Gönderen Konu: İstanbul'un orta yerinde bahçe keyfi  (Okunma sayısı 4346 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
İstanbul'un orta yerinde bahçe keyfi
« : 17 Temmuz 2009, 05:05:46 »

Havalar sıcak, evler bunaltıcı... Şöyle serin bir yer bulsak da soğuk bir limontana içsek... Şimdi oturmak lâzım; ama nerede? Dört duvar bizi bunaltır, ılık bir esinti isteriz, gölgeli bir bahçe, kuş cıvıltısı, yaprak hışırtısı, ah olabilse bir de su şırıltısı...

Çok mu açıldık, hayır, hiç değil, İstanbul'da böyle yerler var, biz dolaştık, birinde limonata içtik, ötekinde çay, gün boyu öyle yeşillikler arasında oturup kaldık, kuş sesleri duyduk, su sesi dinledik, ağaçların gölgesinde serinledik. İşte size, şehrin içinde tatil havası yaşatacak mekânlar...

ahçenin iyisi, evinin önünde değilse şehrin içinde olanıdır. Nerede dolaşırsanız dolaşın, gün bir bahçede nihayet bulmalıdır. Aziz İstanbul'daymışız diyelim, şehrin en hoş yerinde, Tarihi Yarımada'da gezinip durmaktaymışız. Sahaflar'da oyalanmış, Divanyolu'nda salınmışız. Sultanahmet'te bir ikindi ezanı dinlemiş ruhumuzu yıkamışız, belki öncesinde Cağaloğlu'ndan kitap bile almışız. Böyle bir zaman, güzel İstanbul'u içimize çeke çeke dolaşmış ve haliyle yorulmuşuz. Şimdi oturmak lâzım; ama nerede? Yazdayız, dört duvar bizi bunaltır, ılık bir esinti isteriz, gölgeli bir bahçe, kuş cıvıltısı, yaprak hışırtısı, ah olabilse bir de su şırıltısı... Çok mu açıldık, hayır, hiç değil, Sultanahmet'e beş adım yerler var böyle, biz dolaştık, birinde limonata içtik, ötekinde çay, gün boyu öyle yeşiller arasında oturup kaldık, kendimiz için mi, alâkası yok, hep sizin için, üşenmeyip bir de yazı yazdık, eh bi zahmet okuyun artık.



YEŞİL EV'İN BAHÇESİNDE FISKİYELİ HAVUZ

Havuzlu, fıskiyeli bahçeler sanki çok bulunurmuş gibi; ama öyle değil, arasanız biri, ikiyi geçmez. En güzellerinden biri Sultanahmet'teki Yeşil Ev'in bahçesinde... Ihlamur ağaçlarının, çınarların ortasındaki görkemli fıskiye, bir kuş havuzu gibi, her dakika ya bir serçe banyo yapıyor, ya güvercin, ya da karga... Otuz metre ötede, Ayasofya'nın hemen önündeki, oturduğunuz yerden minarelerini görebiliyorsunuz, hava epey bunaltıcı; ama sizin tepenizde yapraklar hışırdıyor, serinlik handiyse ürpertecek inanır mısınız?

Yeşil Ev, Şükrü Paşa'nın zamanla viran olan evinden, otele dönüşmüş hoş bir konak aslında. Şimdi bizim limonata yudumladığımız bahçede vaktiyle paşa çocuklarının, torunlarının koşuşturduğunu hayal etmek zor değil. Konağın ve bahçenin yeni sakinleri, güngörmüş Avrupalılar daha ziyade, beş yıldızlı otel ücreti ödeyip televizyonsuz odada konaklamayı yeğleyenler... Bahçedeki huzuru gördük görmesine de, otel müdürü Gazanfer Kızıldemir'e soruyoruz yine de; "Kimler gelir bu bahçeye, niye gelir?" "Bilenler gelir" diyor Gazanfer Bey, "Yabancı turistler derslerini iyi çalıştıklarından elleriyle koymuş gibi bulurlar bizi; ama yerli turist ya da İstanbullular pek bilmez." Bahçe öğleden sonra tenha oluyor. Akşamüzeri piyano eşliğinde, Türk mutfağının tadına bakmak isteyen turistler, fenerli, şamdanlı masaları dolduruyor. "Biz de bu bahçede oturmak isteriz." derseniz küçük bir bilgi daha verelim; bir bardak çayın fiyatı 5 lira.



AYASOFYA KONUK EVİ

Ayasofya Konuk Evi de tıpkı Yeşil Ev gibi Çelik Gülersoy'un restore ettirdiği eski konaklardan biri. Yeşil Ev'e göre daha yol üstü bir bahçesi var, gölgesi daha az, fıskiyeli havuzu daha küçük; ama burada da suda yıkanan kuşları izleyebilir, kendinizi suyun iyileştirici sesine bırakabilirsiniz. Konuk Evi, Caferağa Medresesi'nin hemen bitişiğinde; ama nedense İstanbul sakinlerinin yeni keşfettiği bir mekân. Bu kez Murat Öztürk'e soruyoruz: "Niye böyle? Burnumuzun dibindeki yeşil bir bahçeyi niye görmedik daha evvel?" "Bu da bir şey mi?" der gibi gülümsüyor Öztürk: "Ayasofya'nın içini görmemiş, Topkapı Sarayı'nı gezmemiş kaç İstanbullu var bilseniz!" Bahçenin müşterisi, kapıya fiyat listesi asıldıktan sonra artmaya başlamış; listeye göre bir fincan ya da bardak çay beş lira, kahve altı lira, su bir buçuk lira. Sur içinde, eski bir konağın önünde, ıhlamur ağaçlarınn altında, bin beş yüz yıllık bir sarnıcın üstünde ve fıskiyenin dibinde oturmak için çok mu fazla?



ASMALI KAFE

Asmalı Kafe, alçacık duvarıyla tam bir yolgeçen hanı. Ama öyle bir yerde ki, önüne duvar örmek ahmaklık olurmuş. Manzara nedir? Vakti zamanında padişahların namaz kılmak için Ayasofya'ya girdiği hem görkemli hem çok zarif bir kapı... Topkapı Sarayı'nın girişine yakınsınız, 3. Ahmet Çeşmesi tam karşınızda duruyor. Bu bahçe, pek korunaklı olmadığından, 15 Nisan-15 Ekim tarihleri arasında hizmet veriyor. Yazları mor salkımlar açtığı için mor salkımlı bahçe olarak da biliniyor. Bahçeyi fotoğraf çekmek için kullananlar oluyor ve kimseye 'ille çay' denmiyor; ama içecekseniz de bir bardak çaya 3 lira vereceğinizi şimdiden bilin.

KÜÇÜK AYASOFYA, GÜLLER VE ÇİMEN...

Küçük Ayasofya Camii'nin bahçesi, eskiden beri, tarihi bir ortamda, gülleri seyrederek oturmak isteyenlerin mekânıdır. Bahçeyi çepeçevre kuşatan odaların kiminde kitap satılır, kiminde çini yapılır, kiminde ney üflenir. Ayakaltı bir yer olduğu söylenemez, bahçenin keyfine varmak için Sultanahmet Meydanı'ndan döne kıvrıla bir hayli inmek gerekir. İndiğinize değer elbet, açsanız yemek, yorgunsanız çay vardır. Geleni gideni bellidir; bir gün bir ebru üstadını görürsünüz, diğer gün fakülteden çıkmış genç kızları... Kitap okumak için ortadaki sedirler tavsiye olunur, sohbet için çimlerin hemen yanındaki iki kişilik masalar... Yeşil Ev ve Konukevi'ne nazaran daha halk tipi bir bahçedir, daha mütevazıdır ve en az onlar kadar sakin ve yeşildir.



MÜZE BAHÇESİNDE HEYKELLER ARASINDA

İşte size, tarihi yarımada içinde oturabileceğiniz bir bahçe daha. Müze kartı olanların rahatlıkla girip kafa dinleyebileceği Arkeoloji Müzesi bahçesi şimdilik epey mütevazı; ama önümüzdeki dönemde TURSAB eliyle şık bir mekâna dönüşecek. Hemen yarın giderseniz, sizi nasıl bir ortamın beklediğini söyleyelim; 75 kuruş verip bir bardak çay alıyorsunuz ve heykellerin arasında bir masa beğeniyorsunuz. Öncesinde Çinili Köşk'te ya da müzede ayaklarınıza kara sular ininceye kadar dolaşmış olun ki bahçenin keyfi bir kat daha artsın. Burada da ses yok, martı çığlıklarını ya da vapur sirenini gürültü saymazsanız tabii. Kitapseverlerin kendilerini talihli hissedeceği bu bahçede sadece heykeller değil, ağaçlar, güller ve kediler de var. Önemli not: Müze pazartesi günleri kapalı.



MASAL BAHÇE

Masal Bahçe, yeni, sonradan sonraya, emekle, özenle oluşturulmuş bir bahçe. En önemli özelliği, şehre hem yakın hem de çok sessiz olması. Bu sıcaklarda aramakla bulunmayacak bir niteliği daha var mekânın; arkadaki ormandan esen Karadeniz rüzgârı doğal klima etkisi yapıyor ve sahildekiler sıcaktan kavrulurken siz tepede püfür püfür oturuyorsunuz. Hafta sonları erkenden demir atıp, geç saatlere kadar sohbet ederek, kitap okuyarak, dizüstü bilgisayarınızda çalışarak vakit geçirebileceğiniz bir yer. Bahçeden sıkılan, bir masal evini andıran ahşap binaya girebilir, orada sıkılan terasa çıkabilir. Bu arada ne yenip ne içilebilir; restoran sahibi Karadenizli olduğu için mıhlama yenebilir; ama aslında mantıdan köfteye, Ayvalık tostundan, geleneksel kahvaltı tabağına ve ev yapımı tatlıya kadar aranılan her şey bulunabilir. Biz mantıyla, köfteye tam puan verdik. Kahve severler için sunumun pek göz alıcı olduğunu da söyleyelim; kahveniz bakır kapaklı bir zarf içinde, lokumla birlikte servis ediliyor. Bir detay da futbol meraklıları için; Masal Bahçe'ye ait bir halı saha var. Çoluk çocuk top peşinde koştururken siz oturabilirsiniz ya da onlar otururken siz koşturabilirsiniz, tercih sizin... Peki, nasıl gidilir bu bahçeye? Maslak istikametinden gelirken Sarıyer'e inmeden sağa Tarabya'ya dönün ve Cumhuriyet Mahallesi Muhtarlığı'nın hemen arkasında gizli bir bahçe görün.

zaman