Sadakat islami Forum

DİNİ KATEGORİLER => İSLAM-GENEL => Konuyu başlatan: Tuğra - 08 Eylül 2009, 02:02:35

Başlık: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: Tuğra - 08 Eylül 2009, 02:02:35
Mâlâyani ne demek?

Mâlâyani, "manası olmayan şey" demektir.

İnsan bir yolcu. Yolu belli, gideceği yer belli. Yola koyulup yolda olmak gerek.

Oyalanıp yolu uzatmak anlamsız. Unutup yoldan çıkmak bir felaket. Vaktin de bir sınırı var. Mühlet dolmadan menzile varmak lazım.

Yol kenarında şu bizi oyalayıp duran çarşı-pazarların, panayırların en güzelleri yolun sonunda kurulu. Dostlar, ahbaplar da orada, sohbet, muhabbet meclisleri de orada.

Yol kesicilere uymak, çığırtkanlara kulak vermek büyük zarar. Maksadı unutturacak, geri bıraktıracak, yolu uzatacak her şey boş ve anlamsız. Mâlâyani.

Boş işleri bırakıp, yol bilenlerin kervanına katılıp yol almalı.

Yoksa yol bitmeden ömür bitecek.

Bu dünyaya "Allah'a kulluk edelim" diye gönderildik. Fakat bazen bu en temel yükümlülüğümüzü ihmal ettiğimiz, zaruret de olsa bazı işleri gereğinden fazla önemseyip kulluk vazifemizin üstüne çıkardığımız, boş ve manasız meşguliyetlere kapıldığımız oluyor. İslâm terminolojisinde "mâlâyani" deniliyor bütün bunlara.

Mâlâyani bir nisyanın; yani insanın Allah'ı, kendisini ve vazifesini unutmasının, "kendini kaybetmesi"nin ilk işareti. Bu sebeple mâlâyani sayılan müşahhas (gözle görülür) tutum ve davranışlardan ziyade, mâlâyaninin zeminindeki "nisyan hali" daha tehlikeli.

Fakat mesele bir "kavram" olarak değil de, "sû-i misâl" olarak dondurulup kaynağından koparılarak anlaşıldığı için bu tehlikeyi yeterince ciddiye alamıyoruz.

Mâlâyaniyi bir de "kavram" olarak ele alıp kavramaya çalışalım.

Manasızlığı nasıl anlamalı?

"Manası olmayan şey" demiştik mâlâyani için. İnsanlar daha çok "maksadı" ve "faydası" olmayan tutum yahut davranışları "manasız" bulur. Tarifi biraz daha genişletip "manası, maksadı ve faydası olmayan fiiller" şeklinde ifade edebiliriz öyleyse.

İyi de, mâlâyani bile olsa hemen her davranış için pekala bir gerekçe bulunabilir. Size göre manasız olan bir şey başkaları için manalıdır. Hiçbir şey yapmamak, boş boş oturmak pekala birisinin maksadı olabilir. Diyelim ki sizin mâlâyani saydığınız bir televizyon programını bir başkası çok faydalı bulabilir.

Şu halde öncelikle mana, maksat ve fayda kavramları üzerinde anlaşmak gerekiyor. Hemen kısaca şunu söyleyelim: İman esaslarını referans almayan hiçbir fiilin, faili neyi iddia ederse etsin, manası, maksadı ve faydası yoktur.

Bir kişi küfür, şirk ve diğer kebairden salim olarak dahi dünyaya, "ahirette hasat edilecek bir ürünü ekmek üzere Allah tarafından kira gibi, geçici süreliğine bahşedilmiş bir tarla" manasından başka bir mana yüklerse, dünya o kişi için mâlâyani haline gelir. İnsanın maksadı Allah'ın rızasını ve ebedi hayattaki saadeti kazanmak olmalıdır.

Bu nihai maksada götürmek kaydıyla yoldaki menziller mesabesindeki ara hedefler de meşrudur. Nihai hedeften inhiraf (başka tarafa yönelme) zaten dalalettir. Dalalet kapsamına girmeyen ama rıza-yı ilâhiyi de gözetmeyen ve cenneti geciktiren emeller ise maksatsızlık yani mâlâyanidir.

Nihayet "fayda" dediğimiz, "ahiretteki hasenat hasılası"ndan başka bir şey değildir. Bu hasılatı çoğaltmaya matuf her şey faydalı, azaltan yahut daha da çoğaltma imkanı varken bunu kullandırtmayan her şey zararlıdır.

Bazen, "ben şu işi yapıyorum; tamam, bir faydası yok ama zararı da yok" türü savunmalara şahit oluruz. Müslüman mantığına uymayan bir gerekçedir bu. İslâm fayda ile zarar arasında orta bir noktayı kabul etmez. Bir şey ya faydalıdır, ya zararlı. "Ne zararı var?" sorusu yanlış bir sorudur. "Bir faydası var mı?" diye sormak gerekir. Faydası olmayan her şey zarar hanesinde yer alır.

Lehviyyat mâlâyanidir

Daha önce belirtildiği gibi mâlâyani hadislerden çıkarılan bir terimdir. Kur'an-ı Kerim'de geçmez. Kur'an'da "abes", "lağv", "la'b" ve "lehv" tabirleri kullanılır ki birbirine yakın bu kavramları birçok müfessir mâlâyani kapsamında düşünmüştür.

? Abes, "boş işlerle uğraşmak, lüzumsuzluk etmek, oyun oynamak" manasına gelir.

? Lağv ise daha çok sözle alakalıdır. Boş ve çirkin sözler, laf kalabalığı, seviyesiz konuşmalar, hep bir ağızdan bağırıp çağırmalar, rastgele yemin etme lağv'dır.

? La'b, alay etmek, dalga geçmek için oynanan oyunlar ile eğlenceyi ifade eder.

? Bunların içinde mâlâyaniyi tam olarak karşılayan tabir "lehv"dir ki temelde "hiçbir fayda sağlamayan meşguliyet, oyalanma, faydalı olandan alıkoyan veya vazgeçiren şey" demektir

Bilgi çağı değil mâlâyani çağı

Asr-ı Saadet'te insanları Rasullah s.a.v.'in tebliğ ve terbiyesinden uzak tutmak için müşriklerin değişik çarelere başvurduğu malum. Bu "müşrik çözümleri"nden biri de kitlelere hitap eden genç ve güzel cariyeler. Nadr b. Hâris'inki şarkı söylüyor, İbnü Hatal'ınki argo konuşmalar, fıkralarla, taklitlerle Kureyşlileri başına toplayıp eğlendiriyor, güldürüyor.

Bugün bizi hangi müşrik ya da fasığın cariyesi yahut televizyonu, bilgisayar oyunu, sineması, sporu, tatil eğlencesi, sun'i gündemi.. Peygamber s.a.v.'in tebliğinden uzak tutuyor dersiniz?

Evet, sayıp dökmeyelim. Ölçü şu: Zararsız, hatta zaruri gibi görünen ama bizi ibadetimizden, daha faydalı işlerden, ahiret için daha kârlı bir yatırımdan alıkoyan her şey mâlâyanidir.

Yaptığımız bir işin mâlâyani olup olmadığını anlamak için kitaplardan çok kalbimize bakalım bundan böyle. Bakalım o iş kalbimize Rabbini hatırlatıyor mu, unutturuyor mu ?

Ve ekliyorum günümüzün en büyük hastalıgı malayani

Alıntıdır.
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: Fatihan - 08 Eylül 2009, 04:37:39
İyi izah edilmiş.Teşekkürler Tuğra.
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: fasulye - 08 Eylül 2009, 11:58:30
Günışığına çıkarmanız isabet oldu. İlk duyuyordum, sayenizde bir kavramı daha net öğrenmiş olduk.
Umarız hakiki gayeyi  hayata geçirmek nasip olurda, malayani meşgalelerden dezenfekte oluruz.
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: cennet_nuru - 10 Eylül 2009, 04:14:16
Rabbim cümlemize en kısa zamanda menzil'imize  varmayı nasip etsin inşaAllah
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: İsra - 24 Aralık 2009, 05:23:45

Teşekkürler Tuğra
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: Ay Işığı - 11 Şubat 2010, 17:06:28
"Kişinin mâlâyânîyi (dînine ve dünyasına faydası olmayan şeyi) terk etmesi, dîninin güzelliğindendir."

(Hadîs-i Şerif—Tirmizî)
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: Tuğra - 16 Şubat 2010, 19:28:00
Teşekkürler Ay Işığı
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: mazhar - 08 Ekim 2011, 23:14:46
 Bir kimsenin müslümanlığının güzelliği, malayaniden kaçması ve lüzumlu şeyleri yapması ile anlaşılır.

İmam-ı Rabbani(H.Z.) Mektubat.1/157
Başlık: Ynt: Hz.Allah'ı Unutmanın İlk Alameti (Mâlâyani)
Gönderen: lalegül - 09 Ekim 2011, 15:49:10

Teşekkürler Tuğra
Başlık: ‘Allah Teâlâ’nın Kuldan İ’râzının (kulu sevmemesinin) Alâmeti
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:19:59
“‘Allah Teâlâ’nın kuldan i’râzının (kulu sevmemesinin) alâmeti; onun, mâlâyani (mânâsız-faydasız-boş şeyler) ile meşgul olmasıdır.”

İslâm’ın temel hassasiyetlerinden birisi, dünya ve ahiret adına faydasız olan bir şeyi terk etmektir. Rasûlullah (s.a.v.) bu hususu bir hadislerinde şöyle ifade buyururlar: “Kişinin güzel Müslümanlığının alâmeti, gereksiz olan şeyleri terk etmesidir.” [Mâlik, Muvatta’, Husnü Huluk, 3]

“Mâlâyâni”, insanı hiçbir zaman alâkadar etmeyen, gereksiz ve onun ne bugünü ne de yarını için hiçbir faydası olmayan lüzumsuz şeylerle meşgul olması demektir. Öyle ki, meşgul olduğu şeylerin, ne şahsına, ne ailesine ne de milletine hiçbir faydası yoktur. İşte İslâmiyet'teki güzellikleri yakalayabilmiş biri, aynı zamanda lâubalilikten de uzaklaşmış demektir. Öyleyse bu hadîs, aynı zamanda insana, ne yapması gerektiğini de öğretmektedir. İnsan daima, yüce ve yüksek meselelerle meşgul olmalı… Uğraştığı her mesele ya doğrudan doğruya, ya da dolaylı olarak hem kendine, hem ailesine hem de cemiyete faydalı bulunmalıdır. Bir cihetle, ciddi insan olmanın tarifi de budur.

Henüz kendi çizgisini bulamamış ve frekansını tutturamamış bir insanın, o frekansta doğru bir şeyler yapması da düşünülemez. Mâlâyânilerle dolu olan bir insanın, her an “mâ ya’ni”ye açık olması da mümkün değildir. Evet kalbi ve kafası, sakat şeylerle dolu bir insan, nasıl ulvî ve sağlam şeylerle meşgul olabilir ki?!

Mâlâyâniyi terk etmek, büyük zatlara ait bir şiar sayılmıştır. Ve Rasûlullah (s.a.v.) bu durumu herkese özendirmiştir. Böylece kulluk adına büyük bir imtihandan geçtiğimizin farkına varılması sağlanmıştır.
Herkes kendi hayatına; ilgi duyup vakit ayırdığı aktivitelere bu gözle baktığında kendi muhasebesini yapabilir.

Burada bir gerçeği kaydedelim: Ömür sermayesi pek azdır. Kullukla alakalı lüzumlu işler, ibadet, taat ve hizmetler pek çoktur. Bunlar, birbiri içinde mütedâhil daireler gibidir. Mü’min, bunları bırakıp da mâlâyâni ile meşgul olmamalıdır.

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri, bağlılarından Molla Tâhir Bedahşî’ye yazdığı bir mektupta şu hadisi naklederler:
“Haberde geldi ki, ‘Allah Teâlâ’nın kuldan i’râzının (kulu sevmemesinin) alâmeti; onun, mâlâyani (mânâsız-faydasız-boş şeyler) ile meşgul olmasıdır.” [el-Mektubat, Fazilet Neşriyat, yyy., 1, 123]
Başlık: "İster milli olsun, ister diğer maçlar olsun bunlar malayanidir."
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:25:02
Bir hoca efendi "İster milli olsun, ister diğer maçlar olsun bunlar malayanidir." buyurmuş.

Ehli tasavvufun bu hususta çokkkk dikkatli olması lazım...
Başlık: Mâlâyâni Konuşana, Sevgili Resülümüzün (A.S) Şaşma Sebebi
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:27:13
Mâlâyâni Konuşana, Sevgili Resülümüzün (A.S) Şaşma Sebebi

Hadis-i Şerifte buyuruldu; "Âdem oğulcağızına şaşarım! Onun dili, azı dişleri üzerinde oturan iki meleğin kalemi, tükürüğü de mürekkepleri iken, nasıl olur da mâlayanî (dünya ve âhirette faydası olmayan sözlerle) konuşurlar." (Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:7 S:120)
Başlık: Fırsatı Ganimet Bilmenin Ve Vakti Zayi’ Etmemenin (Boşa Geçirmemenin) Beyanı
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:32:14
Mektubât-ı Şerife - 1. Cild 133. Mektûbu Şerif

MEVZUU: Fırsatı ganimet bilmenin ve vakti zayi’ etmemenin (boşa geçirmemenin) beyanı hakkındadır....

***

İMAMI RABBANİ Hazretleri bu mektubu, Molla Muhammed Sıddık’a yazmıştır.

***
Gönderdiğiniz Mektubunuz geldi. Fırsatı ganimet bilmek ve vakti zayi etmemek lazımdır. Rüsum ve âdetlerden bir şey hâsıl olmaz (elde edilmez) ve Mazeret ve bahaneler hüsrandan (zarar ve ziyandan) başka bir şey ziyadeleştirmez (yani pişmanlığı ziyadeleştirir.)
Muhbiri Sadık (s.a.v) هلك المسوفون “Sevfeciler (ihmalkârlar;erteleyenler; ibadet ve tevbeyi geciktirenler) helak oldu” buyurdu. (Salatın etemmi ve selamın ekmeli Rasulullah efendimiz üzerine olsun)
Muhakkak mevcut olan ömür sermayesini Vehmi(hayali) işlere sarf etmek; mevhumu, mevcut için hıfs etmek(korumak) cidden kerihtir.(çirkindir) Çünkü vakit sermayesini daha mühim işlerde sarf etmek lazımdır.
Unutmak, geçici malayani, boş süsleri-zineti biriktirmeyi icap eder(davet eder)
Allahü Teâlâ bizi taleb lezzetinden bir zerre ile ve Masiva’ya Sükûndan (Karar kılmaktan) kurtuluş müyesser olana kadar Kararın ve sükûnun olmadığı bir zerre ile rızıklandırsın.
Kîl ve kâl(dedikodu)da hiçbir şey hâsıl olmaz elde edilmez. Muhakkak taleb olunan Kalb selametidir.(kurtuluşudur) İşin aslını tefekkür etmek ve malayaniden tamamen yüz çevirmek lazımdır.
 
Şiir
Hakkın sevgisi dışındaki her şey,
Velev ki şeker yemek olsun, öldürücü zehirdir.
 
Elçi üzerine düşen ancak tebliğ etmektir.


(1)   Sevfeciler: ihmalkârlar; ibadeti ve tevbeyi geçiktiren kişiler.

***
بسم الله الرحمن الرحيم
المكتوب الثالث والثلاثون والمائة Mektup.133
Kime dir?
إلى الملا محمد صديق أيضاMolla Muhammed Sıddık’a dır Yine
Ne Hakkındadır?
فى بيان اغتنام الفرصةFırsatı ganimet bilmenin beyanı
Daha?
وعدم تضييع الوقت Vakti zayi’ etmemenin(boşa geçirmemenin)beyanı hakkındadır.
قد وصل المكتوبTahkik mektubunuz Ulaştı geldi
الذىOl mektup ki
أرسلتهGönderdiğin
ينبغىLazım gelir
Ne?
اغتنام الفرصة Fırsatı ganimet bilmek
Daha?
وعدم تضييع الوقتVakti zayi’ etmemek
ولا يحصلHasıl olmaz (elde edilmez)
Ne?
شئHiç bir şey
Neden?
من الرسوم والعاداتRusüm(şekiller) ve adetlerden Daha?
ولا يزيدZait olmaz
Ne?
شئ Hiç bir şey
Neden?
من التمحل والتعللMazeretten ve bahanelerden
غير الخسارة Husrandan(zarar-ziyandan) başka
وقد قال المخبر الصادق
Tahkık Muhbiri sadık olan Peygamberimiz buyurdu
عليه Muhbiri sadık üzerine olsun
من الصلوات أـمها Salatın en etemmi
ومن التسليمات أكملها Selamın en ekmeli
هلك المسوفون
Sevfeciler(ihmalkarlar-ibadet ve tevbeyi geçiktiren) helak oldu
وصرفSarf etmek
Neyi?
نقد العمرÖmür sermeyasini
Öyle ömür ki?
المحقق الموجودMuhakkak mevcut olan
Neye sarf etmek?
إلى الأمر الموهومVehmi(hayali) işlere
Daha?
وحفظ الموهومMevhümü hıfs etmek(korumak)
Niçin?
للموجودMevcut için
مستكره جدا Cidden kerihtir(çirkindir)
فإن نقد الوقتÇünkü vakit(ömür)sermayesi
ينبغىLazımdır
Ne lazımdır?
أن يصرفSarf etmek
Nerede?
فى الأمر الأهم Daha mühim işlerde
والنسيةUnutmak
تستدعى İcab(davet) eder
Neyi?
أن تدخرBiriktirmeyi
لما لا يعنىMalayaniyi
Neden?
من المزخرفاتGeçici süslerinden
رزقنا الله سبحانهSübhan olan Hz. Allah bizi rızıklandırsın
Ne ile?
ذرة من لذة الطلب İsteme lezzetinden bir zerre ile
Daha ne ile rızıklandırsın?
وعدم القرار والسكونة Kararın ve sukunun olmadığı bir zerre ile
حتى تتيسر النجاةKurtuluş müyesser olana kadar
Neden?
من السكون إلى ما سواه تعالى MasivAllaha Sukundan (kakar kılmaktan)
ولا حاصلHasıl olmaz
Nerede?
فى القيل والقالKıl ve kal hakkında (Dedikodu)
وإنما المطلوبMuhakkak taleb olunan
Nedir?
سلامة القلبKalbin selametidir
ينبغىLazım gelir
Ne?
الفكرDüşünmek
Neyi?
فى الأصلMeselenin aslını
والإعراض Yüz çevirmek lazım gelir
Neden?
عما لا يعنىMalaya’niden
بالتمام Tamamıyla
( شعر ) .
كلماHer şey
دون هوى الحقHakkın sevgisi dışında
ولو*** أكل قند Velevki şeker yemek olsun
فهو سم قاتلO Öldürücü zehirdir
وما على الرسول Elçi üzerine düşen
إلا البلاغ .Ancak tebliğdir.
[/color]
Başlık: Gençlik Mevsimini Ganimet Bilip Onu Lüzumsuz Olan İşlere Harcamamanın Beyanı
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:40:47
Mektubât-ı Şerife – 1. Cild 143. Mektûbu Şerif

MEVZUU: Gençlik mevsimini ganimet bilip onu lüzumsuz olan oyun oyuncak işlere harcamamanın beyanı…

***

İMAMI RABBANİ Hazretleri bu mektubu, Molla Şemseddin'e yazmıştır.

***

Fukara dostu Mevlâna Şemseddin, gençlik mevsimini ganimet bilip onda başarılı olmaktadır. Oyuna oyuncağa sarfetmiyor. Onu, cevizle muzla değiştirmiyor.
Anlatılanın aksi yapıldığı takdirde, sonu nedamet ve esef olur. Elde hâsıl olan bir şey olmaz. Haberleşmek şarttır.

***

Beş vakit namazını, cemaatle kılmak uygun düşer.
Helâli, haramdan ayırd etmelidir.
Ahiret necatının yolu, Sahib-i Şeriat Resulûllah'a tabi olmaya bağlıdır.
Ona ve âline salâtlar ve selâmlar..
Fani lezzetlere, öldürücü nimetlere bakılmamalıdır.
Sübhan Allah, hayırlı işlerde başarı ihsan eder.


بسم الله الرحمن الرحيم
المكتوب الثالث والأربعون والمائة
Yüz kırk üçünçü mektup kimedir?
Molla şemsüddinedir إلى الملا شمس الدين
Ne hakkında?
Ganimet bilmek hakkında فى بيان اغتنام
Neyi ganimet bilmek?
Gençlik mevsimini موسم الشباب
Daha?
Gençliği sarfetmemenin beyanı وعدم صرفه
Nereye sarf?
Malayaniye إلى ما لا يعنى
Neden malayani?
Oyun ve eğlenceden من اللهو واللعب
Şu gençleri seven fakir olsun كان محب الفقراء
Kimdir o fakir?
Mevlana Şemsüddin مولانا شمس الدين
Nedir olsun?
Muvafık olsun موفقا
Daha nedir olsun?
Gençlik mevsimini ganimet bilici ومغتنما لموسم الشباب
Sakınıcı olsun ممتنعا
Neden sakınıcı?
Gençliği saretmekten من صرفه
Nereye sarfetmekten?
Oyuna فى اللهو
Daha?
Eğlenceye واللعب
Daha ne olsun?
Gençliği Çeviz ve Badem ve mukabil şeylerle değiştirici وتعويضه بالجوز والموز
Böyle olmazsa وإلا
Sonunda hiç birşey hasıl olmaz لا يحصل شئ أخيرا
Pişmanlık ve Teessüften başka غير الندامة والتأسف
Hiç bir şeyde faide vermez ولا يجدى شيئا
Şart والشرط
Haber vermektir الإخبار
Lazım gelir وينبغى
Ne lazım gelir?
Beş vakit namazı eda أداء الصلوات الخمس
Ne ile eda?
Cemaatle بالجماعة
Daha?
Helali ayırmak وتمييز الحلال
Neden ayırmak?
Haramdan من الحرام
Kurtuluş yolu وطريق النجاة
Öyle kurtuluş yolu ki;
Uhrevi olan الأخروية
Bu kurtuluş yolu nedir? هو
Şeriat sahibine Tabi olmaktır متابعة صاحب الشريعة
Onun (şeriat sahibinin) üzerine olsun عليه
Daha?
Onun âli üzerine olsun وعلى آله
Salat ve teslimat الصلوات والتسليمات
Lazım gelir وينبغى
Ne lazım gelir?
Olmaması lazım gelir أن لا تكون
Ne olmaması?
Fani olan lezzetlerin التلذذات الفانية
Daha?
Nimetlerin olmaması والتنعمات
Helak edici الهالكة
Nedir olsun?
Bakılan dikilen göz olsun منظورا
Nereye?
Kendisine إليها
Muhakkak subhan olan Hz Allah والله سبحانه
Hayırlı olan şeylere muvaffak kılıcıdır الموفق للخيرات


TOPLU MANASI

Yüz kırk üçüncü Mektup Gençliğin kıymetini bilmek ve gençlik mevsimini ganimet bilip oyun ve eğlenceden olan maleyaniye sarfetmemenin beyanı hakkında Molla Şemseddün’edir.
Fakîrleri seven mevlânâ Şemseddîn Gençlik zamanının kıymetini bilici Gençliğini oyun ve eğlenceye sarf etmekten sakınıcı olsun. Ceviz ve Bademe mukabil şeylerle ğençliği değiştirmenin sonunda pişmanlık ve teessüften başka hiçbir faide hasıl olmaz.

Hiçbir yerde faide vermez. Haber vermek şarttır. Beş vakit namazı cemaatle kılmak helali haramdan ayırmak lazım gelir. Uhrevi olan kurtuluş yolu şeriat sahibine tabi olmaktadır. Salat ve teslimat şeriat sahibi ve onun âli Üzerine olsun. Fani olan lezzetlere helak edici nimetlerin kendisine dikilen göz olmaması lazım gelir.

Hz Allah hayırlı olan şeylere muvaffak kılmıştır…
Başlık: "Farzın Kaçmasını İstilzam Eden Nafile İbadet Hac Bile olsa Mâlâyâniye Dahildir"
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:47:40
Mektubât-ı Şerife – 1. Cild 123. Mektûbu Şerif

MEVZUU: Farzlardan bir farzın kaçmasını istilzam eden gerektiren(vesile olan) nafile ibadet, hac bile olsa o nafilenin edasının malayaniye dâhil olduğunu beyan hakkındadır.

***

İMAMI RABBANİ Hazretleri bu mektubu, Molla Tahir Bedahşî'ye yazmıştır.

***

Rüşd manasında pek ileri kardeşimin mektubu vâsıl oldu. Kadehi, taallukat kirlerinden daima temiz kalsın.
Ey kardeş.
Bir haberde şöyle rivayet edildi:
— «Allah-ü Taâla'nın kulundan irazına alâmet odur ki: Onu, kendisine lâzım olmayan işlerle meşgul eder..»
Nafile ibadetlerden herhangi biri ile meşgul olmak; hem de farzlar arasından bir farzdan iraz etmek sureti ile lüzumsuz işlere dahildir.
Halini teftiş etmelisin. Ta ki bilesin: İştigalin nedir? Farz mıdır; yoksa nafile mi? Nice mahzurlar vardır ki, nafile haccın edasında İşlenir.
Uygun olan odur ki: Yeniden düşünüp mülâhaza edesin.
Aklı başında olana bir işaret yeter.
Selâm size ve arkadaşlarınıza.

بسم الله الرحمن الرحيم
المكتوب الثالث والعشرون والمائة123.Mektup
Kimedir?
إلى الملا طاهر البدخشى أيضا
Önceki mektupta olduğu gibi Molla Tahir Bedahşiye yazılmıştır
Ne hakkında?
فى بيان أن أداء النفل
Muhakkak nafile ibdetin edasının olduğuna beyan
وإن كان حجاVelevki hac ibadeti olsun
Nedir?
داخل فيما لا يعنىMalaya’niye dahildir
Ne zaman?
إذا استلزم
İstilzam ettiği,gerektirdiği zaman
Neyi?
فوت فرض من الفرائضFarzlardan bir farzın kaçmasını
قد وصلTahkık ulaştı
Ne?
مكتوب أخى الأرشدRaşit olan kardeşimin
لازال Daimi olsun
Ne?
كأسه طاهراTemiz olarak kasesi
Neden?
عن دنس التعلقاتDünya alakalarının kirlerden
أيها الأخEy Kardeşim
قد ورد فى الخبرHaberi Sadıkta varid oldu ki,
علامة إعراض الله تعالى عن العبد
Allahü Tealanın kulundan yüz çevirdiğinin alameti
Nedir?
اشتغاله بما لا يعنيه
Kulun malayani ile meşgul olmasıdır
والاشتغال بنفل من النوافل
Nafilelerden bir nafile ile meşgul olmak
Ne ile?
مع الإعراض عن فرض من الفرائض
Farzlardan bir farzdan yüz çevirmek ile beraber
Nedir?
داخل فيما لا يعنىMalayaniye dahildir
فلزمكVaziyet böyle oluca sana lazım gelir
Ne?
تفتيش أحوالكAhvalini kontrol etmen
Niçin?
لتعلم Bilmen için
أن اشتغالك بأى شئSenin meşguliyetin hangi şeydir
بنفل أو يفرضNafilemi veya farzmı
وكم من محظور يرتكب Nice mahzurlar işlenmektedir
Nerede?
فى أداء الحج النفلNafile haccın edasında
فينبغىlazım gelir Ohalde
Ne?
أن تلاحظ ملاحظة جيدةİyi bir mulahaza ile düşünmek
العاقل تكفيه الإشارةAkıllı olana işaret kafidir
والسلام عليكم وعلى رفقائكم .
Size ve doslarınıza selamlar.

TOPLU MANASI

123.Mektup Molla Bedahşiye yazılmıştır.
Farzlardan bir farzın kaçmasını istilzam eden gerektiren(vesile olan) nafile ibadet, hac bile olsa o nafilenin edasının malayaniye dâhil olduğunu beyan hakkındadır.
Raşit (doğru yolda) olan kardeşimin mektubu ulaştı. Kâsesi Dünya alakalarının kirlerinden temiz olarak daimi olsun.
Ey Kardeşim, Haberi sadıkta varid olmuştur ki,
Allahü Tealanın Kulundan yüz çevirdiğinin alameti Kulun malayani ile meşgul olmasıdır. Farzlardan bir farzdan yüz çevirmek ile beraber nafilelerden bir nafile ile meşgul olmak malayaniye dâhildir.
O halde Meşguliyenin nafile mi farz mı hangi şey olduğunu bilmen için hallerini kontrol etmen lazımdır.
Nafile haccın edasında nice mahzurlar işlenmektedir.
O halde İyi bir mülahaza ile mütalaa etmen düşünmen lazımdır. Akıllı olana işaret yeter.
Size ve dostlarınıza selam ederim.
Başlık: Mâlâyaniyi (Faydasız Şeyleri) Terk Etmek
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:51:16
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ. (خ)

“Hakiki Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların selâmette kaldığı (zarar görmediği) kimsedir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)


Mâlâyaniyi (Faydasız Şeyleri) Terk Etmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

 “Allâhü Teâlâ’nın bir kuldan razı olmadığının alameti, onun mâlâyânî (dîni ve dünyası için zarûrî olmayan şey) ile meşgul olmasıdır.”

Yani her kim faydasız, boş şeyler ile meşgul olursa Allâhü Teâlâ ona gazab eder, duâsını kabul etmez, böyle kula ihsân nazarıyla bakmaz.

Her kim de mâlâyaniyi terk edip vakitlerini kulluk vazifeleriyle ve ibadetlerle ihyâ ve îmar ederse Allâhü Teâlâ da onun güzel amellerini kabul eder, günahlarını affeder, duâsını kabul ederek ona iltifât eder.

Ömrünün pek az bir anını dahi yaratıldığı gâyenin haricinde geçiren kimse kıyâmette o an için nihayetsiz pişmanlık çeker. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Muhakkak cennet ehli aslâ pişman olmazlar. Ancak dünyada Allâhü Teâlâ’yı zikretmeden geçirdikleri saatler için pişmanlıklar çekerler.”

Akıllı kimseye layık olan vakitlerinin en ufak bir kısmını dahi geçici zevklerle zayi etmemektir.

Lokman Hakîm bir kardeşine şöyle yazmış idi:

“Ey kardeşim, gününü faydasız şeylerle meşgul ederek zayi ettirmek için ziyaretine gelen dostlarından sakın. Zira dünya ve âhiret saadetine o gününde işleyeceğin hayırlı amellerle nâil olursun. Günlerini hayırlı ameller işlemeden zayi edersen dünya ve âhirette ziyana uğrarsın.”

Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh buyurdular:

“Kendi ayıplarını ıslâh etmek (düzeltmek) için işlediği ameli, insanların ayıplarını araştırmaktan alıkoyan kimseye müjdeler olsun.

Evinde oturup, helâlinden azığını yiyen, ibadetlerle meşgul olup günahlarına ağlayan kimseye de müjdeler olsun.

Bu kimse kendi nefsini ıslâh ile meşgul iken insanlar da ondan dolayı rahat ve huzurlu olurlar.” (Hâdimî, Eyyühe’l-Veled Şerhi)


(16 Kasım 2015 Pazartesi, Fazilet Takvimi Arkası)
(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/11/16.html)
Başlık: “Mürîd İbnül Vakt Olmalıdır”
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:52:52
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ اَلصِّحَّةُ وَالْفَرَاغُ. (خ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“İki nimet var ki, insanların ekserisi onda aldanmıştır; sıhhat ve boş vakit.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)

(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

31
Aralık Perşembe 2015

Ayın Safhaları
(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/aylar/30/20.png)

Rûmî: 18 Kânûn-ı Evvel 1431 Hicrî: 20 Rebîulevvel 1437

Sultan Beşinci Murad'ın Hal'edilip İkinci Abdülhamîd Han'ın Tahta Çıkışı (1876)

En Kıymetli Sermâye: Ömür

İnsanın ömrü en kıymetli sermayesidir. Ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. Hattâ insanın ömrü, içinde bulunduğu andan ibaret gibidir. Kârsız geçen her an, o kıymetli sermayeden heder edilen bir ziyan, bir hüsrandır.

İnsan ömrünün son bir anında da olsa kendisine ebedî cenneti kazandıracak salih bir iş yapmağa muvaffak olabilirse geçen bütün zayiatı telâfî ederek o husrandan kurtulmuş olur. Bu sayede insan ömrünün içinde bulunduğu her lâhzasını (anını) fırsat bilmeli, geçirmiş olduğu fırsatları telâfî için bir vâsıta kılmalıdır.

Böyle vaktinin kıymetini bilmek manasına tasavvufda “mürîd ibnül vakt olmalıdır.” Yani ömrünün ve bilhassa içinde bulunduğu vakit ve hâlin kıymetini bilmeli ve onunla yarın âhıreti için ne kâr, ne hayır edebilmek mümkün ise onu kazanmağa çalışmalıdır, demişlerdir.

İşte vakit böyle bir fırsat ve ömür bütün anlarıyla -kâr ve zarar eden- bir sermayedir ve Allâhü Teâlâ’nın bize en büyük nimetlerindendir.

Zaman geçtikçe insanın ömrü eksilir. Nitekim “Ve’l-asr” Sûresinin tefsîrinde şöyle denilmiştir:

O acîb olan asra, zamana iyi dikkat ediniz. Çünkü o geçtikçe insan büyüyorum çoğalıyorum, yaşıyorum zanniyle sevinir. Hâlbuki o asır hep onun ömrünü yemekte, o geçen gece ve gündüzler vücudunu kemirmekte ve bu suretle o her dem hüsran içinde kalmaktadır. Ancak îmân edip de güzel ameller yapanlar müstesnadır.

Bir de bir takım kimseler gördükleri fenalıkları, çektikleri hüsranları hep zamandan bilerek şikâyet ederler, zamanların uğursuzluğundan bahsederler. Hakikatte ise zamanın aybı, kabahati, zararı yoktur. O değerli bir ni’mettir. İnsanlardan zamanın kadrini bilip de salâha çalışmayanlar hüsranda, ziyandadır. Allah böylelerinin cezalarını verir.

(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/12/31.html)
Başlık: Mâlâyâni (Faydasız Şeyler)i Terketmek
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:55:32
"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym

"Kişinin mâlâyaniyi (din ve dünyasına faydasız şeyleri) terk etmesi müslümanlığının güzelliğindendir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)


(http://www.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

02
Ağustos Cumartesi 2014

Hicrî: 6 Şevval 1435 - Rûmî: 20 Temmuz 1430

Birinci Cihan Harbi'nde Seferberlik İlanı (1914) • Irak'ın Kuveyt'i İşgali (1990)

Mâlâyâni (Faydasız Şeyler)i Terketmek

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) "Malayaniyi terk etmesi kişinin İslâm'ının güzelliğindendir." buyurdular. Yani, Kur'ân-ı Kerîm'i ses ile güzelleştirmek gerektiği gibi İslâm'ı da malayaniyi; faydasız söz ve işleri terk ederek güzelleştirmek lazımdır.

Hasan-ı Basrî (rh.) "Allâhü Teâlâ'nın bir kuldan rahmetini uzaklaştırdığının alameti onu mâlâyânî ile meşgul kılmasıdır" demiştir. Mâlâyânî, konuşmada daha çok olur.

Resûlullâh Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu:

"Ey Ebû Hüreyre! Kalemin senin hatalarını yazmamasını istersen Allâhü Teâlâ'nın farz kıldıklarını eda et (vaktinde yerine getir), faydasız hiçbir sözü ağzına alma."

Hz. Ebubekr-i Sıddîk (r.a.) "Ne olaydı dilsiz olsaydım ve Allâh'ı zikretmekten başka bir söz söyleyemiyeydim" buyurmuş idi. Kişiye faydası olan söz ve iş; dîn ve dünya işleri için gerekli olan yemek, içmek, giyecek ve mesken gibi ihtiyaçlarını görmek için yapacağı işler ve konuşmalar fuzûlî değildir. Bundan başkası mâlâyanidir; faydasızdır. Zira insanın bu dünyaya gönderilip ona ruh verilmesi, kemâlât (manevi faziletleri) elde etmek, kazanmak içindir. Bunun şuurunda olan kimse sözünü uzatmaz, kendi işiyle meşgul olur ve işi bittiğinde hemen Allâh'ı zikreder. Çünkü zikir, saâdet hazinelerinden bir hazinedir.

Atâ bin Rebâh (rh.) buyurdu: "Sizden öncekiler -Ashâb-ı Kirâm aleyhimü'r-rıdvân- çok konuşmayı hoş görmezlerdi."

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.): "Dilini faydasız söz söylemekten tutana ve malından fazlasını -Allâh için- harcayana müjdeler olsun" buyurdular.

Faydasız söz söyleyen vaktini boşa geçirmiş olur. Halbuki o vakitten hesaba çekilecektir. Bunun için "Hesâba çekilmeden önce kendinizi hesâba çekiniz." emrine uyarak ömür sermayesini ziyan etmemek lazımdır.


(http://i.imgur.com/E3mvp.png) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2014/8/2.html)
Başlık: Faydasız Söz Söylemek | Sâlihlerin Ahlâkı
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 01:57:32

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet günü mü’minin terâzisinde güzel ahlâktan daha ağır hiçbir şey yoktur. Allâhü Teâlâ, çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseyi sevmez.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî) 

(http://yeni2012.fazilettakvimi.com/public/resimler/site/figur.png)

07
Mayıs Pazartesi 2012

Hicrî: 16 Cemâziye'l-Âhir 1433 - Rûmî: 24 Nisan 1428


Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Dostluk Antlaşmasının İmzalanması (1830)


FAYDASIZ SÖZ SÖYLEMEMEK

Allâhü Teâlâ, Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) buyurdu:

Yâ Muhammed! (s.a.v.) Şüpheli şeylerden sakınmak dinin başı ve sonudur. Susmak âdetin olsun. Zira faydasız söz söylemeyenlerin gönlünü ma'mûr ederim. Lüzumsuz konuşanların gönlünü, çok söylemek ve çok konuşmak yüzünden harap ederim.

Yâ Muhammed! (s.a.v.) İbâdet on kısımdır: Dokuzu helâl yemektir, biri de susmaktır.
Bir kişi oruç tutsa ve mâlâyânî (dünyaya ve âhirete faydası olmayan şeyler) konuşmasa onun karşılığı nedir, bilir misin? Faydasız söz söylemeden tutulan oruç kişiyi hikmet sahibi yapar. Hikmetin mirası marifettir. Marifet sahibi de bana yakındır.

Kim benim rızâma uygun hareket ederse ona üç şey veririm:
1. Asla aklından çıkmayacak bir ilim,
2. Asla unutmayacağı bir zikir,
3. Benden başkasını sevmeyeceği bir muhabbet. Beni sevdiğinde ben de onu severim, halka dahi sevdiririm.

SÂLİHLERİN AHLÂKI

Bir gün (İmâmı Azam hazretlerinin talebelerinden) Ebû Yusuf (rh.) Harun Reşid'in (rh.) huzuruna girdi. Harun Reşid ona 'Ebû Hanife'nin ahlâkını bana anlat.' dedi. Ebû Yusuf (rh.) 'Vallâhi o, Allâh’ın haramlarından şiddetle kaçınır, dünyaya kıymet verenlerle oturup kalkmaz, çoğu zaman susardı; Devamlı tefekkür ederdi. Ağzından mâlâyâni laflar çıkmaz, boş konuşmazdı. Kendisine bir sual sorulduğu zaman, biliyorsa cevap verirdi.
Ey mü’minlerin Emiri! Ben onu hep kendini ve dinini koruyan, insanların ayıpları ile değil de kendisiyle meşgul olan biri olarak bildim. Hiç kimse hakkında hayırdan başka bir şey söylemezdi.'


Harun Reşid (rh.) ‘Bu sâlihlerin ahlâkıdır.’ dedi.
Başlık: Fudayl bin Iyaz rahimehullah buyurdular ki:
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 02:00:31
Fudayl bin Iyaz rahimehullah buyurdular ki: “Şunları yapan kimse mürüvvete nail olur:

1.   Ana babasına iyilik yapan,
2.   Akrabalarını ziyaret edip gözeten,
3.   Kardeşlerine ikramda bulunan,
4.   Ailesine, çocuklarına ve hizmetçilerine karşı ahlâkı güzel olan,
5.   Dinini yaşayıp muhafaza eden,
6.   Malını haramdan koruyan ve malının zekâtını veren,
7.   Dilini kötü sözlerden koruyan,
8.   Evini ihmal etmeyen,
9.   Mâlâyânî (dünyâ ve âhirete faydasız şeyler) ile uğraşanlarla oturup kalkmayan.

---

Mürüvvet:

İnsanlığa uygun olan, güzel görülen şeyleri yapmak, yerilmeyi gerektiren hallerden kaçınmak demektir. Bunun zıddı, namerdliktir. Açıkça yapılmasından utanılacak bir işi, gizlice yapmamak ve yapılan bir iyiliği unutmamak ve fırsat düştükçe karşılığında iyilik yapmak da bir mürüvvettir. (17 Temmuz 2015 Cuma, Fazilet Takvimi Arkası) (http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/7/17.html)
Başlık: Zamanın Ehemmiyeti : “86400 Saniye”
Gönderen: Mücteba - 05 Şubat 2016, 02:03:41
86400 Saniye

(http://secmehikayeler.com/wp-content/uploads/2014/06/zaman-kariyervar-300x248.jpg)


 Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah 86.400 dolar para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; Hepimiz, Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz;

 Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz; yarına transfer edilemez, Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini şu anı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla yatırım yap.
Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap.

 Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.

 Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.

 Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe,

 Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.

 Bir dakikanın değerini anlamak için, trenin kaçıran yolcuya sor.

 Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.

 Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.

 Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biriyle.
 Unutma! Zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarihtir. Gelecek zaman sırlar, meçhullerle dolu.
   Sadece şu an sana verilen gerçek bir armağandır.
 Bu hafta dostluk haftası olsun. Arkadaşlar bulunmaz mücevherlerdir. Bizi üzerler, cesaretlendirirler ve zaman zaman avuturlar. Kalplerini bize açarlar. Arkadaşlarına, onları sevdiğini göster.
 Arkadaşlık mesajını herkese gönder, cevap alırsan bütün hayatın için bir dostun bulunduğunu anlarsın.
 Onlara ne kadar çok ihtiyacın olduğunu ve senin için ne kadar önemli olduklarını dikkatle denersen görürsün....

Ahmet Kabaklı hocanın Türkiye Gazetesindeki köşesinden alınmıştır...