"İmam-ı Rabbani (k.s) Hazretleri buyuruyorlar ki: 'Bir sünneti geciktiren çok şey kaybeder.'
Bakın farzdan, vacipten hatta bir sünneti yapmamaktan bahsetmiyor bile. Bir sünneti geciktirmekten bahsediyor. ..."
Zaruretsiz bıyık bırakmayan üyelerimize duyurulur!
(http://i.imgur.com/XJrW8Sv.jpg) (http://www.sadakatforum.com/sakal-ve-biyigin-hukmu-ve-sekli-t9483.0.html;msg277341#msg277341)
100 sene evvel bu topraklarda bıyıksız bir tek racüle dahi rastlanmaz iken bugün gelinen nokta ortada...
Ehemmiyetine binaen sakal ve bıyık meselesi istifadelerinize sunulur.
Sakal ve bıyık meselesi mezhepler arası farklılık gösteren bir mevzu.
Kısa mı olmalı uzun mu olmalı, ne kadar kısaltılmalı, sakal bırakmak ya da bırakmamak ne ifade ediyor.
İşte islam fıkhının cevabı:
Hanefi’ler “Sakalı tıraş etmek haram olur; sakalın uzunluğunun bir kabzadan fazla olmaması sünnettir. Sakalın etrafını almakta beis yoktur.” dediler.
Şafii’ler ise “Sakalı kesmek ve kısaltmakta mübalağa yapmak mekruhtur.” dediler.
Maliki ve Hanbeli’ler de “Sakalı tıraş etmek haramdır.” dediler.[1]
Şafii’lere göre sakal bırakmak sünnettir.
Hanefi, Maliki ve Hanbeli’lere göre vaciptir. [2]
Erkeğin sakalını kesmesi haram olur.[3]
Sakalı tıraş etmek sünnetin hilafınadır. Şayet emir vücüp için olursa, ki mutlak zikredildiğinde akla ilk gelende budur. Hak olan sakalı tıraş etmek haram kılınmıştır.[4]
Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei ve diğer hadis kitaplarında bıyığı kısaltmanın sünnet olduğu beyan edilmektedir. Dört mezhebe göre bıyığı kısaltmak sünnettir.[5] Şirat-ül İslâm isimli kitapta “Bıyıkları kısaltmak sünnet-i ratibe’dendir. Yani müekked sünnettir.” denilmiştir.[6] Sahabe’nin bıyıklarını tıraş ettiklerini bildiren bir haber mevcut değildir. Ancak ona yakın derecede kısaltmış oldukları Sahabe’den nakledilmiştir. Müğire bin Şube[7] diyor ki “Rasûlullah (s.a.v.) bıyıklarımın uzadığını gördü ve misvakın üzerinde kalan kısmını kes.” buyurdu. Bıyıkları yanlara doğru uzatmakta beis yoktur. Hz. Ömer (r.a.) ve diğerleri bıyıklarını yanlara doğru uzatırlardı. Çünkü onlar ağzı örtmez, yemek bulaşağı onlara takılmaz. Bazı alimler bıyık kesmeyi (tahrimen)[8] mekruh ve bidat saymışlardır.[9] Bıyıklar üst dudağın üst tarafıyla müsavi olacak şekilde (yani üst dudağın kırmızı yeri görülecek şekilde) kısaltılır. Kaş gibi olur. Bıyıkları tıraş etmek varid olmadı. Bazı ulema bunu mekruh ve bidat gördü.[10] Dar-ı harpte düşmana heybetli görünmek için bıyığını uzatmak menduptur.[11]
Hülasa bıyıkları kısaltmak sünnet olup tamamen kesmek tahrimen mekruh ve bidattır.
Not 1-) Bıyık hakkındaki bu hüküm sakalı olan kişi hakkındadır. Hem sakalını ve hem de bıyığını temelli tıraş eden kişi için bu hüküm daha da ağır olacağı açıktır.
Not 2-) Eğer bıyığını kesen kişi çağdaş görünmek ve benzemesi gerekenlere benzememek gibi bir düşünce ile bıyığını keserse yani “Kim kendini kimlere benzetirse o onlardandır.” Hadis-i Şerif'i mucibince küfrüne bile sebep olabilir.
“Sual: Sofiler (dervişler) bıyıkları dibinden kırkmak sünnettir deyu itikad eyleseler (inansalar) şer’an mezburlara (adı geçenlere) nesne lazım olur mu? (bir şey lazım olur mu?)
El-Cevab: İfrattan ictinab etmek (kaçınmak) lazımdır. Mesnun olan (sünnet olan) kaş miktarı kalınca almaktır. Ol dahi gazilerden gayrıyadır. Gaziler uzatmak menduptur; adüvve (düşmana) heybetli görünmek içün” [12]
Dipnotlar:
[1] Elfıkhalelmezahgibilerbea C.2 S. 44 - 45
[2] Fetvalar - Halil Gönenç C.2 S.271 İanetüttalibîn, Elmenhel-ülazbilmevrud ve Mezahibilerbea’dan naklen
[3] Dürrülmuhtar C.6 S.407
[4] Berika C.5 S.196
[5] Elfıkalelmezahibilerbea
[6] Şirat-ül İslâm Tercümesi S.280
[7] Hudeybiye’de bulunmuş Safaki kabilesine mensup bir Sahabi olup bir kaç kere Küfe valiliği yapmıştır.
[8] (Tahrimen) ile kayıtladık çünkü İmâm-ı Muhammed indinde bidat tahrimen mekruh demektir. (Dürrülmuhtar – Reddülmuhtar C.6 S.337)
[9] İhyâu’ulumid-din C.1 S.104
[10] Tahtavi S.43 Haniye ve Tahavi’den naklen
[11] Dürer C.1 S.323
[12] Ebussud, Fetava , Süleymaniye kütp. Şehit Ali Paşa 1028, vrk. 276/b
Mevzuu ile alakalı Diğer Soru ve Fetvalar
Soru: Bazı eserlerde sakalı kesmenin haram olduğu yazılıyor. Siz ne dersiniz?
Cevap: Sakal bırakmak sünnettir. Hiç sakal bırakmamış bir kimsenin tıraş olması bu sünneti ihmal olmaktadır. Bunun hükmü de kerahatle ifade edilir. Şayet sakalı bırakır da sonra keser ise, bu kerahet, katmerleşerek haram olur. Çünkü sünneti hor görme anlamı taşımaktadır. Yoksa mutlak manada sakalı tıraş haram olsa, bırakmasının da farz veya vacib olması gerekir. Hükme medhar olacak noktayı iyi tesbit etmek gerekir.
Kaynak: Fetvalar - Mehmet Emre
Soru: Sakal bırakmak isteyen bir kimse, karısını ikna edemiyor. Bu halde bıraksa ailesiyle arasında huzursuzluk meydana gelecek. "Karım razı olmasa da ben sakal bırakırım" diyerek ailesiyle huzursuz olması caiz midir?
Cevap: Sakal bırakmak, kadının müsaadesine dayanmamaktadır. Şayet böyle bir şey olsaydı, yüzde kaç Müslüman sakal bırakabilirdi? Bir erkek, karısına, yüzünün derisini değil, kalbinin içerisini sevdirmelidir. Buna muvaffak olabilirse, kadın ne sakala karışır ne de dini bir hususa engel olmaya kalkışır. Eğer o kadın Müslüman ise, hangi hakla Peygamberin Sünnetine engel olmaktadır?
Kaynak: Fetvalar - Mehmet Emre
Sakal, âdete ait sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi. Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi’nin rivayet ettiği (Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet olduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak bid’attir. Böyle bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül muhtar)
İmam-ı Birgivi, Muhammed Hadimi ve Abdulgani Nablüsi hazretleri, fitneyi, (Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) diye tarif ediyorlar.
Fitneye sebep olmak haramdır. Sakal bırakmak sünnettir. Harama sebep olmak haramdır. Haram işlememek için sünnet elbette terk edilir. Çünkü dinimizin emri böyledir. Vatani vazife için askere giderken bir çok sebep yüzünden saç ve sakal kesme zorunluluğu vardır. Kesmeyen ne olur? Ceza görür, bir zarara uğrar.
Askerde, er, subay veya memur olarak görev yapsa oranın tüzüğüne uymadığı için elbette cezalandırılır. En az işinden ayrılır ki bu da bir zarardır. Yukarıdaki tarifte, zarara uğramanın da fitne olduğu bildiriliyor. Fitneye sebep olmamak için sünneti terk etmek sadece caiz olmakla kalmaz. Vacib, hatta farz olur.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.)'in "Bıyığınızı kesin, sakalınızı ise uzatın" sözleri üzerinde açıklamalarda bulunan âlimlerimiz, şöyle ifade etmişlerdir: Bıyık, üst dudak altı görünecek kadar kısaltılmalı, sakalın ise avuçtan artan kısmı kesilmelidir. Fazla uzatmayı ahmaklık işareti sayanlar olmuştur.
Sakal, Resûl-i Ekrem Efendimizin hafife alınamaz aziz bir sünnetidir; hakkında ileri geri konuşulamaz.
Bu sebeple, sakalı çirkin görünüşten korumak, sevimli hal de muhafaza etmek gerekir Bakanların çirkin göreceği şekilde kaba saba tutmak, güzel olmayan bir görünüşe terketmek, sünnetle hürmet değildir
Bu bakımdan, sakalın etrafından alınabilir. görünüş güzelliği sağlanarak bakanların güzel görecekleri duruma getirilebilir. Zira sakal, erkeğin zinetidir; sünnet dahilinde kendisine yakıştığı gibi düzenleyebilir. Ayrıca, bir takım meşrû mâzeretleri dolayısıyle sakal bırakmayan Müslümanlar da, neden bu sünneti işlemiyorsun diye itham edilmez.
Sakal ve bıyık üzerine söylenmiş güzel sözlerimiz de vardır. Bunlardan biri, "Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" tâbiridir Bu söze mukabil zamanımız yazarlarından biri, "Bu zamanda tükür tükürebildiğin kadar; zira ne aşağıda sakal, ne de yukarda bıyık var" diyor.
(Fazilet Takvimi)
Eskiden erkeğin yüzünde bıyığın da sakalın da ehemmiyeti büyüktü. Sakal yaşa başa göre bırakılırdı. Sakalı ağarmayan şeyhülislam olamazdı. İlmiye sınıfına sakal kesmek yasaktı. Sakalsız yalnızca 2 padişah vardı. Yavuz Sultan Selim han ile Sultan Mehmed Vahidüddin Han.
Şehzadeler padişah olana kadar sakal bırakamazlardı. Tahta geçince son bir sakal traşı olurlar ve bunu merasimle Bab-ı Âli’ye gönderirlerdi.
(Tarihi Hakikatler-1, Çamlıca Basım-Yayın)
Beyaz Sakal ve Hesap!
Halilü’r-Rahman’ın sakalına ilk ak düştü. Hazret-i İbrahim (a.s), hayrette. Çünkü, bu diyarda, şimdiye kadar saçı, sakalı ağaran, görülmüş değildir.
Halilü’r-Rahman:
"Yâ Rabbî, Halîline bu neden?"
Cenab-ı Hak:
"Yâ İbrahim, bu; vakârdır. Vakâr-ı İslâmdır, izzettir, aklın kemalidir, sükûndur. Celâlime yemin ederim ki, benim vahdâniyyetimi ikrar eden, bana ibadet ederek bu vakâra mazhar olan kullarımı, kıyâmet gününde hesaba çekmekten, ben hicap ederim."
Hazret-i İbrahim yalvarıyor:
“Allah’ım, benim vakârımı ve hilmimi ziyâde eyle”
Ertesi sabah, uykudan kalktığı zaman, ne görse beğenirsiniz?
Sakalı; kar topu halini almıştır.
(Hazreti İbrahim - Fazilet Neşriyat)