Gönderen Konu: cömertliğin önemi..  (Okunma sayısı 3925 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Nihle

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 315
cömertliğin önemi..
« : 28 Nisan 2006, 14:16:45 »

Emribi’lmaruf ve cömertliğin önemi....
 

Başka çarem yok, yavrum beni bekliyor. Ben de açım, nerede bu adam?'' dedi Mecûsî'nin evinin yerini öğrenen kadın oraya varmıştı bile. Kapıyı çaldığında Mecûsî adam açmıştı. Kadın ona da durumunu izah etmiş ve bir yardım dilemişti. Mecûsî adam:
"Tabiî ne demek, gel içeri…

Zamanın birinde mütevazı, alçakgönüllü bir kadın yaşardı. Daha bir yıllık evli iken eşi vefat etmiş ve bu kadıncağız kundaktaki kızı ile yapayalnız kalmıştı. Artık yetim ve kimsesiz bir kadındı. Üstelik eşinin akrabaları da ona sırt çevirmişlerdi. Hayat şartları çok ağırdı, kıt kanaat geçinmeye çalışıyor, namusuyla büyük bir yaşam mücadelesi veriyordu. Fakat hayat acımasız idi ve ona da kötü ağlarını sinsi sinsi örüyordu.
Bulunduğu yerin kara kalpli bazı kişileri onu rahatsız etmeye başlamışlardı. Hiç hak etmediği lâfları söylüyorlar, onu kötü yola teşvik etmek için her metodu deniyorlardı. Kadıncağızın dayanacak gücü kalmamıştı. Çaresiz kalan kadın, bir gece yanına az bir erzak alarak bebeğiyle evinden çıkıp o bölgeden uzaklaştı. Dayandığı tek yer artık Mevlâ'sı idi. O namusu ve dini için hicret ediyordu. Gözünde inci taneleri gibi yaşla, yüreğinde acıyla ilerliyordu. Sabah ışıkları yeni yeni pırıldıyordu ki, bir tepeye gelmişti. Orada harabe hâlinde bir mescid buldu. Etrafı gözden geçirdikten sonra ileride bir yerleşim yeri olduğunu gördü. Hemen yavrusunu mescidde emzirip orada bir yere yatırıp, ilerideki beldeye koşarak gitti. Amacı bir lokma ekmek bulup, hemen yavrusunun yanına dönmekti. Şehre indiğinde karşısına ilk çıkan adama durumunu anlatıp:
"Burada bana yardım edecek kimse yok mu?" diye sordu. Sorduğu zat:
"Olmaz olur mu? Bak şu karşıda bir köşk var, onun sahibi iyi bir Müslüman ve de çok cömerttir!'' dedi.
Kadın derhal o köşke gidip kapıyı çaldı. Karşısına çıkan hizmetçiye durumu anlattı, hizmetçi beklemesini söyledi. Biraz sonra zengin adam karşısındaydı. kadına:
"Ne istiyorsun? Nereden geldin?'' dedi. Kadın başından geçenleri ona detaylarıyla anlattı. Umuyordu ki, bu zengin zat onlara sahip çıkacak. Lâkin hiç beklediği gibi olmadı. Zengin adam ona, babasını, annesini, dedelerini, amcalarını sordu. Neden yurdundan çıktın? Sende mi hata var? Kocan niye öldü? Bana niye geldin? Kızını niye mescidde bıraktın? Ve daha nice sorular sorular… Kadın hayretler içinde kalmıştı; daha fazla dayanamadı ve adama:
"Allah cezanı versin, sen sorgu memuru musun be adam! Vereceğin, Allah'ın sana verdiklerinden bir parça idi; artık onu da istemiyorum." dedi ve oradan ayrıldı. Geri döndüğünde karşılaştığı ilk zat ona:
"Ee ne oldu? Yardım aldın mı?" diye sordu. Kadın:
"Ne yardımı?! Allah rızası diye kapısına gidene, lâftan başka bir şey verdiği yok.'' dedi. O zat ona:
"Neyse üzülme. Burada başka bir zengin daha var; fakat o Mecûsî biridir. Bilmem ona gider misin?" dedi. Biraz düşünen kadın:
"Başka çarem yok. Yavrum beni bekliyor, ben de açım. Nerede bu adam?'' dedi. Mecûsî'nin evinin yerini öğrenen kadın oraya varmıştı bile. Kapıyı çaldığında Mecûsî adam açmıştı. Kadın ona da durumunu izah etmiş ve bir yardım dilemişti. Mecûsî adam:
"Tabiî ne demek, gel içeri !'' diyerek onu içeri almış ve doğru hanımlarının yanına götürüp tanıştırmıştı. Daha sonra Mecûsî, yanında çalışan adamlarından birini tepedeki mescide gönderip, kadının orada bıraktığı yetim kız çocuğunu getirtmiş ve kadına:
"Üzülme. Artık sen ve yavrun burada yaşarsınız. Ev ve bahçe işlerinde hanımlarıma yardım eder, geçinir gidersin.'' dedi. Kadın sevincinden ne yapacağını bilmiyordu.
Aynı günün gecesinde herkes yatmış uyumuştu. Sabah kadına yardım etmeyen zengin Müslüman olan adam da uyumuş, garip bir rüya görüyordu. Ama ne rüya! Adam baktı ki, kendisi cennettedir ve önünde muhteşem bir ev vardır. Ev o kadar muhteşemdir ki, bu evin mimarının, ustasının kim olduğunu sorar. "Cenabı Allah'tır." cevabını alır. Bu her tarafı yakut ve elmaslarla parlayan bir evdir. Üstelik tepesinde kelimei tevhid bayrağı sallanmaktadır. Adam hayran hayran eve bakarken evin kapıları açılır, içeriden bir zat çıkar. Ama ona bakmak mümkün değildir, güneşten daha parlak bir ışık saçmaktadır. "Kimdir bu?" diye merak ederken, gelenin Kâinatın Efendisi Muhammed Mustafa olduğu söylenir. Adam derhal koşar Peygamberimizin eteklerine sarılır ve ona:
"Ey Allah'ın Resûlü! Bu evi Allah kim için inşa etti?'' diye sorar. Fahri Kainat Efendimiz:
"Tabiî ki bir mü'min için!'' der. Adam:
"O mü'min ben olmayayım ya ResûlAllah? Zira ben küçüklüğümden beri tevhidden hiç ayrılmadım." der. Efendimiz adamın bu sözleri üzerine ona:
"Senin, büluğ çağına erdiğin günden beri kaza namazın var mı? Orucun var mı? Hiç gıybet ettin mi? Anaya babaya gerekli özeni gösterdin mi? Hiç kalp kırdın mı? Benim sünnetimi yerine getirdin mi? Cömert miydin? Zekâtından, fitrenden, sadakandan ne haber?..." Daha nice soruları peş peşe sordu. Adam kan ter içinde can havliyle yataktan fırlar. Anlamıştı ki, kapıya gelen muhtaç kadına davranışı, Allah ve Resûl'ünün hoşuna gitmemişti. Bin pişmandı, sabahı zor etti. İlk işi, kadın ve kızını araştırmak oldu. Onların Mecûsî'nin evinde olduklarını öğrenince şaşkına döndü. ''Ne işleri var orada?" dedi. İçlerinden biri:
"Ne yapsın senin kapından boş döndü." dedi. Adam iyice bunalmış, mahcup olmuştu. Doğruca Mecûsî adamın evine gitti. Evin kapısına çıkan Mecûsî'ye:
"Ey falan! Akşam sende kalan kadın ile kızını almaya geldim.'' dedi Mecûsî ona:
"Ne münasebet! Benim evimde kalan bir insanı sana niye verecekmişim?!'' dedi. Müslüman zat:
"Bak, eğer onları bana verirsen, işte sana iki kese dolusu altın!'' deyince, Mecûsî:
"Sen bir parça ekmek vermezken, onlara karşılık şimdi iki kese altın mı veriyorsun?" diye şaşkınlığını dile getirdi. Müslüman zat:
"Ee artık uzatma! İyilikle vereceksen ver yoksa!'' deyip belindeki hançeri Mecûsî'ye göstermeye başladı Mecûsî ona:
"Bana bak! Sen Müslüman olduğun için mi bana böyle davranıyorsun? Şunu bil ki, senin gördüğün rüyanın aynısını ben de gördüm. O muhteşem evi ve Allah'ın Resûl'ünü ben de gördüm. Zira biz dün akşam evimize aldığımız bu kadının anlattıklarından sonra Müslüman olmuş olarak yattık. Allah'ın Resûlü rüyam da bana şöyle buyurdular:
"Allah senin bir dula ve yetime davranışını beğendi ve seni İslâm ile şereflendirdi. Bu yoldan ve cömertlikten ayrılma, âhiretteki mükâfatın çok büyük olacak."
Bunları ibretle dinleyen Müslüman zat gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Mecûsî'nin ellerine sarıldı ve Allah'tan hatası için af diledi....
Sanmam ki taleb-i devlet ü cah etmeğe geldik!!
Biz aleme bir YAR için ah etmeğe geldik!!..

Çevrimdışı ellerim semada

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 33
Ynt: cömertliğin önemi..
« Yanıtla #1 : 20 Aralık 2009, 20:14:19 »
Rabbim hepimize cömert kullarından olmayı nasib etsin.Çok güzel bir paylaşım teşekkürler.Allah razı olsun.
Kimileri gül deyince bir ömür boyu gülerler         
Kimileri gül deyince gül uğruna ölürler