Gönderen Konu: Karadenizin Baskenti Trabzon  (Okunma sayısı 6665 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ehlitetkiyk

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 23
Karadenizin Baskenti Trabzon
« : 04 Şubat 2013, 00:33:01 »

Trabzon genel tarihi ,    deyimler -- bilmeceler
Trabzon gerçeğine bir dalış yaparak, hem Trabzon'la hem de kendimizle ilgili çok şey öğrenebiliriz.
Türkiye aslında kendini tanımıyor. Herkes kulaktan dolma birtakım sözlerle veya kafasına nasıl girdiği belli olmayan önyargılarla hareket ediyor. Oysa herkes kendini, topraklarının geçmişini, buradaki kültürel yapıyı tanısa, hem bugününü hem de geleceğini daha iyi anlayacak. Üstelik zamanın nasıl akıp gittiğini, her şeyin ne kadar kolay değişime uğradığını, geçmişle gelecek arasındaki ince geçişin nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu görecek, belki de geçmişten ders alarak, geleceğini ona göre kuracak.
Bugün birisine Trabzon ile ilgili bir şey sorsanız, çok az şey bilir. Trabzon denince akla ilk gelen hamsi, fıkra, kemençedir. Hamsi, fıkra, kemençe gerçekten de Trabzon kültürünün çok önemli bir parçasıdır. Ancak Trabzon gerçeği bu boyutun çok ötesindedir. Üstelik bu boyutu çoğu Trabzonlu da bilmez. Oysa Trabzon'un kuruluşu İstanbul ve Roma kadar eski, kimine göre daha da eskidir. Böylesine köklü tarihi olan bir kenti tanımamak büyük bir kayıptır.

                               Trabzon Antik Yunan döneminde, tahminen M.Ö. 700 yıllarında, Yunanlılar tarafından kurulmuş bir kent. Yunancadaki ilk adı Trapezus'tur ve bugünkü Trabzon adı da bu sözcükten türemiştir. Trabzon adının en az 2700 yıllık bir geçmişi var.
Yunanlılardan önce bölgede Makronlar, Skitenler, Kolkler, Driller gibi Yunan olmayan bazı kültürler yaşadı. M.Ö. 400 yıllarında Trabzon'u ziyaret eden Sokrates'in öğrencisi Zenofon'un günlüklerinde bu halkların adı geçer. Ne yazık ki, akıbeti belirsiz bu kültürler hakkında, günümüze ulaşmış çok az bilgi bulunuyor.
Trabzon kurulduktan bir süre sonra Perslerin, daha sonra da Romalıların egemenliğine girdi. Pers egemenliğinde Trabzon, Pers ve Yunan kültürlerinin ilginç bir kaynaşmasını yaşadı. Bölgenin "Pontus toprakları" olarak anılması da bu dönemde başladı.

Bizans döneminde de gariplikler sürdü. Çünkü Trabzon, önceleri Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası gibi görünse de, Trabzon Rum İmparatorluğu adı altında özerk bir yapıya kavuştu. Hatta Bizans'la, savaşı bile göze alarak, ciddi bir rekabet içine girdi. Trabzon Rumları, hem coğrafi yakınlık hem de stratejik çıkar nedeniyle, doğudaki Gürcülerle ve güneydeki Türkmen beylikleriyle sık sık işbirliği yaptılar. Bu işbirliği, Trabzon İmparatoru Komnenos'un, kızlarını ve kız kardeşlerini, Türkmen olan Akkoyunluların liderleriyle evlendirmesi noktasına kadar vardı.
Trabzon'un bir Laz kenti olduğunu sanan çoktur. Oysa Trabzon hiçbir zaman Laz kenti olmamıştır. Lazlar, yani, Rumca ve Türkçe ile ilgisi bulunmayan bir dil olan Lazcayı konuşanlar, bugünkü Rize ve Artvin bölgelerinde yaşadılar. Sonradan Trabzon'a göç edip yerleşen Lazlar olduysa da, hiçbir zaman, kent nüfusunun çoğunluğunu oluşturmadılar.

Her alanda Bizans'a meydan okuyan Trabzon'dan önemli teoloji ve felsefe uzmanları çıktı. Fatih Sultan Mehmet ise Trabzonluları İstanbul'a sürdü.

Geçen haftaki yazıda, Türkiye'nin kendisini tanımadığını, bir örnek olarak Trabzon gerçeği incelendiğinde hem kendimizle hem de Trabzon'la ilgili çok şey öğrenebileceğimizi, zamanın nasıl akıp gittiğini, her şeyin ne kadar çabuk ve kolay değiştiğini vurgulamıştık.

Trabzon'un M.Ö. 700 yıllarında, Yunanlılar tarafından kurulduğunu, daha sonra Pers ve Roma egemenliği altına girdiğini, Bizans döneminde Trabzon'un özerkliğini ilan ederek Bizans ile rekabete girdiğini, sık sık doğusundaki Gürcülerle ve güneyindeki Türkmenlerle işbirliği yaptığını, onlarla akrabalık ilişkileri içine bile girdiğini belirtmiştik. Tabii Trabzon ile Bizans arasındaki rekabet sadece toprak ve ticaret kaynaklı değildi. Trabzon, entellektüel birikim açısından da Bizans'ın gerisinde değildi. Örneğin Trabzon kökenli Georgius, Plato ve Aristoteles'in felsefelerini çok ayrıntılı biçimde incelemiş, kitapları Avrupa'da büyük yankı uyandırmış, dönemin önemli teoloji ve felsefe uzmanlarından birisiydi.

Ortodokslarla Katolikler arasında birlik sağlanması yolunda çalışan ve bu nedenle Ortodoks Bizans'tan büyük tepki gören Johannes Bessarion da yine Trabzonludur. Plato uzmanı Bessarion, 750'yi aşkın kitabı içeren kütüphanesini, ölmeden önce Venedik'e bağışlamış, bu kitaplar ünlü "Marciana Kütüphanesi"nin çekirdeğini oluşturmuştu. Beş yıl boyunca Bolonya'yı yöneten Bessarion, Katolik dünyasında o kadar etkili bir konuma gelmişti ki, Papa 5. Nikolas öldüğünde, Papalık için aday gösterilmiş, ancak son anda bu makamı başkasına kaptırmıştı.

Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'un Bizans'a meydan okumaya varan gücünden çekindiği için mi, yoksa bu gücü kendi yanına çekmeyi akıl edemediğinden mi bilinmez, 1461'de Trabzon'u aldığında, ilk iş olarak, buradaki Rumların yaklaşık üçte birini sürdü, mallarına da el koydu. Üstelik sürgün politikası Fatih'ten sonra da devam etti. Osmanlı kayıtlarına göre, bölgeden sürülen kişiler 19 bine ulaştı, çoğu İstanbul'a, Yeniköy, Arnavutköy, Balat ve Fener bölgelerine gönderildi. Sürülenlerin yerine ise, Niksar, Amasya, Ladik, Çorum, Merzifon, Tokat, Samsun gibi yerlerden Müslümanlar yerleştirildi. Bu sürgün politikasından sonra, Trabzon ve çevresinde kalan Rumların çoğunluğu hem topraklarını ve mallarını korumak, hem de daha az vergi ödemek için, Müslümanlığa geçtiler. 1800'lerin sonlarına gelindiğinde, Hıristiyan Rumlar, kent nüfusunun sekizde birini, çevre kasaba ve köyler de katıldığında, bölge nüfusunun beşte birini oluşturuyordu.

Ancak her şeye rağmen Trabzon, Osmanlı döneminde de önemini korudu. Nitekim Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Trabzon valisiyken, kendisini, edebiyat ve bilim alanlarında burada geliştirdi. Trabzon'da doğan ve 25 yaşında imparatorluğun başına geçen oğlu Kanuni Sultan Süleyman da burada yetişti.
Trabzon 20. yüzyılın ortalarına kadar entellektüel birikimi yoğun bir kültür kenti olmayı sürdürdü. Bir eski Trabzon'u düşünün, bir de bugünkü Trabzon'u! Çağrımız Trabzonlulara!
Kendimizi tanımak amacıyla bir örnek olarak ele aldığımız Trabzon maceramıza devam ediyoruz. Daha önce, M.Ö. 700 yıllarında Yunanlılar tarafından kurulan Trabzon'un köklü tarihini anlatmaya çalışmış, bu arada Trabzon'un İstanbul ile, yani dönemin Bizans'ı ve Konstantinopolis'i ile rekabeti konusunda örnekler vermiştik. Ayrıca Osmanlıların Trabzon'u ele geçirdikten sonra on binlerce Trabzonlu Rumu sürgün ettiğini, ancak buna rağmen, Trabzon'un önemini koruduğunu vurgulamıştık.

Osmanlı'dan önce, ağırlıklı olarak Rum kültürünü temsil eden, ayrıca azınlık kültürü olarak içerisinde Ermeni ve Ceneviz kültürlerini de barındıran Trabzon, coğrafi yakınlık nedeniyle, çevresindeki Gürcü, Laz ve Türkmen kültürleriyle de etkileşim içerisinde olmuş, ortaya gerçekten ilginç bir sentez çıkmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Trabzon, ticari potansiyeli, entellektüel birikimi ve çok kültürlü kozmopolit yapısı açısından, İstanbul, Selanik ve İzmir ile birlikte, Trakya ve Anadolu bölgesinin en önemli kentiydi. Trabzon, yüzölçümü ve nüfus açısından İstanbul'dan çok daha küçük olmasına rağmen, sosyal ve kültürel yapısı itibarıyla, adeta bir "mikro - İstanbul"u andırıyordu.

Öyle bir Trabzon düşünün ki, 1840'lı yıllarda Marsilya ile arasında direkt gemi seferleri bulunmaktaydı. Aynı dönemde Trabzon'da ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın, İtalya'nın başkonsolosluğu bulunmaktaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu kentte çıkan süreli yayınların sayısı 57 idi (Bu sayı Rize'de 1, Gümüşhane'de 1, Giresun'da 14, Ordu'da 11, Samsun'da 17'dir). Yine aynı yıllarda Trabzon'da opera, tiyatro binaları bulunmakta, sinemalarda sessiz filmler ve Kurtuluş Savaşı belgeselleri gösterilmekte, ana meydandaki restoranlarda piyano resitalleri verilmekteydi.

Başka bir örnek: Eğitimci - yazar Hıfzırrahman Raşit Öymen ve Pertev Subaşı gibi kişiler, 1921 yılında, Türkiye'nin en eski spor kulüplerinden birisi olan Trabzon İdman Ocağı'nı kurmuşlar, bu kulüp 1924 Paris Olimpiyatları'na bile sporcu göndermiştir. Mustafa Kemal başkanlığında 1923'te toplanan bir Bakanlar Kurulu toplantısında da, Avrupa'daki futbol birliklerine üyelik konusunda üç ilden kulübün seçilmesi önerilmiştir: İstanbul, İzmir ve Trabzon. (Trabzonspor efsanesi gökten zembille inmemiştir!)
Türk aydınlarının önemli bir bölümünün de Trabzonlu olmaları tesadüf değildir. Yazar - ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, yazar - edebiyatçı Sabahattin Eyüboğlu, ressam Orhan Peker, yazar Hasan İzzettin Dinamo, siyasetçi - yazar Bahriye Üçok Trabzon'da yetişmiş Trabzonlu aydınlardan sadece birkaçıdır.
Peki ya şimdi? Üç haftadır anlatmaya çalıştığımız eski Trabzon'u düşünün, bir de bugünkü Trabzon'u düşünün. Her şeyin ne kadar çabuk değişebileceğini, geçmişimizi tanımakta ve geleceğimizi kurmakta ne kadar umursamaz davrandığımızı düşünün.
Trabzon kenti layık olduğu noktaya mutlaka gelmelidir! Bu Trabzonlulara, Trabzon kökenlilere yapılmış bir çağrıdır!
Not: " Bir Tutkudur Trabzon " (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1997) ve "Seyahatnamelerde Trabzon" (Serander Yayınları, Trabzon, 1999) kitaplarının okunmasını öneririz.

Rize il sınırı yakınlarında yapılan sondajlarda ele geçen buluntular ,Kalkolitik çağla tunç çağında (İ.Ö. 5500-1000) bu yörede insanların yaşadığını göstermiştir .İlk çağlarda Khalybllerin yurdu olna bu yörede Miletoslular İ.Ö. 7.yy.da bir ticaret kolonisi kurmuşlardır .Aynı yüzyılda bölge Kimmerler tarafından yağmalanmıştır .İ.Ö. 6 yy.da Perslerin hakimiyetine giren bölge Pontus Kapadokyası adı verilen satraplık sınırları içinde yer almıştır .İ.Ö. 66 yılında Roma yönetimine giren bölge once Pontus Polemoniacus ,sonrada Galatia Kappadokhia adlı yönetsel sınırlar içinde yer aldı .
Bizans döneminde Khaldia Themasına bağlandı .Konstantinapolis’in Latinler tarafından işgal edilmesi üzerine Komnenos hanedanı ,1204 yılında Gürcü kraliçesi Tamara’nın yardımıyla bu bölgede Trabzon Rum imparatorluğunu kurdu .

Trabzon Rum imparatorluğu (Pontus Devleti)

Aleksios Komnenos (1204-1222) ilk imparator ilan edildi .Onun ardından yabancı hükümdarlas evliliklere dayalı ittifaklar kurarak öbür Bizans ailelerinde daha uzun sürte ayakta kaslmayı başardılar .Kısa süreli Anadolu selçukluları ilhanlılar ve Nikaia imparatorluğunun egemenliğine giren Trabzon imparatorluğu barışçı bir politika izleyen 1.Manuel döneminde 1238-65 Trebizond limanının önemli bire ticaret merkezi haline gelmesi sayesinde güçlendi .Ama 2.İoannes döneminde(1280-85)Giresun ve Ordu yörelerini ele geçiren Türkmenlerinm küçük beylikler kurmasına engel olamadılar .2.Aleksios döneminde (1297-1330)Karadeniz ticaretini ele geçiren Cenevizliler Trabzon yönetimi üzerinde etkin oldular .1.beyazıd’ın 1398’de Samsun ve Canik’i almasının ardından Osmanlılara yıllık vergi ödemek zorunda kaldılar.David Komnenos (1458-1461) döneminde vergi ödemenmediği gibi önceden ödenen vergilerde geri istendi .David Komnenos’un Avrupa’daki büyük devletlere ittifak önerişsinde bulunması üzerine Osmanlılar bölgeyi 1461’de aldılar .
Trabzon imparatorluğunun zenginlik kaynakları gümüş demir şap kumaş ve siyah şarap gibi yerel ürünlerin ihracına ve Batı İran’a yapılan transit ticaretten alınan vergilere dayanıyordu .

Trabzon ve Lazistan Osmanlı yönetiminde

2.Mehmed ‘in (Fatih) Trabzon imparatorluğu üzerine yaptığı sefer sonunda fethettiği Trabzon bir sancak olarak örgütlenmiş ve uzun yıllar şehzade sancağı olarak önemini korumuştur .16.yy.da ise Batum’uda içine alan bir eyalete dönüştürülmüştür .Batum eyaleti olarakta bilinen bu yönetim biriminin merkezi Trabzon’dur .Eyalet topraklarına bir Oğuz boyu olan Çepniler yerleştirilmiş ve yerli halk bu yüzden 18.yy.la kadar bunlarla çatışmıştır .Merkezi yönetim olayları engellemek üzere Trabzon Beylerbeyliğine yerli ayandan mütesellimler atamış ama bunlar güçlendikçe merkezi yönetime başkaldırmışlardır .1868’de vilayet olan Trabzon’a merkez sancağı dışında Lazistan ,Gümüşhane ,Canik (Samsun) sancakları bağlıydı .1890’da merkez sancağı Ordu ,Giresun, Tirebolu ,Görele ,Vakfıkebir ,Sürmene ve Akçaabat ,Canik sancağı Bafra ,Ünye ,Fatsa ,Çarşamba ,ve Terme , Lazistan sancağı Rize ,Of ,Atina (Pazar ) ve Hopa ,Gümüşhane sancağı da Torul ,Kelkit ,Şiran kazalarını kapsıyordu .

Trabzon kıyıları 17.yüzyılda Zaporojye Kazaklarının saldırısına uğrayıp yağmalanmıştı .Osmanlı dönemi boyunca bölge Celali ayaklanmalarına sahne oldu .Yerel Beyler ,halkla beraber 1834 tarihine kadar Osmanlı merkezi yönetiminden ayrılmak için defalaca isyan ettiler ama hepsi çok kanlı yöntemlerle bastırıldı .

1810’da Rusların saldırısına uğrayan bölge ,1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda Kafkas göçmenlere ev sahipliği yaptı .1895’de bir Ermeni ayaklanmasına sahne oldu .20.yy başlarında Rumlar ve Ermenilerin’de bulunduğu şehrin nüfusu 1 milyondan fazla idi .1.Dünya savaşının başlarında Rus donanması Trabzon kıyılarını bir çok kez bombaladı .18 Nisan 1916 tarihinde ise Rabzon neredeyse tümüyle Rus’ların eline geçen ve halkının bir bölümü başka bölgelere göç eden yörede Rum Pontos ve Ermeni çeteleri ,1917 Ekimindeki Sovyet devriminden sonar çekilen Rus ordusunun yerini aldı .Trabzon 24 Şubat 1918’de 37.tümen tarafından bu çetelerin işgalinden kurtarıldı .Mondros Mütarekesinden sonar Pontos çetelerinin eylemlerinin artması üzerine Trabzonlular Trabzon Muhafazai Hukuk-i Milliye Cemiyetini kurdular .Kurtuluş savaşı sırasında Trabzondaki önemli olaylardan biride Türkiye Komünist Partisinin (TKP ) önderi Mustafa Suphi,karısı ve 13 arkadaşının öldürülmesidir .

Trabzon’un yapısı

Trabzon kenti İ.Ö. Miletos’lu balıkçıların Karadeniz kıyısında kurdukları ticaret kolonilerinden biridir .Miletoslular kente Yunanca masa anlamına gele ‘trapeza’ sözcüğünden türettikleri Trapezous adını vermişler bu ad zamanla Trapezunda ,Trapezund ve Trabzon’a dönüşmüştür .

13.yy.başlarında kurulan Trabzon imparatorluğu Anadolu Selçukluları ve Timur’un kuşatmalarına direnmiştir .Yavuz Sultan Selim şehzadeliği sırasında burada sancak beyliği yapmıştır . 1867 yılında çıkan bir yangından şehir önemli ölçüde zarar görmüştür .19.yüzyılda 35.000 kişilik şehir merkezi nüfusunun yarısı Rumlar ve Ermenilerden oluşuyordu .Cumhuriyetin ilk yıllarında ise ancak 20.000 kiş,1950 de ise 33.900 kişidir .Günümüzde , merkez nüfusu 220.000’e ulaşmıştır.
« Son Düzenleme: 04 Şubat 2013, 10:41:35 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı ehlitetkiyk

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 23
Ynt: Karadenizin Baskenti Trabzon
« Yanıtla #1 : 05 Şubat 2013, 13:52:58 »
insanlar bilmediginin düsmanidir sözü hz aliye nispet edilir bu bakimdan bu güzel tarihi sehri ve insaninin taninmasini istedim

mazhar

  • Ziyaretçi
Trabzon Kalesi
« Yanıtla #2 : 05 Şubat 2013, 21:39:15 »



Trabzon il merkezinde, şehrin en yüksek kesimindeki kale, Trabzon’da günümüze en iyi durumda ulaşabilen eserlerin başında gelmektedir. Deniz kıyısından başlayarak şehrin arkasındaki tepelere kadar uzanan Trabzon kalesi, Bizans Çağı’na ait eski temeller üzerinde yükselmiştir. Yukarı Hisar, Orta Hisar ve Aşağı Hisar olmak üzere üç ayrı bölümden meydana gelen kale, eski anıtlardan toplanan taşlardan yapılmıştır. Ne var ki yüzyılımızın başlarında aynı kalenin taşları bu kez yeni binaların yapımında kullanılmıştır. Yukarı Hisar’ın 300 m. Kuzeyindeki tiyatrodan ise hiçbir kalıntı günümüze ulaşamamıştır.

Evliya Çelebi bu kaleden şöyle söz etmiştir: “Dağ tarafında cehennem kuyusuna benzer bir derin hendeği vardır ki yetmiş yedi adam girer. Safi kesme kayadır. İçinde camii, muhafazacı evleri, mahzenleri, cebehâneleri vardır”.

Yukarı Hisar, iç kalenin koruyucusu olup, aynı zamanda akropol görevini üstlenmiştir. MÖ.2000 yıllarında ilk kalenin yapıldığı sanılmaktadır.

Bazı eski kaynaklarda hipodrom kalıntıları, kule, hamam ve saray gibi yapıların burada var olduğundan söz edilmiştir. Saray diye tanımlanan yapının kalıntılarından kesme taştan, kare plânlı olduğu anlaşılmaktadır. Büyük bir rastlantıyla İmparator Iustinianus zamanında yaptırılan bölümlerde surlar yuvarlak görünümler vererek devam etmişlerdir. Çeşitli devirlerde değişikliklere uğrayan iç kale, diğer hisarlardan daha yüksek olup, güneydeki iki katlı kalın bir sur ve kulelerle daha da sağlamlaştırılmıştır. İç kalenin doğusu, Kuzgundere’ye bakan yamaçları yine surlarla korunmuştur. Moloz ve blok taşlardan oluşan bu bölümlerde bazen insan kabartmalarına da rastlanmıştır. Trabzon Müzesi’nde bulunan Osmanlı dönemine tarihlendirilen bazı kitabeler de sur duvarları arasında bulunmuştur.

İmparator Aleksios II’nin (1297–1330) yaptırdığı Orta Hisar, Yukarı Hisar ve İç Kale’nin devamı olup, muntazam bir görünüme sahip değildir. Hisarın batısında imaret ve Zağanos kapıları, diğer bölümlerde Tabakhane ile Kule kapıları yer almaktadır. Ayrıca burada Orta Hisar Camisi (Panagia Chrysokephalos Kilisesi), yeni Cuma Camisi (Hagios Eugenius), Hükümet Konağı, Zağnos Köprüsü, Kule Hamamı, Çifte Hamam, Amasya Camisi, Şirin Hatun Camisi ve Musa Paşa Camisi yer almıştır.

Aşağı Hisar, batıdan Zağanos burcunun hemen yanı başından denize kadar inmektedir. Doğusunda Pazar ve Mumhane kapılarının bulunduğu bu surlar güneyde Orta Hisar surlarıyla birleşmektedir. Aşağı Hisar’ın çevresinde St.Andrea Kilisesi (Molla Siyah Camisi) Hoca Halil Camisi, Pazarkapı Camisi, Kundupoğlu ve Yarımbıyıkoğlu Evleri, Sekiz Düzenli Hamam, Tophane Hamamı, Hacı Arif Hamamı, İskender Paşa Çeşmeleri gibi tarihi eserler yer almıştır.

Trabzon Kalesinin bu bölümü İmparator Aleksios II zamanında (1287–1330) yapılmıştır. Ancak Aşağı Hisar’daki Moloz Tabyası’nın kapısı üzerinde Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığını belirten bir tuğra ile kitabe bulunmaktadır.
 
Kenthaber Kültür Kurulu

 Kenthaber.com


TRABZON GULBAHAR HATUN KÜLLİYESİ




TRABZON ZAĞNOS VADİSİ



TRABZON ESKİ CEPANELİK




TRABZON BOZTEPE CAMİİ



TRABZON YOMRA İKİ MİNARELİ YENİ CAMİİ



TRABZON ZAĞNOS VADİSİ VE TABAKHANE KÖPRÜSÜ


[]TRABZON ZAĞNOS VADİSİ YİKİLMAYAN ESKİ TARİHİ BİR EV
Fotoğraflar tamamı MEHMET HACIHASANOĞLU tarafından çekilmiştir teşekkürler.Kaynak Panoromia.com