Gönderen Konu: İSLAM ÜLKELERİNDE ASKERİ DARBELER  (Okunma sayısı 5530 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı m_mutaf

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 23
İSLAM ÜLKELERİNDE ASKERİ DARBELER
« : 08 Temmuz 2005, 20:15:58 »

İslam Ülkelerinde Askeri Darbe Geleneği
İslam aleminde ümmetin birliğini ve idari otoriteyi temsil eden hilafet müessesesinin etkisiz hale getirilmesinin ardından İslam coğrafyasının küçük parçalara ayrılması yönetim sorununu da beraberinde getirdi. Bugün İslam ülkelerinin çoğunda yönetimde istikrarsızlıktan kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Demokrasi uygulaması ise bu ülkelerin çoğunda tamamen göstermelik ve kamuoyunu yanıltma amacına yöneliktir. Yönetimde yaşanan istikrarsızlığın yol açtığı sorunlar ise İslam ülkelerinde bir askeri darbe geleneğinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bundan dolayıdır ki İslam ülkelerinin son yetmiş yıllık tarihleri incelendiğinde birçoğunun en az bir, önemli bir kısmının ise birçok darbeye şahit olduğu görülecektir. Bunlardan bazılarını zikredelim:

* Afganistan'da 1973'te Sovyetler'in desteğiyle gerçekleştirilen askeri darbe sonucu Zahir Şah tahttan indirildi ve yerine Davud Han geçti. Ancak Davud Han da Nisan 1978'de gerçekleştirilen bir darbeyle tahttan indirildi ve yerine Nur Mahummed Teraki getirildi. Teraki'nin sultası Eylül 1979'da Hafızullah Emin'in gerçekleştirdiği darbeyle son buldu. Afganistan'da iç kavga onun döneminde daha da arttı ve darbeler daha sonra da devam etti.

* Bangladeş'in ilk cumhurbaşkanı Muciburrahman 20 Ocak 1975'te gerçekleştirilen darbeyle görevden alınıp öldürüldü ve yerine General Saim geçti. General Saim'den sonra yönetimi ele alan Ziyaurrahman 31 Mayıs 1981'de bir subay tarafından öldürüldü. Bu cinayetten altı ay sonra gerçekleştirilen seçimlerde cumhurbaşkanlığına seçilen Abdüssettar, 24 Mart 1981'de General Hüseyin Muhammed Erşad tarafından gerçekleştirilen darbeyle görevden uzaklaştırıldı. Erşad'ın cunta yönetimi 5 Aralık 1990'a kadar devam etti.

* 1960'ta Fransa'dan bağımsızlığını elde eden Benin (Dahomey)'de ilk seçimleri Dahomey Birlik Partisi kazanmıştı. Ancak onun iktidarına Ekim 1963'te gerçekleştirilen bir askeri darbeyle son verildi. Bu ülkede 1963'le 1972 arasında toplam altı askeri darbe gerçekleştirilmiştir.

* Eski adı Yukarı Volta olan Burkina Faso'nun bağımsızlığını elde etmesinden beş buçuk yıl sonra 3 Ocak 1966'da Yarbay Sangoule Lamizana liderliğinde bir askeri darbe gerçekleştirildi. Bu ülkede 1974'te görünüşte sivil yönetime geçildi. Ama Yarbay Lamizana kendini cumhurbaşkanı seçtirdi ve 1977'de sivil parlamentoyu dağıtarak yeniden askeri yönetime geçti. Yarbay Lamizana'nın sultasına 1980'de Albay Saye Zerbo'nun gerçekleştirdiği askeri darbeyle son verildi. Onun yönetimi de 1982'de Jean Baptiste Uedraogo'nun gerçekleştirdiği darbeyle son buldu. Aradan bir yıl geçmeden Libya yanlısı Yüzbaşı Thomas Sankara tarafından darbe gerçekleştirildi.

* Cezayir'in Fransa işgalinden kurtulmasından sonra cumhurbaşkanlığına seçilen Ahmed bin Bella yönetimi 19 Haziran 1965 tarihinde Albay Huvari Bumedyen tarafından gerçekleştirilen askeri darbeyle son buldu. Bu darbeden sonra sosyalist cunta rejimine mahkum olan Cezayir'de 1988'de yaşanan ayaklanmadan sonra çok partili sisteme geçildi. Ancak gerçekleştirilen ilk genel seçimlerde İslami Kurtuluş Cephesi (FIS)'nin ezici bir çoğunluğun oyunu alması üzerine 16 Ocak 1992'de yeniden darbe gerçekleştirilerek tekrar askeri cunta yönetimine geçildi.

* 11 Ağustos 1960'ta Fransa'dan tam bağımsızlığını elde eden Çad'da Nisan 1975'te General Felix Maloum tarafından bir askeri darbe gerçekleştirildi. Yine bu ülkede Mart 1991'de de İdris Debi tarafından bir askeri darbe gerçekleştirildi.

* Endonezya'nın bir süre önce tahttan indirilen diktatörü Orgeneral Suharto 22 Şubat 1967'de gerçekleştirdiği bir darbeyle yönetimi ele geçirmişti.

* Afrika ülkelerinden Gabon'un, 17 Ağustos 1960'ta bağımsız olmasından sonra ilk devlet başkanlığına getirilen Leon M'ba Şubat 1964'te askeri bir darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı. Ancak Gabon'u 1839-1960 yılları arasında işgal altında tutan Fransa'nın müdahalesi üzerine darbeciler çekilmek zorunda kaldılar.

* 10 Eylül 1974'te Portekiz'den bağımsızlığını elde eden Gine-Bissau'nun ilk cumhurbaşkanı Luis Cabral 14 Kasım 1980'de gerçekleştirilen bir askeri darbeyle görevden uzaklaştırıldı. Darbe lideri Jao Bernardo Vieira uzun yıllar yönetimi elinde tuttu.

* Irak'ta 15 Temmuz 1958'de krallık yönetimine son verilmesinden sonra cumhurbaşkanlığına getirilen Abdülkerim Kasım 9 Şubat 1963'te gerçekleştirilen bir askeri darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı. Bu darbeden sonra yönetimi sosyalist ve Arap kavmiyetçisi Baas Partisi ele geçirdi. Ancak daha sonra Baasçılar kendi içlerinde kavgaya giriştiler. 17 Temmuz 1968'de gerçekleştirilen ikinci darbeyle yönetim tamamen ordu içindeki Baasçıların eline geçti. 1979'da da Saddam Hüseyin inisiyatifi tamamen ele geçirerek tek lider sultasına dayalı bir Baas diktatörlüğünü hakim kıldı.

* Kamerun'da 6 Nisan 1984'te gerçekleştirilen askeri darbeyle ülkenin ikinci cumhurbaşkanı Paul Biya yönetimden uzaklaştırıldı. Ancak darbeyi gerçekleştirenler Müslüman subaylar olduğundan ve Paul Biya da sömürgeci güçlerin desteğine sahip olduğundan darbeci subaylar geri çekilerek yönetimi yeniden Biya'ya terk etmek zorunda bırakıldılar.

* Komor Adaları'nın bağımsız olmasından sonra ilk cumhurbaşkanlığına getirilen ve Batı hayranlığıyla tanınan, bu hayranlığını başörtüsünü yasaklamak dahil ülke halkının İslami kimliğini değiştirme amacına yönelik çeşitli reform girişimleriyle dışa yansıtan Ali Suveylih, 1978'de Ahmed Abdullah'ın liderliğinde gerçekleştirilen askeri darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı. Bu darbeyi gerçekleştirenler Ekim 1978'de yürürlüğe koydukları anayasayla ülkenin adını Komorlar Federal İslam Cumhuriyeti olarak değiştirmişlerdir. Ülkenin İslami kimliğine önem veren Ahmed Abdullah'ın çizgisinden Batı ülkeleri rahatsız oluyorlardı. Bu yüzden Kasım 1989'da bir suikast sonucu öldürüldü ve yerine Said Muhammed Çuhar geçirildi.

* Libya'nın bağımsız olmasından sonra ülkenin krallığına getirilen İdris Senusi, 1 Eylül 1969'da Albay Muammer Kazzafi'nin gerçekleştirdiği askeri darbeyle tahttan indirilmiştir.

* 22 Eylül 1960'ta bağımsız bir devlet haline gelen Mali'nin ilk devlet başkanı Modibo Keita, Kasım 1968'de gerçekleştirilen askeri darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı ve yerine Yoro Diakite geçti. Onun yerine 1971'de Albay Musa Traore geçti. O da 1991'de görevden alındı ve yerine Alfa Ömer Konare geçti.

* Mısır'da krallık yönetimi 1952'de Tümgeneral Muhammed Necib'in liderliğinde gerçekleştirilen askeri darbeyle son buldu. Ancak General Necib de iki yıl sonra 25 Şubat 1954'de Cemal Abdünnasır'ın gerçekleştirdiği darbe içi darbeyle görevden uzaklaştırıldı. Mısır'da Abdünnasır'la başlayan katı diktatörlük rejimi bugün Hüsni Mübarek tarafından ayakta tutulmaktadır.

* 26 Kasım 1960'ta bağımsız olan Moritanya'da 10 Haziran 1978'de gerçekleştirilen askeri darbeyle yönetimi Albay Mustafa Veled Salek ele geçirdi. Bu darbenin ardından çeşitli kargaşalar yaşayan Moritanya'da son olarak 10 Aralık 1984'de gerçekleştirilen askeri darbeyle Albay Muaviye Veled Seyyid Ahmed et-Tayi yönetimi ele geçirdi. Muaviye Veled et-Tayi halen ülkenin yönetimini elinde tutmaktadır.

* Orta Afrika ülkelerinden Nijer'in 3 Ağustos 1960'ta bağımsız olmasından sonra ilk cumhurbaşkanlığına İlerici Nijer Partisi'nin lideri Hamani Diori seçildi. Ancak onun yönetimi 15 Nisan 1974'te gerçekleştirilen askeri darbeyle son buldu ve yerine Seyni Kunçe geçti.

* İslam coğrafyasında en çok askeri darbe ve kargaşa yaşayan ve en uzun süre askeri cunta yönetimi altında kalan ülkelerden biri yine Orta Afrika ülkelerinden olan Nijerya'dır. Nijerya'nın bağımsızlık (1 Ekim 1960) sonrası ilk cumhurbaşkanı Sir Ebu Bekir Tafeva Baleva 15 Ocak 1966'da askeri bir ayaklanmada öldürüldü. Ondan sonra yönetimi bu ayaklanmayı bastıran genelkurmay başkanı Tümgeneral Jhonson Aguiyi - Ironsi aldı. Ancak onun yönetimi çok kısa sürdü ve 29 Temmuz 1966'da gerçekleştirilen askeri darbeyle son buldu. Bu darbe sonrasında onun yerine Korgeneral Yakub Gawon geçti. Gawon'un yönetimi 29 Haziran 1975'te gerçekleştirilen darbeye kadar devam etti. Bu darbeden sonra ülkenin başına Tuğgeneral Murtala Ramat Muhammed geçti. Onun 13 Şubat 1976 tarihinde öldürülmesi üzerine yerine Olusegun Obasanjo geçti. O da 11 Ağustos 1979 tarihine kadar devlet başkanlığında kaldı. Bu tarihte onun yerine Hacı Şehu Şagari devlet başkanı seçildi. Şagari'nin yönetimi 31 Aralık 1983'te bir askeri darbeyle sona erdi ve yerine Tümgeneral Muhammed Buhari geçti. Buhari'nin yönetimi de 27 Ağustos 1985 tarihinde yine bir askeri darbeyle son buldu ve yerine Tümgeneral İbrahim Babangida geçti. Babangida'nın siyasi baskılar neticesinde 26 Ağustos 1993'te devlet başkanlığından çekilmesinden sonra ancak sivil yönetime geçilebildi.

İslam ülkelerinin yaşadığı darbelerin tümü bu kadar değil. Türkiye, Suriye, Sudan, Yemen ve Pakistan gibi İslam coğrafyasının önde gelen ülkelerinin de önemli askeri darbelere şahit olduğu bilinmektedir.

M. Ahmet Varol
ehadet bir çağrıdır , nesillere çağlara...........

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: İSLAM ÜLKELERİNDE ASKERİ DARBELER
« Yanıtla #1 : 15 Ağustos 2013, 21:41:22 »
Darbeye DARBE! diyememenin bilançosu...

 Mısır'da darbe yapılalı yaklaşık bir buçuk ay  oldu.
 Genel kurmay başkanı Sisi yönetime el koydu, Anayasa askıya alındı, hükümet devrildi, ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve çok sayıda siyasi tutuklandı. 
 Cumhurbaşkanlığına geçici olarak anayasa mahkemesi başkanı Adly Mansur getirildi.
 Firavunların hala yaşadığı ortaya çıktı.
 Ülke tam bir kaos içinde ve bu kaos gittikçe derinleşiyor. 
 Bir buçuk aydır halk sokaklarda tüm dünyanın gözü önünde hürriyet ve adalet arıyorlar.
 Hiçbir şiddet girişimi yok hiçbir vandalizm hareketi yok, sadece gasp edilen haklarını arıyorlar.
 Büyük kalabalıklar meydanları dolduruyor, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
 İnsanlar meydanlarda yatıp kalkıyorlar, ve kendi iradeleriyle seçmiş oldukları Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi göreve dönene kadar meydanlardan ayrılmayacaklarını ifade ediyorlar.
 Aldıkları tek cevap ise şiddet ve ölümler.
 ******
 Bir buçuk aydır saçmalıklar silsilesi de devam ediyor. 
 Özetleyecek olursak;
 Bazı Arap ülkeleri (krallıkları) darbeyi destekliyor hem finansal olarak hem de manevi olarak.
 Bence tek nedeni var, oturdukları deri koltukları k..larıyla gıcırdatmak istiyorlar ölene dek, böyle bir fantezileri var ve ne pahasına olursa olsun fantezilerinden vazgeçmek istemiyorlar.
 Halk'tan korkuyorlar Hak'tan korkmadıkları kadar, evet korksunlar  halk birgün gelecek o deri koltukları da onların (kralların) k..larını da yakacaktır.
 Darbeler yaşamış Türkiye'den bile bazı politikacılar darbeye destek verelim diye yırtınıyorlar, Mısırdaki darbe üzerinden Başbakan Tayyip Erdoğan'a mesaj gönderiyorlar ''bak senin sonunda böyle olur ha!'' demeye getiriyorlar bunu yapanların iktidara alternatif bir partinin milletvekilleri ve genel başkanı olması utanç verici! 
 Afrika Birliği Mısır'ın üyeliğini askıya alarak darbeye darbe diyemeyen ve sağa sola demokrasi götüren Avrupa Birliği'ne demokrasi dersi verdi.
 Her bulunduğu ortamda, platformada demokrasi nutukları atan demokrasi sevdalısı ABD darbeye darbe demiyor. Nedeni ise Mısır'a gönderilen yardımların kesilmesiymişmiş.
 ABD Dışişleri bakanı Kerry Mısır'da ordu demokrasiyi yeniden inşaa ediyor diyerek destek veriyor.
 Bir de İslam'da demokrasi olur mu olmaz mı tartışması var ortalıkta. Bunu tartışmak isteyenler açsınlar Kuran-ı Kerim'i okusunlar. O zaman anlarlar var mı yok mu.
 Her neyse özetin de özetini geçecek olursak; Gözler kapalı, kulaklar tıkalı, diller yutulmuş durumda darbeye karşı.
 ******
 Dün ise 3 Temmuz'dan bu yana en büyük katliam yaşandı, katliamda yaşamını yitirenlerin sayısı 460'ı aşmış durumda.
 Olağanüstü hal ilan edildi.
 Nobel ödüllü, darbeci Cumhurbaşkanı yardımcısı El Baradei bile yaşananlara tepkisiz kalmadı ve istifa etti.
 Halkı meydanlardan kazımaya çalışıyor darbe yönetimi, sebebi darbeyi meşru kılmak.
 Mısırda darbeden bu yana binlerce kişi katledildi on binlerce kişide yaralandı.
 Onlar demokrasinin gerçek şehitleri oldular.
 Bu insanların neden öldükleri apaçık ortada;
 Tüm dünya tek yumruk olup darbeye DARBE! diyemediği için öldü binlerce insan.
 O lağım çukuru ağızlarınızdan bir tek kelimenin çıkması için daha kaç bin kişinin ölmesi gerekiyor?
 Gözlerinizi kapamayın, kulaklarınızı tıkamayın, dilinizi yutmayın; darbeye DARBE! deyin lütfen!

http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/darbeye-darbe-diyememenin-bilancosu-MesutTopuz


Mısır'da darbe yapılalı yaklaşık bir buçuk ay  oldu.
 Genel kurmay başkanı S





« Son Düzenleme: 15 Ağustos 2013, 21:46:48 Gönderen: mazhar »

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: İSLAM ÜLKELERİNDE ASKERİ DARBELER
« Yanıtla #2 : 16 Ağustos 2013, 04:23:25 »
Mümtaz'er Türköne: Müslüman kanı
 Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında: Batı dünyasının Mısır'daki seri katliamlara karşı gösterdiği sistemli tepkisizlik herkesin aklını başına getirmeli.

 16 Ağustos 2013 Cuma - 03:02
 
  Yer-gök demir, kimseden ses yok. Dökülen Müslüman kanı olunca, evrensel insan haklarının en köklü prensipleri bile anlamını kaybediyor. Oturup ağlamak, hayıflanmak ve Batı’ya serzenişte bulunmak yerine çare bulmamız lazım. Çare, yine İslam dünyasının içinde; çünkü Müslüman kanı dökenler yine Müslümanlar. Mısır ordusu hangi dinin mensuplarından meydana geliyor?
 
 Mısır iç savaşa doğru sürükleniyor. Suriye’de kanın ne zaman duracağını henüz kimse kestiremiyor. İki İslâm ülkesinin arasına sıkışmış İsrail rahat nefes alıyor. Mısır ve Suriye’de Müslüman kanı akmaya devam ettikçe, İsrail güven içinde olacak. Batı’nın derin sessizliğinin arkasında yatan reel-politik hesap bu kadar basit. Nasıl olsa dökülen Müslüman kanı. Dökenler de Müslümanlar. General Sisi’yi gözü dönmüş câni, katil gibi sıfatlarla haklı olarak yerden yere vurabilirsiniz; peki imanını sorgulayabilir misiniz? Müslüman kanı Müslüman’a haram; döken günaha girer. Peki kâfir olur mu? Ezher şeyhi, darbeye ilk onay verenlerden değil miydi? Kahire’de olsanız Adeviyye’de, Nahda’da önceki gün savunmasız insanların üzerine, aldıkları emre uyarak yaylım ateşi açan askerlerle yarın camide cuma namazı kılarken aynı safta yan yana gelmeniz pekâla mümkün.
 
 Batı’nın hesabının bu kadar basit ve sağlam olmasının sebebi yine Müslümanlar değil mi? Kim veriyor bu fırsatı Batı’ya?
 
 İslâm dünyası, yeni bir karanlık dönemin başlarında bulunuyor. Yeni bir dünya kurulurken, inşa edenler arasında Müslümanlar yok. Bu kan deryasının içinden başınızı doğrultup etrafta olup bitene bakmanız mümkün mü? Dünyayı yeniden fethe çıkanların paylaştıkları ortak payda: İslam dünyası bu halde kalmalı. Etnik ve mezhep çatışmaları içinde bütün enerjisini yok etmeli. Irak, Suriye ve Mısır bu enerjiyi tüketmek için yeterli. Kan dökmek bulaşıcı olduğuna göre?
 
 İslâm dünyasının yuvarlandığı şiddet bataklığı, Batılı devletleri kendi halkları karşısında da uzun süre rahatlatacak. En temel insan haklarından mahrum kalan Müslümanlar, zorbalara karşı şiddet yoluna sapacak. Müslümanlar arasında şiddet eğilimleri güçlenecek ve yayılacak. Gelip Batı’nın kapısını çalacaklar. Bir şiddet dalgası Batılıları vurduğu zaman, sadece haklı çıkmış olacaklar. İşte o zaman, “Mısır’da demokrasiyi neden desteklemediniz?” diye soranlara “bu yüzden” cevabını verdiklerinde, “destekleseydiniz bunlar olmazdı” demenin pek fazla anlamı olmayacak.
 
 1990’da Paris Şartı ile açılan İnsan Hakları çağı sona erdi. Yaygın insan hakları ihlallerinin bir ülkenin iç meselesi olamayacağı, uluslararası toplumun müdahalesini gerektireceği doktrinini bugünlerde hiç hatırlayan var mı? Suriye’de Esed güçleri ile Muhalefet arasındaki denge bozulduğu zaman, Batı devreye giriyor. Neden? Bir taraf baskın gelir ve iç savaş sona erer endişesi yüzünden. Sisi’nin kararlılığı, aldığı onayların ve desteğin eseri. En despot yöntemlerle insanlar öldürülecek, cezaevine atılacak ve hiç kimse hesap sormayacak. Demek ki Mısır, çok uzun sürecek bir iç savaşın içine hızla yuvarlanıyor. Irak’ta kimsenin müdahale etmesine gerek yok; mezhep savaşı zaten bütün şiddeti ile sürüyor. İstikbale baktıkça mücrim gibi titremekten başka çaremiz yok mu?
 
 Tek çaremiz şiddetin her türüne engel olmak. Müslüman Kardeşler’in silahsız ve şiddetsiz direnişi, bu çarkı parçalamak için yegane umudumuz. Baradey ne kadar dayandı? Sisi ne kadar dayanabilir? Darbecilerin katliamlarına sessiz kalan Batı haklı çıkmak için bu şiddet dalgasını bekliyor.
 
 Müslüman kanı dökülüyor. Dökenler de Müslümanlar. Durdurmanın yolu Müslüman kanı dökmek olamaz. Gücünüz yettiği kadarıyla her türden şiddeti durdurmak, bu fasit daireyi kırmanın yegane yolu.
timeturk