Gönderen Konu: Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun  (Okunma sayısı 7366 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun
« : 06 Nisan 2012, 15:04:49 »

12 Eylül davası başlamışken bir numaralı sanık Kenan Evren'e, neden Atatürk'ün vasiyetini Türk halkından gizlemek için çalıştığını ve o vasiyette kendisini bu kadar ürkütenin ne olduğunu da sormanın tam zamanıdır.

KENAN EVREN İMHA MI ETTİRDİ:
Nerede saklandığı bile gizli tutulan ve Anıtkabir'de, kayyumda ve bir mahkemenin kasasında olduğu yönünde çeşitli yerler gösterilen bu vasiyeti görmeye bir tek cumhurbaşkanlarının yetkisi olduğu söyleniyor. Turgut Özal'ın ve Kenan Evren'in bu vasiyeti okudukları ve içeriğini halktan gizledikleri biliniyor. Hatta Kenan Evren'in 1988 yılında vasiyeti okuduktan sonra, "Halk bunu zor hazmeder" diyerek vasiyeti imha ettirdiği bile söylenmiştir.
Birçok kişi "İmha ettirdi" yorumunun doğru olmadığına inanıyor; çünkü vasiyeti bir cumhurbaşkanının imha ettirmesinin vatana ihanet suçu oluşturacağını, buna o günlerin koşullarındaki Kenan Evren'in bile cesaret edemeyeceğini söylüyorlar.
Bunun yerine vasiyetin 50 yıl gizlilikten sonra 25 yıl daha gizli tutulmasının kararlaştırıldığına dikkat çekiliyor.

2013'TE OKUNACAK:
Eğer bu ilave 25 yıl daha gizli tutulma kararı doğruysa Atatürk'ün gizli tutulan vasiyetinin 2013 yılında açılıp okunması mümkün olacak. Yani "Halk zor hazmeder" denilen bu cumhuriyet tarihimizin en büyük gizeminin öğrenilmesine bir yıldan az bir vakit kalmış durumda.
Bu yüzden 12 Eylül davasında Kenan Evren'e bu vasiyetle ilgili soru sorulmalıdır ve hakikaten imha ettirdiyse bunun nedenini anlatması istenmelidir. Gerekirse sadece bundan bile vatana ihanet suçlamasıyla dava açılmalıdır.
Eğer imha ettirmediyse de vasiyette neyi bu kadar sakıncalı bulup ek bir 25 yıl daha gizlenmesini istemesinin nedenini açıklamalıdır. Çünkü Atatürk vasiyetini sadece kendinden sonra gelecek cumhurbaşkanlarına değil tüm Türk halkına bıraktı ve bu yüzden içinde nelerin yazdığını bilmek bizlerin de hakkı.

AYTUNÇ ALTINDAL:
Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, Atatürk'ün vasiyeti üzerinde hayli çalıştı. Ve dün kendisiyle sabah saatlerinde bu konu hakkında konuştuğumda akşamüstü saat 1 7.00'de bir kanalda bu konuyu anlatacağını ve çok yakında uzunca bir süreliğine yurtdışına gideceğini söyledi.
17.00'den sonra yazıya başlamanın benim için çok geç olacağını söyledim, bunun üzerine televizyonda anlatacaklarını bana söyledi. Ben yazımı hazırladıktan sonra saat 17.00'deki programı da izleyip gerekirse değişiklikleri yapacağım, böylece sizler konunun eksiksiz halini okuyacaksınız.

HİLAFET Mİ VAR:
Altındal, bunun Atatürk'ün siyasi vasiyeti olduğunu söylüyor ve içindeki konulardan bir tanesinin hilafetle ilgili olduğunu anlatıyor. Atatürk'ün hilafeti, kişi bazında değil ülkeler arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırmayı düşündüğünü söyleyen Altındal, Atatürk'ün ileride Müslüman ülkelerin bir araya gelerek bir hilafet meclisi oluşturabileceklerini düşündüğünü de iddia ediyor.

ADNAN MENDERES:
Bu vasiyetin içeriğini Adnan Menderes'in 1958 yılında öğrendiği ve sonunu hazırlayan o cümleyi, yani "Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz" cümlesini de işte bu bilgi nedeniyle söylediği anlatılıyor.

HİLAFET KALKTI MI?:
Eskiden Pelin Çift'le yaptığımız "Öteki Gündem" programında Aytunç Altındal hilafetin bir kurum olarak aslında kaldırılmadığını, sadece hilafetin bir kişinin elinden alındığını ve kurum olarak TBMM'ye emanet edildiğini anlattı.
Ben de bunun üzerine birkaç yazı yazdım ve hilafetin aslında kaldırılmadığını, istenirse TBMM'nin kendi koruması altında tutulan bu kurumu hemen canlandırabileceğini ve bunun da Atatürk'ün istediği ve öngördüğü bir şey olduğunu söyledim.
Şimdi başlayan 12 Eylül davası vesilesiyle bu konu gündemime tekrar geldi ve bu vasiyetin içeriğinin bilinmesi durumunda bizi çok enteresan sürprizlerin beklediğini tekrardan yazmak istedim.

Serdar Turgut
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

Çevrimdışı ıssızada

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 107
Ynt: Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun
« Yanıtla #1 : 06 Nisan 2012, 15:25:28 »
M. Kemal'in gizlenen vasiyeti

Kenan Evren tarafından okunduktan sonra tekrar sandığa kapatılan Atatürk'ün vasiyetinden ipuçlarını Mehmet Şevket Eygi verdi.
 
Tarihimizin ünlü şahsiyetleri içinde en fazla iftiraya, haksızlığa, çarpıtmaya uğrayan kişinin Sultan Vahidüddin olduğunu iddia edenler yanılıyor. Bu kişi bence Mustafa Kemal Paşadır.

Nasıl olur demeyin. Birtakım Kemalistler, Atatürk hayranları ve perestişkârları onun ölümünden sonra, ismi dışında M. Kemal ile alâkası olmayan bir ideoloji çıkartmışlar, bir efsane/mitoloji oluşturmuşlar, onu yeni bir "Sezar dinine" âlet etmişler, onun gölgesinde ülkede Sabataycı bir saltanat ve hakimiyet kurmuşlardır.

Bunlar ülkemizde bir Atatürk kültü geliştirmişlerdir.

M.Kemal Paşa, ölümünden 50 sene sonra açılmak üzere (bir iddiaya göre) kendi el yazısıyla bir vasiyetname bırakmıştı. 1988'de bu vasiyetname, zamanın otokrat general Cumhurbaşkanı Evren Paşa tarafından açılıp okunmuş ve "Bu metnin açıklanması doğru olmaz, millet buna hazır değildir denilerek" 25 yıl daha gizli kalmasına karar verilmiştir.

Atatürk'ün "Ölümümden 50 sene sonra açılsın, icabı yerine getirilsin" dediği bir vasiyetnamede istenenleri yerine getirmemek ona ihanet değil de nedir? Böyle bir saklamaya, gizlemeye, geciktirmeye kimsenin hakkı yoktur. Hele böyle bir işi Atatürkçü geçinenler yaparsa durum daha vahimdir.

Çok ilginç bir internet sitesi var. İsmi /ataturkunvasiyetnamesi.com/ İstiklâl Marşı okunan, Mehter marşları çalınan, hamaset yapılan bir site. Bunu açar ve tedkik ederseniz çok meraklı, çok ilginç, çok şaşırtıcı konu ve sorularla karşılaşacaksınız?

M.Kemal'in vasiyetnamesi, ölümünden 72 sene geçmiş olmasına rağmen niçin açıklanamıyor? Ne gibi sakıncalar vardır? Bu açıklamayı kimler engelliyor?

Sayın Engin Ardıç Bey Atatürk hakkında çok şeyler biliyor ve bunları kısa cümle ve paragraflar halinde zaman zaman yazıyor. Her yazışında Kemalistlerin yıldırımlarını üzerine çekiyor. Buradan rica ediyorum: Lütfen himmet buyursunlar ve Atatürk'ün vasiyetnamesinin niçin açıklanamadığına dair bilgilerini, fikir ve görüşlerini Türkiye halkı ile paylaşsınlar. Bunu yaparsa kendisine minnettar ve müteşekkir kalacağız.

Hakkında irili ufaklı on binlerce kitap, risale ve makale yayınlanmasına, yurdun her yerinde milyonlarca heykeli, büstü, portresi bulunmasına, paraların ve pulların üzerinde resmi olmasına, gençliğe önder olarak kabul ettirilmeye çalışılmasına rağmen Atatürk Türkiye'nin en büyük bilinmeyenidir.

Ölümünden bu kadar zaman geçti, artık bu bilinmeyen çözülmelidir.

Atatürkçüleri (Kemalistleri) en fazla rahatsız ve tedirgin eden şey M. Kemal'in Hilâfet hakkındaki görüşleridir.

Kemal Paşa, Hilâfet'in İslâm ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir başkan ve kurum olarak canlandırılabileceğini düşünüyordu.

Zaten, 1924'de Osmanoğlu ailesinin son Halifesi Abdülmecid bin Abdülaziz Han yurt dışına sürülürken Büyük Millet Meclisi'nin çıkarttığı kanunda Hilâfetin Meclis'in hükmî şahsiyetinde mündemic olduğu belirtilmiştir.

Yani Meclis Halifeyi kovmuştur ama Hilâfeti lağv ve ilga etmemiştir.

Adnan Menderes, bir gece darbesiyle alaşağı edilmeden önce Meclis çatısı altında Demokrat Parti iktidarı grubuna şöyle demişti:

"Arkadaşlar!.. Millet size vekâlet vermiştir. İsterseniz Hilâfeti bile geri getirebilirsiniz..."

Onun bu sözü Sabataycıları deliye çevirmiş ve merhum hakkında idam kararını o gün vermişlerdir. İleride tarih bunları tafsilatlı olarak yazacaktır.

Atatürk'ün ölümü de esrarla doludur. Öldürüldüğü de iddia ediliyor.

Öldüğünde, yakın tarihimizin önemli ve ünlü bir din reisinin yanında bulunduğu iddia ediliyor. Bu din reisi, Lozan'ın ikinci kısmında Türk heyeti içinde bulunmuştur ve Cumhuriyetin mânevî mimarlarındandır.

Herkesin bildiği gibi M.Kemal Paşa'nın çok büyük malı, mülkü, parası, serveti vardı. Bu paranın bir kısmı ile bazı hayır işleri yapılması, burslar verilmesini vasiyet etmiştir. Şu hususun da açıklanması çok zordur: Atatürk, İsmet Paşa'nın çocuklarına burs verilmesini istemiştir. Niçin niçin niçin? İsmet'in öldüğünü, öldürüldüğünü mü sanıyordu?

Atatürk açıklanmayan, açıklanamayan, gizli tutulan vasiyetnamesinde birtakım akrabalarının, yakınlarının da isimlerini zikr ediyormuş, Kemalistlerin bunların bilinmesini istemiyorlarmış diye duyuyorum.

Atatürk meşhur vasiyetnamesini yazdığı (veya yazdırdığı) sırada zihni berrak mıydı? Ölüm döşeğinde iken Ankara'dan İngiltere büyükelçisini çağırmış, onunla özel bir görüşme yapmış, Elçiden çok garip bir istekte bulunmuş, Elçi isteği kabul etmemiş. Bu konular Elçinin daha sonra yayınlanan hatıralarında dile getirilmektedir.Atatürk, İngiliz elçisinden ne istemişti?

M. Kemal Paşa'nın nâşı islâmî kurallara göre yıkanmış, kefenlenmiş midir? Cenaze namazı kılınmış mıdır? Bu namazda kim imamlık yapmış, kaç cemaat bulunmuştur?

Paşanın, bugünkü râyiçle milyarlarca dolar olan şahsî serveti ne olmuştur? Bunun ne kadarı CHP'ye verilmiştir?

Bir rivayeti daha nakl edeyim: 1988'de Çankaya Köşkü'ne getirilen ve General Evren'in bürosunda bulunan vasiyetnamenin gizlice mikrofilmleri çekilmiş, bir Ortadoğu devletinin yer altındaki mahrem arşivlerine konulmuştur. Doğruysa bu işi kimler yapmıştır?

Atatürk'ün, Dönme Dilberzade ailesine verilmesini istediği para adı geçen aile tarafından niçin alınmamıştır?

İki Atatürk var. Biri gerçek Atatürk, ötekisi efsane Atatürk. Sağcı, solcu, Atatürkçü, anti-Kemalist, Müslüman, milliyetçi tarihçilerimizin artık Atatürk konusunu çok ciddî, çok objektif, çok seviyeli bir şekilde ele almaları gerekmektedir.

Vasiyetname de, en kısa zamanda bütünüyle (tekrar ediyorum bütünüyle) yayınlanmalıdır.

Bu iş Atatürkçülere terettüp eden bir vazife ve vicdan borcudur.

Hem ah Atatürk vah Atatürk, ulu önder Atatürk, yolundayız izindeyiz, bıraktığı emanetin bekçisiyiz diye bağıracaklar, hem de vasiyetini bucak bucak gizleyip saklayacaklar. Olmaz böyle iki yüzlülük!..

Kemal Paşa İzzetPaşa kabinesinde Harbiye nazırı olmak istemişti...

Sultan Vahidüddin Han'ın kerimesi ismetli Sabiha Sultan ile evlenmek, Saray'a Damat Paşa olmak istemişti. Tıpkı Enver Paşa'nın Naciye Sultan ile evlenip "Damad-ı Hazret-i Şehriyarî olması gibi...

Acaba damat olabilseydi tarih böyle mi olurdu?

06.04.2010 Mehmet Şevket Eygi
'' Hudâ yardımcıdır ehl-i hüdaya ,

   Sizi ısmarladım hıfz-ı Hudâ'ya ''

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Ynt: Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun
« Yanıtla #2 : 10 Mayıs 2012, 09:38:16 »
İnşAllah tez zamanda açıklanır.
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun
« Yanıtla #3 : 15 Eylül 2013, 22:53:04 »
Atatürk'ün Halifelik Vasiyeti
Araştırmacı Aytunç Altındal, 50 yıllık gizlilik kararı 1988'de 25 yıl daha uzatılan Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetinin önümüzdeki Kasım'da açıklanacağını söyledi. Altındal, vasiyette Atatürkün halifelikle ilgili önemli ifadelerinin olduğunu belirtirken hilafetin aslında kaldırılmadığını öne sürdü.
Yazar ve araştırmacı Aytunç Altındal. Atatürk’ün vasiyeti konusundaki son açıklamasıyla yine tartışmalara neden oldu... Aşağıda okuyacaklarınız onun iddiaları,

-Klasik deyimle hayatınız bir roman gibi, biraz daha devam edersek asıl konuya gelemeyeceğiz... “Eğer Atatürk’ün siyasi vasiyeti açıklanırsa yer yerinden oynar” diyorsunuz. İslam ülkelerinin birbirinin gözünü oyduğu bu dönemde ‘yeri yerinden oynatacak kadar önemli olan nedir?

Öncelikle son 33 yıldır neyi iddia ettiğimi bir kez daha anlatmam gerekiyor. Ben diyorum ki; Atatürk’ün Hilafet ve Saltanat konusunda bazı fikirlerini, düşüncelerini, görüşlerini içeren notlar var. Zaten bunları Nutuk’ta da dile getiriyor.

-Atatürk'ün Nutuk'ta dile getirip bizim anlayamadığımız bir bölüm mü var?

Bugün (1922) dünyada sadece 3 Müslüman ülke var. Bu sayı ileride 40-50' ye yükselirse, Hilafet işte o zaman yeniden gündeme gelir” diyor. Bakın bunları ben demiyorum Mustafa Kemal diyor ve Nutuk’ta söylüyor. Yani ortada bir yalancılık durumu varsa, Nutuk’un yalancısıyım. Dolayısıyla ben Mustafa Kemal’in ‘siyasi vasiyeti’ ile ilgiliyim; yoksa ‘Makbule’ye 50 Lira, Erdal’a bilmem kaç lira verin’ şeklindeki bir vasiyet ne beni, ne de başkasını ilgilendirir.

ATATÜRK'ÜN VASİYETİNDE NE VAR?

-Peki bu vasiyette çağdaş dünyayı değiştirecek neler gizli?

Hilafet işte tam bu dönemde yani Müslümanların atıştıkları günlerde etkili olur. Ben de zaten bu konuda uluslararası bir çağrı yapıp konferans düzenliyorum.

-Nerede gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz bu konferası?

Bu soruna yanıt vermeden önce tarihten bir sayfa açayım istersen. Halife Abdülmecid Efendi 3 Mart 1924 tarihinde hal edilince ailesiyle birlikte İsviçre'de Territet diye bilinen bir kasabaya yerleşti. Territet de hani şu 1910‘lu yıllarda Cenevre’de bir suikast sonu öldürülen Habsburg Hanedanı İmparatoriçesi Sissi’nin (Elizabeth) de yaşadığı yer. Neyse efendim, Mecid Efendi Territet’ye geldikten bir hafta sonra, Halife unvanının Ankara Hükümeti tarafından geri alınışını protesto etmek için ilk kez siyasi bir bildiri yayınladı ve İslam alemini Hilafet konusunda bir konferans düzenlemeye çağırdı.

-Bu tarih dersi nasıl sonuçlanacak merak ediyorum...

Ben de tam 8 yıldır Territet’de yaşıyorum. Burası Çaykovski, Marx, hatta Scott Fitzgerald’ın da zamanında ikamet ettiği bir ‘bahtı karalar’ diyarı. Şimdi gelelim sorunun cevabına. Mecid Efendinin karşılıksız bırakılan konferans çağrısının tam 90. yılında onun gibi ben de Territet'den aynı çağrıyı yapıyorum.

-Ne zaman gerçekleşecek bu konferans ?


11 Mart 2014’de konferans düzenlenecek, 22 Ekim’de ise Konferansın toplanacağı açıklanacak. Hıristiyan birçok din adamı konferansa katılıp tebliğ sunacaklar. Uluslararası medya da orada olacak. Bu¨tün temaslar yapıldı ve hazırlıklar tamamlanıyor.

-Bu kadar sözünü ediyoruz ama nasıl bir hilafetten bahsediyorsunuz?

Bu ayrı bir tartışma konusu. Benim için Hilafet seküler bir birliktir. Yıllarca bunu yazdım ve anlattım. Hilafet ne Kuran’da, ne de hadislerde vardır, sonradan, tamamen siyasi amaçlarla kurulmuş dini bir kurumdur.

-Yazıldığından 50 yıl sonra açıklanması öngörülen bu vasiyetin içeriğinden neden hala hiçbirimizin haberi yok peki?

Bu 50 yıllık yasağın üstüne Kenan Evren, "Halk bunu zor hazmeder" diyerek bir 25 yıl daha yasak koydu da onun için.

-Gerek darbecilerin, gerekse siyasilerin vasiyetin açılmasını geciktirme hakları var mı?

Hakları yok ama yasak koydurabiliyorlar. Bütün dünyada böyledir bu. CIA’nin İran'da darbe yaptığı bile resmi olarak 60 yıl sonra açıklandı. Ama ben bu darbe hakkında 1980'den beri yazıp konuşuyordum. Türkiye kamuoyunu bu konuda da tam 30 yıl önce Süreç dergisindeki yazılarımla uyarmıştım.

-Hilafet ile birlikte şeriatın geri gelebilir korkusu muydu acaba onları bu yasaklamaya iten?

Bu ülkede ‘Şeriat geliyor ‘ korkusu hep diri tutulmuştur. Ayrıca gariban Türk milletini korkutmak için ‘Komünizm bu sene Mart'ta gelecek’, ‘ Laiklik elden gitti ‘ diyen umacılar yaratırlar. Bunlar klasik ‘ Yan gel yat’çı CHP’nin palavralarıdır.

-Peki ya şeriat gerçekten gelirse ?

Bu halka, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki şeriatı yaşatmaya kalkanlara AB, ABD ve İsrail anında ayvayı yedirtir. Faiz sorununu şeriata göre çözmeye kalkarsanız, bugünkü uluslararası faiz bankacılığı kurallarına göre hemen iflas edersiniz.

Siyasal ve ekonomik durumu anladık da, peki ya toplumsal etkiler ?
Şeriat sadece kadınları ve kafayı çeken akşamcıları etkiler. Şeriata göre nükleer silahları nasıl üretir ve kullanabilirsiniz? Uluslararasıfutbol maçlarına bile katılmazsınız... İran’daki şaklabanlıkları eğer Şeriat zannediyorsanız aldanıyorsunuz. Mesela İsrail’e bakın... Yahudi şeriatı resmen uygulanıyor ama İsrail kendi şeriatına karşı ne varsa hepsini yapıyor. Tıpkı İran gibi.
"VASİYETİN AÇIKLANMASI BU KEZ ERTELENMEZ"

-Kasım ayında Ata'nın vasiyetinin 25 yıllık erteleme süresinin bittiğini söylüyorsunuz. Sizce yine ertelenir mi yoksa toplum olarak hazır mıyız okunmasına...

Bu kez erteleneceğini sanmıyorum...

-Şunu bir kez daha açığa kavuşturalım. Nutuk’ta Atatürk’ün üstü kapalı olarak beyan ettiği bir vasiyeti var mı, yok mu?

Vasiyet değil, siyasi öngörüleri var. Adam yeni bir devlet kurmuş, Cumhuriyeti getirmiş, bunun ilerisini düşünmemiş olabilir mi? Ayrıca Nutuk’ta üstü örtülü başka anlatımları da var Mustafa Kemal’in. Mesela ‘ Fellah-ı- Vatan’ adlı gizli örgütten bahsediyor. Ama ben ve birkaç yazarın dışında hiç kimse cesaret edip de bu konuda bir yazı yazamamıştır.

-Fellah-ı Vatan’ı ilk defa duyuyorum...

Yeni Türkiye’nin asıl kurucularından biri de bu örgüttür. Atatürk “Fellah-ı-Vatan” diyerek Nutuk'ta örgütü aşağılar ama bu gizli örgüt olmasaydı, ne 23 Nisan, ne de bugünkü Türkiye olabilirdi.

-Şu işi biraz daha açsanıza...

Mustafa Kemal bu örgütün İslamcı (İttihad-ı İslam) bir teşkilat olduğunu vurgulamak için Nutuk’ta ‘Fellah’ı Vatan’ diyor. Oysa örgütün gerçek adı ‘Felah-ı Vatan’dır, tek 'l' ile ve Felah sözcüğü ezandan alınmıştır. 23 Nisan’da Son Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın Ankara da toplanmasını bu örgüte bağlı olan seçilmiş milletvekilleri sağlamıştır. Onlar Ankara'ya gelmeseler Meclis toplanamazdı.

-Evren’in vasiyetnameyi yasakladığı zaman devrin Başbakan’ı Özal'ın tavrı neydi?

Özal da bunu Menderes’ten ve “Fellah-ı Vatan” ın gizli arşivinden öğrenmiş diye biliyorum ama yanlış olabilir. Aslolan Mustafa Kemal’in çalışma notlarıdır. Hilafet eğer gerekiyorsa, sırf bu sebepten çağdaş şekliyle kurulur, Nutuk’ta olmuş olmamış hiç önemli değildir; buna Müslümanlar karar verirler.

-Halifelik unvanı kaldırıldığında makam da kendiliğinden ortadan kalkmış olmuyor mu?

Başbakan da seçimle geliyor ama onu Başbakan yapan TBMM’nin kararıdır. Başbakan düşürülse bile Başbakanlık makamı aynen kalıyor. Bunlar TBMM ve Cumhuriyet’in kararıdır.

"TBMM HİLAFETİ GERİ GETİREBİLİR"

-Yani TBMM isterse hilafeti yeniden getirebilir diyorsunuz...

Halife’yi halife yapan da, ondan bu görevi alan da Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Sonuçta Halife gitmiş, hilafet kalmıştır. Bununla ilgili çıkarılan kanunda; ‘Halife hal edilmiştir’ diyor. ‘Hilafet kaldırılmıştır’ demiyor.

-Vasiyetten dediğiniz gibi hilafet çıkarsa, laiklik elden gider mi?

Bazı düşüncelerin tam aksine hilafet sayesinde Türkiye’de sekülerleşme güçlenir. Ben Fransız-Jacoben Laisizmi’nin değil, Anglo-Saxon Sekülarizmi’nin öncelikle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kısacası devlet laisizmi dediğim Fransız modeli Laisizmi değil, daha civic (yurttaşlarla ilgili) olan diğer modelin geçerli olduğuna inanıyorum.

-Hilafetin tekrar gelmesi için bir referandum gerekli mi?

Referanduma falan gerek yok, partilerin anlaşması yeterlidir. Bu esasta tüm İslam aleminin konusudur. Onların alacakları kararlara bakılarak başka yollar da bulunur.

"ATATÜRK'ÜN VASİYETİNİ KİMLER GÖRDÜ?"

-Atatürk’ün vasiyetini kimler gördü bugüne kadar?

Evren, Özal, Menderes, Bayar gibi üst düzey politikacılar ya okumuş ya da görmüşlerdir. Ancak Ecevit'in 2005'den sonra haberi oldu sanıyorum. Ben bir dönem Sayın Ecevitler’in danışmanlarından biriydim. Aramızda bazı ilginç konuşmalar geçmişti. Onlara özellikle ekümenizm ve devlet laisizmi konularındaki görüşlerimi iletmiştim.

-Atatürk, bugün İslam devletlerinin böylesine sayısının artacağını o zamandan öngörmüştü değil mi?

Aynen öngörmüştü. Bu da onun ne denli bilgili bir stratejist olduğunun kanıtıdır. İslam alemi yeniden kendine bir çeki düzen vermeli. Bakın bugün BM’de Müslüman ülkelerin esamesi bile okunmuyor.

-Birleşmiş milletlerde çok sayıda Müslüman ülke yok mu ki?

Tam 71 ülke var ama bunların tamamı havagazı. Tek bir karar bile çıkartamıyorlar. Düşünsene, tüm Arap alemi, onca parasına rağmen minicik bir bağımsız Filistin Devleti'ni bile kurduramadı. İşte bu yüzden sadece son 3 ay içinde dünyanın çeşitli ülkelerinde en az 400.000 Müslüman Hilafet çağrısı yaptı. Bu sayı birkaç ay sonra milyonlara ulaşacak.

"MECLİS KATİPLERİNDEN BİRİ VEHBİ KOÇ'TU"

-Hilafetin kaldırılması için 1924 yılının 3 Mart günü Ankara’da mecliste yapılan yedi saatlik gizli celsenin zabıt katibi 23 yaşındaki gencin adı Ahmet Vehbi Efendiymiş... Yani Vehbi Koç...

Vehbi Bey ile tanışmıştım ama bu konular hiç açılmadı. Zaten Vehbi Bey bunları konuşmazdı. Ama kod adı Anjelik olan bir TBMM katibesi de gizli oturumlarda bu konuların içinde bulunmuştu.

-Madem adını söylemiyorsunuz biraz ipucu verseniz...


Sonradan bir Başbakanın metresi demeyeyim ama ‘Harem-i İsmet’i olmuştu. Ben bu Hilafet meselesini hem ondan, hem de Celal Bayar'dan dinlemiştim.

-İslam ülkelerinin kuracağı bir hilafet sistemi, dünyadaki terörizmi önleyebilir mi?

Terörizmi değil ama sapık akımların eylemlerini yavaşlatabilir. Çünkü terörizm dini değil, ideolojik bir akımdır. Al Kaide, Taliban veya Hizbullah İslami değil ideolojik örgütlerdir.

-Hilafetin İslam ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırılabilecegini söylüyorsunuz. İslam ülkeleri acaba bu ‘olgunluğu’ kaldırabilecek güçte mi? Yoksa bu makamı ele geçirmek için başımıza yeni belalar açılabilir mi?

Güzel ve cevabı güç bir soru... Konumuz ve tartışmamız da zaten ‘Nasıl bir hilafet olmalı’ üzerindedir. Yoksa Hilafet gelir mi gelmez mi martavalı bu çağda çoktan bitmiştir.

-Menderes'in "Eğer isterseniz hilafeti de getirebiliriz" sözünün 27 Mayıs darbesinin en büyük etkeni olduğunu söylüyorsunuz. Madem Mustafa Kemal’in böyle bir -düşüncesi vardı,
Atatürkçü olduğunu düşündüğümüz askerler neden darbe yaptı?

Ben başta Numan Esin olmak üzere pek çok Milli Birlik Komitesi üyesiyle bu konuyu konuştum. TSK’nın, CIA’nın ve MI6’in, Menderes’in mevcut ‘Laiklik’ yasalarını değiştireceği yönünde endişeleri vardı. Hatta Menderes’in uçak kazasını bile buna bağlayanlar oldu.

MENDERES VASİYETİ NERDEN BİLİYORDU?

-Atatürk, ölümünden iki ay önce bu vasiyeti yazmış, elli yıl sonra açılmasını istemiş. 1988 yılında açılacak olan vasiyetnameyi 1958’de Adnan Menderes nereden biliyordu?

Menderes güçlü bir liderdi. Ve CHP’nin içinden geliyordu. Celal Bayar’dan veya eski istihbaratçı olan Refik Koraltan’dan dinlemiş olabilir.

-Türk halkı olarak bizim haberimiz yok ama İngiliz istihbaratçılar Atatürk’ün vasiyetini biliyor. Sizce kim sızdırmış olabilir bu bilgileri?

Türk halkı denen amorf yapı, zaten bir çok tarihi olayın iç yüzünü bilmez. Ben “1980’lerde CIA, Ankara’dan İran ve Irak’daki darbeleri düzenledi ve Başkan Roosevelt’in oğlu Kermit Roosevelt Türkiye’den bu gizli işleri yönetiyordu” diye yazdığım zaman; Türk halkı ‘Olmaz öyle şey’ dedi ama o zamanlar MİT’deki maaşların bile CIA tarafından ödendiğini bilmiyorlardı.

-Gerçekten CIA tarafından mı ödeniyordu?

Tabii ama boşverin bunları... Dünyada hiç bir halk olayların içyüzünü bilmez. Zaten bilmesi de gerekmez, halkın ilgisini çeken ya futbolcudur ya da sinema oyuncusu bilmem kimdir. Onun don giyip giymediği, kimlerle yatıp kalktığı daha önemlidir.

-İki önemli bilim adamı Dr. Mehmet Saray ve Prof. Dr. Salahi Sonyel, bütün araştırmalarına rağmen, arşivlerde Atatürk’e ait gizli bir belge ya da vasiyet bulamadıklarını iddia ediyorlar. Hatta Sonyel, “Atatürk'ün siyasi gizli vasiyeti olsa İngilizler bunu mutlaka bir şekilde kullanırdı" demiş...

Saray da, Sonyel de değerli araştırmacılardır. Ama onlar belge arıyorlar. Ben belgelerden değil notlardan bahsediyorum. İngilizlere gelince Mustafa Kemal’in sözde ‘vasiyetini’ zaten kullanıyorlar. Ben bunları tarihleriyle açıkladım.

"HALİDE EDİP'İN AĞZI ÇOK BOZUKTU"

-Bu konuda ‘Atatürk’e çok yakın olan Halide Edip Adıvar ile Latife Hanım'dan öğrendiğim şeyler var’ diyorsunuz.

Laika Manyas hanımefendi aracılığıyla Latife Hanımı da, Halide Edip’i de tanıdım. Onlardan çok şey öğrendim ama bunları henüz yazmadım, yazacağım. Yalnız şu kadarını şimdiden söyleyebilirim. Halide Edip tanıdığım en ağzı bozuk kadındı. Elia Kazan’ın karısı Frances Kazan, Halide Edip'in hayatıyla ilgili kitabını yazarken New York’ta benimle uzun uzun konuşmuştu.

-Yine vasiyete dönersek.... Bu vasiyette, önceleri Misak-ı Milli sınırları içinde görülen Musul ve Kerkük’le ilgili bir bölüm de olabilir mi?

Elbette vardır. Musul ve Kerkük’ün Misak-ı Milli içinde olduğunu tüm tarihçiler kabul ediyor. Bu hilafet meselesi özellikle İsrail’in işine gelmiyor. Daha geçen hafta İsrailli bir Askeri Yetkili, “Mısır’da Mursi’nin devrilmesinin nedeni Hilafet meselesini geri getirmektir” dedi.

HALİFE BAŞBAKAN MI OLUR?

-Varsayalım Hilafet müessesesi geri geldi. Bu durumda TC Başbakanı mı halife olacak?

Başbakan Halife falan olmayacak, kimse heveslenmesin. Çünkü Hilafet kurumu TBMM’nin manevi şahsiyetindedir. Hilafeti meclis temsil eder, şahıs değil. Başbakan’a gelince, zaten benim açıklamalarımdan önce bu işlerin içindeydi.

-"Türkiye’de özellikle 20. yüzyılın başından bu yana Batı işbirlikçisi olan kişilerin neredeyse tamamına yakını masondur" diyorsunuz. Sizce bu vasiyetnamenin açıklanmamasında masonların parmağı var mıdır? Hatta Atatürk'ün ‘zehirlenerek öldürüldüğü‘, doktorun da mason olduğu söyleniyor.

Ben Türkiye’yi yönetmiş olan tüm Masonlar’ın listesini ‘Gül ve Haç Kardeşliği’ kitabında verdim... Bu olayda onların parmağı olup olmadığını bilemem. Ama Atatürk’ün doktoru benim çok iyi tanıdığım bir ailenin mensubuydu. O sadece raporu imzalamıştı, o kadar.

-Kenan Evren'in bu yasağına karşı, bunca yıldır bir oyunbozanın çıkmaması enteresan değil mi?
http://www.haberpan.com/haber/ataturkun-halifelik-vasiyeti

mazhar

  • Ziyaretçi
Mustafa Kemal’in vasiyeti bugünlerde açıklanacak mı?
« Yanıtla #4 : 06 Kasım 2013, 08:59:15 »
Mustafa Kemal’in vasiyeti bugünlerde açıklanacak mı?
29 Ağustos 2013’de gazeteci İzzet Çapa, Aytunç Altındal ile bir röportaj yaptı.. Aytunç Altındal, 50 yıllık gizlilik kararı 1988’de 25 yıl daha uzatılan Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetinin önümüzdeki kasım ayında açıklanacağını söyledi. Altındal, vasiyette Atatürk’ün halifelikle ilgili önemli ifadelerinin olduğunu belirtirken, hilafetin aslında kaldırılmadığını öne sürdü. Yetkililere bir hatırlatalım dedik. Bugün 5 Kasım.. Şimdi bekliyoruz..
Altındal’ın iddiasına göre, bu vasiyet açıklanırsa, Lozan da yeniden gündeme gelir, Misakı Milli de. Kerkük, Musul konusu da.
Tabii başta Hilafet konusu yeniden gündeme gelecektir.
Hilafet konusu gündeme gelecekse, laiklik, İş Bankası da gündeme gelecektir. CHP, cumhuriyetin temel ilkeleri de ana gündem maddesi olacaktır..
Çankaya’da Gül, TBMM’de Çiçek, Başbakanlık koltuğunda Erdoğan oturuyor.
Bu hesaba göre vasiyetin açıklanması gerekir..
Bunun anlamı şu: Seçimlerden önce Türkiye’de yer yerinden oynayacak demektir..
Bu arada Mustafa Kemal’in “Felahı Vatan” adını verdiği örgütün asıl adının “İttihadı İslam” olduğunu söylüyor. 1. Meclis’te ağırlıkta onlar vardı..
Altındal, şeriat korkutmacasının CHP’nin palavrası olduğunu söylüyor: “Bu ülkede ‘şeriat geliyor’ korkusu hep diri tutulmuştur. Ayrıca gariban Türk milletini korkutmak için ‘Komünizm bu sene martta gelecek’, ‘laiklik elden gitti’ diyen umacılar yaratırlar. Bunlar klasik, ‘Yan gel yat’çı CHP’nin palavralarıdır.”
50 yıllık Mustafa Kemal’in yasağı, ardından 25 yıllık Kenan Evren yasağı. Şimdi sıra Erdoğan’da.. 12 Eylül yargılaması kapsamında aslında Evren’e bu da sorulabilir. Bakarsınız biri çıkar bu iddiaların soruşturulması için tesbit davası da açabilir..
Röportajdaki şu iddialar da oldukça ilginç: “Öncelikle son 33 yıldır neyi iddia ettiğimi bir defa daha anlatmam gerekiyor. Ben diyorum ki; Atatürk’ün Hilafet ve Saltanat konusunda bazı fikirlerini, düşüncelerini, görüşlerini içeren notlar var. Zaten bunları Nutuk’ta da dile getiriyor. ‘Bugün (1922) dünyada sadece 3 Müslüman ülke var. Bu sayı ileride 40-50’ye yükselirse, Hilafet işte o zaman yeniden gündeme gelir’ diyor. Bakın bunları ben demiyorum Mustafa Kemal diyor ve Nutuk’ta söylüyor. Yani ortada bir yalancılık durumu varsa, Nutuk’un yalancısıyım. Dolayısıyla ben Mustafa Kemal’in ‘siyasi vasiyeti’ ile ilgiliyim; yoksa ‘Makbule’ye 50 lira, Erdal’a bilmem kaç lira verin’ şeklindeki bir vasiyet ne beni, ne de başkasını ilgilendirir.”
Peki bu vasiyette çağdaş dünyayı değiştirecek neler gizli? “Hilafet işte tam bu dönemde yani Müslümanların atıştıkları günlerde etkili olur. Ben de zaten bu konuda uluslararası bir çağrı yapıp konferans düzenliyorum.”
Nerede gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz bu konferansı? Altındal bu soruyu şöyle cevaplandırıyor: “Halife Abdülmecid Efendi 3 Mart 1924 tarihinde hal edilince ailesiyle birlikte İsviçre’de Territet diye bilinen bir kasabaya yerleşti. Territet de hani şu 1910’lu yıllarda Cenevre’de bir suikast sonu öldürülen Habsburg Hanedanı İmparatoriçesi Sissi’nin (Elizabeth) de yaşadığı yer. Neyse efendim, Mecid Efendi Territet’ye geldikten bir hafta sonra, Halife unvanının Ankara Hükümeti tarafından geri alınışını protesto etmek için ilk kez siyasi bir bildiri yayınladı ve İslam alemini Hilafet konusunda bir konferans düzenlemeye çağırdı. Ben de tam 8 yıldır Territet’de yaşıyorum. Burası Çaykovski, Marx, hatta Scott Fitzgerald’ın da zamanında ikamet ettiği bir ‘bahtı karalar’ diyarı. Şimdi gelelim sorunun cevabına. Abdülmecid Efendinin karşılıksız bırakılan konferans çağrısının tam 90. yılında onun gibi ben de Territet’den aynı çağrıyı yapıyorum. Bu konferans 11 Mart 2014’de düzenlenecek.”
11 Mart! Mart’ta yerel seçimler var Türkiye’de..
Hicri yıl hızlı başladı. Bakalım önümüzdeki günlerde neler göreceğiz.
Şu vasiyet varsa, 10 Kasım’da açıklansa ne iyi olur.
Evet, bugün 5 Kasım. 10 Kasım’a 5 gün var. Sonunda açıklanacak olan bir vasiyet.. Bu vasiyet varsa er ya da geç ortaya çıkacak. Benim bildiğim İş Bankası ile ilgili mahkemelerde 3 ciddi dava var..
CHP niye bu işin üzerine gitmez bu da ayrı bir muamma..
Türk Tarih Kurumu da bir açıklama yapmalı. Şu Latife hanımın mektupları da açıklanmalı bu arada.
Neyi bekliyoruz! Ne zamana kadar bu yasak sürecek! Aslında vasiyette ne yazarsa yazsın, benim talebim, tavrım değişmeyecek, ama tarihe ilişkin bir belge varsa, onun da aydınlığa çıkarılması, istismar ve yalan rüzgarına son verilmesi gerek.. Bana kalırsa İş Bankası davalarının görüldüğü mahkemelerde de avukatlar, bu vasiyetin talep edilmesi için mahkemeye talepde bulunmalı!
Şimdi gözler Ankara’da.. Açıklama bekliyoruz. Selâm ve dua ile..
Habervaktim.com.Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun
« Yanıtla #5 : 04 Aralık 2013, 08:39:29 »
Mustafa Kemal’in vasiyeti üzerine
 
03 Aralık 2013 Salı 08:56
 
,
Mustafa Kemal’in gizli ya da gizlenen bir vasiyeti var mı yok mu? Varsa o vasiyette nelerden söz ediyor. Mustafa Kemal’le ilgili birçok şey hâlâ sır! Anne - babasından tutun da, öldürüp öldürülmediğine kadar..
Artık Şemsi efendinin “Modern bir halk mektebi” değil Kabbalistik bir okul olduğunu biliyoruz. Şemsi efendinin adının da Şemsi efendi değil, Şimon Zwi olduğunu da. Tıpkı “Tekinalp”in gerçek adının Moiz Kohen olması gibi.. Bu mektebin, Selanikli büyük işadamı, Abdulhamid’in evinde mecburi iskana tabi tutulduğu Alatini efendi olduğunu da biliyoruz..
Bu arada birilerinin Mustafa Kemal’in imzasını taklit ederek Ayasofya’yı müze yaptığını da öğrenmiş olduk.. Bu arada ben hâlâ Bandırma’nın izini sürüyorum, bulamadım..
Mustafa Kemal Trablus’ta gözünden yara almıştı. Göz sağlığı ile ilgili de fazla bir bilgi yok.. Trablus’tan onun için döndü. Gözünü borik asitle tedavi eden Sadi Borak! Trablus’tan God Bodesberg’e, daha sonra Sofya ataşemiliterliğine! Bu arada Bandırma vapuru Mustafa Kemal Adana’dan ayrılmadan önce İskenderun’a gelmiş, sonra Karadeniz’de batıya doğru birkaç sefer yapmış! Geminin yok edilmesi bu seferleri ile ilgili olabilir mi?
Mustafa Kemal’in vasiyeti ile ilgili bizim Fatih Bayhan uzunca bir yazı gönderdi. Ona göre böyle bir şey yok. Ben olabilir diyorum, ama varlığı konusunda ciddiye alınması gereken iddialar olmakla birlikte, benim sahip olduğum özel bir bilgi-belge yok. Bu arada Mustafa KEmal mi, Mustafa KAmal mı? Ben karşı iddiaları da dile getirmek adına, Fatih Bayhan’ın yazdıklarını özet olarak sizinle paylaşmak istiyorum.. Bayhan da resmi, noter tasdikli, vasiyet niteliğinde bir belge yok derken, aslında Mustafa Kemal’in geleceğe ilişkin öngörüleri ve buna dayalı tavsiyelerinin olmadığı gibi bir iddiası olduğunu sanmıyorum.. Öte yandan Hilafet konusunda gelince zaten Mustafa Kemal’in görüşü belli. Hilafeti kaldırmadı, makam olarak yetkisi meclise devredildi.. Bizim CHP’liler ve laikçilerin hoşuna gitmese de, Nutuk’ta bir gün Hilafetin geri getirilebileceğini, bunun nasıl olacağını da söylüyor.
Fatih Bayhan’ın mektubuna dönecek olursak; “Atatürk’ün gizlenen vasiyeti olarak son yıllarda başlayan giderek efsaneleşen konu hakkında geçtiğimiz gün kaleme aldığınız yazı üzerine aşağıdaki bazı bilgileri paylaşma ihtiyacı hissettim. Bu konuda özellikle Anıtkabir Müze komutanlığı yapmış olan Dr. Ali Güler Hocanın detaylı çalışmaları ortadayken, şahsımın da hem TBMM, hem ATASE hem de çeşitli özel arşivlerde yürüttüğüm çalışmalardan ulaştığım sonuç şudurki; Atatürk’ün bilinen vasiyetinin dışında gizlenen, saklanan bir vasiyeti yoktur.”
Fatih Bayhan Meriç Dumluer’in iddialarına katılmıyor.. Hatta bunların bir şehir efsanesi olduğunu söylüyor ve devamla: ‘Gizli vasiyet’ konusundaki iddialar zaman zaman öyle ölçüsüz bir noktaya taşınmıştır ki, bu gizli vasiyeti okuyan devlet adamların “öldürüldüğü” bile iddia edilebilmiştir! Milat Gazetesi yazarı Sayın Ahmet Zeki Gayberi bu durumu şu şekilde anlatıyor: “Vasiyeti okuyan merhum Turgut Özal’ın da hâlâ tartışılan ölümünü buna bağlayanlar var. Okuyup da hayatta kalanların ise Kemalizm’i ve derin devlet refleksini içselleştirdikleri için ölümden yırttıkları iddia ediliyor. O programda şu iddia bile dile getirildi: “O vasiyeti kasadan çıkararak okuyan Başbakan Adnan Menderes ile bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, sırf bu nedenle asılmışlardır!” diyor.
Bayhan’a göre “Atatürk’e ait 104 Dosya” olarak adlandırılan belgeler kayıp değildir ve belgelerin nerede olduğu bilinmektedir. Cumhurbaşkanlığı tarafından 2000 yılında başlatılan Atatürk Terekesi ile ilgili çalışmalar kapsamında bu dosyalar da araştırılmış, bu çalışmalarda, Tereke yazım gününden 68 ve söz konusu gazetenin yayımından 37 yıl sonra listeleriyle birlikte belgelerin Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı ATASE Başkanlığı’nda eksiksiz olarak korunduğu belirlenmiştir. Aynı çalışmada gerek Tereke listelerinde yer alan kayıtlar, gerek söz konusu gazetede yazılanlar, gerekse ATASE Başkanlığı kayıtları ayrı ayrı karşılaştırılarak belgelerin doğruluğu ve eksiksiz olduğu tespit edilmiştir. Gelişmelerden anlaşılmaktadır ki; 104 Dosya içinde yaklaşık 22.000 belge bulunmaktadır ve bunlar Bakanlar Kurulu Kararı ile 1964 yılında (Cumhuriyet Gazetesi’ndeki haberden 5 yıl önce) Genelkurmay ATASE Başkanlığı Arşivi’ne teslim edilmiştir. Bunlar arasında “gizli bir vasiyet” yoktur. 2000’den itibaren de tasnifi yapılıp araştırmacıların istifadesine sunulmuştur.
2005 yılında dönemin ANAP Milletvekili Emin ŞİRİN’in Milli Savunma ve Adalet Bakanlıklarına “Atatürk’ün gizli vasiyeti olduğu yolundaki iddiaları” sorması üzerine; Genelkurmay Başkanlığı adına Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı Arşiv Şube Müdürü Dr. Öğretmen Albay Ahmet TETİK Kasım 2005’de şu yazılı cevabı vermiştir: “Ziraat Bankası Merkez Müdürlüğü’nde bulunan Atatürk’e ait 21.820 adet belge Bakanlar Kurulu’nun 2 Ocak 1964 gün ve 6728 sayılı kararname hükümlerine dayanılarak 22 Ocak 1964 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi’ne teslim edilmiştir. İnce tasnifi yapılan bu belgelerin içinde eski Türkçe yazılı Atatürk’ün imzasını taşıyan ve vasiyeti niteliği taşıyabilecek belge mevcut değildir. Genelkurmay ATASE ve Dent. Bşk.lığına intikal eden bu belgelerin ayrıntılı tasnifi yapılmış ve kataloğu hazırlanmıştır. 2000 yılından beri de araştırmacılar tarafından söz konusu belgeler bilimsel araştırmalarda kullanılmaktadır.”
Yine Bayhan’ın ifadesine göre döneme ait bazı evraklar da Anıtkabir ve/veya müzelere gönderilmiştir.. Bayhan’a göre “Atatürk’ün 5 Eylül 1938’de el yazısı ile yazarak, 6 Eylül 1938’de Beyoğlu 6. Noteri İsmail Kunter’e teslim ettiği 6 maddelik bilinen vasiyetnamesinden başka bir vasiyetnamesi yoktur.” İki zarf ise, Mustafa Kemal’in vasiyetinin yazılı olduğu kağıtların konduğu zarf, diğer zarf ise o zarfın konduğu zarftır. Ve Kenan Evren’in ATV’de Murat Birsel’in konuğu olduğu bir programda bahsettiği ve “sırdır” dediği de yine kendi ifadesine göre “Atatürk’ün kenarına çıkmalar yaptığı el yazması dini bir kitaptır.” Bugünlük de bu kadar. Göreceksiniz bu tartışma burada bitmeyecek. Hele Hilafet konusu, daha konuşulacak çok şey var. Selâm ve dua ile..
 
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit.Habervaktim.com

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Kenan Evren'e Atatürk'ün gizli vasiyeti sorulsun
« Yanıtla #6 : 11 Aralık 2013, 11:07:54 »
Vasiyetin gizlisi makbul!
 
11 Aralık 2013 Çarşamba 08:30
 
.
Kelimeler, kavramlar, isimler... Her zaman aynı tedavül değerine sahip değildir. On yıl önce Türkiye laiklikle yatıp kalkıyordu... İnkılaplar, ilkeler ikide bir gündeme getiriliyordu. İrtica sık kullanılan kavramlardan biri idi. Tabiatıyla Atatürk ismi de yüksek tedavül kudretine sahipti.
2007 seçimlerinden sonra bu kelimelerin tedavül değerinde ciddi aşınma meydana geldi. Bugün gazetelerimizi tarayanlar laiklik, inkılaplar, devrimler, ilkeler...kelimelerinin kullanım sıklığının bir hayli düşük olduğunu kolaylıkla görebileceklerdir. Aynı şekilde irtica kavramı da tedavülden düşmüştür.
Ya Atatürk?
Bugün Atatürk daha çok atatürkçülere karşı gündeme getirilen tarihi bir şahsiyettir.
Başbakan, CHP ve atatürkçü çevrelere karşı Atatürk’den cümleler seçerek konuşuyor. Hatta BDP’liler bile kendi politik üretimleri olan “Kürdistan”ı meşrulaştırmak için “Atatürk de bu kelimeyi kullandıydı” savunması yaptılar.
Atatürk bir dönem adamı. Döneminde büyük bir tesir uyandırdı ve tarihe intikal etti. Onun atatürkçülerin zihninde olduğu şekilde bugün yaşaması, hayata karışması mümkün değil. 1920’lerin, 1930’ların politikaları ile bugün ülkeyi yönetmek imkansız. Bugünün penceresinden ilgi çekici olabilecek bir Atatürk ise bazılarınca olmasa bile var kılınabiliyor.
Bu var kılma araçlarından biri de Atatürk’ün gizli vasiyeti konusu.
Geçenlerde vefat eden Aytunç Altındal, bir müddet önce bir gizli vasiyet iddiası ile ortaya çıktı.
Atatürk’ün bir vasiyeti var malum. O da, kendisinden sonra kimlere ne verileceği ile ilgili.
Altındal’ın kastettiği siyasi bir vasiyet. Ona göre, Atatürk zamanı gelince Hilafet’in canlandırılmasını vasiyet etmiş. Müstakil İslam ülkeleri bir konsey halinde Hilafet’i canlandıracaklar…
Mustafa Kemal Paşa’nın Hilafet konusundaki tutumu bilinmez değildir. Milli Mücadele’nin başlangıcında Hakimiyet-i Milliye’de, muhtemelen ona ait veya onun direktifleri ile yazılan bir yazı var: Hilafet ve âlem-i İslâm. Bu yazı, Milli Mücadele boyunca takip edilen siyasetin ipuçlarını vermektedir. Saltanat ve Hilafet vazgeçilmezdir; vatanı, milleti kurtarmakla eşdeğerdir.
Batılılar ve Türkiye’nin batıcı aydınları bu meseleyi doğru kavrayamamışlardır. Hind Müslümanları ise, dünya siyasetini tayin edecek, Osmanlı devletini ve İslâm dünyasını ayakta tutacak esas prensiplerin farkındadır.
Paşa, savaş boyunca bu stratejiyi takip etmiş, zaferden sonra kısmen tadil etmekle beraber, Hilafet’ten vaz geçmemiştir. Lozan müzakereleri sürerken Hilafet konusunu gündemde tutan, hatta bunun sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir konu olmadığını söyleyen Paşa, Kâzım Karabekir’e göre kendisi halife olmak istemektedir.
Hilafet siyasetindeki köklü değişme, Lozan müzakerelerinin kesilmesinden sonradır. İngilizlerin 19. yüzyılın sonundan itibaren Hilafet’i kaldırmayı siyasi bir hedef olarak güttükleri bilinince, neden Lozan Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Hilafet’in ilga edildiği de kolaylıkla anlaşılabilir.
Yeni Türkiye’nin yöneticilerinin Hilafet konusunda kafa karışıklığından çok, güç yetirememe kuşkusu içinde oldukları söylenebilir. Eğer o zamanın yöneticileri Hilafet’i taşıyacak gücü görselerdi, ondan vazgeçmezlerdi. Onlar tamamen taktik olarak hilafetten vazgeçmişken, sonrakiler bunu strateji haline getirmişlerdir.
Bu dikkat edilirse, Atatürk’ün gizli vasiyeti ile halledilecek bir konu değildir. Zaten Genelkurmay’ın açıklaması Atatürk’ün gizli vasiyetinin olmadığı yönündedir. Türkiye kendinde güç bulursa, İslâm dünyasının önünü açacak siyaset geliştirmekte tereddüt etmez.
Haber vaktim.com
 
D.Mehmet Doğan / Yeni Akit