Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => HAYAT TECRÜBESİ => Konuyu başlatan: Hâsıl-ı Kelam - 31 Mart 2010, 12:46:49

Başlık: Yol Arkadaşım Olur musun?
Gönderen: Hâsıl-ı Kelam - 31 Mart 2010, 12:46:49
Tarık Bey, bir konfeksiyon fabrikasının sahibiydi. Gelişen teknolojiyi ve yönetim becerilerini iyi takip ettiği için işleri yolundaydı. Üretim,  pazarlama departmanındaki müdürleri çok yetenekliydi. Bu alanda bir problem yaşamıyordu. Ama kaliteli bir finans müdürüne ihtiyacı vardı. Başka bir şirkette finans müdürü olarak görev yapan Avni Bey’i transfer etmeyi düşünüyordu.
    Avni Bey, iyi bir üniversitede ekonomi eğitimi görmüş, mezuniyet sonrası saygın şirketlerin muhasebe departmanında çalışarak kendisini yetiştirmişti. Mesleki eğitiminin yanı sıra iyi bir aile eğitimi almış olan Avni Bey, kimsenin hakkını yememeye ve yedirmemeye özen gösterirdi.
    Tarık Bey, hazır giyim fuarı için üç günlüğüne Antalya’ya gidecekti. Davetiye iki kişilikti. Bu defa yanında Avni Bey’i götürmek istiyordu. Transfer teklifini yineleme imkânı olabilirdi. Ayrıca bu tip fuarlarda kendi sektörlerini yakından izleme olanağı buldukları gibi kısa bir tatil, yoğun iş temposundan küçük bir kaçamak yapma fırsatı da bulmuş oluyorlardı. Avni Bey’e fuara birlikte gitme önerisini iletti ve olumlu cevap aldı.
    Cuma sabahı ilk uçakla Antalya’ya uçtular. Havaalanından otele geçerek odalarına yerleştiler ve fuarın açılışına katıldılar. Zaten deniz kenarında bulunan otelde, öğleden sonrasını denize girerek geçirdiler. Akşam yemeğini otelin terasında yediler. Tarık Bey, Avni Bey’e ikram olsun diye bir büyük şişe, şarap ısmarlamıştı. Garson içkiyi getirip Avni Bey’in bardağına uzandığında, Avni Bey eliyle bardağın üzerini kapattı. Tarık Bey bozulmuştu:
    —Avniciğim şarap sevmiyor musun? O zaman sizin için rakı söyleyelim.
    —Hayır Tarık Bey, ben alkol kullanmıyorum.
    —Amma da yaptın Avni Bey! Bu güzel Akdeniz akşamında iki kadeh atsak ne olur ki?
    —Ben alkol almıyorum sadece. Bunun sizinle ya da bir başkası ile ilgisi yok.
    —Ne bileyim Avni Bey, ben de sizi çağdaş bir insan olarak tanıdığımı zannediyordum.
    —Alkol almakla çağdaşlığın ne ilgisi var Tarık Bey?
    —Olmaz olur mu efendim. Biz sana iş ortamında iç demiyoruz ki! Şunun şurasında üç günlük iş gezisine gelmişiz. Ortam olmuş, içiyoruz. Sen de bizi alkolik ettin!
    —Aman efendim estağfurullah! Ben öyle bir şey söylemedim. Prensip olarak ben alkol almıyorum, hepsi o!
    —Öyle olsun Avni Bey! Siz şimdi karşımızda oturan ve bizimle ilgilenmek isteyen hanımlara da bakmazsınız…
    —Hanımlar neden bizimle ilgilenecek ki? Bizim ilgiye mi ihtiyacımız var?
    —Saflığa vurup işten sıyrılmak istiyorsunuz ama bu işten kurtuluşunuz yok.
    —Anlamadım efendim hangi işten?
    —Yeme bizi Avni Bey! Hanımlar diyorum, bizimle ilgilenmek istiyorlar diyorum, kaçamak diyorum…
    —Teessüf ederim Tarık Bey! Biz evli barklı insanlarız. Çoluk çocuğumuz var. Böyle şeyler bize yakışır mı?
    —Nikâhına al demiyoruz canım. Şurada gönül eğlendiriyoruz.
    —Benim bildiğim buna gönül eğlendirme denmez Tarık Bey! Bu olsa olsa ihanet olur!
    —Valla bizi yerden yere vurdunuz Avni Bey. Bir hain olmadığımız kalmıştı, sayenizde onu da olduk.
    —Aman efendim siz ihanet etmediniz ki hain olasınız.
    —Şimdi bizi bekleyen bu hanımları geri mi göndereceğiz?
    —O sizin sorununuz Tarık Bey. Benim için beklemeyecekleri kesin.
    —O kadar kesin yani?
    —Evet o kadar kesin!
    —Yahu bir kerecikten ne çıkar?
    —Çok şey çıkar Tarık Bey, çok şey! Çünkü yalan bir kere söylenmez. Yalanı örtmek için başka yalan söylenir. Yalan, yalanı doğurur.
    —Ne diyeyim, size mutlu yuvanızda saadetler dilerim.
    —Teşekkür ederim.
    Yemekten sonra Tarık Bey, kendisini bekleyen bayanlarla odasına çekilirken, Avni Bey, ay ışığında sahilde yürüyüşe çıktı. Kendi zihninde yücelttiği Tarık Bey ile ilgili düşüncelerini tekrar sorguladı. Tarık Bey’den aldığı iş teklifini düşündü.
    Ertesi gün, her ikisi de fuar alanında kendi işleri ile ilgili gözlemlerini sürdürdüler. Akşam olduğunda Avni Bey sahile, Tarık Bey odasına geçti aynı usulde. Pazar günü kapanış programının ardından uçakla İstanbul’a döndüler. Tarık Bey, gökyüzünde bile boş durmuyordu. Avni Bey’e dönerek:
    —Avni Bey, söylemeye gerek yok sanırım.
    —Neyi Tarık Bey?
    —Antalya’da yaşananlar Antalya’da kalır. Ne de olsa bizim de evimiz, eşimiz ve çocuklarımız var. Anlıyorsun değil mi?
    —Anlıyorum Tarık Bey.
    —Hah şöyleee! Hem siz profesyonel bir iş adamısınız. Size önerdiğim finans müdürlüğü teklifim halen geçerli. Ama siz henüz cevap vermediniz.
    —Peki o zaman cevap veriyorum…
    —Lütfen evet deyin.
    —Hayır!
    —Hayır? Ciddi olamazsınız.
    —Çok ciddiyim. Teklifinizi kabul etmiyorum.
    —Ama maaşınızın iki katını önermiştim.
    —Sorun para değil Tarık Bey.
    —Peki ne o zaman? Hani Antalya Antalya’da kalmıştı.
    —Ben sadece şu anda çalıştığım iş ortamını seviyorum ve iş yerimden ayrılmak istemiyorum.
    —Demek öyle… Ne diyelim… Reddedilmenin kibarcası bu olsa gerek.
    İstanbul’a indiklerinde her ikisi de otoparktan araçlarına binerek evlerine doğru hareket ettiler. Avni Bey’in yüreğinde eşine ve çocuklarına karşı özlem vardı. Eşine ve çocuklarına tertemiz bir ruh ve bedenle sarıldı. Oysa Tarık Bey’in üzerinde ve ruhunda ihanet kokusu vardı. Belki de olayın en kötü yanı Tarık Bey, yaptığı hatayı hata olarak görmüyor, bunu bir hak olarak düşünüyordu. Otelin alışveriş merkezinden eşine ve çocuklarına aldığı hediyelerle zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyordu.
    Bir insanın dürüstlüğü, belki de başkalarından önce kendisine karşı açık tavrıyla ilgilidir. Daha yalın ifadeyle, kendisine karşı dürüst davranmayan bir insandan ailesine, arkadaşlarına ve çevresine karşı dürüst olmasını bekleyemeyiz.
    Dürüst olup olmamak farklı bir yazı konusu olabilir ama bu yazımızda insanları tanıma yöntemlerinden sadece bir tanesini irdelemeye çalıştım. Çünkü bir insanı tanıyabilmek için fiziksel görünümüne bakarak yargıya varmak çok zordur. Fiziksel görünüm kişi hakkında ipuçları verebilir. Bu mümkündür. Ancak bir insanı gerçekten tanıyabilmek için bazı koşulların yerine getirilmesi gerekir.
    Bir insanı tanıyabilmek için o kişi ile aynı ortamda çalışmak veya yakın komşuluk yapmak, kişi hakkında bir kanaat sahibi olmamıza yardımcı olabilir. Komşuluktan amacımız, elli haneli bir apartmanda yaşayıp kapı komşusunu tanımadan komşuluk yapmak değildir. Gerçek komşu, akrabadan daha yakın olabilmektedir. Sevincini ve kederini önce komşu ile paylaşabilmek, herhangi bir problem yaşandığında akraba eli uzanıncaya kadar komşu eliyle çözüme ulaşmak, çözüm yolunda mesafe kat etmektir.
    İnsanları tanıyabilmek için en önemli araçlardan birisi de kişi hakkında kanaat sahibi olacak kadar yolculuk yapmaktır. Tıpkı öykümüzdeki Avni Bey ve Tarık Bey örneğinde olduğu gibi insanların bir birlerine gerçek karakterleri ile ortaya çıkmalarıdır. Öykümüzdeki Tarık Bey ve Avni Bey, birbirlerini gerçekten tanıyorlar. Birbirlerini sevip sevmemeleri onların seçimidir. Dahası niçin sevdiklerini ya da niçin sevmediklerini biliyorlar. B nedenle yol arkadaşlığı gerekten çok önemlidir. Dostuna sahip çıkma veya adam satma şeklinde nitelendirilen durumlar, bu tür yolculuklarda belli olur.
    Kişileri tanımanın en güzel yollarından biri de hiç kuşkusuz alış veriş yapmaktır. İnsanların duruşu, karakterinin ölçüsü, erdeminin kalibresi paraya bulaşınca ortaya çıkar. Çünkü uzaktan uzağa sevdiğimiz, çok değer verdiğimiz bazı insanlarla alış veriş yapmaya kalktığımızda, gerçek değerini ortaya koymaktadırlar.
    Menfaatine dokunduğunuzda kuyruğuna basılmış kedi gibi miyavlamaya başlayan insanlar, haksız çıkarları elinden alınınca ortalığı velveleye veren çığırtkanlar, makamından güç alarak nüfuz ticareti yapan kişiler, nasıl kaliteli insan olabilir ki!
    Kendi çıkarına ters düşmüş olsa bile haksızlık karşısında susmadan gerçekleri haykırabilen kişilere nasıl korkak diyebiliriz? Yanlışlıkla fazla para tahsil ettiğini anlayınca hakkından fazlasını hak sahibine iade eden tüccara, nasıl sahtekâr diyebiliriz? Kendi elindeki üründen piyasada az kaldığını öğrenince elindeki ürünü yine de gerçek değerinde satan esnafa nasıl karaborsacı diyebiliriz?
    İnsanların değeri de işte bu yollarda ortaya çıkıyor. Komşulukta, yolculukta, alış verişte, arkadaşlıkta… Dostlarınızı test etmek ister misiniz bilmiyorum ama dostluğun değerini ortaya çıkarmak için bu yöntemlerden bazılarını deneyebilirsiniz.
    Siz, siz olun, dostlarınıza sahip çıkın ve dostça kalın.

Yusuf YEŞİLKAYA

www.gencgelisim.com/
Başlık: Ynt: Yol Arkadaşım Olur musun?
Gönderen: hlme - 31 Mart 2010, 22:10:01
Çünkü yalan bir kere söylenmez. Yalanı örtmek için başka yalan söylenir. Yalan, yalanı doğurur.bu yazıyla birlikte çevremdeki komşularımı dostlarımı arkadaşlarımı düşündüm herkese şerbetin tadına göre ayar vereceksin.