Gönderen Konu: islamda çeyiz nasıl olmalıdır?  (Okunma sayısı 5505 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Derviş61

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 17
islamda çeyiz nasıl olmalıdır?
« : 30 Kasım 2010, 22:46:27 »

ÇEYİZ

Gelin eşyası. Çeyiz kelimesi Arapça cihazdan gelmiştir. Çehiz yerine çeyiz şeklinde kullanımı yaygındır. Evlenecek kız çocukları için hazırlanan her türlü şahsî eşya veya ev eşyası. Gelinin baba evinden kocasına giderken beraberinde götürdüğü elbise ve eşya takımları. Ana veya baba tarafından örf ve âdete göre evlenecek kız çocuklarına evin döşenmesi için menkul eşya.

Çeyiz hemen hemen bütün ilkel kavimlerde Yunanlılarda ve Doğu ülkelerinde kocanın evlenecek genç kızın babasına ödediği bedeldir. Zamanla törede bazı değişiklikler olmuş kimi toplumlarda bedeli erkek değil de kadın daha doğrusu gelinin babası ödemeye başlamıştır. Çeyiz konusu toplumların sosyal ve ekonomik durumlarına göre çeşitli şekiller almıştır.

Eski Türklerde çeyize "kalım" adı verilir. Kalım kız ailesine verilen ve miktarı ailelerin malî durumuna göre değişen muayyen miktar eşya veya muayyen miktar hayvandan ibarettir. Kalım zengin ailelerde yüz at veya iki yüz koyuna kadar çıkar. Asgarisi için bir sınır yoktur. İslâm'da da evlenecek kıza ana-baba veya koca tarafından çeyiz hazırlanması aile hukukunun gereklerindendir. İslâm'a göre çeyiz adı altında yapılan eşya kadının hakkı ve malıdır. Bu eşya ister kızın ana-babası tarafından isterse mehir karşılığı olarak koca tarafından yapılsın hüküm değişmez. Bu yüzden kocanın kadına ait çeyiz-eşyasından yararlanması hanımının iznine bağlıdır. Babanın büluğ çağına gelmemiş kızı için hazırladığı çeyiz eşyası teslim edilmemiş olsa bile kızın malı sayılır. Büluğ çağına girdikten sonra hazırlananlar ise kıza teslim edilmedikçe onun malı sayılmaz.

Çeyiz hazırlamada israfa kaçmamalıdır. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulur: "Malını israf ile saçıp savurma. Çünkü malını saçıp savuranlar şeytanın kardeşleri olmuştur. Şeytan ise Rabbine çok nankördür" (el-İsra 17/26-27)

"Yiyin için israf etmeyin. Çünkü Allah (cc) israf edenleri sevmez" (el-Araf 7/31)Günümüzde bir çok müslüman aileler kız çocukları için daha küçük yaşta büyük masraflarla çeyiz hazırlamaya başlamakta bu konuda israf ve ifrata düşmektedir. Çoğu zaman yapılan eşyayı kullanmak veya giymek için bir ömür kâfi gelmez. Bunların çoğu sandıklarda yıllar geçtikçe ya demode olur ya da haşerata yem. Bu yüzden İslâm dini her konuda olduğu gibi bu konuda da orta yolu tavsiye eder gerçek ve zarurî ihtiyaçları esas alır.

Burada Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kızı Hz. Fâtıma için hazırlanan çeyizi örnek olarak veriyoruz. Hz. Peygamber kızı Fâtıma'nın düğününde Hz. Ebû Bekr'i çağırarak şöyle demiştir. "Ey Ebû Bekir şu parayı a! çarşıya giderek Fatıma ya gerekli çeyiz eşyasını al. Sana yardımcı olması için Selman-ı Farisî ve Bilal-i Habeşî yi de beraberinde götür." Hz. Peygamber ona Hz. Ali'nin mehir olarak verdiği 400 dirhem gümüş paradan 63 dirhemini vermişti. Çarşıdan alınan çeyiz eşyası şunlardır: 3 adet minder 1 adet seccade1 adet içi hurma lifiyle dolu yüz yastığı 2 adet el değirmeni 1 adet su tulumu1 adet su testisi1 adet meşin su bardağı1 adet elek1 adet havlu1 adet koç postu 1 adet alaca kilim1 adet divan 2 adet Yemen işi alaca elbise1 adet kadife yorgan. (Asım Köksal Hz. Muhammed ve İslâmiyet Medine Devri II 216) İslâm'a göre kadın kendisine verilen mehirle veya şahsî malıyla çeyiz yapmaya zorlanamaz. Kadının babası da kendi malından çeyiz yapmak zorunda değildir. Kadının koca evine hiç çeyizsiz veya kocanın verdiği mehre uygun olmayan az bir çeyizle zifafa gönderilmesi mümkün ve caizdir. Çünkü bir kadın evlendikten sonra onun geçimini sağlamak kocasının görevidir. Ev temin etmek ve eve gerekli olan eşyayı sağlamak da bu görevin kapsamına girer. Ancak kızın ana-babası örfen böyle bir çeyiz hazırlamışlarsa bunlar kızlarına ait şahsî mülk sayılır (en-Nisa 4/4; Bilmen Istilâhât-ı Fıkhıyye Kamusu II148

Mâlikî mezhebine göre mehir kadına evlilikten önce teslim edilmiş olursa bununla çeyiz yapması gereklidir (el-Cezîrî el-Fıkh Ale'l Mezâhibi'l-Erbaa IV 291 vd.).
Günümüzde her anne ve baba sosyal seviyelerine göre beldelerindeki örf ve adetlere uyarak fazla borca girmeksizin gelin olacak kızlarına çeyiz hazırlamayı selefimizin güzel adet ve ananelerinden görmekte ve kızlarının çeyizlerini kendileri hazırlamaktadır.

İslâm'da karı-koca arasında mal ayrılığı prensibi esas alınmıştır. Aile yuvası içinde kadın çeyiz olsun çalışma miras vb. yollarla olsun kendisine ait malların mâliki sayılır. Kocası ona ait serveti izinsiz kullanamaz. Kocanın ölümü veya boşanma hâlinde de kadın kendine ait çeyiz eşyasını ve diğer mallarını alır.[/font]

« Son Düzenleme: 30 Kasım 2010, 22:52:05 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Derviş61

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 17
Kadının Eşini Seçme Hakkı ve İslam
« Yanıtla #1 : 30 Kasım 2010, 22:48:31 »

Medine’nin yerlilerinden olan Hidam’ın kızı Hansa  bir gün Aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar: Valide  der. Babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. Bana sorma gereği duymuyor. Ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. Ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? İslam bana bu hakkı tanımıyor mu? Babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum? Aişe validemizin cevabı: Şu anda Resulullah evde yok. Birazdan gelir. Sorunu O’na soralım  cevabını da O’ndan birlikte dinleyelim. Sen şuracıkta biraz bekle... Az sonra Efendimiz (sas) teşrif eder. Aişe validemiz de Hansa’nın sorduğu soruyu aynen sorar: Kızın seçme hakkı yok mu  der. Hansa bana böyle bir soru sordu. Babası Hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor  kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? Bu soruya Efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: Hemen kızın babası Hidam’ı bulup getirin! Ensar’dan Hidam aranıp bulunur. Resulullah seni istiyor  derler. Telaşla huzura giren Hidam’a Efendimiz’in ilk sorusu: Hidam! Sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? Baba Hidam’ın cevabı hazır: Ya Resulullah  der. Benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. Kızıma layık olan da odur! Hidam  seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin  yoksa kızın mı? Kızımdır ya Resulullah! Öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? Kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa  beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? Efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: Hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! İşte bu sırada ötelerden beklenmedik bir ses gelir: Ya Resulullah  babamın seçtiğine artık ben de evet  diyorum. Anlaşmayı durdurmasın! Bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar Hansa kız. Der ki: Babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması  şehirde  ‘Kızların seçme hakkı yoktur.’ gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. Bu yüzden sorma gereği duydum. Şimdi anlaşıldı ki  kızların seçme hakkı vardır. Ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. Artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet  diyorum. Sözünden dönme durumunda kalmasın babam! Elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez...( Ahmet Şahin  13 Mart 2007)

Halife Hazret-i Ömer'in (ra) "Biz İslam'dan önce kadınları insan yerine koymazdık.islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi  erkekler gibi hakları anlatıldı. Ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (Buhari  Müslim).Bir tespit de oğlu Abdullah'tan. "Biz kadınlar hakkında ileri geri konuşmaktan korkar olduk  vahiy gelir de bizi azarlar kadın hakları konusunda diye!