DİNİ KATEGORİLER > FIKIH VE İTİKAD

İslami Müzik Ve Çalgılı İlahiler Hakkında

(1/13) > >>

muhibban:
Müziği Dine Sokmak:Yusuf İslam ve diğerleri...


Hızlı ve sinsi bir şekilde dinin içine müzik sokulmaya çalışılıyor.
Çünkü dini bozmanın en kolay yollarından biri budur.

Hıristiyanlığı aslından uzaklaştıran önemli unsurlardan biri de
Kiliselere müziğin sokulmasıdır.
İslamiyet’i de Hıristiyanlığın durumuna düşürmek için
müziğe ağırlık verilmektedir.

Bir gazete haberi şöyledir:
“Yedikule Zindanları, iftardan sonra zindan duvarlarını
sarsacak kadar tempolu bir konsere tanıklık etti.
Mustafa Özcan’ın Kur’an tilavetinden sonra Avusturya’dan
gelen ve daha çok Türk Tasavvuf Musikisi icrasıyla tanınan
Abdurrahman Toprak, soğuktan titreyen kalabalığı kendine
eşlik ettirmeye çalışarak ilahi söyledi.

Ardından bir zamanların ‘Yeşil Pop’çuları sahneye çıktı.
Daha sonra heyecanla Yusuf İslam’ın geldiği müjdelendi.

Hip Hop şarkılarıyla İslam çağrısı yapan,
ramazan münasebetiyle özel olarak getirtilen
Amerikalı müzik grubu Native Deen (Yerli Din) de
sahnede yerini aldı.

Her biri en fazla 20 yaşında üç tane çikolata renkli
Afro-Amerikan, başlarındaki beyaz takkeler ile koşarak
sahneye fırladı. Grubun üyeleri Joshua Salem, Naim Muhammed
ve Abdülmelik Ahmed sahnede izleyici ile kurdukları diyalog açısından
Yedikule Zindanlarındaki kalabalığı adeta kendinden geçirdi.
En fazla ortaokul öğrencisi oldukları her hallerinden belli çocuklar,
başlarına beyaz namaz takkelerini geçirmiş sahnenin hemen önünde
‘hip hop’ figürleriyle dans ettiler. Gece, Native Deen’in genç üyeleri
ile öncüleri olan Yusuf İslam’ın birlikte söylediği sazlı sözlü
‘Taleal Bedru’ ile noktalandı...”

Ramazan aylarında yoğunlaştırılan bu faaliyetler projenin birinci aşamasıdır: Bu aşamada
maksat, dinimizce haram olan müziği meşru hâle getirmek.
!!!!!!!!!!!!!!!
!!!!!!!!
!!!!
!!!

!!!!!!!

Daha sonra da, müziği Hıristiyanlıkta olduğu gibi
ibadetin bir parçası haline sokmak.
Birinci aşamada hayli yol alındı.

Ramazanda pek çok otelin kapısında,
“Canlı müzik eşliğinde iftar”
afişlerini gördük.
İşte İstanbul’da beş yıldızlı bir otelin ilanı:
“Zengin bir mönünün sonunda Çeşmi bülbül
Fasıl Grubu eşliğinde her akşam iftar...

” Dört kız, ellerinde tambur, kanun ve
ud eşliğinde,
“Ben yanarım yane yane”,
”Sordum sarı çiçeğe...”
ilahilerini seslendiriyorlar iftarda.
Ardından saz eserleri...
Akşama kadar Allah için oruç tutan,
akşam genç kızların seslendirdiği
Klasik Türk Müziği eşliğinde iftar ediyor.

Şapla şeker karıştı. Eskiden saflar ayrı ve netti.
Kim ne yaptığını biliyordu. İçki içen meyhaneye,
eğlenecek olan eğlence yerine, ibadet edecek olan da,
camiye giderdi.

Haram işleyen de günahını bildiği için üzülürdü.
Yaptığını meşru görmediği için de küfre düşmezdi.
Şimdi her şey birbirine karışmış durumda.
İbadet mi yapıyor, eğleniyor mu belli değil.

Bütün bunlar müziği ve haramları meşrulaştırmanın,
haramı helali birbirine karıştırmanın yani
“Dini sulandırma” projesinin bir parçasıdır.

Görünüşe bakıldığında bu davranışlar halkın cahilliğine
veriliyorsa da,
bu o kadar basit bir olay değildir.

Müslümanlar bu hâle planlı bir şekilde,
belli bir proje doğrultusunda getiriliyor.
Bu projenin içeride ve dışarıda bayraktarlığını yapan
pek çok kimse var.

Rock Müziğin başını çeken Cat Stevens diğer ismi ile
Yusuf İslam’ın
takip ettiği çizgi hayli enteresan.

Önce İslam âlimlerinin kitaplarından ve çevresindeki
Müslüman kimselerden müziğin haram olduğunu
öğrenip Müslüman olmasıyla beraber müziği de bırakıyor.
Daha sonra birden fikir değiştiriyor.

Bu değişikliği de kendince şöyle yorumluyor:

“Başlangıçta müzik konusunda şüphelerim oluşmuştu.
Daha sonra Kur’ana ve hadislere baktım,
müzik ile ilgili bir şey göremedim.
İyi, faydalı şeyleri İslamiyet emrediyor.
Müzik iyi ve faydalı olduğuna göre,
haram olamaz diye yorumladım.
Yeniden çalışmaya başladım...”

Binlerce İslam âlimi, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere
dayanarak müziğin haram olduğunu söylüyorlar;
bu ise, göremedim, diyor.
Demek ki bir yönlendirenler var.

Kendisine, “Yedikule’de hip-hop grubu Native Deen ile
birlikte sahneye çıktınız.
Bu hip-hop tarzını nasıl buluyorsunuz?” diye soruyorlar,

o da, “Native Deen, gençleri İslam’a ve Allah’a çağırıyor.
Albümleri insanlık adına son derece olumlu mesajlar içeriyor.
Bence gayet de başarılı bir hip-hop örneği ortaya çıkarıyorlar”
diyor.

!
!
!
!


Yani dinimizin haram kıldığı müzik vasıtasıyla
gençler İslam’a çağrılıyor.
Böyle çağrılarla gelenlerin İslami anlayışının,
yaşayışının ne olduğunu bilmek zor değildir

alıntı

muhibban:
Hip hop’çuların “İslami Müzik” saçmalığı

Mehmet Oruç

Olup bitenleri, din adına yapılan rezaletleri gördükçe, ahir zamanda olduğumuzu daha iyi anlıyor insan. Hemen Ehli Sünnet Kasidesi’ndeki şu dörtlük akla geliyor: “Bugünkü şaşkın halleri eylemişti, Resul beyan/ Demişti: Birgün gelecek; garib olur bana uyan/ Her evde çalgı çalınır; işitilmez olur ezan/ Alim bulunmaz bir yerde cahillere kalır meydan. “ Bu girizgahtan sonra, gündem yoğunluğu ile bahsedemediğim geçen Ramazan ayında görülen renkli görültülere yer vermek istiyorum bugün. En renkli yerlerden biri de dini kitap fuarları. Buralara giden kendini, halk türküleri konserinde veya saz evinde zannediyor. Her türlü çalgı aleti eşliğinde söylenen ilahiler, dinleyenlerin nefsini okşayan yine çalgılı, defli ve dümbelekli kadın sesli ilahiler...
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; son yıllarda hızlı ve sinsi bir şekilde dinin içine müzik sokulmaya çalışılıyor. Çünkü dini bozmanın en kolay yollarından biri budur. Hıristiyanlığı aslından uzaklaştıran önemli unsurlarından biri de Kiliselere müziğin sokulmasıdır. İslamiyeti de Hıristiyanlığın durumuna düşürmek için müziğe ağırlık verilmektedir.
Tabii ki böyle bir proje iç dinamiklerle yapılamaz. Etkili dış destek de lazım. Aşağıdaki gazete haberlerine bakılınca bu desteğin planlı bir şekilde sinsice fazlasıyla verildiği görülüyor:
“Yedikule Zindanları, iftardan sonra zindan duvarlarını sarsacak kadar tempolu bir konsere tanıklık etti. Mustafa Özcan'ın Kur'an tilavetinden sonra Avusturya'dan gelen ve daha çok Türk Tasavvuf Musikisi icraasıyla tanınan Abdurrahman Toprak, soğuktan titreyen kalabalığı kendine eşlik ettirmeye çalışarak ilahi söyledi. Ardından bir zamanların 'Yeşil Pop' çuları sahneye çıktı. Daha sonra heyecanla Yusuf İslam'ın geldiği müjdelendi. Hip Hop şarkılarıyla İslam çağrısı yapan, Ramazan münasebetiyle özel olarak getirtilen Amerikalı müzik grubu Native Deen (Yerli Din) de sahnede yerini aldı. Her biri en fazla 20 yaşında üç tane çikolata renkli Afro-Amerikan, başlarındaki beyaz takkeler ile koşarak sahneye fırladı. Grubun üyeleri Joshua Salem, Naim Muhammed ve Abdülmelik Ahmed sahnede izleyici ile kurdukları diyalog açısından Yedikule Zindanlarındaki kalabalığı adeta kendinden geçirdi.En fazla ortaokul öğrencisi oldukları her halllerinden belli çocuklar, başlarına beyaz namaz takkelerini geçirmiş sahnenin hemen önünde 'hip hop' figürleriyle dans ettiler. Gece, Native Deen'in genç üyeleri ile öncüleri olan Yusuf İslam'ın birlikte söylediği sazlı sözlü 'Taleal Bedru' ile noktalandı.”
Cat Stevens'in (Yusuf İslam’ın) Native Deen grubuyla birlikte verdiği renkli konseri izleyenler de çok renkli.. Erkeklerin yanı sıra, çılgınca eğlenen türbanlı genç kızlar ve kadınlar.Bir yanda mütedeyyin kalabalığın nasıl 'hip hop' izlediğini görüntülemeye çalışan medya, öbür yanda başlarında takkeleriyle sahnenin altında hiphop figürleriyle dans eden küçük çocuklar. Sahnede ise Yedikule'yi titreten ritimleriyle 'tekbir' getiren üç Afro-Amerikan...
Yedikule'de verdikleri konser büyük rağbet gören Amerikalı Native Deen gurubu Eyüp Sultan'ı ziyaret edip, biri imam olup camide cemaatle namaz kılmayı da ihmal etmiyorlar. Gazetelerde bu fotoğraflar da yayınlanıyor. Verilen mesaj açık; namazımızı da kılıyoruz. Müziğin namaza, Müslümanlığa manisi yok.
Ramazan aylarında yoğunlaştırılan bu faaliyetler projenin birinci aşamasıdır: Bu aşamada, dinimizce haram olan müziği meşru hale getirmek. (İbadetlerin içine sokularsa, mesela müzikli Kur’an-ı kerim okumak, mevlid, ilahi söylemek küfür olur.) Daha sonra da, müziği Hıristiyanlıkta olduğu gibi ibadetin bir parçası haline sokmak. Birinci aşamada hayli yol alındı. Müziğin girmediği Müslüman evi neredeyse kalmadı.

muhibban:
Şimdi de Malezyalı İmad sahnede

Mehmet Oruç


İngiliz Cat Stevens(Yusuf İslam), İngiltere’de müzik eğitimini tamamlayan Yusuf İslam’ın yetiştirmesi Azeri Sami Yusuf ve Amerikalı Native Deen gibi şarkıcılardan sonra şimdi de İngiliz kültürünün hakim olduğu Malezya’da ortaya çıkan şarkıcı İmad üzerinden, “İslami Müzik” adı altında İslam âlemine dolayısıyla İslamiyete müzik sokulmaya çalışılıyor.

Son çalışmasının tanıtımı için İstanbul’a gelen ve basında geniş yer verilen İmad’ın ramazan ayında İngilizce, Arapça, Fransızca ve Türkçe “müzikli ilahi” albümleri çıkmış.

Sanatçı bir aileden geldiğini söyleyen İmad, 14 yaşında medrese eğitimi aldığını, okulda hocalarının sesinin güzel olduğunu fark ederek kendini müziğe yönlendirdiklerini ifade ediyor.

Burada çaktırmadan ince bir mesaj veriliyor. Nedir bu? Medrese, dini eğitim verilen bir yer. Dolayısıyla müziğin dini açıdan bir sakıncası olmadığını, hatta medrese tarafından yönlendirildiğini vurgulamış oluyor.

“İslami Müzik” dedikleri nedir, diğer müziklerden farkı nedir? Aslında fark yok aralarında. Fark denebilecek tek şey bestelerde, “Allah” “Peygamber” gibi kelimelerin ve isimlerin geçmesi.
Bir şeyin “İslami” olabilmesi için, dinî kaynaklarda geçmesi, emredilmesi gerekir.

Dinimizin asli kaynakları olan Kur’an-ı kerimde ve Hadis-i şeriflerde müziğin yeri yoktur. Aksine İslam âlimleri, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere dayalı olarak söz birliği ile müziğin İslamda yeri olmadığını, haram olduğunu bildirmişlerdir.

Bunun için müzik kelimesinin “Tasavvuf” veya “İslam” kelimesi ile yan yana gelmesi mümkün değildir. “İslami Müzik” saçmalığını savunmak, zemzemin içine şarap katmak gibi çirkindir.

Bu, zemzeme yapılacak en büyük hakarettir. Birileri, vazifeleri gereği kasıtlı olarak bunu yapabilir fakat Müslümanların buna alet olması affedilebilir hata değildir.

Bazıları, Peygamber Efendimizin Medine’ye teşriflerinde, kadınların tef eşliğinde karşılamalarını, “Talea’l-Bedru”yu söylemelerini ve Hz. Aişe’ye kadınların tef çalıp oynamalarını dinletmesini delil göstermeye çalışıyorlar.

Büyük İslam alimi İbn-i Hacer hazretleri bunların Benî Neccâr cariyeleri, köleleri olduğunu zaten kendilerinin”Bizler Benî Neccar’ın cariyeleriyiz, Muhammed ne güzel komşudur!”
dediklerini bildirmiştir.

Hz. Aişe’nin, Peygamberimizin yanında kasidelerini dinlediği kadınlar da birer cariyedir, hür kadın değildir. Görüldüğü gibi tef çalıp kaside okuyan kimseler küçük çocuklarla cariyelerdir. Bunun böyle olduğunu İmam-ı Buharî de bildirmiştir.

Çalgı aleti eşliğinde söylenen, ilahinin, şarkının, kasidenin dinimizde haram olduğunda söz birliği vardır. Hatta ilahinin müzik aleti ile söylenmesi ile ibadete müzik sokulduğu için haramdan öte küfür olduğu bildirilmiştir.

Hadis-i şeriflerde, “İlk tegannî eden şeytândır” “Müzik, kalbde nifâk hâsıl eder”, “Allahü teâlâ, beni âlemlere rahmet olarak ve çalgıları, cahiliye âdetleri ve putları yok etmek için gönderdi” buyurulmuştur.

Harama helal diyen ve haramı ibâdete karıştıran kâfir olur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük kızlar tef çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. “Benden bahsetmeyin!

Beni övmek (mevlid, ilahi) ibâdettir. Eğlence, oyun arasında ibâdet caiz değildir” buyurdu (Kimya-i saadet). Tef, çalgı çalarak veya oyun arasında Kur’an okuyan, ibadet eden kâfir olur, dinden çıkar. (Tergib-üs-salât)

demir:
Allah razı olsun muhibban kardeşim.bi kere samiyusufun kasedini alıpda dinleyende suç adam röpörtajında ben ilahi degil şarkı söylüyorum diyor ve kasetlerinin yeşil albüm bölümünde satılmasından da rahatsız oluyormuş sadece dini alet ediyorlar işlerine.daha ne denilebilirki  e52))

GHETTO:
Allah hepinizden razı olsun,muziğin dinimizdeki hükmü sabit tutulmuş mu yoksa zamana,şarta göre değisir mi ? . Eğer muzik insanı kötülüğü değilde, kişiye Allah ı hatırlatıyorsa o  müzik günah olur mu?

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek