Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAMİ SORULARINIZ VE CEVAPLARI => Konuyu başlatan: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 00:08:13

Başlık: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 00:08:13
Az önce Babam aradı da telefonla, evladım bu gün Hızır a.s. ile İlyas a.s. buluşma günü ve bu gece arzu ve isteklerini bir kağıda yazıp gül ağacı altına gömersen indelllah  vei inşAllah makbul olur dedi.
Ben de böyle bir fırsatı kaçırır mıyım? Hemen isteklerimi sıraladım ve Osmanlıca olarak yazdım. Şimdi Hızır a.s. Türkçe ifadelere pek itibar etmez diye ;)

Güzel oldu, kendimi mutlu hissettim. İnşAllah tüm isteklerimiz daha doğrusu hayırlı isteklerimiz makbul olur.
Her önüme geleni de istemedim. Mesela sadakat foruma falan admin olurum inş demedim, sizde fazla uçmayın, forumla alakalı fazla şeyleri merak etmeyin. e58))

Siz de yazdınız mı isteklerinizi ?

Bu günle alakalı şu bilgiler geçiyor kitabi olarak.


1 sene sonra tekrar:
Araştırmalar neticesinde: Bidat olduğu ile alakalı görüşler ağır basıyor. Zira hiç bir fıkıh ve akaid kitabında böyle dilekle alakalı bilgilere rastlanmış değil. Gören varsa paylaşsın. Sohbetinde zikretmiş falanca zat denen büyüklerime de  telefonla bizzat şahıslarına sormam neticesinde kendilerinin böyle şey söylemediğini öğrendim.

--------------------
Hızır ve Ilyas (a.s)`ın her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan milâdi 6 Mayıs, Rumî 23 Nisan`a rastlayan güne verilen isim. Söz konusu günde Hızır ve Ilyas (a.s)`ın buluşarak sohbet ederler ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı. Hızır (a.s)`ın Allah`ın lütfu ile dolaştığı yerde yeşillikler çıkar ve çorak yerler çiçeklere bezenirdi. Işte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup Hızır ve Ilyas (a.s) ın geleneğini sürdürmek amacıyla özel anda ve dua günleri tertib eder olmuşlar.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tuğra - 06 Mayıs 2008, 00:16:40
Alıntı
Siz de yazdınız mı isteklerinizi ?
Hurafe diye duymuştum  :)
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 00:21:19
Çaput bağlama vs. tiplerin hurafeliğini duyarız ama bunu ilim erbabından da duymuştum ama ;)

Neyse niyetimi bozmayın, bostan korkulukları meselesinde el ibriz kitabından alıntı olan ilk cümlelerle teselli bulak ;)
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: setre - 06 Mayıs 2008, 00:22:01
Demindende bize telefon geldi ,biliyorduk tabi  biz bugünü ama  + bir iki bir şey daha öğrendik gelen telefonla : )
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 00:25:26
Klasik bir merak olacak, neydi o iki şey  e52))

Şu klasiklikleri hiç sevmiyorum hiç. Farklı olmak lazım hayatta.

Klasik internet yazıları
Klasik öğretmen
Klasik soru
Klasik hoca
Klasik espri

Klasik, klasik klasik..... :kart
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: enfa - 06 Mayıs 2008, 00:36:15
Gömülen kağıdı bulamazsan duaların kabul olunur derlerdi. Denemiştik zamanında, kağıtların çoğu bulunmuştu ama bizle beraber bikaç arkadaşın kağıdı yoktu. Ümitle beklemekteyiz..  ş2))
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: müteallim - 06 Mayıs 2008, 01:44:02
Az önce Babam aradı da telefonla, evladım bu gün Hızır a.s. ile İlyas a.s. buluşma günü ve bu gece arzu ve isteklerini bir kağıda yazıp gül ağacı altına gömersen indelllah  vei inşAllah makbul olur dedi.
Ben de böyle bir fırsatı kaçırır mıyım? Hemen isteklerimi sıraladım ve Osmanlıca olarak yazdım. Şimdi Hızır a.s. Türkçe ifadelere pek itibar etmez diye ;)

Güzel oldu, kendimi mutlu hissettim. İnşAllah tüm isteklerimiz daha doğrusu hayırlı isteklerimiz makbul olur.
Her önüme geleni de istemedim. Mesela sadakat foruma falan admin olurum inş demedim, sizde fazla uçmayın, forumla alakalı fazla şeyleri merak etmeyin. Mesela beni merak etmeyin, sonra şaşırır şaşı kalırsınız  e58)) e58))
Siz de yazdınız mı isteklerinizi ?

Bu günle alakalı şu bilgiler geçiyor kitabi olarak.


tesniye bir cok hususda ciddi birisi idi amma bu yazilarinda ciddiyet kalmamis hatta hafife alir bir uslüp kullanmis bundan dolayi kendisine bir tesbih mnamazi kilkmak lazim gelir buda müteallimin fetvasi.fefhem
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: İsra - 06 Mayıs 2008, 01:51:01
Alıntı
Siz de yazdınız mı isteklerinizi ?
Hurafe diye duymuştum  :)

Ben de öyle biliyordum
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: ay-yüzlüm - 06 Mayıs 2008, 01:52:47
bizde çocukken annelerimiz
hıdırellez gecesi bahçedeki ekili taze soğanın yapraklarını aynı yerden eşit keserler birine beyaz, birine siyah ip bağlarlardı..
 beyaz ip baht ,siyah ipte caht, diye işaret olurdu
sabah kalktığımızda bahçeye koşar bakardık bakalım bahtımızmı büyümüş cahtımızmı
mutlaka biri diyerinden daha fazla uzardı ...hey gidii günler heyyy.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 06:50:48
tesniye bir cok hususda ciddi birisi idi amma bu yazilarinda ciddiyet kalmamis hatta hafife alir bir uslüp kullanmis  

Bir kaç defa daha okudum mesajı bu uyarı üzerine; ama ciddi bir üslup hatasına rastlamadım.
Hızır a.s. Türkçe ifadelere itibar etmez derken, aslında güzel bir mesaj verdim, yani eğer eski dili yazmasını biliyorsanız onu yazın demek istedim.

Onun dışında da dua ve ibadetle alakalı hafiflik yok. Ki asla öyle bir şey yapmam. Sadece istek ve temenni kısmında biraz tesniyelik ifadeler var. O da fazla büyütülmemeli. Monotonluktan ve klasiklikten hoşlanmadığımı iki alt mesajda da ifade etmiştim.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: ankebut-57 - 06 Mayıs 2008, 09:23:27


Dün birkaç mesajla bize de öneri geldi, "Hadi bahçeye iniyoruz. Sarılın kağıt kaleme..."

Her hususta dikkatli olması gereken müslümanın elbette o an aklına "Acep bid'at mi?" sorusu gelecektir.

Evet, bid'at midir değil midir?

"Eğer yapılan bir şey Kitaba, sünnete, kısacası dinimizin umdelerine aykırı ise, elbette ki hurafeler nev'ine girer ve mutlaka kaçınmamız gerekir." dendiğine göre, bu durumu hangi kaba oturtabiliriz?

Konunun açılması iyi olmuş. :)

Selamlar...

Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 09:54:01
Şimdi bidat genel bir kavram. Yani efendimiz sav'den sonra ortaya çıkan her şey bidattir.

Mesela çok genele yayacak olursak uçak bile bir bidattir.

Gerçi sadece dini terimler için kullanılır bu ifade. Bidatların hepsinin menfiliğine hükmedemeyiz. Bidati haseneler vardır ki yapılması tavsiye olunur.

Mesela cemaatten sonra namazdan dağılmamak Hz Ömer r.a. bir emridir ve bir bidattır. Örnekleri çoğaltılabilir. Ben bu kağıt işinin hurafeliği hususunda bir şey duymadım ama görünüşte bu tür şeylere hurafe diye ittihaz edilmesinden naşi, zihinde öyle bir yer ediniyor.

Araştıracağım inş.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: ankebut-57 - 06 Mayıs 2008, 10:10:16


Uçağın bid'at olması gibi bir durum mevzu bahis olamaz malumunuz. En azından bu konu için olamaz.

Burda açıklık getirilmeye çalışılan dini bir hüküm olduğuna göre, kelimenin lugat manasından öte, fıkıh lisânında kullanılan manası önemlidir. Zira dinî bir tâbir olarak bid'at, aklın ve adâletin yani günlük hayatı tanzim eden davranışların dışında ve sırf Allâh'a yaklaşmak için ibâdet maksadıyla yapılan fiiller ve kabulleniş biçimleriyle alâkalıdır.

Bu noktada lugat manası bir kenara diyor ve tekrar araştırmaya devam ediyoruz.  :)

Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 11:16:33
Ben zaten uçağa binmek  dini anlamda bidattır demedim ki. Bidat genel bir ifadedir dedim. Örnek olarakta dini olarak bidat sınıfına girmeyecekse de uçağı örnek verdim.
Aslında bidatle ilgili okduğum bir makaledeki ifadeleri paylaştım.

Tabiki lugat manasına göre değerlendirilmez.

Bu mesaj gereksiz yukarıdaki gibi. Araştırmaya devam..
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: ankebut-57 - 06 Mayıs 2008, 11:37:36

Gerçekten bid'ati hasene dediklerimiz tavsiye olunur mu? Olunursa, hicrî ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretlerinin “Şu fakîr ise, bid‘at nev‘inden olan hiçbir şeyde güzellikten ve nûrâniyetten bir şey müşâhede etmedim... Onlarda, tarafımızdan, zulmetten ve bulanıklıktan başka bir şey de hissolunmadı. Kim ki bugün, basîret zayıflığı sebebiyle -farazâ- bid‘at sahibinin işinde bir hoşluk ve güzellik görse bile, yarın keskin görüşe sahip olduğunda anlayacaktır ki, o işin neticesi zarar-ziyan ve pişmanlıktan ibarettir.(el-Mektûbât, li’l-İmâmi’r-Rabbâni, 1, 186.) diyerek bid'ati haseneleri reddetmesini nasıl anlamak gerekir?

Aslında yazıları renk vs. açısından düzgün eklemek istemek istediğim için aktarmada zorluk olmasa ve sizin de rahatsız olmayacağınızı bilsem bir linkte buraya koymak isterdim.  :)

Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2008, 12:25:34
Ankebut kardeşimle biz madem hazır konuya el atmuşken şu bidatı hasene meselesine el atalım. Ben de tam bilmiyorum bu hususu aşağıda iki farklı yazı dikkatimi çekti nette. Beraber okuyalım.
[/i][/color]


Hz. Ömer, Übey b. Ka’b'in, (r.a.) sekiz rekât olan terâvih namazını yirmi rekât olarak kıldığını ve Rasûlüllah (s.a.s.) döneminde münferiden kılınan bu namazın cemaat halinde kılındığını gördüğünde: “Bu ne güzel bid ât”demiştir. (Muhammed Revvâs Kal’acî, Mevsüatu Fıkhı Umar b. e!Hattâb, Kuveyt 1984, s. 125).
Hz. Ömer, Übey b. Ka’b'in, (r.a.) sekiz rekât olan terâvih namazını yirmi rekât olarak kıldığını ve Rasûlüllah (s.a.s.) döneminde münferiden kılınan bu namazın cemaat halinde kılındığını gördüğünde: “Bu ne güzel bid ât”demiştir. (Muhammed Revvâs Kal’acî, Mevsüatu Fıkhı Umar b. e!Hattâb, Kuveyt 1984, s. 125).


BİD'AT

 

Resûl-i Ekrem (sav)'in devr-i saadetlerinde izledikleri yol ve Hülâfa-i Raşidin dönemindeki tatbikat "sünnet" kavramı ile açıklanabilir. Zira bizzat Resûl-i Ekrem (sav)'in "Benim ve raşid halifelerin sünnetine sarılın"(1)  buyurduğu sabittir. Hûlefa-i Raşidin döneminden sonra İslâm'a sokulmaya çalışılan itikâdî ve siyasî doktrinler bid'at hükmündedirler. Bunların bir çoğunu bid'at-ı hasene olarak nitelendirmeye çalışanlar, Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Dinimizden olmayan herhangi bir şeyi uyduranın ortaya koyduğu merduttur. Her bid'at dalâlettir"(2) hükmünü dikkate almıyorlar, demektir.

 

Halkı müslüman ülkelerin uğradığı felâketlerin temelinde bid'atler yatmaktadır. Çünkü, bid'at, sünnetin zıddıdır(3). Her bid'atın; mutlaka bir sünneti ortadan kaldırdığı dikkate alınırsa, işin vehameti daha kolay kavranır. Zira bid'at çıkarma arzusu; tam ve kâmil olan İslâm nizamında noksanlık veya fazlalık varmış vehmine dayanır. Bu vehim ise, "Bugün dininizi kemâle erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığı (verip ondan) hoşnut oldum"(4) âyet-i kerimesinden şüpheyi beraberinde getirir. Bunun itikâdi yönden insanı hangi noktaya getireceği basiret sahiplerince malûmdur. Kaldı ki, İslâm'da olmayan herhangi birşeyi, İslâm'a sokmaya çalışmak veya hükümlerin bir kısmının çıkarılmasını arzu etmek, küfrü beraberinde getirir. Ehl-i Sünnet'in bütün müctehid imamları: "Kur'ân-ı Kerim'den olduğu sabit olan herhangi bir harfi, bir kelimeyi veya bir âyeti inkâr eden kimsenin küfrü üzerinde" ittifak etmişlerdir(5). Ayrıca, "delâlet-i ve subûti kat'i olan mütevatir bir sünneti inkâr etmek de" insanı küfre sürükler(6). İmam-ı A'zam Ebû Hanife (rha)'nin "Bid'atçının arkasında namaz kılmayın"(7) buyurduğu dikkate alınırsa, mesele kolayca kavranır.

 

Bu girişten sonra; .İslâm ûlemasının mezhepleri niçin ehl-i sünnet ve ehl-i bid'at diye taksim ettiğini kavramamak mümkün müdür? (8) Halk arasında "Dört Hak Mezhep" kavramı; ehl-i bid'atla mücadele veren İslâm ûlemasının gayretiyle yerleşmiştir. ancak "ehl-i kıble'nin tekfır edilemiyeceği"(9) yolundeki külli kaide ve ehl-i kıble ıstılâhı unutulunca; her önüne geleni tekfır eden, hâricî mantığı yeniden gündeme girmiştir. Tabii bu arada; ideolojik taarruzlar sonucu, "ehl-i sünnetin akaidi" ile hiçbir alâkası kalmayan tiplere de rastlamak mümkündür. Ancak bu tipler; "ehl-i sünnet akaidi"nin verasetle kendilerine geçtiği vehmine kapılmışlardır. Dikkat edilirse; kahir ekseriyeti "ehl-i sünnet” olduğu farzedilen İslâm topraklarında müstekbirlere ait ideolojik hareketler güç kazanmıştır. Bu durumu nasıl izah edebiliriz? Türkiye'de Latin harfleriyle yayınlanan birçok eserde bid'at-ı hasene kavramı ortaya atılmış ve müslümanların zihinleri bulandırılmıştır. Felsefi kelâmın öncüsü sayılan "Mutezile" mezhebine mensup müelliflerin eserlerinde bid'at-ı hasene kavramı mevcuddur(10). Mütercimler, tercüme ettikleri eserlerin kime ait olduğuna veya faydalandıkları kaynakların mahiyetlerine dikkat etmeden bid'at-ı hasene kavramının yaygınlaşmasına vesile olmuşlardır.

 

Bu arada sünnet ile bid'at arasında "uzlaşma" ortamı meydana getirmeye gayret eden bazı tipler: "Başta uçak ve otobüs olmak üzere, bir çok nakil vasıtaları Resûl-i Ekrem (sav) zamanında yoktu. Bunlar da bid'attır, bunlar da mı reddedilecek?" gibi demagojilerle saf zihinleri bozmuşlardır. Bu mantığın ne kadar sefil olduğu şuradan bellidir ki; ilim ve teknik, Kur ân, sünnet ve icma ile övülmüş iki alandır. Mü'minlerin yerde ve gökte rızık aramaları, Allah (cc)'ın dinine düşman olan kâfırlere karşı hafif ve ağır bütün silâhları hazırlamaları farz-ı kifâye olan bir ibadettir. Eğer İslâm toprakları işgal edilirse, cihad farz-ı ayn hâle geleceği için, cihad vasıtalarının da imâli farz olur. Kaldı ki, uçak ve otobüs, dine sokulmuş vasıtalar değil ki, bid'at kavramı içine girsin!...

 

Bid'at-ı hasene kavramını Hz. Ömer (ra)' in teravih namazı ile ilgili uygulamasına dayandıran ve bizzat onun dilinden "İşte en güzel bid'at" cümlesi ile tanımlayanlar, yanılmaktadırlar. İmam-ı Ebû Yusuf (rha) İmam-ı A'zam (rha)'a: "Teravih namazı için, Hz. Ömer (ra)'in yaptığı ictihadın hükmü nedir?" diye sorduğunda İmam-ı Â'zam (rha) "Teravih namazı sünnet-i müekkededir. Bu sebeple kimse bid'attır diyemez. Resûl-i Ekrem (sav) zamanında olan ve onun bizzat yaptığı işi, düzenli ve devamlı hâle getirmiştir" cevabını verir. Gerçekten Resûl-i Ekrem (sav)'in sahabe-i kirama imamlık yaparak teravih kıldırdığı sabittir(11). Kaldı ki; sahabe-i kiramın icmaını bid'at-ı hasene diye nitelendirmek, selim akıl sahiplerinin yapabileceği bir cinayet değildir.

 

İmam-ı Gazzalî: "Bid'atı red ve ondan el çekmek, beğenilmiş sünnettir. Her bid'at mezmum (zem edilmiş) ve delâlettir"(12) ·buyurmaktadır. Ayrıca el-Mustasfa isimli usûl kitabında, din emniyetinin sağlanabilmesi için, bid'at ehlinin cezalandırılmasını şart koşmaktadır(13). Müceddid-i elfi sani İmam-ı Rabbani de Mektubat isimli ünlü eserinde "bid'atın hasenesi olmaz, hepsi mezmumdur"(14) buyuruyor. Bütün bu izahlardan sonra şunu söylemek mümkündür: Modernistlerin büyük bir çoğunluğu, hevâ ve heveslerine uyarak bid'at-ı hasene kavramını kullanmakta, ehl-i sünnet mü’minleri, müstevlîlerin esiri haline getirmektedirler. Bu tuzağa, feraset sahibi mü'minler düşmemelidirler.

 

KAYNAKLAR

 

(1) Sünen-i İbn-i Mace, İst:1401 Çağn Yay. c. I, sh.16, Had. No: 42. Ayrıca, Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, . c. IV, sh.126-127; Sünen-i Darimi, Mukaddime,16, c. I, sh. 45; Molla Hüsrev, Dürerû'l Hükkâm fi Şerhû'l Ahkdm, İst. 1307, c. I, sh. 119 (Gcırer ve Dürer Tercümesi, İst.1979, Eser Yay. c. I, sh. 206).

(2) Sahih-i Müslim, İst.1401, Çağrı Yayını, sh. 592, Had. No: 867 K. Cuma: 43. (Türkçe: Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İst. 1977, c. IV, sh. 2416 Had.IV no:43'e müracaat).

(3) İbn-i Manzur, Lisanû'l Arab, Beyrut: ty. c. VIII, sh. 6 vd; İslam Ansiklopedisi, lst. 1979 (5. bsm) c. II,sh. 599.

(4) Kur'ân-ı Kerim, Maide Sûresi: 3.

(5) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet, el-Fetevâ-ı Hindiyye, Beyrut:1400, c. II, sh. 266 vd; el-Heysemi, el-İ'lam bi Kavatı'il İslam, b. Halebi Mtb.1951, c. II, sh. 42.

(6) Molla Husrev Serhi Mirkat el-Vüsul İst:1979, sh. 24.

(7) İmam-ı Â'zam, Fıkh-ı Ekber (Aliyyü'l Kari Şerhi)

(8) Taftazani, Şerhû'l Akaid, İst.1980, sh. 95.

(9) İmam-ı A'zam, Fıkh-ı Ekber·, (Aliyyü'l Kari Şerhi) İst:1979, sh. 424.

(10) el-Cahiz, el-Havavaıı, Kahire:1357, c. I, sh. 86 vd.

(11) İbn-i Abidin, Reddü'I Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar, Mısır:1972 c. t, sh. 591.

(12)  Gazzalî, el-Camlû'l Avam, İst:1978 (ikinci bab) sh. 78·

(13) İmam-ı Gazali, el-Musıasjiı nıin İlmû'I Usül, Beyrut:

(14) İmam ı Rabbani el-Mektubat, İst: 1978, Çağrı Yayını. c. I, sh. 121 Mektub No:186 (Mektubat-ı Rabbani, İst.1977, Çile Yayın. c.1, sh. 391). İmam-ı Rabbanî "bid'at-ı hasene" kavramına itirazla şunu kaydeder: "Ulemadan bazıları, namazda niyyet için kalben dileyerek, dille söylemeyi bid'at-ı hasene diye anlatmıştır. Bu bid'at, sünnet bir yana, farzı dahi kaldırmaktadır. Şundan ki, insanların pek çoğu bu durumda, niyyet işinde yalnız dille olanı ile yetinecektir. İşte o zaman dahi namazın farzlarından biri olan kalble niyet, tamamen bırakılacak, namaz dahi fesada girecektir. Kalan bid'atler dahi, anlatılan bu manâya göre kıyas edilebilir.” buyurulmaktadır.



ve aşağıdaki araştırma yazısı....


BİDAT

الْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِى وَرَضِيتُ لَكُمُ اْلاِسْلاَمَ دِينًا

“…Bugün size, dininizi kemale erdirdim, nimetimi üzerinize tamamladım ve size din olarak İslâm da, razı oldum….”

الْيَوْمَ Bugün اَكْمَلْتُ kemale erdirdim لَكُمْ size دِينَكُمْ dininizi وَاَتْمَمْتُ tamamladım عَلَيْكُمْ üzerinize نِعْمَتِى nimetimi وَ ve رَضِيتُ razı oldum لَكُمُ size اْلاِسْلاَمَ İslâm da دِينًا din olarak

Ayetin Nüzûlü ve Açıklaması
Taberi, Suddî'den rivayette o şöyle demiştir: "Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'dan razı oldum." âyet-i kerimesi Arafe günü nazil olmuştur. Bundan sonra helâl ve haram nâzil olmamış ve Hz. Peygamber o hacdan dönüşünde vefat etmiştir. Esma bint Umeys şöyle anlatıyor: O veda haccında Allah'ın Resûlü (a.s) ile birlikte haccettim. Biz yürürken ve Allah'ın Resûlü biniti üzerindeyken birden Cibril O'na tecelli etti ve biniti, Efendimiz (a.s)'e inmekte olan Kur'ân'ın ağırlığına dayanamayarak çöktü. Ben Allah'ın Resûlü'ne geldim ve kendi üzerimdeki bir bürdeyi Efendimiz (a.s)'in üzerine örttüm.

Esma bint Umeys'ten bu âyetin nüzul vakti olarak rivayet edilen bilgi Esma binti Yezîd'den Mâide Sûresi ile ilgili olarak rivayet edilmekte ve "Adbâ adlı devesinin üzerinde iken nazil olduğu ve vahyin ağırlığından devenin bacaklarının neredeyse kırılacağı" ayrıntılarına da yer verilmektedir. Ancak burada Mâide Sûresi ile kastedilenin Mâide Sûresinden sadece bu âyetin olması da ihtimal dahilindedir ve esbâb-ı nüzule dair rivayetlerde bunun benzeri pek çoktur. İbn Abbâs (a.s)'tan gelen bir rivayette de bu âyetin nazil olduğu gün pazartesi olarak gösterilip: "Peygamberimiz (a.s) Pazartesi günü doğdu, hicrette Mekke'den Pazartesi günü çıktı, Medine'ye Pazartesi günü girdi ve Mâide Sûresinden "Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'dan razı oldum." âyeti Pazartesi günü nazil oldu" denilmektedir.

Târik ibn Şihâb'dan rivayette o şöyle demiştir: Bir Yahudi Hz. Ömer'e: “Bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'dan razı oldum." âyet-i kerimesi nazil olduğu sırada: "Biz Yahudiler topluluğu böyle bir âyetin indiği günü bilseydik o günü kendimize bayram edinirdik." demişti. Hz. Ömer (r.a): "Bu âyetin nazil olduğu günü, nazil olduğu saati ve o nazil olduğu esnada Resûl-i Ekrem'in nerede olduğunu çok iyi biliyorum; Bu âyet-i kerime biz, Arafe günü Allah'ın Resûlü ile Arafat'ta iken O, vakfe yaparken nazil oldu." dedi. Yine Hz. Ömer'den gelen başka bir rivayette onun: "Arafatta bir cuma gecesi nazil oldu." dediği nakledilmektedir.

Ashab-ı Âsâr (hadisciler) şöyle demişlerdir: "Hz. Peygamber (a.s) bu âyetin nüzulünden sonra, ancak seksen bir veya seksen iki gün yaşadı ve İslâm dininin ahkâmında bu âyetten sonra kesinlikle ne bir ziyade, ne bir nesih, ne de bir değişiklik vaki olmamıştır. Böylece bu âyet, Hz. Peygamber (a.s)'e, adetâ vefatının yaklaştığını haber verme gibi olmuştur ve bu bir gayptan haber vermedir. Bu da, bir mucizedir. Bunu te'kid eden bir konuda rivayet edilen şu husustur! Hz. Peygamber (a.s) bu âyeti ashaba okuduğu zaman, onlar, Hz. Ebû Bekir (r.a) hariç, son derece sevinmiş ve büyük bir sevinç göstermişlerdir. Hz. Ebû Bekir (r.a) ise ağlamış. Ona, niçin ağladığı sorutunca, "Bu âyet, Resûlullah (a.s)'ın vefatının yakın olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü kemâlden sonra zeval bulunur" demiştir. Binâenaleyh bu hâdise, bu âyet vesilesi ite, kendisinden başkasının vâkıf olmadığı bir sırra (manaya) vâkıf olduğu için, Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a)'in ilminin mükemmelliğine bir delil olur.

Birisi şöyle diyebilir: Yüce Allah'ın: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim" buyruğu, dinin bir zamanlar kâmil olmadığının delilidir. Bu ise, daha önce vefat eden Muhacir, Ensar, Bedir ve Hudeybiye'de bulunmuş, Resûlullah (a.s)'a biati de yapmış, Allahiçin canlarını feda etmiş kimselerin karşı karşıya kaldıkları büyük ve türlü mihnetlere rağmen, eksik bir din üzere ölmelerini; Resûlullah (a.s)'ın da bu durumda insanları eksik bir dine davet etmesini gerektirir. Bilindiği gibi eksiklik de bir kusurdur. Allah'ın dini ise dosdoğru bir dindir. Nitekim yüce Allah: "Dosdoğru bir dine..." diye buyurmaktadır.

Böyle bir şüpheye şu şekilde cevap verilebilir: Neye dayanarak bir eksikliğin bir kusur olduğunu söylüyorsunuz? Buna dair deliliniz nedir? Ayrıca şunlar da söylenir: Ayın eksik olması bir kusur mudur? Yolcunun namazının eksik olması o namaz için bir kusur mudur? Yüce Allah'ın: "Uzun ömürlü birisinin ömrünün uzatılması da ömrünün eksiltilmedi de ancak bir kitaptadır" buyruğunda işaret ettiği şekilde, dilediği ömrün eksikliği o ömür için bir kusur mudur? Alışılmıştan daha eksik olan ay hali günleri, hamilelik günlerinin eksik oluşu, hırsızlık, yangın veya sel baskını dolayısıyla sahibini fakir bırakmadığı takdirde malın eksikliği, acaba bir kusur mudur? O bakımdan, yüce Allah'ın ilminde bulunan dinin geri kalan bölümlerinin bildirilmesinden önce sert hükümler açısından dinin bölümlerindeki eksikliğe karşı gösterilen bu tepkir aslında böyle bir tepkiyi gerektiren herhangi bir kusur veya olumsuz bir yönden dolayı değildir.

Yüce Allah: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim" buyruğu ile şunu kastetmiştir. O, dinin rükünlerinden başka herhangi bir rüknün kalmamış olduğu, hacca da onları muvaffak kıldı ve haccettiler. Böylelikle bütün rükünlerini eda ve farzlarını yerine getirmek suretiyle dini onlar için tamamlamış oldu, Hz. Peygamber (a.s) de: "İslam beş esas üzerine bina edilmiştir..." diye buyurmuştur. Bundan önce ise şehadet kelimesini getirmişler, namaz kılmışlar, zekât vermişler, oruç tutmuşlar, cihad etmişler, umre yapmışlardı, ama henüz haccetmemişler di. İşte o gün Peygamber (a.s) ile birlikte haccedince şanı Yüce Allah, onlar Arefe akşamı vakfe yerinde iken: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim…” buyruğunu indirdi. Bununla da dinini onlar için vaaz edişini tamamlamış olduğunu kastetmektedir. İşte bunda, Allah'a yapılan bütün itaatlerin bir din, iman ve İslâm olduğuna dair açık delil vardır.

Yukarıdaki ayeti kerime yüce İslam dininin kemale erdiğini artık önden ardında hiçbir eksikliğinin kalmadığını ve ilave de edilmeyeceğini göstermektedir. Aşağıdaki hadisi şerif ise bundan sonra dine önden ve ardından ek yapmak bidat olduğunu ve bu eklemeleri yapma cüretine girenlerin dalalette olacağını bize haber vermektedir.

Yüce Allah cümlemizi bidatlerden sakındırıp dalalete düşmekten muhafaza buyursun.



------
Kaynakça
Maide, 5\3
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi, 6,51
Taberî, age. 6,54.
Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 5/2; İman, 33; Meğâzî, 77; Muslim, Tefsir, 3-5; Tinnizî, Tefsir, 5/1,2, hadis no: 3043, 3044; Neseî, İman, 18; Menâsik, 194; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 1,27.39.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 8/466
En'âm, 6/161
Fâtır, 35/11
Buhâri, İman 2, Tefsir 2. sûre 30; Müslim, İman 19-22; Tirmizi, İman 3; Nesai, İman 13.
el-Hakim, el-Müstedrefı, II, 427-428; İmam Kurtubi, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, Buruc Yayınları: 6/54-56; İbnu'l-Esir, en-Nihâye, II, 80.

Tirmizî, İlim: 16, (2678); Ebu Dâvud, Sünne: 6.
Tirmizî, İlim: 16, (2678); Ebu Dâvud, Sünne: 6, (4607); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/330-331.
İbn Mâce, Mukaddime, 15.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınlanı: 3/392.
Müslim, Cum’a, 43.
İbn Mâce, Mukaddime, 7.
Müslim, Cum’a, 43.
Ebû Dâvud, Sünnet, 5.
İbrahim bin el-Musâ eş-Şâtıbî, el-İ’tisam; DİA, “Bid’at” maddesi.
Tahânevî, Keşşâfu İstilahâti'l-Funûn, İstanbul 1984 I, 133.
Buhârî, Teravih, 1.
İmamı Rabbani, Mektubat, İstanbul, 1978,Çğrı Yay. C,1, s, 121, Muktup no:34-35.
Et-Tergîb ve’t-Terhîb Trc, 1:109
M. Paksu, Sünnet ve Aile, s. 19.
Müslim, Cum’a, 43.
Mâide Sûresi, 3.
İbn Abidin, Reddü'l-Muhtâr, Mısır,1972,c,1,s,591.
M. Yaşar Kandemir, İ. Lütfü Çakan, Raşit Küçük, Riyazu’s-Salihin Tercüme ve Şerhi, Erkam Yayınları: 2/13.



Araştırmacı
Salih ÖZBEY

Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: ankebut-57 - 06 Mayıs 2008, 12:46:03
Şimdi iş az-biraz rayına oturmaya başladı.  :)

En başından beri direk olarak "bid'attir" deyip çıkamamış olmamızda, muteber başka birinin de söylediği şeklinde duyumlar almış olmamız. Aksi yönde de söylenenler olunca ikilemde kalındı haliyle. Şüphelerden arındırılırsa aler’re’si ve’l-ayn demek düşer cümlemize. :)

Bu konuda sitedeki hocalardan da malumat beklemiyor değiliz.

***

Bid'at konusunda ben yine de link vereyim, olmaz mı? (Ne yapalım, huy olmuş) :)

Sünnete uymak, bid'atlerden kaçınmak>> (http://www.radyoayasofya.com/smf/empty-t3457.0.html)

Bid'at nedir, hurâfe neye denir?>> (http://www.radyoayasofya.com/smf/empty-t3458.0.html)
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Miftahulkuluub - 06 Mayıs 2009, 00:59:26
Yine bir 5 mayıs geldi çattı : )
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: müteallim - 06 Mayıs 2009, 01:21:36
Yine bir 5 mayıs geldi çattı : )

bid´atlardan kacalim kacmayanlari uyaralim.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Uludag - 06 Mayıs 2009, 01:25:08
Ne kadarı bid'attır anlatılsa iyi olur. İki zatın buluşup sohbet etmesine inanmakmı yoksa o günü bayramlaştırmakmı? Bu konuyu burada okuyacak olan ve bu konuda bilgi sahibi olmayan iyi niyetli bir müslüman yanılabilir. Teşekkürler..
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: müteallim - 06 Mayıs 2009, 01:31:55
bu konunun basina dogru kayarsak bi´ati görür ögreniriz.bu bir
ikinci olarak  mesele hizir ve ilyas a.s.in bulusmasi degil o günde insanlarin agaclara caput baglamasi veya agac diplerine dilek yapmasigibi seyler.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Uludag - 06 Mayıs 2009, 01:36:17
Konunun başına kayıp herkesin yazdığını okumak istemedim malum ciddi uslub kullanılmamış.

Teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: elzem - 06 Mayıs 2009, 02:29:58
Bu gecede çaput vs bağlamanın bid-at olduğunu duymuştum.Ancak kağıda isteklerimizi yazıp gül ağacının dibine gömmekte bi mahsur olmadığını biliyordum.Hatta hocalarımız hıdırellez ile alakalı büyüklerimizin bu gecede yapılması gereken şeyler diye tavsiyelerinden dahi bahsetmişlerdi +=) benim kafam karıştı şimdi e52))
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: adilcevaz - 06 Mayıs 2009, 05:30:44
evet baya bi kafa karıştırıcı durum,bizim zamanımızda istanbuld kaldıgımız sırada bütün arkadaşlarımız dileklerimizi yazıp bir gül  agacının dibine gömmüştük.bi ikilem oluştu şimdi. e52))
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: elzem - 06 Mayıs 2009, 12:59:39
 g2)) g2)) g2))
Başlık: Ynt: Hızır a.s. arzularınızı ilettiniz mi ?
Gönderen: Tesniye - 06 Mayıs 2009, 13:41:52
1 sene sonra tekrar:
Araştırmalar neticesinde: Bidat olduğu ile alakalı görüşler ağır basıyor. Zira hiç bir fıkıh ve akaid kitabında böyle dilekle alakalı bilgilere rastlanmış değil. Gören varsa paylaşsın. Sohbetinde zikretmiş falanca zat denen büyüklerime de  telefonla bizzat şahıslarına sormam neticesinde kendilerinin böyle şey söylemediğini öğrendim.

Başlık: 6 Mayıs'ta dilek tutmak bidattir...
Gönderen: Mücteba - 05 Mayıs 2016, 00:02:52
1 sene sonra tekrar:
Araştırmalar neticesinde: Bidat olduğu ile alakalı görüşler ağır basıyor. Zira hiç bir fıkıh ve akaid kitabında böyle dilekle alakalı bilgilere rastlanmış değil. Gören varsa paylaşsın. Sohbetinde zikretmiş falanca zat denen büyüklerime de  telefonla bizzat şahıslarına sormam neticesinde kendilerinin böyle şey söylemediğini öğrendim.