Gönderen Konu: Ruha Daİr  (Okunma sayısı 2350 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ay-yüzlüm

  • yazar
  • ****
  • İleti: 641
Ruha Daİr
« : 06 Temmuz 2007, 13:34:05 »

Yüce zatlardan nakledildiğine göre ruhlar, bedenlerden önce yaratıldı. Hem de tam üç dört yıl önce. Fakat o âlemde her yıl, bu âlemin bin yılına tekabül ediyordu.

Yüce canlar, bu müddet içinde bedene girmemişlerdi. Sonra hepsini birbirine kattılar, bir safa dizdiler. Derken canların ardından birdenbire bir dünya göründü. Ruhların bir kısmı dünyayı gördü; canı gönülden dünyanın bulunduğu tarafa koşuştular. Yerlerinde kalanlara da sağ taraflarından cennet görünüverdi. Bunlar da cenneti görünce, şaşılacak bir şey ama canlar vererek cehennemden kaçtılar, cennete ulaştılar. Ruhların az bir kısmı yerlerinde kaldı. Onlar hiçbir şeye aldırış etmediler. Ne dünyayı seçtiler ne cenneti ne de cehennemden ürktüler.

Derken Allah'tan hitap geldi:


A coşkun canlar! Burada ne durursunuz? Ne istersiniz hâlâ? Dünyadan da kurtuldunuz, cennetten de. Cehennemden de bir mihnet yok size. Yola çıkmak için hâlâ ne bekliyorsunuz?... Size bizim kapımız gerek.

Ruhlar, bu hitabı duyunca coştular ve,

Yâ rabbi! Sen bize hitap ettin ya, bu bize yeter, canımız feda sana! Ey arşın, ferşin, kürsünün sahibi yüce Allahımız! Bizim ne istediğimizi sen daha iyi bilirsin, bize ne soruyorsun? Biz, ancak seni isteriz. Başka hiçbir şey istemeyiz. Hakka'l-yakîn sensin, gerisi hiç! dediler.

Allah'tan şöyle hitap geldi:

Eğer beni istiyorsanız, çeşit çeşit belâlar istiyorsunuz demektir. Üstünüze mahlûkatın kılları, çöllerin kumları, yağmurların katreleri, ağaçların yaprakları sayısınca, hatta ondan da fazla mihnet ve belâ yağacak. Ateşten dikenler yaratıp da her an yaralı göğüslerinize koyacağım.

Ruhlar, Allah'ın bu hitabını duyunca neşeyle coştular ve,

Canlarımız feda olsun o belâlara. Bize ne dilersen yap, kabulümüz. Senden gelen belâyı canla başla kabul eder, gerekirse ebediyen o belâya katlanırızdiye bağırdılar.

Ey oğul! O'nunla her can arasında bir sır vardır ve her can, kendince bir sırra sahip olduğunu söyler. Fakat O'nun katında bu kapıda sır sahibi yalnızca O'dur. O'ndan başka mârifet sırrını bilen yoktur.

Doğrusu, ruhların bildikleri doğrudur. Ancak bütün bu ruhlar arasında o asıl bir ruhu sever. Öbür ruhlar, o ruhun perdesidir. Hepsi de o bir ruh için yaralanmıştır. Onlar, on sekiz bin âlemi aşsalar yine bir arpa boyu yol gidemezler. Bütün ruhlar aynıdır ama asıl maksat, mârifet ehli olan ruhlardır...


İlahiname
Yürü dünya yürü bu yol dergaha gider.
Bu yol gama,kedere,acıya,aha gider.
Çıkablirsen eyer bu yokuşu zirveye,
Hüzünlenme o zaman sonu felaha gider.