Sadakat islami Forum
EDEBİYAT KÖŞESİ => EDEBİYAT => HİKAYELER => Konuyu başlatan: antepli - 05 Nisan 2005, 16:37:28
-
BİR KALP VE...
Delikanlı alaca karanlıkta
yürürken, yumuşak bir
şeye çarptığını fark
etti.
Eğildi baktı. Aman Allah ım!... Ayaklarının
arasında, yuvasından ustalıkla
sökülmüş bir kalp duruyordu. Tıpkı resimlerdeki gibi
diri ve kanlıydı. Onu
büyülenmişçesine avuçlarına aldığında, dehşetinden
çıldıracak oldu.
Kalp tıp tıp atıyordu. Ve sıcacıktı. Delikanlı,
sanki ellerine yapışıp bir
başka uzvu haline geliveren kalpten
kurtulmak istiyor, fakat ne olduğunu bilmediği,
kestiremediği duygular
tarafından engelleniyordu. Bir müddet sonra
sakinleştiğinde, onun sahibini
bulmak için en yakındaki evin kapısını çaldı ve
zincir aralığından bakan
genç kıza:
- Bu kalp sizin mi? diye sordu. Biraz önce buldum
onu.
Kız, mahcup bir ifadeyle;
- Ben kalbimi, üç ay önce rastladığım bir vefasıza
kaptırdım, dedi. :( Yandaki
eve sorun, onların olabilir.
Kızın gösterdiği ev, göz kamaştırıcı bir villaydı.
Kapıyı açan
hizmetkarlar, onu üst kata çıkartarak evin beyine
götürdüler.
Delikanlı, yumuşacık halıların üzerine damlayan
kanları ayağıyla örtmeye
çalışırken:
- Bu kalp sizin mi acaba? diye sordu. Hala atıyor
da...
Beyefendi, ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden
höpürtülü bir yudum
çekerek:
- Ben kalbimi dünyaya sattım, canikom, diye sırıttı. :evil:
Komşu evde bir meczup
var, o bilir sahibini.
Delikanlı, hızla soğumaya başlayan ve atışları
gittikçe yavaşlayan kalbi
bitişik kulübedeki ihtiyara koşturarak:
- Bu sizin mi? diye sordu. Çabuk olun, neredeyse
duracak.
Yaşlı adam, okumakta olduğu Kuran ı yavaşça
kapatırken:
- Ben kalbimi, her şeyimle Allah a verdim, evlad,
diye gülümsedi. :x :x :x
Elindekinin sahibini, neden gidip anne ve babana
sormuyorsun?
- Her ikisi de yaşlanıp bunadı, diye üfüldendi genç.
Bir bebek gibi alaka
görmek istediklerinden, üç gün önce kavga edip
onları terk etmiştim. :evil:
İhtiyar adam, büyük bir üzüntüyle:
- Terk ettin ha..! diye mırıldandı. Terk ettin
demek.
Delikanlı, söylenenlere karşı kayıtsız görünüyordu.
Oysa ki yaşlı adam,
beklediği cevabı çoktan almıştı.
Delikanlıya doğru emin adımlarla ilerledi ve iki
eliyle kavradığı gömleğini
bir hamlede yırtarak açıverdi. Delikanlının sol
göğsünde, avuçlarında
tuttuğu kalp büyüklüğünde kanlı
bir boşluk vardı. :(
-
teşekkürler
-
Teşekkürler...
-
teşekkürler
-
MECZUBUN Biri Camiye Girer,Belli ki Namaz kılacak.
Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın Gözlerle Etrafı süzer, Bakar..
Bir oraya, Bir Buraya Her köşeye Dikkatlice Bakar ve Hızla çıkar Gider..
Az sonra sırtında Bağlanmış odunlarla Tekrar Gelir camiye ve Tam Namaza Başlamak üzere olan cemaatle Birlikte saf Tutar..
Ama sırtındaki odunlarla Güç Bela Bitirir Namazını.
Eğilip kalktıkça yere Düşen odunlar, çıkardığı ses vs. Derken, Tabii cemaat de Rahatsız olmuştur bu Durumdan..
Nihayet Biter Namaz, Bitmesine Ama Her kafadan Bir Ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, Adama söylenmeye Başlamıştır bile..
İmama kadar ulaşır sesler, Hafiften Tartışmalar..
İmam Aynı mahalleden, Bilir Az çok Garibin Halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve Der ki:
“Oğlum Böyle Namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın?
Hem kendini Hem de çevreni Rahatsız Ettin Bak, Bir Daha Namaz kılmaya yüksüz Gel olur mu?” Bunu Duyan meczub melül-mahzun, Ama manalı Bir Bakışla sorar
“ Sizin Âdetiniz Böyle Değil mi Yani ?” “Ne Adeti?!” der Hoca..
Cemaat da Toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:
“Hocam Ben Namaz kılmak için Girdim camiye, şöyle kendime uygun Bir yer Ararken içeridekilere Baktım, Gördüm ki Herkesin sırtında Bir şeyler var. Zannettim ki Adet Böyledir, Ben de şu odunları yüklendim Geldim işte, Neden kızıyorsun Ki ? Kızacaksan Herkese kız, Tek Bana Değil! Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der..
“Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..
Cemaatte ise Hafiften “Deli işte!” manasına,Bıyık Altından Gülüşmeler Başlamıştır..
Meczub bu kez öne Atılır ve Tek Tek cemaati işaret Ederek, saf Bir çocukça, Heyecanla Bağırır:
“Bak Bunun sırtında mavi Gözlü Bir çocuk, Bunda kocaman Bir Elma Ağacı vardı..
Bunda kırık Bir kapı, Bunda Bir Tencere yemek, Bunda kızarmış Tavuk, şunun sırtında yeşil Gözlü Esmer Bir Hatun, Bununkinde de yaşlı Annesi vardı!..”
Sonra iki Elini yanlarına salar Başını sallar ve umutsuzca;
“ Boş yok, Boş yok hiç!..diye Tekrarlar.
O Böyle söyleyince, Herkes Dehşet içinde şaşkınlıkla Birbirinin yüzüne bakar!
Aynen Doğrudur Dedikleri çünkü;
Kimi Doğacak çocuğunu Düşünüyordur Namazda,
kimi Bahçesindeki meyve Ağaçlarını,
Biri onaracağı kapıyı,
Diğeri Lokantasında pişireceği yemeği..
Biri Açtır Aklında yiyeceği Tavuk,
Birinin sırtında sevdiği kadın,
Diğerinde de Bakıma muhtaç Annesi vardır.
“Peki söyle Bakalım Bende Ne vardı?” der, Bu kez Endişeyle Hoca..
O da der ki:
“Zaten En çok da sana şaştım Hocam ! Sırtında kocaman Bir inek vardı!
Meğerse Hocanın ineği Hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” Diye Düşünürmüş Namazda..
“Harâbât Ehlini Hor Görme sakın, Defineye mâlik Viraneler var.”
Bildirince Bildiren, yüreği olan Görüyor Elbet..".
Alıntı.
-
Çok güzel bir hikaye. Teşekkürler mazhar...