Gönderen Konu: Kalp krizini 6 adımda önleyin  (Okunma sayısı 37429 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Onlar kalbin dostu
« Yanıtla #15 : 12 Eylül 2009, 12:31:50 »


Bu sebzeler vücudun doğal savunma mekanizmasını destekliyor..



Brokoli, lahana, karnabahar gibi sebzelerin içinde bulanan kimyasalın, damarları hastalıklardan korumak için vücudun doğal savunma mekanizmasını desteklediği tespit edildi.

The Imperial College London’da görevli bir grup araştırmacı, Nrf2 isimli proteinin hastalığa eğilimli olan damarları plak oluşumana karşı koruduğunu gösterdi.

Brokoli gibi yeşil turpgiller familyasından gelen bitkilerde bulunan kimyasal ile yapılan tedavi, hastalığa yatkın bölgelerde Nrf2 proteinini faaliyete geçiriyor. Araştırmacılar brokolinin riskli bölgelerde iltihaplanmayı önemli ölçüde azaltığını belirttiler.

Haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kalp krizi anında bu ilacı yutun
« Yanıtla #16 : 30 Eylül 2009, 19:51:57 »

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can Hasdemir kalp krizi geçirdiğinden şüphelenenlere, iki aspirini çiğneyerek yutmasını ve hemen 112'nin aranmasını tavsiye etti.

Antalya'da düzenlenen 5. Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Cerrahide Yenilikler Kongresi'ne katılan Doç. Dr. Can Hasdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ani ölümlerin en sık görülen nedeninin kalp ve damar hastalıkları olduğunu bildirdi.



Damar sertliğinin kalp krizine yol açtığını ve ani ölümleri doğurduğunu kaydeden Doç. Dr. Hasdemir,şöyle dedi:

''Türkiye'de her üç dakikada bir kişi kalpten ölüyor. Birileri bir yerlerde damar sertliği nedeniyle ölüyor. Bu damar bir gün çatlıyor. O çatlama sonucu damar tıkanıyor tümüyle. Kalp krizi gelişmeye başlıyor ve kalp krizinin ilk saatlerinde ritim bozukluğu oluşuyor ve aniden insanı öldürüyor. En sık ani ölüm nedeni bu.''

Damar sertliğinin sigara kullanma, şeker hastalığı, ailesel faktörler gibi birçok nedeni olduğunu, bu rahatsızlığın genellikle 40 yaşın üzerinde görüldüğünü belirten Doç. Dr. Hasdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şu anda tüm dünyada ve Türkiye'de onlarca insan ölecek bu nedenden. Genç yaşta bu hastalıktan ölmemek için sigara içmemek gerekiyor. Tansiyonun en az yılda bir defa sağ ve sol koldan ölçülmesi gerekiyor. Şekerin kontrol altında olması lazım. Birinci derece akrabalarda, yani anne, baba ve kardeşlerde genç yaşta aniden ölen varsa, özellikle 60 yaşından önce yatağında ölü bulunduğu gibi bir durum varsa, riskin belirlenmesi için bir kardiyoloğa danışmakta fayda var.''

Gençlerdeki ani ölümlerin ise daha çok doğumsal olarak kalpteki yapısal bozukluktan kaynaklandığını ifade eden Doç. Dr. Hasdemir, şunları söyledi:

''Kalp duvarı kalın ya da ince olan insanlarda ani ölüm görülebilir. Çarpıntısı olan ve birinci derece akrabalarında ani ölüm görülen insanlar, mutlaka kardiyoloğa başvurmalı. Sporcuların, otobüs şoförlerinin, pilotların yani risk taşıyan insanların mutlaka kardiyolog kontrolünden geçmeleri lazım.''

KALP KRİZİ ANINDA ASPİRİN

Kalp krizi geçirenler için ilk iki saatin çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hasdemir, şöyle dedi:

''Göğüs ağrısı başlayan bir kişi, 'Bu hiç benim yaşadığım bir ağrı değil' diyorsa kalp krizi geçiriyor olabilir. Bu şüphe varsa iki aspirin çiğneyerek yutulmalı ve hemen 112 aranmalı. Aspirin, çocuk aspirini de büyük aspirini de olabilir. Aspirin kanın sulanmasını sağlar.''

Doç. Dr. Can Hasdemir, sık görülen bayılmanın da önemli bir kalp rahatsızlığı işareti olduğunu, otururken ya da ayaktayken bilincini tamamen kaybederek düşen kişilerin mutlaka doktora görünmeleri gerektiğini bildirdi.

Kişilerin kalp vuruşlarını hissetmesi olan çarpıntı halinde de bir kardiyoloğa giderek testlerin yaptırılmasını öneren Doç. Dr. Hasdemir, çarpıntının genellikle ritim bozukluğundan kaynaklandığını, bazen vücuduna çok hassas olan kişilerin de kalp vurumlarını hissedebildiklerini, ancak yine de çarpıntının nedeninin belirlenmesi için doktora başvurulmasının yararlı olacağını belirtti.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

osmanli

  • Ziyaretçi
Ynt: Kalp krizinden korunmanın 10 yolu
« Yanıtla #17 : 30 Eylül 2009, 22:22:16 »
tesekkürler

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kalp yetmezliğine karşı 'Balık'
« Yanıtla #18 : 05 Ekim 2009, 20:02:45 »
Alman bilim adamlarının yeni yaptığı araştırmaya göre, balığın kalp yetmezliğine karşı koruyucu özelliği bulunmuyor.



European Journal of Heart Failure isimli dergide yayınlanan çalışmada, kalp yetmezliğinin dejeneratif bir durum olduğunu söyleyen araştırmacılar, ancak doğru tedavi ve yaşam tarzıyla insanların daha uzun süre yaşayabildiğini belirttiler. Amerikan Kalp Derneği'ne göre, 5,7 milyon Amerikalı kalp yetmezliğiyle yaşıyor ve her yıl 670 bin yeni vaka teşhis ediliyor.

Koroner kalp rahatsızlığı olmayanlarda, balık ve omega 3 yağ asitlerinin kalp yetmezliği gelişmesini önleyip önlemediğini araştıran araştırmacılar, sadece şeker hastalığı olan alt grupta omega 3 yağ asitlerinin kalp yetmezliğine karşı muhtemel koruyucu etkisi olduğunu buldular. Bunun dışında ise balıktan gelen omega 3 yağ asitlerinin genel bir koruyucu etkisinin olduğu hakkında güçlü bir kanıt bulduklarını açıkladılar.

Çalışma için, araştırma ekibi Rotterdam Study'ye katılan 5 bin 299 erkek ve kadın üzerindeki verileri topladı. Araştırmacılar, balıktaki omega 3 yağ asitlerinin insanları kalp sorunlarından koruduğu gibi kalp yetmezliğinden de koruyup korumadığını görmek istediler.

12 yıllık araştırmada, ekip 669 kişide kalp yetmezliği geliştiğini buldu. Buna bağlı olarak, araştırma ekibi omega 3 yağ asitleri bakımından zengin olan balık tüketmenin kadınlarda ve erkeklerde kalp yetmezliği gelişmesiyle ilişkili olmadığını buldular.

ZAMAN  
« Son Düzenleme: 19 Ocak 2010, 20:49:42 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kalp krizi riskini nasıl azaltabilirsiniz?
« Yanıtla #19 : 09 Kasım 2009, 03:10:46 »
Her kadın kalp hastalığı tehdidiyle yüzleşiyor. Fakat, belirtilerini bilerek, kalp dostu bir beslenme uygulayarak ve egzersiz yaparak, kendinizi bu hastalıktan koruyabilirsiniz.

Mayo Clinic'te yer alan habere göre, kalp hastalığı sıklıkla erkeklerin bir hastalığı gibi görünse de, her yıl erkeklerden daha fazla sayıda kadın kalp hastalığından hayatını kaybediyor. Kadınların erkeklere oranla kalp hastalığına 6 kat daha yatkın oldukları belirtiliyor. Kalp hastalığı daha çok 65 yaş ve üstündeki kadınları öldürüyor.

Kadınların bu hastalıkla savaşmalarındaki avantajı ise, kadınlarda kalp hastalığı belirtilerinin, erkeklerden daha farklı olması. Bu nedenler, kadınlar kalp hastalığının benzersiz belirtilerini anlamak için uğraşabilir ve kalp hastalığı riskini azaltabilirler.

Kadınlarda kalp krizi belirtileri nelerdir?

Erkeklerde kalp krizinin en yaygın belirtisi göğüste, bir çeşit ağrı, baskı ya da rahatsızlık hissidir. Fakat, bu kadınlarda en ciddi ya da göze çarpan belirti değildir. Kadınlarda, omuz, boyun, yukarı sırt bölümü ile karında rahatsızlık oluşuyor. Bunun yanında nefes darlığı, bulantı ya da kusma, terleme, baş dönmesi ile olağandışı yorgunluk görülüyor.

Bu işaretler ve belirtiler, göğüs ağrısından daha sinsidir. Eğer bu belirtiler sizde de görülüyorsa ya da kalp krizi geçirdiğinizi düşünüyorsanız, hemen acil servisi arayın. Tek başınıza gitmeye çalışmayın.

Kadınlar için risk faktörleri nedir?

Kadınları ve erkekleri etkileyen koroner damar hastalığı için geleneksel risk faktörleri yüksek kolesterol ve kan basıncı ile obezite olmasına rağmen, diğer faktörler kadınlarda kalp hastalığı gelişiminde biraz daha büyük rol oynuyor. Örneğin,

- Metabolik sendrom (karın çevresinin erkeklerde 94 veya 102 cm'den fazla, kadınlarda ise 80 veya 88 cm'den fazla olması, trigliserid yüksekliği, HDL kolesterol düşüklüğü, kan şekeri yüksekliği ile kan basıncı yüksekliğinin bir arada görülmesine metabolik sendrom denir) kadınlarda erkeklerden daha büyük etki yapıyor.

- Ruhsal stres ve depresyon kadınların kalbini erkeklerden daha fazla etkiliyor.

- Menopozdan sonra düşük seviyedeki östrojen, ince kan damarlarında kardiyovasküler hastalık gelişimi için önemli bir risk faktörü oluşturuyor.

- Sigara içmek, kadınlarda kalp hastalığı için daha büyük bir risk faktörüdür.

Sadece daha yaşlı kadınlar mı kalp hastalığı için endişelenmeli?

Hayır. Kalp hastalığı genelde 65 yaş ve üstü kadınlar için ölüme yol açarken, 25 ile 44 yaş arasındaki kadınlarda ölümlerin üçüncü nedeni ve 45-64 yaş arasındaki kadınlar için ise ikinci ölüm nedenidir. 65 yaşın altında olan, fakat ailesinde kalp hastalığı olanlar kalp hastalığı risk faktörlerine daha fazla dikkat etmeliler. Her yaştaki kadınlar kalp hastalığına yakalanabilir.

Depresyon kadınlarda kalp hastalığı için tek risk faktörü mü?


Depresyon kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görülüyor ve bu da kalp hastalığı riskini depresyona girmeyen kadınlarla karşılaştırdığınızda 2 ya da 3 kat artırıyor. Depresyon, sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturmanızı, önerilen tedaviyi takip etmenizi zorlaştırabilir. Bu nedenle, günlük işlere ilgisizlik, umutsuzluk ya da kilonuzdaki açıklanamayan değişiklikler gibi depresyon belirtileri varsa doktora gitmelisiniz.

Kadınlar kalp hastalığı riskini azaltmak için ne yapabilirler?

Yaşam tarzınızdaki birkaç değişiklikle kalp hastalığı riskinizi azaltabilirsiniz. İşte onlardan bazıları:

- Haftanın birçok gününde yarım saat ya da 1 saat egzersiz yapın,

- Sağlıklı bir kiloda kalmaya çalışın,

- Sigarayı bırakın, içmiyorsanız başlamayın,

- Doymuş yağ oranı düşük yiyecekler ile kolesterolünüzü düşük tutacak gıdalar tüketin, tuz miktarınızı sınırlayın.

Aynı zamanda, kan basıncı ilaçları, kan incelticiler ya da aspirin gibi doktorunuzun yazdığı ilaçları düzenli kullanmanız gerekebilir. Bunun yanında yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve şeker gibi kalp hastalığı için risk faktörü olan diğer koşulları da kontrol altında tutmalısınız. Kalp hastalığı için yüksek risk grubunda olan kadınlar, omega-3 yağ asitleri gibi takviye vitaminler kullanabilir.

Ne tür egzersiz kalp hastalığı riskinizi azaltabilir?

Genel olarak, canlı bir tempoda yürüyüş gibi ölçülü egzersizleri haftanın birçok gününde yarım saat ya da bir saat yapabilirsiniz. Eğer, egzersizin tümünü bir kerede tamamlayamıyorsanız, bunu 10 ya da 15 dakikalık bölümler halinde yapabilirsiniz. Bu şekilde de kalbinizi korumak için aynı etkiyi sağlarsınız.

Gün boyunca fiziksel aktivitenizi artırmak için yapabileceğiniz diğer küçük değişiklikler de var. Asansör yerine merdivenleri kullanmak, gideceğiniz yakın yerlere yürüyerek ya da bisikletle gitmek ya da televizyon izlerken biraz doğrulma hareketleri yapabilir ya da şınav çekebilirsiniz.

Sağlıklı kilo nedir?

Sağlıklı kilo kişiden kişiye farklılık göstermesine rağmen, vücut kütle indeksi size yardımcı olacaktır. Bu hesaplama, vücudunuzun yağ yüzdesinin sağlıklı olup olmadığını görmenizi sağlayacak. Vücut kütle indeksi 25 veya daha yukarıda olanların kalp hastalığı riskleri artıyor. 5 ya da 7 kilo vermek, kan basıncınızı düşürmede ve şeker hastalığını önlemede size yardımcı olabilir.

Kadınlar için kalp hastalığı tedavisi farklı mıdır?

Bazı kadınlarda, plaklar uzun damar duvarları boyunca yayılarak oluşur. Bu nedenle bazı erkeklerin damarlarındaki düzensiz ve hacimli plakları düzleştirmek için tasarlanan stent takma ve anjiyoplasti gibi prosedürler kadınlarda kullanılmıyor. Bazı kadınlar için, anjiyo ya da stentten çok ilaç tedavisi daha iyi bir seçenek olabiliyor.

Pıhtılaşmayı önleyen ilaçlar gibi kesin kalp hastalığı tedavilerinin, kadınlarda daha etkili olduğu düşünülüyor. Aspirin tedavisi hem kadınlarda hem de erkekler faydalı oluyor. Ancak, burada da kadınlar ve erkeklerdeki etkileri bakımından bir fark var. Kadınlarda, aspirin tedavisi felç riskini erkeklerden daha fazla önlüyor. Ancak, erkeklerde de aspirin felç riskini azaltmasından çok kalp krizi riskini azaltıyor.

zaman
« Son Düzenleme: 09 Kasım 2009, 06:06:18 Gönderen: İsra »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sağlıklı kalp için ne yapmalıyız?
« Yanıtla #20 : 21 Kasım 2009, 20:04:56 »

Daha sağlıklı bir kalp için değiştirmeniz gereken alışkanlıklar.Digest dergisinde yer alan habere göre, kontrol edebileceğiniz kalp hastalığı faktörlerini elde etmek için kötü alışkanlıklarınızı iyi yönde değiştirmelisiniz.



1. Stres ve düşmanlık:

Stresi durdurmaktan çok ona uyum sağlamaya çalışan milyonlarca kişi, bunun kalp sağlığına zarar verdiğinden habersiz. Kronik stres ve koroner kalp hastalığı el ele gidiyor. Stres, kötü kolesterol seviyesi, hipertansiyon ve kötü alışkanlıklara sahip olmaya neden oluyor. Kendinizi sık sık kötü hissediyorsanız, stresinizle mücadele etmenin zamanı gelmiş demektir. Çalışmalar, düşmanlığın da başlıca kalp hastalığının habercisi olduğunu gösteriyor.

2. Sigara içme:

Sigara, kardiyovasküler kalp ölümlerinin beşte birinin sorumlusudur. Sigara iyi kolesterolü düşürerek, kan akışını zorlaştırarak ve yüksek kan basıncına katkıda bulunarak kan damarlarına zarar veriyor. Ek olarak, sigara içmenin insülin direnci ve metabolik sendrom ile bağlantısı olduğu belirtiliyor.

3. Egzersiz eksikliği:

Sağlıklı bir kalp için daha fazla hareket edin. Vücudunuz kalorileri yakmıyorsa, onları yağ olarak depolar. Bunun fazlası da daha yüksek trigliserid ve kötü kolesterol anlamına geliyor. Bu da kalbiniz için kötü bir haberdir. Amerikan Kalp Derneği, düzenli aerobik egzersizi destekliyor ve günde en az 20-30 dakika egzersiz yapmanın kardiyovasküler hastalık riskini azalttığını vurguluyor.

4. Beslenmeye dikkat:

Bugün sağlıklı beslenmek demek öğle yemeğinde salata ısmarlamaktan daha fazlasıdır. Araştırmacılar, tam tahıllar, badem, egzotik meyve suları ve hatta çikolatanın kalp üzerindeki yararı hakkında güzel haberlere dikkat çekiyorlar. Sağlıklı gıda seçeneklerini hakkında daha fazla bilgi edinerek, tuzlu, şekerli ve trans yağlı gıdalara karşı savunma cephanesi geliştirebilirsiniz.

5. Fazla kilodan sakının:

Amerikan Kalp Derneği'ne göre, ülkelerin kilo problemi her yıl 112 bin ölümün sebebini gösteriyor. Kalp hastalığı aşırı kilolu ya da obez kişilerde daha fazla görülüyor. Ekstra kilolar kan basıncınızı artırıyor, trigliseridlerinizi yükseltiyor, iyi kolesterolünüzü düşürüyor ve şeker hastalığı ve kanser gibi ciddi sağlık sorunları riskinizi artırıyor. Tartıda kilonuzun tehlikeli bir noktaya ulaştığını gördüğünüzde beslenme şeklinizi ve egzersiz yönteminizi değiştirin. Yardıma ihtiyacınız olursa, doktora ya da diyetisyene başvurun.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Kalbin Dostları
« Yanıtla #21 : 09 Aralık 2009, 01:18:04 »
Bazı yiyecekler damarların temizlenmelerini sağlayarak kandaki kolesterol oranını azaltıyor ve kan basıncını düşürüyor. Aylık Woman's Day Dergisi'nin son sayısında, kalbin gerçek dostları yiyecekler açıklandı. İşte kalbimizin dostları...

Fındık: Fındık yağ içerir, ama bu yağ kolesterol oranını düşüren mono doymamış yağdır. Ayrıca fındıkta damarları koruyan E vitamini bol miktarda bulunur. Çinko, lif ve magnezyum da bulunur. Bir avuç fındığa bir avuç kuru üzüm katıp gün boyunca atıştırın. Sağlığınızı korumuş olacaksınız.

Elma: Günde bir elma yerseniz, kalp hastalıklarından korkmanıza gerek kalmaz. Elmada bulunan ve pektin adı verilen lif kendini kolesterole bağlar. Böylece kolesterolün damarlara geçmesini önler. Elma düzenli olarak yenirse, kalp hastalığına yakalanma tehlikesi azalır. Bu meyvenin ihtiva ettiği vitaminler de cabası.

Tane fasulye: Kuru, tane fasulye türlerinin harika besinler oldukları kesin. Her gün 1 1/2 fincan kuru fasulye yerseniz, kısa sürede kanınızdaki kolesterol miktarı azaları. Ayrıca kuru fasulye kolesterol gibi damarları tıkayan başka maddelerin birikmelerini önler.

Sarmısak: Sarmısak, kandaki kolesterol oranını düşürür. Kan pıhtılarının damarları tıkamasını engeller. Araştırmacılara göre her gün bir diş sarmısak yemek, kalbi korumak için yeterli.

Greyfurt: Narenciye türündeki bu yararlı meyve 80 kalori içerir. Aynı zamanda bir C vitamini deposudur. Ayrıca içi pembe olan greyfurta renk veren madde damarları kolesterolün tahribatından koruyan bir antioksidandır.

Yulaf: Yulaf ve yulaf gevreği, kolesterolün bir numaralı düşmanlarıdır. Yulaftaki lif kendini kolesterole bağlar ve kolesterolü vücut sisteminden dışarı çıkarır. Günde 1, 1/2 fincan yulaf yerseniz kanınızdaki kolesterol miktarı yüzde 20 oranında azalır.

Zeytinyağı: Doymuş yağlar yerine zeytinyağı kullanırsanız, kanınızdaki kolesterol miktarı azalır ve kan basıncınız düzene girer. İspanya'da yapılan deneyler, özellikle kadınlar için zeytinyağının son derece yararlı olduğunu kanıtladı.

Soğan: Soğan ve sarmısak kalbinizin sağlığı için canla başla savaşan yiyeceklerdir. Soğanın içerdiği maddeler, kolesterolün oksitlenip damarların duvarlarına zarar vermesini engelliyor.

Pirinç: Pirincin kolesterol ile savaştığı biliniyor. Ayrıca pirinç bol miktarda E vitamini ve B vitamini ihtiva eder.

Ispanak: Ispanak demir içermese de kalp hastalıklarına ve yüksek tansiyona karşı birebirdir. Kolesterolün damarlara yerleşmesini önler. Ayrıca ıspanak magnezyum ve potasyum gibi mineralleri içerir kan basıncını düşürür.

Domates: Domatesin kırmızı renk almasını sağlayan likopen isimli bileşim, damarlarda kolesterolün birikmesini önler. Özellikle domates salçasının kolesterole karşı iyi bir silah olduğunu belirtelim.

Çay: Eskiden kalp hastalarının çay içmeleri yasaklanırdı. Günümüzde ise çayın kalp için son derece yararlı olduğu iddia ediliyor. Çayın içerdiği bir madde damarların çeperlerinde kolesterolün birikmesini önler ayrıca kan pıhtılarının damarları tıkamaları olasılığını azaltır.

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Hangi göğüs ağrısı kalp krizi habercisidir?
« Yanıtla #22 : 17 Aralık 2009, 03:45:34 »
Yetişkinlerdeki ani ölümlerin birinci sıradaki sebebi kalp hastalıkları ve kalp krizidir. Her 5 ölümün biri kalp krizinden dolayı gerçekleşmektedir.
Ülkemizde her yıl on binlerce insan kalp krizi sonucunda genç yaşlarda iken kaybedilmektedir. Bu sebeple kalp hastalığını haber veren belirtilerin erken fark edilmesi çok önemlidir. Bu ağrıların erken tanısı ve hastanın kardiyoloğa yönlendirilmesi birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekiminin en önemli görevlerindendir.

Günümüzde stres, hareketsiz hayat ritmi, fast food usulü dengesiz ve sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı kalp hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır. Bilindiği gibi sigara kullanımı, ailede kalp hastalarının olması, kanda kan yağlarının ve tansiyon yüksekliği, kilo, ileri yaş ve stres; kalp hastalıkları açısından risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Özellikle bu risk faktörlerini taşıyanlar, iskemik göğüs ağrıları yönünden daha uyanık olmalıdır.

Kalp damarlarında daralma başlamasının yani iskemik kalp hastalıklarının hastadaki en erken belirtisi göğüs ağrılarıdır. Bu iskemik karakterdeki göğüs ağrılarının hasta tarafından erken fark edilmesi bazen hayat kurtarıcı olmaktadır. Kalp krizi geçiren birçok hasta geriye yönelik olarak sorgulandığında iskemik ağrıların daha öncelerden başladığı ama hastanın bunları önemsemediği anlaşılmaktadır. Bu hastalar daha önceden rahatça çıktıkları merdiven veya yokuşlarda göğüslerine bir ağırlık gelerek durmak zorunda kaldıklarını ancak biraz durunca bu ağrılarının geçtiğini ifade ederler. İki durma ile yokuşu tamamladıklarından hastalık iyice ilerleyene kadar bu ağrıyı önemsemezler.

Kalp damarlarındaki daralmaya bağlı göğüs ağrılarının en ayırıcı özelliği eforla gelmesi ve dinlenmekle geçmesidir. Ağrı hissedilen yer ise genelde zannedilenin aksine göğsün sol tarafı değil, halk arasında "iman tahtası" diye tarif edilen göğsün tam ortasına denk gelen bölgedir. Yani oturduğunuz yerde bir şikâyetiniz yok iken kalkıp yol yürümeye başladıktan sonra her zaman çıkmakta olduğunuz bir yokuşun veya apartman merdiveninin ortasında veya sonunda göğsünüze biri oturmuş gibi bir ağırlık geliyor da bu ağrı sizi durduruyorsa üstelik biraz durunca bu ağrı geçiyorsa bu belirti kalp hastalığı açısından çok önemlidir. Bu belirtiyi hiç ihmal etmeden mutlaka bir kalp hastalıkları uzmanına başvurmalısınız.

Kalp krizi belirti vermeden de gelebilir

Kalp krizinde damar aniden bir pıhtı ile tamamen tıkanır. Damarın beslemekte olduğu kalp kasında geriye dönüşsüz bir nekroz yani doku ölümü söz konusu olur. Kalp krizi gelişmeden önce iskemik ağrılar hasta tarafından önemsenmemiş olabilir. Bazen kişide sigara kullanımı, kan yağlarında yükseklik gibi risk faktörleri dışında hiçbir erken belirti olmadan aniden ilk belirti olarak kalp krizi gelişebilir.

Kalp krizi ağrısı genellikle çok şiddetli bir ağrıdır. Göğüs, sırt, alt çenede hissedilip sol kola vurabilir. Ağrı efor sırasında artar, istirahatle hafiflese de tamamen geçmez. Yarım saatten fazla devam eder. Terleme, bulantı, kusma, nefes darlığı, fenalık ve bayılma, ölüm korkusu ve endişe bu şiddetli ağrıya eşlik eder. Kalp krizi şeker hastalarında ağrısız veya hafif ağrı ile seyredebilir. Şeker hastalarında kalp krizinin ağrısız ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Hekime midesinde ülser ve ağrı şikâyeti ile başvuran hastaların ağrı karakteri mutlaka sorgulanarak, gerekli tetkiklerle bu ağrı kalp hastalığına dair iskemik ağrılardan ayırt edilmelidir.

Kas ağrıları ve psikolojik gerginlikler göğüste ağrı yapabilir

Her göğüs ağrısı kalp hastalığına işaret etmez. Ancak mutlaka gerekli değerlendirme ve incelemeler titizlikle uygulanarak kalp krizine ait olan iskemik ağrılardan ayırt edilmelidir. Eforla değil sinirsel ve psikolojik gerginlikler sırasında olan, göğsün sol tarafındaki ağrılar sizi endişelendirmesin. Özellikle yakınlarında kalp hastalığı sebebiyle ölüm veya kalp krizi yaşamış olanlarda göğüs ağrısı şikâyetine rastlanır. Bunlar genellikle sınav gibi dış faktörlere bağlı stresin arttığı durumlarda ve istirahat halinde gelen göğüs ağrılarıdır. Bu ağrılar bazen hastaları hastane hastane dolaştıracak kadar etkiler. Böyle durumlarda gerekirse psikiyatriden yardım alınmalıdır.

Göğüs ağrılarının en yaygın sebeplerinden bir diğeri de "myalji" dediğimiz, kas ağrılarıdır. Bunlar kol ve gövde hareketleri veya derin nefes alma sırasında meydana gelen, halk arasında batkı diye tarif edilen kısa süreli ağrılardır. Fiziksel aktivitelere, lokal kas zorlanmalarına bağlı olarak ortaya çıkan bu tür ağrılarda kalp hastalıkları yönünden anlam ifade etmezler. Beraberinde ateş, öksürük, balgam gibi belirtiler olan göğüs ağrıları öncelikle akciğer hastalığını düşündürmelidir. Zatürre ve bronşit gibi hastalıklarda nefes alıp verme sırasında sıklıkla göğsün yan taraflarında ağrı görülmektedir.

Hazım bozukluğu, şişkinlik, midede ekşime, yanma ile seyreden gastrit, ülser gibi hastalıklarda karın ve göğüste ağrı oluşabilir. Karın ve göğüste ezilme ve kazınma şeklinde hissedilen bu künt ağrılar kalp krizine bağlı ağrılardan mutlaka ayırt edilmelidir. Eski mide hastalarının kalpten kaynaklanan ağrıları bu eski rahatsızlıkları ile karıştırıp ihmal etmelerine maalesef sık rastlanılmaktadır.

Uz.Dr.Saim Şendil

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
El bileğinden anjiyo uygulaması
« Yanıtla #23 : 18 Aralık 2009, 10:40:11 »

El bileğinden gerçekleştirilen uygulama hastalara büyük kolaylık sunuyor.



Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ertan Ökmen, kalp ve damar hastalıklarının belirlenmesinde büyük önem taşıyan anjiyonun, el bileğinden gerçekleştirilen uygulamayla hastalara büyük kolaylık sunduğunu ve aynı gün işe dönebildiklerini belirtti.

Doç. Dr. Ökmen, yaptığı açıklamada, efor testi bozuk olan, ekokardiyografisinde sorun çıkan, göğüs ağrısı yaşayan hastalarda anjiyo yapılabildiğini ifade ederek, hastaların anjiyo yapılması ya da yapılmaması konusunda tereddüt yaşadığına dikkati çekti.

Anjiyonun binde 1’in altında hayati riski olan bir yöntem ve bu risklerin de genellikle anjiyoda giriş yeriyle ilgili olduğunu dile getiren Doç. Dr. Ökmen, anjiyonun genelde kasık damarından yapıldığını anımsattı.

Anjiyonun el bileğinden yapılmasının avantajlarına da işaret eden Doç.Dr. Ökmen, şunları kaydetti:

"Bilek damarı kasık damarının aksine cilt yüzeyine çok yakındır ve şişman hastalarda bile kolaylıkla girilebilir. Kanama çok kolay kontrol altına alınabiliyor. Kasık damarı yolu yapılan stent girişimlerinde işlem esnasında yüksek dozda kanı sulandırıcı ilaçlar uygulanması nedeni ile işlemden hemen sonra damara girişi sağlayan kılıf çekilemez. Kılıfın çekilebilmesi için 4-6 saat bu ilaçların etkisinin geçmesi beklenir bu zaman zarfında hasta yatağında bacağını hareket ettirmeden yatmak zorundadır.

4-6 saat sonra kılıf çekilerek elle 15-20 dakika kompresyon (sıkılaştırma) ve sonrasında yine 4-6 saat kum torbası ile ağırlık konularak kanamanın durdurulması sağlanmaya çalışılır. Bu nedenle kasık damarı yolu ile tanısal koroner anjiyografi yapılan hasta 6 saat, balon ya da stent gibi tedavi edici girişim yapılan hasta ise yaklaşık 12 saat yatağında işlem yapılan bacağını hareket ettirmeden düz yatmak zorundadır. Ayağa kalkamaz, tuvalete gidemez.

Bilek damarı yolu ile yapılan girişimlerde ise işlem sonrasında kılıf yüksek doz kanı sulandırıcı ilaçlara rağmen hemen çekilir. Hastaya bileklik benzeri bir materyal takılır ve bu bileklik 2 saate yakın hastada takılı kalır, hastaneden çıkmadan önce de çıkarılarak bandaj yapılır.

Hasta işlemden hemen sora ayağa kalkabilir, oturabilir, tuvalete gidebilir, hatta işlem yapılan elini kullanabilir yemeğini kendi yiyebilir. Koroner tanısal işlemlerden sonra 6 saat hastanede yatmak yerine 2,5-3 saatte taburcu olabilir.

Anjiyosunu el bileğinden yaptıran kişiler isterse aynı gün işine dönebiliyor. Ancak bu anjiyo sonucuna göre belirleniyor. Eğer anjiyoda tedavi gerektirecek bir sonuç çıkarsa o zaman hastaya farklı davranılıyor."

haber3
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kalpte ritim bozukluğuna 15 dakika
« Yanıtla #24 : 01 Ocak 2010, 11:49:07 »

Türk bilim adamları kalpte yaşanan ritim bozukluklarını yeni bir yöntemle artık 15 dakikada belirliyor.

Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nusret Açıkgöz, kalpdeki ritim bozukluğunun sebebinin elektrofizyoloji uygulaması ile 15 dakika içinde belirlendiğini belirtti.

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde yeni açılan Kardiyoloji Bölümü Aritmi Polikliniğinde, kalplerinde ritim bozukluğu olan hastaların tanı ve tedavileri ile birlikte kalp pili takılan hasta takiplerinin yapıldığı bildirildi.

RİTİM BOZUKLUĞU ELEKTROFİZYOLOJİ İLE BULUNUYOR

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nusret Açıkgöz, eletrofizyoloji uygulamasını anlatarak, "Girişimsel olmayan testlerle hastanın tanısını koymadığımız durumlarda, biz hastayı girişimsel yani elektrofizyoloji laboratuarına alıyoruz. Elektrofizyoloji Laboratuarı yapılış şekli ile kroner anjiyodan farklı değil.

Hastaları biz uyutmuyoruz. Kasık bölgesi anjiyoda olduğu gibi lokal olarak uyuşturuluyor. Uyuşturulan bu bölgede katiterler vasıtasıyla kalbe ulaşılmakta ve buradaki kalbin içerisindeki elektriksel akımları ekrana aktararaktan, ritim bozukluğunun nedeni bulunmakta. Bu kalbin elektriksel sistemi, ritim bozukluğu için elzem olan bir şey" şeklinde bilgi verdi.

KALPTE KISA DEVRE YAPAN YER BULUNUYOR

Yrd. Doç. Dr. Nusret Açıkgöz, "Kalbin içinde kalbin beslenmesini sağlayan damarlar olduğu gibi, kalbin uyarılmasını sağlayan ileti sistemi de mevcut. Bu ileti sistemini aynen elektrik kablolarına benzetebiliriz. Bu elektrofizyoloji çalışmada katiterler vasıtasıyla kalbe ulaştığımız zaman, bu ileti sistemine ulaşıp, tabiri caiz ise kısa devre yapan, kalbin içerisinde çarpıntıya yol açan, kısa devre yapan yer bulunuyor ve mümkünse bunun yakılması amaçlanıyor.

Elektrofizyoloji süre olarak 15-20 dakika sürmekte. Anjiyo çok benzemekte. İşlem tedavi amaçlı değilse, 15-20 dakika sonra hasta aynı gün evine gidiyor. Eğer kısa devre yapan yer bulunmuşsa, bunun yakılma işleminden sonra hasta 1 gün yoğun bakımda tutulmakta ve ertesi gün taburcu edilmektedir" dedi.

internet haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kalp ve Damarları Koruyan Salata
« Yanıtla #25 : 13 Ocak 2010, 13:28:16 »

Kalp ve damar sağlığı için beslenme ile ilgili doğru bilinen bazı uygulamaların öyle olmadığını ortaya çıktı.
 


'Kalp hastalıkları ve beslenme ilişkisi'ni inceleyen yeni bilimsel araştırmalar, eskiden bilinen bazı doğruları onaylarken, bazılarının da yanlış olduğunu gösteriyor. 'Yağın tamamen beslenmeden çıkarılmaması' ‘yemekten önce sirkeli salatanın damar sertliğinden koruması’ bu yeni bilgilerden en önemlileri...

International Hospital Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Tuğrul Okay, kalp hastalarının yağsız beslenmelerine gerek olmadığını söyledi. Ancak kalp hastalarının beslenirken günlük kalori limitlerinde kalması ve işlenmiş (rafine) gıdaları az tüketmesi gerekiyor. Kalp hastalarına yıllarca yağdan uzak durmalarının söylendiğine değinen Doç. Dr. Tuğrul Okay "Saygın bilimsel dergilerde yayınlanan yeni araştırmalar, yağsız beslenmenin iyi bir şey olmadığını gösteriyor. Çünkü yağ, aynı zamanda karbonhidratın emilimini yavaşlatıyor, karbonhidratın emilimi yavaş olunca kan şekeri de daha yavaş yükseliyor. Rafine (işlenmiş) karbonhidratlar çok tüketildiğinde kandaki şeker seviyesi hızlı ve çok yükseliyor, özellikle bu durumlarda yağsız beslenmek tehlikeli oluyor" dedi.

TEHLİKELİ ÜRÜNLER

Modern dünyada gıdaların büyük çoğunluğunun işlenmiş olduğunu ve bu gıdaları sürekli her öğünde tüketmenin zararlı olduğuna değinen Dr. Okay, beslenmede tehlikeli ürünlerin başlıcalarının; aşırı et ve işlenmiş et ürünleri, işlenmiş karbonhidratlar, kızarmış ürünler olduğunu vurguluyor. Bu yüzden katı yağlardaki asıl zararlı olan trans yağ asitlerinin giderek katı gıdalara konulmadığını belirtiyor.

DÜZENLi OLARAK ZEYTiNYAĞI TÜKETiN

Çocukların ve yetişkinlerin rafine karbonhidrat, beyaz ekmek, tahıl gevrekleri tüketmeleri, içindeki işlenmiş karbonhidrat nedeniyle kan şekerini hızla yükseltiyor. Özellikle mısır gevrekleri ekmekten daha hızlı bir şekilde kan şekerini yükselttiğinden fazla miktarda, sık sık tüketilmemesi gerekiyor. Ekmek tüketimini ve işlenmiş karbonhidrat tüketimini azaltmanın yanı sıra bunları yemeden önce özellikle öğlen ve akşam yemeklerinden önce zeytinyağlı sirkeli salata tüketmek çok önemli. Zeytinyağı şekerin emilimini azaltırken, sirke kandaki şekerin yükselmesine engel oluyor.

DİYET İÇECEKLERE DİKKAT

Diyet kola ve diğer diyet içecekleri tüketirken dikkatli olmak gerekiyor. Son iki yıl içinde yapılmış çalışmalarda diyet içeceklerin tüketimi ile diyabet ve metabolik sendrom arasında çok kuvvetli bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Kalp damarlarında tıkanıklık olan hastaların şeker metabolizması bozuk. Kalp damar hastalığı olanların şeker hastası gibi beslenmeleri gerekiyor.

Kan şekerlerinin normal olması bu beslenme şekline uymamak için bir neden olmamalı. Koroner kalp hastalığına aday kişi de yağdan çok karbonhidrat metabolizmasına dikkat etmeli. Bugün için artık damar duvarlarını bozanın kandaki yüksek insülin düzeyleri olduğu biliniyor.

Dr. Okay'a göre, beslenmede sağlıklı yağların tercih edilmesi gerekiyor. "Zeytinyağı düzenli olarak tüketilmelidir. Zeytinyağının bile rafine edilmemiş şekilde tüketilmesi daha sağlıklıdır" açıklamasını yapan Dr. Okay, kalp damar sağlığını korumaya yönelik şu bilgileri veriyor.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Uyumadan önce su içmek kriz riskini azaltıyor
« Yanıtla #26 : 17 Ocak 2010, 03:37:55 »


Selçuk Üniversitesi (SÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalmasının kalp krizine ve felce neden olabildiğini, bunun önüne geçilebilmesi için yatmadan önce birkaç bardak su içilmesinin yararlı olacağını söyledi.

SÜ Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, suyun doğru zamanlarda, doğru miktarlarda içildiğinde insan sağlığı için birçok yararı olduğunu hatırlattı.

İnsan vücudunun yüzde 60-70'inin sudan oluştuğunu, bu nedenle vücudun su dengesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Türk, ''Bu sıvı dengesinin sağlanması ve metabolizma sonucu ortaya çıkan zehirlerin atılması için günde 1, 1.5 litre idrarın çıkarılması lazım. Bu 1 litre idrarın çıkması için de günde 2-2.5 litre su içilmesi gerekir'' dedi.

Prof. Dr. Türk, kanın yüzde 80'inin sudan oluştuğunu, bu suyun kanın akışkanlığını sağladığını vurgulayarak, şunları anlattı:

''Kanın akışkanlığının azalması, bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Özellikle kalp ve damar hastalığı olan kişilerde, vücudun aşırı sıvı kaybetmesi sonucunda kanın akışkanlığının azalması, kalp krizi ve felce neden olabiliyor. Kan akışkanlığında kanın içindeki sıvı miktarının önemli etkisi var. Akşamları biraz fazla yemek yendiğinde kan içindeki yağ, kolesterol ve protein miktarı artarak akışkanlık azalır. Akşam yemeğinde ve yatmadan önce içilen birkaç bardak su kanın akışkanlığını artıracağı için kalp krizi riskini de azaltıyor. Bu nedenle sağlımız için gün içinde 2-2.5 litre, yatmadan önce de en az birkaç bardak su içmeliyiz.''

Yemeklerden en az yarım saat önce de bir bardak su içilmesi ile yiyeceklerin hazmedilmesinin kolaylaşacağını dile getiren Prof. Dr. Türk, aynı şekilde beden ısısının düzenlenmesinde de rolü olan suyun, idrar, ter, nefes ve gaita yolu ile vücuttaki atıkların atılmasında önemli etkisi olduğunu bildirdi.

Suyun, hücrelere gıda ve oksijen taşınmasını sağlama, yiyeceklerin vücutta enerjiye çevrilmesi gibi birçok konuda rolü olduğunu anlatan Türk, dengeli sıvı almanın önemli olduğunu belirtti.

SÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, sıvı ihtiyacının da su, çay ve dengeli içeriği olan maden sularıyla giderilebileceğini sözlerine ekledi.

AA

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kış aylarında sabah saatlerine dikkat
« Yanıtla #27 : 02 Şubat 2010, 02:28:32 »
Kalp krizinin, kış aylarında diğer mevsimlere göre iki üç kat daha fazla olduğunu ve yine yaz aylarına göre daha ölümcül seyrettiği belirtiliyor.
 
Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ertan Ökmen bilinenin aksine, kalp krizi vakalarının yaz aylarında değil, kış aylarında artış gösterdiğini ve özellikle sabah saatlerine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Ökmen, kalp krizi vakalarının kış aylarında diğer mevsimlere göre iki-üç kat arttığını, bunun sebepleri arasında solunum yolu enfeksiyonları, grip, fazla kalori içeren yağlı besinlerin tüketilmesi ve bu kalorinin harcanamaması, daha az güneş ile temasın getirdiği bazı hormonal değişiklikler, kapalı havaların oluşturduğu stres olduğunu kaydetti.

Kalp krizinin kış aylarında daha sık olmasının en önemli sebeplerinin ise soğuk havaların uyardığı damarlardaki büzülme, spazm ve tansiyonu yükseltici etkiler olduğunu vurgulayan Ökmen, "Soğuk havada vücut mevcut ısısını korumak üzere cilde daha az kan gönderir ve bunu da tüm damarlarda, özellikle cildi besleyen damarlarda büzülme oluşturarak yapar. Bu büzülme otomatik olarak tansiyonun yükselmesine neden olur." dedi.

Özellikle sabah saatlerinin kan akışkanlığındaki değişim, hormonal faktörler, tansiyonun daha yüksek olması gibi pek çok faktörün etkisi ile kalp krizlerinin en sık görüldüğü saatler olduğunu belirten Ökmen, şu bilgileri verdi: "Her yerin karlarla kaplı olduğu, güneşli, tazelik hissi uyandıran, beyaz kış sabahları özellikle bilinen damar tıkanıklığı olan ve kalp hastalığı risk faktörlerini yoğun olarak bünyesinde bulunduran, tansiyonu yüksek olan kişiler için günün en tehlikeli zamanıdır. Birçok araştırma, ilginç bir şekilde karlı bir gecenin ardından sabah dışarı çıkıp evinin önündeki ya da arabasının camlarındaki karları temizlerken işe yetişmek için hızlı hareket eden kişilerde kalp krizi geliştiğini ortaya koyuyor. Karların temizlenmesi, yolu açmak ya da arabanın karlı-buzlu camlarını temizlemek aynı zamanda tansiyonu da yükselten ciddi bir egzersizdir."

ŞU UYARILARA DİKKAT

Dr. Ökmen, bilinn kalp hastalığı, hipertansiyon, damar tıkanıklığı olan belli bir yaşın üzerinde, yüksek kolesterol, diyabet, aşırı kilo, sigara alışkanlığı, ailede kalp hastalığı gibi risk faktörlerine sahip kişilerin, kalp krizi tehlikesinden korunmak için belli başlı kurallara dikkat etmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti. Ökmen, kışın kalp krizi riskini azaltmak için şu önerilerde bulundu:

- Kalp, tansiyon hastasıysanız ilaçları düzenli alın.

- Özellikle kar yağışının ertesi günü sabahında yapılacak kar temizleme işini dinlenerek yavaş yavaş yapın, hatta mümkünse yapmayın.

- Egzersiz yapmak için soğukta, açık havada egzersiz yapmak yerine evde, spor salonunda egzersizi tercih edin. Geniş, kapalı mekanlar örneğin alışveriş merkezleri 30 dakikalık bir yürüyüş için uygun ortamlardır.

- Enfeksiyonlar, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları, kalp hastalarında oldukça ağır seyredebilmekte ve bazen kalp krizini ve kalp yetmezliğini uyarabilmektedirler. Alışveriş merkezlerinde yürüyüş-egzersiz yaparken kalabalık olmayan saatleri tercih etmek enfeksiyonlardan korunmak için doğru olur.

- Grip, zatürree aşılarını mutlaka yaptırın.

- Kalp krizi geçirdiyseniz dumanlı, kirli, soğuk havada olabildiğince dışarı çıkmayın. Çıkmak zorundaysanız mutlaka yanınızda dilaltı hapı taşıyın.
 
- Kış aylarında kilo alındığını unutmayın ve harcayamayacağınız kadar kalorili besinler yemeyin.

- Tansiyon takiplerinizi düzenli olarak yapın.

(CİHAN)
 

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ritim Bozukluğu Ani Ölüm Nedeni
« Yanıtla #28 : 31 Mart 2010, 13:44:09 »

Dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kalp damar hastalıklarına artık ileri yaşlarda değil, çocuk ve gençlik çağlarında da sıkça rastlandığı bilinirken, kalp hastalıklarından biri olan ve kalbin normalden hızlı ya da yavaş çalışması olarak tanımlanan ''aritmi''nin ani kardiyak ölümle sonuçlanabildiği, bu yüzden ''ciddiye alınarak'' tedavi edilmesi gerektiği bildirildi.
 
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Türkoğlu, AA muhabirine, ritm bozukluğunun belirtileri, teşhisi ve sonrasında yapılması gerekenleri anlattı.

Kalbin normal atışının dakikada 60-90 arasında olduğunu, eğer ritm bozukluğu üst seviyelere çıkarsa nabız atışının dakikada 500-600'lere çıktığını, bu durumun da kalbi aniden duraklattığını belirten Türkoğlu, şu bilgileri verdi:

''Kalbimiz muntazam çalışan bir makine gibi görev yapar. Belli bir atış sayısı vardır, belli bir intizamda çalışır. Normal ritmi dakikada 60-90 arasındadır. İstirahat halinde daha azdır, ama koşarken, merdiven çıkarken, yani organların daha fazla kana ihtiyacı olduğunda sayısını artırır. Bu, belli bir intizam içinde olur. Bunda değişiklik olur, bir düzen göstermezse, ortaya çıkan düzensizliğe kalpte aritmi diyoruz. Yani kelime anlamı düzensiz ritm. Bu değişik derecelerde olabilir. Önemsiz ritm bozuklukları olabileceği gibi, son derece önemli ritm bozuklukları da olabilir. Bu, kişinin hayatiyetini etkiler.''

-NASIL AYIRT EDİLECEK?-

Prof. Dr. Türkoğlu, ritm bozukluğunun doğuştan ya da sonradan kazanılmış olabileceğini ifade etti. Edimsel bozukluğun değişik nedenlerden kaynaklanabileceğini dile getiren Türkoğlu, özellikle çocuklarda ya da gençlerde geçirilen enfeksiyon hastalıklarının bu tip ritm bozuklukları yapabildiğini veya daha ileri yaşlarda damarlardaki darlıklar, kalp krizleri, bazı bölgelere kan gidişinin yeterli olmaması nedeniyle ritm bozukluğunun ortaya çıkabileceğini anlattı.

Türkoğlu, ritm bozukluğunun mutlaka hekim tarafından ayırt edilmesi gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Türkoğlu, doğuştan gelen bozuklukların nasıl teşhis edildiği yönündeki soruyu ise şöyle cevapladı:

''Bu, hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Ama dikkatli incelenirse, örneğin o esnada kişide, bebekte ya da çocukta bir ritm bozukluğu olmasa bile elekrokardiyografi (EKG) dediğimiz kalbin ritmini yazdırdığımız yöntemle anlaşılabilir.

Ama her zaman anlaşılmayabilir de. Burada en kritik anlama noktası basitçe bir kez bakmaktan ziyade ''holter monitör'' denilen 24-48 saatlik takiplerde ufak tefek de olsa bazı farklılıklar yakalayarak çocuklarda ve gençlerdeki bozukluk teşhis edilebilir. Veya en klasik şekilde nöbet sırasında yakalanabilirse o esnada kesin teşhis konabilir.''

TEDAVİSİ MÜMKÜN BİR HASTALIK-

Ritm bozukluğu hızlanma şeklinde olduğunda kişinin çarpıntı hissettiğini, yavaşlamada ise halsizlik, baş dönmesi, yorgunluk zaman zaman bayılma yaşandığını dile getiren Prof. Dr. Türkoğlu, ''Eğer ritm bozukluğu kişi efor sarf ettiği zaman artıyorsa mutlaka tedavi edilmeli. Yorulduğunda artmıyorsa tedavisi gerekmeyebilir''dedi.

Prof. Dr. Türkoğlu, ritm bozukluğunun genellikle hafife alındığını, ancak bunun kişinin kendi hayatını tehlikeye atması anlamına gelebileceğini dile getirerek, şu uyarılarda bulundu:

''Bazı ritm bozukluklarının hayati bir önemi vardır. Kişi kaybedilebilir. Bu yüzden mutlaka dikkat etmek lazım. Bazı ritm bozuklukları ölümcül bozukluklara yol açar. Yani kalp çok yüksek hızda, bir anda dakikada 500-600 gibi bir atışla çalışmaya başlar veya aşırı duraklamaya gider.

Bu taktirde beyin beslenemeyeceği için kişi kaybedilir. Krize yol açmadan da, ki kalp krizindeki gibi damar darlığını da provoke eder ama ona yol açmadan hastayı öldürebilir. Mutlaka ciddiye alınması, hekim tarafından bakılması, incelenmesi gerekir.''

RİTM BOZUKLUĞUYLA YAŞAMAK-

Ritm bozukluğunu uyaran en önemli etkenlerin başında çay, kahve gibi içeceklerin çok içilmesini gösteren Prof. Dr. Türkoğlu, bu tür içeceklerin uyarıyı artırdığını, kalbi hızlandırdığını, dolayısıyla ritm bozukluğunu ''provoke'' ettiğini söyledi.

Aşırı yorgunluğu bir başka sebep olarak ifade eden Prof. Dr. Türkoğlu, ''Mesela aritmisi olan kişiler spor yaparken, halı sahada maç yaparken sıkça görüldüğü gibi, sorun yaşayabilir, hasta kriz geçirebilir.

Bunlara sebep ritm bozukluğudur. Bu kişilerin en azından aşırı spor yapmaması, müsabakaya çıkmaması, profesyonel olmaması lazım'' dedi.

EÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkoğlu, aritmisi olan hastaların strese dikkat etmesi gerektiğine işaret ederek, ''Streste, aşırı uykusuzlukta, aşırı yemekte sorun ortaya çıkabilir. Bu bir nevi bir kişinin zayıf noktasıdır.

Herhangi bir durumda, bir şeye üzüldüğünde, sıkıldığında, aşırı yorulduğunda, çok aç kaldığında, uykusuz kaldığında çıkabilir ortaya'' diye konuştu.

Kalbinde sorun olmasa bile kişilerin yılda bir kez kardiyologa görünmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Türkoğlu, ''Genel olarak 30-40 yaş arası senede bir, 40'tan sonra 6 ayda bir doktora başvurmak gerekir. Çocukların da en az bir kez doktora gitmesi gerekir'' diye konuştu.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Kalp krizini önlemenin 28 yolu
« Yanıtla #29 : 03 Nisan 2010, 11:37:23 »

ABD'de yapılan araştırmalar kadınların kalp krizi geçirme risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı.
 

İsveçli bilim adamlarının 24 bin kadın üzerinde yaptığı başka bir araştırmaya göre ise alınacak önlemlerle kadınların kalp krizi geçirme riski yüzde 92 oranında azalıyor.

Bu bilgilerin ışığında Amerikan Prevention Dergisi, kalp krizi riskini azaltmanın 28 yolunu şöyle sıraladı.

1- Yeşil çay için.

2- Gıda paketlerinin etiketlerini okuyun.

3- Akdeniz usulu beslenin. Bol zeytinyağı tüketin.

4- En az 7 saat uyuyun.

5- Lifli yiyecekler tüketin.

6- Haftada 1 balık yiyin.

7- Her sabah taze meyva suyu için.

8- Yemeklerinizin yarısını sebzeye ayırın.

9- Fındık ve ceviz tüketin.

10- Günde 20 dakika yürüyüş yapın.

11- Kolesterolü düşük margarinler tercih edin.

12- Her gün 2 kaşık keten tohumu tüketin.

13- Uyanınca ve yatarken esneme hareketleri yapın.

15- Bol bol soya tüketin.

16- Yemeklerinizde sarımsak kullanın.

17- Farklı aktivitelere katılıp egzersizlerinizi eğlenceli hale getirin.

18- Her gün 5-10 dakikanızı meditasyona ayırın.

19- Manevi yönünüzü geliştirin.

20- Kendinizi kandırmayın. Stresin en büyük sebeplerinden biri istemediğiniz bir durumun içinde olmaktır.

21- Aile ve arkadaşlarınızı ihmal etmeyin.

22- Balık yağı ve D vitamini kullanın.

23- Partnerinizi şaşırtacak küçük sürprizler yapın. Sağlıklı bir ilişki stresi azaltır.

24- Her gün belirli bir miktarda bitter çikolata yiyin.

25- Sigara içenlerden uzak durun.

26- Muz tüketin. Muzdaki potasyum kal krizi riskini azaltır.

27- İçinde doğal şeker olan besinleri tercih edin.

28- Gülümseyin.