Sadakat islami Forum

EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK => EVLİLİK VE AİLE => ÇOCUK EĞİTİMİ => Konuyu başlatan: kar_delen - 21 Şubat 2015, 02:16:44

Başlık: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 02:16:44
Şah mat olmayın...
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 02:24:00
Yukardan bakmayın...
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:38:02
BİLMEK İSTİYOR MUSUNUZ
* Çocuğunuz;
- Sizin ruhunuza hasret...endamınıza değil,
- Sizin ilginize hasret...bilginize değil,
- Sizin rehberliğinize hasret...komutlannıza değil,
- Sizin tebessümünüze hasret...tertibinize-
düzeninize değil,
- Sizin sıcaklığınıza hasret...serzenişlerinize değil,
- Sizin saflığınıza hasret...uyanıklığınıza değil,
- Sizin varlığınıza hasret...varlıklılığınıza değil,
- Sizin nefesinize hasret... nefis yemeklerinize
değil,
- Sizin sakinliğinize hasret...hamaratlığınıza değil,
- Sizin anneliğinize-babalığınıza
hasret...mazeretlerinize değil...
* Çocuk;
- Değirmeni merak eder...suyun değil,
- Taşı dönmese de...tenceresi kaynamasa da,
- Emin olun;
- Bir tas çorbaya "mest" olur.
* işin içinde para-pul yok,
- istedikleri hava ile civa...
-Sizin için,
- Bu da mı zor... (Pedagog Dr. Yaşar kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:43:00
YAKAYI ELE VERİYORSUNUZ
* Çocuğunuza aldığınız oyuncakların sayisi ve
çeşidi,
ona zaman ayırmadığınızın açık ispatıdır.
* OYSA.
- Onun tek oyuncağı sizsiniz,
- Onun tek televizyonu sizsiniz,
- Onun tek çizgi filmi sizsiniz,
- Onun tek "kitabı" sizsiniz,
- Onun tek "okulu" sizsiniz. .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:45:23
Psikoloji kürsüsündeki hoca bir gün kürsüye boş
bir kavanoz koydu. Kavanozu .çekmeceden
çıkarttığı koca koca taş parsaları ile
doldurdu.Doldu mu deyince .herkes bir ağızdan:
Evet doldu,dedi. O ise,hayır dedi ve çekmeceden
çıkardığı ve öncekilerden daha küçük olan taşları
da kavanoza sığdırdı.Şimdi doldu mu deyince,yine
herkes,evet doldu dedi. O yine hayır dedi.Bu kez
içine bol miktarda kum döktü.Herkes,şimdi doldu
,hocam deyince o, hayır, dedi ve bu safer
sürahideki suyu boca etti ve şimdi doldu
dedi...Çocuk terbiyesi dersi için ideal bir
örnekti.Çocuğaun isteklerine 'Hayır' demeyi
düşünüyorsanız,önceen büyük yargı ola HAYIR ı
söyleyin.ilk cevabınız;olur ama şu nedenle olmasa
daha iyi,derseniz,kaybedersiniz.0nce HAYIR ı
yapıştınn.Sonra,şunlar şunlar var,şu şu
oldu,....gibi nedenleri sıralayın.
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:46:45
Bebek sahibi olanlara Pedagoji biliminin ISRARLI
tavsiyesi şudur: 0-3 yaş arası çocuklannızın
BUTUN isteklerini çekinmeden karşılayın.Hiçbir
isteğini sakın ola ki geri çavirmeyin. Yaptıkları
yaramazlıklar için,kınp döktükleri eşyalar için
onlara KAŞLARINIZI BİLE ÇATMAYIM. Hemen
anlarlar,unutmazlar ve bu hareketizin karşılığını
büyüyünce size verirler. Bundan hiç şüpheniz
olmasın. .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:50:01
Birçok anne baba çocuklarinin iyi taraflanndan
çok,eksiklerini görüyor.Onlann bu eksiklerini
gidermek için de.eleştirici ve suçlayıcı bir üslupla
veye çoğunun yaptığı gibi onu başkalanyle
kıyaslama yolunu seçiyorlar. Böylece,çocukla
çalişmaya başlıyorlar. Çatışma ortaminda ise
hiçbir olumlu örnek çocuğa tesir
etmeyecektir. Halbuki,sözden ziyade tavır ve
davranışlannızla onlara hitap etmiş olsanız sorun
kaybolacaktır.
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:53:14
-" Galiba akıllandı; baksana sesi soluğu kesildi.
-" Aslinda hocam,bizim çocuğumuz çok sessizdir."
-" Çocuğumuzun maşAllahı var hocam, yeni gelin
gibi sessizdir."
*- Buna benzer ifadelerin altında patlamaya
kurulmuş MAYINLAR vardır. Ebeveynin son
hamlesini beklemekteler.
*- Ovünmeyin, KÜRKÜN çocuklannızın
sessizliğinden. Bunda bi terslik var deyin. "Çocuk
ve sessizlik" asla yanyana düşünülmeyecek
kelimelerdir.
*- Havaya uçmadan önlem alın ,derim. .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:54:49
*- Çocukları ile sorunlar yaşayan ailelere
sesleniyorum:
- Çocuklannızla bol bol konuşun.
*- Ama biz zaten çok konuşuyoruz ki diyorsanız:
- O zaman susun ki, onlar konuşsun. .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:56:49
• Günümüzde; çocuk sahibi ailelerin,
AİLE çemberinden 'hızla' uzaklaştıklannı
görüyoruz.
Çocukların değil de; çocuk sahibi ebeveynlerin
evi RUHSAL OLARAK terk ettiklerine tanık
oluyoruz.
* Ebeveynler:
Geri donun. Epeyce uzaklaştığınız o çemberin
ıçınegınn.
Çocuklannızla kucaklaşın,çocuklaşın, sarılın
onlarave
sarmaş-dolaş olun.
* TV, diziler, internet,face ve cep telefonu
bağımlılığıyla
çocuk büyütmenin hataları ile yüzleşmeden geri
donun.
* Şu anda çocuklarınız sizi, o çemberin içinde
bekliyorlar.
Yarın siz onları beklemek zorunda kalmadan
donun. ... (Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 14:59:35
* Çocuğunuzun OZGUVENINI artırmaya sakın
çalışmayın. Aksi halde onu SAHTE kişilik sahibi
olmaya zorlamış olursunuz.
* Birakin çocuğunuz, fıtratı neyse onu yasasın.
Allah pısırık insan yaratmaz.
* Özgüven artırmaya çalışmak: Sorunlara kuluçka
oluşturmaktır.
* Siz ne yaparsanız yapın, onun becemeyeceği
bazı şeyler yarın yaşamında mutlaka karsisina
çıkacaktır.
* İŞTE o zaman duvara toslayınca, hem Allaha
hem de size isyanı basacaktır. .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 15:02:15
2,5 YAŞ:
1 -Serkeşlik dönemi:Olumsuz-Kararsız
Jsyankardır.
2-Ergenlik benzeri fırtınalı dönemdir.
* MİNİK ERGENLİK evresidir.
3-11k büyük kriz dönemidir:Söylenenin tersini
yapar.
4-Bağımsızlık kazanma -Kişilik geliştirme
çabasındadır.
5- Basit işlerini kendi görmek ister.
6-Yoğun soru sorma dönemidir.
7- Bencil olmasina rağmen arkadaşla oynamak
ister.
8-Aşırı hareketlidir.Herşeyi inceler.Yardım
almaktan hoşlanmaz.
9-Hayal kurma gücü gelişir.Korkulu rüyaları artar.
ÇÖZÜM:
-Eşyalannı paylaşması istenmemeli. Eşyalar
yoluyla otorite kurm.ister.
-Olumsuzluklannı görmezlikten gelin.Ofkesi
dinince ilgilenin.
-Karsisinda Ciddi olun.Dna olumlu
yaklaşın.Sonuna kadar dinleyin.
-Çabalannı mutlaka destekleyin.Yanlışları
üzerinde durmayın. ... (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 19:27:02

İLGİNÇ
BİR ARAŞTIRMA:
* Amerika'da; aileler üzerinde yapılan UZUN
SOLUKLU, ciddi ve üniversite gözetimindeki bir
araştırmanın sonucuna göre:
* Huzurlu ve mutlu yaşam süren ailelerin üç ortak
özelliği ortaya çıkmıştır.
1-Tüm aile bireyleri BİRLİKTE zaman
geçirdikleri,her ortamı birlikte paylaştıkları;
- Yani; tatilde,evde yada dışandaki
yemeklerde,alışverişte ve yaşamın tüm
alanlarinda birlikte oldukları,
2- Aile fertlerinin birbirlerini ASLA
suçlamadıklan,kötülemedikleri ve küçük
düşürmedikleri;
- Buna karsın; birbirlerini tasdikleyen,övgü dolu
ifadeler kullandıkları,
3- Ibadetlerini yapma,kiliseye gitme konusunda
birbirleriyle beraber hareket ettikleri,
- Yani; aileye ait ortak değer yargılannın ve dünya
görüşlerinin olduğu TESPİT EDİLMİŞTİR.
* NE DİYELİM : Dansı MÜSLÜMAN
AİLELERİMİZİN basina... (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 19:41:49
EVLİLİKLERİN MUTLULUĞU:
*Mutsuzluklann sayılamayacak kadar
etkenleri.sebepleri vardır.
-En temel nedeni ise :
1-"Sözel" iletişim yetersizliği,
2-"Duygusal" iletişim yetersizliğidir.
*Mutluluğun ise tek bir "çaresi" vardır: SEVGİ ve
HOŞGÖRÜ.
-"Sevgi" gören EŞ,kulübeyi SARAYA çevirir.
-Sevgi alan ÇOCUK, başınızı one ASLA eğdirmez.
*Ne yazık ki bir çok eş; maliyeti "sıfır" olan bu
sermayeyi,evin dışındaki kişilere bol keseden
dağıtırken;
-Kendisine sanki çok pahaliya malolmuşcasına,
evindeki insanlardan esirgemektedir.
*Aile dramlannın,çocuk trajedilerinin başlangıç
noktasi budur.
*Yann; İLETİŞİM konuşu ile EŞLERE ve
ÇOCUKLARA yararlı olmaya devam etmek
umuduyla.... (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 19:44:39
İLK DÜŞMANINIZ ÇOCUK OLMASIN
• Mükemmeliyetçilik,hızlılık,acelecilik...insanı
duyarsızlaştıran temel faktörlerdir.
• Oysa her insanın mutlaka kendine özgü
sükuneti.sakinliği vardır.
• Genellikle annelerin:
• "Hadi kızım geç kalıyoruz", "Çabuk ol
oğlum,servisi kaçıracaksın..""Koşsana,ne
duruyorsun hala...", "Hızlı konuşsana,ne o mıy mıy
mıy...", ...gibi hızlandırma teşvikleri,çocuklann iç
dünyalannı "alabora" ede...r.
•Şayet çocuğunuz:
• Yavaş yavaş hareket ediyorsa,ağır ağır
yazıyorsa,tane tane konuşuyorsa,keyifle yemek
yiyorsa; yüksek algısı.güçlü kavrama yeteneği
gelişiyor demektir.
• Yüksek algı ve kavrama belirtileri:
• "Tamaaaam,şimdi anladııım...", "Vay be demek
buymuuuş...", "Demk bu yüzden öyle
oluyormuş..."Eveeet,şimdi çaktım..." gibi.önceden
bildiği bazı bilgilerin neden-sonuç ilişkilerini
kavramasıdır.Böyle öğrenilenler,ömür boyu
hatırlanır,hiç akıldan çıkmaz...
• Söz konuşu kavrama,algılama yeteneği yalnızca
akademik yaşamdaki ders ve konularla ilgili
olmayıp; çocuğun,tüm
hayatı,yaşamı,insanlan,ticari kurallan,geçim
şartlannı...yorumlaması,sezmesi ve algılamasıdır.. (Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 19:46:30

İLK İŞİNİZ ÇOCUK YAPMAK DEĞİL;
"ANNELİK-BABALIK" YAPMAYI ÖĞRENMEK
OLSUN.
* Ruh dünyasini çözemediğiniz çocuğunuz, sizin
değildir.
• Annelik-babalık yapmasini beceremeyen
ebeveynlerin çocuklanna verdikleri ilk zarar:
-Iradesini "ipotek" altina almaktır.
-Nerede iradesini kullanamayan çocuklar
görürseniz; bilin ki onların annelerinin ve
babalannın,"ebeveynlik" yapacak yetenekte henüz
gelişmemiştir.
• Böyle bir anne-babanın yaninda çocuk olmak
çok yıpratıcıdır.
• 4-7 yaş arası çocukların temel özelliği ;dış
dünyayı tanıma isteklerinin "yoğun"olmasıdır.
• Çocuk bu evrede:Yaşamın nefes aldığı
bölgelerini.hayatın devam ettiği alanları yakından
görmek isteği ile doludur.
• Kim kimdir,kim kime yakın kime uzaktır,
-Nereler emniyetli,hangi yerler tehlikeli...
-Kimlerin ne iş yapar...gibi konular,çocuğun en
canlı ve en faal "merak" alanlarıdır. Pedagog Dr. Yaşar Kuru
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 21 Şubat 2015, 21:54:36
TELEVİZYONUN MARİFETİ
* Hala;
- Televizyon izliyorsanız,
- Çocuğunuza da izletiyorsanız,
- Bu uyarıyı ezberlemelisiniz:
*" 2 saat boyunca;
- Televizyon seyretmek suretiyle,
- Tek taraflı iletişime mahkum bırakılan beynin
uğradığı zararı gidermek için;
-1 hafta süre ile o kişinin zihinsel egzersiz
yapmasi gerekir." .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:20:38

"SESSİZLİK
SAATİ" UYGULAMASİ:
* Bu saatte; evin dünya ile bağlantısı
KESİLMELİDİR:Radyo,TV,Telefonlar...
KÖKTEN kapatılmalıdır.
* O saatte misafir de kabul edilmez,misafırliğe de
gidilmez.
* Tüm ev halkı,salonda,birbirini görecek şekilde
oturmalıdır.Kimse odasına çekilmemelidir.
* Annenin de babanın da elinde 1 saat
boyunca:Kitap,Dergi...bulunmalıdır. Okuma
bilmeseler de resimlerine bakmalılar.
* Yiyecek-içeçcek servisi yapilamaz.Su
isteyen,sessizce alır.
*llk zamanlar çocuk,ders çalışmayıp
yatabilir,uzanabilir,tembel tembel
oturabilir.Ona çalışması için telkinde bulunmaya
gerek yoktur.
*Bir süre sonra,3-5-10 gün gibi, anne-babasının
sürekli kitap okuduğunu gören
çocuk,kendiliğinden ders çalışma gereği
duyacaktır.
* Hata ile yüksek sesle konuşan olursa,"Sus
işareti" ile uyarılmalıdır. .. (Pedagog Dr. Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:22:38
İYİ Mİ YAPTINIZ?
• Para kazanmakla "çok" uğraştınız;
-Ama olmadı...
• Siyaset,parti, devlet,cemiyet... işleri ile,
- Uzun zamandır hep uğraşıyorsunuz,
- Fakat yine de pek olmuyor...
• Ne hayalinizdeki paraları kazanabildiniz,
- Ne de kafanızdaki "devlet modeline"
ulaşabildiniz...
• Toplumu "adam" etmeyi bir türlü beceremediniz
amma;
- Evinizde "adam olmaya hazır" koca bir dünyayı
"unuttunuz":
- Çocuklannızı...
- Ve; bu konuda eliniz-kolunuz olan,
- Size canını vermeye her zaman hazır olan:
- Eşinizi...
• Bir taraftan;
- Gölgenizi kovalamakla meşgul olurken,
- Öte yandan:
- "Güneşi" gözden kaçırdınız...
• Bak: Akşam olmak üzere...
- Zira çocuklarınız büyüdü...
- Ve gündüzünüz bitiyor.
- Ama siz hala dışarıdasınız...
• Tıpkı:
- Kibrit çöpünü gözüne yaklaştırarak onu
seyrederken,
- Onun ardındaki ormanı göremeyen insana
döndünüz...(Pedagog Dr. Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:25:44
TABUR KOMUTANI MISINIZ,
"BABA" MISINIZ
* Çocuğunuza ve eşinize karşı,
- Korku ve saygı budalası olmayın.
• Ne yazık ki;
- "Geleneksel" babalığın, iki "popüler" silahı,
- Hala pirim yapmaya devam ediyor:
1 -Çocuğa ve eşe "korku" yaymak,
2-Eşten ve çocuktan "saygı" beklemek.
• Babalar 'saygı' ve 'korku' simgesi olmaktan
vazgeçmelidir.
- Çocuğun aklında "baba" figürü belirdiğinde;
- Minicik yüreği, "korku" ile sarsılmamalıdır.
- Çocuk kendini;
- Komutanın karsisinda olduğu gibi,
- Babaya "esas duruşa"geçmeye,
- ona " telkin" vermeye mecbur hissetmemelidir.
• Babalar;
- Engelleyici,
-Ceza verici niteliklerin! terk etmelidir.
- Çünkü çocuklar, başkalanna göre değil;
- Kendilerine göre insan olmak üzere
yaratılmışlardır.
• Büyük adamlar yetiştirme hevesinde olmayın.
- Küçük gelişimlere talip olun. Ama mutlaka
'gelişmelere' talip olun.
• Çocuk terbiyesinin püf noktasi;
- Çocuğun özünde bulunmayan,
- Dna ait olmayan yetenekleri ve özellikleri,
- Çocuğa kazandırmaya çalışmak demek değildir.. (Pedagog Dr.Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:27:29

• Çocuklarıyla problemler yaşayan babalar;
onları tanıyamayan ve anlayamayan babalardır.
•Çocuk;
- Dört yasindan itibaren babasına meyletmeye,
- Onu keşfetmeye,
- Onunla bolca vakit geçirmeye,
- Dış dünyayı baba aracılığı ile tanımaya...başlar.
• Hele iki yaşına kadar babayı bir "misafir gibi
görür:
- Kucağında fazla durmaz,
- Dna pek ilgi göstermez,
- Kendisini babaya uzun uzun sevdirmez, hemen
uzaklaşır...
•Çünkü;
- Çocuğun dört yaşına kadar "uydusu"sadece
annesidir.
- Van-yoğu,her şeyi annesidir.
• işte bu yüzden diyoruz ki:
- Çocuk, üç yaşına basana kadar,
- Babanın evdeki görevi çocukla oyalanmak değil;
- Anneye ev işlerinde yardımcı olmaktır..Pedagog Dr Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:29:02

BU
YAZI
KABUSUNUZ OLSUN
• 2000 suçludan %g5'i:
Ailede uygulanan "negatif disiplin" yüzünden,
• 500 suçlu "gruptan":
%96'sı babalannın,
%94'ü annelerinin;
"baskıcı" ve "aşırı hoşgörülü" tutumlanndan
dolayı,
• 4000 suçlunun:
%40'ı "bozuk aile ortamı" ndan,
• Evden kaçıp suç işleyenlerin:
%60'ı "baba baskısından" ötürü; suç işlemiştir.
• Suçluların ailelerinin %89'u nda :
"baskıcı baba" otoritesi saptanmıştır.
• Tüm sonuçların:
%86,9'u, "ana-baba" dayağından dolayı suç
işlemiştir.
• CİNSEL SUÇ işleyenlerin %80,3'ü:
ailede "dayakla cezalandırılanlar"
oluşturmaktadır.
• Mala karşı suç işleyenlerin:
%94,8'i ailede "dayakla" cezalandırılanlardan,
• Şahsa, kişilere karşı suç işleyenlerin:
%91,3'ü yine ailesinden "dayak yiyenlerden"
oluşmaktadır.... (Pedagog Dr.Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:30:27

BABALARA,
İKİ KIRMIZI KART
1- Babaların;
çocuklarinin yaşı kaç olursa olsun:
- Onlarla oynama, oynaşma ve ilgilenme süresinin,
"püf" noktasina dikkat etmeleri çok önemlidir..
• Babalar çocukları ile:
- Kendi canları istediği zaman değil,
- Kendi arzuladıkları süre kadar değil;
- Çocuklar ne zaman sevilmek,oynamak isterlerse
o zaman,
ve çocuklar ne kadar sevilmek,oynamak isterlerse
o kadar süre:
onlarla ilgilenmelidirler.
2- Çocuklannızla sakın 'arkadaş' olmayın.
-Çünkü; onların arkadaşa değil;
"baba"ya ihtiyaçları vardır.
-Şayet baba:
- Çocuğu ile arkadaş olursa;
çocuk; dış dünyadan kendisine,
"başka" bir baba modeli seçmek zorunda
kalacaktır.
-Ve onlar;
Kesinlikle sizin arzu etmediğiniz "baba'lar
olacaktır... (Pedagog Dr.Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:31:50
SEVEMEDİĞİ BABA OCAĞI,
ÇOCUĞUN ZİNDANIDIR
*Çocuklanmızı:
- Sokaklar kapmıyor,
- Kötü arkadaşlar bozmuyor,
- Çocukları, dış dünyada kaybetmiyoruz...
* Belki "şaşıracaksınız" ama;
- Biz onları, hiç tahmin bile etmediğimiz "iki yerde"
yıtınyoruz:
1- Evlerimizde,
2-Okullanmızda.
•SEBEP:
- Baskı,
- Ruhsal ve fiziksel şiddet,
- Yönlendirme ve eğip bükmeye çalışma...
•ÇÜNKÜ;
- Allah,insanı öyle yaratmıştır ki insan:
1 -Sevilmediğijtilip kakıldığı,azarlandığı...ortamda
"asla" durmak istemez.
2-Kendisine şiddet uygulayan,ruhunu
ezen.dünyasını dar eden...kimsenin yaninda,
"sıkılır"...
•İNSAN:
-Rahat ettiği,
- Huzur bulduğu,
-Anlaşıldığın! hissettiği...yerde ve kimselerle
birlikte olmaktan "büyük" haz duyar.
-Velev ki onların bulunduğu mekanlar "izbelik"
olsun...(Pedagog Dr.Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Şubat 2015, 15:39:36

BU
DÜZEN DEĞİŞMELİ
• Anneler-babalar olarak;
• Siz değişemezseniz;
- Çocuğunuz değişmez.
• Siz ebeveynliği öğrenemezseniz;
- Çocuğunuz evlatlığı öğrenmez.
• Siz onun ruhuna yaklaşamazsanız;
- O sizin bedeninize sokulmaz.
• Siz çocuğunuzun duygulannı duyamazsanız;
- O sizin sözlerinizi duymaz.
• Siz ona gönlünüzü açamazsanız;
- O sizin dediklerinize kulağını açmaz.
• Siz annelik-babalık konusunda
bilgilenemezseniz;
- Çocuğunuz sizinle ilgilenmez.
• Siz onun hislerini anlayamazsanız,
- O da sizi anlamaz.
* Siz onun dünyasina bir adım yaklaşamazsanız;
- 0 size koşarak sarılmaz... (Pedagog Dr Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 16 Mart 2015, 14:40:04
 
KENDİNİZİ HARAP ETMEYİM
*
Çocuğunuza;
- Gelecek hazırlamak için çırpınmayın,
- Ona yol haritası çizmeye çalışmayın,
- Onun yapmasi gereken işler için zaman
harcamayın,
- Onu ışığa doğru tutmayın; ışığı çocuğa
doğru çevirin.
* Yok;
- illa bir şeyler yapmak istiyorsanız:
- Çocukla "işbirliği" yapın yeter.
* Sorun kendisine:
- Neyi istiyor,
- Neye merak salıyor,
- Ne yapmak istiyor,
- Ne olmayı arzuluyor. .. (Dr. Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 16 Mart 2015, 14:43:16

BAKIN NE FARK VAR
*Anneler-babalar:
- Çocuğunuza iş yapmasini öğretmeyin,
- iş yapmasına fırsat verin...
- Ona, sofra kurmasını-kaldırmasını
öğretmeyın,
- Sofra kurmasına ve kaldırmasına izin
verın...
- Çocuğa, çorabını-ayakkabısını giymesini
öğretmeyın,
- Çorabını ve ayakkabısını giymesine
zaman tanıyın...
- Oğlunuza-kızınıza ders çalıştırmayın,
- Ona, ders çalışması için ortam hazırlayın.
* Amma da yaptın hocam...ne fark var
aralarinda, dediğinizi duyuyorum.
- Birincileri, hemen olur,
- ikincileri, zaman alır.
- Birincilerinde, çocuk sizi bekler,
- ikincilerde, siz onu beklersiniz.
- Birincileri siz yaparsınız,
- ikincileri çocuk yapar.
- Birincilerle, "sakar" çocuk yetiştirirsiniz,
- ikincilerle, "maharetli" çocuğunuz olur.
Pedagog Dr Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 01:18:05
“GENE"LERİNİZE DİKKAT ETMELİSİNİZ

• Şunu ifade etmekle başlamak istiyorum:
- Utanmaz çocuk yetişmez; yetiştirilir.
- Allah dünyaya;
- Hiçbir anne vasıtasıyla utanmaz çocuk göndermez.
- Anneler-babalar da utanmaz çocuk yetiştirmeye çalışmazlar.
- Ama, utanmaz çocuk yetiştirebilirler.
• Nasıl mı…
- Anne, dizisine dalmışken;
- Mutfaktan “şangırrr” diye bir ses duyar ve koşar:
- “Gene ne kırdın kızım…”
- Anne dalmış, pencereden dışarıdaki rüzgarı seyrederken;
- Çocuk odasından “paaat” diye güçlü bir ses işitir ve koşar:
- “ Gene ne düşürdün oğlum…”
- Anne,salça alması için;
- Alt kattaki markete gönderdiği beş yaşındaki oğlunu beklerken,
- Daire kapısının önünde “tangur tungur” yuvarlanan şiddetli bir gürültü ile irkilir ve kapıya koşar:
- “ Gene mi düşürdün oğlum…”
- Karnesini almış, eve düşünceli düşünceli gelen çocuğunun o vurgun yemiş halini gören baba:
- “ Gene zayıf karne değil mi…”
- Akşam üzeri sokaktan ağlayarak eve giren yedi yaşındaki oğlunun sesine koşan baba:
- “ Gene mi dayak yedin…”
• Melek yüzlü anneciğim, aslan duruşlu heybetli babacığım:
- Hangi konuda olursa olsun;
- Hangi yaşta olursa olsun…
- Şu “gene” ile başlayarak kuruverdiğiniz tepkisel cümleleriniz var ya;
- On beş-on yedi yaşlarına gelen ve artık yetişkinliğe adım atan çocuğunuzu;
- “Utanmaz çocuk” yapabilir.
- Artık korkmayın, çekinmeyin…ona istediğinizi söyleyebilirsiniz.
• Çünkü, sizin o;
- Çocuk ruhuna "UTANÇ" lekeleri süren "gene" leriniz birikmiş birikmiş ve “kene” lere dönmüştür.
• Hem çocuğunuzu hem de sizi ısıran o “keneler”, dünyanızı karartmaya yeter de artar….
* Allah;
- Dünyadaki hiç bir anneyi ve babayı; utanma duygusunu yitirmiş bir çocukla imtihan etmesin.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru )
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 01:25:01
YEMİN ETSEK YERİDİR

• Bebekleriniz değil ama çocuklarınız sizden;
- Ne uykunuzu bölmenizi,
- Ne boğazınızdan kesmenizi,
- Ne on parçaya bölünmenizi,
- Ne kendinizi harap etmenizi,
- Ne dişinizi tırnağınıza takmanızı,
- Ne de saçınızı süpürge etmenizi istiyorlar.
• Hem annelerin hem de babaların;
- Çocuklarını yetiştirmeleri için günlük ne kadar zamana ihtiyaçları var dersiniz…
- Biz söyleyelim…
• Bakınız, çocuklarınızın “adam” olabilmeleri için onlara ayırmanız gereken zaman ne kadardır…
- Yemin ederim ki fazlasına ihtiyaçları yoktur.
• Babalarından:
- Her gün kahvehaneye,
- Televizyondaki maçlara,
- Haberlere,
- Kurtlara-vadilere,
- Siyasete, derneklere, vakıflara,
- Seminerlere, toplantılara,
- İş yemeklerine, eş-dost sohbetlerine…ayırdıkları zamanın “yarısını” kendilerine ayırmalarını bekliyorlar.
• Annelerinden;
- Mavili pembeli dizilere,
- Duygulu-hisli filmlere,
- Havalı-forslu toplantılara,
- Konu-komşu ile konuşmalarına…ayırdıkları zamanın “yarısını” kendilerine ayırmalarını istiyorlar.
• Yeter mi…artar bile.
- Gerisini kendileri halleder.
- VAllahi biz, çocukların yalancısıyız…
- Onlarla her terapide dertleştiğimizde, önümüze koydukları liste budur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 01:36:36
ÇOCUK RUHUNUN FOTOĞRAFI

- Çocuk ihmal edilirse, ihmal etmeyi öğrenir.
- Çocuk es geçilirse, es geçmeyi öğrenir.
- Çocuğa danışılmazsa, danışmamayı öğrenir.
- Evin her karış toprağında söz hakkı olmayan çocukta, aile bağı gelişmez.
-Aile bağı gelişmeyen çocuk, ebeveyn sözüne kulak asmaz.
- Dahası;
- Yeni alınan evine,
- Yeni mahallesine,
- Yeni kasabasına....habersizce taşınan çocukta; ebeveynine haber vermeden iş çevirme duygusu gelişir.
- Böylece;
- Anlamaz, alışır, ne gerek var diyerek oldu bittiye getirilen çocuk, bir şeyi daha öğrenir:
- Ebeveynini oldu bittiye getirmeyi...
- Yetişkinlik çağlarına gelince, çocuğunuzun bu hallerine katlanmaya hazırsanız, 7 yaşından itibaren, kararlarınızda çocuğunuzu yok sayabilirsiniz.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 16:08:47
SIFIRDAN-ALTIYA

* Çocuğun, 0-6 yaş arasında;
- Bizzat yaşayarak kazandığı bilgiler, o an değil belki ama, hayatının geri kalanında işine yarayacaktır.
- Bu dönemdeki bilgilerle elde ettiği en önemli kazancı;
-Duygu,
-Düşünce,
-Davranış oluşumudur.
* Sonraki dönemlerde çocukta göreceğiniz davranış bozukluklarının hemen tek sebebi, çocuğun duygu dünyasındaki karışıklıktır.
- Onların hiç biri; çocuğun düşüncesizliğinden ya da kafasızlığından ileri gelmez.
- Zira duygular, çocuğu çekip-çeviren direksiyonudur.
* Çocuğunuzda gördüğünüz her arızanın adresi, onun duygularıdır.
- Duygularını düzeltemediğiniz çocuğunuzun;
- Ne düşüncelerini,
- Ne de davranışlarını düzeltemezsiniz.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 16:10:11
TANIRSANIZ RAHAT EDERSİNİZ

• Duygularını bastıran, hislerini gizleyen çocuk yoktur.
- Merakını erteleyen,
- Sevincini örten,
- Üzüntüsünü saklayan çocuk olmaz.
- Kısaca; savaş baltalarını kuma gönen çocuk yoktur.
- Eğer varsa da, “normal” değildir.
- Zira; bozulmamış insan karakterinin çocukluk versiyonu böyledir.
- Yerine göre agresiftir, aksidir, sinirlidir, kavgacıdır.
- Ele avuca sığmayan zamanları çoktur.
• Gelin görün ki;
- Bilenimizle, bilmeyenimizle…
- Gencimizle, yaşlımızla…
- Ebeveynimizle, öğretmenimizle…neredeyse, topyekün toplum olarak; özlediğimiz, takdir ettiğimiz ve istediğimiz çocuk tipi maalesef bu değildir.
- Sanki sözleşmişçesine; aksi, sinirli, agresif, hareketli, yaramaz çocuklarımızı sakinleştirmek için çalmadığımız kapı yok.
• Hep birlikte unuttuğumuz şey şu olsa gerek:
- Çocuk; ya agresiftir, ya da depresiftir.
- Yani; hoşnutsuzluğunu ya dışa vurur, ya da içine atar.
- Çocukluk ağındaki çocuktan, bir üçüncüsünü beklemeyin.
- Bilindiği gibi agresiflik; dışa dönük sinirlilik halidir.
- Depresiflik hali ise; içe dönük patlama halidir.
• En tehlikeli hastalık türü, sır vermeyen, pek belirti göstermeyen hastalık türüdür.
- Sırrı ortaya çıktığındaysa, karşısındaki her şeyi çaresiz bırakabilir.
• Benzetmek gibi olmasın ama; meramımızı şöyle bir örnekle somutlaştırmaya çalışalım:
- Yerli aracınızla; dağ-bayır, dere-tepe yol alıyorsunuz.
- Tenha bir noktada arızalandığını düşünün.
- O civardaki en yakın yerde bile onun arızasından anlayan kimse bulabilirsiniz.
- Yedek parça gereksinimi ortaya çıktığında da, kırsaldaki bakkal dükkanından bile onu tedarik edebilirsiniz.
- Ancak; o çok değer verdiğiniz, el üstünde tutuğunuz, bu güne kadar da sizi hiç üzmemiş olan son model jeep tipi yabancı aracınızla oralarda sorun yaşasanız, çekeceğiniz muhtemel sıkıntıyı, yaşayacağınız stresi düşünebiliyor musunuz…
• İşte; çocuğunuzun aksiliğini, sinirliliğini yerli araca; depresif, içe dönük halini de son model yabancı araca benzetirsek; sizi en az zorda bırakanın, size en az sorun yaşatanın agresif çocuğunuzun olduğunu tahmin edersiniz umarız…
- Zira; onun dilinden, halinden anlayan çok kimseyi; danışabileceğiniz ve doğru telkinler alabileceğiniz bir çok insanı kolayca bulabilirsiniz.
- Fakat; ya kendini içine kilitleyen çocuğunuzu, hangi uzman kaç zamanda çözebilir…
• Bu yüzdendir ki;
- Sizi sokakta utandırmayan,
- Parkta elaleme mahcup etmeyen,
- Dışarıda peşinden koşturmayan,
- Çarşıda-pazarda işinize engel olmayan…
- Okulda maraza çıkarmayan,
- Sınıfta hır-gürü olmayan çocuk sahibi olmaya fazla özenmemelisiniz.
- Bu konuda gayret sarfederek, çocuğunuzu bunaltmamalısınız.
- Bırakın…Allah neyi ne kadar verdiyse onu ortaya koysun çocuğunuz.
- Sadece her fırsatta ona rehberlik yapın…
- Anne-baba korkusu yüzünden ağlamaktan çekinen, gülmekten korkan çocuktan ne size ne de çevresine pek hayır gelmez.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 16:11:52
ÇOCUĞUNUZU "DEĞERSİZLİK"TEN KORUMALISINIZ

• Biz ebeveynlerin hatalı tavır ve davranışları sonucunda; ruhuna “değersizlik” virüsü bulaşan çocuklar vardır.
- Çocuk; küçük cüssesine, çelimsiz yapısına ve tüm tecrübe eksikliğine rağmen; bu korkunç ruh hastalığını, uzun yıllar boyunca sırtında taşımaktadır.
- Ezildiğini, yıpratıldığını yıllarca çevresine pek fazla yansıtmamış olabilir.
- İşte; zaten bu yüzdendir ki anneler-babalar bu hatalarının çoğunlukla farkına varamıyorlar.
- Ne zaman ki ön ergenlik döneminden itibaren çocuk, kendi kişiliğini gücünü iyice fark etmeye başlıyor; o zaman, annesinin de babasının da uykudan uyanma zamanı gelmiş oluyor.
- Böylece; çocukla ebeveyn arasında güç gösterisi mücadelesi start alıyor.
• Uzmanlar olarak, bu güne kadar gözlemlediğimiz bu mücadeleden galip çıkan annelere-babalara maalesef  pek rastlamış değiliz.
- Peki; çocuk dünyasında neler oluyor da, ev ve aile ortamının havası birden griye dönmeye başlıyor…
- Olan şudur:
- Artık çocuk bu dönemden itibaren, yıllardır ruhuna çöreklenen bu “değersizlik” mikrobunu daha fazla taşıyamayacağını ilan ediyor.
- Aile yapısında yolunda gitmeyen bazı işlerden de cesaret almaya başlıyor.
- Örneğin; otoriter olan annesini, silik olan babasını, eşlerin evde atışmalarını…arkasına alarak, adeta “özerkliğini” ilan etmeye başlıyor.
- Sahip olmaya başladığı yeni alana ve imkana ebeveynini yaklaştırmaz…onlarla yaşamını paylaşmak istemez.
• Çocuk ne yapıyor da, nasıl hareket ediyor da, ne gibi uygulamalar devreye sokuyor da başarılı oluyor…
- Nasıl oluyor da; altında yıllarca ezildiği;
-  Saygı görmeme, suçlanma, horlanma, küçümsenme…gibi anne-baba tavırlarından mütevellit ruhuna sinen bu “değersizlik” ten kurtulmayı başarıyor…
• Çocuk, gayet pratik yöntem geliştirerek bunun çaresini bulmuştur.
- Şöyle ki:
- Piyasada, sosyal yaşamda; arkadaşları, çevresi ve toplum tarafından ne kadar “değerli” kabul edilen;
- Saygı gören,
- Adından söz ettiren,
- Popüler olmayı bir şekilde başaran,
- Gündemde konuşulan insan varsa, ona en yakın olanından başlayarak onlara “özen” duymaya başlıyor.
• Örneğin:
- Hangi arkadaşı “dövmeleri” ile popüler olmuşsa,
- Hangi çocuk, “marka” takılarak gözde ise,
- Kim; kulağına küpe, burnuna hızma, ayağına halhal takarak  isminden söz ettiriyorsa…
- Hangi yaşıtı sigara  tüttürerek aralarında caka satıyorsa,
- Her kim, özgürlük havaları ile ebeveynine posta koyduğunu anlatıyorsa…o kişilere özenerek, onların alışkanlıklarını kopyalamak suretiyle, kendini “değerli”  hissetme çabasına giriyor.
- Şarkıcıysa şarkıcı; türkücüyse türkücü…
- Futbolcuysa futbolcu; artistse artist…
- Davulcuysa davulcu; zurnacıysa zurnacı…
- Sevilense sevilen; kızılansa kızılan…artık, onun için fark etmez…nasibinde hangisi varsa onun gibi olmaya çalışır.
• Çünkü, bu çocuğun tek amacı vardır:
- Kendini “değerli” hissetmek…değerli “olduğunu” hissettirmek”.
- Artık burama geldi…diyerek değersizlik yükünden kurtulmaya çalışıyor.
- Gerek annesinin-babasının, gerekse dindar çevresinin, gerekse etrafındaki saygın kimselerin kendisini yadırgamaları umurunda bile değildir.
- Nasihatin, öğüdün, ikna çabalarının bini bir para…
- Kimseye aldırmaz.
- Çünkü; yeni tarzı ile elde etmeye başladığı ve ruhuna ferahlık veren “değerlilik” hissi gibi bir değeri, kimseye kaptırmak niyetinde değildir.
• Herkese direnmesinin, annesine-babasına var gücü ile diretmesinin asıl nedeni;
- Kendisini değersizlik mikrobuna karşı korumaya çalışmasıdır.
- Oysa ebeveynlerin çoğu bunu "isyan" olarak değerlendiriyor...
- Siz ona;
- “ Manyak mısın oğlum, derseniz; evet manyağım, ne olmuş…der.
- Kafasızlık etme, deseniz; kafasızlıksa kafasızlık sana ne,der.
- Geri zekalı mısın kızım, hiç öyle kıyafet giyilir mi…deseniz; evet, geri zekalıyım…der.
- Aptal mısın kardeşim, hiç o ayakkabıya o kadar para verilir mi, deseniz; aptallığı da kabul eder.
• Bu kadar kötü sıfatı normal bir çocuğa karşı kullansanız, sizinle bütün köprüleri atar.
- Ancak; anlaşılıyor ki, çocuğa hayli zamandır hissettirilen şu “değersizlik” hissi ne büyük bir belaymış ki, o birçok sıfat bile hiç kalıyor yanında.
• Böyle bir çocukla muhatap olan annelerin-babaların ne yapması gerekir…
- Çocuğun;
- Saçına-sakalına…
- Kılığına-kıyafetine…
- Yırtık kotuna, sökük pantolonuna…
- Tarzına-tipine…sakın karışmayın, onu yadırgamayın ve ona kötü söz söylemeyin.
- Onu, ilk defa tuhaf bulduğunuz hali ile gördüğünüzde ona;
- “Kendini böyle rahat hissediyorsan, sorun yok…” deyiverin.
- Bu ilk tepkinizden hemen sonra; eşinizle birlikte bir uzmana giderek, çocuğa bulaştırdığınız o “değersizlik” dikenlerini onun sırtından tek tek söküp almak için, neler yapmanız gerektiği öğrenmelisiniz.
- Çocuğunuza "değer" verecek, ona "değer" katacak neleriniz varsa ortaya koymakla işe başlamalısınız.
- Yani, düştüğünüz yerden kalkmaya çalışmaktan başka çare yoktur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 16:13:34
RAHAT ETTİRİLMEYEN ÇOCUK

* Çocuğun en rahat olduğu hali, mizacına uygun yaşamasına izin verildiği zamanlardaki halidir.
• Mizacına uygun yaşaması; annesi-babası tarafından, farkında olmadan engellenen çocuğun başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmez.
- Normal şartlar altında;
- Çocukluk yılları dediğimiz, yetişkinlik öncesi yıllar olan 0-18 yaş döneminde, çocuğun ömrü başkalarını taklit etmekle geçer.
- Her ne kadar bu durum, 11-12 yaşa kadar normal ve yararlı olmuş olsa da…
- Ergenlik sonuna kadar çocuğa bazı katkılar sağlamış olsa da…
- Ön ergenlik döneminden itibaren bu iş, “kılık değiştirerek” özentiye dönüşür ki işte asıl tehlike o zaman başlar.
- Fren tutmadan devam eden özenti, yetişkinlik yıllarında çocuğun başına çorap örer.
• Bu dönemden itibaren çocuk, “depresyonlara” yatkın olabilir.
- Örneğin:
- Eşinin huylarına,
- Çocuklarının huysuzluklarına,
- Arkadaşlarının şakalarına,
- Yaşıtlarının üstünlüklerine…kolay kolay katlanamaz.
- Öte yandan;
- Tuttuğunu koparamaz.
- Başladığı işi tamamlayamaz.
- Neredeyse; gecenin karanlığına, gündüzün aydınlığına laf yetiştirmeye çalışır.
- Sofrasındaki yemekten, ağzındaki lokmadan, sırtındaki giysiden…sahip olduğu imkanlardan “hoşnut” olmayı beceremez.
- İşte, bunca memnuniyetsizlik yüzünden, depresyonla yakın akraba olur.
• Peki, bu kişiyi bu istasyona getiren yol hangisidir…
- O yol, çocuk  özellikle 0-12 yaş aralığındayken ebeveyni tarafından oluşturuldu.
- Şöyle:
- “Öyle yeme, böyle ye…
- Öyle yürüme, şöyle yürü…
- Sol elini kullanma, sağ elinle iş yap…
- Kahkaha atma, çok ayıp…
- Ağlayıp durma karşımda…”…gibi nedenler yüzünden çocuğun başına bunlar geldi.
- Bu dönemde;
- Çocukluğunu yaşaması engellenen,
- Evinde ebeveyninden “saygı” ile muamele görmeyen,
- Misafir gibi ağırlanmayan,
- Mizacına uygun yaşamasına izin verilmeyen…
- Oturup-kalkması, yemesi-içmesi…oyunlar oynaması, düşünmesi,hayal kurması…gibi kendisine ait işlemlerde hakkı elinden gasp edilen çocuk “bitik” bir halde hayatına devam eder.
- Kısacası; kişilik gelişiminde, orijinalliğini korumasına müsaade  edilmeyen çocuk; hep iyi olsun düşüncesiyle mizacını yaşamasına engel olunan çocuktur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Aralık 2015, 16:16:33
HİÇ ÜZÜLMEYİN

- Hiç üzülmeyin ki;
- İnat çocuk yoktur.
- Sözünüzü işitmeyen,
- Dediklerinizi yapmayan,
- Size kulak asmayan,
- İsyan eden çocuk da yoktur.
- Ben bu yaşıma kadar, böyle bir çocukla hiç karşılaşmadım.
- Çünkü;
- Çocuk her söylenineni mutlaka "işitir".
- Ancak her söylenineni "duymaz".
- Zira işitmek "kulağın" görevidir.
- Duymak ise "ruhun" işidir.
- Peki çocuk;
- Hem kulağı ile işitip hem de ruhu ile duyamaz mı...
- Hem evet, hem hayır...
- Bazen evet, bazen hayır.
- Şayet; çocukla muhatap olan kimse, onun ruhunu incitmişse çocuk, sözleri işitir fakat duymaz .
- Muhatabı tarafından ruh dünyası sarsıntıya uğratılmamış olan çocuk ise, hem işitir hem de duyar.
-  "Duyabilen" bütün çocuklar, duydukları sözün gereğini yaparlar.
- Asla inat ve asi olmazlar.
- Bu nedenledir ki;
- Çocuğunuz sizi duymadığında,
- Sözünüzü dinlemediğinde,
- Dediğinizin tersini yaptığında,
- Ya da oralı olmadığında...sizin, onun ruhunu inciten söz ve tavırlarınızı araştırmanız gerekir.
- İşte, size yıllardan beri, yemeyin-içmeyin "duyarlı" çocuk yetiştirin diye ısrarla söylememizin sebebi budur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 17 Aralık 2015, 15:52:29
ÇOCUĞUN KABUSU OLMAMALISINIZ

* Çocuğun kabusu, anneye bağlanma olayının gerçekleşmemesidir.
• İlk dört yıl içinde çocuk;
- Anneyle sağlıklı bağlanma ve sağlıklı ayrılma süreci yaşayamamışsa hayata küskün gibi olur.
- Bağlanabilme  yeteneği kazanamamış olan hemen her çocuk;
- Hayatın köşe taşları sayılan arkadaşlarına, bir gruba, bir ekole…Ya da eşine ve çocuklarına bağlı olma nasibinden mahrum kalabilir.
• Bu durumun uzantısı olarak da;
- Çocukta aidiyet kurma becerisi gelişmez.
- Kendini hiçbir yere ait hissedemez.
- Yedi yaşından itibaren gelişmeye başlayan aidiyet duygusu yoksunluğu, kişiyi rüzgarın etkisindeki saman çöpü gibi savurur.
• Büyük ihtimalle çocuğun;
- Çalışma hayatında,
- Aile yaşamında,
- Okul dönemlerinde,
- Dini ve ahlaki kurallar konusunda oldukça gel-gitler yaşama ihtimali yüksektir.
- Sebat edebileceği alanlar çok sınırlıdır.
- Yani, dolaylı yönden irade gelişimi de sekteye uğrayabilmektedir.
• Bağlanma ve ayrılma dönemleri sağlıklı geçen çocuğun ise;
- En göze batan hali, aidiyet kurabilme yeteneğinin var olmasıdır.
- Bu çocuk;
- Hangi ortamda,
- Hangi şartlar altında,
- Hangi durumlarda,
- Kiminle, kimlerle aidiyet kurması gerekiyorsa, onlarla ve o ortamlarda ayağı yere basarak kendini güvende hisseder ve çevresine  de güven verir.
• Bu nedenle;
- Anneler bağlanma konusunda, çocuklarının ilk dört yılına özenle odaklanmalıdır.
- Türlü nedenlerle bu zamanı değerlendirememiş olan anneler de; ileriki gelişim dönemlerinde çocukları ile “yeniden bağlanma” gerçekleştirebilirler.
- Ancak bunun için, önce kendileri ruhen hazırlanmalı ve daha sonra da çocuklarını bağlanma işlemine ruhen hazırlamalıdır.
- Muhtemeldir ki bu, uzman desteği ile gerçekleştirilir.(pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 17 Aralık 2015, 15:53:34
ÇOCUĞUN KITLIK  YILLARI

• Okul dönemi;
-  Çocuğun kıtlık yıllarının başlangıcı olmamalıdır.
- Tam da her şey yoluna girmişken…
- Altı-yedi yaşından itibaren çocuk;
- Soyutla somutu, iyi ile kötüyü…
- Fayda ile zararı, günahla sevabı ayırt etmeye başlamışken…
- Birden ailede on iki yıl sürecek “sıkıyönetim” kararı alınmamalıdır.
• Sokağa çıkma yasakları,
- Annenin, babanın sertleşmesi,
- Sevgi, ilgi azlığı baş göstermemelidir.
- Oyunları, etkinlikleri, gezmeleri iptal edilmemelidir.
- Gücünün üzerinde beklentiler olmamalıdır.
• Çocuk için okul dönemi;
- Saygınlığının azaldığı,
- İmkanların avucundan kayıp gittiği,
- Kaygıların başladığı,
- Kendisinden beklentilerin arttığı,
- Benliğinin zayıflatıldığı,
- Kişiliğini geliştirmesinin engellendiği bir dönem olmamalıdır.
• Olursa ne mi olur…
- Çocuk için okul yılları;
- Kendisine suçluluk duygusunun bulaştığı,
- Yetersizliklerin baş gösterdiği,
- Kendini zayıf hissettiği,
- Bir çok işi yüzüne gözüne bulaştırdığı,
- Ürküntü, korku ve kaygı ile tanışmak zorunda olduğu yılların başlangıcı olmuş olur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 17 Aralık 2015, 15:55:03
ÇOCUĞUNUZU OKUMAK İSTER MİSİNİZ

• Çocuk ruh dünyasındaki esintiler, ebeveyn tahminlerinden çok farklıdır.
- Şöyle ki;
- Hiçbir çocuk “bilme” çabasında değildir.
- Öğrenme çabasındadır.
- Aksi halde, öğrendiği her şeyin ardından onlarca soru sormazdı.
- Hiçbir çocuk “bulma” çabasında değildir.
- Kazanma çabasındadır.
- Aksi halde, merak duygusunun peşine düşmezdi.
- Hiçbir çocuk “duyma-dinleme” çabasında değildir.
- İzleme-görme çabasındadır.
- Aksi halde, öğütlerinize, nasihatlerinize canı sıkılmazdı.
- Hiçbir çocuk “hazıra konma” çabasında değildir.
- Yapabilme çabasındadır.
- Aksi halde, ona öğrettiğiniz yap-bozları tekrar yapmaya çalışmazdı.
- Hiçbir çocuk “sevilme” çabasında değildir.
- Sevebilme çabasındadır.
- Aksi halde, onu her zaman seven ebeveynini asla sinirlendirmezdi.
• Bu yüzdendir ki en ideal anne-baba ya gelince...
- Hanginiz, çocuğunun mizacını görebiliyorsa…
- Hanginiz, çocuğunun yeteneklerini keşfedebiliyorsa…
- Hanginiz, çocuğunun alın yazısını okuyabiliyorsa…
- Hanginiz, tüm bunların “yönetimini” çocuğuna bırakabiliyorsa… o en ideal anne-babadır.
- Hanginiz, çocuğunun “geleceğini” hazırlama telaşındaysa…
- Hanginiz,  çocuğunun yuvasını kurma  çabası içindeyse…
- Hanginiz, çocuğunun tahtını yapmakla meşgulse…o çocuk ruhundan en uzak anne-babadır.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 17 Aralık 2015, 16:28:46
ÇOCUK KİME İNANIR

- Kim olursa olsun çocuk;
- O kişiye ya bodoslama inanır ya da inanmaz.
- Çocuk;
- Sözün doğrusuna yanlışına bakmaz.
- Adamın eğrisine doğrusuna bakar.
- Söylenen söz çocuğu ilgilendirmez.
- Söyleyen kimse, çocuğu ilgilendirir.
• Çocuğa;
- Anlattıklarınızın doğru da yanlış olması vız gelir.
- Onun derdi, anlatan kişinin  kendisi açısından değerli olup olmadığıdır.
- Bunu da çok kolay ve pratik yolla tespit eder.
- Derin konulara, felsefeye, ahlakın inceliklerine…
- Olayın dini boyutuna, milli oluşuna itibar etmez.
- O sadece söyleyeni mercek altına alır.
• Şöyle ki;
- Yetişkinlerin dünyasının iletişim kalıpları ile, çocuk dünyasının iletişim kalıpları çoğu kez uyuşmaz.
- Bir yetişkin;
- Kendisine nasihat eden, söz söyleyen, yol gösteren bir başka yetişkinin tesirinde kalabilmek için …
- Onun öğütlerini tutmak için…belirli ahlaki kuraların o yetişkinin hayatında olup olmadığına bakar.
- Mesela bir yetişkin,  karşısındaki yetişkinde şöylesi özellikler ara:
- Haram yiyip içmediğine bakar.
- Kul hakkına riayet edip etmediğine bakar.
- Yaşamında yalanla dolanla işi var mı yok mu ona bakar.
- Ar, namus hassasiyeti var mı ona bakar…ki o zaman o yetişkinin söylediklerine uyar, dediklerini yapar.
• İşte, çocuğun bu konularla işi olmaz.
- Kendisine hitap eden kimsenin ne şahsiyeti ne ahlaki hassasiyeti, ne de bir başka baskın özelliğine bakar…
- Annesi de babası da olsa, çocuğu onun bu özellikleri direkt olarak pek ilgilendirmez.
- Ne de, söylediklerinin değerli oldukları…
• Çocuk;
- Kendini o yetişkinin yanında “güvende” hissediyorsa…
- Ruhunun ve bedeninin o kimseden eziyet görmeyeceğine inanıyorsa…
- Onunla bir bağ kurabilmişse…
- Hiç tereddüt etmeden,
- Sözün doğrusuna yanlışına aldırmadan,
- Başına geleceklerin hesabını yapmadan…bodoslama o yetişkinin tesirinde kalır.
* Siz;
- Çetelerin,
- Yer altı, yer üstü örgütlerinin neden bu kadar inananı var zannediyorsunuz...(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 18 Aralık 2015, 00:34:42
ÇOCUĞU HAYATA HAZIRLAMAK

• Çocuk, annesinin babasının konuşmalarına bakarak;
- Ya hayata hazırlanır ya da haylazlığa.
- “Biz o parayı hayatta kazanamayız.
- Yaşamak ne kadar zora girdi böyle…
- Çocukları okutmamız neredeyse hayal gibi.
- Bu gidişle karnımızı zor doyuracağız.
- O iş de bizim boyumuzu aşar.
- Galiba hiçbir şeye sahip olamayacağız…”…gibi olumsuzluklarla yüklü konuşmaların olduğu ev yaşamında, çocukların ruhuna canlılık değil, karamsarlık çöker.
• Kimse sizin boğazınızı sıkmıyor.
- Kara bulutları, karamsar havayı evinizde niçin dolaştırıyorsunuz…
- Bakın şu 7 yaşındaki kızınız, 10 yaşındaki oğlunuz o havayı sindire sindire soluyor.
- Sizin bu tutumunuz yüzünden  ileride  kendi başınıza geleceklerden gerçekten haberiniz yokmuş gerçekten…
- Yarın bu çocuklar;
- Derslerine çalışmakta zorlanabilirler.
- Ödevlerini yapamayacak duruma gelebilirler.
- Okullarını bitirecek dirayeti kendilerinde bulamayacaklar.
- Babaları hastalandığında ya da anneleri çalışamaz olduğunda, kendilerinde sabaha çıkacak  moral bulamayabilirler.
- En ufak bir zorlukta panik içinde olacaklar.
- En kötüsü de;
- Her akıl verene kanacaklar.
- Her yol gösterene inanacaklar.
• Bu tavrınızla çocuklarınızın hayatlarını kararttığınızı bilmelisiniz.
- Oysa sizin göreviniz;
- Onlara sizin şartlarınızın havasını koklatmak değil; kendilerine yeni ufuklar açarak onları kendi şartlarında hayata hazır hale getirmektir.
• Özetle, aile içinde annenin babanın;
- Günlük işler karşısında takındıkları tavırlar.
- Hayata getirdikleri yorumlar.
- Gelişen olaylara ve insanlara ait düşünceleri o ailede yetişen  çocukların yetişkinlik yıllarındaki tutum ve davranışlarını belirler.
- Çocuklar gelişip büyüdüklerinde;
- Gerek mesleklerini icra ederken,
- Gerek gündelik yaşamlarını sürdürürken,
- Gerekse eşleri ve çocukları ile iletişim şekillerini belirlerken…çocukluklarında ailelerinde gördükleri  bakış açısını kullanırlar.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 18 Aralık 2015, 00:35:50
ÇOCUĞUN TEK TERAPİSTİ

- Çocuğun tek terapisti annesi ve babasıdır.
- Kendisine bırakılmayan,
- Duyguları yaşatılmayan,
- Öfkesini gizlemek zorunda kalan,
- Sevincini paylaşması engellenen...
- Sevdiği kızla evlenemeyen,
- İstediği delikanlı ile yuva kuramayan çocuk...hangi yaşta olursa olsun...
- Ya içine doğru patlar ve depresif olur;
- Ya da dışına doğru tepkiselleşir ve agresif olur.
- Kendisine ait hayatına çomak sokulan her çocuğu bekleyen sonuç aynidir.
- Her kim çocuğunda bu iki halden birine tanık olursa, onu terapi etmenin yolunu aramalıdır.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 18 Aralık 2015, 20:53:12
UMARIM BÖYLE YAPMAZSINIZ

• Kendilerini değersiz hisseden anneler babalar;
çocuklarının kendilerini güçsüz ve yetersiz hissetmelerine sebep olurlar.
İşte;
Çocukluğu hangi şartlar altında geçmiş olursa olsun, eşlerinize “değer” vermenizi bu yüzden öneriyoruz.
Ki, sizin evinizde, kendini yetersiz, yeteneksiz, beceriksiz, algılayan çocuklar yetişmesin.
• Hatırlar mısınız bilmem;
1 yaşındaki bebek ona güldüğünüzde güler.
Kaşlarınızı çattığınızda, duraksar.
Ona kızdığınızda, bağırdığınızda ağlar.
• Bu bize;
İnsan denen varlığın, “değer” görmek üzere programlandığının işaretidir.
Çocuk;
Güzel bir şey yaptığında, bir iş becerdiğinde, heyecanla size göstermek ister.
Sınavı iyi geçince,
Notları güzel olunca,
Karnesi pekiyi olunca,
Diplomasını eline alınca…koşarak size gelir.
• Buna benzer  çocuk halleri bize;
İnsanın beğenilme, takdir  edilme, değer görme arayışında olduğunu kanıtlar.
Çocuktaki değer görme arzusu masum olduğu halde;
Yetişkinin değer görme “arayışı” çokçası bir dramdır.
Bazı anneler-babalar ve yetişkinler, böyle bir dramı yaşamaktan kendilerini alamazlar.
Onlar, vaktinde ve zamanında bolca değer görme hazzından mahrum olanlardır.
Böyle bir yetişkin, ergenlikten itibaren olan çocuklarının coşkusunu paylaşmayı beceremez.
“Tamam tamam…ne şımarıyorsun…
Sanki ben ömrümde hiç sınavdan yüksek not almadım…
Biz de zamanında hem okula gittik hem çalıştık…ne var bunda büyütülecek…” şeklinde, çocuklarının sevinçlerini kursaklarında bırakırlar.
• Bu tip ebeveynler;
Eşlerinin işyerlerindeki veya sosyal yaşamdaki gururlarını da paylaşmaktan uzak olabilirler.
“İyi güzel, bu ay biraz para artırmışsın. Nesi çok güzel…bak, komşumuz durmadan daire alıyor…
Külüstür arabayı değiştirdiğin için bu kadar sevinmene anlam veremiyorum…”…gibi, eşlerinin başarılarını hafife alırlar.
Öyle ki, bu ölçekteki insanlar işveren olduklarında;
Yanlarında çalışan elemanına yüklü bir miras kaldığında,
Bir gün kendisine işyeri açtığında,
Ev, arsa, araba…aldığında, onun coşkusuna bir türlü ortak olamazlar.
• Sonuç olarak;
Özellikle ergenlik öncesi çocuklar, annelerinin-babalarının, kendilerini onlarla kıyaslamalarına anlam veremezler ve şaşkınlık yaşarlar.
• Bu nedenle;
Hiçbir ebeveyn, kendi başarılı ve üstün yanlarını çocuklarına kanıtlamaya çalışmamalıdır.
Çünkü; çocuklar kendilerini, her işte yetersiz ve beceriksiz hissedebilirler.(Pedagog.Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 18 Aralık 2015, 20:59:15
SIFIRDAN ON SEKİZE

* Sevgili anneler-babalar ve öğretmenler;
- Bebeklikten yetişkinliğe kadar; çocuklarınızın ve öğrencilerinizin:
-  Ruh dünyalarını çözemediğiniz,
- Rüyalarına anlam veremediğiniz,
- Oyunlarına katılamadığınız,
- Hayallerine ortak olamadığınız,
- Sevinçlerine ve üzüntülerine mesafeli olduğunuz,
- Gelecek için yaptığı planlarından habersiz kaldığınız,
- Sizin hakkınızda ne düşündüğünü bilemediğiniz…sürece onlar, sadece sizin çocuklarınız ve öğrencileriniz olarak kalacaklardır.
* Hayatınızın ileri aşamalarında onlar sizin;
- Sorunlarınıza ve sevinçlerinize ortak olamazlar.
- Yükünüzü hafifletemezler.
- Yaranıza merhem olamazlar,
- Yaşantınızı kolaylaştırmak adına size katkıda bulunamazlar.
* Sizler bu dünyada sadece;
- Çocuk sahibi olduğunuzla,
- Öğretmenlik yaptığınızla kalırsınız.
- Hayatınız siyah-beyaz tonlar arasında geçer.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 18 Aralık 2015, 21:02:23
DAHA NASIL ANLATSAM...

* Sizin ‘değer’ vermediğiniz, canınızdan birer parça olan evlatlarınıza:
-  Sokakta, köşe bucakta, değer vermeye ‘hazır’ bekleyen kaç çeşit çete, yer altı örgütü, uyuşturucu ve kadın tüccarı var biliyor musunuz…
-  Kıymet vermediğiniz, ‘onur’landırmadığınız, incittiğiniz, adam yerine koymadığınız çocuğunuz hakkında; okulda öğretmeninden ve/veya okul idaresinden size şikâyet iletildiğinde, gidip öğretmenine çatmanızın bir anlamı var mı…
Öğretmen de olsanız, anne-baba da olsanız,ilk işiniz:
- Başta kendi çocuğunuza ve size emanet edilen çocuklara ‘değer’ vermenizdir.
- Değer vermediğiniz çocuktan, size güvenmesini bekleyemezsiniz.
- Size güvenmeyen çocuk, ister öğretmeni olun isterse annesi yada babası; sizin sözünüzü dinlemez. Sizi ‘rehber’ olarak, eğitici olarak kabul etmez.
- En korkunç olanı da, dünya görüşünüzü ve değer ölçülerinizi benimsemez. Yani; onu terbiyeli olarak yetiştirmeniz çok zordur.
- Onlar; sizleri yetersiz, cahil, basit buldukları için değil; kendilerine değer vermediğiniz için, onların size ‘güven’melerini sağlayamadığınız için size muhalif bir yaşam tarzı benimsemektedirler.
Örneğin;
- Delikanlıların küpe takmaları.
- Kızların ve erkeklerin dövme yaptırmaları.
- İstemediğiniz kimselerle arkadaşlık yapmaları.
- Evde yüksek sesle müzik dinlemeleri.
- Acayip konuşma tarzları geliştirmeleri.
- Sigaraya, alkole, uyuşturucuya başlamaları.
- Evde ders çalışmamaları, ödev yapmamaları.
- Okula gitmek istememeleri.
- Geç yatmaları, geç kalkmaları.
- Sizinle aynı sofrayı paylaşmaktan çekinmeleri.
- Ailece; düğünlere, cemiyetlere, toplantılara katılmamaları.
- Erkeklerin kız; kızların erkek arkadaş düşkünlükleri…
hep aynı sebebe dayanır:

- Aidiyet duygusunu geliştirmelerine fırsat vermediniz.
- Onlara, sevgi sunamadınız.
- Bir insanın, hele de bir çocuğun her şart altında dahi nasıl sevildiğini kendilerine gösteremediniz.
- Sizin nazarınızda her zaman ‘değerli’ olduğunu ona hissettiremediniz.
- Düşük not aldı, kızdınız.
- Zayıf karne getirdi, aşağıladınız.
- Arkadaşlarıyla ufak-tefek kavgalar yaptı, onurunu kırdınız,
- Okuldan gelir gelmez sokakta oyun oynadı, bağırıp azarladınız,
- Siz keyifle televizyon izlerken, onu ders çalışması için odasına gönderdiniz…
Böylece,size ‘güvenmesini’ sağlayamadınız.
Ama bu sonuncusu zaten olması gerekendi. Yukarıdaki hatalı davranışları gösteren bir öğretmene, bir ebeveyne hiçbir çocuk zaten güvenemez.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 18 Aralık 2015, 21:08:10
ÇOCUK RUH DÜNYASININ PROGRAMI

- Annelerin babaların çocuklar hakkında bilmesi gereken önemli bir konu da şudur:
- Yetişkinler "sürprize" açıktır.
- Çocuklar ise maalesef sürprize kapalıdır.
- Gündelik belirli bazı ziyafetlerin dışında çocuklar;
- Kendilerine habersizce alınan ve "sürpriiiz" diyerek sunulan giyim- kuşam ve eşyalardan pek hoşlanmazlar.
- Üç buçuk-dört yaşından itibaren bütün çocuklar, kendilerini ilgilendiren söz konusu eşyalar hakkında fikir sahibi olmaktan ve seçeneklerini kullanmaktan son derece hoşlanırlar.
- Çocukların bu ruh hallerinden habersiz olan ve çocuklarına bol bol sürpriz yapmaktan keyif alan anneler-babalar o halleri ile çocuklarına şu kötülüğü yapmış olurlar:
- Doyumsuz, zevksiz, savurgan...
- Malının kıymetini bilmeyen, eşyalarına değer vermeyen...
- Az ile yetinemeyen, şükredemeyen, kanaatsiz ve müsrif çocuklar yetiştirirler.
- Çocuklar; kendilerine alınacak eşyaların seçiminde söz sahibi olurlarda, o zaman yukarıdaki durum değişir.
- Yedi yaşından itibaren ise çocuklar; evlerine alınacak herhangi bir eşya hakkında görüş bildirme haklarını kullanmak isterler.
- Buna muvaffak olan çocukların, "aidiyet" duyguları perçinlenmiş olur.Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 19 Aralık 2015, 16:45:35
YETİŞKİNLER NASIL YETİŞİR

* Çocuk karşısında;
- Tutukluk yapan öğretmenin,
- Suskun kalan ebeveynin,
- Bitkin ve beceriksiz duran yetişkinin, çocuğun ruhuna ulaşacak yeteneği yok demektir.
• Muhatabı çocuk olan yetişkinler, önce kendilerini yetiştirmelidir.
- Annelerin, babaların;
- Öğretmenlerin ve diğer yetişkinlerin:
- Çocuğu anlama,
- Çocuğun ruhuna ulaşma,
- Çocukla ilgilenme yetenekleri;
- Sofrada yemek yeme iştahı gibi “kendiliğinden “oluşmaz.
• Konusu ve alanı ne olursa olsun;
- Çocuğun sorduğu soru,
- Söylediği söz,
- Anlattığı konu,
- İstediği şey,
- İlgi duyduğu alan,
- Merak duyduğu, heves ettiği nokta…
- Şayet onun öğretmenini ve ebeveynini “heveslendirmiyorsa”…
- Çocuğun oynadığı oyunlar,
- Attığı adımlar,
- Yemekteki iştahı annesini-babasını “heyecanlandırmıyorsa”…
- Çocuğun ağladıkları, üzüldükleri,
- Yaşadıkları, düşündükleri,
- Bildikleri, becerdikleri,
- Yaptıkları, yapamadıkları yetişkini “düşündürmüyorsa”…
- Ne o öğretmen o çocuğa öğretmenlik yapabilir,
- Ne böyle bir yetişkin ona annelik-babalık yapabilir.
• Çocuk konusunda heyecanlanmayan öğretmenin,
- Heveslenmeyen ebeveynin,
- İlgisi uyanmayan yetişkinin dağarcığında, çocuğa vereceği herhangi bir şeyi yok demektir.
• Öğretmenler, anneler-babalar ve diğer yetişkinler;
- Özel çaba harcamadan,
- İlgi duymadan,
- Mücadele etmeden…Çocukla ayni ipin üzerinde yürüyemezler.
- Öylelerinin çocuk hakkındaki hedefleri ile de, çocuğun işi olmaz.
• Muhatabı çocuk olan yetişkinler, önce kendilerini yetiştirmelidir.
- Aksi halde, çocuğu yetiştirmek için harcayacakları her çaba;
- Onların çocukla aralarının açılmasına sebep olacaktır.
* Çocuk olamayan çocuğun;
- Çocukluğu yaşatılmayan çocuğun, yetişkinliği de olmaz.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 19 Aralık 2015, 16:51:01
ODAKLANAMAMA VE DİKKAT DAĞINIKLIĞI

- Özellikle ilkokul çağındaki çocuğun dikkat dağınıklığı;
- Çocuğun sorunu değildir.
- Onunla muhatap olan yetişkinin sorunudur.
- Dikkatini toplayıp odaklanamayan çocuktan; çocuğun kendisi sorumlu değildir.
- Aksine; çocuktaki dikkat dağınıklığından yakınan ebeveyn ve öğretmen sorumludur.
- Çünkü; henüz hayatı ve içindekileri tanıma dönemi olan çocukluk dönemi içindeki çocuğun, dikkati dağınık olmazsa, sorun yaşıyor sayılır.
- Zira çocuk; kısacık bir an içinde onlarca eşya ve gelişme ile ilgi kurar, onların mahiyetini öğrenmeye çalışır.
- Yavaş ve ağır olursa, eşyaların ve çevresinde gelişen olayların içeriğini öğrenemez ve yaşama yabancı kalır.
- İşte; etrafı ile bu hızlılık ile ilişki içinde bulunan çocuğun dikkatini bir süreliğine bir konuya toplamasını sağlamak ise, konuştuğu yetişkinin "ustalığı" ile ilgilidir.
- Böyle bir yeteneği bulunmayan bir anne-baba yada öğretmenin ilk işi, çocuğun dikkatinin dağınık olduğundan şikayet etmek olur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 19 Aralık 2015, 20:15:31
ÇOCUK BİR "SÜLEYMAN" BEKLER

- Çocuk, bir "Süleyman" bekler...dilinden anlaması için.
- Kim bilir, çocuğunuzun ruhunda;
- Sızlayan bir yer vardır,
- Ağlayan bir göz vardır ama; "ana, işte şurası" diyemez.
- Çocuğunuzun dünyasında;
- Yolunda gitmeyen bir şey vardır,
- Canını acıtan bir sebep vardır ama; "baba, işte budur" diyemez.
- Çocuğunuzun içinde;
- Beklenen bir yolcu vardır,
- Özlenen bir hülya vardır ama; "anne, işte şudur" diyemez.
- Yaşını sormuyorum.
- Bilmem...belki üç, belki beş.
- Bazısı on, bazısı on beş.
- Kimisi yirmi, kimisi kırk.
- Acaba hangimizin, annesi ile babası ile, yana yakıla paylaşmak isteyip de paylaşamadıkları yok ki...
- İşte:
- Çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun;
- Onun "ruh dilini" öğrenmek, anlamak zorundasınız.
- Belki yarası derindir, konuşursa azar...
- Belki çocuk içine kapamıştır, yarasına mezar kazar.
- Belki de çok olgun ve kibardır..."söz bize düşmez, büyükler bilir..." der.
- Kuş dili dedikleri bu olsa gerek...karşısına bir "Süleyman" dır beklenen.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Aralık 2015, 00:22:32
PEDAGOJİYE GÖRE

- Kişinin;
- Korku yüzünden yalan söylememesi bir erdem değildir.
- Erdem;
- Kişinin, yalan söylememe alışkanlığı kazanmış olmasıdır.
- Yani yalan söylemeyi aklından bile geçirmemesidir.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Aralık 2015, 00:23:22
OKUL DÖNEMİ KOLAY DÖNEMDİR

* Okul dönemi;
- Özellikle anneler babalar için en rahat dönem olmalıdır.
- Çocuk yetiştirme konusunda en rahat etmeniz gereken dönem;
 - Çocuğunuzun okula başladığı dönem olan okul dönemi olması gerekir.
- Çünkü çocuğunuz;
-  Hem fiziken hem de psikolojik açıdan artık yeni bir “gelişim” dönemine girmiştir.
- Ama gelin görün ki bu dönem;
 - Bazı ebeveynlerin çocukları ile en çok sıkıntı yaşadıkları yılların başlangıcı da olabilmektedir.
* Herhangi bir gelişim döneminde çocuklarınızla yaşadığınız sorunların tek kaynağı vardır.
-  O da, anneler babalar olarak olarak çocuklarınızın ruhsal dünyalarına olan uzak oluşunuzdur.
-  Onların gelişim dönemlerinin gereklerine ayak uyduramamanızdır.
* Çocuğun ilk defa;
- Soyutla somutu,
- İyi ile kötüyü, 
- Rüya ile gerçeği,
 - Güzel ile çirkini ayırıp adım adım anlamlandırmaya başladığı yaş olan yedi yaş; - Onun ruhen farklı bir gelişim dönemine girdiğinin işareti sayılır.
- İşte bu açıdan bu dönem;
- Ebeveynler için çocukları ile barışık olabilmeleri adına bir fırsattır.
. * Bu yazıyı okuduktan sonra;
 - Okul çağı çocuklarınıza karşı davranışlarınızı gözden geçirme gereği duyacağınızdan eminiz.
-Böylece, yıllarca çocuklarınızla çatışmalar ve önemli sorunlar yaşamaksızın, onların okul dönemlerini  tamamlamasına destek olmuş olacaksınız.
- Sonuçta hem siz hem de çocuklarınız, ağız tadı ile sorumluluklarınızı yerine getirmiş olacaksınız.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 22 Aralık 2015, 00:24:11
ZEKA GELİŞİMİ YATIRIMI

- Sadece ebeveyni ile oyunlar oynayan çocuğun, zekası gelişir.
- Sadece oyuncakları ile oynayan çocuğun ise dikkati dağınık olur.
- Annesinin babasının ruhuna erişebilen çocuk, oyuncaklarla hiç ilgilenmez.
- Annesinin babasının ruhuna erişemeyen çocuğunsa ilk aklına gelen oyuncak olur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 28 Aralık 2015, 10:27:51
KEŞKE BİLSENİZ

- Çocuk;
- Ailesinin manevi değerlerini benimsemek için:
- Ebeveyninin kendisi hakkındaki fedakarlıklarına bakmaz.
- Kendisi için yaptıkları özverilere bakmaz.
- Kendisine dönük yatırımlarına bakmaz.
 - Onların dini-ahlaki değerlerinin yüceliğine de bakmaz.
- Çocuk sadece;
- Evinde kendini nasıl hissettiğine,
- Annesinden babasından saygı görüp görmediğine,
 - Kendini onların yanında değerli hissedip hissetmediğini bakar.
- Çünkü;
- Kabul ediş ve benimseyiş,
- Kabul ediliş ve benimsenmiş olmakla ilgilidir.
- Çocuğu tedirgin eden şey;
- Ailesinin fakirliği değildir.
- Muhtaçlık içinde yetişiyor olması değildir.
- Onu sadece;
- Ebeveyni tarafından herhangi bir konuda zor, baskı, şiddet ve engelleme görüp görmediği tedirgin eder.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 28 Aralık 2015, 10:29:07
BOŞUNA UZMAN ARAMAYIN

- Çocuğun ruh doktoru annesi ve babasıdır.
- Annenin-babanın tedavi edemediği çocuğun ruhunu tedavi edebilecek uzman yoktur.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 28 Aralık 2015, 10:30:12
HIRÇIN AGRESİF SALDIRGAN ÇOCUK

- Çocuktaki saldırganlık ve hırçınlık;
- Anne baba veya eğitimci tarafından engellenmişliğin ürünüdür.
- Kişilik gelişimi engellenmesi sonucudur.
- Çocuğun;
- Kendini ispatlama çabalarının sonuçsuz kalması halidir hırçınlık, agresiflik ve kavgacılık...
- Mizacını ortaya koyamamışlığa tepkidir.
 - Hak kazandığı insan olma değerinin geri alınmışlığına bir isyandır...
- Çocuk kendini;
- Beceriksiz,
- Yetersiz, işe yaramaz,
- Değersiz hissederse saldırganlaşabilir.
- Bütün bunların sonucunda;
- Elde kalan çocuk portresi,
- Agresif, hırçın,
- Kavgacı, geçimsiz,
- Asosyal bir çocuk tipi olabilmektedir.
- Çözüm ;
- Başta annenin babanın ve eğitimcinin, çocuğa kaybettiklerini iade etmesindedir.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 28 Aralık 2015, 10:32:34
ÇOCUĞUNUZ HAKKINDA
SİZE YOL HARİTASI

• Çocuğunuz;
- İster okul çağında olan ve eğitim gören,
- İster çalışma hayatında yerini alan,
- İsterse evinizin hizmetinde olan bir çocuk olsun…
- Onun hakkında çok dikkat etmeniz gereken bazı hususlar vardır.
• Çocuğunuzun yaptığı bütün işlerde;
- İşin sonucuna değil…
- Onun takip ettiği sürece odaklanmalısınız.
• Eğer bizi dinlemez de;
- Sonuca kilitlenirseniz…
- Derslerine çalışmasına değil de karnesine odaklanırsanız…
- Onu sonuca götürecek yolda yaşadıklarına önem veremezseniz…
- Çocuğunuzun da, elde ettiği başarısının da keyfini süremezsiniz.
• Onu sonuca götürecek aşamalardaki sürece odaklanmazsanız;
- Çocuğunuzun alın terine,
- Gayretine,
- Çabasına,
- Heyecanına,
- Umutlarına,
- Tebessümlerine,
- Göz yaşlarına,
- Üzüntülerine ve sevinçlerine,
- Mutluluğuna ve coşkusuna,
- Gümbür gümbür yol alışına,
- Hayallerine ve hedeflerine,
- Rüyalarına ve gerçeklerine…Asla tanık olamayacaksınız.
• Kendisini başarıya ulaştıran bütün bu aşamaları göremezseniz;
- O zaman onun elde ettiği o başarı ne sizi ne de kendisini heyecanlandırmayacaktır.
- Bunun eksikliği ile, başka başarılara koşma enerjisi bitmiş olacaktır.
- Çünkü, o da sizin gibi başarısının hazzını yaşamamış olacaktır.
• Çünkü çocuk;
- Ona başarı getirecek süreçte,
- Onunla birlikte duygularını paylaşan annesi-babası olmayınca sonucun hazzından mahrum olur.
• Sizin hedefiniz;
- Çocuğunuzun ulaşacağı sonuç olmamalıdır.
- Elde edeceği başarı olmamalıdır…
- Onun sonuca giderkenki süreçte yaşadıkları, sizin hedefiniz olmalıdır.
• Zira sonuç:
- Yolun bittiği yerdir.
- Enerjinin tükendiği noktadır.
• Bu yüzdendir ki;
- Hiçbir sonuç, yeni süreçleri tetikleyemez.
- Ama, her süreç yeni sonuçları getirebilir.
• Anneler babalar olarak;
- Yaşam tarzınızı,
- Beklentilerinizi,
- Hayallerinizi ve umutlarınızı,
- Çalışmalarınızı ve gayretlerinizi “sonuç” odaklı kurgularsanız;
- Süreci sürdürecek gücünüz kalmayabilir.
• Unutmayın ki siz;
- Süreci her zaman etkileyebilir ve değiştirebilirsiniz.
- Ancak, sonucu asal etkileyemez ve değiştiremezsiniz.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 29 Aralık 2015, 00:50:25
BOŞ İŞLER

- Şunu hatırınızdan çıkarmamaya çalışmalısınız:
- Bebeklik ve çocukluk çağındaki hiçbir çocuk; " boş" işlerle uğraşmaz.
- El attığı her nesne, meşgul olduğu her iş, oynadığı her oyun onun için  "dolu dolu" öğrenme aracıdır.
- Yetişkin hayatında boş işler çok olsa da; çocuk yaşamında onlar "hoş" işlerdir.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 29 Aralık 2015, 00:54:40
ANNE ŞİFADIR

- Çocuk için annesi, bir mucizedir.
- Çünkü;
- Çocuğun tüm ruhsal travmalarının, psikolojik dengesizliklerinin ve duygusal yoksunluklarının tek ilacı annesidir.
- Çocuk için anne;
- Pedagog' tur,
- Psikolog' tur,
- Psikiyatrist' tir.
- Ayni şekilde;
- Annenin de tek ruh uzmanı çocuğudur.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 02 Ocak 2016, 15:52:58
OKUL ÇAĞI ÇOCUĞU

* Eskiler; ‘Bir insan 7 sinde neyse 70 inde de odur’ derken önemli bir noktaya vurgu yapmışlardır. Bilimsel bulguları ve araştırmaları takip etmeyenler ise bu tarihsel uyarı olan veciz sözü ‘tekerleme’ olarak kabul ederler. Üzerinde düşünme, kafa yorma gereği duymazlar. Oysa, bilim adamı için bu kısacık  söz, bir ‘tez’ konusudur.
Bu kritik yaş döneminin, çocuk açısından alabildiğine ‘kazançlı’ geçirilebilmiş olması,  önemli bazı sebeplere bağlıdır.Bu dönem çocuk tarafından;  “eğitici ve uyarıcı” özelliği ‘yoğun’ olan zaman dilimi olarak yaşanmalıdır.
Çocukta ‘merak’ duygusunun ‘aşırı güçlü’ olduğu bu dönemde:
- Yapma-etme, dokunma, oturma, zıplama, koşma, yavaş ol, bi dur be kızım…
- Bilmiyorum, şimdi işim var sonra anlatırım.
- Ne kadar da sabırsızsın be oğlum.
- Öyle söylemek çok büyük ‘günahtır’.
- Ne ‘ayıp’ şey bir daha görmeyeyim, bunu yaptığın için utanmalısın… gibi ‘engellemelerin’ ve ‘uyarıların’ her biri,  çocuğun zeka gelişimini engeller.
- Şayet çocuk bu dönemi  sadece:
- En besleyici ve doyurucu gıdalarla beslenerek,
- Mışıl mışıl, bol bol uyuyarak,
- Biblo gibi akıllı-uslu oturarak,
- Asla yaramazlıklar yapmadan,
-  Büyümüş de küçülmüş gibi oturarak,
- Sönük sakin ve sükûnet içerisindeki  bir ortamda geçirirse, zekâ düzeyinde pek olumlu gelişme olmayabilir.
0-6 yaş arasındaki bu dönem;
- Yaş dilimine göre; “oyalayıcı değil”,  eğitici özelliği olan  az ve öz sayıda çeşitli oyuncaklarla,
- Birçok çeşit kişisel veya  grup oyunları oynayarak,
- Evde ve sokakta coşarak, koşarak, taklalar atarak,
- İçinde anne-baba, kardeş-abla/ağabey, anneanne- babaanne bulunan  evde, renkli
bir ortam içinde bir yaşam sürerek geçirilirse, çocuğun IQ düzeyi o kadar yüksek olur.
* Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda;
Söz   konusu canlı ve cıvıl cıvıl ortamı; hangi aile, çocuğuna en yoğun şekilde  sunarsa, o ailenin çocuğu, IQ seviyesi bir adım önde olarak okula başlayacaktır. Çünkü IQ gelişimi; çocuğa sunulan, ‘zekâ uyarıları’ ile doğrudan ilgilidir.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 02 Ocak 2016, 15:55:09
ÇOCUK ANNEYİ-BABAYI TERAPİ EDER

Hep aynı kahveye giden,
Sürekli aynı camide namaz kılan,
Devamlı aynı çevre ile muhatap olan...
Ayni desende kazak ören...
Ayni insanlarla düşüp kalkan...
Sadece aynı yazarın kitaplarını okuyan,
Aynı saatte yatıp aynı saatte kalkan,
Damak zevkini hiç değiştirmeyen,
Aynı renk ya da aynı tarz giysileri tercih eden,
Aynı şeylere kızan, aynı şeylere sevinen…
Aynı frekansı dinleyen, aynı kanalı seyreden bir anneden, babadan ne değişmesi beklenir ne de çocuk ruhuna ulaşabilmesi…
Bu tür ebeveynler için çocuk sahibi olmaları şanstır.
Onun coşkusunu izlemek, ondaki değişikliklere tanık olmak, ebeveyni de hareketlendirir.
Kendi içindeki coşkuyu uyutan çocuk annesi ya da babası çocuğunu anlayamaz.
Her yaştaki insanın içinde;
Taşkınlık yapmaya,
Sevinçten uçmaya,
Neşeden dört köşe olmaya,
Sıkılmadan gülmeye uygun bir yan vardır.
Bu his;
Çocuklarda sel gibi akarken bazı yetişkinlerde, tonlarca ağır psikolojik yükle bastırılmış durumdadır.
Ama hiçbir zaman yok olmaz, eksilmez.
İşte...
Yeteneklerini kullanabilen,
Bilinçlenen ve çocuklarına rehberlik yapmak için çırpınan her anne baba, içinde uyuyan bu duyguyu rahatlıkla uyandırabilir.
Çocuklarınızın coşkularını, zevklerini, neşelerini kopyalamaya ne dersiniz...(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 02 Ocak 2016, 15:56:35
AĞIZ TADI İLE ÇOCUKLUK

* İçinde bulunduğu aile ortamı gereği  olarak;
- İç dünyası çalkantılı olan okul çocuğunun,
- Çevresinin ve dış dünyasının düzenli olması beklenemez.
- Özellikle de kendi dünyası kendi güdümünde olmayan çocuk, kendisini kontrol edebilme becerisi kazanamaz.
- Bu tip bir çocuk ne okulunu, ne derslerini ne de sorumluluklarını yeterince takip edebilir.
- Hele de evdeki sorumlulukları için oralı bile olmayabilir.
- Bu yüzden ebeveyni ile genellikle çatışma halinde olması kaçınılmazdır.
- Çünkü annesinin babasının ondan olan beklentilerini karşılayacak hali, mecali kalmamıştır.
- Odası karışık, yatağı dağınık, eşyaları düzensiz olabilir çoğu kez…
- Onun sadece bu hali bile, ebeveyni ile çatışma sebebi olabilir.
* Evin içindeki sorumluluklarını yerine getirmesi için gereken ruhsal enerjiyi bulamayan böylesi çocuktan;
 - Evin dışındaki çevresi ve işleri hakkındaki görevlerini yerine getirmesi beklenemez.
* Peki yok mu bu işin çözümü derseniz…
- Anne baba, çocuğun dış dünyadaki sorumlulukları için ilgisiz olmayı seçmelidir.
- Sorumluluklarını kendisine bırakmalıdır.
- Onun okulunu, derslerini, sınavlarını takip etmekten ve çocuktan daha çok bu konularla ilgilenmekten geri durmalıdır.
* Çocuğun;
 - Evin içinde kendine has, kimsenin karışmadığı bir alanı olmalıdır.
- Oraya sadece kendisi hükmetmelidir.
- Evet, bu alan odasıdır.
* Birçok çocuğun kendisine ait odasının var olduğunu biliyoruz.
- Ancak onların birçoğunun odaları adeta yol geçen hanı gibidir.
- Annesi, babası istediği zaman girer çıkar…
- O yokken odada aramalar yapılır.
- Yorganı, eşyası değiştirilir.
- Hatta odanın düzeni bile yeniden oluşturulur…
* Oysa ki;
- Çocuğun odasına, dağınıklığına, kırışıklığına…
- Yorganına çarşafına, dolabına, masasına…Kendisinden başka kimse el sürmemelidir.
- Laf atmamalı, söz söylememeli ve onu uyarmamalıdır.
- Çocuk, kendine ait bu alanı paşa paşa kullanabilmelidir.
- Önce bu hak ona tamamen verilmeli, o alan ona yeniden tahsis edilmelidir.
- Odasının anahtarı kendisine teslim edilmelidir.
- Gece yatarken hariç olmak üzere odasını sürekli kilitli tutabilmesine olanak sağlanmalıdır.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 02 Ocak 2016, 15:57:39
MAALESEF DOĞRU

- Otoriter bir annenin ve babanın;
- Sözlerini dinleyen,
- Dediklerini yapan...
- Ve fakat;
- Agresif,
- Aksi,
- Huysuz,
- Sinirli ve gergin çocukları olur.
- Otoriter anne-baba demek, çocuklarına şuna benzer karşılıklar veren ebeveyn demektir:
- Ayağını denk al yoksa...
- Bir daha görmeyeyim.
- Canımı sıkma benim...
- Biz neciyiz bu evde...
- Almayayım ayağımın altına...
- İşine gelirse...
- Bana bak...Kime söylüyorum...
- Hele bir yap o zaman görüşürüz...
- Ne diyorsak o...
- El mi yaman bey mi yaman görürsün sen...(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 03 Ocak 2016, 18:30:21
ÖNEMİNE BİNAEN BİR DAHA

* Yıllardan beri belki ilk defa bir yazıyı tekrar yayınlıyorum.
- Bu konuda son zamanlarda oldukça yoğun soru geldiği için bunu yapmak zorunda kaldım...Hoş karşılarsınız umarım.
* Ebeveynlerin okul çocukları hakkında yaptıkları en büyük hata;
- Onları okul konusunda sıkıştırmazlarsa çocuklarının başarılı olamayacaklarını düşünmeleridir.
• Onların okul-ödev gibi sorumluluklarını gölge gibi takip etmezlerse, çocukların akademik hayatlarının tehlikeye gireceğini zannediyorlar.
* Başka işiniz yok mu sizin…
- Okul çocuğu bu kadar sıkıştırılır mı hiç.
-Şuna benzer sözlerin söylenmediği ev ortamı nerdeyse yok gibi:
- "Şu problemi de çözelim.
- Şu sayfayı da bitirelim.
- Şu ödevi de yapalım.
- Şu dersi de çalışalım…”…
* Yetmedi...
- Gel biraz Matematik yapalım.
- Şimdi de Dilbilgisine bakalım.
- ‘Fen’ i unuttuk…Getir bakalım kitabını…
- Sosyal Bilgisi duruyor daha, nereye gidiyorsun…
- Yabancı Dil olmadan hayatta olmaz…” diye diye günleriniz, haftalarınız, aylarınız ve yıllarınız geçiyor.
* Siz hiç canınızın kıymetini bilmez misiniz…
- Ama artık bari çocuğunuzun kıymetini bilmelisiniz.
- Onu kendisine yabancı etmeyin...Çocuğu kendisinden koparmayın.
- Çünkü onun;
- Mizacını ve mesleğini tayin hakkı annesine babasına değil...
- Kendisinden başka hiç kimseye verilmedi.
* Çocuğunuzun;
- Ne zaman ne olması gerektiği...Nerede neyle meşgul olacağı size sorulmayacak.
- Zaten isteseniz de uzun yıllar boyunca bunları öğrenemeyeceksiniz...Bazılarınızın da ömrü buna yetmeyebilir…
* Çocuğunuz;
- Akademik Zeka ile mi, sosyal zeka ile mi yol bulacak…
- Onda duygusal Zeka mı, kinetik zeka mı, ‘fonetik’ zeka mı galip gelecek…Elinizde mi...
* Öyleyse çocuğunuz henüz ana okulu çağındayken;
- İlkokul dönemindeyken,
- Ortaokul sıralarındayken...Çocuğunuzu çocuğunuza bırakmalısınız.
* Zira onun;
- Ne zaman ne olacağını, nerede ne yapacağını bilmiyorsunuz.
- İşte anneliğin babalığın en efsunlu, en ‘sır’ lı ve en güzel yanı da burasıdır.
- Farzedin ki toprağa bir meyve fidesi diktiniz.
- Fide fidana döndü, fidan ağaca benzemeye başladı.
- Dallandı, yapraklandı.
- Boy verdi, gölgesi belirdi.
* Ama siz hala;
- Meyve verecek mi…Meyvesi yenecek mi…
- O ağaç toplumda itibar görüp kollanacak mı…Bilmiyorsunuz.
- Buna rağmen suyunu vermeye, bakımını yapmaya;
- Zarar görmesin diye onu tel kafese sarmaya devam ediyorsunuz.
- Büyük bir merakla…Yüce bir umutla...
* Peki;
- Çocuğunuz diktiğiniz ‘fide’ den farklı mı…
- Çocuğunuza yük yüklemeyin...Ona başkalarının yük yüklemesine fırsat verin...Ona sadece rehberlik edin.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 03 Ocak 2016, 18:34:19
ANNEMİN, BABAMIN MİRASI

• Bu yazımda sizinle, tam kırk yılımın anısını paylaşmak istiyorum.
- Yok yok  o kadar uzun değil; dört satırla…
• Zaman buldukça ben şunu yapıyorum:
- Acaba, annemle-babamla ilgili bende oluşan hisler nelerdir…
- Onlardan üzerime sinen koku hangisidir…
- Bende bıraktıkları hatırat nedir…diye düşünür dalarım bazen.
• Yani; annem-babam aklıma geldiğinde bende uyanan duygu hangisidir.
- O an neleri hatırlıyorum…
- Bende ene gibi hisle uyanıyor…
- Onlardan bana miras kalan, üzerimde yankısı olan ne gibi düşünceler var diye merak ederim zaman zaman.
• Hani  televizyon programlarında vardı, hatta; bazı programcılar, ağırladıkları ünlü konuklarına bir kelime söylerler ve onlardan da bir kelime ile ne hissettiklerini sorarlar ya…öyle bir şey.
- Örneğin: Öğretmen…iş…gezi…kelimeleri karşılığında, konuklar da tek kelime ile o sözlerin kendilerinde uyandırdığı yankıyı söylerler.
• Size ilginç bir şey itiraf etmek istiyorum:
- İşte; anne, baba…kelimelerini söyleyip, onların karşılığında bende dile gelen hep ayni duygular olmuyor.
- Onlar da şunlardır:
- “ Neden kaşların çatık senin…
- Suratın asılmış, hayırdır…
- Canın çok sıkkın, bir şey mi oldu…
- Öfkeli gördüm seni, sebebi var mı…”…
- Yahut:
- Çok sevinçlisin, neden acaba…
- Heyecandan yerinde duramıyorsun, inşAllah iyiye çıkar…”…
- Ya da:
- Karnın aç mı…
- Bir şeyler hazırlayayım mı…
- Paran varmı…
- Haftalığın yetti mi…”…
- Yaklaşık kırk yılımı birlikte geçirdiğim o iki insandan, duygularıma , hislerime miras kalan sadece bunlardır.
- Onları hatırlayınca, başka bir anım aklıma gelmiyor.
• Ömrümün yaklaşık yirmi yılı köyde geçti.
- Okul dönemim hariç, tatillerde her köylü genç gibi her türlü köy işlerini yaptım sayılır.
- Tarlada yapmam gereken işi bitirip eve döndüğümde,
- Gün boyu otlattığım davarları akşam  ağıla kapadığımda,
- Buğdayları değirmende un edip eve eve getirdiğimde,
- Hafta sonları kasabadaki okuldan köye geldiğimde,
- Evin ihtiyaçları için gittiğim paradan döndüğümde..karşılaştığım sorular hep ayniydi. Beni nasıl hissediyorlarsa onu sorarlardı.
- Bir günde şunları sorun bari:
- “Tarlanın tümünü suladın mı…
- Hayvanlar aç mı geldi tok mu…
- Kaç çuval un getirdin…
- Pazardan her şeyi bi tamam aldın mı…
- Sınıfını geçtin mi…notların güzel mi…
- Yaşın ilerledi, ne olmayı düşünüyorsun…ileride hangi mesleği yapmak istiyorsun…” diye sorsalardı…
• Onların bana karşı olan bu tutumlarından köylülerimiz ve komşularımız oldukça rahatsızdılar.
- İyilik olsun diye annemleri-babamları şöyle uyardıklarını hiç unutmuyorum ve hala kalbimde onlara karşı burukluk hissediyorum.
- “Bak komşum; bu çocuğa bu kadar yüz vermeyin.
- Bunu bu kadar boş bırakmayın…
- Gidin arada bir bakın, şehirde okuyor mu, haytalık mı yapıyor…
- Göreceksiniz bu çocuk size dünyanızı dar edecek ileride…”…
- Ha, bu son dedikleri oldu. Liseden sonra, annemi-babamı alıp Türkiye’ye getirdim. Köydeki dünyaları daraldı…
• Bilmiyorum; iyi mi yaptılar kötü mü…
- İnanın hala karar veremiyorum.
- Ama şunu çok iyi biliyorum:
- Annem-babam yüzünden hiç ağlamadım.
- Onların sebep olduğu göz yaşı gözlerimden akmadı.
- Onlar  yüzünden hiçbir zorluk yaşamadım.
- Onların bana miras bıraktığı hiçbir sıkıntılı günüm olmadı.
- Başıma açtığım işlere, gözümden akan yaşlara hep kendim sebep oldum.
• İşte; doğruları ile yanlışları ile; annemlerin-babamların bende bıraktıkları hatıra budur.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 03 Ocak 2016, 18:38:17
DAVUL SESİ DUYDUĞUNUZDA

• Davulun sesini duyduğunuzda;
- Tokmağı aklınıza gelmelidir…
• Çocuk size;
- İster dil çıkarsın, ister tükürsün.
- İster yalan söylesin,
- İster küfürlü konuşsun…
- İster huysuzluk yapsın, isterse hergelelelik…
- Gözleriniz ona bakarken, aklınız onun hislerine yönelmelidir.
- Onu bu hallerinden vazgeçirecek tek güç;
- Duygularının ‘yola girmesi’dir.
- Duygu dünyası dengesiz olan bir çocuğun;
- İç dinamikleri çalışmaz.
- Ne normal düşünebilir, ne de normal hareket edebilir…
• Böyle bir çocuktan;
- Hoşunuza gidecek tavırlar beklememelisiniz.
- Sözünüzü dinlemesi,
- Vaktinde yatıp, vaktinde kalkması,
- Derslerine çalışması…
- Dikkat dağınıklığı yaşamaması,
- Hiperaktif olmaması…bir yana, bu çocuk;
- Kaşıkla ağzını tutturamaz.
- Ne, nizami yemek yiyebilir,
- Ne de, bir bardak suyu ‘usulünce’ içebilir…
• Çünkü çocuğun;
- Davranışlarını düzenleyen,
- Tavırlarını belirleyen,
- İsyanını engelleyen…faktör: ‘Duygu’larıdır.
• Çocuktan:
- Canınızı sıkan tavır gördüğünüzde;
- O tavrın sizce uygun olup olmadığına,
- Şanınıza leke sürüp sürmediğine,
- Etraftan size ‘laf’ getirip getirmediğine,
- Ailenize yakışıp yakışmadığına…odaklanmamalısınız.
- “ Vayyy, bunun bana nasıl yapar…
- Ben onu bunun için mi okutuyorum…”…larla meşgul olmayın.
• O an aklınıza şu gelmelidir:
- Acaba bu çocuk, en azından son 24 saat içinde neler yaşadı…
- Bizden, okuldan, sokaktan ne gibi olumsuzlukların tesirinde kaldı…diye düşünmeniz lazımdır.
• Zira;
- İnsandan sirayet eden tüm ‘rahatsız edici’ tavırlar, ondaki;
- Değersizlik hissinden,
- Suçluluk duygusundan,
- Kendini yetersiz algılamasından…
- Yani, ruhunun  enerjisinin bittiğindendir.
• Çocuğunuz; hareketleriyle, konuşmalarıyla sizi huzursuz ettiğinde;
- Şayet onun bu tavırlarına hemen müdahale eder ve onu baskılarsanız, ondaki yanlışların sadece çoğalmasına sebep olursunuz.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 04 Ocak 2016, 16:43:50
UZMAN ARIYORDUNUZ...
İŞTE SİZE UZMAN

Bazıları çocukları ile ne güzel de anlaşıyor.
Bazı çocuklar nasıl da söz dinliyor.
Kimilerinin çocukları neden “lokum” gibi oluyor.
Kimi çocuklar aileleriyle ne güzel de uyuşuyor.
Benimkine gelince...
Tam tersi…
Her sözüme tepkili…Her lafımı ağzıma tıkıyor.
Sözden anlamıyor…Bize hep karşı geliyor, diyorsanız...
Çözüm:
Her nerede:
Öyle çocuk görürseniz,
Öyle bir aile ile karşılaşırsanız,
Derhal onlarla konuşun, buluşun.
Bu işin nasılını, nedenini, sebebini…Oturun onlardan dinleyin.
Rica edin, size danışmanlık yapsınlar.
Çünkü eminim şu sözleri çok duydunuz:
“Çocuk her yerde çocuktur.
Hepsi ayni bu çocukların…
Çocuk Cennet çiçeğidir.
Çocuktan al haberi…”…
Ne mi demek istiyorum:
Şayet;
Birileri çocukları ile anlaşabiliyorsa,
Bazıları çocukları ile kaynaşabiliyorsa,
Kimileri çocukları ile uzlaşabiliyorsa,
Bazı çocuklar biblo gibiyse,
Kimileri çocukların dilinden anlayabiliyorsa…Demek ki bütün çocuklarda bu özellik vardır.
Sizin çocuğunuzda da tabi...
Dünyada yeni bir şey yok.
Değişik versiyonda bir çocuk da henüz yaratılmadı.
Usulünü, yöntemini öğrenirseniz, öğrendiklerinizi doğru uygularsanız, çocuğunuzla “imrenilecek” duruma çok rahat gelebilirsiniz.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 04 Ocak 2016, 16:57:40
ÇOK SOSYALLİK TEHLİKELİDİR

- Ortaokula veya liseye giden çocuğunuzun;
- Çok fazla arkadaşı varsa,
- Çevresi çok genişse,
- Sosyal yönü çok güçlüyse,
- Telefonu hiç susmayan biriyse,
- Arayanları çoksa,
- Çevresinde popüler biriyse,
- Akranları onu hiç yalnız bırakmıyorsa...
- Onun bu yönü sizi düşündürmelidir.
- Hatta ürkütmelidir.
- Onunla övünmemelisiniz.
- Aksine onun bu halinden endişe duymalısınız.
- Çünkü;
- Çocukluk döneminde dış dünya ile bağı bu kadar güçlü olan çocuğun,
- Ailesiyle bağı bir o kadar zayıf demektir.
 - Akranları ile ilişkisi bu denli yoğun olan bir çocuğun,
- Annesi babası ile ilişkisi o kadar sönüktür.
- Arkadaşları ile üst düzey yakınlığı olan bir çocuğun,
- Ailesi ile ile yakınlığı o denli alt düzeyde demektir.
- Sonuç olarak;
- Ancak ebeveyninden kopan bir çocuğun başkaları ile ilişkisi yoğun olur...
- Ayni şekilde;
- Bir babanın çok hareketli dış dünyasının olması demek,
- O babanın çoluk çocuğu ile ilişkisi bir o kadar hareketsiz ve güçsüz demektir.(Pedagog Dr yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 04 Ocak 2016, 16:59:56
BOŞUNA UZMAN ARAMAYIN

- Çocuğun ruh doktoru annesi ve babasıdır.
- Annenin-babanın tedavi edemediği çocuğun ruhunu tedavi edebilecek uzman yoktur.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 04 Ocak 2016, 17:01:55
RUH SAĞLIĞI NORMAL OLAN ÇOCUK

• Şayet çocuğunuz;
1. Agresifse,
2. Hiperaktifse,
3. Dalgınsa,
4. Unutkansa,
5. Dikkati dağınıksa,
6. Huysuz ve haylazlığı varsa,
7. Bazen tembel bazen çalışkansa,
8. İnatçıysa,
9. Arkadaşlarıyla delicesine oyunlar oynayabiliyorsa…
- Çocuğunuzun ruh sağlığı “gayet yerinde” demektir.
• İnanın ki bunu büyük bir ciddiyetle ifade ediyorum.
- Sebebini öğrenince siz de bana vereceksiniz umarım.
• Başlıyoruz:
- Annenin evde kaç çeşit günlük işi var…
- Bulaşık, çamaşır, ev temizliği, yemek, alışveriş.
- Kaçmış…BEŞ.
- Babanın kaç çeşit günlük işi var…
- İş türüne ve çalıştığı işyerine göre değişse de BEŞ veya ALTI.
• Peki, on yaşındaki bir okul çocuğun günde kaç çeşit işi var dersiniz…
- Buyurun birlikte sayalım:
1-8. Her biri apayrı işler olan en az sekiz çeşit dersi okulda görmek.
9. Eve dönünce ders çalışmak, ödev yapmak.
10. Kaynak kitapları okumak, gözden geçirmek.
11. Sınava hazırlanmak.
12. Biraz kafa dinlemek.
13. Varsa kardeşiyle ilgilenmek.
14. Evin öte-beri eksiği için arada bir markete, bakkala, manava gitmek.
15. Boşluk bulabilirse oyun oynamak.
* Her gün en az 15 çeşit iş…
- Toplam 12 saatin içine sığdırılmış toplam 15 çeşit iş gören bir çocukta, yukarıda saydığımız 9 çeşit ruhsal dengesizliğin bulunması sizce normal değil mi…
* Annelere-babalara buradan tekrar sesleniyorum:
- Okula giden çocuklarınızı her gün öpüp koklayın ve sarıp sarmalayın.
- Onlara kızarken,
- Onları azarlarken,
- Onları ezerken, baskılarken, şiddet uygularken,
- Tehdit ederken, ürkütürken, korkuturken defalarca düşünmelisiniz ve pişman olmalısınız.
- Acaba siz her gün bu kadar çok  işi yapabilir misiniz…(Pedagog Dr Yaşar  Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 04 Ocak 2016, 17:03:33
DÜNYADA EŞİMİZ YOK

- İlkokul çocuğundan;
- Gücünün yetmediği iş isteyerek ona:
- "Kocaman adam oldun, sen yaparsın" diyen,
- Ergen çocuğun karşılanabilecek isteğine ise:
- "Sen daha küçüksün" diye karşılık veren tek milletiz.(Pedagog Dr yaşar kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 05 Ocak 2016, 23:53:55
BİR DURABİLSENİZ

- Okul çocuğunuz;
- Gömleğinin küçücük düğmelerini iliklemeye çalışırken,
- Ayakkabısının bağcıklarını bağlamayla uğraşırken,
- Ağır ağır yazarken,
- Tane tane anlatırken,
- 2x2 yi ararken,
 - Çorbasını gramla içerken,
- Çorabını evire çevire ayağına oturtmakla meşgulken,
- Okuduğu bir cümleyi anlamak için "hımmm" diye düşünürken...
 - Onu izleyen annesi ya da babası, etkisiz eleman gibi susmalıdır.
- Onu kimse yönlendirmemeli.
- Ona kimse komut vermemelidir.
- Çocuk teşvik edilmemelidir o durumlarda.
 - Çocuğun bu gibi işleri tıpkı bir kameraman gibi sadece izlenmelidir.
- Ancak o zaman çocuk kendisini yönetmeyi öğrenebilir.
- Kendi aklı ile, kendi kararı ile, kendi gücü ile iş görmeyi ancak o zaman kavrayabilir.
- Annesi babası da olsa, başkasının komutları ile hareket eden, iş yapan, ders çalışan çocuk SAKAR olur.
- Başkasının güdümünde olmayı öğrenir.
- Çocuğun en çok keyif aldığı anlar, kendi işini kendisinin gördüğü anlardır.
- Bu gibi hallerde ebeveynin her tarifi engelleme demektir.
- Yani engelleme, çocuğa mani olmak demek değildir sadece...Onu yönlendirmeye çalışmak da yerine göre bir engelleme sayılır.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 05 Ocak 2016, 23:56:16
ÇOCUĞUN GÖNLÜNDE,
TAHT KURMAK İSTEYENLERE

• Anne-baba olarak;
- Çocuğunuzu ‘kazanmak’ istiyorsanız,
- Onu, ailenize ‘kazandırmak istiyorsanız,
- Onun gönlünde ‘taht’ kurmak istiyorsanız,
- Onu; tilkilere, kurda-kuşa kaptırmamak istiyorsanız, kolayı var.
• Çocuğunuzun;
- Beğenmediğiniz sözlerini,
- Hoşlanmadığınız konuşmalarını,
- Çirkin bulduğunuz tavırlarını,
- Sizi üzen hareketlerini…’gündeminize’ almayın.
• Onun bu gibi hallerinden hoşnut olmadığınızı;
- Sözlerinizle değil;
- Mimiklerinizle, davranışlarınızla ona sadece  ‘hissettirin’.
• Diğer taraftan;
- Az sayıda da olsa, onun;
- Güzel yanlarını,
- Hoşunuza giden davranışlarını,
- Sevimli bulduğunuz hallerini;
- Sözlü olarak ‘abartmadan’ gündeminize alın.
• Çocuğunuz, sonunda başarılı olmasa bile;
- Herhangi bir konuda harcadığı emeğe ‘saygılı’ olun.
- O konudaki çalışmalarını, performansını her zaman ve yine ‘abartıya kaçmadan’ takdir edin.
- Kendisi gibi bir evlada sahip olduğunuz için, mutlu ve bahtiyar olduğunuzu dile getirin.
- Siz gün boyu işteyken;
- Bazen onun aklınıza geldiğini,
- Onun; okuldaki, sokaktaki, evdeki halini merak ettiğinizi;
- Ona sorular sormadan, onu sorguya çekmeden, ‘sadece’ hatırlatın.
- Ona;
- İhtiyacı olduğunu bildiğiniz, işine yarayacağını düşündüğünüz, anahtarlık, tarak, cüzdan, takı-toka, şapka…gibi bazı küçük hediyeler verin.
- Fakat bunu;
- Hiçbir başarısını,
- Hiçbir özel halini,
- Hiçbir güzel tavır ve davranışını konu etmeden, ‘karşılıksız ve koşulsuz’ yapın.
- Oysa; birkaç gün önce sizi memnun eden bir hareketi sonucu almış olun ama, bunu sadece siz bilin.
• Hediyeyi kendisine takdim ederken deyin ki:
- Öylesine…
- Aklıma geldin bugün…
- Gönlüme düştün de…
- İşine yarayacağını düşündüm…
- Sana benzeyen bir çocuk gördüm yolda gelirken…gibi bahanelerden uygun olanından birini kullanarak verin.
• Göreceksiniz:
- İşte o zaman çocuğunuz;
- Sizi ‘karşılıksız’ sevecektir ve size itaat edecektir.
• Üstelik ona;
- Gerektiği  kadar harçlık veremediğiniz halde,
- Her imkanı sunamadığınız halde,
- İstediği kıyafeti alamadığınız halde,
- Tableti, cep telefonu, bilgisayarı olmadığı halde,
- Yer sofrasında, tek sahandan birlikte yemek yediğiniz halde…
- ‘Babamın, annemin bir bildiği vardır’, diyecektir.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 05 Ocak 2016, 23:57:37
ELİNİZE NE GEÇTİ

- Sosyal medyada;
- Zengin kahvaltı sofralarınızı,
- Envai çeşit yemeklerinizi,
- Şatafatlı kıyafetlerinizi,
- Çocuklarınızın, markalı giysiler giydirdiğiniz fotoğraflarını,
- Evinizin pahalı perdelerini, aksesuarlarını....paylaştınız da elinize ne geçti...
- Ben söyleyeyim:
- Eşyalarınıza,
- Yemek çeşitlerinize,
- Sizin ve çocuklarınızın kıyafetlerine gücü yetmeyen ailelerin,
- Sofralarınızın zenginliğine bakıp ağzı sulanan çocukların,
- Sizin maddi gücünüze tamah edip "derin bir ah" çeken insanların iç sızılarıdır elinize geçen.
- Oysa;
- Paylaşımlarınıza bakarak, hayır dualar olmalıydı elinize geçmesi gereken....(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 06 Ocak 2016, 15:12:57
'BEN OLSAM,
BU ÇOCUĞU PARÇALARIM'.

• O gece nasılsa erken yattığım için;
- Gecenin 02’ sinde uyandım.
- Şarzda bıraktığım telefonumu şarzdan çıkarınca;
- Acaba gelen acil bir mesaj var mı diye mahmur gözlerle ekrana göz gezdirdim…
- Birkaç mesajın içinden, Fransa’dan yazan yüreği yanık bir annenin mesajına takıldım.
- ‘Yatmış uyumuştur, sabah ola cevap ola’ deyip uzandım.
- İçim rahat etmedi…ya bekliyorsa.
- Biraz da detaylı bir açıklama yazıp telefonu masaya bıraktım.
- Sessizde olmadığı için yağmur gibi mesajlar gelmeye başladı…
- Merakla baktım ki, ayni anneden…
• Bazıları şöyle:
- “ Dördüne yeni bastı hocam.
- Bana göre hava hoş da, etrafımdakiler yüzünden sakinleştirici ilaç kullanmaya başladım.
- Sonum ne olur bilmiyorum, yaşım henüz 25…
- Çok zeki olduğuna inanıyorum çocuğumun.
- Oldukça da duygusal ayni zamanda.
- Lakin gel gör ki, 2 saniye sabit duramaz.
- Kendini oradan oraya atar, acaip işler yapar, her yeri karıştırır…
- Durmadan sorular sorar…koşar, duvara tırmanır.
- En kötüsü de bunları başkalarının anında yapması.
- Çocuğum hakkında söylenen ileri-geri sözler beni çıldırtıyor…
- Neler neler…size şu kadarını aktarayım hocam:
- “ Ayol, sen nasıl katlanıyorsun bu çocuğa…
- Bu çocuk çıldırtır insanı.
- Ben olsam, parçalarım bu çocuğu.
- Dil desen pabuç gibi…her lafa karşılığı var maşAllah.
- Kız, sen bu çocuğu doktora falan götürme, doğrudan hastaneye yatır…"...
- Bu sözleri söyleyenler de;
- Sık sık görüştüğümüz ve beraber olduğumuz dost ve akrabalarımız…
• Doğrusu bu sözlerden ben de etkilendim ve çocuğun bir-iki yakın poz resmini istedim.
- Çocuğun bakışlarından, tipinden, hareketlerinden, simasından bir anlam çıkarabilir miyim diye düşündüm.
- Baktım baktım…çocukta, kadıncağıza söylenenlerin emaresini bile göremedim.
- Tabi bu iş öyle resimle olmaz elbette…bir işaretti aradığım sadece.
• Yaklaşık 1 saatten fazla anneyi sakinleştirmeye çalıştım.
- Başarılı oldum mu, bilemiyorum.
- Sonrası malum, uyku muyku yok.
- Bari dedim, size bir ‘ışık’ tutabilir miyim diye şunları yazmaya başladım.
• Eğer yetişkinler çocuğun;
- Yaptıklarına akıl erdiremiyorlarsa,
- Oturuşunu, kalkışını, oyunlarını ‘tuhaf’ buluyorsa,
- Karşılık vermelerine, konuşmalarına katlanamıyorlarsa…
- Çocuğun peşinden yukarıdaki gibi sözler sarfediyorlarsa;
- Çocuk, ‘iyi yolda’ demektir.
• Çünkü:
- Çocuğun yaşadığı çağ, çocukluk çağıdır.
- Adı üzerinde…
- Çocukça işler yapması lazım.
- Çocukça konuşması lazım.
- Çocukça hayat sürmesi lazım…
- Sözleri, düşünceleri ‘çocukça’ olması lazım.
- Uçuk mu uçuk hayaller kurması lazım…
• Kısacası:
- Sizin aklınızın, onun işlerine ermemesi lazımdır.
- Çocuk, o zaman çocukluğunu yaşıyor demektir.
• O ne öyle:
- Hem sakin, hem akıllı, hem uslu, hem oturak…
- Hem de çocuk olacak…
- Böyle bir yaratık beklemeyin.(Pedagog Dr. Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 06 Ocak 2016, 15:13:44
HAREKETLİ ÇOCUK,
BEREKETLİ ÇOCUKTUR.

• Hareketli çocuk;
- 'Zeki' çocuktur.
• Hareketlilik, çocuğun:
- Hislerini geliştirir.
- Duygusal kanallarını açar.
- Bedenini  ‘dengelemesini’ öğretir.
- Atletik bir fizik yapı kazandırır.
- ‘Takıntılardan’ korur.
- Kendisini savunabilmeyi öğretir.
- ‘Güçlü’ bir zihinsel temel oluşturur.
- Hemen her konuda ‘pratiklik’ kazandırır.
- Birçok sorunun ‘kolayca’ çözebilme yeteneği kazandırır.
- Bedenin tüm iç ve dış çarklarını ‘tıkır tıkır’ çalıştırır.
- Bu yüzden, hareketli çocuk kolay kolay kalıcı hastalığa yakalanmaz.
- Tabi ki, bu tür hareketliliğe çocuk, ‘doğuştan’ sahipse…
• Eğer siz, böyle bir çocuğa sahipken, sırf;
- Öğretmen şikayetleri uğruna,
- Komşuların yakınması yüzünden,
- Apartmandakilerin rahatı aşkına,
- Okulda, sınıfta ‘adam’ gibi sakin durması için;
- Çeşitli yöntemler kullanarak, çocuğunuzu ‘hareketsizliğe’ sevkederseniz…
- Çocuğunuzun neler kaybedeceğini görün, demek istedim.
• Bu nedenle çocuğunuzu;
- Evin içinde veya dışında...her ortamda;
- Onun merak türlerine göre,
- İlgi alanları doğrultusunda,
- Hoşlandığı konularda…hareketlendirmenin yollarını aramalısınız.(Pedagog Dr yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 06 Ocak 2016, 15:14:40
O AN SUSMALISINIZ

• İki hanımefendi konuşuyordu:
- “ Evet, aynisi…kaça aldın?
- Yüz liraya.
- Oysa ben seksene almıştım ama.
- Oldu bir kere.
- O kadar da söylemiştim sana…neden benim aldığım yere gitmedin?
- Gitmez olur muyum…önce oraya gittim.
- Peki neden oradan almadın?
- Kız, satıcıyı gözüm tutmadı…inandırıcı gelmedi bana.
- Nasıl yani?
- Adam çatık kaşlı bir şey…biraz da sinirli mi ne…hele de bir sesi var, borazan gibi, ürktüm vAllahi…çok sert konuşuyor. Bir de hızlı hızlı anlatması yok mu…
- Aslında bana da öyle gelmişti ama ben etkilenmemiştim.
- Sonra ne oldu?
- Çıktım, başka dükkana gittim ki bir görmelisin…
- Neyi ?
- Adamın; tebessümle, güler yüzle karşılamasını…Sanki fısıltı ile konuşuyordu…ne dediğini bile zor duyabiliyordum…
- İnandırıcı mı geldi yani ?
- Hem de nasıl…güven duydum. Bu yüzden, önceki dükkandaki ürün bana  sorunluymuş  gibi geldi…”…
• Anneler, babalar, çocuğunuza;
- İster  öğüt verin; isterse onu yanınıza çağırın…
- İster sofraya davet edin; isterse yatmaya gönderin…
- İster harçlığını verin; isterse hesap sorun…
- İster adres tarif edin; isterse hatırını sorun…
• Bunları yaparken:
- Sesiniz sert ve gür çıkıyorsa,
- Yüzünüz ona ürküntü veriyorsa,
- Duruşunuz onu tedirgin ediyorsa…
- Konuşmanız hızlı hızlıysa,
- Anlatırken, gözleriniz resimli radyodaysa,
- Başka bir işle meşgulseniz,
- Ona sırtınız dönükse veya çocuğunuza yan yan bakıyorsanız,
- Dudaklarınız tebessümden nasibini almamışsa,
- Herhangi bir konu hakkında canınız sıkkınsa,
- Öfkeli ve sinirliyseniz...
*  İşte oanda;
-  Çocuğunuza akıl vermek, nasihat etmek bir yana;
- Ona Allah birdir bile dememelisiniz.
• Zira;
- Her haliyle ‘reddedici’ bir halet-i ruhiye içinde söylenen en tesirli söz bile;
- Bırakın hedefine varmayı, teğet bile geçmez.
• Bu nedenle;
- Hangi konuda olursa olsun;
- Çocuğunuza  tek bir kelime dahi söylemek istediğinizde;
- Kendi ruh dünyanızın ‘çalkantılar’ içinde olmamasına dikkat etmelisiniz.
- Aksi halde;
- Susmanızda son derece yarar vardır.(Pedagog Dr. Yasar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Ocak 2016, 21:36:06
CESARETİNİZE HAYRANIM

• Özellikle;
- Kız çocuk sahibi bazı ebeveynlerin,
- Çocuklarının  fotoğraflarını sanal alemde paylaşmaları konusundaki cesaretlerine hayret ediyorum.
• Sanki;
- Çocuk istismarları konusunda,
- Genç kızlara yönelik sapkınlıklar hakkında,
- Sanal medyanın güvensizliğine dair,
- Tüm paylaşımlarının; kendilerinden uzak bir “bilgi deposunda” stoklandığına yönelik;
- Hiçbir haber okumamışlar,
- Hiçbir duyum almamış gibiler…
- Bu konularda;
- Hiçbir bilgi sahibi değillermiş gibi…davranmaları bizi gerçekten ürkütüyor.
• Farzedelim ki sizler:
- Bebeklerinizin boy boy resimlerini,
- Rengarenk fotoğraflarını,
- Cazibeli duruşlarını,
- Manalı bakışlarını…eş ve dostlarınız, hısım akrabalarınız, uzak-yakın tanıdıklarınız “için”  paylaşıyor olabilirsiniz.
- Bebek çağındaki çocuklarınız hakkındaki bu tutumunuz “biraz” su götürebilir…
• Ancak;
- Çocukluktan çıkmış,
- Delikanlılığa adım atmış,
- Tabir yerindeyse bıyıkları terlemeye başlamış,
- Henüz aklı ve ruhu kirlenmemiş…olan “kız” çocuklarınızın;
- O, elaleme “şirin” görünen,
- Kötü niyetli  kimselerin içini gıdıklayan resimlerini…
- Çocuklarınızın;
-  Boyları-poslarıyla, endamları ve duruşları ile,
- Kem gözleri, çirkin düşünceleri tetikleyici fotoğraflarını;
- Tüm dünyaya açık bir “pazar hükmündeki” sanal alemde,
- Göğsünüzü gere gere paylaşmanıza,
- Profillerrinizi renklendirmenize,
- Sanal sayfalarınızı süslemenize…”gerçekten” anlam veremiyoruz.
• Hiç korkmuyor musunuz…(Pedagog Dr yaşar kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Ocak 2016, 21:36:59
BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL

* Anne-baba olmanın asıl zorluğu nedir, bilir misiniz...
• Anne;
- Eşiyle tartıştığında,
- Komşusu ile atıştığında,
- Can sıkıcı bir telefon görüşmesi yaptığında,
- Eşi harçlık bırakmadan evden çıktığında…
- Bulaşık, çamaşır, temizlik ayni güne toplandığında,
- Bir toplantıya gitmek  için kocasından izin alamadığında…
- Kısaca o gün:
- Bir ya da birkaç sorunla nefes alamaz hale geldiğinde;
- Evde; ev, mutfak ve temizlik işleri yaparken:
- Hem yemek yapar, hem söylenirse,
- Hem ortalığı toparlar, hem de kızgın kızgın mırıldanırsa,
- Hem temizlik yapar, hem can sıkıntısından dolayı kendi kendine konuşursa,
- Hem işlerini yapar, hem de burnundan soluk alıp verirse…
- Hem de;
- Çocuk onun bu halini izleyip durursa…
- Çocuk:
- Hem korkar, hem endişelenir.
- Hem üstüne alınır, hem de suçluluk hissi duyar...
- Bir şey diyecek olsa deyemez,
- Bir şey isteyecek olsa ağzını açamaz,
- Bir köşeye çömelir, dizlerini karnına dayar, kollarını dizlerine yatırır, başını da kollarına yaslar;
- Bir yandan da “planlar” yapar.
- Bazı hesaplar yaparak, “boyundan büyük” işlerin altına girer.
- Şöyle ki:
- Var gücü ile annesini sakinleştirmenin,
- Onu teskin etmenin,onu teselli etmenin,
- Onun o anki yükünü hafifletmenin,
- Ona;kendisinin bilemediği, beceremediği işlerinde yardım etmeyi düşünür…ve işin içinde çıkamaz.
• İşte, çocuğun bu hali:
- Tam anlamıyla çocukluk “dramı”dır.
*  Düşünebiliyor musunuz:
- Küçücük cüssesiyle,
- Olmayan hayat ve iş tecrübesiyle,
- Kıt-kanaat aklı ve zekası ile;
- Koskoca bir insanı rahatlatmanın, sakinleştirmenin arayışı içine girmek ne demektir...
- Çünkü;
- Annesinin o hallerinin sebebi olarak kendini görür.
• Ayni şekilde baba da:
- Gün boyu iş yerinde yaşadığı stresleri,
- Patronunun kaprislerini,
- Müdürünün fırçalarını,
- Maaşının yetmezliğini…
- Kendi işi ise; müşterilerinin azlığını, alışverişin zayıflığını,
- Tahsilatta yaşadığı sorunları,
- İşçilerinin can sıkıcı taleplerini…
* Sözle olmasa bile:
- Yüz ifadeleriyle,
- Tavır ve davranışlarıyla,
- Ses tonuyla, konuşma şekliyle…eve taşır ve evdekilere yansıtırsa;
- Ayni çocuk, ayni kaygıları yaşayabilir.
• Sonuç olarak:
- Anne-baba olmanın asıl zorluğu;
- Çocuğu “idare etmek” değil,
- Çocuğun kendilerini idare etmesine "sebep olmamak"tadır.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 07 Ocak 2016, 21:38:25
" PLASTİK " MAZERETLER

* Çocuk eğitiminde ve terbiyesinde komplikasyonlar yaşamamanız ve çocuğunuza da yaşatmamanız için,
* En basitinden yapacağınız iş;
- Çocuğunuzu “sokak oyunlarına” alıştırmak olmalıdır.
• Aman çocuğum kötü kelime öğrenmesin,
• Küfürlü konuşmalar duymasın,
• Etrafın ahlaksızlıkları çocuğuma sinmesin,
• Tozun toprağın içinde mikrop kapıp hastalanmasın,
• Ter- revan içinde oynayarak kendisini harap etmesin,
• “Sokak çocuğu” olmasın,…gibi
“plastik mazeretlere” sığınırsanız,
- Kafes arkasında,
- Kavanozda,saksıda,
- Televizyon karşısında… çocuk yetiştirirseniz;
- Çocuğunuza en büyük kötülüğü yapmış olursunuz…
- Okul öncesi döneminde ve ilkokul çağında bırakın “sokak çocuğu” olsun…- - Hem merak etmeyin;
- Artık, televizyonların çocuklara olan “bilimsel” zararları ard arda açıklanırken,
- Sokağın pek o kadar korkutucu olmadığı görünmeye başlandı…(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 27 Ocak 2016, 21:42:12
PEDAGOJİK EBEVEYNLİĞİN BESMELESİ

- Şayet bir baba veya bir anne çocuklarına karşı:
- Sesini yumuşatamıyorsa, vicdanını da yumuşatamaz.
- Onları sesiyle ürkütüyorsa, söz ve nasihatleri ile de ürkütür.
- Sesini tatlandıramıyorsa, lisanını da tatlandıramaz.
- Sesini sevdiremiyorsa, kendisini de sevdiremez.
- Sesiyle kulak tırmalıyorsa, söz ve davranışları ile de yüreklerini incitir.
- Sesini "hoş" tutamıyorsa, onların ruhlarını da hoş tutamaz.
- Sesini "rahmetle" süslemeyi beceremezse;
- Yüreğini "merhametle" dolduramaz.
- Bu nedenledir ki;
- Çocuklarınıza ve birbirinize karşı önce:
- Tavırlarınızı, davranışlarınızı yola koymaya çalışmayın.
 - Aksine önce;
- Ses tonunuzu yumuşatın ve yola koyun.
- Bunun ilk çözümü:
- Evdeki herkesle ve her canlı ile "fısıltı" şeklinde konuşmaya başlamaktır.
(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 27 Ocak 2016, 21:43:35
ÇOCUĞUN
BENLİĞİNİ BUHARLAŞTIRAN UYGULAMALAR

• Bu konuda en kötü uygulama türü;
- Annenin babanın, çocuklarını kendileriyle kıyaslamalarıdır.
- Onu, kardeşleriyle, komşu çocuklarıyla, okuldaki arkadaşlarıyla kıyaslamalarının etkisini çocuk;
- Bir süre, bir şekilde tolere edebilir.
- Kıyaslamanın kötü tesirinden bir süreliğine de olsa kendi kendini koruyabilir.
- “ Bana ne ya…
- O kimse kim…
- O kendi sakarlıklarına baksın…
- Yırtarım onun ağzını…” türünden restleşmelerle bir yere kadar kendini rahatlatır.
- Benliğini koruyabilir.
• Çocuğun bu konuda kendini korumakta tam anlamıyla “aciz” olduğu kıyaslama türü ise;
- Ebeveyninin onu, kendileriyle kıyaslamalarıdır.
- Örneğin:
- “Ben senin gibiyken karnelerim hep “pekiyi” idi.
- Senin yaşta her dönem teşekkür ya da takdir getirirdim eve…
- Ben on yaşımdayken hafta sonları manavda çalışır, evin bazı ihtiyaçlarını karşılardım.
- Ben üçüncü sınıftayken, öğretmenim sorularıma cevap yetiştiremezdi.
- Bana bak bana…Ben nasıl yapıyorsam öyle yap.
- Kulaklarını aç da beni şimdi iyi dinle…
- Ben senin yaşındayken herkese örnek olurdum…
- Aç gözünü de beni takip et.
- İyice saldın kendini…Benim çocukluğumdan örnek almalısın…”
• Çocuk;
- Bir annesinin üstün meziyetlerine bakar…
- Bir babasının yeteneklerini dinler…
- Bir de kendi yaptıklarına döner…Ve şöyle mırıldanır:
- “Vay beee…
- Ben hayatta onlar gibi olamam.
- Benim o kadar güçlü olmam imkansız.
- Meğer ben ne kadar beceriksizin biriymişim de haberim yokmuş…
- Mümkünü yok, annem babam gibi olamam…
- Baksana çocukluklarında neler yapmışlar…Şeklinde düşünerek ipin ucunu koyuverdi mi, onu kimse kolay derleyip toparlayamaz.
*  Çocuğun  benliğini buharlaştıran faktör “3 K” illetidir.
- Kıyas- Korku-Kaygı.
- Bunları da en usturuplu şekilde uygulayan, maalesef ebeveynlerdir.
- Kıyaslanan çocuk korkar.
- Korkuları süren çocuk kaygılanır.
- Kaygılanan çocuğun benlik algısı zayıflar.
- Benliği zayıflayan çocuk, kendisini “beceriksiz” ve “yetersiz”  olarak tanımlar.
- Kendini bu sıfatlarla aşağılayan çocuk, annesi-babası hariç, tutanın elinde kalır.
(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 27 Ocak 2016, 21:45:08
ÇOCUĞUN KOVANINA
ÇOMAK SOKMAK

• Her çocuğun hareket etme hızı;
-  Kendi formatına yani kendi mizacına göredir.
- Bir annenin babanın en güzel özelliği;
- Çocuklarının hız sınırına “saygılı” olmasıdır.
- Çocuğa saygı göstermenin bir diğer uzantısı da budur.
• Örneğin çocuğun;
- Yemek yeme hızına,
- Yazı yazma hızına,
- Konuşma, anlatma hızına,
- Yürüme, hareket etme hızına,
- Okuma, öğrenme hızına,
- Giyinme, kuşanma hızına  bilerek, katlanarak “ayak uydurmak”, pedagojik ebeveynliğin ilk basamağıdır.
• Çocuk;
- Birilerine “bağlı” olarak yetiştirilemez.
- Birilerine “tabi olarak” kimliğini bulamaz.
- Birilerine “yaslanarak” adam olamaz.
• Çocuk herhangi bir konuda;
- Geri kaldığı için,
- Geç kaldığı için,
- Başarısız olduğu için acele ettirilirse bakın ne olur:
- Sakarlaşır.
- Kişiliği bozulur.
- Kendine güveni sarsılır.
- Başkasına “bağımlı” olur.
- Kendisinden başka, herkese benzemeye çalışır..
• Ebeveynin amacı;
- Çocuğa  çok şeyi, çok çabuk yapmasını öğretmek olmamalıdır.
- Otoriter, kuralcı, baskıcı, aceleci ve titiz bir annenin babanın;
- Her işi yapan,
- Her şeyi bilen,
- Her sözü anlayan,
- Her uyarıya uyan…
- Ve fakat; sinirli, hiperaktif, aksi, tepkili, duygu dünyası karışık çocukları olur.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 28 Ocak 2016, 15:58:38
ÇALIŞAN ANNE

• Dört  yaşından küçük çocuğu olan "çalışan" anne;
- Çocuğundan habersiz, gizlice işe gitmemelidir.
- Çocuk ağlasa da, kızsa da, öfkelense de,,,
- Anne, çocuğu ile vedalaşarak işe gitmelidir.
• Şayet anne;
- Çocuğundan gizlice ayrılarak işe giderse;
- Çocukta “kaygı” oluşur.
- Vedalaşarak  giderse;
- Çocukta “öfke ve sinirlilik” hali oluşur.
• Her şart altında;
- Kaygı en kötü duygudur.
- İnsan ruhunu  en zor terk eden ruhsal bir illettir.
- Kaygılanan çocuk anneye “bağımlı” olur.
- Bu durum çocuğun;
- Yemesini, içmesini, uykusunu “kötü” etkiler.
- Bu etki, çocuğun yetişkinliğinde de devam eder.
• Oysa öfke;
- Ehil bir anne terapisi ile,
- İş dönüşünde “bilinçli” bir anne tutumu sayesinde kolayca yatışabilir.
- Çocuğun ruh dünyasındaki yerini, kısa zamanda “huzura” terk edebilir.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 28 Ocak 2016, 16:12:10
ÇOCUKLAR KİTAP GİBİDİR

* Çocuklar:
- Son derece “net” ve samimidirler.
- “Es geçmeyi” beceremezler.
“- Sal suya” demeyi öğrenmemişlerdir.
- “Boş ver” ile tanışmamışlardır.
- “Acelem var” sözüne yabancıdırlar.
- "Kusura bakma” nın anlamını bilmezler.
- “Başkasına sor” demeyi akıllarından bile geçirmezler.
- Konu ne ise, o an bir şekilde size yardımcı olmak için can atarlar.
* Çocuk yetişkinler gibi, kendisine adres soran birine;
- Bilmiyorum kardeşim...
- Şu dükkana sorsan...
- Çıkartamadım...
- Ben buranın yabancısıyım...Demesini bilmez, beceremez.
- Ne yapar eder, sağa sola koşturur, birilerine sormaya çalışır...Ve sizin müşkülünüzü gidermek için gayret eder.
* İşte bu yüzden diyoruz ki:
- Çocuk, insan neslinin henüz “bozulmamış” versiyonudur.
- Yani yetişkinin “orijinali” gibi değildir…
- “Aslı” gibi hiç değildir.
- Bilakis aslıdır…Orjinalidir.
* Galiba bizim çocuklaşmamız gerekecek...(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 31 Ocak 2016, 11:30:44
ÇOCUKTA İÇİNE KAPANIKLIK

• Çocuğunuzdaki içine kapanıklığın;
- Sebeplerini…Belirtilerini ve çözüm önerilerini bilmek ster misiniz…
• Sebepleri:
- Ev ortamında ebeveyni tarafından;
- Ruhu incitilen, ezilen, ruhsal ve fiziksel baskı ve şiddet gören,
- Anneden ilgi, sevgi, şefkat, merhamet vitaminlerini gerektiği zaman ve yeterince alamayan çocuk içine kapanık olur.
- Annesi;
- Agresif, sinirli, olan,
- Öfke patlamaları yaşayan,
- Basit bir konu hakkında da olsa aniden parlayan,
- Bağırılıp azarlanan çocuk, içine kapanık olur.
• Eğer çocuk;
- Hissettiklerini, düşündüklerini anlatamıyorsa,
- Aklına geleni söyleyemiyorsa,
- Yapmak istediklerini, ebeveyninden asla çekinmeden yapamıyorsa,
- Lafını, sözünü dobra dobra ifade edemiyorsa, içine kapanık olur.
• Sorularına cevap alamayan;
- Anlattıkları o anda annesi-babası tarafından “can kulağı ile” dinlenmeyen,
- Konuştukları şeyler hakkında ilgi gösterilmeyen,
- Saçma sapan önerileri için terslenen çocuk, içine kapanık olur.
• İlk 4 yıl içinde çocuk;
- Yüksek voltajlı merak duyguları içindedir.
- Eşyaları incelemesi, bazılarını kırması, bozması engellenen çocuk, içine kapanık olur.
• Belirtileri:
- En basit bir hatasında, verdiği zararda hemen eli ağzına gider.
- Genellikle, başı adeta omuzlarına gömülüdür.
- Sık sık tırnak yemeye yeltenir.
-  Kaygılı bir görüntüsü vardır.
- Duruşu ile, korkak ve pısırık bir tablo çizer.
- Kendisini kolayca ifade edemez.
- Hünerlerini, yeteneklerini sergilemekten çekinir.
- Sınıfta, öğretmeninin sorusunu bildiği halde parmak kaldıramaz.
- Çalan evin kapısını açmaya pek hevesi yoktur.
- Eve gelenle gidenle ilgilenme taraftarı değildir.
- Halini hatırını soranlara pek ilgi göstermez.
- İnsanlarla kolayca diyaloğa giremez.
• Çözüm:
- Eğer 4 yaşını geçmişse, babayla sık sık, bol bol dış dünyada dolaşmalıdır, gezmelidir, etkinlikler yapmalıdır, esnafları, alışverişleri....yakından tanımalıdır.
- Evde ebeveyni tarafından sosyalleşme konusunda dramalarla eğitilmelidir.
- Onun o içine kapanık, sus pus, hanım hanımcık halini takdir edenlerden, beğenenlerden uzak tutulmalıdır.
- Yüksek düzeyde güven ve emniyet duygusu kazandırılmalıdır.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 31 Ocak 2016, 11:31:58
ÇOCUĞUN DÜNYASINDA OLABİLMEK
 
* Okul çağından itibaren çocuğa şunlar söylenmemelidir:
- "Bari şunu yapıver…
- Hiç değilse şuraya gidiver.
- Bunu da mı yapamadın…
- Herhalde şunu bilirsin…
- Evladım azıcık bana yardım etsen…
- Hadi bakalım…Bu kadarını olsun çözüver işlemin…
- Kızım çok şey istemiyorum ki senden…
- Yavrum azıcık bana yardım etsen ölür müsün…
- Bari şu yazdıklarımı alıver bakkaldan bir koşuda…
- Kızım her yanı temizledim. Sen de hiç değilse şu odayı bir elden geçirsen…
- Peki o soruyu bilemedin…Hiç değilse şimdi soracağımı bil yani…”…
• Anne baba açısından da, öğretmen açısından da;
- Çocuğun kişilik ve benlik gelişimine zarar vermek oldukça önemli bir “acemilik” hali sayılır.
- Başta ebeveyn ve öğretmen  olmak üzere herkes;
- Çocuğun yeteneklerine saygı duymalıdır.
- Onun “yapabilirliğine” razı olmalıdır.
- Çocuğun yaptığı beklenenden, umulandan çok az da olsa, zayıf da olsa, yanlışı da bulunsa, eksiği de olsa… Yaptığını her şart altında “hoş” ve kabul edilebilir  olduğunu ona hissettirmelidir.
• Yormayın kendinizi…
- Ne demeye ona buyurduğunuz işleri çocuğun gözünde küçümsüyorsunuz…
- Güya aklınızca;
- Ondan ufacık bir destek istiyorsunuz.
- Basit bir problemi çözmeye teşvik ediyorsunuz.
- İşi, çocuğun algısında basite düşürürseniz, sanki o işi hemen yapıverecek gibi geliyor size değil mi…
- Galiba unuttuğunuz bir şey var:
- Çocuğun gözünde zor bir iş diye bir şey “zaten” yok ki…
- Onun gözünde yapılmayacak hiçbir iş yoktur.
- Gel seninle şu dağı kazma kürekle devirelim deseniz, size inanır ve işe koyulur.
- Ama ona;
- Ben şu dağı devireceğim, sen de şu duvarı yıkıver demiş olsanız, hemen itiraz edebilir…Ben yapamam ki diyebilir.
• Şunu anlatmaya çalışıyoruz:
- Basit de olsa,
- Çok kolay da olmuş olsa,
- Çocuk oyuncağı gibi bir iş de olsa…
- Çocuğun yaptığı veya yapması gereken işleri ona önemli gibi gösterebilirsiniz.
• En kolay işleri yapmasını, en basit problemi çözmesini ona şöyle önerebilirsiniz mesela:
- “Hadi bakalım bunu yapabilir misin…
- Şu koca odayı toparlayabilir misin…
- Görelim bakalım bu problemi çözebilecek misin…”…
- Başardıklarının sonunda da ona:
- “Hiç ummuyordum ama becermişin.
- Hayret…Nasıl yapabildin bunu…
- Vay…Sende ne cevherler varmış da haberim yokmuş…” şeklinde onure etmelisiniz.
- Sizin bu tür yaklaşımınız;
- Onun yorgunluğunu da alıverir,
- Azmini de kuvvetlendirir.
- Öyle ki bir bakarsınız:
- “ İstersen başka iş de yapabilirim…
- Varsa başka problem de çözebilirim…
- Kolay ki…Ne olacak….” Şeklinde çocuğun benlik algısı ve kişiliği gelişir.
• Sonuç olarak anneler babalar ve öğretmenler:
- Beş problemi çözebilecek kapasitede olan bir çocuğa, beş problem vermekten kaçınmalısınız. İki problem önerin…
- Bir odayı, artı bir de mutfağı temizleyip düzene koyabilecek şekilde gelişmiş ve yetenekli olan kızınıza, sadece birini düzenlemesini önermelisiniz.
- Hem bakkala, ardından hem manava, daha sonra da kasaba gidebilecek durumdaki çocuğunuzu yalnızca birine, en fazla ikisine göndermelisiniz.
- Çocuğa buyurduğunuz işleri de onun için çok basitmiş gibi göstermemelisiniz.
- Yapacağı işi hafife almayın.
- Buyurduğunuz işi küçümsemeyin.
- Örneğin çocuğa:
- “Hadi bir koşuda alıver”…” Şu kadarcık işi de sen yapıver…” denmemelidir.
• Siz nasıl kir yetişkinden, küçücük bir ricayı bile ona basitmiş gibi gösteremiyorsanız, çocuğunuza da ayni nezaketi sergilemelisiniz.
- Mesela siz bir yetişkine şöyle seslenirsiniz:
- “Kardeş, şu karşıki bayiden acaba bana bir kibrit alabilir misin…
- Beyefendi, rica etsem yandaki bakkaldan bana bir ekmek alır mısınız…
- Abicim…Cüzdanım düştü, ellerim de dolu, onu bana verebilir misin acaba…
- Ablacığım, şu bileti şoföre uzatır mısın…
- Delikanlım, şu yaşlı amcaya yerini verebilir misin…
- Evladım, şu paketi elime uzatabilir misin, rica etsem…”…
• Dikkat ettiyseniz;
- Başkalarından yardım istediğiniz bu son işler iş bile değil.
- Ama, o kimselere bu işlerin önemli olduğunu hissettiriyorsunuz değil mi…
- Karşı taraf da sizin bu nezaketinize anında yanıt vermeye gayret ediyor.
• İşte;
- Çocuklarınıza ve öğrencilerinize öğretmek istediklerinize, yaptırmak istediklerinize bu çerçeveden bakmalısınız.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 01 Şubat 2016, 18:48:24
BİR ANNE
NASIL BİR EŞ  VE ANNE OLMALIDIR

• Bir anne için en utanılacak durum;
- Eşinin kendisinden “sinmesi”dir.
- Çocuklarının kendisinden “korkması”dır.
• Örneğin bir eş eve gelirken yolda:
- “Yine evde kavganın gürültünün üstüne gitmesem bari…
- Bakalım bu sefer neyle azarlayacak beni…
- Yine nelerden şikayet edecek bu akşam…
- Kapıyı nasıl bir suratla açacak bana acaba…
- Üzerinde garanti yine o paspal kıyafet vardır mutlaka…
- Bir Allah’ın günü de güler yüzünü görsem kapıda…
- Çamaşır suyu yüzünden lekelenmiş şu pembe eşofmanları artık giymese bari…” tarzındaki endişeli düşüncelerle eve dönmesi, bir erkek için nasıl da aşağılayıcı bir dramdır…
• Örneğin çocuk:
- “Annem şimdi beni döver.
- Annem şimdi beni azarlar.
- Annem bana şimdi mutlaka bağıracak.
- Annem beni bu sefer fırçalayacak.
- Annem bakalım bu sefer gene ne kusur bulacak bende…
- Bir gün de olsa, şiddet görmeden günüm geçmeyecek mi benim…
- Hazır ol oğlum…Bu sefer dayağı yedin…” şeklinde çocuğun annesinden tedirginlik duyması, bir çocuk için gerçek bir psikolojik travmanın ta kendisidir.
• Bir annenin, eşine ve çocuklarına karşı sahip olması gereken ilk özelliği;
- Onlara “nazik” tavır ve davranışlar içinde olmasıdır.
- Çünkü nezaket;
- Bir kadının ruh dünyasının “nüfus cüzdanı” dır.
- Bir kadının kimliğidir, kişiliğidir.
- Bir kadının onurudur, şahsiyetidir.
- Eşi ve çocukları nasıl olursa olsun bir kadın;
- Kimliğini ve kişiliğini korumak zorundadır.
• Nezaket;
- Eşini ve çocuğunu kapıda karşılamakla başlamaz.
- Çocuğuna fiziksel ve ruhsal şiddet uygulamamakla kendini göstermez ilkin.
- Eşini mahcup etmemekle gün yüzüne çıkmaz.
- Eşini ve çocuğunu evde kendi haline bırakmakla görünmez.
- Bilakis annenin nezaketinin ilk işareti “ses tonu” dur.
- Annenin nezaketi;
- Ağzından çıkan sözlerin çevresindekiler “ürküntü” yaymaması ile başlar.
- Çocuğu ile ve eşi ile “ayni mekanda iken” konuşması ile devam eder.
- Yani anne;
- Yüzünü görmediği, kendisine uzanamadığı, onunla ayni ortamda olmadığı eşi veçocuğu ile “iletişime” asla geçmemelidir.
• Hiçbir anne;
- Kendisi mutfaktayken, oturma odasındaki eşine seslenemez.
- Kendisi salondayken, odasında oyun oynayan çocuğuna seslenemez.
- Kendisi holdeyken, biraz ilerideki odada oturmakta olan eşine hiçbir şey söyleyemez.
- Hatta öyle ki çocuklarına:
- “Kızım, gel şu paranı al…
- Oğlum şu pastayı al da ye…” diyemez, dememelidir.
• Bir anne olarak eğer;
- Sözlerinizin, kelimelerinizin, sesinizin eşinizde veya çocuklarınızda “işe yaramasını” istiyorsanız, şunlara dikkat etmelisiniz:
- Muhatabınızla aranızda;
- Duvar olmamalıdır.
- Kapı, pencere olmamalıdır.
- Hatta, onlarla ayni odadayken bile aranızdaki mesafe en fazla 1 metre olmalıdır.
- Mutlaka yüzlerine bakmalısınız.
- Yani; arkanızdaki koltukta oturan eşinize veya çocuğunuza, başınızı arkaya çevirerek ya da hiç çevirmeden hitap edemezsiniz.
• Göreceksiniz ki:
- O zaman sözünüz de, sesiniz de, meramınız da onlara “tesir” edecektir.
- Kimseye bağırma ihtiyacı hissetmeyeceksiniz.
- Öyle ki, yabancılarla bile bu “nazik” iletişiminiz meyvesini verecektir.
• Nezaketsizlik;
- Eşinize ya da çocuğunuza “kötü” söz söylemeniz demek değildir ki…
- Nezaketsizlik, onları görmeden onlara hitap etmenizin ta kendisidir.
* Anne bu çizgisinde sürekli ve kalıcı olursa;
- Zıt durumdaki eşi ve çocukları ile günün birinde ayni çizgide mutlaka buluşacaklardır.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 01 Şubat 2016, 18:53:05
ÇOCUĞUN ODASINI AYIRMAK

• Osmanlı döneminde;
- Dileyen ailelerin okul çağı çocuklarına “özel” dersler veren “bilginler” vardı.
- Bu alimler, kabul edecekleri çocuklarla önceden “birebir” görüşürlerdi.
- Onların, çeşitli konularda yeteneklerini araştırırlardı.
- Ama; bir konudaki testi geçemeyenleri asla almazlardı.
• Şöyle ki:
- “Evladım; yemeklerin hangi çeşidini seversin?”
- “Fark etmez, efendim”,
- Çiçeklerden neyi en çok seversin?”
- “Fark etmez, efendim”,
- “Hayvanlardan en çok hangisini seversin?”,
- “Fark etmez, efendim”.
• Hocanın tası atar ve delikanlıya dönerek:
- “Evladım; sen önce git sevmeyi, seçmeyi, beğenmeyi öğren, sonra gel karşıma”…derdi.
• İşte; size her zaman, çocuklarınızın;
- Zevklerini öldürmeyin,
- Özel isteklerini köreltmeyin,
- Sevgilerini söndürmeyin,
- İradelerini, ellerinden çekip almayın, diyoruz ya…sebebi hikayede gizlidir.
• Bu konulardaki “hassasiyetiniz” her ne kadar, 2 yaşından sonra ağırlık kazanması gerekse de 4 yaşından itibaren bu noktada “itina” göstermelisiniz.
• Çocuğunuza, “fark etmez efendim” oyunu, oynatmayın…
• Odasını ayırma zamanı gelip gelmediğine, siz değil “çocuğunuz” karar verir.
• Ne zaman ki çocuğunuzdan:
- “Sen bırak, ben yerim”,
- “Bırak elimi, ben yürürüm artık”,
- “Tutma beni, merdiveni kendim çıkarım”,
- “Rahat bırak beni, kendim inerim”…gibi “güven” ifade eden “geri bildirimler” alabiliyorsanız, yatağını ayırma zamanı geldiğini anlatmıştık.
• Şayet; 2 yaşından sonra yatağı, onun ruh sağlığına uygun şekilde ayrılmışsa,
- 3 ve 4 yaşlarında süren “anneden ayrılma” aşaması da pedagojik kurallara uygun ,
- 4 yaş civarında, bunlara benzer “güven hissetme” karşılıkları alabilirsiniz.
• Gerek odasını ayırma aşamasında, gerekse bu dönem yaşlarından sonra çocuğunuza, “fark etmez efendim” i oynatmayın…
• Nasıl ki;
- Yatağını ayırırken,
- Yatağı ile ve özel eşyaları ile “bağ kurmasını” sağladıysanız, ayni şekilde,
- Odasını ayırırken de; odası ile, odasına alınacak eşyalar ile “bağlanmasını” gerçekleştirmelisiniz.
• Bunun için:
- Odasının, badanası-boyası “rengi” konusunda,
- Odasına alınacak; yatak,masa, dolap, koltuk, komidin ve hatta “perde”…gibi eşyalar hakkında da, çocuğunuzun görüşünü almalısınız, onun fikrine “değer” vermelisiniz.
• Yetmedi:
- Alınan söz konusu eşyaların, odasının “neresine” konulmasını istediğini sorun, danışın…
- Çünkü o odada, “uzun yıllar boyu”; siz değil, kendisi kalacaktır…
• Çocuğun; ayrı “yatakta” yatması için, zamanı gelince ayrı “odada” kalabilmesi için kendisine göre sebepleri, özentileri, amaçları…olmalıdır.
• Siz; çocuğunuz henüz doğar doğmaz; kendi gölgesinden bile korkan minicik yavrunuzun odasını, sizin kendi anlayışınıza göre dayar-döşerseniz; alıştığı, gördüğü, zaten yıllardan beri girip çıktığı odasında sizden ayrı yatması için bir “neden” bırakmamış olursunuz.
- Çocuğun iradesi gelişmemişse; ayrı yatmamak için direnir, ısrar eder ve sizi zora sokar.
• Aksi halde, sizden umudunu kesmişse, dayanma gücü de kalmamışsa, bu şartlar altında, gider odasında kuzu kuzu yatabilir. Fakat; onun ruhundaki dalgaların etkisi bir süre sonra görülmeye başlar.(Pedagog Dr.Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 12 Şubat 2016, 22:00:12
HANGİ ÇOCUK SÖZ DİNLEMEZ
 
• Çocuk;
- Annesini babasını çileden çıkarmak için programlanmış bir varlık değildir.
• Çileden çıkan anne baba, çocuğun gözünden düşen anne babadır.
- Normal şartlar altında;
- Gittikçe vücudu olgunlaşan her çocuğun ruh dünyası da olgunlaşır.
- Ruhu gelişen hiçbir çocuk ebeveynine sorun yaşatmaz.
• Çocuğun anne baba sözü dinlememesini tetikleyen birçok psikolojik sebep vardır. Bunlardan ilk sıraları işgal eden ebeveyn hatalarına gelince, çocuk:
- “Hayır” kelimesini sık kullananların,
- “Yapma” uyarısında bulunanların,
- “Koşma” ikazını kullananların,
- “Oynama” ile çocuğu engelleyenlerin,
- “Zırlama, ağlama, gülme…” gibi çabalar içinde olanların sözlerini çocuk “yok” sayar.
• Dikkat ettiyseniz;
- Verdiğimiz örnekler arasında, sadece ilk sırada bulunan örneğin içinde “sık” sıfatı geçmektedir.
- Bunun sebebi, “hayır”ın bazı durumlarda kullanılabileceğinin işaret edilmesidir. O da sadece kesen ve yakan cisimlerle ilgilidir.
- Ancak çocuk;
- Niye yapmasın…
- Neden koşmasın…
- Niçin oynamasın…
- Ne amaçla gülmesin… Bir sakıncası mı var…
- Ağlatma o zaman, zırlamasını istemiyorsan…
- “Kapa çeneni” ne demek… İyi o zaman, kekeme olsun da gör…
* Hiçbir çocuk;
- Yapmadan, bilemez.
- Koşmadan, tecrübe kazanamaz.
- Konuşmadan, iletişim kuramaz.
- Oyunlar oynamadan, öğrenemez.
- Gülmeden, ruhu gelişemez.
- Ağlamadan, duyguları canlanamaz.
* Siz "hayır" sözcüğünü kullanmakta ne kadar "cimri" olursanız, çocuğunuz sözünüzü dinleme konusunda  bir o kadar "cömert" olur.
- Böylece;
- Okul çağından itibaren her "hayır" uyarısı, çocuk için kırmızı trafik lambası gibi algılanır.(Pedagog Dr yaşar kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 12 Şubat 2016, 22:01:03
BİLİYOR MUYDUNUZ....

- Çocukların en hoşlanmadığı anne baba türü:
-"Bilgili" anne baba türüdür.
- Bu nedenle;
- Çok bildiğinizi,
- Hazırcevap olduğunuzu,
- Her şeye gücünüzün yettiğini çocuklarınızdan "gizlemelisiniz".
- Çünkü çocuğunuz sizi "ulaşılması zor insan" olarak algılar. Kendini size karşı kapatır.
- Bunu bugün olmazsa yarın yapar.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)
Başlık: Ynt: Çocuk yetiştirme sanatı
Gönderen: kar_delen - 12 Şubat 2016, 22:01:50
HİPERAKTİVİTENİN KAYNAĞI

- Okullarda en çok rastlanan, evlerde en çok şikayet edilen hiperaktivite türü "Yapay hiperaktivite"dir.
- Bu tür artı hareketliliğin okul dönemi yakınma nedeni genellikle "Dikkat dağınıklığı" konusunda olmaktadır.
- Kaynağı kurutulmadan, tedavisi neredeyse imkansızdır.
- Kaynaklandığı başlıca alanlar şunlardır:
- Evde anneden babadan;
- Ruhsal baskı görmesi.
- Küçümsenmesi, aşağılanması.
- Horlanması.
- Yetersiz, beceriksiz bulunması.
- Utandırılması.
- Saygı görmemesi.
- Ebeveynin sohbetlerine dahil edilmemesi.
- On iki yaşına kadar günde 1 saatten fazla televizyon izlemesi.
- Ayni süreyle internetle, akıllı telefonla meşgul olması.
- Evde anne baba atışmalarına tanık olması...vs vs.
- Çocuk;
- Kendisine uygulanan psikolojik şiddetin etkisinden kurtulmak, anne baba kavgalarına tanık olmamak için, istem dışı yani gayri ihtiyari hareketlenmek zorundadır.
- Ki böylece yaşadığı ruhsal travmanın ruhundaki acısını unutmak istemektedir.(Pedagog Dr Yaşar Kuru)