Gönderen Konu: İnsan ve sistem  (Okunma sayısı 3204 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
İnsan ve sistem
« : 10 Nisan 2011, 06:25:56 »

Zamanın içine yeni başarılar inşa edememiş milletler, geçmiş başarılarla avunur!
Bu yüzden Osmanlı’nın sürekli başarılarını konuşuyoruz...
Zaferlerini ballandıra ballandıra anlatıyoruz...

Avunup duruyoruz anlayacağınız, övünmekten fırsat bulup ders bile alamıyoruz!

Pek tabii Osmanlı’yı öğrenmemiz, hatta çözmemiz, derinlemesine keşfetmemiz lâzım. Bu geleceğimiz açısından önemlidir...
Ne var ki, zaferlere kilitlendiğimiz için, Osmanlı’nın asıl başarısını ıskalıyoruz.
Osmanlı’nın asıl başarısı “insan modeli”dir...

O model sayesinde bir taraftan zafer üstüne zafer kazanırken, diğer taraftan vatan sathını “mektep” yapmış, çil çil kubbelerle donattığı coğrafyasını, ayrıca “ebedi âbideler”le de süslemiş, devletini “şefkat ve hamiyet devletine” döndürmüştür.
Yani Osmanlı sadece savaşta değil, sanatta ve tüm hayatta başarılıdır.

Öyle olmasaydı o kadar uzun soluklu olamaz, Cengiz, Timur, Hülâgü İmparatorlukları gibi, kısa sürede hâk ile yeksan olurdu.
Osmanlı, uzun soluğunu “doğru” yetiştirdiği “insan”lara borçludur.

Bu insanların kimisi savaşçıdır, kimisi siyasetçidir, kimisi hukukçudur, kimisi mimar-mühendistir, kimisi sanatçıdır (hattat, ebrucu, müzisyen, müzehhip, muharrir, sedefkâr), kimisi tüccardır, vs...

Doğru siyasetçi yetiştirirseniz, devletinizin geleceğinden emin olursunuz...

Doğru hukukçu yetiştirirseniz, halkın tersine gitmez (“hayır” oylarını arttırmak için PKK ile işbirliği yapmaktan söz etmez)...

Doğru mimar-mühendis yetiştirirseniz, inşa ettiği evlerde huzur içinde oturursunuz (17 Ağustos depremi gibi depremlerde eviniz başınıza çökmez)...

Doğru tüccar yetiştirirseniz, ticarete hile katmaz, kendi halkını soymaya kalkmaz (“ülke menfaatlerine aykırı olsa da, IMF’den milyonlar alıp bize verin” demez meselâ)...

Doğru paşa, darbe plânları yapmaz!..

Doğru doktor, özensiz teşhislerle insanların ölümüne sebep olmaz!..

Doğru avukat, müvekkilini satmaz!..

Doğru yönetmen, iğrenç tecavüz sahneleriyle “cinsel sapma”lar içeren diziler çekmez!..

Doğru televizyoncu, halkın temiz duygularını ve tertemiz inançlarını incitme pahasına bunları ekrana sürmez!..

Doğru sinemacı, yaşadığı toplumun temel değerlerini hiçe saymaz!..

Doğru benzinci, akaryakıta su katmaz!..

Doğru şoför, yolcusundan haksız ücret almaz!..

Doğru bankacı müşterisine kazık atmaz!..

Listeyi uzatabilirsiniz. Sonuçta varacağınız nokta, “doğru insan” yetiştirmenin ne kadar önemli olduğu noktasıdır.

“İnsan ithalatı” yapılamayacağına göre, bu görev öncelikle ailelerin görevidir. Aileler “doğru insan” yetiştirmekle yükümlüdürler.

Osmanlı ailesi bunu başardı. Bunu başardığı ölçüde de dünyası cennete dönüştü...

Cumhuriyet ailesi ise maalesef başaramadı: Dünyamız cehennem gibi!

Terör, darbe, rüşvet, vurgun, uyuşturucu iç içe!

Çünkü modellerimiz farklı: Osmanlı “Peygamber modeli”ne göre yaşıyor, sistem buna uygun biçimde kurumlaşıyordu...

Biz “Batı modeli”ne göre yaşıyoruz. Tabii sistem de buna göre oluştuğu için, ruhumuzu kemiriyor. Bu sistem çocuklarımızı düşmanımız yaptı! Yaşlılar evden kovuluyor.

Geçmişin reddi, geleceği etkiler: Çocuklarımızla bir türlü barışamıyoruz. Evler savaş alanı gibi; yürekler yanıyor!

Ergenekoncuların, Balyozcuların, Kafesçilerin ve envai çeşit uygunsuzların gökten zembille mi indiğini sanıyorsunuz?

Hepsini biz yetiştirdik: Aile ocağımızda, okullarımızda ve sokaklarımızda!..

Yavuz Bahadıroğlu


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: İnsan ve sistem
« Yanıtla #1 : 11 Ağustos 2014, 23:28:57 »
Sınıflara “akıllı tahta” koyduk… Öğrencilere akıllı tabletler dağıttık… Bunun çok ötesine geçip, diyelim ki, okullarımızın duvarlarını, döşemelerini, tavanlarını, kapılarını da “akıllı” yapsak, öğrenciye “öğrenme” arzusu, öğretmene “öğretme” azmi veremedikten sonra, hiçbir işe yaramaz!

Binaenaleyh önce milli eğitim camiasının akıllanması gerekiyor…

Hükümetin “insan yetiştirmek” gibi ulvi bir amacı olmalı…

Milli Eğitim Bakanı’nın aynı istikamette idealleri olmalı…

Okul idarecilerinin gayesi, öğretmenlerin hedefi olmalı.

İnkâr etmiyorum: Hükümetimizin niyeti halis, milli eğitime de önemli yatırımlar yaptı. İlk defa bu iktidar döneminde eğitim bütçesi, savunma bütçesini geçti…

Babacan bakanımızın hedefleri var, çabalarına da şahidiz.

Belli ki yetmiyor: Belki camia hantal, belki derece hesabı yapan memurlar çoğunlukta, belki emeklilik için gün sayan yöneticiler sisteme hâkim…

Bilmiyorum, ama çocukluğumun “muallim” figürünü mumla arıyorum.

“Akıllı” tahtamız yoktu, “akıllı” tabletimiz yoktu, lakin “akıllı” öğretmenlerimiz vardı. Sadece ders saatlerinde değil, ders dışı zamanlarda da “muallim” olduklarını unutmazlar, daima ölçülü davranırlardı.

Bize de öncelikle “doğru ve ölçülü insan” olmayı öğretirlerdi.

Sanırım ölçü kaçtı… Yeniden derlenip toparlanmak için eski “ilke”leri tekrar gözden geçirmek lâzım… İşte o ilkeler:

• İyi huylu, güzel ahlâklı ve herkes için sevgi dolu olmak;

• Kini, hasedi, düşmanlığı ve dedikoduyu hayatından çıkarmak;

• Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, gözü, gönlü ve kalbi tok olmak;

• Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli, dürüst ve kerem sahibi olmak;

• Büyüklere sevgi ve saygı göstermek;

• Başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek; hataları yüze vurmamak;

• Tatlı dilli, güler yüzlü, samimi ve güvenilir olmak;

• Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek;

• Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek ve yapılan iyiliği asla başa kakmamak;

• İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak;

• Daima iyi komşu olmak, cahil komşuların verdiği sıkıntıya katlanmak;

• İnsanlar arasında din, dil, mezhep, ırk, renk farkı gözetmemek;

• Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak;

• Fakirlerle dost olmaktan, onlarla oturup kalkmaktan çekinmemek;

• Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak, insanları Allah için sevmek;

• Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak;

• Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek;

• Açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uymak;

• Kötü söz ve hareketlerden sakınmak, hakka riayetle haksızlığı önlemek;

• Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek;

• Belâ ve musibetlere karşı sabretmek;

• İnanç ve ibadetlerinde samimi olmak ve fani dünyada kalacak şeylerle övünmemek;

• Yapılan iyilik ve hayırda Allah’ın rızasından başka amaç gözetmemek;

• Âlimlerle dost olup onlara danışmak ve sır saklamak;

• Her zaman ve her yerde yalnız Allah’a güvenmek, doğru örf, âdet ve törelere uymak;

• Aza kanaat, çoğa şükür ederek dağıtmak;

• Feragat ve fedakârlığı daima kendi nefsinden yapmak;

Adına “Osmanlı Devleti” dediğimiz “ebedi âbide”yi inşa eden “Yürek Adam”lar, bu ilkelerle yetiştirilmiştir. Dualaşalım.
Yvuz Bahadıroğlu
« Son Düzenleme: 11 Ağustos 2014, 23:31:16 Gönderen: mazhar »