Gönderen Konu: İslam'la Şereflenmek...  (Okunma sayısı 4462 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı duaekseni

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 209
İslam'la Şereflenmek...
« : 28 Haziran 2006, 18:38:07 »

Bir teslimiyetin hikayesi



Varılacak nokta Allah olduktan sonra yolların farklı olmasının faydalı olduğunu düşünüyor Yusuf Islam.21 Haziran 1948'de Londra'da Isveçli bir anne ile Yunanlı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir Steven Demetre Georgiou.
 
Çocukluğu Londra'nın Shaftes Buryy Caddesi ile Tarafalgaf Caddesi'nde geçer. S.T. Joseph Roman Katolik okulunda katı bir Hıristiyan eğitimi alır. 16 yaşında mezun olduktan sonra Hammersmith Art Koleji'nde eğitimini tamamlar. Çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yerler Ingiltere'nin sanat, müzik ve eğlence merkezinde olduğu için meslek olarak eğlence dünyasını seçmesi zor olmaz. Başlangıçta Isveç'teki amcası gibi ressam olmayı ister; fakat iyi para kazanamayacağı endişesiyle bu düşünceden vazgeçer. TV ve film dünyasının etki alanına girer.

18 yaşında müzik dünyasıyla tanışan Cat Stevens'ın başarıyı yakalaması güç olmaz. 1966–77 yılları arasında Matthew and son, Here Comes My Baby, Wild World, Morning Has Broken ve Moonshadow gibi bir çok hit parçayı besteleyip söyleyerek kısa sürede meşhur bir şarkıcı haline gelir. Plakları 25 milyonun üzerinde satan Cat Stevens artık gençliğin efsane ismidir.

Fakat kısa süre sonra tüberkuloza yakalandığı için yatağa düşer. Bu sırada Doğu felsefesine ilgi duymaya başlar. Okuduğu "Sınırlı Yol" adlı kitaptan etkilenir, hayata bakış açısı değişir. Iyileştikten sonra müzik çalışmalarını yeni felsefesiyle sürdürürken, araştırmalarına da devam eder.

AĞABEYIN KUDÜS'DEN GETIRDIĞI KUR'AN
Bir ara, Los Angeles bölgesinde Malibu isimli, milyonerlerin yaşadığı meşhur bir sahil bölgesinde, anlamını yıllar sonra idrak edebileceği bir olay geçer başından. Bir gün denizde biraz açılmak ister. Dalgaların üstüne üstüne gelmesiyle birlikte, o mevsimde denize açılmanın hayli riskli bir iş olduğunu anlar. Geri dönmek ister; fakat akıntı onu gittikçe sahilden uzaklaştırır. Artık sahile geri dönmeye gücü kalmamıştır. Sonunda, Allah'tan başka kimsenin yardım etmeyeceğini anlayarak "Ey Allah'ım, beni kurtarırsan senin için çalışacağım" diye haykırır. O anda arkasından kuvvetli bir dalga gelir ve onu sahile doğru atar. Olanca gücüyle yeniden başlar yüzmeye. Bir kaç dakika içerisinde güvenli ve canlı bir şekilde sahildedir.

Genelde insanoğlu bu tür durumlarda verdiği sözü unutur. Fakat Cat Stevens Allah'a verdiği bu sözü hiç unutmaz. Ahdini yerine getirme fırsatını, ağabeyi David'in Kudüs'e yaptığı ziyaretin ardından yakalar. Ağabeyi Kudüs ve diğer kutsal yerleri gezerken bir Islam festivalinde Kur'an görür ve "Müslümanlar'ın Kutsal Incil'i bu kitaptır herhalde" diyerek satın alır. Daha sonra, bu tür kitapları okuduğunu bildiği için kardeşine hediye eder.

Bu güzel hediye, Cat Stevens'ın denizin dalgaları ile boğuşurken verdiği sözü yerine getirme yolunda attığı adımların ilkini oluşturur.

"Gönlümü Kur'an'ın mesajına açtığım an, Islam'ın beklentilerime yabancı bir din olmadığını keşfetmek beni bir hayli şaşırtı. O, ilk olarak tüm insanlığı tek bir Tanrı'ya inanmaya çağıran, tüm insanlığı tek bir aile olarak tanımlayan, peygamberleri tüm insanlığa birlik mesajları veren bir kardeşler topluluğu olarak niteleyen ve insanları takva elbisesine büründürmek isteyen bir kitaptı. Ben Kur'an'da Isa'nın, Musa'nın, Ibrahim'in, Nuh'un, isimlerini ve hepsinden önemlisi son Peygamber'in, Allah'ın son elçisinin, Muhammed'in ismini ( s.a.v) gördüm. Bütün bunları hazmedebilmem epey vaktimi aldı. Kur'an okurken en büyük duyguyu Yusuf'un hikayesini okurken yaşadım. Incil'de nakledilen hikaye ile büyük benzerlikler taşıyordu. Sure'nin ortalarında idim ki, birden bağırmaya başladım. Bu, insan tarafından yazılabilecek bir şey olamazdı. Bu bir vahiydi. O andan itibaren, Müslüman olmaktan başka çarem olmadığını anladım. Konuşabileceğim bazı Müslümanlar buldum. Onlar bana Regents Parkı'nda yeni bir mescit yapılmış olduğunu bildirdiler. Ben söz konusu parktan defalarca geçmiş olmama rağmen, orada ağaçlardan başka bir şey görmemiştim. Daha sonra, bir gün birden, yeşillikler arasından yükselen altın rengi bir kubbeyle karşılaştım. Bu belki de benim Islam'la ilgili keşfettiğim her şeyin bir özeti idi. Önceden orada olmadığı halde, sanki birden orada bitivermişti" diyor. Ve şunları ekliyor sözlerine: "Bir cuma günü dramatik bir adım atarak, Müslümanlığımı ilan etmek üzere camiye gittim. Müslüman olmak için yapmak zorunda olduğum ilk şeyi yaptım:

ŞEREFLERIN EN GÜZELI: ISLAM
"Eşhedü en lâ ilahe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu"

Bir zamanların pop starı, efsane ismi Cat Stevens artık Yusuf Islam olmuştur. Eskisi kadar ünlü değildir; ama eskisinden çok daha güzel bir insan olmuştur. Bütün kariyerini, bütün ününü, bir kenara itmiş fakat insan olmanın teslim olmaktan geçtiğinin bilincine vararak kendini kazanmış, yaşadığının farkına varmıştır; geçmişe ait ne varsa silerek.

Yusuf Islam'a neden sadece def ve insan sesi kullandığı soruyoruz. Iki gerekçesi olduğunu söylüyor. Ilk olarak bir hadisi şerifi dayanak olarak gösteriyor. Ikincisi ise, müziğin doğasını anlamaya çalışmak. Müziğin insanın sinir sistemini etkilediğini, onu etkisi altına aldığını, davranışlarını yönlendirdiğini düşünüyor. Ona göre müzik aletlerinin herbirinin kendine ait bir doğası var ve bu da duygu ve dürtüleri etkiliyor. Peygamber Efendimiz'in hadisini, enstrümanların kendilerine ait bir doğaları olduğu düşüncesiyle yorumluyor. Diğer taraftan müziğin insanın dikkatini de dağıtabileceğini, irade dışı birçok şeyi yaptırabileceğini de ekliyor. Hatta şöyle bir örnek veriyor: "Amerika'da ütü yapan bir ev hanımının müzik dinlerken, telefonun ahizesi yerine ütüyü kulağına götürmesinden de anlayabiliriz bunu..."

Kendisiyle daha önce yapılan bir röportajda, "Müziğin tehlikeli bir şey olduğu fikrini Kur'an'daki Şuara suresiyle açıklamaya çalıştığını hatırlatarak bunun gerekçesini soruyoruz. Önce ayeti hatırlatıyor:

"Şairlere gelince, yalnız sapıklar uyarlar onlara, görmedin mi onların ne aşırı insanlar olduklarını, yapmadıkları şeyler üstüne konuştuklarını"Şuara (224, 225, 226)

Ayetlerin devamında müstesna şairlerden de bahsedildiğini hatırlatarak devam ediyor. "Iyi şiir olabileceği gibi, kötü şiir de olabilir" dedikten sonra Peygamberimiz'in Mekke'ye girerken şiir okuyan bir şaire müdahale eden sahabeleri nasıl engellediğini anlatıyor. Insanları iyiye, Hakk'a, doğruluğa çağıran şiirler olabileceği gibi, onları kötülüğe çağıran, kışkırtan, küfre sokan şiirler ve şairler de olabileceği üzerinde duruyor. Bu tür şiirlerin büyüden geldiğini anlatan bir hadis de naklediyor. "Müzik için de aynı şey söz konusudur" diyor. Müziğin olumsuz etki alanının kırılabilmesi için de helalleri ve haramları iyi bilmenin şart olduğunu belirtiyor. Müziğin ancak izin verildiği ölçüde kullanılması gerektiğini, yoksa kötü sonuçlar alınabileceğini, hatta ölümcül olabileceğini vurguluyor. Insanın kalp atışlarını bile etkileyen müziğin piyasa haline gelmesi, onu oldukça rahatsız ediyor.

POP YILDIZLARI ÖNCE DUVARLARI YIKSIN
   Yıllar önce, bestelediği ve hâlâ dillerde olan parçalarını hiç mırıldanıp, mırıldamadığını soruyoruz. Gülümseyerek "hayır" diyor. Daha sonra da, "Evet ama bazen, çok nadir" diye düzeltiyor. Hele şu an, hâlâ müzik yapan çağdaşları hakkında ne düşündüğünü sorunca, "Onların hepsi yaşlandı" derken kendini gülmekten alamıyor. Rolling Stones'un saygınlığını yitirdiğini, eski güçleri olmadığını, kendilerini yeniden toparlamaya çalıştıklarını belirtiyor. Ardından çağdaşı olan bir çok müzisyene ne yaptıklarını sorgulamaları gerektiğini de tavsiye ediyor. Bir çoğuna kasetini göndermeyi ihmal etmemiş, Bob Marlyn'e ölmeden önce, hastayken Kur'an–ı Kerim hediye etmiş. Etraflarına yıkılması güç duvarlar ördükleri için onlara mesaj ulaştırmakta güçlük çektiğini söylüyor. Bugünkü bir çok ünlü pop yıldızının yaşadıklarının farkında olmadığını düşünüyor ve bunun nereye kadar süreceğini soruyor onlara.

Türkiye denince aklına gelen kelimeleri şöyle sıralıyor: "Enerji. hız, güç, gelenek ve kültür.." Gelişmelerden son derece memnun. Varılacak nokta Allah olduktan sonra yolların farklı olmasının faydalı olduğunu ve Türkiye'nin geleceğin dünyasında çok önemli roller üstleneceğini düşünüyor.

Müziğiyle verdiği mesajın Islam'ın mesajı olduğunu söyleyerek Müslüman olduktan sonra kendini eğittiğini anlatıyor ve ekliyor: "Ama Müslüman olarak doğmuş olanların çoğu kendilerini eğitmek zorunda hissetmiyorlar. Bu, Müslüman olarak doğanlarla daha sonra Müslüman olanlar arasındaki en belirgin fark. Bilgi hayatımızın her aşamasında bizi zenginleştirir, anlamlandırır. Yeni ufuklar açar bize. Dolayısıyla bütün Müslümanlar'ın aynı çabayı göstermeleri gerekir. Islam ancak bu şekilde yaşanabilir."

"Allah" diyor Yusuf Islam, "Islam'ı bana nasip etmiş. Müslüman olduğumdan bu yana, Peygamberimiz'in, O büyük insanın hayatını araştırıyorum. O'nu okudukça, O'nu anladıkça, etrafımı saran bilgisizliği, cehaleti daha iyi görüyor ve irkiliyorum."

Çevrimdışı Slience

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 105
İslam'la Şereflenmek...
« Yanıtla #1 : 28 Haziran 2006, 19:30:44 »
ayrıca yusuf islamın denizde boğulmak üzere iken nirvanaya ulaşmak için uğraşmanın boş olduğunu ve insanın acizliğini anlamış , kul olması gerektiğni anlamıştır.
El Baki Hüvel Baki

Çevrimdışı hy120

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 125
İslam'la Şereflenmek...
« Yanıtla #2 : 29 Haziran 2006, 17:47:03 »
Allah" diyor Yusuf Islam, "Islam'ı bana nasip etmiş. Müslüman olduğumdan bu yana, Peygamberimiz'in, O büyük insanın hayatını araştırıyorum. O'nu okudukça, O'nu anladıkça, etrafımı saran bilgisizliği, cehaleti daha iyi görüyor ve irkiliyorum

alıntı
yyühe’l-aziz! Senin iktidarın kısa, bekan az, hayatın mahdut, ömrünün günleri madud ve herşeyin fanidir. Öyleyse, şu kısa, fani ömrünü fani şeylere sarf etme ki, fani olmasın. Baki şeylere sarf et ki, baki kalsın.

Çevrimdışı seval_1985

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 169
İslam'la Şereflenmek...
« Yanıtla #3 : 05 Temmuz 2006, 11:52:15 »
aynen öyle bu toplumda bilinmeyen çok şey var