FORUM AKTİVİTELERİMİZ > HAFTANIN MEVZUU ARŞİVİ

İtikaf [15 Eylül 2008]

(1/4) > >>

SadakatNet:


 
Hafta:    47


Mevzu: İtikaf


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)

ahkam:
ÎTİKÂF VE ADABI

Kelime olarak itikaf, hapis, men, bir şeye devam  ve mülazemet etmek manalarına gelir. Dinde ise; Cemaatle beş vakit namaz kılınan bir mescidde veya o hükümdeki bir yerde mükellefin kendisini tutması demektir. İtikaf, kitap ve sünnetle sabittir. İnsan, itikafa girmekle, kalbini dünyadan ve dünyadakilerden sıyırmış, kendisini Mevlasına vermiş, O'nun geniş lütuf ve ihsanına yönelmiş, sağlam kalesine sığınmış olur. İtikafa giren kişinin hali, mühim bir dileği için yüce bir zatın kapısında durarak "Dileğim verilmedikçe buradan ayrılmam!" diye yalvaran bir kimsenin halini andırır ki bu da, o dilek sahibi gibi, yüce Allah'ın kapısında oturup affedilmesi için yalvarmış durmuş olur. İtikafa giren kimse bütün vakitlerini namaza tahsis etmiş demektir.

Hayır olan sözü söylemek, itikaf için cami ve mescidlerin efdal ve cemaati en çok olanını seçmek, itikafta zikre, Kur'an'ı kerim, hadis, siyer vesair dini kitapları okumağa veya yazmağa devam etmek itikafın müstehaplarıdır.

İtikafa ikindi namazından sonra girilir, ramazanın son günü ikindi namazından sonra çıkılır.Ramazan ayının son on gününde Efendimiz (sav) 'in kuvvetli bir sünneti olarak yapılan itikaf vardır ki, ihmal etmek büyük bir kayıptır. Hadis-i Şerifte: "İtikafta olan kimse günahları defeder ve kendisine bütün sevapları yapıyormuş gibi ecir verilir." (Ramuz,236/10 ) buyurulmuştur. Efendimiz (sav) kendileri Allah'ın en sevgili kulu ve insanların en şereflisi oldukları halde, gevşeklik göstermezlerdi. Ramazanın son on gününde mutlaka mescidde itikafa çekilirlerdi. Orucun farz oluşundan sonra idrak edilmiş olan on Ramazandan dokuzunda Efendimiz (sav) itikaf yapmışlardır. Yapamadıkları bir tanesini de daha sonra kaza etmişlerdir. Bu itikaf anında gece gündüz mescidde kalır ve ibadetleri bir hayli çoğaltırdı.  Bu nedenle itikaf kuvvetli bir sünnettir. Bir beldede hiç bir kimse itikafa girmezse tüm belde halkının sorumluğu olacağı bildirilmiştir. Hatta büyük ulemamız para ile adam  tutup birilerini itikafa sokmayı da en son çare olarak tavsiye etmişlerdir. Hiç birimiz  iş, meşguliyet ve zaman yokluğu konusunda her halde peygamber Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellemden daha meşgul ve yoğun iş sahibi değilizdir.

"İçinde imam ve müezzini olan her mescidde itikafa girilebilir." Ramuz, 341/7

İtikafa ikindi namazından sonra girilir, ramazanın son günü ikindi namazından sonra çıkılır.

*****

ÎTİKÂFA GİRECEK  KARDEŞ!

1- İtikafta geçireceğin her dakikada dışardaki kardeşlerinin hissesi olduğunu hatırından çıkarma. Adeta onların vekili gibi gayret et. İçerde boş geçireceğin her nefes karşılığında dışardaki kardeşlerine karşı zimmetleneceğini  hatırla.

2- Şer'î ilimleri öğren.

3- Tasavvuf derslerini itikaftan önceki günlerde eksiksiz yapmalısın.

4-  İtikaftan bir ay önce aşağıdaki gibi namazlara alış; İşrak, duha, evvabin gece namazı ve teheccüd namazı.

5-  İtikaftan önce aşağıdaki sureleri ezberle ve zamanında okumaya başla. Sabah Yasin, Öğle Fetih, İkindi Amme, Akşam İzâ Vâkıa, Yatsı Tebareke.

6- İtikafa girerken girmeyen kardeşlerinin senin eza ve zulmünden bir müddet rahat edeceklerini tefekkür ederek gir.

7- İtikaftaki kardeşlerinin eksikliklerinin tamamlanması ile uğraşma.

8- İtikafta kimseye bir şey öğretmek için gayret etme. (Çünkü orası öğretim ve eğitim yeri değil tatbikat yeridir.)

9- itikafta teşekkül edecek her iyi halini boynundaki heybenin arka gözüne at. Ön gözünde hataların bulunsun.

ÎTİKÂF  ADABI :

 

1- Kimseyle görüşmemek.(zaruret halinde az, öz ve gizli konuşmak.)

2- İçerde arkadaşlarla dahi konuşmamak.

3- Kimsenin ahvaline muttali olmaya çalışmamak.

4- İçerde iken kimsenin kusurlarını görmemek.

5- Kimsenin işine ve vazifesine karışmamak.

6- Mektup vesaire okumamak ve yazmamak.

7- Daima abdestli olmak.

8- Hergün bir cüz Kur'an'ı Kerim okumak.

9- Her namaz arkasından Kelime-i Tevhid söylemek.

10- Öğle ve yatsı son sünnetlerini dört rek'at kılmak.

11- Nafile namazlardan işrak, duha, evvâbin, gece yatma namazı ve teheccüd kılmak.

12- Cuma namazlarını camide kılmak, gerekiyorsa yalnız farzını kılmak. Kalanlarını bulunduğu yerde kılmak.

13- İtikaf cami dışında ise camiye gidip gelirken yere bakmak.

14- Vazife esnasında başı kapalı olmak.

15- Vazife esnasında yaslanmamak. (eğer zorlanırsa ayakta devam eder)

16- Uyku altı (6) saat.

17- Gece uykuyu teheccüde kadar bölmemek.

18- Tuz ile iftar edip yemeği namazdan sonra yemek.

19-  Yemeği tuzsuz yemek.

20- Yemeğe ekmek doğramamak.

21- Akşam ekmek 150 gram, çorba bir (1) kepçe.

22- Sahurda ekmek 150 gram ve 21 adet çekirdekli üzüm.

23- Su tabi normal kafi miktarda.

   İtikafa gelirken takke, tesbih, sarık, cübbe, Kur'an-ı Kerim, yastık, havlu, bir alt bir üst için iki battaniye  getirilmelidir.
 
  kubacami webteam

yamakasi:
İTIKAF ÜÇE AYRILIR:

 

a. Vacip olan itikâf: Adak olan itikâf vaciptir. Bu, en az bir gün olur ve gündüz oruçla geçirilir. Hz. Ömer, Resulullah (s.a.s)'den, "Cahiliyye devrinde Mescid-i Haram'da bir gece itikâfta bulunmayı adamıştım; ne yapayım" diye sormuş Resulullah (s.a.s); "Adağını yerine getir" buyurmuştur (Buhârı, i'tikâf, 16; Ahmed b. Hanbel, ll, 10).

b- Sünnet olan itikâf: Ramazan'ın son on gününde itikâfa girmek sünnettir. Hz. Âîşe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s) orucun farz kılınmasından ömrünün sonuna kadar Ramazan aylarının son on gününde itikâfa girmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129). Bir yerleşim merkezinde bulunan müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri üzerinden bu görev düşer. Bu duruma göre, her yerleşim birimi için itikâf sünnet-i kifâye hükmündedir. Bir kişinin bunu yapması o beldedeki diğer müslümanları sorumluluktan kurtardığı gibi Cenâb-ı Hakk'ın, itikâf yapanın ecrini diğer belde müslümanlarına da vereceği umulur.

c- Müstehab (mendub) olan itikâf: Vacip ve sünnet olan itikâfların dışında itikâfa girmek müstehabdır. Bunun belirli bir vakti yoktur. Hatta mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikâfa niyet ederse orada kaldığı sürece itikâfta sayılır. Bu itikâfda oruç şart değildir. Bazı müctehidlerin, itikâf süresinin bir saat bile olabileceği görüsünde bulunduklarını yukarıda zikretmiştik.
 

adilcevaz:
Sözlük anlamı: Hapsetmek, alıkoymak, bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak anlamlarına gelir.

İslam fıkhında ise; Bir mescitte niyet edilip, tespit edilmiş kurallar çerçevesinde ibadet niyetiyle belli bir süre kalmak anlamına gelir.

Aşağıda zikredeceğim ayetten tarihinin ne kadar eskiye dayandığını bilmemekle beraber İbrahim (as) zamanında da var olan bir ibadet türü olduğunu anlıyoruz.

“Biz Beytullâh'ı insanlara sevap kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrâhim’i namazgâh edininiz! İbrâhim ile İsmâil’e de: “Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû ve secde edenler için bu Evimi tertemiz bulundurun!” diye emretmiştik.” (Bakara 125)

 İslam öncesi cahiliye Araplarında da uyulan bir ibadet türüdür. Bu duruma ışık tutan aşağıdaki hadisi zikredebiliriz;

“İbni Ömer anlatıyor: "Babam Ömer cahiliye devrinde iken geceyi itikâfa girmek üzere nezretmişti (adamıştı). Hatta Mescid-i Haram'da bir gün itikâf yapmayı adamıştı diye de rivayet edilir. Durumu Hz. Peygamber (sav)'den sordu. Rasulullah"Nezrini yerine getir" buyurdu."

Buhârî, İtikâf 5, 15, 16; Humus 19, Megâzî 54, Eymân 29; Müslim, Eymân 27, (1656) Tirmizî, Nüzûr 12, 12, (1539); İbnu Mace, Keffarât 18, (2129).

Siyer Kitaplarından anlıyoruz ki kadim Arap örf ve geleneği olan bu ibadet türünü Hz.Peygamber’imiz de (sav) İslamiyet’ten önce uygulamaktadır. Mekân olarak ta Hira Mağarası’nı seçmektedir. Vahiy gelip, Nebilik göreviyle şereflendirildikten sonra mescid de itikâfa girmiştir.

Sürüp gelen bu kadim ibadet türünü Rabbimizin tasvip ettiğine dair şu ayeti zikredebiliriz.

“. ….Mescitlerde itikâfa çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar 'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece  ayetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.” (Bakara 187)

 İtikâfın, Rasulullah’ın (sav) Medine’ye hicret ettikten sonrada hiç terk etmediği sünneti olduğunu yine siyer kitaplarından öğreniyoruz. Bu hususa delil olarak yine aşağıdaki hadisi zikredebiliriz.

—Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah (sav) vefat edinceye kadar Ramazan'ın son on gününde itikâfa girer ve derdi ki: "Kadir gecesini Ramazan'ın son on gününde arayın". Rasulullah (sav)'den sonra, zevceleri de itikâfa girdiler."

Buhârî, Fadlu Leyletü'l-Kadr 3, İtikâf 1,14; Müslim, İtikâf 5, (1172); Muvatta, İtikaf 7, (1, 316); Tirmizî, Savm 71, (790); Nesâî, Mesâcid 18, (2, 44); Ebu Dâvud, Sıyâm 77, (2462, 2464); İbnu Mâce, Sıyâm 59; (1771).

Peygamberimiz hiç terk etmediği bu sünnetine hanımları da iştirak etmişlerdir. Ancak aşağıdaki hadisten anlıyoruz ki uygulamanın yanlışlığından dolayı Rasulullah  bir kez itikâfı terk etmiş (bozmuş) ve bunun gerekçesini açıklamıştır. Daha sonra Şevval ayında kaza etmiştir.

—Yukarıdaki hadis babında yer alan)Bir başka rivayette şöyle denir: Peygamberimiz her Ramazan'da itikâfa girerdi. Akşam namazını kılar kılmaz itikâf mahalline gelirdi. Râvi der ki: Bir gün Hz. Aişe de itikâf için izin istedi. Rasulullah izin verdi. Mescidin içinde itikâf için bir çadır kuruldu. Bunu Hafsa validemiz işitti, O'nun için de bir çadır kuruldu. Arkadan Zeyneb validemiz için de bir çadır kuruldu. Sabah olup da Rasulullah hücresinden çıkınca dört çadır kurulduğunu görür ve "Bunlar da ne?" diye sorar. Durum haber verilince: "Onları bu işe sevk eden şey nedir, 'ın rızasını kazandıracak bir amel düşüncesi mi? Hayır! Derhal kaldırın, gözüm görmesin!" diye emretti. Çadırlar kaldırıldı. O Ramazan Rasulullah’ta itikâfı terk etti. Şevval’in son onunda itikâfa girdi."

Aynı rivayetin bir diğer versiyonunda : "Rasulullah çadırların kaldırılmasını emretti. Derhal yıkıldılar. O yıl itikâfa girmeyi Ramazan'da terk etti, Şevval ayının ilk onunda yerine getirdi."

Bu konuda görüş bildiren âlimler eşlerini itikâftan men etmek değil, mescidin her yerinin işgal edilmiş ve namaz kılmaya alan kalmamasını sebep gösterirler.

Tüm bu açıklamalardan İtikâfın meşruiyetinin Kur’an ve Sünnetle sabit olduğunu ve Rabbimizin tasvip ettiği bir ibadet türü olduğunu görüyoruz.(Farz ibadet değil dikkat!)

Şimdi kısaca İtikâfı uygulanışı açısından inceleyelim.

—Vacip(adanmış) Olan itikâf: İtikâf ibadet olarak vacip değildir. Ancak kişi nasıl ki kurban, oruç adamakla (nezir) bu eylemleri kendi üzerine borç (vacip) kılıyorsa itikâf adaması halinde de kişi kendi üzerine itikâfı vacip kılmış olur. Mutlaka yerine getirmesi gerekir. Vacip olan itikâfta Şafi mezhebi haricindeki diğer üç mezhebe göre oruçlu olmak şarttır. Süresini kişi kendisi belirler.

Nezir(adak) Rasulullah’ın pek fazla onaylamadığı bir ibadet türüdür. “Adak cimriden mal çıkmasıdır” buyuruyor.

Bu tür itikâfa Hz.Ömer’e ilişkin yukarda zikrettiğimiz hadis örnek verilebilir.

—Nafile(müstehap) olan İtikâf: Çoğunluk âlimlerin birleştikleri nokta bu itikâf türünde asgari süre belirlenmemiştir. En azının bir saat olacağını söyleyenler bulunmakla birlikte bir mescide/camiye girerken niyet edilmek suretiyle orada geçen süreyi itikâf olarak kişi geçirebilir diyenler çoğunluktadır. Oruçlu olmayı gerektirmez.

Buradan hareketle hanımlar da kendi evlerinde itikâf şartlarına uymak kaydıyla aynı şekilde niyet ettiği süre kadar nafile olarak itikâfa girebilirler.

—Sünnet-i Müekkede: Rasulullah’ın bir kez yukarda zikrettiğimiz hanımlarının mescide kurdukları çadırlar sebebiyle kızıp kazaya bıraktığı hariç, hiç terk etmediği sünneti.
Ramazanın son on gününde mescid de girdiği itikâf türü. Burada “ekkede” kökünden gelen “müekkede” kavramına bir açıklık getirirsek:

Ekkede; emin, şüphesi olmayan, zorunlu alan.
Müekkede; Kesin, emin, şüphesiz, tekid edilmiş, pekiştirilmiş anlamlarına gelmektedir.

Mütevatir olarak bize kadar ulaşan rivayetlerden Rasulullah’ın gerek İslam öncesi Hira’da gerekse de Risaletten sonra mescid de hiç terk etmeden, eşlerinin de kendisiyle birlikte uyguladığı bir itikâf türüdür.

İtikâfın Şartları:
— Niyet etmek, cemaatle namaz kılınan camiler (hanımlar içinde evinde olabilir) de girmek.
—Vaktini namaz, tevbe, istiğfar, tefekkür, Kur’an okumak/yaşama geçirmek gayesiyle anlamaya yönelik çaba sarf ederek geçirmek.
—Dünyalık dert ve tasalara yönelik olmamak kaydıyla ilmi, manevi yönü geliştirici ders, sohbet, ilmi çalışma çerçevesinde yapılan grup çalışmaları ya da ferdi çalışmalar. Kötü sözlerden sakınmak, hayır ve hakkı söylemek.
—Temiz pak giyinmek.
—Kendine ya da malına bir zarar geleceği korkusu olmaksızın itikâf mahallini terk etmemek. İhtiyaç gidermek, abdest tazelemek ya da gerekli bir durum oluşursa gusül abdesti almak için hemen gidip itikâf mahalline dönmek.
—Cuma namazı kılınmayan bir mescid ise Cuma namazı için gidilip dünyalık sözlere dalmadan hemen kılınıp geri gelmek.
—Eşlerine yaklaşmamak, cinsel arzu ve isteğe yol açacak davranışta bulunmamak.
—Hanımlar için özel durumlarının olmadığı zaman dilimini seçmek.

Sonuç olarak:

İtikâf; İnsanın kendi içinde yaptığı yolculuktur. Tüm dünyalık dert, gale, tasadan sıyrılıp ’a hicrete giden yoldur.

O kadar lüzumsuz sözler sarf ediyoruz ki çoğu zaman. İtikâf aynı zamanda dilinde terbiyesidir. Hep “kâl diliyle” söylediklerimiz değil bazen de “hâl diliyle” söylediklerimizin daha etkili olduğunun farkına varmaktır aynı zamanda.

İslam insanın elbette yaşamının tamamını ya da çoğunluğunu, toplumdan soyutlanıp uzlet hayatı şeklinde yaşamasını tasvip etmez. Bilakis ailemize ve topluma olan görevlerimizi yerine getirmek için insanlarla ve diğer mahlûkatla birlikte yaşamayı emreder.

Ancak hayatımızın tamamına hükmeden dünyalık işlerimizden bir nebze olsun ayrılıp en azından o güne kadarki yaşamımızın artı ve eksilerinin “T Cetveline” dökülüp muhabesinin yapıldığı kar/zarar tespitinin adıdır itikâf.

E canım ; çoluk çocuk,yiyecekleri,ihtiyaçları,kollanıp,korunmaları,iş güç…. diyenlere;

Var say ki öldün!

Hiç korkma. Endişede duyma. Saydıkların hepsi sana emanet edilen unsurlar. El-Emin’e emanetini bir an olsun emanet et gönül rahatlığıyla ve var dur huzuruna.

Zira o emanetleri asla zayi etmez!

Selam ve muhabbet ola..
 alıntıdır...

insirah:
Allah razı olsun,çok önemli paylaşımda bulunduğunuz

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek