Gönderen Konu: Islamda ve zamanimizda kölelik.*  (Okunma sayısı 11968 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Islamda ve zamanimizda kölelik.*
« : 19 Ağustos 2006, 01:30:50 »

Islamda ve zamanimizda KÖLELIK


İslâm'ın çıkışı sırasında Arap Yarımadası'nda ve Hicaz yöresinde kölelik uygulamasının varlığı bilinmektedir. Bunların büyük çoğunluğunu Afrikalı siyahîler teşkil etmekte idi. Nitekim Hz. Peygamber'in müezzini Bilâl-ı Habeşî de bunlardan biriydi. Bu kölelerin kaynağı tam olarak bilinmemekle birlikte, eski Yunan ve Roma'daki köle kaynağına benzemektedir. Bunlar ya ele geçirilenler tarafından satılmış ve el değiştire değiştire Mekke'ye kadar getirilmiş esirler veya kıtlıklar yüzünden aileleri tarafından satılmış çocuklardı. Arap Yarımadası'na başka beldelerden getirilen köleler de vardı. Meselâ; İkrime b. Ebî Cehl'in kölesi ile Ezrak b. Ukbe es-Sekafi ve Suheyb-i Rûmî Rum menşeli kölelerdi. Ancak Suheyb, kendisinin aslen arap olduğunu ve bir savaş sonucu Rumlara esir düştüğünü söylemiştir. Selmân-ı Fârisî İranlı idi. Kaçırılarak Yahudilere satılmış, müslüman olmak için Medine'ye kadar gelmişti. Hz. Peygamber hürriyetine kavuşması için Selmân'a (r.a) para yardımında bulunmuştur. Hz. Peygamber'in sonraları âzâd edip, evlatlık edindiği Zeyd b. Hârise (r.a) ise arap kölelerden idi (İbn Hişam, es-Sîre, Mısır 1375, I, 214-222; Taberî, Tarihu'l-Ümem ve'l-Mülük, Kahire, 1939, I, 227; Belazürı, Ensabu'l Eşrâf, Nşr. Muhammed Hamidullah, Kahire 1959, I, 357-367).

İslâm yedinci Miladî yüzyıl başlarında köleliği topluma yerleşmiş ve çağdaşı güçlü devletlerde tabii kabul edilmiş bir halde buldu. Köleliği tek yanlı ve kesin bir kararla kaldırma yoluna gitmedi. Ancak köleliğin kaynağını yalnız savaş hâline bağladı. Savaş sonrasında esirler için uygulana gelen bazı alternatifler vardır. Birincisi ve çokça başvurulan yol, esirlerin öldürülmesidir. Bu, vicdanları rahatsız ettiği gibi, galip tarafın intikam duygularını kamçılamaktan başka bir yarar sağlamaz. İkinci yol, savaş esirlerinin kurtuluş akçesi (fidye-i necât) veya esir değişimi yoluyla serbest bırakılmasıdır. Fakat, yenilen tarafın kurtuluş akçesi verememesi veya değişim için elinde esir bulunmaması yahut düşman tarafını yeniden güçlendirmemek için galib ülkenin yukarıdaki alternatifi kabul etmemesi hâlinde bir tıkanıklık doğmaktadır. Esirlerin karşılıksız af ilan ederek salıverilmesi ise, onları ele geçirmek için canını ortaya koyan İslâm savaşçılarının hakkına tecavüz sayıldığından pek az başvurulan bir alternatif olmuştur. Esirleri tasfiye etmenin üçüncü yolu ise; onları köle statüsüne sokmaktır. Bu duruma göre, savaş esirlerinin karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılması mümkün olmayan durumlarda geriye iki yoldan birisi kalır. Öldürülmek veya köle olarak yaşamını sürdürmek. Bu duruma göre, kölelik, öldürülmenin alternatifi olarak ortaya çıkmaktadır. Savaşçıların genellikle genç yaşta bulundukları dikkate alınırsa, yenilgi yüzünden hürriyetini kaybeden kimsenin önünde uzun bir ömrü vardır ve hürriyetini elde etmesi ümidi sürekli olarak vardır. Ölüm hâlinde ise artık diğer bütün alternatifler ortadan kalkmış olur. İşte köleliğin yasaklandığı günümüzde, bir savaş sonrası uygulamada, esirlerin serbest bırakılmadığı durumlarda, onların tek tek veya toplama kamplarında topluca öldürülmeleri olayı ile karşılaşılmaktadır. İşte bu nedenle İslâm, köleliği tam olarak kaldırmamış ve gerektiğinde başvurulmak üzere kapıyı aralık tutmuştur. Ancak bununla birlikte savaş esirlerinin mutlaka köle edinilmesi diye genel bir kural yoktur.

Diğer yandan köleliğin tek yanlı bir kararla kaldırılması İslâm toplumlarının aleyhine bir sonuç da verebilir. Çünkü gayri müslim toplumlar, savaş sonrası müslüman esirleri sürekli olarak köleleştirirken, İslâm toplumlarına bu imkânın verilmemesi ve esirleri serbest bırakması onun zayıflaması sonucunu doğurur.

İşte İslâm yukarıda birkaçına temas edilen sebeplerle köleliği kaldırmamış, fakat getirmiş olduğu çeşitli tedbirlerle kaynağını yalnız savaş esirlerine münhasır kılmış diğer kaynaklara izin vermemiştir.

İslâm hukukuna göre köle ve câriye statüsünü şu şekilde belirleyebiliriz: Gayri müslimlerle bir savaş sonucunda müslümanlar galip gelmiş ve esir almışlarsa, İslâm Devleti'nin elinde esirler için izleyeceği yol alternatiflidir.

1- Öldürme. Savaş esirlerine öldürme hükmünün uygulanabileceği konusunda İslâm hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Çünkü Hz. Peygamber'in bazı savaş esirlerinin öldürülmesini emrettiği tevatür yoluyla nakledilmiştir (el-Cassas, Ahkâmü'l-Kur'ân, III, 391). Bazı bilginler esirleri öldürmenin savaş devam ederken mümkün olduğunu, savaş bittikten sonra bunun mekruh olduğunu söylemişlerdir. Delilleri; "Onlar sizinle savaşırlarsa onları öldürünüz" (el-Bakara, 2/191) âyetidir. Savaş bittiğine göre artık öldürmeye gerek kalmamıştır. Esir olmazdan önce müslüman olan kimse, ne öldürülür ve ne de köle edinilebilir. Belki tedbir olarak bir süre tutuklu bulundurulur. Esirken İslâm'a giren de öldürülmez (İbn Hazm, el-Muhallâ, (Neşr. A.M. Şakir) VII, 309)

2. Köle edinme. Savaş esirlerinin köle edinilmesi veya zimmî statüsünde İslâm Devleti'nin tebaası hâline getirilmesi de mümkün ve câizdir. Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik'in görüşü budur. Bazı Hanefî hukukçularına göre ise esirleri köle olarak kullanma hükmü neshedilmiştir (Muhammed, 47/4; el-Enfâl, 8/67; el-Cassas, a.g.e., V, 268-272).

3. Kurtuluş fidyesi karşılığında salıvermek. Âyette; "Esirleri meccânen veya bir fidye karşılığı salıverme vardır" (Muhammed, 47/4) buyurulur. Bu bedel; mal, para, savaş malzemesi vb. şeyler olabilir. Nitekim Bedir Gazvesi esirlerinin bir bölümü para karşılığında, para temin edemeyenler ise on çocuğa okuyup-yazma öğretme karşılığında serbest bırakılmıştır (es-Sâbûnî, Tefsîru Ayâti'l-Ahkâm, II, 451-452). Ancak Hanefî hukukçulara göre, mal karşılığı serbest bırakma hükmü neshedilmiştir. Çünkü bu, düşmanın yeniden güçlenmesine yol açar. Bu görüşe göre, fidyeden söz eden âyet (Muhammed, 47/4), daha sonra inen ve müşriklerin öldürülmesini bildiren âyetlerin (et-Tevbe, 9/5, 29) hükmü ile neshedilmiştir. Çoğunluk İslâm hukukçuları ise, fidye karşılığı salıverme hükmünün, ihtiyaca göre başvurulmak üzere devam ettiği görüşündedir.

4. Esir mübadelesi. Hanefîlerin çoğunluğuna göre esir değişimi yoluyla salıverme mümkündür. Çünkü bazı durumlarda, İslâm Devleti düşmanın eline geçen müslüman esirleri kurtarmak için buna mecbur kalabilir. Fidye âyetindeki "fidâ" terimi mutlak olarak zikredildiği için, bunun esir değişimini de kapsamına alması muhtemeldir.

5. Meccânen salıvermek (menn). İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre, düşman esirlerinin meccanen salıverilmesi caiz değildir. Çünkü bu, düşmanın güçlenmesine yol açacağı gibi, hayatını ortaya koyarak bunları esir eden mücahidlerin haklarına da bir çeşit tecavüz sayılır. İmam Şâfii ise, meccânen salıvermeyi caiz görür. O, Hz. Peygamber'in, Yemame halkının büyüğü Sümâme b. Üsal'i meccânen salıvermesini delil getirir (Ömer Nasuhi Bilmen, Istilâhât-ı Fıkhıyye Kamusu, III, 402).

Savaşta esir alınan kadınlarla, çocukları öldürmek ittifakla caiz görülmemiştir. Bunlar hakkında diğer alternatifler söz konusu olur. Esir alınan karı-koca birlikte İslâm ülkesine getirilmişlerse nikâh bağı devam eder. Yalnız kadın gelmişse bu bağ ortadan kalkar (Bilmen, a.g.e., III, 402).

Bir savaş sonrası köle statüsü ortaya çıkınca, ikinci kaynak olan doğumla kölelik statüsü de bunun tabii sonucu olarak ortaya çıkmış olur. İslâm hukukuna göre, kural olarak köle, annenin statüsüne tabidir. Bunun istisnası, hür bir baba ile onun cariyesinden doğan çocuk hür sayılır. Köle baba ile hür anneden doğan çocuk, genel kurala göre hürdür. İslâm hukukunda, köleliğin bu iki kaynak dışında başka bir kaynağı yoktur.

Kölenin hukuka statüsü:

İslâm hukukunda köle, satışa konu olması bakımından "eşya" gibi kabul edilmekle birlikte diğer inanç, ibadet ve muameleler bakımından ehliyeti kısıtlı bir insan statüsündedir. İslâmî emir ve yasaklara muhatap olması bakımından bir kölenin hak ve sorumluluklarını şöylece özetlemek mümkündür

1. İnanç ve ibadet hürriyeti bakımından:

Bir müslümanın yanında ve mülkiyetinde bulunan köle veya câriyenin inanç özgürlüğü vardır. Gayri müslim olarak kalabileceği gibi, İslâm'a girmesi ve İslâmî akideye sahip olması da hakkıdır. Ancak efendisi onu, buna zorlayamaz. Çünkü iman kalb işi olduğu için, zor karşısında inanmış görünmek kişiyi "münafık" durumuna düşürür. Bu durum çoğu zaman, karşı taraf için, kişinin gerçek yüzüyle görünmesinden daha zararlı olabilir. Müslüman köle, ibadet ve dini yükümlülükler bakımından temelde hür insanlar gibidir. Ancak ehliyeti kısıtlı olduğu için, bu yükümlülükler onun gücü ile sınırlıdır. "Allah hiçbir kimseyi gücünün yeteceğinden başkası ile yükümlü tutmaz" (el-Bakara, 2/286).

Bu yüzden köle ve câriye namaz ve oruçla yükümlü olmakla birlikte, mülk sahibi olamadığı için zekât ve hac'tan muaftır. Fıtır sadakası efendisi tarafından verilir. Cihadla yükümlü değildir. Câriyelerin örtünme konusundaki sorumlulukları, hür kadınlara göre sınırlıdır.

2. Muâmelât ve Ukûbât bakımından:

Köle, mülkiyete ve tasarruflara konu olması bakımından eşya gibidir. Alınıp satılabilir, hibe edilebilir, kiralanabilir, ortak mülkiyete konu olabilir. Eksik vücûb ehliyeti vardır. Mülk edinemediği için, kazandıkları efendisine ait olur. Bu yüzden ona karşı yapılacak haksız fiilden elde edilecek diyet ve erş gibi tazminatları efendisi alır. Başkasına karşı işleyeceği haksız fiillerde ise köle kendi mülkiyetiyle sorumludur. Efendisi bu zararı ödemezse, zarar görene kölenin mülkiyetini devretmek zorunda kalır.

Efendisi köleye hukukî tasarruflarda bulunma izni verebilir. Böyle bir köleye "me'zûn" denir. Me'zûn, borçlardan şahsen sorumlu sayılır. Efendisi bunları ödemezse, köle satılarak bunlar ödenir. Kazandığı efendisine ait olur. Ancak efendi köle ile "mükâteb" anlaşması yapmışsa köle vücûb ve edâ ehliyetine de sahip olur. Çünkü bu durumda belli bir bedeli kazanarak efendisine ödeyince hürriyetine kavuşabilecektir. Bu da onun mülk edinmesini gerektirir. Efendi, verdiği tasarruf izninden her zaman dönebilirken "mükâteb" sözleşmesi dönülemeyen bir tasarruftur.

Köle ve câriyelerin evlenmesi efendilerinin iznine bağlıdır. Erkek köle mehri ve evliliğin getireceği bazı mali yükümlülükleri bizzat karşılamak zorunda kalacağı için, onun evlenmesi efendisini de ilgilendirmektedir. Bu yüzden kölenin evlenmesinde efendisinin rızası aranmaktadır. Efendi köleyi evlenmeye zorladığı takdirde, köle hürriyetine kavuşunca muhayyerlik hakkına (hıyâru'l-ıtk) sahiptir.

Kölelerin evlenmesinde şu durumlar söz konusu olabilir.

a. Hür bir erkek kendi cariyesi ile nikâh söz konusu olmaksızın cinsel hayat yaşayabileceği gibi, onu nikâh akdi ile eş edinmesi de mümkündür. Ancak hür olan eşle câriye bir nikâh altında toplanamaz. Diğer yandan hür bir erkek, başkasının câriyesi ile, onun efendisinin izniyle ve mehir de vererek evlenebilir (bk. el-Bakara, 2/221).

b. Hür bir kadın kendi rızasıyle, başkasının mülkü olan bir köle ile evlenebilir (el-Bakara, 2/221). Ancak, kadının velisi, böyle bir evliliğe kefâet* (denklik) bakımından itiraz ederek evliliği feshettirme hakkına sahiptir. Velisi bu yetkiyi kullanmazsa akit kesinleşir. Doğacak çocuklar anneye tabi olarak hür sayılır. Koca, satın alınma, hibe, miras, vasiyet ve benzeri yollarla karısının mülkiyetine geçerse nikâh akdi münfesih olur. Çünkü nikâh akdi mülkiyet kadın bakımından aynı kişide toplanamaz. Böyle bir kadın evliliği sürdürmek isterse, kölesi statüsünde olan kocasını azad eder. Erkek serbest kaldıktan sonra yeni bir akitle evlenmeleri mümkündür. Ancak serbest kalan kölenin bu ikinci evliliği kabul etmeme imkânı da vardır.

c. Köle ve câriyenin efendilerinin izniyle evlenmesi mümkündür. Bunların aynı efendinin veya ayrı ayrı efendilerin kölesi olması sonucu değiştirmez. Doğan çocuklar annenin efendisine aittir. Çoğunluğa göre, köle ister hür olsun ister câriye yalnız iki kadınla, İmam Mâlik'e göre ise dört kadınla evlenebilir. Erkek kölenin, çocukları üzerinde velâyet *, kadın kölenin de hadâne* köle, boşama konusunda efendisinden izin almak zorunda değildir. O, bu konuda tam ehliyetli sayılır. Ancak cariyenin iki defa boşanması mümkündür. Bununla beynûneti kübrâ meydana gelir. Kocası olan veya boşanan câriyeler, hür kadınların yarısı kadar iddet * beklerler. Doğum hâlinde iddet doğumla sona erer. Köle ve câriye miras veya vasiyet yoluyla mülk edinemez. Aksi halde ona intikal edebilecek mal, efendisinin sayılacağı için servet dolaylı yoldan ilgisi olmayana geçmiş sayılır.

Köle, had cezası gerektiren suçların cezasını hürlere göre, yan olarak çeker. Meselâ; zinada bekâr köleye, hür kimselere verilen cezanın (en-Nûr, 24/2) yarısı verilir (en-Nisa, 4/2). Köle ve câriye evli de olsa muhsan sayılmaz ve onlara zinada recm * cezası uygulanmaz. Zina iftirası (kazf) suçunda hürlere verilen cezanın yarısı (en-Nadr, 24/4), hırsızlık (el-Mâide, 5/38) ve irtidâd suçlarında cezanın yarıya indirilmesi mümkün olmadığı için tam ceza uygulanır.

Kısası gerektiren suçlarda köle, hür veya köle karşılığında kısas olarak öldürülür. Bir köleyi öldüren hür kimse de kısas yoluyla öldürülür. Hanefiler dışındaki mezheplere göre ise, bu durumda, aralarında eşitlik olmadığı için kısas uygulanmaz. Yaralamalarda da kısas yoluna gidilmez. Diyet * gereken durumlarda kölenin sahibi dilerse, hak sahiplerine diyeti öder, dilerse diyet yerine karşı tarafa kölenin mülkiyetini devreder. Hanefilere göre, kölenin diyeti, hür kimselerin diyetini aşamaz. Şâfiîlere göre ise, böyle bir sınırlama söz konusu değildir.

Ta'zir cezaları İslâm Devleti'nin toplum düzenini sağlamak için serbestçe koyacağı cezalar olduğu için, Devlet köle ve cariyelerin had ve kısas cezaları dışında kalan suçları için, hürlere eşit veya farklı biçimlerde ceza koyma hakkına sahiptir.

Kölelerin hak ve görevleri: Ehliyeti, hak ve yetkileri çeşitli bakımlardan kısıtlanmakla birlikte, köle bir insandır ve Allah'ın bir kuludur. Bu yüzden âyet ve hadislerde köle ve câriyelere insanca muamele yapılması tavsiye edilmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de; "Sahip olduğunuz kölelere iyilikte bulunun" (en-Nisâ, 4/36) buyurulması, çeşitli hadis-i şeriflerde; "Onlara "kölem " demeyiniz "oğlum, kızım " diye hitap ediniz", "Köleler, Allah'ın sizin yanınızda bulundurduğu kardeşlerinizdir. Allah sizi de onların hizmetine tabi kılabilirdi. O halde onlara iyi davranın" buyurulması bu tavsiyelere örnek olabilir. (Köle ile ilgili hadisler için bk. Wensinck, Meftâh, "Abîd" ve "ltk" mad.). Ayrıca bk. Azad, Mühatebe mad.
« Son Düzenleme: 07 Nisan 2009, 02:13:53 Gönderen: İsra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #1 : 19 Ağustos 2006, 13:30:06 »
hocam verdiginiz bilgiden dolayi Allah razi olsun

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #2 : 14 Aralık 2006, 01:08:10 »
islam köleligi kaldirmistir.köle azad etme hususunda tesvik etrmistir.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı abdullah64

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 11
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #3 : 14 Aralık 2006, 12:02:18 »
Zamanımızda yada gelecekte uygulanabilirliği olacakmı bu hükümlerin. Mesela ben  bir köle yada cariye edinebilirmiyim?

             Böyle bir imkan varmı? Nereden alınır yada nerede satılır.? Yoksa benzer uygulamalar varmı zamanımızda.
iz abdest almayı okuya okuya değil,abdest alanların eline su döke döke öğrendik...

                                               Arif Nihat Asya

Çevrimdışı muallim_abi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 425
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #4 : 14 Aralık 2006, 15:01:48 »
Ahkam-ı ilahi bakidir, Müderris hocamın da belirttiği gibi, teşvik bu işlerin kalkmasına olmuştur. İslam ülkesinde bulunmadığımız için, zamanımızda imkansız gibi gözükmekte.
Okuduk, okuttuk, unuttuk; üç kaf bir araya geldi, olduk bir kukuk..
nemsavi@hotmail.com / incemeseleler.com

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #5 : 14 Aralık 2006, 15:10:50 »
Allah Razı Olsun Hocam
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #6 : 14 Aralık 2006, 15:39:14 »
Alıntı yapılan: "abdullah64"
Zamanımızda yada gelecekte uygulanabilirliği olacakmı bu hükümlerin. Mesela ben  bir köle yada cariye edinebilirmiyim?

             Böyle bir imkan varmı? Nereden alınır yada nerede satılır.? Yoksa benzer uygulamalar varmı zamanımızda.

Arabistana tasinman yeterli.amma sadece suud ailesinden alacaktin.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı abdullah64

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 11
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #7 : 14 Aralık 2006, 17:26:39 »
Demekki bizim için böyle bir şey söz konusu değil. Tabi hanedandan bir hanımla evlilik yapılmadıktan sonra O halde dahi bize izin verirlermi oda mechul.

              Lakin beklentim yazınızı günümüze teşbih lerle uyarlamanız dı.  Ülkemizde cariyeliği değilde belki köle liği asr ı saadette uygulandığı üzere kabul edebilecek nice kardeşin olacağını zannediyorum.
iz abdest almayı okuya okuya değil,abdest alanların eline su döke döke öğrendik...

                                               Arif Nihat Asya

Çevrimdışı muallim_abi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 425
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #8 : 14 Aralık 2006, 17:29:01 »
Darulislam olursa olur. Buna karşı gelen de olmaz, yukardaki yazıda da sebebleri belirtilmiş zaten.
Okuduk, okuttuk, unuttuk; üç kaf bir araya geldi, olduk bir kukuk..
nemsavi@hotmail.com / incemeseleler.com

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #9 : 14 Aralık 2006, 19:44:46 »
Alıntı yapılan: abdullah64
Demekki bizim için böyle bir şey söz konusu değil. Tabi hanedandan bir hanımla evlilik yapılmadıktan sonra O halde dahi bize izin verirlermi oda mechul..

Bendenız Bır Cok Kere Oralara Gıttım Ve Bıraz Bazı Seylere Vakıf Oldum Hanedandan Bırısı Ile Evlendıgın Zaman Köle Olan Sen Olursun:vesselam

köleliği Fazla Merak Etmemelı Rabbımıza Köle Olalım Yeter:
« Son Düzenleme: 07 Nisan 2009, 02:13:41 Gönderen: İsra »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #10 : 15 Aralık 2006, 00:21:03 »
Alıntı
Köleliği Fazla Merak Etmemelı Rabbımıza Köle Olalım Yeter
&))
« Son Düzenleme: 07 Nisan 2009, 02:11:58 Gönderen: İsra »

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #11 : 15 Aralık 2006, 00:52:39 »
[quoteKöleliği Fazla Merak Etmemelı Rabbımıza Köle Olalım Yeter
[/quote]
 
« Son Düzenleme: 07 Nisan 2009, 02:12:45 Gönderen: İsra »
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Islamda ve zamanimizda kölelik.
« Yanıtla #12 : 12 Eylül 2007, 00:46:56 »
abdullah (Allahin kölesi) Yani hizmetcisi bu bize sewref olarak yeter yeter yeterde artau rabbim ayirmasin
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Islamda ve zamanimizda kölelik.*
« Yanıtla #13 : 28 Mayıs 2014, 07:42:32 »
Batı’da ve Amerika’da kölelik: Kızılderililer/Zenciler


    Ortaçağ Fransa’sında “Loi Salique Kanunu” yürürlüktedir. Bu kanun, özgür vatandaşlarla köleler arasına ciddi engeller koymuştur. Bir kere iki sınıf arasında evlilik kesinlikle mümkün değildir. Hür biri köle bir kadına aşık olup evlenirse, hem kendisi, hem de doğacak çocukları köle durumuna düşer.

Kölelerin hiçbir hakkı yoktur. Durumları Arap cahiliyesine benzemektedir.

Yine Fransa’da yürürlükte bulunan “Karalar Kanunu”, kölenin efendisine karşı en küçük bir saygısızlığı, yargısız infazla sonuçlanmakta, ne ceza vereceği tamamen efendinin vicdanına kalmaktadır.

Bu yüzden Paris, gözleri oyulan, vücudunun en hassas noktaları dağlanan, burnu ve kulakları kesilen kölelerle doludur.

Aynı dönemde İngiltere’de de bir “Karalar Kanunu” yürürlüktedir. Bizzat İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth en büyük “köle tüccarı”ydı. Kendisine bağlı ticaret gemileri tek seferde 47 binden fazla köleyi Afrika’dan İngiltere’ye getirtmişti.

Kaçmaya çalışan kölelerin ya ayakları kesilir ya da ömür boyu pranga ile (ayaklara bağlanan ağır zincir) yaşamaya mahkûm edilirdi.

“Sanayi Devrimi”nin önce İngiltere’de gerçekleşmesinin temel sebebi köle ticaretindeki üstünlüğüdür. Afrika’dan köle taşıyan gemi sayısı giderek de artmıştır. 1730’larda Liverpool Limanı’na kayıtlı 15 “köle gemisi” varken, bu sayı 1792’de 132’ye çıkmıştır.

1807’de köle ticaretini güya yasaklayan İngiltere, 20. Yüzyıla kadar bu işe devam etmiş, “Ekonomi ancak kölelerin sırtında gelişir” anlayışı içinde hareket ederek, alttan alta köle ticaretini sürdürmüştür.

Zaten yasaklanan “kölelik” değil, “köle ticareti”dir ve bir malın ticareti olmadan o “mal”ın sağlanması mümkün değildir.

Amerika’ya da bakalım isterseniz…

Aynı Batı kültürünün çocuğu olarak Amerika, 50 milyon civarında Kızılderili katletmek suretiyle tarihin belki de en büyük soykırım suçunu işlemiştir…

“En iyi Kızılderili ölü Kızılderili’dir” inancı çerçevesinde 50 milyon Kızılderili öldürüp arazide ve sanayide çalıştıracak işçi bulamaz olunca, Afrika’ya yöneldiler.

Özel olarak bu iş için tasarlanmış gemilerle Afrika’dan Amerika’ya köle sevkiyatına başladılar. Milyonlarca insanı vatanlarından koparıp köleleştirdiler.

Kölelerin üst üste tıkıştırıldığı, kırbaçlandığı, aç ve susuz bırakıldığı ambarlar o kadar sağlıksızdı ki, sadece nakliyat esnasında hayatını kaybeden insan sayısının 20 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.

Ölenlere “köpek leşi” muamelesi yapılarak denize atılıyor, Amerika’ya ancak en sağlam ve sağlıklı olanlar ulaşabiliyordu.

Bunların sayısı 10 ilâ 30 milyon arasında ifade ediliyor. Kesin sayıyı bilmek mümkün değil.

Sylviane Diouf’un verdiği bilgiye göre, köleleştirilen “zenci”ler arasında 3-4 milyon kadar da Müslüman vardır.

Avrupa ve Amerika’da hiçbir hak-hukuk tanımadan, üstelik “savaş esiri” olmadıkları halde “insan avı” sonucu yakalanıp köleleştirilen Afrikalıların son derece acımasız, son derece insanlık dışı muamelelere tabi tutuldukları “kölelik sistemi”, “iyi para kazandıran bir iş” olarak yüzyıllarca devam etti.

Bu durum üretimde makineleşme başlayana kadar sürdü. Ne de olsa makine ekmek istemiyor, doğurmuyor, hastalanmıyordu. Daha kârlıydı.

Köle, artık “angarya” gibi görülüyordu. Bu yüzden kurtulma cihetine gidildi.

Fernand Braudel şöyle diyor: “Lafı gevelemeden, Avrupalılar tarafından yapılan zenci köle ticaretinin, Amerika’nın artık bu kölelere acil ihtiyacının kalmadığı bir sırada sona erdiğini kabul edelim.”

Kısacası, kendimizi beğenmeyip girmeye çalıştığımız “Batı Uygarlığı”nın temelinde Afrika insanlarının iskeletleri var.
Yavuz Bahadıroğlu. Habervaktim.com
« Son Düzenleme: 28 Mayıs 2014, 08:24:01 Gönderen: mazhar »

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Islamda ve zamanimizda kölelik.*
« Yanıtla #14 : 28 Mayıs 2014, 08:25:45 »
Teşekkürler