Gönderen Konu: Kahve sizi uyandırmıyor!  (Okunma sayısı 3711 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Kahve sizi uyandırmıyor!
« : 02 Temmuz 2010, 07:00:09 »

Kimisi sınavlara çalışırken ya da işlerini bitirmek için sabaha kadar kahve içerken, kimisi de sabah uykusunu açmak için uyanır uyanmaz kahveye saldırır. Peki, kahvenin beyninizi uyanık tutmadığını ve uykunuzu açmadığını biliyor muydunuz?

The Telegraph'ta yayınlanan habere göre, İngiltere'de Bristol Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada çay, kahve ve diğer kafeinli içecek tüketen kişilerin kafeinin uyarıcı etkilerine karşı bağımlılık oluşturduğu tespit edildi.

The Journal Neuropsychopharmacology isimli tıp dergisinde yayınlanan çalışmada, üniversitenin deneysel psikoloji bölümünde görevli araştırmacılar, birçok kişinin kafeinle uyandığını söylese de bunun böyle olmadığını, gerçekte kafein seviyesinin düşmesinden kaynaklanan yorgunluğun etkilerinin tersine çevrilmesinden kaynaklandığını ifade ettiler.

379 kişi üzerinde gerçekleştirilen araştırmada, uzmanlar ayrıca bunalıma genetik yatkınlığı olanların kahve içmekten kaçınmadıklarını da buldu. Hatta bu kişilerin daha çok kahve tükettikleri saptandı.

Zaman
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kahvenin etkileri...
« Yanıtla #1 : 18 Eylül 2010, 01:29:30 »
Kahve, karaciğer hastalıkları ve kanser gelişimini önleyebilir mi? 
   
Kahve, dünyada yaklaşık bin 200 yıldır en yaygın kullanılan içeceklerden biri. Kahve tohumları içerisinde yüzlerce bileşik bulunmaktadır; alkaloitler, azotlu bileşikler, vitaminler, karbonhidratlar, lipitler, fenolik bileşikler ve ayrıca bu bileşiklerden tohumların kavrulması sırasında çeşitli maddeler oluşmaktadır.

Kahve tüketimiyle ilgili popüler kaynaklarda sık sık  yer alan yazılarda kahvenin özellikle kafein içeriğine bağlı olarak çoğunlukla olumsuz ve bazen de olumlu etkilerinden bahsedilmektedir. Aslında bu olumsuz yazılar çok fazla kahveyle sigara tüketen ve hareketsiz yaşam tarzına sahip kişiler üzerindeki gözlemsel bulgulara ya da yapılan bazı çalışmaların yorumlarına dayanmaktadır. Ancak son yıllarda yürütülen bilimsel çalışmalarda kahvenin özellikle bazı kronik hastalıkların gelişimini önleyebildiği ortaya konulmuştur.

Son yıllarda giderek artan bilimsel araştırma bulguları, çeşitli şekillerde soğuk ya da sıcak kahve ürünlerinin içilmesinin karaciğer işlevleri üzerinde olumlu etkileri bulunduğunu ve bazı karaciğer hastalıklarının gelişimini önleyebileceğini göstermektedir. Saha çalışmalarıyla günde üç bardak kahve tüketiminin çeşitli etkenlerin yol açtığı karaciğer harabiyetini azalttığı tespit edilmiştir.

Bu etkinin henüz hangi kahve bileşenlerine bağlı olarak sağlandığı bilinmemekte, kahve içindeki kafein, kahveol, kafestol ve antioksidan bileşenlerinin rol oynadığı öne sürülmektedir. 

KAFEİN BASKILIYOR

Karaciğer hücrelerinde meydana gelen hasarın göstergesi olarak kan serumunda karaciğer enzimlerinin (alanin aminotransferaz, gama-glutamil transferaz) sevilerinde artış görülmektedir. Bu durum karaciğer hastalıklarının yanı sıra özellikle yüksek miktarda alkollü içki tüketenlerde veya bazı ilaçların (parasetamol vb.) kullanımıyla da ortaya çıkmaktadır.

Yapılan saha çalışmalarında kahve tüketimiyle serum karaciğer enzim seviyeleri arasında ters ilişki gözlenmiştir. Deneysel çalışmalarda kahve içerisindeki temel bileşenlerden biri olan kafeinin, dönüştürücü büyüme faktörü beta-1 (TGF-beta1) oluşumunu baskıladığı tespit edilmiştir. TGF-beta1, karaciğer fibrözü, sirozu ve karaciğer kanseri gelişiminde önemli etkenlerden biri olarak bilinmektedir. Dolayısıyla kahve tüketiminin bu önemli karaciğer hastalıklarından korunmamızda yararlı olabileceği düşünülmektedir.

ÇAYIN AYNI ETKİSİ YOK

Bu öngörüleri destekleyen saha çalışmaları (prospektif ya da retrospektif) da bulunuyor. Kahve tüketimi arttıkça siroz riskinin azaldığı, ancak kafein taşıyan diğer bir içecek olan çayın ve diğer içeceklerin aynı etkiyi göstermediği bildiriliyor.

Dolayısıyla kahve içerisinde bulunan diğer bileşenlerin de bu etkide rol oynadığı öne sürülüyor. 50 bin kişinin 17 yıl boyunca izlendiği bir kapsamlı saha çalışmasının konusu aslında kalp ve damar hastalıkları; çalışma süresince 4 bin 207 kişinin çeşitli kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak öldüğü tespit edilmiş.

Bu çalışmada elde edilen yan bulgular değerlendirildiğinde 53 kişinin siroz nedeniyle kaybedildiği, günde üç ve daha fazla bardak kahve içen kişilerde iki ve daha az kahve içenlere oranla siroz gelişimi riskinin daha düşük olduğu tespit edilmiş.

Japonya’da yapılan bir saha çalışmasında da kahve kullananlarda karaciğer kanseri gelişimi riskinin daha düşük olduğu gözlenmiş. Şüphesiz bu konuda kesin bir yargıya varmak için daha fazla ayrıntılı klinik çalışma sonuçlarına ihtiyaç duyulmaktadır. 

Kahve tüketimiyle ilgili bu olumlu bulgulara bakarak kahve tüketimini abartmak da riskli olabiliyor. En önemli riskler ise taşıdığı kafeine bağlı olarak ortaya çıkan “kafeinizm” tablosu ve bazı ilaçlar ile olan olumsuz etkileşmeler. Bu nedenle, sürekli ilaç kullananların, kullandıkları ilaçlarla ilgili bilgi uyarılarını iyice incelemesini öneririm.

Prof. Dr. Erdem Yeşilada- star
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kahve Ve Kafein Birbirinden Ayrılıyor!
« Yanıtla #2 : 28 Ekim 2010, 02:31:43 »

 
Kahve deyince aklımıza ilk geken kafein olmakta. Kafein, kahvenin temel etkilerini veren ve pek çok özelliğinden sorumlu olan molekül.
 
Pek çok olumlu etkisi varsa da, hamileler, yüksek tansiyon ya da kalp ritm bozukluğu olanlar ve uykusu olumsuz etkilenenler, ya kahve içmiyorlar ya da kafeinsiz kahve içiyorlar.

Kahve çekirdeklerindeki kafeini uzaklaştırmak için iki yöntem kullanılmakta. Her iki yöntem de, kahve çekirdekleri henüz yeşilken, yani fırınlanmadan önce uygulanır ve her iki yöntemde de, önce kahve çekirdekleri buhara tabi tutulur.

1. Sulu Yöntem: Bu yöntemde çekirdekler suya batırılır ve su, çekirdeklerdeki kafeini eriterek uzaklaştırır. Ancak bu sırada çekirdekte yer alan ve lezzet veren çok sayıda madde suya geçer. Elde edilen sudaki kafein ayrıştırılır ve çekirdekler yeniden bu suyla bir araya getirilir ve kaybettiği bazı lezzetleri geri almasına çalışılır.

2. Kimyasal Yöntem: Bu yöntemde ise buharlanmış çekirdeklere bazı çözücüler gönderilir. Bunlar arasında en bilinenleri, metilen klorid ve etil asetat’tır. Bunlar kafeini çözerek uzaklaştırır. Bu çözücü maddelerin zararlı olması riskine karşın son yıllarda karbondioksit gazı kullanılmaya başlanmışsa da, bu yöntem pahalı olduğu için metilen klorid yöntemi tercih edilmektedir.

Kahvenin kafeinsiz hale getirilmesi genellikle lezzetini olumsuz etkiler. Bunun da iki nedeni var. Birincisi, yukarıda da belirtildiği gibi uygulanan yöntemlerin yalnız kafeini değil, kahveye lezzetini veren başka maddeleri de uzaklaştırmasıdır. İkincisi ise bu işlemde daha çok, değeri daha az olan ve daha lezzetsiz olan Robusta çekirdeklerinin kullanılmasıdır. Bunların kullanılma nedeni, daha çok kafein içermesidir.

Böylece daha çok kafein elde edilir; gıdalarda, kozmetikte ve ilaç sanayinde kullanılmak üzere satılır.

Bu arada Japonya’da Nara Bilim ve Teknoloji Enstitüsü, genetik modifikasyonla ağaçta kafeinsiz kahve çekirdekleri elde etmeyi başarmıştır. Her ne kadar bu yöntemle kafeinsiz kahve elde etmek ucuz ve belki de daha sağlıklı görünse de, genetik değişime uğramış ürünlere karşı tepkilerin artması bu yöntemle elde edilen kahvenin kullanılıp kullanılamayacağı konusunda soru işaretleri doğurmaktadır.

Herkese Sağlık Dergisi
 
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Kahve sizi uyandırmıyor!
« Yanıtla #3 : 07 Ekim 2012, 10:07:03 »
Kahve görme kaybına Yol Açıyor

Kafeinli kahvenin fazla tüketiminin, görme kaybı riskini artırabileceği belirlendi.
ABD'deki Alabama Üniversitesi'ne bağlı Göz Bilim Merkezi'nden bilimadamlarının yaptığı araştırma, kafeinli kahveyi fazla tüketenlerde, eksfolyatif glokom türü göz tansiyonu (göz merceğini tutan bağların zayıflaması ve kopması) riskinin artabileceğini gösterdi.Kafeinli kahveyle göz tansiyonu arasındaki bağa ilişkin yapılan araştırmaya imza atan Jae Hee Kanf, göz tansiyonu ve göz tabakasında bozulma oranının en fazla, kafeinli kahve tüketiminde dünyada ilk sırada yer alan İskandinav ülkelerinde rastlandığını belirterek, bu gözlemden yola çıktıklarını vurguladı.

ABD'de yapılan araştırmaya, 40 yaş altı, herhangi bir göz hastalığı bulunmayan 80 bini kadın 120 bin kişi katıldı. Katılımcıların kahve içme alışkanlıkları ve göz tansiyonu ile göz tabakalarındaki değişimler incelendi.Araştırma, günde 3 fincan ya da daha fazla kafeinli kahve tüketenlerde, göz tabakasını tutan bağların zayıflama ve göz tansiyonu riskinin arttığını ve bu riskin ailesinde göz tansiyonu hastalarının bulunduğu kadınlarda daha fazla olduğunu ortaya koydu.Araştırmada, göz tansiyonu ve göz tabakalarında bozulma ile çay, sıcak çikolata ya da gazlı içecekler gibi içinde kafein bulunan diğer içecekler arasında bağlantı bulunmadı.

Kang, göz tansiyonuna ve göz tabakasını tutan bağların zayıflamasına tam olarak neyin neden olduklarını bilmediklerini ve bu konuda daha çok araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu, ancak bu sonuçların kafeinli kahvenin göz tansiyonu için risk faktörü teşkil edebileceğini gösterdiğini belirtti.Araştırma, "Investigative Ophthalmology & Visual Science" dergisinde yayımlandı.


AA.HaberVaktim.com