Gönderen Konu: Kabir ve Kabir Azabı  (Okunma sayısı 13703 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı antepli

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 496
Kabir ve Kabir Azabı
« : 16 Haziran 2005, 16:39:05 »

KABİR

Mezar, ölen kimsenin toprağa gömüldüğü yer. Çoğulu "kubûr" dur.

İnsan, ruh ve bedenden meydana gelen bir canlıdır. Ruhun yaratılışı bedenden öncedir. Buna göre insan hayatının devreleri dörde ayrılabilir. Birincisi, yaratıldığı zamandan bedene ruh üfleninceye kadar ruh devresi.

Kur'an-ı Kerîm'de ruhların topluca yaratılmasından sonra Cenâb-ı Hakk'ın ilk uyarı ve tebliği şöyle ifade edilir: "Hani Rabbin, Âdemoğullarından, onların sulhlerinden zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahit tutmuş; ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. Onlar da; evet rabbimizsin, şahit olduk, demişlerdi. İşte bu şahitlendirme, kıyamet günü; bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindi" (el-A'raf, 7/172). İkinci safha, dünya hayatıdır. Doğumla başlar, ölümle sona erer. Dünya hayatının amacı, kimin nasıl fiil ve hareketlerde bulunacağını denemek, sonuçları tesbit etmektir (bk. el-Mülk, 67/2, el-Bakara, 2/155). Üçüncü safha, kabir hayatı olup, ölümle başlar, kıyamet gününe kadar devam eder. Dördüncü safha ise, kıyametin kopmasıyla sonsuza kadar sürecek olan ahiret hayatıdır.

Kabir hayatı, bir bakıma ahiretin giriş kapısı ve başlangıcı sayılır. Ölen kimse, ister kabre defnedilsin, yırtıcı hayvanlarca parçalansın; ister ateşte yanıp külleri savrulsun ya da denizde kaybolsun, onun için kabir hayatı başlamış olur. Münker ve Nekir melekleri kabir sorgulamasını yapar. Rabbini, peygamberini ve dini sorar. Bu sorgudan sadece peygamberler ve çocuklar muaftır.

Ehl-i Sünnet inancına göre, kâfirlere ve bazı günahkâr müminlere kabir azabı vardır. Kabir, iman ve salih amel sahipleri için Cennet bahçelerinden bir bahçe; kâfirler için de Cehennem çukurlarından bir çukurdur. Kabir hayatının, azap şeklinin mahiyeti hakkında, âlimler ayrı görüşler ileri sürmüşlerdir. Azabın ruha, bedene veya her ikisine birlikte yapılması, sonucu değiştirmez. Çünkü salih amel sahibi insanlar kabirde güzel bir hayat yaşarken, kâfirler, büyük bir sıkıntı ve ızdırap içinde bulunacaklardır.

Kabirdeki ölü cennetlik (said) bir kimse ise, onun ruhu Cennet'e gider, eğer günahkâr ve cehennemlik (şâkî) ise, Cehennem'in yanına gider. Bir kısım ruhlar da berzah'ta bulunurlar ki, burası ne Cennet ne de Cehennem'dir.

Bazı âlimlere göre, saidlerin rûhu Cennette olmakla birlikte kabirleriyle olan bağlantıları kesilmez. Bu irtibat özellikle cum'a gecesi ve gündüzü ile cumartesi gecesi güneş doğuncaya kadar, pek canlı bir şekilde devam eder. Saidlerin ruhları dünya haberlerini izleme imkânı bulabilirler Vefat edip yeni gelenlere dünyadan haber sorarlar. Kendilerini ziyarete gelenlerin selâmını duyarlar, hatta izin verilirse, selâma karşılık vermeleri de mümkündür.

Kabir azabı.

Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizin dibinde kalsın veya yırtıcı bir hayvan karnında bulunsun veya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka kabir hayatı geçirecektir. İnsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek, kendisine gelerek; "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir: Dinin nedir?" diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve Cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da Cehennem kapıları açılır, oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde, sıkıntısız ve huzurlu yaşarken, kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir.

Kabirde azap ve nimetin varlığını gösteren birtakım ayet ve hadisler vardır. Bir ayet-i kerimede; "Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun" (el-Mümin, 40/46) buyurulur. Buna göre kıyamet kopmadan önce de yani kabirde de azap vardır. Peygamber efendimiz; "Allah, iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette, o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder" (İbrahim, 14/17) ayetinin kabir nimeti hakkında indiğini açıklamıştır (Buhârî, Tefsîr, sure: 14).

Kabir azabı ile ilgili hadis kitaplarında pek çok hadis-i şerif zikredilmektedir.

Bunlardan bir kaçı şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur" (Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26) buyurmuşlardır.

Hz. Peygamber diğer bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur" (Tirmizî, kıyamet, 26).

Başka bir hadiste de şöyle buyurur: "Ölü mezara konulunca, birine Münker, diğerine Nekir adı verilen iki melek gelir; ölüye derler ki: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" O da şöyle cevap verir. "O, Allah'ın kulu ve Resuludur. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir. Bunun üzerine melekler; Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik", derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: " Yat ve uyu " derler. O da; "Aileme gidin de durumu haber verin" der. Melekler ona; "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi mahşer gününe kadar sen uyumana devam et" derler. Eğer ölü münâfık olursa, melekler şöyle der: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" Münâfık da şöyle cevap verir: "Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş, ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum. Melekler ona; "Böyle diyeceğini zaten biliyorduk" derler. Daha sonra yere "Bu adamı alabildiğine sıkıştır" diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder" (Tirmizi Cenâiz 70).

Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur: "Allah yolunda öldürenleri, sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar" (Âlu İmrân, 3/169), "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilâkis onlar dirildirler. Fakat siz farkında değilsiniz." (el-Bakara, 2/154).

Ayette şöyle buyurulur: "De ki ruh, Rabbimin bildiği bir iştir. Size bu konuda pek az bilgi verilmiştir" (İsrâ, 17/85).

Ebû Hanife'ye göre, peygamberler, çocuklar ve şehitler kabir sorusu ile karşılaşmazlar. Ancak Ebû Hanîfe kâfirlerin çocuklarına kabirde soru sorulması, Cennete girmeleri ve onlarla ilgili benzeri bazı soruları cevapsız bırakmıştır (Alliyü'l-Kâri, a.g.e, s. 252-253).
Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez.gafil olmayın ilme çalışın geçen günler geri gelmez...

Çevrimdışı m_mutaf

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 23
Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #1 : 18 Haziran 2005, 18:53:48 »
gercekten cok etkilendim
Allah bizlere o günümüzde yardim etsin hepimizi tedarikli eylesin
ehadet bir çağrıdır , nesillere çağlara...........

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #2 : 03 Aralık 2009, 23:28:55 »
Kabir azabından Mevla muhafaza buyursun bizleri.

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Ynt: Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #3 : 03 Aralık 2009, 23:34:01 »
Kabir azabından Mevla muhafaza buyursun bizleri.

Amin.
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

Çevrimdışı mardin

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 406
Ynt: Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #4 : 04 Aralık 2009, 01:35:30 »
Allahım bana ölümüde ,ölümden sonrasınıda mubarek kıl.
kolay hesap verenlerden eyle bizleri.
ibadetin eftali devamlı olanıdır.

Çevrimdışı insirah

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1090
Ynt: Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #5 : 04 Aralık 2009, 03:35:11 »
Allahım bana ölümüde ,ölümden sonrasınıda mubarek kıl.
kolay hesap verenlerden eyle bizleri.
Allah razı olsun
Hayat başladığı noktaya, bittiğinde geri döner! Hayatta her şey noktayla başlar, noktayla biter... Sümeyra Denizli

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #6 : 04 Aralık 2009, 16:52:16 »
Kabir azabından Mevla muhafaza buyursun bizleri.

Amin.
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Kabir ve Kabir Azabı
« Yanıtla #7 : 30 Ekim 2011, 10:00:40 »
Alıntı
Resülullah sallAllahu aleyhi ve sellemden nakledilen bir haberde şöyle deniliyor:
 <<Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem sahabeleriyle birlikte mekke mezarlığına gider, bir kabrin başında durur ve ağlar.Ashab-ı kiram da ağlar. sonra:
 -Ah ! Durumunu bir bilebilseydim der. O anda Cebrail şu ayetle çıkagelir:
<<(Habibim) şüphe yok'ki biz seni (rahmetimizin) kamil bir müjdeci(si) ve (azabımızın) gercek kokutucu (su ve habercisi) olarak o Hak(Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennem'in arkadaşlarından (cehennemlik olanların küfürde ayak direnmelerinden) mesül olacak değilsin>>.

(El-Bakara:119)

Kaynak:Sevadü-l Azam.Sadakat net.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Kabir Azabının 2 Sebebi
« Yanıtla #8 : 28 Nisan 2012, 12:38:41 »
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün sahibleri azâb olunan iki kabrin yanından geçiyordu.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) “Bunlar azab çekiyorlar. Hem de azab görmeleri büyük saydıkları bir iş için de değildir. Bunlardan birisi, idrarından sakınmazdı, diğeri de laf taşıyıcılık etmeğe çalışırdı.” buyurdu.
Sonra yaprakları koparılmış taze bir hurma dalı aldı. Bunu ikiye böldü. Her kabre bunlardan birer parça dikti.
Ashâb-ı Kiram “Yâ Resûlallâh! Bunu niçin diktiniz?” diye sordular.
Resûl-i Ekrem “Bu ağaçlar kurumayıp taze kaldıkça, azablarının hafifleyeceğini ümid ediyorum, buyurdu.
‘İdrar sıçratmak ve koğuculuk (laf taşımacılık) yapmak aslında küçüktür.’ denilmek istenilmiyor. Birkaç damla idrardan ne çıkar diye çekinilmemesi; birkaç dedikodunun ağızdan çıkıvermesi cihetiyle küçük sayılmıştır. Fakat aslında birisi sıhhî ve medenî, öbürü de ahlâkî ve aynı zamanda her ikisi dinî pek büyük birer.” kusurdur.
Birisi zâhirde, öbürüsü bâtında yani manevi birer pisliktir. Hele koğuculuk büyük bir musîbettir. Bir milletin ferdleri arasında koğuculuğun yayılması ve âdeta kaçınılması lâzım gelen bir kusur sayılmaması cemiyette büyük bir kargaşaya sebep olur.
Bunun için Kur'ân-ı Kerîm'de -meâlen- “Siz bu (söz taşımayı) kolay (vebal yok) zannediyorsunuz. Halbuki o Allâhü Teâlâ katında büyük (günah)dır.” (Nur sûresi, âyet 15) buyrulmuştur.

Fazilet Takvimi