Gönderen Konu: Karname  (Okunma sayısı 3644 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
Karname
« : 05 Nisan 2008, 14:43:35 »



Mevsimin ilk karı düşüyor toprağa. Tâne tâne, lapa lapa…Gökyüzü, kararnâme hükmünde yeryüzüne iniyor yavaş yavaş…Dumanlı bir âh gibi döne döne sokağa inen karların yolu, ara sıra buzlu camlara düşüyor. Yıllardır şitâiyyelerde bekleyeduran harfler, camlara tutunuyor bir bir. Nağmeli bir nâme gibi…Kar yağıyor.

Ben…Her bir kar tânesinin intihar ettiğini ve toplu intiharların ilk defa bir mekânı süslediğini, ölümün dünyâ denen bu mezârı ne denli güzelleştirdiğini keşfettiğim bu ânda ben, cam kenarında elimde sıcak bir kahve ile âlemi temâşâ ediyorum. Karacaoğlan’dan bir şiir takılıyor dilime:

İncecikten bir kar yağar

Tozar Elif Elif diye

Lapa lapa yağan kar, ara sıra şekil değiştiriyor; semâdan arza çizgi çizgi inerek adetâ toprağı deliyor. Kar, çizgi çizgi hâliyle bir Elif sûretine bürünüyor ve yüreğimi şerhâ şerhâ parçalıyor. Ben…Nihayetinde dünyâ sayfalarında tek başına bekleyen, hiçbir harfle birleşmeyen Elif yalnızlığımı pencere önünden sıyırıp kendimi kardan Eliflerin kucağına bırakıyorum. Kalabalıklar arasındaki yalnızı oynuyorum. Kimse bilmiyor, insanlarla bir arada iken okyanusun ortasında bir ada yalnızlığı yaşıyorum. Kar ve ada…Havada kanadından tutunduğum karların şimdi hepsi kar/ada…Karada kolundan tuttuğum kardan adamların şimdi hepsi komada…

            Tenime tek tek dokunuyor ilk kar. Bilinçsizce arıyorken yolumu; bilmiyorken sağımı, solumu…Bir kutup yıldızı parlaklığıyla önüme düşüyor kar. Rüyâ gibi, düş gibi…Karlar yoluma düştükçe benim yollara düşkünlüğüm düşüyor da aklıma, kendi gözümden yine kendim düşüyorum bir gözyaşı damlasıyla. Kar yağıyor, üşüyorum. Başıma beyaz kuşlar gibi üşüşen karı düşünüyorum. Böyle kara kara düşünürken, bir ân kendimi Cenap Şahabeddin’in şiirinde uçan kuş gibi düşlüyorum:

            Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,

             Eşini gaib eyleyen bir kuş

            gibi kar

            Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.

            Başımı kaldırıp uzun uzun baktığım ânda havaya…Birbirine değmeden inen kar tânelerinin verdiği hayretle ellerimi uzattığım ân o boşluğa. O devâsâ, o muammâ boşluğa…A. Muhip Dıranas’ın sesini duyuyorum âdeta:

               Kardır yağan üstümüze geceden,
               Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
               Ormanın uğultusuyla birlikte
               Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
               Kar yağıyor üstümüze, inceden.
Kar yağıyorken üstümüze inceden, ben karların geldikleri yere dönmediklerini görüyorum. Karlar eriyor, karlar suya çevriliyor. Oysa karlar eridikçe ölen ben oluyorum. Karlar bütün intiharlarını benim içimde ediyor. Derûnuma öyle bir kar yağıyor ki zehr-i beyaz; öyle bir kar yağıyor ki içime, rîze-i elmas…Kar yağıyor hâlâ. Mikâilin elinden dökülen karlar Azrâilce dokunuyor bedenime. Kefen niyetine…Kaldırımlara serilen karlar, kaldırımları kuşatan karlar beni de ihmâl etmiyor hani. Necip Fâzıl’ın ıslak kaldırımlara sımsıkı bürünmek istemesi gibi, kefenvârî karlara boydan boya uzanmak istiyorum. Ve…Kar yağıyor hâlâ.
               Beyaz bir tüy gibi düşerken kar ve nakış nakış işlenirken kış, vakit akşam oluyor. Soğuk ve donuk bir bakış gibi iniyor gece. Oysa, kimse bilmiyor; uyku, puslu bir buğunun esiri. Ninni, ancak buz tutmuş bir şiirin melodisi. Bir kez daha sesini işitiyorum Dıranas’ın:
               Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
               Uyandırmayın beni, uyanamam.
               Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
               Allah aşkına, gök, deniz aşkına
               Yağsın kar üstümüze buram buram...

Üstüme buram buram yağan karı seyrediyor ve gökyüzünün yaprak dökümüne şahit oluyorum. Noktaların sırrı, kara karışıp da geliyor. Elifba’lardan süzülen mürekkep damlaları kilometreleri aşıp da geliyor. Noktalar nota nota yağıyorken üzerime; kış, kente en asûde bestesini sunuyor. Yahyâ Kemâl’in dilinden:
    Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu;
    Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.
               Ey kış, ey karnâmenin en beyaz sayfası! Hani karın en güzel çiçeği kardelen, boyun büker ya kara. Yakara yakara iki büklüm kalsam ve ben de bir vav olsam dünyâ sayfasında. Elif yalnızlığımdan sonra bir vav olsam. Hani secde eder gibi, hani anne karnındaki cenin gibi…Hani vahdâniyeti bilmiş ve huzura ermiş gibi…Kar altında kalan ve toprağa bakan bir kardelen gibi, ey kış!
               Kar yağıyor hâlâ…
               Kar yağıyor…
               Kar…
               K
               a
               r
               
 
 
Senem Gezeroğlu - Berceste Dergisi

Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Karname
« Yanıtla #1 : 17 Şubat 2010, 22:45:12 »
Teşekkürler.

Çevrimdışı Emir-ül Bahr

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 231
Ynt: Karname
« Yanıtla #2 : 18 Şubat 2010, 00:15:04 »
Çok güzel kar gibi...
Gönlünün idrakını duyacaksın
Gönlünü şiirlere, sazlara söyleteceksin
Bütün bunlara söyletemeyecek sırların varsa
Susacaksın...

Hz. Mevlana

Çevrimdışı ahdevefa

  • okur
  • *
  • İleti: 84
Ynt: Karname
« Yanıtla #3 : 18 Şubat 2010, 00:34:19 »
Emeginize saglik, tesekkürler paylasim icin...

"Yakara yakara iki büklüm kalsam ve ben de bir vav olsam dünyâ sayfasında. Elif yalnızlığımdan sonra bir vav olsam. Hani secde eder gibi, hani anne karnındaki cenin gibi…Hani vahdâniyeti bilmiş ve huzura ermiş gibi…"
Mevla'nın herşeydeki sırrı "sabır"dır.
Açlığa sabredersin adı "oruç" olur.
Acıya sabredersin adı "metanet" olur.
İnsanlara sabredersin adı "hoşgörü" olur.
Dileğe sabredersin adı "dua" olur.
Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur.
Özleme sabredersin adı"hasret" olur.
Sevgiye sabredersin adı "AŞK" olur.

(Hz. Mevlana)