Sadakat islami Forum

SADAKAT DİNLENME TESİSLERİ => MİZAH KÖŞEMİZ => Konuyu başlatan: İsra - 10 Ağustos 2006, 06:31:46

Başlık: Hazır cevaplar
Gönderen: İsra - 10 Ağustos 2006, 06:31:46
ODTÜ Felsefe öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biri yıllık olan dersinin final sınavında sınıfa gelmiş ve sınav sorusu olarak tahtaya, "Why?" (Neden?) yazmış. Öğrenciler ilk önce ne yazacaklarını şaşırmışlar, sonra herkes birşeyler yazmaya başlamış. Yalnız bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş. Öğrencinin cevabı da soru gibi kısaymış: "Why not?" (Neden olmasın ki?) Bu öğrenci sınavdan "100" almış.

...............................................

Aynı hoca başka bir sınavda "risk nedir?" diye soruyor. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını. Kağıdın üst kısmında sadece isim-soyadı yazıyor, gerisi ise bomboş beyaz yaprak. En altta ise "İşte risk budur" diye yazıyor. Ve sonuçta da sınıftaki en yüksek notu alıyor.

...............................................

Hocanın bir sonraki sınavında yine "Risk nedir?" sorusuyla karşılaşan öğrencimiz tekrar boş kağıt verince bu sefer 0 alıyor. Tabii koşa koşa hocaya gidip sebebini soruyor. İşte cevap: "Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!"

...............................................

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde hocanın biri sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş. Tabii, bütün öğrenciler ha babam, de babam, sayfalarca yazmaya başlamışlar. Ama bir öğrenci kağıdını sınavın ilk dakikasında vermiş. Ve buna rağmen 100 almış. Öğrencinin yanıtı tek cümleymiş: "Devam eden dava hakkında yorum yapılamaz."

...............................................

Bir kız yurdunda kalan kızlar, her sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaya öperek iz bırakıyorlarmış.

Yurt müdürü ne yaptı ettiyse bu alışkanlığı ortadan kaldıramamış. Diğer yandan temizlik görevlileri de iyiden baş kaldırmaya başlamışlar. Sonunda müdürün aklına parlak bir fikir gelmiş. Hemen bir duyuru yapıp, kızları toplantıya çağırmış. Neyse toplanmış bunlar. Müdür "Buyrun tuvalete" demiş. Hep birlikte, temizlik görevlisinin beklediği umumi tuvalete girmişler. Aynalarda sabahki ruj izleri hala duruyormuş.

Müdür "Arkadaşlar" demiş, "Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaları öperek çıkması güç izler bırakıyor. Temizlik görevlilerimiz bunları temizlerken zorlanıyor. Sizleri görevlimizin bu temizliği yaparken ne kadar zorlandığını bizzat görmeniz için topladım. Bakın ve görün". Sonra görevliye bir işaret çakmış. Bizimki gayet sakin bir şekilde tuvalet fırçasını almış, klozetteki suya daldırmış ve aynayı temizlemiş. O günden sonra bir daha o yurtta tuvaletlerde dudak izine rastlanmamış. (alıntı)
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: hureyre - 28 Aralık 2006, 15:14:20
LÂF
Lâfı uzatanlara ne yapmak lâzım diye Farabî'ye sormuşlar, şöyle
demiş:
Uzun konuşanı kısa dinlemeli.

EDEPSIZ
Cenap Sehabeddin'e:
* Su edepsize neden bir tokat vurmadın? dediklerinde,
su cevabi
vermiş:
* Eldivenim yoktu, iğrendim.

ELBISE
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi'nin
üzerinde
her
zamanki gibi beyaz örtüsü vardır. Davetten çıkınca bir
gazeteci
sorar:

* Kiyafetiniz, bir kralla bulusmak için yeterli miydi?
Gandi, hiç aldirmadan cevap verir:
* Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.





SIIR
Bir semsiye tamircisi, yazmis olduğu siirlerini
incelemesi için
Sekspir'e gönderdiginde, ünlü yazarin cevabi su olur:
* Dostum, siz semsiye yapin, hep semsiye yapin, sadece
semsiye
yapin...

SIPA
Köylü, yeni dogan bir sipayi kucagina almis evine
dönerken, iki
ortaokul ögrencisi kendisine takılır ve:
* Hayrola amca, derler. Oglunu nereye götürüyorsun
böyle?Adam, kendine yapilan bu terbiyesizlige aldirmamis
görünerek
cevap
verir:
* Gittiginiz okula kaydinı yaptiracagim. :x

VAPUR
Necip Fazil Kisakürek vapurla Karaköy'e geçerken,
yanina biri
yaklasip:
* Üstad, diye sormus. Peygamberlere ne diye gerek
duyuldu, biz
kendimiz yolumuzu bulabilirdik .
Necip Fazıl, okudugu kitaptan başını kaldırmadan:
* Ne diye vapura bindin ki, cevabin vermis. Yüzerek
geçsene
karsiya.

KULAK
Kulaklarinin büyüklügü ile ünlü olan Galile'ye
hasimlarindan
biri:
* Üstad, demis. Kulaklariniz bir insan için biraz
büyük degil mi?
Galile:
* Dogru, demis. Benim kulaklarim bir insan için biraz
büyük ama,
seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayilmaz mi?
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: İsra - 18 Ocak 2007, 20:14:37
Sokrates ve eşi bir turlü iyi gecinemezlermis. Bir gun eşi
Sokrates'e
verip veristirmis, agzina geleni soylemis. Bakmis kocasi hicbir
tepki
gostermiyor; bir kova suyu alip basindan asagi bosaltmis. Sokrates:
"Bu kadar gok gurultusunden sonra bir sagnak zaten bekliyordum"
demis.
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
-
Bernard Shaw ile Churchill hic gecinemez ve sik sik birbirlerini
ignelermis.. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine, Churchill'i
davet
etmis ve davetiyeye de bir pusula ilistirmis:
Size iki kisilik davetiye gonderiyorum. Bir dostunuzu alip
gelebilirsiniz,
tabii dostunuz varsa!"
Churchill , hemen cevap gondermis:
"Maalesef o gece baska bir yere söz verdigim icin oyununuzu
seyretmeye
gelemeyecegim. Ikinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece
oynarsa!"
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
--
Bir gun Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamis ve
siddetle azarlamis. Talebesi: "Iyi ama ben cok az bir parasina
oynuyordum" diye itiraz edecek olunca
Eflatun cevap vermis: "Ben seni kaybettigin para icin degil,
kaybettigin zaman icin azarliyorum."
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
--
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yasayis ve felsefesiyle ünlü
filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliginden baska
hiçbirseyi
olmayan kibirli bir adamla karsilasir. Ikisinden biri kenara
çekilmedikçe geçmek mümkün degildir... Magrur zengin, hor
gördügü filozofa:
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karsiligi verir:
- Ben çekilirim!!
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
-
Meshur bir filozofa
-Servet ayaklarinizin altinda oldugu halde neden bu kadar
fakirsiniz?
diye soruldugunda
-Ona ulasmak için egilmek lazim da ondan, demis.
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
--
Kulaklarinin büyüklügü ile ünlü Galile'ye hasimlarindan biri:
-Efendim, demis. Kulaklariniz, bir insan için biraz büyük degil mi?
Galile: Dogru, demis. Benim kulaklarim bir insan için biraz büyük
ama,
seninkiler bir esek için fazla küçük sayilmaz mi?
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
-
Bir toplantida bir genç Mehmet Akif'i    küçük düsürmek için:
-Afedersiniz, siz veteriner misiniz? demis.
M. Akif hiç istifini bozmadan su cevabi vermis:
-Evet, bir yeriniz mi agriyordu?
------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---
--
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanli padisahi gibi sefere çikacagi
yerleri
gizli tutarmis. Bir sefer hazirliginda, vezirlerinden biri israrla
seferin yapilacagi ülkeyi sorunca, Yavuz ona "Sen sir saklamayi
bilir
misin?"
diye sormus
Vezir: "Evet hünkarim, bilirim" dediginde,
Yavuz cevabi yapistirmis: "
-Ben de bilirim".


"Bir tek kimseye yapilan adaletsizlik, bütün topluma yapilmis bir


tehdittir."


Montesquieu


Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 24 Aralık 2007, 19:16:30
TEKLİF VE CEVAP

Mısır Valisi İbnü'l-Hakem’in kendisine bir senelik yiyecek ve bir ev vermek için yaptığı teklife itibar etmeyen İmam Şâfi, hayretle kendisine bakan valiye şöyle dedi:
“Ben Gazze’de dünyaya geldim. Hicaz'da büyüdüm. Yiyecek olarak yanımızda bir akşamlıktan fazla bulunmazdı. Buna rağmen aç kalmadım.”

BİR AMPULÜ KEŞFETMEK

Edison’a bir gazeteci sordu:
“1000 kez başaramamak size neler hissettirdi?”
Edison şöyle cevap verdi:
“Ben 1000 kez başarısız olmadım. Ampul, 1001 basamaktan oluşan bir keşifti.”

SÖZ

Bir Bedevi’ye sordular:
“En güzel sözü kim söyler?
Bedevi cevap verdi:
“Sözü güzel ve cevabı hazır olan.”
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 25 Aralık 2007, 09:02:25
Lise 3. sınıfda matematik dersini dinlemeyen ve de öss ye çalışıyoruz gibi basit bi bahane uyduran ögrencilere hoca kızar ve yüksek sesle arkada okuran geveze bi çoçuga bakarak bagırır

-bakın üniversite de tıpdan başka hangi bölüme giderseniz gidin matematik göreceksiniz der

geveze olan çoçuk hocanın yüzüne bakarak hemen ayağa kalkar ve

- o zaman hepimiz tıpı yazarız hocam, der :hihi t20))
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: kenz - 25 Aralık 2007, 20:43:24
 İKİYÜZLÜYE CEVAP
   Adamın biri Hazret-i Ali'yi gıyâbında, yani ardından kötülediği halde yüzüne karşı övmeye başlayınca, ondan şu karşılığı almıştır:
   "-Söylediklerinden daha aşağı, fakat içinden geçirdiklerinden daha üstünüm."

   BİTMEYEN SALTANAT
   Selçuklu Sultanlarından biri, Mevlânâ'yı ziyaret ederek saltanatları arasındaki farkı sorduğunda, o yüce zâttan şu cevabı almıştır:
   "-Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bâkidir. Benim ki ise, gözlerimi kapadığımda başlar."

   KITLIK
   İngiliz kıralı seyahat ederken, yolu bir köye düşer. Mütevâzî bir handa geceler. Yemek olarak da bulduğu dört yumurta ile karnını doyurur. Hesâbını sorunca, on altın isterler.
   "-Aman!" der, kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?
   Han sahibi cevap verir:
   "-Hayır efendim. Yumurta boldur ama, kral kıtlığı var."

Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Lika - 20 Nisan 2008, 05:02:04
İNSAN

Eski Çin'de bilmece meraklısı bir seyyah, diyar diyar dolaşıp karşılaştığı bilgelere sorular sorarak hayatın özünü ve gerçeklerini kavramaya çalışmaktadır. Bir gün yüksek tepelerde oturan bir bilgeden bahsedildiğini duyar. Derhal yola çıkar, bilgeden izin alarak iki soru soracağını söyler. Seyyah: “Dünyada başarılması en zor olan şey nedir?” diye sorar.

Bilge der ki: “İnsan olmayı başarmaktır.” Seyyah ikinci soruyu sorar: “Dünyada en çok ve az bulunan iki şey nedir?” Bilge gene der ki: “İnsanoğlu çok, insan azdır...”

ÖYLE KALMAK

Makedonya Kralı Büyük İskender yoksul düşmüş Phokion'a para yollamıştı. Phokion parayı getirene sordu: “Büyük İskender niçin gönderdi bunu bana?” “Çünkü İskender seni doğru, namuslu bir insan biliyor.” “Öyleyse izin versin de yine öyle kalayım.” Phokion böyle dedi ve parayı gönderdi. 

GÖRMEME NİMETİ

Hilâl-i Râî'nin, Kör Şair Beşşar diye tanınan bir dostu vardı. Hilâl ona arasıra ağırca şakalar yapardı. Hilâl-i Râî bir gün Beşşar’a sordu: “Cenab-ı Hak bir kimseyi görmekten mahrum ederse, onun yerine başka bir nimet verirmiş. Seninki nedir?” Beşşar biraz kızarak cevap verdi: “Senin gibilerin yüzünü görmemek...” 

PALTO

Ressam İbrahim Çallı, bir kış günü terziden yeni paltosunu aldı. Ve o gün kendisine yeni bir palto alan bir arkadaşı ile karşılaştı. “Bak Çallı,” dedi arkadaşı. “Benim paltom seninkinden daha güzel.” Çallı, “Nesi güzel?” deyip dudak büktü. Arkadaşı paltosunun içini gösterdi: “Bak,” dedi, “benimkinin içinde kürk var.” Ünlü ressam yarı alaylı cevap verdi: “Benimkinin içinde de Çallı var.” 

EŞSİZ ESER

18. yüzyılın meşhur Fransız şairlerinden A. Piron’a, yazar geçinen birisi bir gün şöyle demiş: “Hiç kimsenin cesaret edemediği, etmeyeceği bir konuda eşsiz bir eser yazmak istiyorum, ne dersiniz?” Piron da ona şu tavsiyede bulunmuş:

“Öyle ise kendinize bir methiye (övgü) yazın!.."
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 26 Nisan 2008, 18:21:21
UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
-Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
-Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 27 Nisan 2008, 14:12:06
ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ

Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş:
_Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: setre - 27 Nisan 2008, 15:26:51
Dersiamlardan hoca Mahmud efendi bir gün Ayasofyada vaaza başlarken;
-Ey cemeat-ı müslimin ve gayrı müslimin! demişti.Cemeat dağılırken içlerinden biri sordu
-Hocaefendi ! burada gayri müslimde mi var ?
Hoca Mahmud efendinin cevabı şu oldu:
-Kimin müslüman kimin gayri müslüman olduğunu Allahtan başkası bilmez!
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:43:44
HER KOYUN

Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine:
 - Sen kendi işine bak, dermiş. Her koyun kendi bacağından asılır.
 Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst
kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da
keşfetmişler tabi ki: Behlül.
 Halife, kendisini sıkıştırdığında:
 - Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş.
Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:45:09
 SUSTURUCU TEDAVİ

 Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmed Âkif'i küçük düşürmeye
çalışıp:
 - "Affedersiniz, demiş. Siz baytar mısınız?"
 Mehmed Âkif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
 - Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:46:57
MÜJDE

 Harun Reşid'in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ'ya latife yollu
takılarak:
 - "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban
tayin etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
 - Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:48:29
KAZA ETMEK

 Yolculardan biri, otobüs şoförünün yanına gider ve namaz vakti
geçmeden bir mola vermesini rica eder. Şoför sinirlenerek:
 - Kaza edin efendim, der. Ne olur yani?
 Adam, sakin sakin cevap verir:
 - Ben kaza etmeden, ya sen kaza edersen?
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:49:29
İNSAN ve TANSİYON

 - "İnsan, kâinata hakim bir varlıktır" diyen felsefe öğretmenine,
öğrencilerden biri, şu cevabı vermiş:
 - Tansiyonuna bile hakim olamayan insan, kâinata nasıl hakim olur?
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Lika - 27 Nisan 2008, 15:50:07
Teşekkürler karadeniz05  :)

HER KOYUN

Her koyun kendi bacağından asılır.
.

Bu söz sanırım yahudi kökenli atasözü..Biz müslümanlarda ise kardeşlik duygusundan ötürü çok şükür bu şekilde bir nemelazımcılık kültürü yok :)
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:51:33
OLMADIĞI YERİ GÖSTERİN

 Materyalist öğretmen, öğrencisine:
 - Söyle bakalım, demiş. Allah nerede? Eğer bilirsen portakal
vereceğim.
 Öğrencinin cevabı şu olmuş:
 - Siz bana O'nun olmadığı yeri gösterin, ben size bahçe dolusu
portakal vereyim
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:52:12
SELÂMDAKİ İNCELİK

 Muzaffer Ozak Hoca'nın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç:
 - Selâmunaleyküm babalık... diye selâm verince, hazret selâmı alır:
 - Aleykümselâm kurukalabalık...

Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:54:15
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarinda
ilerlerken, kesfe gönderdigi askerlerden biri huzuruna gelip telasla:
- 300 bin kisilik düsman ordusu bize dogru yaklasiyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek söyle der:
- Biz de onlara yaklasiyoruz.

NE ALIRSINIZ?

Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
-Buyrun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
-Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 27 Nisan 2008, 15:57:21
Teşekkürler karadeniz05  :)

HER KOYUN

Her koyun kendi bacağından asılır.
.

Bu söz sanırım yahudi kökenli atasözü..Biz müslümanlarda ise kardeşlik duygusundan ötürü çok şükür bu şekilde bir nemelazımcılık kültürü yok :)

öyle olduğu için mübarek o sözün söylenmesini kerih görmüş olabilir.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 27 Nisan 2008, 20:29:28
YIKA DA GETİR

Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasinin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:
-Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: setre - 28 Nisan 2008, 20:48:50
 Sultan 2. Abdülhamit Han'ın Anber ağa adında bir müsahibi vardı.Bir gün saraya gelen biri, müsahibin yerini ararken karşısına çıkan adama:
-Paşam Anber ağanın  odası neresidir?diye sorar.Hazır cevap olan bu zatta lafı oturtur.
-Anahtar deliklerini kokla ,bulursun!
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: İsra - 27 Mayıs 2008, 06:47:08
Kanaat

Bir talebe, hikmet sahibi bir zât ile sohbet ederken:

- Cennet'te küçük bir yerim olsa bana yeter deyince, o zât şu cevabı verdi:

- Âhiret için ettiğin kanaati, keşke dünya için de etseydin.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: setre - 01 Haziran 2008, 19:50:14
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar: Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz? Doktor: Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç sey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz NE yapardınız? Adam: OOO ! Anladım. Normal  bir  insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük. Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker. Ders: Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl .

 e52))
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: elzem - 06 Haziran 2008, 12:36:10
Asıl Sebeb Ne?
Yıllar önce Bingöl'de bir kış gününde hocaefendinin başındaki külahı alıp yere atan komiserin "Elalem aya gidiyor,siz hala külahla dolaşıyorsunuz.Bu yüzden geri kalıyoruz!" çıkışmasına hocaefendi şu cevabı vermiş:"Hayır beyim!Bu terörün,ahlaksızlığın,çürümüşlüğün ve geri kalmışlığımızın asıl sebebi,elalem ayın ve diğer gezegenlerin çevresinde dolaşırken sizin gibi yöneticilerimizin hala külahımızın etrafında dolaşıp durmanızdır!"
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: setre - 09 Ağustos 2008, 22:36:56
Büyük zatlardan bir gün pencereden dışarıya bakarak yanındakilere:
''size şimdi bir yalan söyleyeceğim'' demiş. sonra da:
''Ayşe Hanım buraya geliyor'' diyerek sözlerini noktalamış.sonra herkez pencereye koşuşmuş ama hiç kimse Ayşe Hanımı görememiş.Bunun üzerine
O büyük zat şöyle demiş:
''size bir yalan söyleyeceğim dediğim halde gidip yine de hepiniz pencereden dışarı baktınız.İşte dünya da böyledir.Yalan olduğunu biline biline ona kanıyoruz.

Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 04 Şubat 2009, 17:03:40
Ben Çekilirim

Dünya nimetlerine önem vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek olanaksızdır. Mağrur zengin, filozofa:
-Ben bir serserinin önünde kenara çekilmem.
Bunun üzerine Diyojen kenara çekilerek,gayet sakin su karşılığı verir:
-Ben çekilirim.

Sabır

Cüneyd-i Bağdadi'ye "sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş.
- Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.

Tabip

Beyazıd-i Bestami Hazretleri akıl hastahanesinin önünden geçerken, bir tabibin havanda ilaç dövdüğünü görerek:
- Çok günahkarım, der. Bunun içinde ilaç var mı? Tabib daha cevap vermeden, konuşmaları dinleyen bir hasta, pencereden seslenir.
- Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır. Kalb havanında tevhid tokmağı ile döv. İnsaf eleğinden geçir, göz yaşı ile yoğur. Aşk fırınında pişir ve sabah akşam bol bol ye. Göreceksin hastalığından eser kalmayacak.
Bistami hazretlerinin gözleri dolar ve :
- Ya Rabbi, der. Şu dünya hastanesinde ne tabipler var.

Biz de Onlara Yaklaşıyoruz

Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında
ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.

Bal ile Sirke

Hocaya "bal ile sirke uyuşmaz" derler. Niçin uyuşmasın der ve gider yarım okka bal yer, yarım okka da sirke içer, gelir oturur. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar:
- Bal ile sirke uyuşmadılar değil mi?
Hoca hiç erkekliği elden bırakır mı?
- Yo yo onlar uyuştular da, şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.

Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 08 Şubat 2009, 18:31:38
Sigorta

İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya Hafiz" (Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.

La Havle Vela Kuvvete

Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde "La Havle" çekermiş.
Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim "La Havle" yiye yiye "Vela kuvvete" oldular.

Veteriner

Bir toplantıda bir genç M. Akif`i küçük düşürmek için:
- Afedersiniz, siz veterinermisiniz? demiş. M. Akif hiç istifini
bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, biryeriniz mi ağrıyordu?

İçeri Alamadığımız Günler Oldu

Mehmet Akif görevli olarak Berlin'e gitmişti. Orada tanıştığı bir Alman kadını:
- Affedersiniz, sizin şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir kalbiniz olması lazım. Diyorlar ki, memleketinizde kadınları içeri kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz?
Mehmet Akif şu cevabı verir:
- Yalanınız yok yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı içeriden dışarıya çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur.

Bülbül

M. Akif yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlarda hoşlanmazdı. Bir gün böyle biri, Taceddin Dergâhında Akif'in bülbül şiirini okur. Bu okuyuşa canı sıkılan Akif, şöyle söylenir:
- Bu bülbül bizim Bülbül'e benziyordu ama, adam ne kanadını bıraktı, ne kuyruğunu!..

Eldivenim Yoktu

Şu edepsize neden bir tokat vurmadın derler Cenap Şehabettine. O da, eldivenim yoktu iğrendim der...

Kendimize Benzettik

Bir sohbet sırasında Arif Nihat'a;
- Eğilir, bükülür, katlanır, istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
Arif Nihat buna şöyle cevap verir:
- Desenize eninde sonunda camı da kendimize benzettik.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Gül_Sultan - 20 Şubat 2009, 00:52:40
Merhum osman serdengeçti ile İnönü aynı mekanda bulundukları bir anda inönü serdengeçtiye:

- "Serdengeçti senin için alevi diyorlar, dogrulugu varmı" diye sataşır.

Serdengeçti hemen cevabı yapıştırır.

-Aman paşam sizin içinde Müslüman diyorlar, her söylenene inansaydık halimiz nice olurdu.  g2)) fg1))
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 20 Nisan 2009, 22:05:13
Şeker

Dostlarımızdan Ahmet hoca, mesainin fazlalığından, fırsatını buldukça ufaktan kestirirdi. Birgün sohbet sırasında birisi, şeker hastalığının uyku yaptığından söz açtı ve “Ahmet hocanın şekeri olmasın?” diye sordu.
Söze giren Ali Suad, gülerek şöyle cevap verdi:
— Ahmet hocada şeker yok ama, şekerleme çok.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 21 Nisan 2009, 20:49:51
Zaman Nedir?
Bir toplantı sırasında, o yörenin en bilge kişisine " Zaman nedir?" diye sorduklarında, ondan şu cevabı alırlar:
- Şimdi zamanı anlatacak kadar zamanım yok.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Günbatımı - 22 Nisan 2009, 12:27:21
ACAİP
Bir köylü şehre girerken köpekler hücum etmiş. Taş alıp köpekleri def etmek için kaldırım taşlarına sarılmış. Çıkaramayınca şöyle demiş: Burası ne acaip memleket! Taşları bağlayıp, köpekleri salıvermişler!


İSKENDER’E YAKIŞAN
Bir fakir, İskender’in önüne çıkar:
-Az bir şey olsun, ihsan etmez misiniz?
-Az şey vermek bana lâyık değildir!
-İyi o zaman, çok ihsan ediniz!
-O da sana lâyık değil!..


GÜBRE BÖCEKLERİ

Yakın tarihimizin önemli nüktedanlarından Sakallı Celal, oldukça sıska, bir deri bir kemik görünümündeki çocuklarını alarak, bir dostunu ziyarete gitmiş. Adam şakayla karışık sormuş:
-Sakallı, bu gübre böcekleri sizin mi?
Hazır cevap Celâl’in cevabı müthiş olur:
-Evet efendim! Kokunuza geldiler!


KAÇ ÇEŞİT DOST VAR?

“Söyler misiniz, kaç çeşit dost var?” şeklindeki soruya, Şâir Bâki şu cevabı verir: “Üç çeşit dost vardır: Bir dost vardır; gıda gibidir. Sen onu her zaman ararsın. Bir dost vardır; ilâç gibidir. Lâzım olduğunda ararsın. Bir dost daha vardır ki hastalık gibidir. O seni arar.”


“NEYSE, SİZ GELDİNİZ YA!”

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, İstanbul’a gidecek olan nedimi Şâir Nihat Bey’den, gelirken getirmesi için beyaz renkli, çok iyi bir eşek ister. Fakat Nihat Bey, eşeği almayı unutur. Mısır’a geldiğinde ise paşa haklı olarak hemen sorar: “Nihat Bey! Bizim eşek nerede kaldı?” Şâir şaşkınlıkla şöyle der: “VAllahi unuttum paşam! Şimdi sizi gördüm de hatırıma geldi!” Paşa, aldığı cevaba hiç memnun olmaz ama yine de gülümseyerek şöyle der: “Neyse, siz geldiniz ya; artık lüzûmu kalmadı!”


YALANCI
 Asker, komutanının karşısına çıkıp izin ister:
 “Komutanım! Karım, çocuğumuzun çok hasta olduğunu yazmış da…”
 “Yalan söylüyorsun! Çünkü karından gelen mektubu ben de okudum; hiç öyle bir şeyden bahsetmiyordu.”
 Asker selâm verir. Tam kapıdan çıkarken döner ve samimiyetle: “Komutanım!” der, “İkimiz de yalancıyız anlaşılan; çünkü ben evli değilim!”


DOĞRUSU BU
 Adamın biri, İmam-ı Ebu Yusuf’a öğrenmek istediği bir şeyi sorar. İmam da, “Bilmiyorum” der.
 Adam, “Mademki bilmiyorsun, öyleyse ne diye devlet hazinesinden boşuna aylık alıyorsun?” deyince, İmam şu cevabı verir:
“Ben, bildiklerim için para alıyorum. Bilmediklerim için alsaydım, hazinede para kalmazdı.”


BAKIŞ FARKI!
[/color]
Adamın biri, Muhammed Bin Vâsi'nin bacağındaki yarayı görüp, "Sana acıyorum" dediğinde, ondan şu cevabı almış:
- Ben, aynı yaranın gözümde çıkmadığına şükrediyorum.


MUTLULUK

Tolstoy'a "nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
- Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek


NEYZENİN NEZAKETİ!
Mehmet Âkif, elini yıkadıktan sonra, Neyzen Tevfik’in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:
- Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.


UYKU KARDEŞLİĞİ

Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
- Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
- Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.



Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: duha - 19 Mayıs 2009, 01:48:53
İlk Ameliyat

Hasta kendisini ameliyat edecek doktora titirek sesle -Doktor bey demiş biliyor musunuz bu benim ilk ameliyatım Doktor: -Farketmez diye cevap vermiş . Zaten benimde ilk ameliyatım bu olacak!

Meslek Sırrı

Yargıç, hırsıza şöyle sorar: "Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?" Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar: "Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik ." der

Dünyalar Kadar

Babama sordum: -Babacım beni ne kadar seviyorsun? Babam cevap verdi; -Oğlum,seni dünyalar kadar seviyorum. -Peki dedim, babacığım dünyanın değeri ne kadardır? -Beş para etmez oğlum..!
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: setre - 01 Ağustos 2009, 21:59:46
Mansiyon ödülü

Hava Yollarında yemek servisi zamanı. Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu:
- Yemek ister misiniz efendim?
Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasına baktı:
- Seçeneklerim neler?
Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu:
- Evet veya hayır.

***

3 üncü lük ödülü

Bir alışveriş merkezindeyiz. Yaşlı bir hanım tavuk
reyonunda bir türlü
istediği kadar büyük bir tavuk bulamayınca, onu izleyen reyon görevlisine
söylendi:
- Bu tavukların daha büyük olmaları mümkün değil mi?
Görevli tonton teyzeye takılmadan edemedi:
- Mümkün değil teyze, onlar ölü.

***
2 nci lik ödülü

Kamyon sürücüsü 'dikkat, alçak köprü' ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı. Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi. Kurtarıcı işine başlarken polis desıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak söze girmiş olmak için sordu:
- Köprüye sıkıştınız, he?
Sürücü canı burnunda homurdandı:
- Yo, köprü taşıyordum, mazotum bitti.

***
1 inci lik ödülü

Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda
polis nihayet aşırı hız yapan bir aracı durdurdu. Sürücü camı açtı. Ruhsat ve ehliyetini uzattı. Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi.
- Sizi bütün gün bekledim.
Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim rahatlığıyla, iç
çekerek cevap verdi.
- Anlıyorum memur bey. Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de.
Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı ve adam cezadan kurtuldu.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: nirvana - 06 Ağustos 2009, 14:32:16
Kral ördek avında av uşakları çevredeki ördekleri kışkırtıp, kralın önüne getiriyorlar.
sonunda hazret önünden geçen bir ördeğe ateş ediyorheyecanla dalkovuğuna soruyor?
 nasıl vurdum mu? vurdum mu?
majesteleri zavallı ördeğin hayatını bağışlamak alicenaplığında bulundular
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: nirvana - 06 Ağustos 2009, 15:48:32
padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş bir gün yemekte
- şu patlıcan ne güzel sebzedir demiş; dalkavuğu hemen :
- haklısınız sultanım. bu patlıcan öyle lezzetlidir ki kırk çeşit yemeği olur, turşuşu olur,yemeye doyamazsınız  diye methiyeler  düzer.
bir kaç gün sonra yemekte yine patlıcan varmış . padişahda o gün tersinden kalkmış
-ne bu yahu yine patlıcan , yine patlıcan bari bir şeyede benzese diye kükremiş.
dalkavuk da ele almış:
- yaa evet sultanım zaten kara kuru bir şey tadı yok. kekremsi , yemeği yemek değil tatlısı tatlı, turşusu turşu,
padişah da :
- sanada bir şeyler oluyor daha iki gün önce patlıcanı öve öve bitiremedin ,bu günde yerin dibinebatırdın diye , dalkavuk hemen atıldı :
- aman sultanım ben sizin dalkavuğunuzum , patlıcanın değil.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: nirvana - 06 Ağustos 2009, 15:50:35
önemli mevkide bulunan devlet adamı dalkovuğun birine
- sıfır nedir?
diye sormuş. cevap tam beklenildiği gibi olmuş:
- sizin huzurunuzda  ben.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Hulûs-i kalb - 23 Eylül 2009, 18:25:00
Birgün sümbül-i sînâ hazretleri talebeleriyle dersteiken Hizir(a.s.) ordan geciyormus.
-Hizir (a.s.) geciyor demis.
Bütün talebeleri dersi birakip Hizir(a.s.)´i yakalamaya gitmisler.
Sadece Merkez efendi kalmis.
-Sümbül-i Sînâ hazretleri evladim sen neden gitmedin?diye sorunca.
-Efendim benim Hizirim da hazirim da sizsiniz demis...
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Hulûs-i kalb - 23 Eylül 2009, 18:37:04
CENNETİN YOLU
Hristiyan din adamlarından biri, Ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
-Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?


 ÇANAKKALE İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?

BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: Hulûs-i kalb - 23 Eylül 2009, 18:41:13
ANLADIĞININ İSPATI
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
-Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.

BİRBİRİNE BAĞLI
Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:
-Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Hâkim cevap vermiş:
-Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.

AKŞAM YEMEĞİ
Yahya Kemâl, dostlarından birine:
-Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
-Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
-İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.


 HZ. ADEMİN MİRASI
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!

DÜŞMANIN CANI
Şair Nefi bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:
-Merhaba canım! demiş.
Nefi durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
-Derhal çıkıyorum.

FİKİR YAKALAMAK
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim'e:
-Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
-Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: hakikatli - 07 Şubat 2010, 01:57:47
Şair fuzuli ile şair ruhi'nin beraber geçtiği sokağın köşesinde bir köpek yatıyur,Bunu gören ruhi;üstadım,bu köpeğin burda olması,yatması fuzulidir aslında!Fuzuli'nin cevabı hazırdır;mademki,onun burda yatması fuzuli,vur tekmeyi kıçına,çıksın ruhi.!
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ruy-ı zemin - 31 Mayıs 2010, 11:31:06

YEMESİ KOLAY OLSUN DİYE

Timur'un hesaplarıyla ilgilenen memur hesaplarda yanlışlık yaptığı anlaşılınca;Timur yanlışlık yapılan kağıtları önce memura yedirmiş daha sonra yerine Nasrettin hocayı getirmiş.Hoca göreve geldikten sonra hesapları yufkaların üzerine yapmaya başlamış.Bunu gören Timur şaşkınlıkla hocaya sormuş:
“Neden hesapları yufkaların ezerine yapıyorsun?”
Hoca,şöyle karşılık vermiş Timur’a;
“Neden olacak,yemesi kolay olsun diye....”


İMAM ŞAMİL

Tarihimizde “Kafkas kartalı” diye geçmiş bulunan  İmam Şamil  yüz binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran kahramandır.Üstat  Şeyh Celaleddin Efendinin dizi dibinde Tarik-ı Nakşibendiyyenin âb-ı hayat pınarından kana kana içmek suretiyle menaviyatın zirvesine yükselirken, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek başına ordulara  göğüs germek gibi bu dünyanın en büyük zevklerine de tatmaktan geri durmamıştır. Az bir kuvvetle uzun yıllar sürdürdüğü mücadelesini, esaretinden sonra aynı şekilde devam ettirmiştir. Ruslara esir düştüğünde;
Yemek esnasında, İmam Şamil’in iştahlı iştahlı yemek yediğini gören çar’ın:
“kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum” demesi üzerine etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas Kartalı:
 “Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz eti yemem haramdır.”


BEN KİMİM

Büyük bir zat, makamı yüksek olan amire karşı hürmet etmeyince, Amir;
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? der.
O büyük zat şu cevabı verir:
-Başı pislik(meni), sonu leş olan, ikisi arasında bir hamalsın!


ZİKİR

Nasrettin hoca kurnazlığıyla, aklıyla, hazır cevaplılığıyla tanınan bir simadır. Muhatabının sözünün altında kalmaz, ona en mükemmel cevap vermesiyle de meşhurdur. İşte size bir örnek:
 Nasrettin hoca bir iş işin şehre iner. İşi uzun sürdüğü için bir gün daha kalmak zorunda kalır. Geceyi geçirmek için, başka yerde kalacak bir mekan bulamadığı için, virane bir Han’da geceyi geçirmek üzere gider.
Sabah olunca Nasrettin hoca, han sahibinin yanına gider:
-“Yahu gece sabaha kadar yatamadım.”  der.Hancı;
-“Hayrola hoca efendi, niçin yatamadınız?” Nasrettin hoca;
-“Sabaha kadar duvarlar gıcırdadı, korktum ya... Ve sesten yatamadım.”
Hancı uyanık, şöyle cevap verir:
-“Yahu Hoca, sen bize canlı, cansız her şey Allah’ı  zikreder diye söylememiş miydin?”
Hoca:
-E evet!
Hancı:
-“İşte senin de bize bahsettiğin gibi, sabaha kadar duyduğun o gıcırdama sesleri duvarın Allah’ı zikretmesinin sesidir.” der.
Bu uyanık cevap üzerine Hoca şu cevabı verir:
-“Tamam ya işte, ben de zikirden coşup duvarın secdeye gitmesinden korktum”.


Öküz Ahmet Paşa

Osmanlı paşalarından, Öküz Ahmet paşa lakaplı bir paşa vardır. Bir gün bütün paşaların bulunduğu bir çadırda toplantıda bulunurken, çayırda otlayan münasebetsiz bir öküz, çadırın içerisine başını sokar;
            -“Mööö, möööö,” der.
Çadırda bulunan bütün paşalar bıyık altından gülmeye başlar. Paşaların kendine malum lakaptan güldüğünü fark edince, paşalara dönerek;
- Paşalar! Az önce içeri giren öküz ne dedi biliyor musunuz.? O öküz bana dedi ki;
-   “Yahu, hadi sen bizdensin...Peki bu Eşeklerin içinde ne işin var”


Cevaba bak 

Necip fazıl kısakürek, sakal bırakmaya karar verir ve bırakır. Sakallı halini görenler şaşırırlar. Hatta bazıları hakaret etmek bile ister. Fakat üstad bu. Hiç lafın altında kalır mı? Adama laik olduğu cevabı verir. Üstadın sakallı halini gören biri, üstada hakaret etmek için karşısına geçip sakallı halini kasderek;
-“Yahu Maymuna dönmüşsün!” der. 
Bu söz üzerine üstad adama haddini bildirir:
-“Öylemiii, peki o zaman arkamı döneyim!.."


"Üstüne etme!"

Başka bir gün, Necip Fazıl hoşlanmadığı birisiyle yemek yemek zorunda kalmış.Yemek için bir lokantaya gidip, normal bir masaya oturmuşlar. Garson siparişleri almak üzere masalarına gelip;
-Hoş geldiniz efendim, ne alırsınız, ne arzu etmiştiniz? diye sorar.
Necip Fazıl ile yemeğe gelen adam siparişini verir;
-Pilavın üstüne et!
Bunun üzerine garson Necip Fazıl dönerek siparişini sorar; Üstad da şöyle der;
-Benim, pilavın üstüne etme!

Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: zaman_1453 - 12 Eylül 2010, 00:41:13
   MEZARTAŞI YAZISI
    Behlül Dânâ'ya biri sorar:
    - Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım?
    Behlül Dânâ şu cevabı verir:
    - Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."
  
 HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR?
    - Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş:
    - Eğer otuz beşinde ölmezsen!..
 
 ÖLÜM NEDİR?

    Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
    - "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüz'ün cevabı şu olmuş:
    - Hayat hakkında ne biliyorsun   ki, sana ölümden bahsedeyim.
  
  ORUÇ NASIL ŞİŞMANLATIR?
    Hekimoğlu İsmail'e, "Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız?" dediklerinde:
    - Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum.
  
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: omur - 01 Ekim 2010, 03:25:43
Adam, kitapçı dükkanındaki bayan tezgahtarla dalga geçmek için sormuş: Hanımefendi 'Evin Reisi Erkektir' adlı kitap var mı..?
Tezgahtar bayan gülümseyerek "Malesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz.." :):)
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ıssızada - 03 Şubat 2012, 10:58:51
                                                       BRAVO..

Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugoya okuduktan sonra: -Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz? Victor Hugo: -Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu

SUSTURUCU TEDAVİ

Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akifi küçük düşürmeye çalışıp:
- Siz baytardınız, değil mi? Demiş.
Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu?

NE ALIRSINIZ?

Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
-Buyrun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
-Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım.

  SIR SAKLAMAK

 Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selameti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş.
Vezir, Yavuzdan cevap alacağı ümidiyle:
-Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
-Ben de bilirim.

CENNETİN YOLU

Hristiyan din adamlarından biri, Ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
-Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?

 ÇANAKKALE İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?

                    HASTANIN YEMEĞİ
Lokman Hekime:
-Hastamıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
-Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.

                    NEYZENİN NEZAKETİ!
Mehmet Âkif, elini yıkadıktan sonra, Neyzen Tevfik'in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:
-Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.

                      GÖNÜLSÜZ GÖNÜL
Abdülhak Hâmidin evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamide döner ve:
-Efendim, gönül kocamaz! der.
Hamid cevap verir:
-Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.

BİRBİRİNE BAĞLI
Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:
-Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Hâkim cevap vermiş:
-Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.

          AKŞAM YEMEĞİ
 Yahya Kemâl, dostlarından birine:
-Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
-Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
-İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.

HAKLI ÖLÜM Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
-Haksız yere öldürüyorsunuz, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat:
-Ne yani, demiş. Bir de haklı yere mi öldürseydim?

          HZ. ADEMİN MİRASI
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ıssızada - 03 Şubat 2012, 11:08:32
          DÜŞMANIN CANI
Şair Nefi bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:
-Merhaba canım! demiş.
Nefi durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
-Derhal çıkıyorum.

          FİKİR YAKALAMAK
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim'e:
-Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
-Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?

          UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
-Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
-Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ
Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.

ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizâde’nin Rusya’da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa’ya takılır:
- Paşa şu Girit’i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata

Girit’in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.
 

           BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- “Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?”
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

GÜNLÜK
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyor sunuz? diye sorduğunda,ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz….


          BİR HOCANIN SORUŞU BAŞKA OLUR
Osmanlı zamanında, Diyarbakır köylerinden bir delikanlıyı ailesi okusun adam olsun niyetiyle İstanbul’a tahsile yollamış. Delikanlı, o zamanki adı Mekteb-i Kuzat olan Hukuk fakültesine girmiş ve oradan mezun olmuş. Köyüne dönecek, tek vasıta var; at veya eşşek. Bir eşek satın alıp yola koyulmuş. Günlerce yol aldıktan sonra bir gün iyice yorulunca bir ağacın gölgesine sığınmış. Birkaç saat uykudan sonra bakmış ki, hayvanı yok.

Derken karşıdan bir çoban çıkagelmiş. Çobandan hayvanı soracak ama şu kadar tahsilden, terbiyeden sonra “hemşerim, eşeğimi şu ağaca bağlamıştım. Ben uyurken yularını çözüp kaçmış, onu gördün mü?” diye soramaz ya. Kendine yakışır bir dille başlamış derdini anlatmaya “şu karşıda görünen enacir(incir) ağacının zil-i kebirine(büyük gölgeliğine) kayd-u bent eylediğim (bağladığım) dabbe(hayvan), nevmim galebe edip hâbe erdikte(uykuya dalınca) cezmü bağın çözüp hâl-i firarı irtikap eylemiştir.(ipinden kurtulup kaçmıştır) Hangi bende azimet eylediğinin lütfen ihbarı.(hangi tarafa gittiğini lütfen bildiriniz)

Zavallı çoban hiçbir şey anlamamış, Arapça dua zannetmiş ve; “Hudeşte râzı be beyim. Duavi pür bâşa. Serinim bine figi”(Beyim Allah razı olsun. Duan çok iyidir. Başıma üfür) demiş.

NE İŞİN VAR?
Sultan 1. Ahmet devri sadrazamlarından Mehmet Paşa’ya ‘öküz’ lakabı verilmesi, babasının İstanbul’un Karagümrük semtinde nalbantlık yapmasından dolayıdır. 1614 yılında İran seferine çıkan Öküz Mehmet Paşa, ordusuyla Revan’a yaklaşınca geniş bir çölde karargâhını kurmuştur.

İran ordusuyla nasıl bir taktikle savaş yapılması için bütün savaş meclisini çadırına çağırmış. Herkes görüşünü söylerken tam o
sırada olacak iş ya bir öküz başını çadırın içine sokmuş. Herkes gülmeye başlamış. 

Mehmet Paşa:

- Niye gülüyorsunuz diye vezirlere sormuş.

- Hiç paşam bir şey yok. Özür dileriz demişler.

- Bu defa Mehmet Paşa: Bu Öküz demin ne dedi biliyor musunuz? diye sormuş.

-Hayır demişler.

Bunun üzerine paşa; “demin içeri giren öküz etrafa bir baktı, sonra bana şöyle dedi: “Yahu Mehmet Paşa! Sen bizim neslimizden çok asil bir varlıksın. Bu eşeklerin arasın da ne işin var.”


ŞEMSİ PAŞA’NIN NÜKTEDANLIĞI
Üsküdar’da Şemsi Paşa Camii’ne adını veren Şemsi Paşa, II. Selim dönemin de yaşamıştır. Dedelerinden Kızıl Ahmed İsfandiyaroğulları beyliğinin (Kastamonu) son beyidir.(Bu beyliğe Fatih Sultan Mehmet son vermiştir) 1580–1581 yıllarında ünlü mimar Mimar Sinan’a Şemsi Paşa Camii’ni yaptırmıştır.

Şemsi Paşa nüktedanlığıyla tanınır. İran elçisi Şahkulu Han bir defasında Osmanlı Merasim Bölüğünün şaşaalı giysilerini düğüne gelen insanların giyimlerine benzetir. Şemsi Paşa ise Yavuz’un Çaldıran’da İran şahı Şah İsmail’in hanımı Taçlı Hatun’u esir alıp İstanbul’a getirmesini kastederek ‘’Beli (evet) Çaldıran’dan gelin getiren bu askerdir’’ demiştir.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: ıssızada - 03 Şubat 2012, 11:35:33
Benjamin Franklin'e sormuşlar: Acaba ruh ölümsüz müdür? Cevabı ise: "Bugüne

kadar bu meseleyle meşgul olamadım, bundan sonra da olmayı lüzumsuz

buluyorum. Çünkü ihtiyarım, nasıl olsa pek yakında hiçbir zahmete gerek

kalmadan gerçeği öğreneceğim."

***

Abraham Lincoln ABD eski başkanıdır. Sima olarak da yakışıklı değildir.

Birgün politik bir tartışma koptuğunda muhalefetten biri: "Bu adam

ikiyüzlünün teki, inanmayın." demiş. Lincoln ise: "Ya ben ikiyüzlü olsam,

neden bu yüzü kullanayım ki?"

***

ABD başkanı George Wahsington'un sekreteri birgün işe geç kalır ve mazereti

şudur: "Efendim, saat geri kaldı, o nedenle geciktim." Washington'un cevabı

ise: "O halde ya sen kendine yeni bir saat almalısın, ya da ben yeni bir

sekreter!"

***

İngiltere eski başbakanı Winston Churchill doğum gününde genç bir fotoğrafçı:

"Umarım 100. doğum gününüzün de fotoğrafını çekebilirim." Churchill genci

şöyle bir süzmüş ve: "Niye mümkün olmasın delikanlı, bana oldukça zinde ve

sıhhatli görünüyorsun!"

***

Varlıklı bir adam çok içmiş ve tüm denizi içebileceğini iddia etmiştir; ve

kaybettiği takdirde de evini, arazisini kazananlara verecektir. Ertesi gün

uyandığında yaptığının ne kadar saçma olduğunu anlar, ama bir iddiaya

girmiştir bir kere. Yunanlı bir filozof ona bu konuda yardım eder. O gün

iddiaya girdiği kişilerle karşılaşır ve: "İddia hala geçerlidir, denizin

içeceğimi söylemiştim ancak bir sorun var. Ben sadece bu denizin suyunu

içerim diye bahse girdim, denize dökülen ırmakları ve çayları içmem söz

konusu değil. Irmak ve çayların yönünü değiştirirseniz denizi içerim."



AHMET MÜSADE ETMEZ
Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, demiş. Sormuşlar
- Hangi Ahmet
- Karaca Ahmet.

AK SAKALLI
Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar. "Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!" Komutan şu cevabı verir:
- Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?

FATİH NİYE ÜSTÜN
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.

GENÇ FATİH
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
-İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!

HERŞEYİNİ ALDIM AMA...
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun birgün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?

Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın herşeyini aldım. Ama üzerinde bir "efendilik" var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum

KARINCA
Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi'den şu beyitle fetva istemiş:
Dırahta ger ziyân etse karınca
Zararı var mıdır ânı kırınca
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca

Napolyon

Fransız imparatoru 3. Napolyon, bir gün opera salonuna girerken, Osmanlı sefiri Keçecizâde Fuat Paşa’nın ayağa kalkmadığını görür ve protokol nâzırı olan memura der ki:
“gidip sorun bakalım. yoksa kendisini Kanunî’nin elçisi mi zannediyor?”
bu suale Keçecizâde’nin cevabı şu şekilde olur:
"hâşâ!.. eğer ben Kanunî’nin sefiri olsa idim, sizin kralınız, benim olduğum yere, benden izin almadan girebilir miydi?"

Fuat Pasa, Batılı diplomatlarla görüsme yaptıgı bir sırada, bulundukları yerde açılıp kapanan kapı gıcırtı yapıyormus.
Batılı bir diplomat bu gıcırtıdan hareketle Osmanlı Devletinin yönetim yeri olan Bâb-ı Âli’yi (Yüce Kapı) kastederek:
— Kapı gıcırdıyor (imparatorluk sallanıyor), demis.
Fuat Pasa:
— Gres’e (Greece) (hem makine yagı hem de Yunanistan’ın Batı dillerindeki adı, bir anlamda yaglanmaya, bir anlamda
Eski Yunan kültür ve medeniyetine veya Yunanistan’ın yeniden bize baglanmasına) ihtiyacı var, diye cevap vermis!..


Fuat Pasa’nın da aralarında bulundugu Batılı diplomatlar:
— Zamanımızın en güçlü devleti hangisidir acaba, diye tartısıyorlarmıs.
Fuat Pasa tartısmaya müdahale ederek demis ki:
— Zamanımızın en güçlü devleti Osmanlı Devletidir. Çünkü üç yüz yıldır siz dısardan biz içerden yıkmak için çalıstıgımız halde hâlâ sapasaglam ayakta durmaktadır.
Başlık: Üç Papaz ve Hoca Merhum
Gönderen: Mücteba - 19 Şubat 2013, 17:02:40
Üç Papaz ve Hoca Merhum

Üç papaz, Akşehir'e hoca merhum ile tanışmaya ve bazı sorular sormaya geldiler. Bir meydan yerine toplanarak konuşacaklardı. Papazlar ve kalabalık halk topluluğu meydan yerini doldurmuştu.
 Papazlar sorularını sormaya başladılar.
 
Birinci papaz:
— Dünyanın ortası neresi? diye sordu.
 
Hoca eşeğin ön ayaklarının olduğu yeri gösterdi:
— İşte dünyanın ortası burasıdır, dedi.

Papaz itiraz etmek istedi:
— Ne biliyorsun orası olduğunu? diye sorunca,

Hoca Nasreddin:
— İnanmazsan ölçebilirsin, dedi.
 
Kendisinden gayet emindi. Acaba dünyanın yuvarlak olduğunu ta o zaman tahmin etmiş miydi? Çünkü dünya yuvarlak olduğuna göre her yer dünyanın ortası olabilir.
 
İkinci papaz sordu sorusunu:
— Gök yüzünde kaç tane yıldız var hoca efendi?.
 
Hoca cevap verdi:
— Eşeğin sırtında ne kadar kıl varsa o kadar da yıldız var.

Papaz itiraz etti:
— Olur mu canım nereden belli doğru söylediğin? deyince,

Hoca cevabı yapıştırdı:
— İnanmıyorsan sayabilirsin!...
 
O da verecek cevap bulamadı tabii.

Sıra geldi üçüncü papaza:
— Benim sakalımda ne kadar kıl var? dedi.
 
— Eşeğin kuyruğunda ne kadar varsa senin sakalında da o kadar kıl var.
 
Papaz yine itiraz etti:
— Ne malûm aynı olduğu? deyince,
 
Hoca gayet kestirme bir yol buldu:
— Alırız cımbızı elimize, bir eşeğin kuyruğundan, bir senin sakalından çekeriz. Evvelâ hangisi biterse belki de "o azdır. Eğer denk gelmezse ben dâvayı kaybetmiş sayılırım, dedi.
 
Papazın işine gelmedi sakalını yoldurmak:
— Haklısın hoca efendi! demek zorunda kaldı.
 
Bu konuşmalar papazların çok hoşuna gitmişti. Çünkü onlar beklemedikleri bir cevapla karşılaşmışlardı. Hocanın böyle zeki ve kestirme cevaplarına hayran kaldılar.
Başlık: Ynt: Hazır cevaplar
Gönderen: canergkts - 13 Ekim 2018, 18:34:41
HUZUR
Zeynel Âbidin Hazretleri abdest alırken sapsarı kesilirdi. Sebebini sorduklarında şu cevabı verdi.
- Kimin huzurunda durduğumu düşünürseniz, sebebini anlarsınız...