsimlere göre iki üç kat daha fazla olduğunu ve yine yaz aylarına göre daha ölümcül seyrettiği belirtiliyor.
 
Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ertan Ökmen bilinenin aksine, kalp krizi vakalarının yaz aylarında değil, kış aylarında artış gösterdiğini ve özellikle sabah saatlerine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Ökmen, kalp krizi vakalarının kış aylarında diğer mevsimlere göre iki-üç kat arttığını, bunun sebepleri arasında solunum yolu enfeksiyonları, grip, fazla kalori içeren yağlı besinlerin tüketilmesi ve bu kalorinin harcanamaması, daha az güneş ile temasın getirdiği bazı hormonal değişiklikler, kapalı havaların oluşturduğu stres olduğunu kaydetti.

Kalp krizinin kış aylarında daha sık olmasının en önemli sebeplerinin ise soğuk havaların uyardığı damarlardaki büzülme, spazm ve tansiyonu yükseltici etkiler olduğunu vurgulayan Ökmen, "Soğuk havada vücut mevcut ısısını korumak üzere cilde daha az kan gönderir ve bunu da tüm damarlarda, özellikle cildi besleyen damarlarda büzülme oluşturarak yapar. Bu büzülme otomatik olarak tansiyonun yükselmesine neden olur." dedi.

Özellikle sabah saatlerinin kan akışkanlığındaki değişim, hormonal faktörler, tansiyonun daha yüksek olması gibi pek çok faktörün etkisi ile kalp krizlerinin en sık görüldüğü saatler olduğunu belirten Ökmen, şu bilgileri verdi: "Her yerin karlarla kaplı olduğu, güneşli, tazelik hissi uyandıran, beyaz kış sabahları özellikle bilinen damar tıkanıklığı olan ve kalp hastalığı risk faktörlerini yoğun olarak bünyesinde bulunduran, tansiyonu yüksek olan kişiler için günün en tehlikeli zamanıdır. Birçok araştırma, ilginç bir şekilde karlı bir gecenin ardından sabah dışarı çıkıp evinin önündeki ya da arabasının camlarındaki karları temizlerken işe yetişmek için hızlı hareket eden kişilerde kalp krizi geliştiğini ortaya koyuyor. Karların temizlenmesi, yolu açmak ya da arabanın karlı-buzlu camlarını temizlemek aynı zamanda tansiyonu da yükselten ciddi bir egzersizdir."

ŞU UYARILARA DİKKAT

Dr. Ökmen, bilinn kalp hastalığı, hipertansiyon, damar tıkanıklığı olan belli bir yaşın üzerinde, yüksek kolesterol, diyabet, aşırı kilo, sigara alışkanlığı, ailede kalp hastalığı gibi risk faktörlerine sahip kişilerin, kalp krizi tehlikesinden korunmak için belli başlı kurallara dikkat etmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti. Ökmen, kışın kalp krizi riskini azaltmak için şu önerilerde bulundu:

- Kalp, tansiyon hastasıysanız ilaçları düzenli alın.

- Özellikle kar yağışının ertesi günü sabahında yapılacak kar temizleme işini dinlenerek yavaş yavaş yapın, hatta mümkünse yapmayın.

- Egzersiz yapmak için soğukta, açık havada egzersiz yapmak yerine evde, spor salonunda egzersizi tercih edin. Geniş, kapalı mekanlar örneğin alışveriş merkezleri 30 dakikalık bir yürüyüş için uygun ortamlardır.

- Enfeksiyonlar, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları, kalp hastalarında oldukça ağır seyredebilmekte ve bazen kalp krizini ve kalp yetmezliğini uyarabilmektedirler. Alışveriş merkezlerinde yürüyüş-egzersiz yaparken kalabalık olmayan saatleri tercih etmek enfeksiyonlardan korunmak için doğru olur.

- Grip, zatürree aşılarını mutlaka yaptırın.

- Kalp krizi geçirdiyseniz dumanlı, kirli, soğuk havada olabildiğince dışarı çıkmayın. Çıkmak zorundaysanız mutlaka yanınızda dilaltı hapı taşıyın.
 
- Kış aylarında kilo alındığını unutmayın ve harcayamayacağınız kadar kalorili besinler yemeyin.

- Tansiyon takiplerinizi düzenli olarak yapın.

(CİHAN)
 
Başlık: Ritim Bozukluğu Ani Ölüm Nedeni
Gönderen: Tuğra - 31 Mart 2010, 13:44:09

Dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kalp damar hastalıklarına artık ileri yaşlarda değil, çocuk ve gençlik çağlarında da sıkça rastlandığı bilinirken, kalp hastalıklarından biri olan ve kalbin normalden hızlı ya da yavaş çalışması olarak tanımlanan ''aritmi''nin ani kardiyak ölümle sonuçlanabildiği, bu yüzden ''ciddiye alınarak'' tedavi edilmesi gerektiği bildirildi.
 
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Türkoğlu, AA muhabirine, ritm bozukluğunun belirtileri, teşhisi ve sonrasında yapılması gerekenleri anlattı.

Kalbin normal atışının dakikada 60-90 arasında olduğunu, eğer ritm bozukluğu üst seviyelere çıkarsa nabız atışının dakikada 500-600'lere çıktığını, bu durumun da kalbi aniden duraklattığını belirten Türkoğlu, şu bilgileri verdi:

''Kalbimiz muntazam çalışan bir makine gibi görev yapar. Belli bir atış sayısı vardır, belli bir intizamda çalışır. Normal ritmi dakikada 60-90 arasındadır. İstirahat halinde daha azdır, ama koşarken, merdiven çıkarken, yani organların daha fazla kana ihtiyacı olduğunda sayısını artırır. Bu, belli bir intizam içinde olur. Bunda değişiklik olur, bir düzen göstermezse, ortaya çıkan düzensizliğe kalpte aritmi diyoruz. Yani kelime anlamı düzensiz ritm. Bu değişik derecelerde olabilir. Önemsiz ritm bozuklukları olabileceği gibi, son derece önemli ritm bozuklukları da olabilir. Bu, kişinin hayatiyetini etkiler.''

-NASIL AYIRT EDİLECEK?-

Prof. Dr. Türkoğlu, ritm bozukluğunun doğuştan ya da sonradan kazanılmış olabileceğini ifade etti. Edimsel bozukluğun değişik nedenlerden kaynaklanabileceğini dile getiren Türkoğlu, özellikle çocuklarda ya da gençlerde geçirilen enfeksiyon hastalıklarının bu tip ritm bozuklukları yapabildiğini veya daha ileri yaşlarda damarlardaki darlıklar, kalp krizleri, bazı bölgelere kan gidişinin yeterli olmaması nedeniyle ritm bozukluğunun ortaya çıkabileceğini anlattı.

Türkoğlu, ritm bozukluğunun mutlaka hekim tarafından ayırt edilmesi gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Türkoğlu, doğuştan gelen bozuklukların nasıl teşhis edildiği yönündeki soruyu ise şöyle cevapladı:

''Bu, hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Ama dikkatli incelenirse, örneğin o esnada kişide, bebekte ya da çocukta bir ritm bozukluğu olmasa bile elekrokardiyografi (EKG) dediğimiz kalbin ritmini yazdırdığımız yöntemle anlaşılabilir.

Ama her zaman anlaşılmayabilir de. Burada en kritik anlama noktası basitçe bir kez bakmaktan ziyade ''holter monitör'' denilen 24-48 saatlik takiplerde ufak tefek de olsa bazı farklılıklar yakalayarak çocuklarda ve gençlerdeki bozukluk teşhis edilebilir. Veya en klasik şekilde nöbet sırasında yakalanabilirse o esnada kesin teşhis konabilir.''

TEDAVİSİ MÜMKÜN BİR HASTALIK-

Ritm bozukluğu hızlanma şeklinde olduğunda kişinin çarpıntı hissettiğini, yavaşlamada ise halsizlik, baş dönmesi, yorgunluk zaman zaman bayılma yaşandığını dile getiren Prof. Dr. Türkoğlu, ''Eğer ritm bozukluğu kişi efor sarf ettiği zaman artıyorsa mutlaka tedavi edilmeli. Yorulduğunda artmıyorsa tedavisi gerekmeyebilir''dedi.

Prof. Dr. Türkoğlu, ritm bozukluğunun genellikle hafife alındığını, ancak bunun kişinin kendi hayatını tehlikeye atması anlamına gelebileceğini dile getirerek, şu uyarılarda bulundu:

''Bazı ritm bozukluklarının hayati bir önemi vardır. Kişi kaybedilebilir. Bu yüzden mutlaka dikkat etmek lazım. Bazı ritm bozuklukları ölümcül bozukluklara yol açar. Yani kalp çok yüksek hızda, bir anda dakikada 500-600 gibi bir atışla çalışmaya başlar veya aşırı duraklamaya gider.

Bu taktirde beyin beslenemeyeceği için kişi kaybedilir. Krize yol açmadan da, ki kalp krizindeki gibi damar darlığını da provoke eder ama ona yol açmadan hastayı öldürebilir. Mutlaka ciddiye alınması, hekim tarafından bakılması, incelenmesi gerekir.''

RİTM BOZUKLUĞUYLA YAŞAMAK-

Ritm bozukluğunu uyaran en önemli etkenlerin başında çay, kahve gibi içeceklerin çok içilmesini gösteren Prof. Dr. Türkoğlu, bu tür içeceklerin uyarıyı artırdığını, kalbi hızlandırdığını, dolayısıyla ritm bozukluğunu ''provoke'' ettiğini söyledi.

Aşırı yorgunluğu bir başka sebep olarak ifade eden Prof. Dr. Türkoğlu, ''Mesela aritmisi olan kişiler spor yaparken, halı sahada maç yaparken sıkça görüldüğü gibi, sorun yaşayabilir, hasta kriz geçirebilir.

Bunlara sebep ritm bozukluğudur. Bu kişilerin en azından aşırı spor yapmaması, müsabakaya çıkmaması, profesyonel olmaması lazım'' dedi.

EÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkoğlu, aritmisi olan hastaların strese dikkat etmesi gerektiğine işaret ederek, ''Streste, aşırı uykusuzlukta, aşırı yemekte sorun ortaya çıkabilir. Bu bir nevi bir kişinin zayıf noktasıdır.

Herhangi bir durumda, bir şeye üzüldüğünde, sıkıldığında, aşırı yorulduğunda, çok aç kaldığında, uykusuz kaldığında çıkabilir ortaya'' diye konuştu.

Kalbinde sorun olmasa bile kişilerin yılda bir kez kardiyologa görünmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Türkoğlu, ''Genel olarak 30-40 yaş arası senede bir, 40'tan sonra 6 ayda bir doktora başvurmak gerekir. Çocukların da en az bir kez doktora gitmesi gerekir'' diye konuştu.

Aktif Haber
Başlık: Kalp krizini önlemenin 28 yolu
Gönderen: aydeniz - 03 Nisan 2010, 11:37:23

ABD'de yapılan araştırmalar kadınların kalp krizi geçirme risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı.
 

İsveçli bilim adamlarının 24 bin kadın üzerinde yaptığı başka bir araştırmaya göre ise alınacak önlemlerle kadınların kalp krizi geçirme riski yüzde 92 oranında azalıyor.

Bu bilgilerin ışığında Amerikan Prevention Dergisi, kalp krizi riskini azaltmanın 28 yolunu şöyle sıraladı.

1- Yeşil çay için.

2- Gıda paketlerinin etiketlerini okuyun.

3- Akdeniz usulu beslenin. Bol zeytinyağı tüketin.

4- En az 7 saat uyuyun.

5- Lifli yiyecekler tüketin.

6- Haftada 1 balık yiyin.

7- Her sabah taze meyva suyu için.

8- Yemeklerinizin yarısını sebzeye ayırın.

9- Fındık ve ceviz tüketin.

10- Günde 20 dakika yürüyüş yapın.

11- Kolesterolü düşük margarinler tercih edin.

12- Her gün 2 kaşık keten tohumu tüketin.

13- Uyanınca ve yatarken esneme hareketleri yapın.

15- Bol bol soya tüketin.

16- Yemeklerinizde sarımsak kullanın.

17- Farklı aktivitelere katılıp egzersizlerinizi eğlenceli hale getirin.

18- Her gün 5-10 dakikanızı meditasyona ayırın.

19- Manevi yönünüzü geliştirin.

20- Kendinizi kandırmayın. Stresin en büyük sebeplerinden biri istemediğiniz bir durumun içinde olmaktır.

21- Aile ve arkadaşlarınızı ihmal etmeyin.

22- Balık yağı ve D vitamini kullanın.

23- Partnerinizi şaşırtacak küçük sürprizler yapın. Sağlıklı bir ilişki stresi azaltır.

24- Her gün belirli bir miktarda bitter çikolata yiyin.

25- Sigara içenlerden uzak durun.

26- Muz tüketin. Muzdaki potasyum kal krizi riskini azaltır.

27- İçinde doğal şeker olan besinleri tercih edin.

28- Gülümseyin.
Başlık: Kalp krizi ve inmeden koruyor
Gönderen: Tuğra - 14 Mayıs 2010, 11:55:13
Kalp krizi ve inmeden koruyor
 
Su içiminin doğru zamanlaması bedenimizin etkinliğini en üst düzeye çıkarıyor..

2 bardak su uyandıktan sonra iç organları uyandırır ( etkinleşmesine yardımcı olur) .

1 bardak su yemeklerden 30 dakika önce sindirime yardımcı olur.

1 bardak su banyodan önce tansiyona yardımcı olur.

1 bardak su uykudan önce kalp krizinden, inmeden korunmak için.

(Haber 7)
Başlık: Kalp krizinden koruduğu ortaya çıktı
Gönderen: Tuğra - 05 Aralık 2010, 12:33:41

Uzmanlar, bol bol tüketmenin kalp krizi riskini azalttığı söylüyor...
   
Kansere savaş açan kayısının, kalbi koruyucu özelliği de bulunduğu açıklandı. Uzmanlar, kayısı tüketiminin kalp krizi riskini azalttığını ve kalpteki ritim bozukluklarını önlediğini dile getiriyor.

KAYISI: A, B, C ve P vitamini açısından zengin bir meyve olan kayısı aynı zamanda bol miktarda demir içerir. Ayrıca magnezyum, kalsiyum, fosfor, kükürt, bakır, krom ve manganez mineralleri açısından da zengindir..

Kayısının Faydaları: Kayısı besleyici ve iştah açıcıdır. Bol miktarda demir içerdiğinden kansızlığa iyi gelir. Vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Başta akciğer ve cilt kanseri olmak üzere kansere karşı koruyucudur.

Vücuda kuvvet verir. Bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderir. Özellikle gelişme çağındaki çocuklara faydalıdır. Raşitizm gibi gelişme bozukluklarını önler. Hastaların iyileşmesini hızlandırır. Sinirleri sakinleştirir ve uyku verir. Migrene karşı da iyi gelir. Ayrıca cildi besler, nemlendirir ve yumuşatır..

Kayısı Nasıl Kullanılır? Kayısı kuru ya da taze olarak yenebileceği gibi reçeli ve kompostosu da yapılabilir. Ayrıca, Kayısı çekirdeği yağ elde etmek için kullanılır. Kayısının yaprakları da kullanılır. Kayısı kompostosu idrar söktürür ve kabızlığı giderir.

Kuru kayısı A, B ve C vitaminleri ve potasyum minerali açısında oldukça zengindir. Kayısının yemeklerden sonra yenmesi hazmı kolaylaştırmasını sağlar. Bunların dışında, kayısı cilt bakımı için maske yapılarak yüze sürülebilir..

iyilikgüzellik
Başlık: Kalp Sağlığı İçin Yenilmesi Gereken Yiyecekler
Gönderen: Tuğra - 10 Ocak 2011, 19:30:31
Kalp Sağlığı İçin Yenilmesi Gereken Yiyecekler

Uzman kardiyologlar ;doymuş yağ içerikli ve hayvansal yağlı yiyecekler yerine doymamış yağ içerikli yiyecekleri tercih etmemizi, yağsız süt ve peynir tüketmemizi, tuz miktarını ve eğer kullanıyorsak alkol oranını düşürmemiz gerektiğini tavsiye ediyorlar.

Yüksek oranda Omega-3 içeren balık, meyve ve sebzeler; protein ve nişasta içerikli meyve ve sebzeler kalp ve damar hastalıklarını engelliyor.Kalp krizini önleyebilmek için günlük en az 5 meyve ve sebze yemek gerekiyor.

Mümkün olduğunca balık tüketimini haftada iki keze çıkartmak gerekiyor.En azından haftada bir kez yağlı balık türlerinden olan uskumru, alabalık ,somon balığı tüketmek gerekiyor.

http://www.sihhatmerkezi.com/2011/01/kalp-saglg-icin-yenilmesi-gereken.html#more
Başlık: 20 dakikadan uzun süren ağrıyı önemseyin
Gönderen: İsra - 27 Ocak 2011, 06:49:12
Göğüs ağrınız 20 dakikadan uzun sürdüyse, sol kola doğru yayılan bir ağrı tarif ediyorsanız, terleme, bulantı, kusma şikâyetleriniz de varsa kalp krizinden şüphelenip, vakit kaybetmeden tam donanımlı bir merkeze gitmenizde fayda var.

Kalp hastalıkları tüm dünyada en yaygın hastalık ve ölüm nedenleri arasında yer alıyor ve kalp krizi geçiren hastalardaki her 1 saatlik gecikmede, 100 kişiden biri tedavi edilmediği için hayatını kaybediyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tevfik Gürmen, kalp damarlarının daralması ya da tamamen tıkanmasının çoğunlukla kalp krizine sebep olacağını söyledi. "Kalp kasının oksijensiz kalması sonucunda biriken kimyasal maddeler ağrıya sebep olmaktadır. Bu durum 15-20 dakikadan uzun sürdüğünde kalp kasında geri dönüşümsüz hasar oluşmaya başlar." diyen Gürmen, en büyük hasarın ilk saatlerde olduğuna dikkat çekti.

Kalp krizi geçiren kişinin bir an önce yoğun bakım ünitesi olan, tercihen acil anjiyografi ve anjiyoplasti (balon)/stent uygulamaları yapılabilen donanımlı bir sağlık kuruluşuna ulaştırılması gerektiğini söyleyen Tevfik Gürmen, kalp krizinden kuşkulanılan hastanın rahat bir pozisyonda efor sarf etmeden dinlenmesi gerektiğini ve evde yapılabilecek en yararlı tedavinin bir tablet aspirin çiğnetmek veya suda eritip içirmek olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Tevfik Gürmen, son yıllarda yapılan bilimsel araştırmaların balon/stent uygulamasının pıhtı eritici ilaç tedavisinden daha etkili olduğunu gösterdiğini, pıhtı eritici ilaçların en korkulan komplikasyonu olan beyin kanaması riskinin balon/stent uygulaması ile ortadan kalktığını ifade etti.
Başlık: Stres Ve Dengesiz Beslenme, Kalbe Zararlı
Gönderen: Tuğra - 11 Mayıs 2011, 11:18:45

Stres Ve Dengesiz Beslenme, Kalbe Zararlı

Uzmanlar, kalp ve damar hastalıklarının en önemli sebepleri arasında stres ve kötü beslenmeye dikkat çekiyor.

Dünyada her üç kişiden birinin ölüm sebebi olarak görülen, özellikle 40 yaş sonrası felçlere neden olan kalp damar hastalıkları, insanlığın umursamaz yaşam tarzının sonucu gelişen çağa özgü ciddi bir problem şeklinde görülüyor.

ABD Columbia Üniversitesi Kardiyak Elektro Fizyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Garan, Batı tipi beslenmeyi kalp damar hastalıklarının en önemli nedeni olarak görüyor.

Geliştirdiği yöntemle ritim bozukluğu diye adlandırılan kalp hastalığında çığır açan Garan, sağlık sektörünün geliştiğini düşünerek hastalıkları umursamadan bilinçsizce beslenen insanların kalplerine zarar verdiklerini ifade ediyor.

Türk Kalp Vakfı Başkanı Hakan Akşit ise kalp damar hastalıklarının küresel ölümlerin yüzde 30'unu oluşturduğunu ve yeni doğan bin çocuktan 9'unun kalp hastası olduğunu söylüyor. Akşit, Türkiye'de önümüzdeki 20 yıl içerisinde önlem alınmazsa kalp damar hastalığına bağlı erkeklerdeki ölüm oranının günümüze göre iki, kadınlarda ise 1,5 kat artacağını vurguluyor.

Aktif Haber
Başlık: Damarlarınızı Tıkamayın!
Gönderen: Tuğra - 11 Ağustos 2011, 22:45:41
Damarlarınızı Tıkamayın!

Düzenli egzersiz yapan, yemeğine, diyetine dikkat eden, kırmızı etten ve hayvani gıdalardan sakınan kişilerde damar tıkanıklığı riskinin daha düşük olduğunu biliyor muydunuz?

Yaş faktörünün de damar tıkanıklıklarında çok etkili olduğunu ifade eden Fatsa Devlet Hastanesi nöroloji uzmanı Nörolog Dr. Gülden Altunbulak, düzenli egzersiz yapan, yemeğine, diyetine dikkat eden, kırmızı etten, hayvani gıdalardan sakınanlarda tıkanıklık gelişme riskinin daha düşük olduğunu vurguladı.
 
Altunbulak, "Bunun yanında sigara ve alkol kullanımından kaçınarak damar tıkanıklığını en aza indirebiliriz. Yemeğimize dikkat ederek, tansiyonumuz varsa düzenli olarak ilaçlarımızı kullanarak, şekerimizi düzenli sınırlar içerisinde tutarak, zayıflayarak, sigara içmeyerek, egzersizimizi düzenli bir şekilde yaparak damar tıkanıklıklarından mümkün mertebe kaçınabiliriz. Özellikle genç yaşta damar tıkanıklıkları günümüzde çok gördüğümüz bir hastalık.
 
Burada da daha çok kromozom bozukluklarına bağlı pıhtılaşma faktörlerinin rol oynadığı düşünülüyor veya kalbe bağlı bir takım hastalıklar damar tıkanıklığına genç yaşta yakalanma riskini artırıyor. Dolayısı ile bu tür hastalıkları tespit etmede, ortaya koymada, tedavi etmede, takip etmede nöroloji esas olarak tıbbın alanı olarak görev yapıyor" diye konuştu.
 
Eğer hastanın bir hipertansiyon denilen tansiyon yüksekliği söz konusuysa o tür hastalara tuzsuz değil de az tuzlu yemeği önerdiklerini ifade eden Uzman Dr. Altunbulak, şunları söyledi; "Çünkü tuzsuz yemek, çok fazla önerdiğimiz bir konu değil.
 
Az tuzlu, fakat sofrasında tuzluğu kesinlikle eksik edecek hasta. Yani yemek yapılırken az miktarda tuz atılacak ve sofraya geldiği takdirde yemeğin asla ve asla üzerine tuz serpilmeyecek.
 
Onun dışında şeker hastalığı olanlarda da şeker konusuna dikkat edilecek, şekerli gıdalar tüketmeyecek, meyveyi sayıyla, porsiyonla tüketecek, şeker haplarını düzenli kullanacak. Damar tıkanıklığı geçiren hastalar için özellikle en dikkat edilmesi gereken konu da kandaki kolesterol ve ripit yüksekliğini düzenlemek. Bunda da kırmızı etten uzak kalması gerekiyor hastanın.
 
Hayvani gıdalardan ,tereyağından uzak kalması gerekiyor; kaymak, kaşar gibi gıdalar tüketmemesi gerekiyor. Bunlara dikkat ederek yaşam tarzını daha iyi hale getirebilir. Damar tıkanıklığı geçirdiğinde tekrar damar tıkanıklığı geçirme riskini azaltabilir.
 
hastane.com
Başlık: Kalp Krizi Gelince İlk 4 Önlem!
Gönderen: Mücteba - 01 Ağustos 2016, 13:19:22
Kalp Krizi Gelince İlk 4 Önlem!

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu: "Göğsünüzün tam ortasında bir türlü geçmeyen bir ağrı hissediyor ve krizden şüpheleniyorsanız ilk yapmanız gereken bir Aspirin çiğnemektir."

Kaynak: 1 Ağustos 2016 tarihli Hürriyet gazetesi 1. ve 6. sayfadan alınmıştır.


https://www.instagram.com/p/BIipFgZAjhh/?taken-by=saglikliyasiyoruzcom&hl=tr

(https://scontent-amt2-1.cdninstagram.com/t51.2885-15/e35/13704269_1562503614056623_564708740_n.jpg) (https://www.instagram.com/p/BIipFgZAjhh/)