Gönderen Konu: ZEkat-namaz  (Okunma sayısı 4894 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
ZEkat-namaz
« : 27 Ekim 2006, 15:24:32 »

Zekât, Kur’ân’-ı Kerîm’de namazla birlikte zikrolunmaktadır
 
06 Ekim 2006 tarihli, “Mübârek Ramazân Ayında Oruç Tutmanın Fazîleti” başlıklı makalemizde bir nebze, oruç tutmanın toplum açısından önemini ele almış ve ibadetlerin faydalarının sadece fertlerle sınırlı olmadığını belirtmiştik.
Hatırlayacağınız üzere, orada demiştik ki:
“Bazı ibâdetler toplumun âhengini, düzenini önemli ölçüde etkiler. Meselâ oruçta, bu özellik çok bâriz (belirgin) bir şekilde gözlemlenir. Cemâatle kılınan namazların sosyal ilişkiler açısından ne kadar önemli etkisi olduğunu kim inkâr edebilir?
Zekâtta bunlara ilâveten sosyo-ekonomik dengeleri olumlu yönde etkileyen çok hikmetli özellikler vardır. Zekâtların, nice bunalmış insanların sıkıntı ve problemlerine çözüm ve râhatlık sağladığı herkesin bildiği bir gerçektir.”
Zekât çok önemli bir ibâdettir. Taberânî’nin “Mu’cem”inde zikredilen üç hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Allah’a ve Resûlüne inanan zekât versin”, “En fazîletli ibâdet namaz, sonra zekâttır” ve “Zekât vermeyenin namazı kabûl olmaz.”
[Zekât vermemek harâm olduğu için, böyle günâhkârın kıldığı namaz sahîh olup, borcu ödenirse de; namazdan hâsıl olacak sevâba kavuşamaz. Her günâh da böyledir.]
Sevgili Peygamberimiz, bazı hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyuruyorlar:
“Malın temizlenmesi için zekât farz kılındı.” [Hâkim]
“Zekât vermeyen, temiz malını kirletir.” [Taberânî]
“Zekât vermeyen, kıyâmette ateştedir.”[Taberânî]
“Zekât vermeyene Allah la’net eder.” [Nesâî]
“Zekât vermeyen, kıtlıklara marûz kalır.” [Taberânî]
“Zekât vermeyen toplum, rahmetten mahrûm kalır.” [Taberânî]
“Zekâtı verilmeyen mal, kara veya denizde telef olur.” [Taberânî]
“Hastayı sadaka ile, malı zekât ile koruyun.” [Deylemî]
“Zekâtını veren, o malın şerrinden korunur.” [Beyhakî]
“Zekât, karıştığı malı ifsâd eder.” [İmam Ahmed bin Hanbel hazretleri, bu son hadîs-i şerîfi, “İhtiyâcı olmadığı hâlde, zekât olarak alınan mal, diğer malları helâk eder” diye açıklamıştır. [Tergîb]

Zekât, Kur’ân’-ı
Kerîm’de namazla birlikte zikrolunmuştur
Zekât, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde namaz ile beraber zikrediliyor. Meselâ Bakara sûresinin 43. âyetinde: “Namazı kılın, zekâtı verin” buyuruluyor.
Altın ile gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın, ticâret eşyâsı kabul edilir; nisâp miktârı ise, zekâtı verilir.
Kur’ân-ı kerîm’de, “.....Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda sarf etmeyenler (harcamayanlar) var ya, işte onlara elem verici bir azâbı müjdele! (Bu paralar) Cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları (böğürleri) ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): “İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azâbını) tadın!” buyuruldu. [Tevbe, 34-35]
Resûlullah Efendimiz, “Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sâhibinin boynuna sarılır” buyurduktan sonra, şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu:
“Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infâkta) cimrilik gösterenler; bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar; hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey de kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır.....” [Âl-i İmrân, 180] Bu acı azâplardan kurtulmak için malların zekâtını, tarla mahsûllerinin, sebze ve meyvelerin uşrunu (öşrünü) vermek şarttır. Bilindiği üzere zekât kırkta bir, uşur (öşür) ise onda bir olarak verilir.

Zenginlerin zekâtı
fakîrlere kâfi gelir
Zekâtı muhtaçlara vermelidir. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle fakîrleri milletin içinde kırkta bir yaratmıştır.
Sevgili Peygamberimiz: “Zenginlerin zekâtı, fakîrlere kâfî gelmeseydi, Allahü teâlâ, fakîrlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakîr varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir” [El-Askerî] buyurmuştur.
Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi harâmdır. Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemeleri harâmdır. Fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması câizdir. Ya’nî istemediği hâlde, kendisine zekât verilirse, alması günâh olmaz. Muhtaç olmayan fakîrin, verilen zekât veya sadakayı almaması iyi olur.
Resûlullah (sallAllahü aleyhi ve sellem), zekât olarak verilen bir deveyi isteyen bir zâta: “Şişman birinin, sıcakta terleyip vücûdunu yıkadığı kirli su içilir mi? Zekât böyle kir gibidir” (İmâm Malik) buyurdu.
Birisi zekât toplamak için vazîfe isteyince de: “Seni, insanların yıkayıp attıkları kirleri toplamaya memûr etmek istemem” (İbn-i Huzeyme) buyurdu.

Borçlar zekât nisabından düşülür
Zekâtta nisâbın hesâplanması çok büyük bir önem arzeder. Nisâpta da borçların durumu önemlidir. Borçlar, elde mevcût paradan veya maldan çıkarılır; geri kalanın zekâtı verilir.
Fakîre verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalıdır. Borçsuz fakîre nisâp miktârı veya daha çok zekât vermek mekrûh olarak câizdir. Meselâ 10 gr. altın kadar borcu var ise, 100 gr. altını alması mekrûh olmaz.
Borçlarla ilgili birkaç misâl verelim:
Ev yaptırmak için bankaya olan borcun bütün taksitleri, hattâ 25-30 yıllık taksiti olsa da hepsi nisâptan düşülür.
On yıl sonra ödenecek borç da zekâttan düşülür.
25-30 senelik vadeli taksitlerle alınan kredilerin hepsi, zekât hesâbından borç olarak düşülür.
Zekât hesâplanırken, o ay verilecek kirâ düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

Çevrimdışı fsm

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Ynt: ZEkat-namaz
« Yanıtla #1 : 24 Kasım 2009, 18:46:10 »
teşekkürler.. Allah razı olsun.