Gönderen Konu: islamda Rasülüllah efendimizin ilk hutbesi ve mektuplari  (Okunma sayısı 6104 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de

Bir cuma günü Medine yolunda

Bir çift güvercin ve örümcek ağı... Ölümle arasında bu ikisinden başka bir şey olmayan, düşmanlarıyla burun buruna geldiğinde arkadaşına "Korkma, Allah bizimle beraberdir", diyerek moral veren Sevgili Peygamberimiz, çölün çile dolu yollarında Süraka'nın tehditlerine, yolun güçlüklerine boyun eğmeden 24 Eylül 622 tarihinde ashabının sevinç gösterileri altında Kuba kasabasına girdi.

Kuba kasabasında dört gün kalan Hz. Muhammed (sav) burada İslam'ın ilk mescidini, takva üzerine bina edilmiş olan Kuba Mescidi'ni inşa etti. Cuma günü olduğunda ise Medine'ye doğru yola çıktı.

Ashab-ı Kiram kılıçlarını kuşanmış Peygamberimizle birlikte ilerliyor, Medine'ye giden yolun sağında solunda toplanan insanlar Allah Celle'nin son Peygamberine selam veriyor, O'na olan sevgilerini göstermeye, hasretlerini gidermeye çabalıyorlardı. Ranuna vadisine geldiklerinde öğle vakti olmuştu.

Yarım hurma ile dahi olsa...

Peygamber Efendimiz Aleyhisselam, Salim bin Avfoğullarının oturduğu bu vadide ilk Cuma namazını  kıldırdı. Rasul-i Ekrem bu ilk Cuma namazının hutbesinde şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Sağlığınızda ahiret için hazırlık yapınız. Biliniz ki kıyamet gününde herkes yaptığından hesaba çekilecektir. Sizlerden her biri çobansız bırakacağı koyunundan sorumlu tutulacak. Sonra Rabbi ona tercümansız ve aracısız olarak şöyle diyecek:

'Sana Resulüm gelip de emirlerimi tebliğ etmedi mi? Ben sana mal mülk verdim, pek çok iyiliklerde bulundum. Ya sen kendin için ahiret azığı olarak ne getirdin? Bu soruyla karşılaşan şahıs sağına soluna bakacak ancak hiçbir şey göremeyecek. Önüne baktığında ise cehennemi görecek. Öyleyse yarım hurma ile dahi olsa cehennemden korunmaya çalışınız, onu da bulamayan güzel bir sözle kendisini kurtarmaya baksın. Zira bir hayır için on katından yedi yüz katına kadar sevap verilir. Allahın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.'

Sözlerin en güzeli

Allah Resulü bu ilk hutbesini bitirdikten sonra yeniden kalktı  ve ikinci hutbesini okudu:

"Allah'a hamd olsun. O'na hamd eder ve O'ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü  amellerimizden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yolu gösterdiği, hidayet ettiği kişiyi kimse saptıramaz. Saptırdığını  da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O tekdir, O'nun eşi ve benzeri yoktur. Sözlerin en güzeli Allah'ın kitabıdır. Allah Celle kimin kalbini Kur'an'la süslerse onu kâfir iken İslam'a sokar. O kimse de Kur'an'ı başka sözlerden üstün kılarsa kurtulur.

Allah'ı  bütün kalbinizle seviniz

İyi bilin ki, Allah'ın kitabı  sözlerin en güzeli ve en üstünüdür. Allah'ın sevdiğini seviniz! Allah'ı, bütün kalbinizle seviniz! Allah'ın kelamından ve onu okumaktan usanmayınız. Allah'ın kelamından kalbinize bir karartı  gelmesin.

Çünkü Allah'ın kelamı, Allah'ın yarattığı  her şeyin en üstününü ayırıp seçer, amellerin hayırlısını  ve kullarının seçkini olan peygamberleri ve onların kıssalarını  anlatır. Helali ve haramı bildirir. Siz sadece Allah'a ibadet ediniz ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayınız. O'ndan hakkıyla sakınınız.

Sözleriniz, Allah'a yönelmiş güzel sözler olsun ve aranızda Allah'ın kelamı ile sevişiniz. İyi biliniz ki, Allah, ahdini bozanlara, sözünde durmayanlara gazap eder. Allah'ın selamı üzerinize olsun.''

Peygamebirimiz Hz. Muhammed, Cuma namazını kıldırdıktan sonra Hakk'ın hâkim olduğu yeni bir dünya kurmak amacıyla Medine'ye doğru hareket etti.
« Son Düzenleme: 08 Kasım 2009, 00:59:46 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: islamda Rasülüllah efendimizin ilk hutbesi ve mektuplari
« Yanıtla #1 : 08 Kasım 2009, 00:56:52 »



Hz. Peygamber (sav) Bizans imparatoru Herakliyus’un yanı sıra Konstantıniyye (İstanbul)’den bir kişiye daha mektup gönderdi. Timeturk, birçok kişinin unuttuğu bu konuyu Türkiye’nin gündemine taşıyor.

İslami kaynaklara göre, Hz. Peygamber Herakliyus ile birlikte Bizans’ın Konstantıniyye’deki baş papazı Autocrator’a (Arapça Dugâtur veya Bugâtur olarak okunur) bir mektup gönderdi. Dugâtur’un İstanbul’da büyük bir kilisesi vardı. Kiliseye imparator ve Bizans’ın üst düzey yetkilileri gelir, Dugâtur’dan dua alırlardı. Sahabe-i Kiram’dan Dıhyetü’l Kelbi Bizans İmparatoru’na mektup getirdikten sonra baş papaza uğrar ve Hz. Peygamberin ona verdiği mektubu teslim eder.

Dugâtur, Dıhyetü’l Kelbi’nin getirdiği mesajı okuduktan sonra ona “Bana Kur’an’dan bir sûre yazın” dedi. Kelbi ona bir sûreyi yazdı. Dugâtur’da “Bu, bildiğimiz Allah’ın kitabı” dedi ve Müslüman oldu ama bunu süre gizledi. Daha sonra Müslüman oluşunu duyuran Dugâtur’a büyük tepki gösterilir. Hıristiyanlığa dönmese için baskılar yapılır ancak o bunu kabul etmez. Bizanslılar, İstanbulluları etkilemeye başlayan Başpapaz Dugâtur’u cezalandırmak için öldürür ve yakarlar. Ailesinden bazıları ve onun sayesinde Müslümanlar olanlardan bir kısmı uzun yıllar Müslümanlıklarını gizlerler.

Birçok İslam kaynağında Dıhyetü’l Kelbi’nin başpapaz Dugâtur’a teslim ettiği mektup’ta şunların yazılı olduğunu kaydeder. İşte o mektup:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla! Ey duğatur (autocrator?..) Piskopos!

Allah’ın selamı iman eden üzerine olsun!

Bu (sözün) devamı olarak bil ki Meryem’in oğlu İsa saf ve temiz Meryem’e nasib edip verdiği (indirdiği) Allah’ın Ruhu ve kelimesidir. Bana gelince ben, Allah’a İman eder, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve Esbat’a vahyolunana ve bize indirilene inanırım. Aralarında hiç bir fark gözetmeksizin Musa, İsa ve diğer peygamberlere ulaşan vahye iman ederim. Biz o Allah’a teslim olmuşuz.

Selâm hidayete tâbi olanlara.

Konuyla ilgili rivayetlerin geçtiği kaynakların bir kısmı: Ebu Nu'aym, Muntekâ, v. 31/b-32/a; Said bin Mansûr, Sünen, ikinci kısım, no: 2479, Heysemi, Mecmau'z-Zevâid, 5/306, 308'de Taberanî'den, Bezzâr ise Keşfu'l-Estâfdan (2/44, yazma) nakleder. İbn Hacer, İsâbe, üçüncü kısımda, dâd harfinde. Ayrıca konunun geçtiği bazı yabancı kaynaklar Caetani, 6/50 (ikinci altyazıda); A. Sprenger, c. 3, s. 266 (birinci altyazı); Viriginia Vaga Rivista degli Studi OrientalL 10(1923), s. 87-109.

  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: islamda Rasülüllah efendimizin ilk hutbesi
« Yanıtla #2 : 08 Kasım 2009, 00:59:01 »
Esirgeyen bağışlayan Allah adıyla

Allah bize bereketlerinden bolca versin. Bu, mübarek bir yazıdır. Allah'ın emriyle, bizimle zimmet akdi yapmalarından ve İslam'ın koruması altına girdikten sonra Ermenilerden bir grubun talebi üzerine yazılmasına izin verdim: Allah, İslam'ın adını yüce kılsın. Bütün ehli milleti İslamı (müslümanları), bunun gereğine göre hareket etmeye, mantık ve medlulüne (sözüne ve özüne) bağlanmaya mecbur ettim. Bu, dindaşım müslümanların, kendilerine Allah'ın ahdini, misakını ve zimmetini, peygamberlerinin, elçilerinin, seçtiklerinin, önceki ve sonraki müslümanlar arasındaki velilerin zimmetini istemelerinden hemen sonra olmuştur. Benim bu zimmetimi ve misakımı, Allah, peygamberlerden ve mukarrebûn meleklerden itaat konusunda almıştır.

Allah'ın ahdine vefa, sınırlarda ve bölgelerinde kıyamet gününe dek, doğu ve batının her yöresinde yanımdaki yardımcılarım ve taraftarlarımla, ister uzakta, isterse yakında olsunlar, ister barış yoluyla, isterse savaş sonucunda itaat etsinler, nerede olurlarsa olsunlar onları korumam, güvenliğini sağlamam, kendilerine, kiliselerine, manastırlarına, ruhbanlık merkezlerine, ister dağda, vadide ve mağarada, isterse yerleşim yerinde ve ovada olsunlar ibadet ve taat merkezlerine gelecek zararları önlemem, ister karada ve denizde, isterse batıda ve doğuda olsunlar dinlerini ve mülklerini, kendimi, yakın çevremi ve dindaşım mü'min ve müslümanları koruduğum biçimde korumam, onlardan her türlü eziyet ve kötülüğü gidermem, benim ve benimle birlikte İslam yurdunu savunanların yanlarında yer almaları gayesiyle başlarına kötülük gelmemesi için koruma ve gözetleme görevinin gereği olarak her türlü düşmana karşı savunarak arkalarında olmam sonucunda gerçekleşir.

Aynca, ahid ehlinin harâc türünden yüklendikleri ölüm derecesindeki ezayı onlardan uzaklaştırmalıyım; ancak hiçbir baskı ve zorlama olmaksızın gönüllü olarak vermeleri hariç. İslam’a zorlanmazlar. Hiçbir piskopos görevinden alınmaz, Hıristiyan biri dininden vazgeçirilmez, rahip ruhbanlıktan, gezgin gezisinden alıkonmaz. Eski kiliselerinden hiçbiri yıkılmaz. Ne kiliseleri, ne de evleri cami veya Müslümanların evine döndürülmez. Ruhbanlık ve piskoposluk engellenmez, yün giymek ve satış yapa geldikleri yerlerde at pazarı kurmaları yasaklanmaz. Müslümanlara yardım ve beytülmale (devlete) destek olarak verilen cizyeleri, her yıl için dört dirhem ve bir Herat işi giysinin üzerine çıkarılmaz. Giysi vermeleri kolay değilse, bedelini vermeye zorlanmazlar, ancak gönüllüce verebilirler. Karada ve denizde, mücevher çıkarmak için dalış yapan, altın ve gümüş ticareti yapanlar gibi büyük ticaret yapan kişilerden bile olsalar, mukim olan her birinin ödeyeceği bütün cizye budur. Yolculara ve yeri bilinmeyenlere, elinde miras olması dışında hiçbir şey gerekmez, bu durumda benzerinin ödediğini öder. Karada ve denizde kimseye elkonmaz, zulüm yapılmaz, haksızlığa uğratılmaz.

Müslümanlarla birlikte savaşa çıkmaya ve keşif gücü olarak düşmanla karşılaşmaya zorlanmazlar. Çünkü onların savaşma yükümlülüğü yoktur. İslam’ın korumasında olmaları için onlara zimmet verilmiştir. Ancak gönüllü olarak savaşa katılabilirler. Onlara ancak en iyi şekilde davranılır, rahmet kanatlan gerilir, her zaman ve her yerde eza ve kötülük görmeleri engellenir, bir zalim onlara zulmederse, Müslümanlar onlara yardımcı olmak zorundadır. Başlarına bir iş gelir veya hatta cinayet olursa, bu fiille düşmanları arasına sulh (barış) yoluyla girilir. Sulh, kuralların temelidir. Yardımsız bırakılmazlar, reddedilmezler ve ihmal edilmezler.

Onlar, Müslümanlarla aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir. Nikâh yapmaya zorlanmazlar. Onlardan hiçbir aile, kızını bir müslümanla evlendirmeye zorlanamaz. Nişan yapmak istemezler ve evlendirmeye karşı çıkarlarsa, bu konuda zarara uğratılmazlar. Çünkü bu, ancak onların gönül hoşluğuyla ve rızasıyla olur. Bir Hıristiyan kadın Müslüman erkekle evliyse, Allah onu doğruya erdirinceye kadar dini konusundaki arzularını yerine getirmekte rızasına uygun davranmalıdır, onu Müslüman olmaya zorlayamaz. Ona İslam’ın güzelliğini, diğerinin kötülüğünü anlatır. Allah katında din, İslamdır.

Kilise ve manastırlarının saygınlığı ve dini çıkarları için harcama yapmaya ihtiyaç duyarlarsa, zimmetlerine borç olarak yüklenmez, bilakis İslam toplumundan onlara bir ihsan ve lütuf olarak beytülmalden yardım edilir. Onlardan biri, Müslümanlara düşman olduğu halde, Müslümanlar arasında duramaz. Kendilerine düşman olarak, Müslümanların arasında bulunması ise engellenemez. Kim bunlardan bir şeyde sınırı aşarsa, Allah'ın elçisi Muhammed'in (s.a.) onlarla yaptığı andlaşmaya aykırı davranmış olur.

Dinleri konusunda onlara zimmetlerinde bazı şartlar belirlemiştir: Bu şartlara bağlılık ve onlara belirlediklerine vefa göstermek. Buna göre onlardan biri, gizli ve açıkta müslümanlardan biri aleyhine düşman (ehli harb) birine casusluk yapamaz. Onların evlerinde ve ibadethanelerinde, müslümanların düşmanı oturamaz. Silah vermek suretiyle, düşmandan birine Müslümanlar aleyhine yardım edemez. Kalelerinde onlara bir mal emanet edilmez. (?) Ancak evleri yakın olursa, bununla kendilerini savunurlar ve canlarını korurlar.

Müslümanlardan hiç kimse onları gece ve gündüz kitaplarını okumaktan alıkoyamaz. Yedikleri azığı sağlamaları engellenemez. Kendisi ve ailesi için bir yıllık azık biriktirmeleri (saklamaları) da engellenemez. Onlardan biri mazlum olarak, Müslümanlardan biri yanında saklanmaya ihtiyaç duyarsa, Müslümanlar bu konuda ona yardımcı olmalıdır, umduğunda onu düş kırıklığına uğratmamalıdır.

Müslümanlardan biri, onların gizlerini öğrenirse, onlara eziyet veren her türlü kötülükten, uğradıkları veya başlarına gelen zarardan koruma ve gözetme sözü verilmiş olanları için gizlemek ve saklamak zorundadır. Ruhban ve piskoposlardan hiçbiri ve diğer müminler, dinlerini öğretmekle meşgul oldukları sürece, haraç vergisi ödemekle yükümlü tutulmaz. Hiç kimseye gücünün üstünde yüklenmez. (Allah, herkese gücüne göre yükler). Bu yazı, kıyamete ve dünyanın sonuna dek, uyulacak ve bağlanacak bir belge olmalıdır. Taraflardan hangisi bu şartlardan birini çiğnerse, Allah'a, elçisine ve Müslüman topluma aykırı davranmış olur.

Bu andlaşma, sahabenin (r. anhüm) huzurunda yazıldı. Tanıklar şunlardır: Ebu Bekir es-Sıddîk, Ömer bin el-Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebî Talib, Muaviye bin Süfyan, Ebu'd-Derdâ, Ebu Zer, Ebu Hureyre, Abdullah bin Şem'un, Abdullah bin Abbas, Hamza bin Abdilmut-talib, Ebu'1-Fadl Abbas, Talha, Sa'd bin Hâd, Sa'd bin Iyâd, Abdullah bin Şem'un, Sabit bin Kays, Zeyd bin Sabit, Zeyd bin Erkam, Üsâme bin Zeyd, Osman bin Maz'un, Ebu'd-Dâliye, Abdullah bin Amr bin el-Âs, Ammâr bin Yâsir, Ensel bin Malik, Mes'ud bin Ebî Talib.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: islamda Rasülüllah efendimizin ilk hutbesi ve mektuplari
« Yanıtla #3 : 23 Temmuz 2010, 05:42:05 »
Allah razı olsun hocam.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim