Sadakat islami Forum

EDEBİYAT KÖŞESİ => SERBEST KÜRSÜ => Konuyu başlatan: Mücteba - 19 Eylül 2014, 11:58:21

Başlık: Başkaları Ne Der?
Gönderen: Mücteba - 19 Eylül 2014, 11:58:21
Başkaları Ne Der?


(http://insanvehayat.com/wp-content/uploads/2014/09/baskalarineder-610x250.jpg) (http://insanvehayat.com/baskalari-ne-der/)

Başkaları sadece işimize karışmaz, içimize de karışır. Kimlerle dost olduğumuz bu yüzden çok önemlidir. Arkadaşı bambaşka biri olur çıkar. Başkaları aynı konuyla ilgilenince gündem oluşur…

Başkaları birine imreniyorsa o rol-modeldir…

Başkaları biri gibi giyinmeye başlarsa buna moda denir…

Başkaları tanınmadığı için şöhretin bir anlamı vardır…

Ve başkaları birini tanıyorsa o meşhurdur… Gündem (aktüalite), şöhret (popülarite), marka, moda hep başkalarıyla ilgilidir! Lise mezunu genç odasında otururken yan odadan annesinin sesini işitir. Annesi, komşu teyzeye der ki:

“Oğlanın avukat olmasını istiyoruz, ama onun buna hiç gönlü yok.”

Bunun üzerine komşu kadının kahkahası duyulur:

“Senin oğlan mı avukat olacak? Hah hah hah!”

Delikanlı, bu aşağılamayı karşılıksız bırakır mı hiç? “Göreceksin komşu teyze!” der içinden

“Bak nasıl avukat olacağım!”

Genç hiç istemediği, annesinin de bir türlü iknâ edemediği şeyi komşusu için yapar. Başkasının inadına avukat olur.

Meslek seçiminden eş tercihine kadar bir yığın karar başkalarının yönlendirmesi veya zorlamasıyla alınır, bir sürü iş başkaları uğruna yapılır, yine birçok şeyden başkaları yüzünden vazgeçilir.

Bir gören oldu mu acaba?

Merdivenden yuvarlanan insan, kırığı çıkığı var mı diye kontrol etmeden önce, “Düştüğümü bir gören oldu mu acaba?” diyerek etrafına bakınır. Niçin böyle yapar? Merdivenden yuvarlandığını görenlerin “Vah!” yerine “Oh!” diyeceklerini, en azından güleceklerini düşündüğü için. Yani başkaları yüzünden…

Bir kitap aldığında onu kimsenin bilmediğini görünce kitabı okumaktan vazgeçen ve onu bir yerlerde unutan insanlar vardır. Onların kitap hakkında güvendikleri birileri vardır: Başkaları!

Herkes öyle söylüyor!

Başkaları o kadar önemlidir ki, kendi bedenine yahut ruhuna verdiği zararla ilgili ikaz edilen kişi “Kime ne zararım var?” diye savunur kendini. Odaklandığı şahsı değil, başkalarıdır. Dedikodu “Herkes öyle söylüyor!” diye savunulur, yanlış yapanlar “Çevresi onu bozuyor!” diye müdâfaa edilir. Suç hep başkasına atılır, çünkü kötü olan başkalarıdır. Bazen de kötü olması istenen… Yarışta ve sınavda önde olmayı arzulamak, aynı zamanda başkalarının geride kalmasını istemektir.

Başkaları alışveriş tercihlerini etkiler. Az olan bir kaynak için rekabet içinde olduğunu hissetmek güçlü bir motivasyon sağlar. Rakibin belirmesiyle aşkın ateşi alevlenir. Bunu bilen bazı emlakçılar müşteriye, evi görüp beğenen ve şartları konuşmak için geri dönecek olan başka bir müşteriden söz eder. Ayrıca bu uydurma kişinin paralı biri olduğunu söyler. Taktik kaybetme düşüncesi, kararsız müşteriyi hevesli müşteriye çevirir.

Her şeyi ucuza satarak tasfiye eden bir dükkânın müşterileri, rekabetten dolayı çabuk ve hevesli davranır, normalde küçümseyecekleri bir ürünü almak için çabalar.

istenilen şeyin az erişilebilir olması, fizikî bir heyecan oluşturur. Özellikle bu bir rekabet ise kan akışı hızlanır, odaklanma daralır. Duygulardaki hareketlenme artarken, mantık devre dışı kalır. (1) Maksat, başkalarının önüne geçmektir.

Hakikati kör eden başkalarının gözü

İnsanın kararlarında başkalarının ne kadar etkili olduğu “Asch Deneyi” ile doğrulanmıştır. Bu deneyde katılımcılara iki kart gösterilmiştir. Bu kartların birinde kısa, orta ve uzun üç çizgi; diğerinde ise tek çizgi vardır. Deneye katılanlara karttaki tek çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği sorulmuştur. Gerçek denekler, diğer deneklerin araştırmacının asistanları olduğunu bilmemektedir. Asistanların verdiği cevapları duyan denekler sıra kendilerine geldiğinde diğerlerinin verdiği doğru cevabı tekrarlamakta, diğer deneklerin özellikle yanlış cevapladıkları durumda bile % 32 oranında onların söylediği çizgiyi seçmektedir.

Bir başka deney de (Milgram Deneyi) uzman kabul edilen kişilerin tehlikeli taleplerine bile itaat edildiğini göstermiştir. Karar verme hususunda tecrübe ve kabiliyeti olmayanlar özellikle kriz durumlarında kararı ait olduğu grubun hiyerarşisine bırakmakta, başkalarının davranışı ona model olmakta ve kişi, davranışlarından kendini mesul hissetmemektedir. Esas olan yine başkalarıdır.

Başkalarıyla ilgili hisler, bazen şükürsüzlüğün sebebi olarak karşımıza çıkar. Asırlar önce kimsenin sahip olmadığı imkânlara bugün sahip olanlar, aynı nimetler bugün başkalarında da bulunduğu için şükretmeyi aklına getirmez. Şükredebilmek için başkalarının o nimetlere sahip olmamasını, kendindeki imkânların başkalarının elinden alınmasını ister âdeta.

Başkaları, çoğunlukla mağlubiyetin sebebi olarak gösterilir. Halbuki “Bir insan başarısızlıkları için başkalarını suçluyorsa, başarılarının şerefini de başkalarına vermesi iyi bir fikirdir.” (2)

Reklamlar, insanlara başkalarından “çok farklı” olmayı va’deder, bunun için “sınırlı sayıda” şeyden söz eder, “size özel” imkânlar sunar, “özel yapım” ürünler pazarlar, bir bisküviyi bile başkasına kaptırmamayı öğütler. Diziler ve filmler, başka hayatlarla oyalar seyirciyi. Başkalarının acıları, başkalarının mutlulukları, başkalarının hayalleri…

Millet ne der?

Gelin görün ki başkaları olmadan yaşanmaz. Yalnızlık Allah’a (c.c.) mahsustur. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Çok yakınılan mahalle baskısının bile faydalı tarafları vardır. “Aman bir gören olur! Konu komşuya rezil olmayalım! Sonra kimsenin yüzüne bakamayız! insan içine nasıl çıkarız? Millet ne der?” türünden sözler, hoş olmamakla beraber bir dünya görüşü haline getirilmemek kaydıyla, kişiyi yanlışa düşmekten koruyabilir.

Tecrübe gibi büyük bir kazanç hem bizzat hem de başkalarının hayatından elde edilir. Bütün kusurları kendi işleyecek kadar uzun bir hayata sahip olmayan insanoğluna, başkalarının yanlışlarından ders alması tavsiye edilir.

Başkaları sadece işimize karışmaz, içimize de karışır. Kimlerle dost olduğumuz bu yüzden çok önemlidir. Arkadaşı olan herkes, arkadaş kurbanı olmaz; kimileri başkaları sayesinde bambaşka biri olur çıkar.

Başkalarının belirlediği standartları tutturmaya çalışmak, onlara özenerek hayat sürmek, diğer insanlara gösteriş yapmak nasıl hayat kalitesini düşürüyorsa, başkaları için faydalı işler yapmak da hayata o nispette anlam katar.

Ailesi ve milleti için gayret edenler ulvî bir çalışma içindedir. Başkalarını önemsemek işte budur. Hatta başkası için iyilik yapan, bu iyiliğin muhâtabı tarafından takdir edilip edilmediğine bakmaz bile. “Balık bilmezse Hâlık bilir!” deyip geçer.

Komşusu açken tok yatmayan, kendine yapılmasını istemediği şeyleri diğerlerine yapmayan, elinden ve dilinden herkesin emin olduğu kişi, başkalarına gerektiği gibi değer verir. Mesela böyle biri başkalarını önemsediği ve onların rahatını düşündüğü için misafir salonunu evinin diğer odalarından daha özenli bir şekilde dayayıp döşer. Misafir odasına aynı özeni gösteren bir başkası ise bunu maddi gücünü göstermek için yapıyor olabilir. Asıl olan niyettir.

Diğergâmlık, ferdiyetçiliğin zirvede olduğu ve her şeyin kâr-zarar hesabına göre düşünüldüğü bir çağda akıl kârı görülmese de hakikat bunun zıddıdır. Başkalarının menfaatini gözeten, şahsi menfaatinden büsbütün mahrum kalmaz ki…

Başkalarına yük olmamak, aksine başkalarının yararına olacak güzel işler yapmak, diğer insanları zihninde, kalbinde ve hayatında en doğru yere koymakla mümkündür.

 
1- Robert B. Cialdini, İknanın Psikolojisi, MediaCat Kitapları, İstanbul, Kasım 2008, sayfa322.
2- Howard W. Newton



İdris EREN | 09 Eylül 2014 | http://insanvehayat.com/baskalari-ne-der/