Gönderen Konu: İnsanın en büyük düşmanı...  (Okunma sayısı 2915 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
İnsanın en büyük düşmanı...
« : 15 Haziran 2013, 04:11:52 »

İnsanın en büyük düşmanı, kendisiyle iç içe bulunduğu nefsidir. Zaten şeytanı azdıran, saptıran ve isyan ettiren de onun "ben"iydi. Su, geminin içine girerse onu batırır. Altında bulunursa, onu yüzdürür.

Nefis, insanı dünyadaki geçici varlıklara, gösterişe, maddeye ve tutkulara meylettiren, bundan dolayı her daim iradenin kontrolünde olması gerekli olan bir iç eğilimdir.

Nefis bizde, bizim içimizde, bize ait, bizim en bilinmeyen yanımızdır. Veya bizim tanımadığımız kendimizdir. O, insanın terakkisinin zembereği olan, gelişebilmek, yükselebilmek için onunla mücadele etmek zorunda kaldığı, olumlu veya olumsuz, faydalı veya zararlı bütün arzu ve isteklerinin membaı olan bir sistem anlamına geldiği gibi bizzat insanın kendisi yerine de kullanılmaktadır.

Fakat biz, onu genellikle bütün kötü istek ve arzuların kaynağı olan bir özelliğimiz olarak biliriz. Bu bakımdan nefis kavramının hatırlattığı ilk mefhum mücadeledir. Bizim mücadeleye mecbur oluşumuz, diğer bütün varlıklardan ayrıldığımız temel özelliklerimizden birisidir. Şöyle ki:

İnsanla diğer canlı varlıklar mukayese edildiğinde, mahiyet farkımızdan kaynaklanan bu mecburiyetin sebebi anlaşılır. Mesela hayvanlarda nefis vardır, fakat akıl ve irade yoktur. Akıl ve irade olmadığı için nefislerini kontrol altına almaları gibi bir sorumlulukları mevcut değildir. Meleklerde akıl vardır, fakat nefis yoktur. Bunun için onların da terakki veya tedennileri söz konusu değildir.

Nefsin mahiyeti nedir?

Sadece insanlar ile cin ve şeytan taifesine hem nefis hem de akıl ve irade verilmiş. Her ne kadar şeytan gururu, kibri, benlik ve enaniyeti, insanoğluna duyduğu kini sebebiyle aklını, iradesini kullanmıyor olsa da isteseydi bunları o da kullanabilir, Allah'a asi olmazdı. Hatta isyan ettikten sonra bile tekrar tövbe edebilir, Hazreti Âdem ve Hazreti Havva örneğinde olduğu gibi bir pişmanlık ortaya koyabilirdi.

"Nefis nedir, mahiyeti nasıldır" meselesine gelince; İmam Gazâlî Hazretleri, temsil yoluyla onu müşahhas bir varlık gibi düşünerek şöyle anlatır:

"Nefse bir kalıp düşünülse şu şekilde olur: Başı kibir, gözü ucb, ağzı hased, dili yalan ve gıybet, ruhu küfürdür. Nefsin aklı, fehmi yoktur. Bu nefsin bir parçası gözde hıyanetle nazar eder, bir cüz'ü kulakta rıza-i ilahiye muhalif şeyler dinler, bir cüz'ü lisanda gıybet, bühtan ve kizb ile tekellüm eyler. Bir cüz'ü bedendedir, ondan şehvet doğar, bir cüz'ü de kalptedir, gaflet doğurur. Velhasıl insan vücudundaki kılda nefsin hissesi vardır..." (İmam Gazâlî, İhyâ-u Ulûmu'd-dîn, 1/1- 26)

Nefsinin esiri olma!

Mevlânâ Hazretleri ise çok masumâne isteklerle geldiği, suret-i haktan göründüğü yer ve durumlarda bile kesinlikle nefse itimat etmememiz gerektiğini şöyle hatırlatır:

"Nefsin sağ elinde tespih ile Kur'ân vardır ama yeninde ise hançer ve kılıç saklıdır. Nefsin mushafına ve onun riyakârlığına itimat etme. Kendini onunla sırdaş ve arkadaş eyleme. Nefis, seni abdest aldırmak için havuz tarafına götürür de havuzun dibine batırır. Akıl, nuranî ve iyilik talibi iken, neden zulmanî nefs ona galip geliyor? Çünkü senin aklın bedende gariptir, nefis ise kendi evindedir. Köpekler de kendi kapılarında korkunç birer aslan kesilirler." (Tâhir'ül Mevlevî, Mesnevî Şerhi, 10/667)

Bütün bunlardan anlaşılması gereken, onun şerrinden emin olmanın yolu, hiçbir zaman ve hiçbir durumda güvenilmemesi ve sürekli kontrol altında tutulması, tabiatının değişmeyeceğinin bilinmesi, ona göre tedbir alınması ve dikkatli olunmasıdır.

Sözün Özü

1. Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir.

2. Nefsinin şerrinden Cenab-ı Hakk'a sığınmayan kimseyi, nefsi mağlup eder.

3. Nefis haramlarda aceleci, hayırlarda ertelemecidir.

Ali Demirel