Gönderen Konu: İnsanların sağlıklı yaşam anlayışları  (Okunma sayısı 4157 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İnsanların sağlıklı yaşam anlayışları
« : 25 Mayıs 2011, 00:34:21 »

İnsanların sağlıklı yaşam anlayışları

19 ülkeden 13 bin 155 kişi ile ''Sağlıklı Yaşam'' üzerine görüşüldü, araştırmaya katılanların % 29'u fast food fanatiği çıktı. İşte araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlar...
 
Pazar araştırma şirketi Synovate'in yaptığı araştırmada Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Çin, Kolombiya, Danimarka, Mısır, Hindistan, Endonezya, Kore, Hollanda, Rusya, Romanya, Suudi Arabistan, Singapur, Türkiye, ABD ve İngiltere'de yaşayanların, sağlık ve kilo durumlarını kontrol edip etmediklerinin yanı sıra beslenmeleri ve alışkanlıkları incelendi.     
 
Ortalama sonuçlara bakıldığında, katılımcıların yüzde 5'inin (yüzde 6 kadın, yüzde 5 erkek) her gün, yüzde 15'inin haftada bir kez tartıldığı görülürken, kilo konusunda en hassas olanlar, her gün tartılan Amerikalılar oldu.     
 
EN ÇOK TARTILAN ÜLKE KORE

Haftada bir tartılan ülkeler arasında en yüksek oranlara yüzde 28 ile Kore, yüzde 26 ile Arjantin ve yüzde 25 ile Brezilya sahip.     
   
Ülkelerin ortalama sonuçları, katılımcıların yüzde 36'sının akıllarına geldiğinde tartıldığını gösterdi. Bu oran, Türkiye için yüzde 48 olurken, Türkiye'yi yüzde 45 ile Endonezya, Çin ve yüzde 43 ile Arjantin takip etti.     
 
Katılımcıların yüzde 22'si hiç tartılmadığını ifade etti. Hindistan, tartılmayan ülkeler arasında yüzde 40 ile başı çekerken, Şili yüzde 39, Endonezya ve Romanya yüzde 38 oranıyla Hindistan'ın arkasından geldi.
         
ENDONEZYA DİYET KONUSUNDA ÇABA SARFETMİYOR

Bugüne kadar kilo vermek için önlem almayan veya halihazırda özel bir çaba sarf etmeyenlerin oranı yüzde 40 iken, Endonezya, yüzde 66 ile bu alanda en yüksek orana sahip oldu.     
 
Diğer ülkelere bakıldığında, kilo vermek veya kiloyu kontrol altında tutmak amacıyla başvurulan yöntemlerin arasında ilk 3 sırasında yüzde 32 oranıyla ''düşük yağlı ürünler tüketmek'', yüzde 16 oranıyla ''düşük karbonhidratlı ürünler tüketmek'' ve ''spor salonuna üye olmak'' geldi.     
 
Farklı isimlerle anılan çeşitli diyetlerin veya diyet yöntemlerinin pek rağbet görmediğini, ülkeler genelinde sadece yüzde 6'lık kesimin bunları uyguladığı ortaya çıktı. Bu tarz diyetleri uygulayanların başında, dünya ortalamasının çok üzerinde, yüzde 23'lük oran ile Çinliler geldi. Türkiye'de bu oran yüzde 2'de kaldı.     
 
ARJANTİNLİLER AZ YAĞ TÜKETİYOR

Düşük yağlı ürün tüketiminde en büyük çabayı yüzde 64'lük oran ile Arjantinlilerin gösterdiği ortaya çıktı. Arjantinlileri yüzde 53 ile Danimarkalılar izledi.     
 
Katılımcıların yüzde 61'i, önlem olarak restorana gittiklerinde daha ufak porsiyonlarda sipariş verdiklerini veya yemeklerini bir başkası ile paylaştığını belirtirken, yüzde 52'lik kesim jimnastik salonuna gitmeyi tercih ettiğini söyledi.
         
AMERİKALILAR MUTSUZKEN ABUR CUBURA SALDIRIYOR

Katılımcıların yüzde 26'sı, moralleri bozuk olduğunda abur cubur yediklerini itiraf ederken, en yüksek oran yüzde 47 ile ABD'de çıktı. Amerikalıları yüzde 41 ile Kanadalılar, yüzde 40 ile İngilizler izlerken, Türkiye için bu oran yüzde 36 oldu.     
 
Yaşamın kendi isteklerine engel olmak için çok kısa olduğunu düşünenlerin oranı 39'u oldu. Yüzde 55 ile Romanya ve Singapur'da en yüksek orana sahipken, Kore yüzde 49 ve Arjantin yüzde 47 ile bu iki ülkeyi izledi.     
 
Türkiye'de ise her dört kişiden biri, özellikle erkekler, sağlıksız bile olsa hayatın istenen şeylerden kendini kısıtlamayacak kadar kısa olduğu görüşünde.     
 
Öte yandan, sağlıklı beslendiklerinde kendilerini daha iyi hissettiklerini düşünlerin oranı yüzde 84 seviyesinde yer aldı. Bu konuda Kolombiyalılar başı çekerken, Mısırlılar ve Endonezyalılar onları takip etti. Türkiye'den ''sağlıklı yiyecekler kendimi bana daha iyi hissettiriyor'' diyenlerin oranı yüzde 89 oldu.
         
TÜRKİYE'DE KADINLAR, SAĞLIKLI BESLENME KONUSUNDA DAHA FAZLA ÇABA HARCIYOR

Katılımcılarının yüzde 29'u fast food yemeyi vazgeçemeyecek kadar çok sevdiklerini belirtirken, bu yılki araştırmanın ''fast food fanatikleri'' yüzde 58 oranıyla Suudi Arabistanlılar çıktı. Amerika yüzde 49, Brezilya yüzde 44 ve İngiltere yüzde 42 ile fast food seven ülkeler sıralamasında önde yer aldı.     
 
Fast food'un tadını vazgeçemeyecek kadar çok sevenlerin oranı Türkiye için yüzde 21 olurken, bu oran erkekler arasında yüzde 27, kadınlar arasında yüzde 15 oldu.     
 
Tam tersine, tükettiği yiyeceklere dikkat eden ve sağlıklı olmak için çaba gösterenlerin oranı ülkeler ortalamasında yüzde 69 iken, Türkiye'de bu oran yüzde 79 oldu.     
 
Türkiye'deki katılımcılar arasında özellikle kadınların, yüzde 87 oranıyla, sağlıklı beslenme konusunda daha fazla çaba sarf ettiği dikkat çekerken, erkekler, yüzde 71 oranıyla, kadınlara kıyasla istediği zaman istediği şeyi yeme konusunda kendini daha özgür hissettiği görüldü.
       
KİLO ALMA KONUSUNDA SUÇLU BULUNANLAR

Kilo alma konusunda, ''en çok suçlu bulunan şeyler'', yüzde 17 ''düzensiz saatlerde sağlıksız yemek yeme alışkanlığı'', yüzde 17 ''sağlıksız yemek seçenekleri'', yüzde 16 ''yeteri kadar egzersiz yapmamak'', yüzde 11 ''kendini kontrol edememek'', yüzde 10 ''ailesel genler'', yüzde 10 ''fast-food'' olarak sıralandı.     
 
Türkiye'de obezitenin en önemli nedeni olarak fast-food tüketimi, sağlıksız yemek seçenekleri ve düzensiz saatlerde yemek yemek gibi yanlış beslenme alışkanlıkları gösterildi.     
 
Katılımcıların yüzde 75'i gıda şirketlerinin sağlıklı yiyecek seçenekleri konusunda sorumluluk sahibi davrandığını belirtirken, bu oran en yüksek yüzde 90 oranıyla Çin'de çıktı. Çinlileri, yüzde 87 ile Şili ve yüzde 85 ile Singapur izledi. Türkiye'deki katılımcıların yüzde 45'i gıda şirketlerinin sağlıklı yiyecek opsiyonları konusunda sorumlu davranmadığını düşündüğünü söyledi.     
 
ÇOCUKLUKTA OBEZİTE

Katılımcıların yüzde 32'si çocukları için obezite konusunda endişe taşıdığını belirtirken, en çok endişelenenlerin başında yüzde 82 oranıyla Brezilya geldi.     
 
Danimarkalı katılımcıların yüzde 83'ü, İngiliz katılımcıların yüzde 81'i ve Amerikalı katılımcıların yüzde 80'i evlerinde çocukların obezite sorununa dair hiçbir endişe taşımadığını belirtti.     
 
Çocukların obezite sorununa ilişkin, ülkesi adına endişe duyanların oranı yüzde 58 oldu. Şili, endişe edenler arasında yüzde 95 oranıyla başı çekerken, Brezilya yüzde 90, Mısır yüzde 80 ile Şili'nin arkasından geldi. Türkiye'de ise bu oran 71 oldu.     
 
Katılımcıların yüzde 61'i gıda şirketlerinin çocukların obezite ile ilgili yaşadığı yada yaşayabilecekleri sorunların önlenmesinde yardımcı olacağını düşündüğünü etti. Kolombiyalılar ise yüzde 88 oranıyla bu görüşün en yoğun olduğu ülke oldu. Kolombiya'yı yüzde 84 ile Şili ve yüzde 73 ile İngiltere izledi.     
 
Türkiye'deki katılımcılar, gıda şirketlerinin çocukların obezite ile ilgili yaşadığı ya da yaşayabilecekleri sorunların önlenmesinde yardımcı olabileceği konusunda ikiye ayrıldı. Yüzde 53'ü ''yardımcı olabilir'' dedi.
 
Ntvmsnbc

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Obez Hastalar İçin Yenilenen Cerrahi Yöntemler
« Yanıtla #1 : 13 Eylül 2011, 23:51:07 »
Obez Hastalar İçin Yenilenen Cerrahi Yöntemler

Halk arasında mide kelepçesi olarak da bilinen morbid obezite cerrahisinden etkin sonuç alınabilmesi için hastaların doğru değerlendirilmesi, cerrahi öncesinde yandaş hastalıkların çözümlenmesi ya da kontrol altına alınması gerekiyor.
 
Morbid obezite cerrahisiyle hastanın hayatının ortalama 10-15 yıl uzatılması hedefleniyor. Çünkü, aşırı kiloya bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar, cerrahi uygulama ve sonrasında yapılan egzersiz programıyla ortadan kalkabiliyor. Morbid obezite ameliyatlarından sonra hastaların yüzde 70'e yakınında diyabet ortadan kalkıyor, hipertansiyon için kullanılan ilaç miktarı da azalıyor ya da bazen kesilebiliyor.
 
Aşırı kilolu hastalar, morbid obezite cerrahi için uygun hastalar değil aday hastalar olarak gösteriliyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Yorgancı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, obezitenin tüm dünyada hızla artış gösteren ciddi bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
 
Obezite tedavisindeki seçeneklerden birinin de "cerrahi" olduğunu belirten Yorgancı, yanlış bilginin farklı algılamaya ve cerrahi tedavi gerekliliği olmayan veya bu ameliyat için uygun olmayan adayların uygulama için başvuruda bulunmasına yol açtığını ifade etti. Yorgancı, bu ameliyatların, gerekli titizlikle değerlendirme yapılmadan uygulandığında önemli sorunlar çıkarabildiğini, tekrar cerrahi girişim gerektirecek boyuta ulaşan sorunlar yaşanabildiğini vurguladı.
 
Morbid obezitenin, "şişmanlığın bireyin sağlığını tehdit eder boyuta ulaşması veya obeziteye bağlı yandaş sorunların ortaya çıkması" olarak tanımlandığını dile getiren Yorgancı, "Şişmanlığı tanımlarken sadece kişinin ağırlığını göz önüne almak yeterli değildir. Boyu 1, 90 santimetre kişinin vücut ağırlığının 100 kg olmasının kabul edilebilirken boyu 1, 65 santimetre olan kişinin bu vücut ağırlığı, onu şişman veya obez grubuna sokar.
 
Boyu 1, 50 santimetre olan bir kişinin ise 100 kg olması ise morbid obezdir" diye konuştu. Obezite için basit bir gripal enfeksiyon veya baş ağrısı, morbid obezite için ise ölümcül bir enfeksiyon veya baş ağrısına neden olan bir beyin tümörü şeklinde örneklendirme yapan Yorgancı, morbid obezitenin ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurguladı. -Obezlerle arkadaşlık, obez olma olasılığını artırıyor.
 
Yorgancı, Türkiye'de obezitenin kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görüldüğünü ifade ederek, "Ülkemizde karbonhidrat ve yağ içeriği zengin yemeklerin yenmesi belki de daha ön planda bir sorundur" diye konuştu.
 
Yorgancı, ailede tek bir bireyin obez olmasının o ailede diğer bir bireyin de obez olma olasılığını yaklaşık iki kat arttırdığına dikkati çekerek, "ABD'de 32 yıllık izleme dayalı araştırmada, obez kimselerle arkadaş olan bireylerin, gelecekte obez olma olasılığının ciddi bir şekilde arttığını ortaya konmuştur" dedi. -"Cerrahi sonrasında hastaların yüzde 70'inde diyabet ortadan kalkıyor.
 
Obezitenin herkes tarafından bilinen ve en sık başvurulan tedavinin "kalori alımının kısıtlanması" olduğunu ifade eden Yorgancı, davranış değişimi, psikolojik destek, egzersiz programları ve ilaç tedavisinin de uygulandığını söyledi. Yorgancı, uygulama sıklığı artan "obezite ameliyatları"nın belli koşullarda morbid obezitenin en hızlı, en etkin ve en kalıcı tedavisi olduğunu belirtti. "Morbid obezite cerrahisi hiçbir zaman sadece bir genel cerrahın planlayıp yapacağı ve sonrasında takip edeceği bir hastalık değildir" diyen Yorgancı, vücut kütle indeksi 40 kg/m2'nin üzerinde ve obeziteye bağlı yandaş sorunu olanlarla vücut kütle indeksi 35-40 kg/m2 arasındaki hastaların bu ameliyat için uygun bulunduğunu söyledi.
 
Yorgancı, buna karşın obezitenin tedavi edilebilir bir hastalığa bağlı olması, ciddi psikiatrik bozukluklar, alkol veya madde bağımlılığı bulunmasının ameliyat için ciddi bir engel olarak gösterildiğini kaydetti. Morbid obezite cerrahisinin, çok düşük dahi olsa hayati riski olan, hastanın hayatını ortalama 10 ile 15 yıl uzatma beklentisiyle estetik değil tıbbi nedenlerle yapılan büyük bir ameliyat olduğunu ve hastaya iyi aktarılması gerektiğini vurgulayan Yorgancı, şu bilgileri verdi;
 
Ameliyat kararının verilmesinin ardından hastanın mutlaka endokrinoloji ve psikiyatri uzmanıyla konsülte edilmesi ve birlikte değerlendirilmesi isteniyor. Hastanın ameliyat ve ameliyat sonrası erken dönemle ilgili bilgilendirilmesi ve ameliyat sonrası uzun dönemde genel cerrah ve endokrinoloji uzmanı tarafından yakından izlenmesi gerekiyor.
 
Morbid obezite ameliyatlarından sonra hastaların yüzde 70'e yakınında diyabet ortadan kalkıyor. Hipertansiyon için kullanılan ilaç miktarı da azalıyor ya da bazen kesilebiliyor. Ameliyat sonrasında da egzersize özen gösterilmesi gerekiyor.
 
hastane.com
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Yaz yiyeceklerine dikkat
« Yanıtla #2 : 30 Haziran 2013, 11:05:16 »



Yaz yiyeceklerine dikkat
Yaz aylarını sağlıklı geçirmek için yaz yiyecekleri dikkatli tüketilmeli.


Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu, "yaz beslenmesi" ile ilgili önerilerde bulundu.

Yaz sıcaklığından en çok çocuklar, yaşlılar, hamileler, kalp ve şeker hastalığı olanların etkilendiğini vurgulayan Elmacıoğlu, bu nedenle yaz aylarında sağlıklı beslenmenin önemli olduğunu, bu konuda toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini anlattı.

KAHVALTI GÜNÜN EN ÖNEMLİ ÖĞÜNÜDÜR

Elmacıoğlu, şunları söyledi: "Yaz aylarında kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine de süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir. Yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalıdır. Vücut direncini artırmak ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanılması önemlidir.

Kan şekerini hızla yükselten ve hızlı düşüren besinlerin tercih edilmemesi, basit karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi lifli besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Sütlü tatlılar, meyve tatlıları, dondurma gibi tatlılar tercih edilmelidir."

GIDA ZEHİRLENMESİNE DİKKAT

Sıcak havalarda besinlerin bozulma riskinin arttığına da dikkati çeken Elmacıoğlu, özellikle yaz aylarında artan hastalıkların başında besin zehirlenmelerinin geldiğini vurguladı.

Elmacıoğlu, "Bu aylarda açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulan riskli besinler açıkta bekletilmemeli" dedi.
trthaber.com
« Son Düzenleme: 30 Haziran 2013, 11:08:50 Gönderen: mazhar »