Her kemâlin bir zevâli olduğu gibi, her zevâlin de bir kemâli vardır.
Eğer bir şeyin, bir insanın, bir topluluğun(milletin) kemâl vakti gelmişse, onun ilerlemesine, gelişmesine, başarısına kimse mani olamaz; onu hiçbir şey durduramaz… Yok eğer kemâl hali zirve yapmış, artık doruk noktaya tırmanmış, daha da gidecek bir yolu bulunmuyorsa, işte o zaman da zevâl mukadder, düşüş muhakkaktır; bunun da önünde kimse duramaz, düşüşüne hiçbir şey engel olamaz.
Asrımızda(günümüzde) Decâcilî kuvvetler de zirve yapmış, küfür kemâl bulmuş, artık zevâle(düşüşe) geçmiştir. Bazıları kabullenmek istemese de, o gürûhun çoğunluğu dahi bunun pekâlâ farkındadır.
Rabbimizin "...Hak geldi, bâtıl yok oldu. Elbette bâtıl yok olmaya mahkumdur." (İsra suresi, 81) buyurduğu üzere, yine Onun inayetiyle Decâcilî güçlere mukabil Mehdevî kuvvetler gelmiş ve Hakk'ın hâkim olduğu günlere doğru hızla mesafeler alınmış... Alınmaya da devam edecektir. Ta ki kıyamet sabahına kadar...
Ayrıca yine Mevlamızın buyurduğu gibi, “Onlar (kâfirler) ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. [Zira;] Müşrikler istemeseler de, dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur.” (Saff suresi, 8-9)