Gönderen Konu: İyi insan yetiştiriyor muyuz?  (Okunma sayısı 3283 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
İyi insan yetiştiriyor muyuz?
« : 10 Ocak 2011, 19:25:31 »

İyi insan yetiştiriyor muyuz?
 
Ahlaki zekamızı yeniden devreye sokmaya; vicdan, kişisel kontrol, saygı, nezaket, hoşgörü ve adalet kavramlarını iyice gözden geçirip çocuklarımıza da aşılamaya ihtiyacımız var. Aksi takdirde, giderek iyi insan yetiştirmekten uzaklaşacağız.
   
Bir anne; 'Onu hep ahlaki değerlere bağlı kalarak, merhametli bir çocuk olarak büyüttüm, ancak, bu durum onun ezilmesine yol açıyor, herkes ona vuruyor ama o kimseye vuramıyor' diye dert yanıyordu. Yoksa siz de arkadaşından şiddet görmüş çocuğunuzu, 'Yavrum sen de vursaydın bir tane, senin elin armut mu topluyor?' diye sıkıştırıyorsunuz?

Bir baba, parkta kaydırağın tepesindeki oğluna sesleniyordu: 'Evladım sıra sendeydi, neden sıranı verdin?' Çocuk hiç hakkı yenilmiş gibi bir duygu içinde değil, babasına cevap veriyor: 'Benim için bir kayıp yok baba, o çocuğun acelesi vardı sanırım, önüme geçti, benim için sorun yok...'

Prof. Dr. Kemal Sayar ve Psikolog Feyza Bağlan; 'Koruyucu Psikoloji' adlı çalışmalarında; 'Anne- babalar, günümüzde önceki çağlardan çok daha kaygılı... Ebeveynlik, modern dünyanın iştahlı ağzı tarafından yutulmak üzere. Anne-babalık artık, en rekabetçi spor dalı haline gelmiş durumda. Modern zaman çocuklarına hayal kurmak ve oyun oynamak neredeyse haram edildi.

Bırakalım da çocuklar, hayatlarında eksik olan şeyi yapsınlar: Çocukluğu!' diyerek anne-baba ve çocuk olmanın giderek sıkıntılı süreçlere maruz kaldığından dem vuruyorlar. Amaçları bu süreçlere hem ayna tutmak, hem de çözüm önermek... 'Koruyucu Psikoloji', çok geniş kapsamlı, harika bir kaynak.

Fakat özellikle bir bölüm çok ilgimi çekti ki, o da 'Ahlaki zeka'... Özgür çocuklar yetiştirme hevesiyle daha ziyade saygısız ve sorumsuz çocuklar yarattığımız; özgürlük alanlarımız arttıkça sorumluluk alanlarımızın da arttığını bir türlü kabullenemediğimiz; zeka diye de kurnazlığı örneklediğimiz günümüzde, hepimizin öğrenmeye ve öğretmeye çok ihtiyaç duyduğumuz bir özellik ahlaki zeka. Üstelik vicdan, kişisel kontrol, saygı, nezaket, hoşgörü ve adalet kavramlarıyla da desteklenmesi gerekiyor.

AHLAKİ ZEKA NEDİR?

Ahlaki zeka; bireyin davranışını düzenlemek ve sosyal hayattaki konumunu korumaktan çok, içsel bir tatmin sağlamaya yöneliktir. Bu içsel tatmin, kişinin içinde bulunduğu toplum, kültür, aile ve öğretiler sonucunda belirlenen bazı davranış biçimlerinin yansıması olarak hissettiği vicdani rahatlık duygusudur. Bir başka deyişle ahlaki zeka, birey tarafından uygun görülen davranışın başarıyla kişiliğin bir parçası haline getirilmesi demektir.

Uygun görülen davranışlar ne kadar erken yaşlarda öğrenilir ve sık tekrar edilirse, ahlaki zeka o derece gelişir. Yani ahlaki zeka, empati başta olmak üzere, vicdan, kişisel kontrol, saygı, nezaket, hoşgörü ve adalet gibi kavramların mümkün olduğunca yerleşiklik kazanmasıyla gelişir.

KİŞİSEL KONTROL

Hataların nasıl telafi edileceği, ne anlama geldiği üzerinde konuşmaktansa çocuklarına karşı tahammülsüz bir tutum sergileyen ebeveynler, elbette çocukları için iyi bir kişisel kontrol modeli değildirler. Ebeveynin önce kendi davranışlarını kontrol etmesi ve çocuğuyla sakince konuşabilmesi gerekir. Aksi halde, çocuklara öfkeli olmaktan başka bir davranış modeli öğretemezler.

Hayatın ilk 3 yılında, kişisel kontrol mekanizmasını da büyük ölçüde elinde tutan beynin korteks adlı yapısı gelişir. Kişisel kontrol, empati ve vicdanla birlikte çocuğun alacağı kararlar için kilit noktadır. Çocuk düşündüğünü uygulayabilecek ya da uygulayamayacaktır.

SAYGI

Saygı, çocukların kazanmasını beklediğimiz değerlerden biridir. Oysa yapılan araştırmalar, ebeveynlerin günde ortalama olarak 18 defa çocuklarına karşı saygısızca tutumlar sergilediğini gösteriyor. Bağırmak, azarlamak, hakaret etmek, fiziksel şiddet uygulamak gibi. Ebeveynlerin bu tarz davranışlarda bulunmadığı zamanlarda da tehlike dinmiş sayılmaz.

Televizyonda, sinemada veya bilgisayar oyunlarında şahit olunan birçok hareket tehlikeyi tırmandırır. Ama saygılı çocuklar yetiştirmek için öncelikle çocuğa koşulsuz sevgi verilmeli, sevgi hiçbir şarta ve başarıya bağlanmamalıdır.

NEZAKET

Nezaket, diğer insanların huzurunu ve mutluluğunu düşünmek demektir. Ebeveynlerin çocuklarında nezaket değerinin gelişimini desteklemek için yapabileceklerinin başında yine model olmak gelir.

Bunun yanında, çocuğun nezaketin anlamını kavramasını sağlamak gerekir. Nazik bir insanın diğer insanların duygularını önemsediğini, haklarına saygı gösterdiğini, kendisini bu sayede daha iyi hissedebileceğini anlatabilirsiniz.

HOŞGÖRÜ

Hoşgörü, insanların birbirlerine, milliyetlerine, cinsiyetlerine, görünüşlerine, kültürlerine, inançlarına ve becerilerine odaklanmadan değer vermesi demektir. Farklılıkları kabullenmek ahlaki gelişimin bir parçasıdır.

Hoşgörülü çocuklar yetiştirmek isteyen ebeveynler, öncelikle kendi önyargılarıyla yüzleşip bunları yenmelidir. Önemli olan sahip olunan önyargıları kabul etmek ve değiştirmeye çalışmaktır. Özellikle çocuklarınızın olduğu ortamlarda, ayrımcılığa dayalı, hoşgörüsüz davranışların ve sözlerin engelleyicisi olun. Çünkü çocuklar yalnızca ebeveynlerini değil, etraflarındaki başka insanları da örnek alırlar.

ADALET

Adalet, kişinin doğru olanı tarafsızca yapması, hakkı olan kişinin hakkına saygı duyması ve bu kişinin hakkına sahip olabilmesi için onu desteklemesi demektir. Bir ebeveynin haksızlık yapması ve çocuğun bunu gözlemlemesi gitgide çocuğun gözünde haksızlık yapmanın normal bir davranış haline gelmesine sebep olur.

Bu durumda çocuk, ne adil olmanın doğru bir davranış olduğunu fark edebilir, ne de haksızlık yapmanın hatalı olduğunu görebilir. Ebeveynler bazen farkında olmadan çocuklarını haksız davranışlara teşvik edebilirler.

Örneğin, okuldaki başarının çok önemsendiği ailelerde, çocuğun kopya çekmesi görmezden gelinebiliyorsa, çocuk bu davranışı normalleştirebilir. Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir sorundur.

Akşam/ Hülya Yıldırım'ın haberi

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Empomat olmak ya da olmamak!
« Yanıtla #1 : 27 Haziran 2011, 00:56:42 »

Empomat olmak ya da olmamak!   
   
Adam Fawer, Empati adlı romanının ana kahramanları başkalarının duygu ve düşüncelerini okuyan empomatlar. Neyse ki gerçek hayatta kimse sizden empomat olmanızı beklemiyor! Ancak, kendinizi karşınızdakinin yerine koyabilmeniz, yani empati yapabilmeniz hayatınızı ciddi ölçüde kolaylaştırabilir… Empati kelimesinin anlamını biliyor musunuz? Sempati ile karıştıranlardan mısınız? Çocuğu nasıl yetiştirmek gerekir ki empati kurabilen bir yetişkin olsun? Yanıtlar bu yazıda…   
   
Prof. Dr. Kemal Sayar, kendisine ait internet sitesinde, “empati” kavramını ele aldığı yazısında şu bilgilere yer veriyor:   
   
Empati kelimesinin genel geçer bir tanımı bulunmamaktadır. Kaynaklar empatinin tam olarak ne ifade ettiğiyle ilgili değişik bilgiler sunmaktadır. Fakat kısaca özetlemek gerekirse; empati bir kişinin kendisini duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak bir başkasının inançlarını, arzularını ve özellikle duygularını farkına varabilme ve anlayabilme yeteneğidir.   
   
Kişi karşısındakini o kadar iyi anlar ki onun gibi hissetmeye başlar, kendini onunla özdeşleştirir. Gallo empatiyi iki boyutlu bir olgu olarak ele almıştır. İlk boyut bilişsel (kognitif) boyuttur; yani empatik kişi karşısındakinin neler hissettiğini anlayabilmelidir. Diğer boyut duygusal olandır; kişi karşısındakiyle duygusal bir paylaşım içine girer.   
   
Bunların yanı sıra bazı kaynaklara göre empatinin bu iki boyutu dışında bir başka gereği de kişinin duygularını anladığını ve paylaştığını karşısındakine gösterebilmesidir. Haynes ve Avery bütün bu özellikleri içine alan bir tanım yapmışlardır: “Empati bir başka kişinin algılarını ve duygularını farkına vararak anlayabilme ve bunu kabul edilebilir bir şekilde karşısındakine ifade edebilme yeteneğidir.”   
   
Empatinin iki kavram ile karıştırılmaması gerekir; sempati ve duygu bulaşması (emotional contagion). Sempati bir başkasının içinde bulunduğu ya da başından geçen bir durum için üzülme ve kişinin kendini daha iyi hissetmesini sağlamaya yönelik davranışlarda bulunma istemi olarak açıklanabilir.   
   
Duygu bulaşması ise bilinçdışı ve otomatik olarak başka bir kişinin duygusal durumunu taklit etmeye başlamak ve bu duyguların kendisinde de ortaya çıkmalarına yol açmaktır. Empatiyle bu anlamda farklıdırlar, çünkü empati bilinçli bir olaydır ve empati kuran kişi anladığı duyguların diğer kişiye ait olduğunun farkındadır. Bunları kendi duygularıymış gibi algılamaz.   
   
Empati ve cinsiyet arasındaki ilişkiye bakan araştırmalar ortaya çıkarmışlardır ki kadınlar erkeklere göre daha çok ve daha yüksek seviyede empati kurabilmektedirler. Empatinin yaş ile ilişkisi ise doğru orantılıdır. Yaş ilerledikçe kişiler daha iyi empati kurabilmekte ve karşılarındaki kişiyi daha iyi anlayabilmektedirler.   
   
Empati kurmak sosyal ilişkilerde bir çok kolaylık sağlamaktadır. Kişinin karşısındaki insanı anladığını ve on önemsediğini göstermesini sağlar. Bu sayede iletişim kolaylaşır. Yanlış anlaşılmalar azalır, samimiyet ve güven ortamı hızla gelişir, sorunlar ve problemler daha kolay dile getirilir ve bu sayede bunlara daha çabuk ve kolay çözümler üretilir. Daha yakın, anlamlı ve yardımı dokunan arkadaşlıklar oluşur.   
   
Empati kurabilmek için gerekli olan kendini başka birinin yerine koyabilme yeteneği kişinin gelişimiyle birlikte güçlenen bir yetenek olmasına rağmen bu yeteneğin köklerinin doğuştan geldiğine inanılmaktadır. Başkalarının duygularını anlayabilme kapasitesi küçükken gelişmeye başlayan taklit yeteneğiyle yakından ilişkilidir.   
      
İnsan doğuştan, belli vücut ve yüz hareketlerini belli duygularla ilişkilendirmeye eğilimlidir. 2 yaşındaki normal gelişimi içinde seyreden bir çocuk empati kurabilmek için gerekli davranışları sergilemeye ve bir başkasının duygularına duygusal olarak karşılık verebilmeye başlar. Empati bu kadar erken yaşlarda ortaya çıkan ve gelişmeye başlayan bir yetenek olduğu için ailenin çocuğu yetiştirme tarzı da empati gelişimini etkileyen faktörlerden biridir.   
   
Çocuğun empati gelişimini pozitif yönde etkileyen ve ileride insanlarla ilişkilerinde daha başarılı bir kişi olmasını sağlayan bazı tutumlar şunlardır:    
   
• Ebeveynin hevesli, cezalandırıcı olmayan ve serbestliğe imkan vererek yöneten bir yapıda olması   
• Çocuklarla davranışlarının başkaları üzerindeki etkileri, paylaşımın ve nazik olmanın önemi hakkında konuşmak   
• Ebeveynin çocuğa model olarak empatik ve ilgili davranışlarda bulunması   
• Çocukların başkalarına zarar vermeleri durumunda, bu davranışların neden zararlı olduğunu açıklamak ve bunu düzeltmek için neler yapabileceği hakkında fikir vermek   
• Okul çağındaki çocukların kendi duygularını ve problemlerini ebeveynleriyle konuşup tartışmalarını cesaretlendirmek   
   
Bunların yanı sıra bazı ebeveyn tutumları da empati gelişimini negatif olarak etkilemekte ve çocuğun ileride sosyal hayatında başarısızlıklarla karşılaşma olasılığını artırmaktadır: Tehdit ve fiziksel cezalar, çocuğun duygusal ihtiyaçları olduğu zamanlarda tutarsız ilgi veya umursamazlık, çocuğa fiziksel tacizde bulunmak, çocuğun davranışını artırmak adına verilen esaslı olmayan ödüller veya rüşvetler.   
   
Tam olarak gelişmiş bir empati kurabilmek için kişinin karşısındakinin duygusal durumunu anlamaktan daha fazla şey yapması gerekir. İlk olarak duygular genelde bir objeye ya da olaya yönelik olduğundan empati kuran kişi bu durumun ya da objenin ne olduğunu anlamalıdır. Daha sonra, kişinin içinde bulunduğu duygu durumunun bu objeyi algılamasında ne tür bir etkisi olduğunu belirlemelidir.

Son olarak da bedensel olarak neler hissettiğini fark etmeli ve bütün bunları bir araya getirerek karşısındaki kişinin bakış açısını ve içinde bulunduğu duygu durumunu analiz edebilmelidir.   
   
Sosyal ilişkilerde zorluk yaşayan, iletişimi zayıf ya da empati yeteneğini geliştirmek isteyen yetişkinler için uygulanan bazı yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu yaklaşımların genel içeriği ise şu unsurlardan meydana gelmektedir:   
   
Kişiler arası algılama ve empati kurarak karşılık verme yeteneğini geliştirmeye yönelik alıştırmalar yapmak: Kişiye empatinin ne olduğu ve nasıl geliştiğini, kişilerin farklı duygusal durumlarını nasıl fark edebileceğini ve bunlara nasıl pozitif karşılık verebileceğini öğretmeyi amaçlamaktadır.   
   
Kişinin ilk olarak kendi duygularına yoğunlaşmasını sağlamak: Böylece kişi hangi duyguların hangi durumlarla ilişkili olduğunu daha iyi anlamaya başlar.   
   
Kişinin kendi ve diğerleri arasındaki benzerliklere odaklanmasını sağlamak.   
   
Role bürünme, rol yapma çalışmaları: Kişinin farklı perspektiflerden bakabilmesini ve açık fikirli olabilmesini sağlar, problemlere yüzeysel çözümler getirmeyi ve inanç katılığını engeller, bilişsel ve kişisel esneklik kazandırır.   
   
Başkalarının bakış açısını hayal etmeye ve algılamaya çalışmak üzerine devamlı ve tekrar tekrar pratik yapmak.   
   
Duygusal olarak uyarıcı bir olaya maruz kalmak: Bu sayede kişi aynı uyarıcıyla etkileşimde bulunmuş kişinin içinde bulunduğu durumu daha iyi anlayabilmektedir.   
   
Empatik davranışta bulunan bir modelin bulunması   
   
Yazan : Prof. Dr. Kemal Sayar / Pudra.Com   
〰〰〰〰🐠