Gönderen Konu: Karınca öldürmek ve "Karınca Duâsı"*  (Okunma sayısı 32861 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ankebut-57

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 908
Karınca öldürmek ve "Karınca Duâsı"*
« : 03 Temmuz 2007, 22:41:21 »

Bir okuyucunun sorusu üzerine kısa bir araştırma

Halis ECE

Karınca öldürmek ve "karınca duası"

Özellikle evlerdeki canlıları öldürmeden onları kendi tabii mekânlarına göndermenin yollarını aramamız münasip olur. Asıl itibariyle zararsız olan canlıların hayatını korumaya çalışmalıyız. Şayet bunu yapamıyorsak ve bize zarar da veriyorlarsa öldürmek haram değil, caizdir.

Aslen zararsız olan canlıları öldürmek, hele de işkence yapmak dinimizce kabul gören bir anlayış olmadığı gibi, insanlık açısından da kesinlikle doğru bir davranış olmaz. Dinimizdeki hükmü ise vaziyete göre ya haramdır ya da mekruh.

Mesela; insanlara zarar veren karıncayı suya veya ateşe atmadan öldürmek caizdir. Fare, akrep yılan gibi zararlıları ise her zaman her yerde öldürmek caizdir.  Zira Müslim’de geçen bir hadis-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.),  yılanı ve yırtıcı hayvanları öldürünüz, buyurmuşlardır.
***

İbn Abbas’tan (r.anhümâ) rivayet edilen bir hadis ise şöyledir:

"Rasûlüllah (s.a.v.) dört hayvanın öldürülmesini yasakladı: Karınca, arı, hüdhüd, surad (sarı ve yeşil renkli ağaçkakan kuşu)." (Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 176)

Bu hadis-i şerifle dört hayvanın öldürülmesi yasaklanmaktadır:

1. Karınca,

2. Arı,

3. Hüdhüd,

4. Surad.


ed-Demîrî, karınca ile ilgili olarak der ki: "Şerhu’s-Sünne’de Begavî'nin ve Hattâbî’nin de dediği gibi bundan maksad ‘Süleymânî’ denen iri karıncadır. ‘Zerre’ de denilen küçük karıncanın öldürülmesi ise caizdir. İbn Ebî Zeyd, eziyet veren bütün karıncaların öldürülmesinin caiz olduğunu söylemiştir." Hattâbî, bu karıncaların insanlara pek az zarar ve eziyet verdiğini belirtir.

Surad hakkında en-Nihaye´de: "Başı ve gagası iri olan bir kuştur, tüyleri de büyüktür, yarısı beyaz, yarısı siyahtır" denmiştir. Ancak Ahterî´de sarı ve yeşil bir kuş olduğu, bazı lügatlerde ağaçkakan olduğu belirtilir. Hattâbî´ye göre bunun öldürülmesinin yasaklanması, etinin haram oluşundan gelir. "Çünkü der, bir hayvanın öldürülmesi yasaklandı ise, bu ona hürmet için veya onda bulunan bir zarar sebebiyle değilse, etinin haram kılınması sebebiyledir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.), eti yenilmeyen hayvanın öldürülmesini yasaklamıştır." Âlimler, surad kuşu ile cahiliye Arabının teşâümde bulunduğunu ses ve şahsıyla uğursuzluk çıkardığını belirtir. Bazıları: "Onların surad kuşundan hoşlanmamaları ismi sebebiyledir. Çünkü tasridden gelir, tasrid ise taklil (azaltma) demektir" demişlerdir.

Arının öldürülme yasağını Hattâbî, onun faydalı bir hayvan olmasıyla izah eder ve "bal ve mum" imal ettiklerini hatırlatır.

Hüdhüdün öldürülmesinin yasaklanması da, tıpkı surad kuşu hakkında söylendiği gibi "Etinin tahrimi/haramlığı ile ilgilidir" denmiştir. Ayrıca, onun pis koktuğu, dolayısıyla cellâle (pislik yiyen hayvan) durumunda olduğu belirtilmiştir.
***

Biz, alimlerimizin yorumlarına şunu ilave etmek isteriz: Bizce sebebi bilinir veya bilinmez. Esas olan, Rasûlüllah’ın (s.a.v.) yasaklamasıdır. O’nun her yasağında -tıpkı her emrinde olduğu gibi- nice hikmetler, maslahatlar var. Bunların cüz’î bir kısmını bilsek de pek çok kısmını bilemeyebiliriz. Zamanla bilemediğimiz hikmetler peyder pey zuhur edebilir, anlaşılacak hale gelebilir. Nitekim günümüzde, tabiatta mevcut hassas bir dengeden bahsedilmektedir. İnsanoğlu rastgele tasarrufları ve müdahaleleriyle bu dengeyi bozmakta ve sonradan büyük zararlara maruz kalmaktadır.

Öldürülmesi yasaklanan hayvanların bu dengede mühim bir rol sahibi oldukları söylenebilir. Kasır aklımız ve sınırlı bilgimizi, sönük beşerî yorumlarımızı esas alarak nebevî tahdid ve yasakları küçük görme gafletine düşülmemelidir. (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14, 162-163)

Yazımızın bu kısmını dilerseniz şiirli bir fıkrayla noktalayalım.

Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için, Şeyhü'l-İslâm Zenbilli Ali Efendi'den, şu beyti yazarak fetva ister:

Dırahta ger ziyan etse karınca
Zarar var mıdır, ânı kırınca?


Şu demek: Ağaca karınca zarar verdiğinde, onu kırmanın, yok etmenin/öldürmenin mahzuru var mıdır?


Zenbilli Ali Efendi, beyitle sorulan suale, yine bir beyitle cevap verir:

Yarın Hakk'ın dîvanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca


Sözün özü: Şayet zarar veriyorlarsa ve öldürmeden onları def etmek de mümkünse öldürmemek lazım. Ama mümkün değilse, fıkhen fetvası var; bununla birlikte takva yolunu tercih edip öldürmemek tabii ki en güzeli…
***

İkinci kısma gelince…

Söz konusu dua, halk arasında “karınca duası” veya “bereket duası” diye meşhurdur. Kaynaklarda, bu şekliyle Rasûlüllah Efendimizden (s.a.v.) nakledilen bir duaya rastlanmıyor, ya da en azından biz rastlayamadık.

Fakat duanın metnine baktığımızda, ayet ve hadislerde geçen kelime ve mefhumlardan mürekkep olduğunu görüyoruz. O bakımdan bu duanın okunmasında yahut ticarethanelere asılmasında herhangi bir mahzurun olmayacağını, bilakis faydalı olacağını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.

Günümüze kadar gelen ve okumaya mezun kişilerce halen okunan Evrâd-ı Fethiye, Evrâd-ı Bahâiye, Evrâd-ı Şâzelî ve sair virdlerdeki çeşitli dualar da böyledir. Yani esas itibariyle ayet ve hadislerden, rical-i maneviyenin iltica ve tazarrularında tertip edilmiştir. Nitekim bu duaları Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (k.s.) hazretleri “Mecmûatü'l-Ahzab” isimli eserinde bir araya getirmiştir. Bu virdlerdeki duaların da bazılarının aynıyla Rasûlüllah Efendimizden (s.a.v.) varit olmadığı açıktır. Ancak Sevgili Peygamberimizden (s.a.v.) sonra gelen Onun varisleri, ayet ve hadislerdeki dua manasını ifade eden bu kısımları bir araya getirmişler, Zât-ı âlilerine arz edip kabul buyrulduktan sonra bu şekilde bu metinleri ortaya koymuşlardır.

Bu esas ve uygulamadan hareketle, “karınca duası”nın da kimden ve nereden geldiğini tesbit edememekle birlikte, böyle bir dua yoktur, okunması mahzurludur diyemeyiz. Aksine faydasına ve tesirine inanırız. İnanmayanlara da diyeceğimiz bir şey olamaz. Kendilerinin bileceği bir iştir.

Son söz:

Son devir dersiamlarından birinin, kendi el yazısıyla tashih ettiği “karınca duası”nın bizzat şahidiyim. Sonraları Fazilet Neşriyat tarafından da basıldı. Halen mevcut olduğunu biliyorum. Eğer tamamen uydurma ve lüzumsuz bir şey olsaydı, o metni niçin tashih edecekti o büyük zât, diye düşünüyor ve inanıyorum...
« Son Düzenleme: 10 Mart 2013, 00:18:42 Gönderen: Mücteba »
Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Karınca öldürmek ve "karınca duası"
« Yanıtla #1 : 04 Temmuz 2007, 10:32:53 »
Alıntı

Dırahta ger ziyan etse karınca
Zarar var mıdır, ânı kırınca?


Alıntı

Yarın Hakk'ın dîvanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca


Zenbilli Ali Efendi nin bu cevabı çok hoşuma gidiyor :x

Allah razı olsun paylaşımınzı için...

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Karınca öldürmek ve "karınca duası"*
« Yanıtla #2 : 13 Şubat 2010, 10:58:10 »
Allah c.c. razı olsun.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Karınca öldürmek ve "karınca duası"*
« Yanıtla #3 : 04 Eylül 2010, 16:47:11 »
Zenbilli Ali Efendi nin bu cevabı çok hoşuma gidiyor :x

Bazı kaynaklarda Ebussuud Efendi diye geçiyor...
« Son Düzenleme: 04 Eylül 2010, 16:49:08 Gönderen: Günbatımı »
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı yolcu 27

  • yolcu 27
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 30
Ynt: Karınca öldürmek ve "karınca duası"*
« Yanıtla #4 : 04 Eylül 2010, 22:00:15 »
Mesela; insanlara zarar veren Fare, akrep yılan gibi zararlıları ise her zaman her yerde öldürmek caizdir.

Bir dini yayın yapan  radyo kanalında dinlemiştim. asrı saadet devrinde sahabelerin gerek merhametten gerekse Allah korkusundan  veya hayvan vebalinden çekindiklerinden yukarıda adı geçen hayvanları öldürmedikleri eğer imkanları varsa kendi yerlerini değiştirdiklerini yahut o hayvanların yerlerini değiştirdiklerini dinlemiştim.Mesela ben ormanlarda görev yaparken birçok hayvanla karşılaşıyorum bunları öldürmemmi gerekiyor bulundukları yer onların yaşadığı yerdir biz onları rahatsız ediyoruz Anadoluda bir söz vardır yılana değil salana bak derler. saygılar  

« Son Düzenleme: 04 Eylül 2010, 22:01:46 Gönderen: yolcu 27 »
Haksızlık önünde eğilmeyiniz çünkü hakınızla beraber şerefinizide kaybedersiniz Hz ali ra

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Karınca öldürmek ve "karınca duası"*
« Yanıtla #5 : 06 Mart 2011, 02:28:32 »
Fazilet Neşriyat tarafından yayınlanan Arapça Karınca Duası

“Karınca Duâsı işyerine asılır ve okunursa rızk ve bereketi celbeder”


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Karınca öldürmek ve "karınca duası"*
« Yanıtla #6 : 03 Aralık 2011, 05:19:14 »
Karınca hakkını arayınca...


Bir karıncanın dahi hakkını alacağı düşüncesiyle yargı sistemi kuran Osmanlıların günümüze mesajlarıyla adalet anektodları günümüz hukukunu sorgulattırıyor.



Rivayet odur ki Topkapı Sarayı’ nın bahçesindeki ağaçları karınca sarınca, onlardan kurtulmak için çare arayan Kanûnî Sultan Süleyman, Zembilli Ali Efendi’den şu beyitle fetva ister:
 
Dırahtıger sarmış olsa karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca

 
Zembilli Ali Efendi'nin fetvası da oldukça şairanedir:
 
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca



Zirve Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Abdullah Demir'in günümüze mesajlarıyla Osmanlı Adaleti "Karınca hakkını arayınca" adlı eser bu fetvalaşmadan alıyor adını ve  Osmanlı Devleti yönetiminde, yargısında, vergide adaletinde ve cezalar bahsinde adaletin hangi temeller üzerine kurulduğunu ifade ediyor.
 
Yitik Hazine Yayınları’ndan, “Karınca Hakkını Arayınca”., doyurucu bir tarih-araştırmasının nasıl akıcı bir roman ritminde işleneceğinin de güzel örneklerinden.
 
Dört ana bölüme, her bölümü alt bölümlere ve alt bölümleri bahislere bölerek okuması yormayan, dikkati hep taze tutan bir teknikle işlenen çalışmada belgeler, pasif dipnotlar değil, anlatılan bahsin aktif tarafları olarak boy gösteriyor.
 
Kitapta, Osmanlı’yı üç kıtada altı asır ayakta tutanın, kılıç gücünden evvel adalet sistemi olduğu ve bunun adil yönetim, adil yargı ve adil vergi sacayağına nasıl bastığı kitabın ana ekseni olarak öne çıkıyor.
 
Kitabın sayfalarında ilerledikçe;
 

Kadınların zorla evlendirilmelerine gelen yasaktan, hayvan haklarına uymayanlara verilecek cezalara, “…ve hamallar nalsuz at istihdam etmeyüb ve dağ yükünün iki katından ziyade götürmeye ve ayağı yaramaz bargiri işletmeyeler…”
 Topkapı Sarayı’ndaki kuleye neden Adalet Kulesi dendiğine,
 Kimlerin şahitliklerinin hangi durumlarda geçersiz –padişah dâhil- olduğuna,
 Neden hapis cezası yerine bedeni cezaların tercih edildiğine,
 Makam ve mevkii ne olursa olsun kimsenin yargısız infaz hakkının nasıl olamadığına,
 İşkencenin hukuken nasıl yasak olduğuna,
 ‘Külhanbeyi’ tabirinin mütebessim hikâyesine,
 Vergide tesbit edilen rayiçlerin asırlarca nasıl devam edebildiğin dair bilgiler – belgeler önünüzde geçit resmi yapıyorlar.

Hâsılı hem keyifli, hem faydalı bir okuma ve konuyla ilgili kulaktan dolma malûmatla kesilen onca ahkâmın aslına esasına vâkıf olmak için tavsiye edilesi bir eser olmuş, Günümüze Mesajlarıyla Osmanlı Adaleti-Karınca Hakkını Arayınca.


Osmanlı’da Adalet hakkında yazılan kitaba aslında, Hakk’tan gelip gene O’na giden insanoğlunun o Hakk’ı arayışından ibaret olan bir Adalet Macerası diye de yaklaşmak mümkün.
 
Bir karıncanın dahi hakkını alacağı düşüncesiyle yargı sistemi kuran Osmanlıların günümüze mesajlarıyla adalet anektodlarını bir araya getiren  Doç. Dr. Abdullah Demir, eserinde Osmanlı Hukukunun bile günümüz hukuk anlayışının ne kadar önünde olduğunu gözler önüne seriyor...
 
(Haber 7)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Karıncadaki Kültür Kodları
« Yanıtla #7 : 09 Mart 2013, 23:51:50 »

Karıncadaki Kültür Kodları

Karıncalar dünyanın hemen her yerinde bir iz bırakmıştır. Bu izler sadece coğrafyalarla sınırlı kalmamış, kültüre, edebiyata da aksetmiştir. Masallarda anlatıldığı üzere karınca, komşusu ağustos böceğini karda kışta eli boş göndermiştir. Bizde göndermez. Böyle bir karınca bizim kültür dünyamızda gezmemiştir.
 
Meşhur La Fontaine’nin “Ağustosböceği ile Karınca” isimli masalını bilirsiniz. Hep de okullarda evde çocukları çalışkanlığa teşvik etmek için anlatılır. Masal şöyle kurgulanmıştır. “Ağustosböceği bütün yaz saz çalmış, şarkı söylemiş, bu arada karınca Ağustos sıcağında kan ter içinde durmadan çalışmış, kış için erzak biriktirmiştir. Kış geldiğinde, ağustosböceği aç bir halde karıncanın kapısını çalmış ve demiştir ki, “Aman kardeş, halim fena! Bir şeycikler ver de kışı geçireyim, yaz gelince öderim, hem de fazlasıyla.”
 
Karıncaya verdirilen cevap malum: Ağustos böceğine bir şey vermeden, üstelik “Kışın da oynayın biraz” diyerek onunla alay etmiş ve kapıyı yüzüne kapatmıştır.
 
Düz bir mantık ile baktığımızda karıncaya hemen hak veririz. “Oh iyi olmuş ağustos böceğine. Yazın çalışsaymış” cümlesi refleks olarak akla geliverir.
 
Ancak burada şunu sormak lazım: Bir hikâyeden sadece bir tane mi ders çıkarılır? Ya da vakıayı kurgulayan sadece onu mu kastetmiştir?
 
Masalı bizim kültür dünyamıza taşıdığımızda ise, karınca cimri biri olarak yad edilmez mi? “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifini hatırlamak icap etmez mi? Hatta daha basit düşünelim ve empati kuralım: Karlı bir kış gününde biri sizin kapınızı çaldığında, vicdanınız karıncanın söylediklerini aynen söyleyebilir mi? Ya da yan komşumuzdan böyle bir hadise işittiğimizde onu hiç hoş karşılar mıydık?
 
Kalp kırmayan karınca
 
Karıncanın karakteri Batı masallarında böyle kodlanmış iken bizde karınca Süleyman Aleyhisselam ve Kanuni Sultan Süleyman ile meşhurlaşmıştır.
 
Kalp kırmamanın, rızkı Allah’tan beklemenin, çok çalışsa da “Veren el alan elden üstündür” kültür kodunu taşır.
 
Bununla ilgili Kuran-ı Kerim’de Neml (Karınca) Sûresinin 18. Ayetinde şöyle bir hadise anlatılır:
 
Süleyman Aleyhisselam, ordusu ile karınca vadisine geldikleri zaman Süleyman (as)’ın ordusu vadiye doğru yönelince bir karınca şöyle der: “Ey Karıncalar! Haydi, yuvalarınıza girin, Süleyman Aleyhisselam ve ordusu sizi fark etmeyerek kırıp geçmesin.” Süleyman Aleyhisselam, karıncanın söylediğini işitince atından iner ve ona: “Sen ne için karıncaları sakındırdın? Benim zalim olduğumu mu işittin? Yoksa benim adaletli bir Peygamber olduğumu mu bilemedin? Neden onlara Süleyman ve ordusu sizi kırmasın dedin?” diye sorar.
 
Karınca “Ey Allah’ın peygamberi! Sen benim onlar ‘bilmeden’ dediğimi işitmedin mi? Bununla beraber, benim, “kırmasın” sözümden maksadım, ancak, kalplerin kırılması idi. Senin bir şey vermeni temenni edip fitneye düşmekten, sana bakmakla meşgul olup Allah’ı zikirden geri kalmaktan korktum.” diye cevap verir.
 
Bahsi geçen karınca, diğerlerinin lideri olduğu için, bu seslenmenin akıllı kimseleri muhatap alması gerektiği ve onlara nasihat etmenin önemi vurgulamıştır. Buna göre, topluluktaki idareci olanlar idare ettikleri kimseleri korumalıdır. Ayrıca Hazreti Süleyman’ın karıncasının cennete girecek 10 hayvandan biri olduğu rivayet edilir. Peygamber Efendimiz de, karıncanın öldürülmemesi gereken hayvanlardan olduğunu söylemiştir.
 
Karınca yağmur duâsında
 
Karınca insanların olduğu her yerde var ve onun masumiyeti sebebiyle Hazreti Allah yağmur yağdırır. Süleyman Aleyhisselam, halkı yağmur duasına çıkarmıştı. Orada bir karınca şöyle dua ediyor, yalvarıyordu:
 
“Ey Allah’ım! Ben, senin yarattıklarından bir mahlûkum. Sen bizi yağmurunla sulasan da, kuraklıktan helâk etsen de, biz hep senin rızkına muhtacız!.."
 
Bunun üzerine, Süleyman Aleyhisselam, halka, “Geri dönünüz. Muhakkak size, başkasının (karıncanın) duasıyla yağmur verildi.” buyurdu.
 
Rızkını Allah’tan bekleyen karınca
 
Bir gün Süleyman Aleyhisselam bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da; “Bir buğday tanesi yerim.” diye cevap verir. Cevabın doğruluğunu kontrol etmek isteyen Süleyman Aleyhisselâm karıncayı bir şişeye koyar. Yanına bir buğday tanesi koyar ve hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısı da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yememiştir?
 
Bunun üzerine Süleyman Aleyhisselam karıncaya buğday tanesini tamamen niçin yemediğini sorar. Karınca da, “Daha önce benim yiyeceğimi Hazreti Allah verirdi. Ben de O’na güvenerek bir buğday tanesi yerdim. Çünkü o beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca, ‘Nihayetinde bu aciz bir insandır, belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilir’ diye düşündüm. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım.” diye cevap verir.
 
Beyitlerdeki karınca
 
Karıncanın meşhurlaştığı ikinci Süleyman, İslamiyet’i üç kıtada temsil eden Osmanlı Devleti’nin anlı şanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’dır. Onun bu idaresinin incelikleri şu hâdise ile daha anlaşılır:
 
Kanuni Sultan Süleyman Han, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını karıncaların kuruttuğunu görür. Yok edilmesi için, hocası Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye şu beyti yazarak ondan fetva ister:
 
Dırahta ger ziyan etse karınca
 Zarar var mıdır, ânı kırınca?
 
(Meyve ağaçlarını sarınca karınca
 Günah var mı karıncayı kırınca?)
 
Hocası yine bir beyitle cevap verir:
 
Yarın Hakk’ın divanına varınca
 Süleyman’dan hakkın alır karınca.

 
Karıncayı bile incitmekten çekinmek deyimini düşündüğümüzde ağustosböceğinin ne kadar kırıldığını anlayabiliriz. Bütün bu misallere bakarak fikir dünyamıza karınca üzerinden kötü bir kültür kodu yerleştirildiğini mukayese etmek hiç de zor olmasa gerek.


Mustafa Çetin | insanvehayat | 06 Mart 2013

mazhar

  • Ziyaretçi

Şaşırtıcı Konuşma Yöntemi


'Karıncalarda diğer böceklerden farklı bir iletişim yöntemi var'


13 Mart 2013 Çarşamba 17:48


New Orleans Üniversitesi Doğa Bilimleri Genel Sekreteri Müge Kanay , makro fotoğraflama yöntemleri sayesinde, 21. yüzyılda karıncalar gibi çok küçük canlıları yakından inceleyebilmenin mümkün olduğunu söyledi.

Kanay, her türün, kendine ait bir feromonu ve her feromonun da kendine ait kimyasal formülü olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

''Feromon sisteminin çalışabilmesi için hem bu maddeyi salgılayan canlının her duruma uygun olan fermon formülünü bilmesi hem de salgılanan maddeyle verilmek istenen mesajı diğer canlının anlayabilmesi gerekir. Fakat karıncalarda diğer böceklerden farklı olarak iletişim biraz daha farklıdır. Karınca lar, feromon sistemi dışında iletişim kurmak için bir başka sistemden daha yani akustikten faydalanırlar. Başka bir deyişle, konuşurlar.''

Kanay, şöyle devam etti:

''ABD'de Louisiana eyaletindeki New Orleans Üniversitesi'nden bir ekip, ''konuşan karıncaları'' incelemeye başlayınca daha da şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştı. Arka bacaklarını, karın kısımlarındaki çok özel bir dikene sürterek çeşitli sesler çıkaran karıncalar, bu yöntemle dertlerini anlatabiliyorlar. Araştırmaya göre bunu yapan sadece yetişkin karıncalar değil larvanın içinde büyümeyi bekleyen karıncalar da aynı yöntemi kullanarak konuşabiliyor. Henüz yetişkinliğe erişmemiş yavru karıncalar, çıkardıkları seslerle bakıcılarından yardım isteyebiliyor ve acil durumlarda 'imdat' diye bağırabiliyor.''
Haber Vaktim.com
« Son Düzenleme: 13 Mart 2013, 23:13:48 Gönderen: mazhar »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Karınca Duâsı Hulefa-i Râşidîn Ashâb-ı Kehf Vefk
« Yanıtla #9 : 05 Mart 2016, 17:01:52 »
Karınca Duâsı Hulefa-i Râşidîn Ashâb-ı Kehf Vefk