Gönderen Konu: Islâm dini merhameti olmayı gerektirir mi?  (Okunma sayısı 128 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Kendinibulanadam

  • okur
  • *
  • İleti: 52
Islâm dini merhameti olmayı gerektirir mi?
« : 23 Kasım 2024, 17:23:20 »

Islâm dini,merhametli olmayı mı gerektirir? Islâm dini,merhanet,yardım severlik ve hoşgörülü olmak ve adalet üzerine kurulmuş bir dindir. Bu dine inananlar birbirine acımalı ve nazik davranmalıdır.

Bir Ayet:"
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. "
(Nahl, 16/90)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Merhamet etmeyene Allahü teâlâ merhamet etmez, acımayana acımaz.) [Buhari]

(Yerdekilere acırsanız, göktekiler de size acır.) [Tirmizi]

Hz. Peygamber (s.a.s)'in gönderilmesi, Kur'an'ın indirilmesi de Allah'ın merhametinin bir sonucudur. O'nun rahmeti herşeyi kuşatmıştır (el-A'raf, 7/156), merhametlilerin en merhametlisidir (el-A'raf, 7/151) ve merhamet edenlerin en hayırlısıdır (el-Mü'min, 23/109).

"Ey mü'minler! And olsun ki, içinizden size sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, mü'minlere şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir" (et-Tevbe, 9/128).

"İnsanlara merhamet etmeyen kimseye de Allah merhamet etmez" (Müslim, Fezail, 66).

Yüzüne damga vurulmuş bir eşeği görünce "Bu hayvanı dağlayana Allah lanet etsin" (Müslim, Libas, 107) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s), bir hadislerinde kötü yola düşmüş bir kadının susuzluktan ölmek üzere bulunan bir köpeğe su verdiği için Allah tarafından bağışlandığını (Buhâri, Şürb, 9, Edeb, 27; Müslim, Selam,153, Cihad, 44), diğer bir hadisinde de kedisini açlıktan ölmeye mahkum eden merhametsiz bir kadının, bu davranışı, nedeniyle cehenneme atılmayı hakettiğini (Buhari, Edeb, 18, 27; Müslim, Fezail, 65) belirterek merhametin insanlârla sınırlı olmadığını dile getirir. Hayvanlara iyi bakılıp beslenmesi (Ebu Davud, İsti'zan, 39), zevk için dövüştürülmemesi (Ebu Davud, Cihad, 51; Tirmizi, Cihad, 30), nişan atılan hedefler yerine konulmaması (Müslim, Sayd, 59), zevk için öldürülmemesi (Nesai, Dahaya 42) yolundaki emirleri de İslam'ın bu konudaki kapsamlı bakışını yeterince ortaya koymaktadır.

Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-: “–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.”

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:
“Cenâb-ı Hak rahmetini yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi katında tuttu, bir cüz’ünü de yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle bütün yaratılmışlar birbirlerine merhamet ederler. Hattâ ana atın, (süt emzirirken) yavrusuna zarar vermemek için ayağını yukarı kaldırması bile, bu yüzde birlik rahmetin eseridir.” (Buhârî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 17)

Kendisi nihâyetsiz derecede merhametli olan yüce Rabbimiz, kullarının da birbirlerine karşı şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olmalarını murâd etmektedir. Bu sebeple Fahr-i Kâinât Efendimiz’in en mühim vasıflarından biri de engin merhametidir. Allah Teâlâ, O’nu âlemlere rahmet olarak göndermiştir.( el-Enbiyâ, 107) Bu yüzden Hak Teâlâ, kendi isimlerinden Raûf (çok şefkatli) ve Rahîm (çok merhametli) sıfatlarını Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e de lutfetmiştir.( et-Tevbe, 128.) Hâlbuki önceki peygamberlerden hiçbirine bu sıfatların ikisini birden bahşetmemiştir.( Kurtubî, el-Câmî li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut 1985, VII, 192.)

“Merhamet, ancak şakî olanın kalbinden alınır.” (Tirmizî, Birr, 16/1923; Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4942)

Ashâb-ı kirâm:
“–Yâ RasûlAllah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sözlerini şöyle îzah etti:
“–Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, evet, bütün mahlûkâta şâmil merhammet!..” (Hâkim, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, Beyrut 1990, IV, 185/7310.

“Mü’minlerin, birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte bir vücut gibi olduklarını görürsün. Bu vücûdun herhangi bir uzvu muzdarip olduğu takdirde, diğer kısımlarının da uykuları kaçar, ateşler içinde onun ıztırâbını duyarlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)

Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize:
“–Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?” diye sordu.
“–Hayır, vallâhi aslâ atamaz!” dedik. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz:
“–İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha şefkatli ve merhametlidir.” buyurdu. (Müslim, Tevbe, 22)

“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (kullanmadığınız zaman da) güzel bir şekilde istirahat ettirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (sırtlarında durarak sohbet etmeyin). Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Tebâreke ve Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” (Ahmed, III, 439)

“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbîh eder. O’nu hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbîhini anlayamazsınız. O, halîmdir, mağfiret edicidir.” (el-İsrâ, 44)