Gönderen Konu: <<<İslam ve Batı>>>  (Okunma sayısı 3505 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sedat_islam

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 232
    • Milli Görüş Forum
<<<İslam ve Batı>>>
« : 18 Nisan 2005, 14:46:46 »

İSLÂM, Batı medeniyeti ile bağdaşmaz ve uyuşmaz. İkisinin arasında büyük ve derin farklılıklar vardır. Ziya Gökalp’in “Dinim İslâm, medeniyetim Garp medeniyetidir” tekerlemesi safsatadan ibaret olup, biz Müslümanlar için bir ölçü olmaz.

İslâm ile Batı medeniyetinin farklılıkları teferruatta (ayrıntılarda) değil, esastadır, usûldedir.

Önce bugünkü Batı’nın ana özelliklerini ele alalım:

(1)Allah’tan kopmuştur.

(2) Kurtarıcı, selâmete erdirici geleneklerden uzaklaşmıştır.

(3) Yeryüzünü ve insanlığı topyekûn bir felâkete götürmektedir. Batı’nın sebep olduğu büyük boyuttaki çevre kirliliği, böyle giderse dünyanın ve insanlığın sonunu getirecektir.

(4) Batı’nın varlık meselesinde ciddî ve tatmin edici bir cevabı yoktur.

(5) İnsan ve dünya boyutlarının dışına çıkmış azman bir medeniyettir.

(6) Tanrı’nın yerine birtakım kavram putlar edinmiştir. Terakki (ilerleme), hız, yenilik putları gibi.

(7) Batı’nın putlarından biri de Altın Buzağı’dır, yani paradır.

(8) Batı savaşçı, tahrip edici, bozucu, agresif bir medeniyettir.

(9) Kadına hürriyet ve haysiyet vermek perdesi arkasında onu alçaltmış, köleleştirmiş, kötü bir duruma düşürmüştür.

(10) Batı sömürgeci, sömürücü, emperyalist, ırkçı bir medeniyettir. Marksizm, Hitlerizm, Faşizm, Darvinizm gibi kötü ideolojileri Batı üretmiş, bunları insanlığın başına belâ etmiş, yüz milyonlarca insanın feci şekilde ölmesine, ülkelerin harap olmasına sebebiyet veren kıyamet savaşlarına sebebiyet vermiştir.

Batı medeniyetinin faydaları ile zararları mukayese edilirse, zararları ve tahribatı daha fazladır.

Batı medeniyeti bilgelik boyutuna sahip olmayan bir nizamdır.

Batı medeniyetinin ölçüleri, kıstasları, normlarına bağlı olan, başka bir tâbirle “Batı adamı” olan bir kimse iyi, olgun, gerçek bir mü’min olamaz.

Bir mü’min Batılı gibi düşünmemeli, Batılı gibi yaşamamalıdır.

Batı medeniyetinde aklın diktatörlüğü vardır. Akıl orada kontrolsuz ve frensizdir.

İslâm’da ise akıl ve insan vahyin ve nebevî rehberliğin ışığında hareket eder.

İslâm’ın bazı ana esasları şunlardır:

(1) İnsan kalû belâda Allah ile bir ahd ü misak yapmıştır. Bu ahd ü misaka uymakla yükümlüdür.

(2) Allah, insanlara lutf ve merhametiyle Peygamberler göndermiş, onlara doğru yolu ve doğru medeniyeti bildirmiştir. Bu Peygamberlerin sonuncusu, bütün insanlığa en güzel bir örnek ve model olarak gönderilmiş olan Hazret-i Muhammed’dir.

(3) Allah, insanlığa emirlerini, yasaklarını, öğütlerini, sınırlarını bildirmek için kitaplar göndermiştir. En son Kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir.

(4) Allah,Peygamberler vasıtasıyla insanları müjdelemiş, teselli etmiştir. Ayrıca, Kendisine karşı gelenleri uyarmıştır.

(5) İnsan yaratılmış olduğuna göre, meselelerin başı, kişinin Yaratıcısı ile olan münasebetleridir.

(6) İslâm, varlık meselesinde en doğru, en mâkul, akla en uygun bilgileri insanlığa sunmaktadır.

Bir buçuk asırdan beri, Batı medeniyeti İslâm dünyasına sızmakta, Müslümanlara kendi yanlış, bozuk doktrinlerini aşılamakta; onları bir “İslâm insanı” olmaktan çıkarıp “Batı insanı” yapmaya uğraşmaktadır. Zihniyet, kültür ve medeniyet bakımından İslâm’dan uzaklaşıp “Batılı” olan birtakım okumuşların -zâhiren dindar görünseler bile- olgun mü’min, kâmil Müslüman sayılmalarına imkân yoktur.

Geçen asırda bu gerçeği en iyi anlamış büyük bir düşünür, Fransız René Guénon, Mısır’a gitmiş, ismini Abdülvahid Yahya olarak değiştirmiş, bir daha hiç Avrupa kıyafeti giymemek şartıyla Müslüman elbiselerine bürünmüş, başına sarık sarmış ve günde beş vakit namaz kılan bir Müslüman olarak hayatını sürdürmüştür.

Din ve iman bakımından Müslüman, medeniyet ve zihniyet bakımından Batılı olan kişiler, Dr. Ceykıl gibi çifte hüviyetli anormal tiplerdir.

Mü’min ve müslim kişi nasıl olmalıdır?

(1) Dinine ve imanına uygun bir kültüre, zihniyete, eğitime, kafa yapısına sahip olmalıdır.

(2) İlâhî vahye bağlı olmalı ve nebevî nurun gösterdiği istikamette yürümelidir.

(3) Hazret-i Muhammed’den bize ulaşan ilâhî ve kurtarıcı geleneğe bağlanmalıdır.

(4) Kesin şekilde, Allah ile yapmış olduğu ahd ü misaka sâdık olmalıdır.

(5) Hazret-i Muhammed’e biat etmeli ve onun vârisleri, vekilleri, halifeleri durumunda bulunanlara itaat etmelidir.

(6) İslâm’ın ruhuna ve temel hükümlerine aykırı bütün cahilî kültürlerden, bid’atlerden, dalâletlerden uzak olmalıdır.

Şu husus da iyi bilinmelidir ki, İslâm dinini cahil yığınlar, bedevîler, toplumun alttaki kısmı, sokak temsil edemez. Onlar da Müslümandır ama bu dini ancak seçkinler, havas, yüksek dereceli kimseler anlayabilir, anlatabilir ve temsil edebilir.

Sosyolojik ve antropolojik bakımdan “Kargo Kültü” kültürüne sahip ilkeller din temsilcisi olamazlar.

Dünya aldatıcı bir puttur. Nefs-i emmâre insanın en büyük düşmanıdır. Dünyaya ve onun aldatıcı zenginliklerine put gibi tapan, yularlarını azgın nefislerinin ellerine vermiş olanlar gerçek ve olgun mü’min değil, yarı-mühtedi münâfıklardır. İslâm ve Müslümanlık âlemi için en büyük felâket birtakım yarı-mühtedi düşük kimselerin din önderliği yapmaları, İslâm’ı ve Müslümanları temsile kalkışmalarıdır.

İyi bilinmiş olsun ki:

1.İslâm pozitif ilimlerin, tekniğin sorumsuzca ve zararlı bir şekilde geliştirilmesini, ilerlemesini kabul etmez. İslâm, insanların nükleer silâh yapmasına izin vermezdi.

2. İslâm nizamında ilim ve teknik, bilgeliğin ve ahlâkın kontrolundadır.

3. İnsanların yeryüzünde güvenli, dengeli, adaletli, selâmetli bir hayat sürebilmeleri, ancak ve ancak Ulu Yaratan’ın istediği şekilde yaşamalarına bağlıdır. Başka selâmet ve saadet yoktur.

“Akıl ve ilim insana yeter” prensibi yanlıştır, boştur, bâtıldır. Akıl ve ilim yeterli olsaydı insanlar bugünkü perişan hale düşmemiş olurlardı; tarih boyunca gırtlaklaşmazlardı. Akla ve ilme, mutlaka ilâhî vahyin, nebevî nurun rehberlik etmesi, yol göstermesi gerekir.

Tekrar ediyorum: İslâm’ı Batı medeniyeti ile bağdaştırmaya çalışmak büyük ve öldürücü bir yanlıştır. İslâm İslâm’dır, Batı da Batı. İkisi bir arada olmaz.

Batı normlarıyla düşünenler, Batıcı olanlar, Batılılar İslâm’ı anlayamaz, idrak edemez, temsil edemez. Böyle Müslümanlar ne yapmalıdır? Yeniden ihtida etmelidir.
Zafer Yakındır ve Zafer, İNANANLARINDIR...