Gönderen Konu: Kadınlar Hakkında Yeni Devrim Yasaları Ve Uygulama Sonuçları |  (Okunma sayısı 2944 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Kadınlar Hakkında Yeni Devrim Yasaları Ve Uygulama Sonuçları

Son yıllarda ülkemizde Feministler bir yandan hukuk, öte yandan Diyanet alanında M. Kemal ve İsmet Paşa zamanlarında bile yapıl(a)mamış devrimler=inkılaplar yapmıştır. Feminist bir Medenî Kanun hazırlanmış, ailede reis kavramı kaldırılmış, erkeğin aleyhine zevceye gayr-i âdil haklar tanınmış, kadın erkek eşitliği bozulmuş, toplumun temeli olan ailenin temelleri çökertilmiş, boşanma davaları çoğalmış, büyük sayıda çocuk mutsuz kılınmıştır. Bu konuda hukukçu bir dostumun hazırladığı raporu, kendisine teşekkür ederek yayınlıyorum:

R a p o r:

“Kadın hakları başlığı altında 2000 yılından itibaren devrim mahiyetinde yeni yasal düzenlemeler yapılmıştır. Özellikle AK Parti iktidarı dönemine tekabül eden yasa çalışmaları sonuçları itibarı ile feminist ve aşırı kadın hakları savunucularının duygu ve düşünceleri doğrultusundadır. Diğer bir ifade ile Cumhuriyet döneminde yapılan devrimlerin güncellenmesi ve daha ileriye götürülmesi olarak tanımlayabiliriz.

Somut bir örnek: CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yüksel Çavuşoğlu Kasım 2012 tarihinde yapılan kadın hakları konulu konferansın bitiminde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in yanına gelerek, “Sizi seviyor ve beğeniyorum. Keşke siz başkan olsanız. Başkan olmanızı isterim. Kadınlara bakışınız çok güzel” diyerek hayallerini gerçekleştiren sayın bakanı tebrik etmiştir. Bu gelişme üzerine CHP Genel Merkezi tarafından CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yüksel Çavuşoğlu görevden alınmıştır. Sayın bakan ise görevine ve CHP kadın kolları başkanının hayallerini gerçekleştirmeye devam etmektedir.

Kadın hakları konusunda yasal düzenlemelerin sonuçlarına diğer bir örnek: Ülkemizde ilk defa erkekler “boşanmış babalar grubu” adı altında bir araya gelerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı önünde eylem yaptılar. Çocuklarının velayetlerinin ellerinden alındığını ve tayin edilen yüksek nafaka bedellerini ödeyemediklerinden haklarında hapis kararları çıktığını açıklayarak bakanlık önüne siyah çelenk bıraktılar.

Yapılan yeni düzenlemeler üzerine ihtisas mahkemeleri olan Aile Mahkemeleri kurulmuştur. Aile Mahkemeleri hakimlerinin ekserisi kadın hakimlerden oluşmaktadır. Yerel mahkemelerin ve Yargıtay’ın kararları açıklanan yasal düzenlemelerin sonucu olarak kadınlar lehine çıkmaktadır.

Anayasa başta olmak üzere Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Borçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan değişiklikler özetle;

1. Referandum ile yapılan son anayasa değişikliğine kadınlar lehine pozitif ayrımcılık hükmü getirilmiştir. Madde 10 - (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 12/9/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.

Uygulama yasaları hazırlanmaktadır. Uygulamada kamu kurumuna eşit şartlarda başvuranlar arasında kadınlara öncelik verilmesini sağlayacaktır. Tüm yasalarda kadınları koruyucu tedbir ile birlikte lehe düzenlemeler yapılması beklenmektedir.

2. Medeni Kanun’da yapılan  değişiklikle 01.01.2002 tarihinden itibaren evlilik birliği içerisinde edinilen malların % 50’si, edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince paylaştırılması hükmü getirilmiştir. Bu hükümlerden kadınların yararlandırılması amaçlanmıştır. Aynı şekilde kadınların miras payı % 25 iken yeni yasalarla % 62.5 oranına çıkarılmıştır. Geriye kalan tüm çocuklar ise % 37.5 oranını paylaşacaklardır. (% 50 edinilmiş mal rejimi +% 12.5 ise geriye kalan hissenin ¼ dür)

Medeni Kanundaki  Değişiklikler

• Yeni Medeni Yasada aile reisliği kaldırılmış ve eşlerin evlilik birliğini beraberce yönetecekleri düzenlenmiştir.

• Eski kanunda evlilik birliğini temsil yetkisi kocaya aittir. Yeni Yasada temsil yetkisi eşlerin her ikisine birlikte verilmiştir.

• Evin seçimini kocanın yapacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi birlikte seçecekleri hükmü getirilmiştir.

• Kadına, “önceki” soyadını kocasının soyadından önce gelmek üzere kullanabilme hakkı veren ve daha önceden yapılmış olan (1997 yılında) değişiklik yeni yasada aynen benimsenmiştir.

• Yeni Yasa ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiştir. Aile izni ile evlenme halinde 17 yaşını doldurmak, mahkeme kararıyla evlenme durumunda 16 yaşını doldurmak şartı getirilmiştir.

• Eski Medeni Kanuna göre eşlerin velayeti birlikte kullanacağı, anlaşmazlık halinde ise babanın reyinin üstün olacağı hükmü değiştirilerek eşlerin velayeti birlikte kullanacakları düzenlenmiştir.  Anlaşmazlık halinde ise hakim karar verecektir.

• Yeni Medeni Yasada eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle eşler mesleklerini diğer eşten izin almadan sürdürebilecektir.

• Yeni kanunla eşler arasındaki cebri icra yasağı kaldırılmıştır.

• Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilirler. Hakim,  gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.

• Evin seçimini kocanın yapacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi birlikte seçecekleri hükmü getirilmiştir.

• Birliğin korunması için, eşler birlikte yaşarken,  eşlerden birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler. Birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde, eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

• Yeni Medeni yasa ile `aile konutu’ kavramı gelmiş ve eşlerden birinin, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceği, aile konutunu devredemeyeceği veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağı kabul edilmiştir. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilecektir.

• Daha önce boşanma davalarında yetkili mahkeme, davacının ikametgâhı ya da davadan önce eşlerin birlikte altı ay oturdukları yer mahkemesi iken, yeni yasa ile boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri (Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir) veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Bir soru üzerine kadınlara notlardan alıntı:

Yeni Medeni Kanuna göre kısaca haklarınız şunlardır: 1.Evlilik birliğini eşinizle birlikte yönetme hakkına sahipsiniz… 2.Evlenme ile kocanızın soyadını alırsınız, ancak istediğiniz takdirde eşinizin soyadı ile birlikte önceki soyadınızı da kullanabilirsiniz… 3.Meslek veya iş seçiminde eşinizden izin almak zorunda değilsiniz… 4.Evli iseniz çocuğunuzun velayetini birlikte kullanırsınız. Resmi nikahlı değilseniz çocuğunuzun velayeti size (anneye) ait olacaktır… 5.Çocuğunuzun adını eşinizle birlikte koyma hakkına sahipsiniz... 6.Evliyseniz çocuk ailenizin soyadını, evli değilseniz sizin (annenin) soyadınızı taşır… 7.Eşinizden haklı bir sebeple ayrı yaşıyorsanız nafaka isteme hakkına sahipsiniz... 8.Eşinizle oturacağınız konutu birlikte seçme hakkına sahipsiniz… 9.Tapu müdürlüğüne bir dilekçe ile başvurarak oturduğunuz evi aile konutu olarak şerh ettirebilirsiniz. Eşiniz sizin rızanız olmadan oturduğunuz ev kira ise kira sözleşmesini feshedemez ve oturduğunuz ev eşinize aitse evi sizin rızanız olmadan satamaz… 10.Eğer 01.01.2002 tarihinden sonra evlenmişseniz ve başka bir mal rejimini seçmemişseniz `edinilmiş mallara katılma’ rejimini seçmiş sayılırsınız. Boşandığınız zaman evliliğiniz süresince edindiğiniz malları paylaşma hakkına sahip olursunuz. 11.01.01.2002 tarihinden önce evlenmişseniz, bu tarihten önceki dönem için eşinizle başka mal rejimi seçmemişseniz `mal ayrılığı’ rejimi hükümleri uygulanır. Yani o dönemdeki malların paylaşımında kendinize ait olan mallarınızı alabilirsiniz… 12.Boşanmanız durumunda eşinizden kendiniz ve müşterek çocuğunuz için nafaka isteyebilirsiniz… 13.Boşanmak istemiyorsanız ancak eşinizden haklı bir nedenle ayrı yaşıyorsanız, hakim kararıyla boşanmadan da nafaka talep edebilirsiniz… 14.Hakim,  eşinizin ve sizin maddi durumunuzu esas alarak ödenecek nafakayı belirler. Bu nafaka size her ay düzenli olarak ödenmek zorundadır.

3. Ceza kanununda zina suç olmaktan çıkarılmıştır. Sadece boşanma nedeni olarak kabul edilmektedir.

4. Nafaka borcunu ödemeyenlere İcra İflas Kanunu 344 md. gereğince 3 aya kadar tazyik hapsi verilmektedir. Boşanma davalarında çocukların velayeti (akıl hastalığı ve/veyahut haysiyetsiz bir hayat yaşadığı kanıtlanmadan) anneye verilmektedir. Velayetle birlikte iştirak ve tedbir nafakalarına hükmedilmektedir. Nafaka miktarları genellikle babanın ödeme imkanlarını zorladığından ödemede gecikme nedeniyle hapis kararı ile sonuçlanmaktadır. Baba ayrıca çocuğunu kararda açıklanan günlerde görebilmektedir. Uygulamada ise annenin insafına kaldığını görmekteyiz. Anne çocuk adına aldığı nafakayı keyfi kullanabilmektedir.

Boşanma Davası

4. Yasal değişiklikler sonucu kadının  boşanma davası açtığını, velayet, nafaka, tazminat, edinilmiş malların paylaşımı, maddi ve manevi tazminat ve tedbir taleplerinin uygulamasını istediğini var saydığımızda kuvvetle muhtemel gelişmeler  ve sonuçları :

a-Kadın boşanma davası açmakla ayrı yaşama hakkını kazanır,

b-Şiddetin varlığını dahi aranmadan manevi  baskının olduğunu dahi söylerse kocanın aile konutundan uzaklaştırılmasına, nafaka tayinine karar verilmektedir. Zinanın suç olmaktan çıkarıldığı düşünülürse vahim sonuçları tahmin edebiliriz. Aşağıda metnini eklediğim kanun maddesi taraf teşkili yapılmadan tedbir olarak verilmektedir.

Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun

Kanun No. 6284 Kabul Tarihi: 8/3/2012

Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları

MADDE 5-(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.

b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.

c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.

ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.

d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.

e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.

f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.

g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.

ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.

h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.

(2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

(3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.

(4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir. c-Kadın evlilik birliği içinde edinilen malların yarısını almaktadır. (gayrimenkul, menkul, tüm hak ve alacakları) Boşanma davası açıldığında kocanın tüm mallarına tedbir kararı verilmektedir.

d-Akıl hastalığı veya ağır haysiyetsiz hayat sürme dışında çocukların velayeti anneye verilmektedir. Ayrıca tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmektedir.

e-Talep edilen maddi ve manevi tazminat şartları genellikle kadın lehine yorumlanmaktadır.

f-Boşanma davası açılmakla koca evinden, karısından, çocuklarından uzaklaştırılmakta, tüm mal varlığına tedbir konulmakta, mallarının yarısını karısına vererek nafaka ve tazminata mahkum edilmektedir.

g-Güncel uygulama ise Borçlar Kanununda yapılan değişiklikle eşin rızası, muvafakati alınmadan hiçbir taahhüt altına girilememektedir. Özellikle iş hayatında ciddi aksamalara neden olmaktadır. Sözleşme yaparken, kredi alırken, kefil olurken eşiniz/karınız yanınızda olmak zorundadır.  Bankalar eşiniz imzalamadan çek defteri bile vermemektedirler. Bankalarda, işyerlerinde trajikomik hikayeler anlatılıyor. Bir gün önce imzaladığı sözleşmeyi bankaya gelip çığlıklar içerisinde geri isteyen, imzasını iptal etmek isteyen kadın hikayeleri anlatılmaktadır. Evdeki en küçük çekişme/tatsızlık iş hayatına etki etmektedir.

Açıklanan yasal değişiklikler ve uygulamaları bir arada düşünüldüğünde ulaşılan sonuçlar;

Evlilik sayısında ciddi azalmalar olmuştur.

Boşanma sayısında ciddi artışlar olmaktadır.

Boşanma davaları artık kadınlar tarafından açılmaktadır.

Evlilik yaşı yükselmiştir (kadınlar 25-erkekler 30).

Dul, zengin, orta yaş kadın sınıfı oluşmuştur.

Kadına yönelik şiddetin artışının bu yasa değişiklikleri ve uygulamalardan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Boşanma davalarının diğer bir sonucu bir milyona yakın çocuğun aile birliğinin koruması altında olmamasıdır.

Kadına yönelik şiddet medya üzerinden abartılarak verilmektedir. Bir kısım feminist kadın hakları savunucuları her gün medya üzerinden propaganda yapmaktadırlar.”

*****
(Feministler Diyanet’e de sızmış, beş bin kadar kadın müftü yardımcısı, vaize, öğretmen tayin edilmiş: büyük bir vilayetimizin müftü yardımcısı, Buharî’de yer alan sahih bir hadîs hakkında, “Peygambere söyletmişler” diyecek kadar ileriye gitmiştir.)


Mehmet Şevket EYGİ | 13 Eylül 2013 Cuma 00:11


mazhar

  • Ziyaretçi
Geleneklerimizde “kadına şiddet” var mı?
« Yanıtla #1 : 12 Aralık 2014, 23:00:25 »

Geçenlerde bir televizyon kanalında, “Kadına şiddet” konusu tartışılırken, bir kadın, “Kadın dövme geleneğimiz var!” diye bas bas bağırınca, derinden bir “Lahavle” çektim.


Çünkü böyle bir gelenek yok…


Bir konunun “gelenek” olabilmesi için ya İslam’dan ya da Selçuklu-Osmanlı terkibinden gelmesi lâzım.


Asr-ı Saâdet’de böyle bir şey var mı? Yok!


Selçuklu-Osmanlı terkibinde var mı? Yok!


O zaman nasıl “gelenek” oluyor?


Geleneğimizde kadına “şiddet” yok, “hürmet” var.


O kadar ki, Peygamber Efendimiz, vahye dayalı “Yürek inkılâbı”nı kadın üzerinden gerçekleştirmiş; Risaletten önce diri diri gömülen kadını kurtarıp hayata katmış, saygınlık kazandırmış, eşlerine daima saygı ve sevgi çerçevesinde yaklaşmış, onları övmüş, yük olmamak için de kendi işini kendisi görmüştür.


Peygamberimizin herhangi bir eşine bir fıske vurduğunu, hatta onlara bağırdığını, azarladığını söyleyen tek bir rivayet dahi yoktur. Bu yüzden eşlerini döven dindar Müslümanların referansı Peygamber Efendimiz değildir.


İsterseniz daha erken zamanlara, insanın yaradılış dönemine gidelim: Hz. Âdem’in yanında bir kadın görüyoruz: Hz. Havva…


Hz. Havva, Cennetten çıkarıldıktan sonraki hayatıyla sabrın, dirayetin ve direncin timsali olmuş, tamamen yabancısı olduğu bir dünyada, duyguları sayesinde hayatta ve ayakta kalabilmeyi başarmış, Selçuklu-Osmanlı kadınına bu haliyle en güzel örneği teşkil etmiştir.


Bu bağlamda her kadın biraz Hz.Havva’ya dönüşmüştür.


İkincisi Hz. Hacer: Bebeğiyle çölde yalnızlaştırıldığı demde umudunu yitirmeden bebeğine su aramaya çıkan ve bu canhıraş çabası Zemzem’le ödüllendirilen “anne”…


Osmanlı annesi, hayata Hacer’ce yaklaşır, pes etmeyi, vazgeçmeyi bilmezdi.


Üçüncüsü Hz. Asiye: Firavun’unsarayında Hz. Musa’yı büyüten aklın ve iradenin timsali olarak büyük bir örnektir…


Hz. Asiye, Firavun gibi kuşkucu birinden kaynaklanan tüm zorlukların üstesinden gelmiş, aklı ve zekâsıyla sorunları aşıp bir büyük Peygamber’e “annelik” etmişti… Her Osmanlı kadını Asiye gibi olmak ister, o örneğin ışığında ailesine yönelik tüm saldırıları püskürtmeyi başarırdı…


Dördüncüsü Hz. Meryem: Horlanıp dışlanmasına rağmen, oğlunu doğurup büyütmüş, “kadın” kimliğiyle tüm hayata meydan okumuştu.Osmanlı kadını da, yeri geldiğinde tüm hayata meydan okur, bir anda Meryemleşip tüm tehdit ve tehlikeleri göğüslerdi…


Beşincisi Hz. Hatice: Efendimiz’in Peygamberliğini ilk o öğrenmiş, ilk o tabi olmuş, maddi-mânevi tüm varlığını Peygamber-i âlişan’ın emrine tereddütsüz tahsis etmiş, bu teslimiyeti ve kararlılığıyla da Allah’ın selâmına mazhar olmuştu…


Efendimiz, ondan şöyle bahsediyor: “Bütün insanlar beni yalanlarken, o beni tasdîk etti; insanlar benden kaçarken, o beni malı ile destekledi...”


Kız çocuklarının “ihtiyaç fazlası” sayılarak diri diri toprağa gömüldüğü bir dünyada, Hz. Hatice âşık olduğu erkekle evlenme iradesini gösteriyor…


Hz. Hatice Validemiz’in bu tavrı, erkek egemen bir dünya düzenine derin ve anlamlı bir meydan okuyuştur; bu bakımdan, sadece Müslümanlığıyla değil, meydan okuyan kadınlığıyla da Osmanlı kadınına örnek ve önder olmuştur.


Altıncısı Hz. Ayşe: Erkeklerin iftirasına(meşhur Ifk Olayı) uğrayıp herkes tarafından terk edildiği dönemde bile dimdik ayakta kalabilmiştir.


Osmanlı toplumunda kadına bu çerçevede bakılmış, her kadın biraz Havva, biraz, Asiye, biraz Meryem, biraz Hatice, biraz Ayşe; nihayet “potansiyel anne” ve “anne” olarak hürmet görmüştür.


Dini ve milli geleneğimizde bunlar var…


Yarın inşAllah Osmanlı kadınının haklarından söz edelim…
Yavuz Bahadıroğlu Habervaktim.com