Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

İşte Müslüman Budur!

Başlatan ebuzerr, 20 Temmuz 2006, 16:26:37

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

ebuzerr

İŞTE MÜSLÜMAN BUDUR !

Müslüman,
İslâmi zihniyete
ve İslâmi nefsiyete sahip olduğu zaman,
kendinde merhameti ve sertliği,
takvayı ve nimetleri bir arada toplayabilen,
hayatı doğru bir şekilde anlayan,
gerektiği kadar dünyaya yönelen,
ahireti kazanmak için bütün gücüyle çalışan
aynı anda hem asker
hem de lider olmaya elverişli şahsiyet olur.
Ona ne dünyaya tapanların sıfatları,
ne Hint çilekeşliği (fakirliği)
ne de dünyadan elini eteğini çeken kimsenin hali etki edebilir.
O,
cihadda kahraman iken
aynı zamanda mihrabın dostudur.
Güçlü olduğunda da mütevazidir.
Liderlik ile fakihliği,
ticaret ile siyaseti bir arada barındırır.
Onun özelliklerinin en üstünü
onu yoktan yaratan yaratıcısı Allah'ın kulu olmasıdır.
Bunun için onu,
namazında huşuda,
yüreği Allah korkusu ile dolu,
boş sözlerden yüz çeviren,
zekâtını veren,
gözünü haramdan çeviren,
kendisine verilen emanetleri muhafaza eden,
ahdine vefakâr,
verdiği sözü yerine getiren
ve Allah yolunda cihad eden bir kimse olarak bulursun,
İşte Müslüman budur.
İşte mü'min budur.
İnsanı,
insanoğlunun en hayırlısı kılan,
İslâm'la yoğrulmuş İslâm şahsiyeti işte budur
not hidayete tabi olana selam olsun

armonya

Eline sağlık paylaşımın için saolasın..
Ne azap ne sitem yalnızlıktan...Kime ne; aşılmaz duvar bendedir...Süslenmiş gemiler geçer açıktan, Sanırım, gittiği diyar bendedir. Yaram var...Havanlar dövemez merhem, Yüküm var... Bulamaz pazarlar dirhem, Ne çıkar; Yollar ki, Allaha çıkar, bendedir...

muhacir

mükemmel bir yazı ebuzerr kardeşim.
Allah senden razı olsun.
amâ ve hırsa uyup nefs ile mahkûr olma,
Rahatın zâil olur,nâmı meşhur olma,
Sohbet-i Arif-i Billah'a eriş, dûr olma,
Saltanat-ı Mesned-i Dünya ile mağrur olma.

Vuslat Yolcusu

Alıntı Yap
namazında huşuda,
yüreği Allah korkusu ile dolu,
boş sözlerden yüz çeviren,
zekâtını veren,
gözünü haramdan çeviren,
kendisine verilen emanetleri muhafaza eden,
ahdine vefakâr
8)