Gönderen Konu: Kendi küçük, cürmü büyük!  (Okunma sayısı 6811 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kendi küçük, cürmü büyük!
« : 04 Şubat 2010, 06:28:40 »

Dil, Allahü tealanın büyük nimetlerindendir. Dilin kendisi küçüktür, fakat ibadeti veya isyanı pek büyüktür; zira küfür ve iman ancak dilin şehâdetiyle açığa çıkar.

Dilin alanı pek geniştir. Onu çevirecek bir engel yoktur. Onun sahasının ne sonu, ne de sınırı vardır. Hayır da dilin geniş alanına girer, şer de. Bu bakımdan dilin ucunu bırakıp onun dizginini ihmâl eden bir kimseyi, şeytan sürükler götürür. Onu uçurumun kenarına sevk eder. Böylece onu ebedî bir felâkete girmeye mecbur eder; zira insanlar cehenneme ancak dilleriyle ekip biçtiklerinden dolayı atılırlar.

Dilinin şerrinden ancak İslamiyet ile gemlenen kimse kurtulur. Dilini dünya ve âhirette kendisine fayda verecek konularda çalıştıran, dünya ve âhirette sonucundan korktuğu şeylerden uzaklaştıran bir kimse dilin şerrinden kurtulur. Dilin nerede iyi ve nerede kötü olduğu, keyfiyetinin bilinmesi pek güç ve herkes tarafından bilinmeyen bir durumdur. Bilen bir kimsenin de ona göre amel etmesi, gayet ağır ve zordur. Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Susan kurtulmuştur! Susmak, hikmettir. Susan ise pek az!”

Süfyan-ı Sevrî buyurdu ki: “İnsanlara ok atmak, dil ile taşlamaktan daha hafiftir. Zira dil taşlaması hedefini şaşırmaz.”

İmamı Şâfiî buyurdu ki: “Söz ok gibidir. Senden çıktı mı, artık sen ona değil, o sana hâkim olur.”

Câbir bin Abdullah hazretleri anlatır: “Ben, Peygamber aleyhisselama dedim ki: ‘Yâ Resûlallâh! Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?’ Mübârek dilini işaret ederek ‘Şu’ buyurdular.”

İbrahim en-Nehaî buyurdu ki: “Her meclisin en şereflisi ve en saygılısı olan düşünen, çok sükût eden kimsedir. Çünkü sükût âlim için bir zinet, cahil için de bir perdedir.”

Vüheyb bin el Verd buyurdu ki: “Afiyet on kısımdır. Bunun dokuzu susmakta, biri de insanlardan kaçmaktadır.”

Hasan-ı Basrî buyurdu ki: “Şaşarım âdemoğlunun aklına ki, azı dişleri üzerinde iki meleği; dili onların kalemi, tükürüğü de mürekkebi... Halbuki bu arada o, lüzumsuz şeyler konuşur.”

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Şeytanın günah işletme aleti!
« Yanıtla #1 : 04 Şubat 2010, 06:31:53 »
İnsanoğlunun en asil organı dilidir; zira dilin hareketinde herhangi bir meşakkat yoktur. Halk da dilin âfet ve felâketlerinden sakınmak hususunda şeytanın elinde en büyük âlettir.

Muhammed Emin Erbilî hazretleri insanları ve talebelerini boş söz konuşmaktan çok sakındırırdı. “Boş söz konuşan ve boş şeylerle meşgûl olan kimsenin tasavvuf yoluna girmesi lâyık değildir. Hele bu yola girmişse, boş şeylerle meşgûl olması hiç lâyık değildir. Çok konuşmak kalbi öldürür ve zikrin kalbe yerleşmesine mâni olur” buyurdular.

Hassan bin Sinen hazretlerinin her nasılsa ağzından boş bir söz çıkmıştı. Bu yüzden nefsini bir sene oruç tutmakla cezalandırmıştı.

Hammâd bin Seleme hazretleri de boş bir söz sarf ettiği zaman arkasından “Sübhânellâhi Velhamdü lillâhi velâilâhe illallâhü Vellâhü ekber” kelimelerini okur, sonra derdi ki: “İyi ve temiz geçmişimiz, bir mecliste dünya kelâmı söyleyip de arada hayırlı söz söylenmemiş olmasını çirkin bulurlardı.”

Ma’ruf el-Kerhî buyurdu ki: “Kulun lüzumsuz sözlere dalması, Allah’ın, yardımını ondan kesmiş olmasındandır.”

Mâlik bin Dinar buyurdu ki: “Kulun lüzumsuz ve boş sözlerle vakit geçirmesi kalbi karartır, bedeni zayıflatır, geçim sebeblerini de zorlaştırır.”

Bişr’ül-Hâfi hazretleri çok az konuşur ve arkadaşlarına şöyle derdi: “Sahifelerinize ne yazdığınıza dikkat ediniz. Çünkü bu Rabbinize karşı okunacaktır. Yazık o kimseye ki, çirkin söz konuşur. Eğer içinizden biri bir kardeşine çirkin söz bulunan bir yazı gönderse, şüphesiz bu bir hayâsızlık olur.

Rebi bin Haysem hazretleri, sabah olunca önüne kalem kâğıt kor, boş yere ağzından bir söz çıkarsa muhakkak onu yazar ve akşamleyin bu hususta nefsini hesaba çekerdi. Vefatından önceki yirmi sene zarfında dünya adamlarının sözlerinden hiç konuşmamıştır.

İmâm-ı Mâlik de çok konuşan birini gördüğü zaman, “sözün bir kısmında kendini tut” diye nasihat ederdi...

Mehmet Oruç
« Son Düzenleme: 06 Şubat 2010, 04:09:42 Gönderen: İsra »

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
İbadetin en kolayı!
« Yanıtla #2 : 05 Şubat 2010, 03:30:30 »
İslam büyükleri, çok konuşmayı, lüzumsuz söz söylemeyi sevmezlerdi. Nitekim Peygamber Efendimiz buyurdular ki: “Susmak hikmettir. Onu yapan azdır. Hikmet insanı cehâletten ve sefâhatten koruyan faydalı bir şeydir.”

İmâm-ı Gazâlî hazretleri; “Susmaya yapış. Zarûret miktârı hâriç” buyururdu.

Hazreti Ebû Bekir kendisini konuşmaktan menetmesi için ağzına taş koyardı. Dilin tehlikesi büyüktür. Âfeti çoktur. Susmakla bunlardan kurtulunur.

Lokman Hakim oğluna dedi ki: “Konuşmak gümüş ise susmak altındır.”

Hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâya ve âhiret gününe inanan ya hayır söylesin yâhut sussun” buyuruldu.

Evliyânın meşhûrlarıdan Ali bin Meymûn Mağribî bir nasihatinde buyurdu ki: “Hâlinin onda dokuzu susmak, biri de konuşmak olsun.”

Yunus bin Ubeyd hazretleri diyordu ki: “Mânâsız bir sözü terk etmek, insanlara bir gün oruç tutmaktan daha zor gelir. Bâzan olur ki, kişi sıcak günde oruç tutmaya tahammül eder de, boş bir sözü terk etmeye tahammül edemez.”

Gavs-ül-âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî hazretleri faydasız şeyleri bırakmak husûsunda: “Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünyâ ve âhirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünyâ düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyâdan alınacak, âhirete götürüleceksin. Dünyâda rahat ve hoş bir hayat arama. Resûl-i ekrem; (Hayat, âhiret hayâtıdır) buyurdular.”

Evliyânın meşhûrlarından Ahmed bin Âsım Antâkî kendisinden nasihat isteyenlere buyurdular ki: “En faydalı, doğru söz, Allahü teâlânın rızâsı için nefsinin ayıplarını kabûl ve tasdik etmektir. En faydalı ihlâs, riyâdan ve gösterişten kurtulmaktır.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: (Size ibadetin en kolayını ve beden için en rahatını haber vereyim mi? Susmak ve güzel ahlâktır.)”

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Kalbi ve dili doğru olmadıkça...
« Yanıtla #3 : 08 Şubat 2010, 06:16:03 »
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: Konuşma dört kısımdır. Bir kısmı katıksız zararlı, başka bir kısmı katıksız faydalı, diğer bir kısmı hem zararlı, hem faydalı, dördüncü bir kısmı ise, ne zararlı, ne de faydalıdır.

Katıksız zarar olan kısımda, mutlaka susmak gerekir. Çünkü onun faydası, zararını karşılayamaz. İçinde ne fayda, ne de zarar olan konuşmaya gelince, bu fuzûlî konuşmadır. Zamanın zayi edilmesi de zararın ta kendisidir.

Bu bakımdan elimizde dördüncü bir kısım kalıyor. O halde konuşmanın dörtte üçü düştü, dörtte biri kaldı. Bu dörtte birin içinde de tehlike vardır; zira bu kısmın içine riyanın inceliklerinden nefsi temize çıkarmak ve boş konuşmak gibi günah olan şeyler karışır. Öyle bir şekilde karışır ki idrâk edilmesi pek güçtür. Bu nedenle insanoğlu böyle bir konuşma ile kendisini tehlikeye atmış olur. Kim dil âfetlerinin inceliklerini bilirse, kesinlikle anlar ki, Hazreti Peygamberin bu hususta söylediği en keskin ve şaşmaz şu ölçüye uymaktan başka çare yoktur: “Kim susarsa kurtulur.”

Büyük âlim Karîzî şöyle buyurdu: “Az konuş. Sözün şerrinden Allahü teâlâya sığın. Çünkü belâ, ağızdan çıkan sözle yan yanadır.”, “Susmak, insana sevgi ve vakar kazandırır. Diline sahip olup, onu muhafaza eden kimse, sıkıntıya düşmez.”

Fudayl bin Iyâd hazretleri buyurdu ki: “İki şey kalbi katılaştırır. Çok konuşmak ve çok yemek.”

Muaz bin Cebel, Resulullaha, “Ey Allah’ın Resûlü! Biz söylediklerimizden sorumlu muyuz?” diye sordu. Hazreti Peygamber şöyle cevap verdi: “Ey Cebel’in oğlu! İnsanları burunları üzerine ateşe sürükleyen dillerin mahsulünden başka ne olabilir?”

Hadis-i şerifte şöyle buyuruldu: “Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Kalbi de dili doğru olmadıkça doğru olmaz. Komşusunun şerrinden emin olmadığı bir kimse cennete giremez. Kim selâmette kalmayı seviyorsa, sükûttan ayrılmasın.”

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Her organ dilden şikâyetçi
« Yanıtla #4 : 09 Şubat 2010, 03:15:25 »
Büyük velîlerden Zekeriyyâ Ensârî hazretleri buyurdu ki: “Kelimenin yerini hakkıyla vermeden, o kelimeyi kullanmamalısınız. Zîrâ söz, yayından çıkan bir oka benzer. İnsandan yerinde olmayan bir söz çıkarsa, insan ona mahkûm, söz insana hâkim olur.”

“Ey insan! Dilini tut ve ona kement vur. Seni sokmasın. Çünkü o bir yılandır. Kabir, kendi dillerinin kurbanlarıyla doludur. Bu kurbanlar öyle kimselerdi ki, babayiğitler bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinirlerdi.”

Yahyâ bin Muâz-ı Râzî hazretleri de şöyle buyurdu: “Düşünmeden konuşan pişmân olur. Konuşmadan önce düşünen selâmet bulur.”

Hadis-i şerifte, “Ademoğlu sabahladığı zaman tüm azaları dile hatırlatıcı oldukları halde sabahlarlar ve derler ki: ‘Bizim hakkımızda Allahtan kork! Zira sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen inhiraf edersen, yoldan saparsan, biz de inhiraf eder, haktan ayrılırız.”

Hazreti Ömer, Ebubekir-i Sıddîk’ı, dilini eliyle çekerken gördü ve “Ey Resûlullahın halifesi! Ne yapıyorsun?” diye sordu. Hazreti Ebubekir şöyle cevap verdi: “Şudur beni tehlikeli yerlere sokan!.. Resulullah şöyle buyurmuştu: Bedende hiçbir âzâ yok ki Allah katında dilden şikâyetçi olmasın.”

İbni Mes’ud, Safa Tepesinde bulunuyordu: “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk...” duasını okuyor ve şöyle diyordu: “Ey dilim! Hayrı söyle, kâr et! Kötü söyleme, tehlikelerden selâmette kalırsın. Bunları, pişman olmazdan önce yap!” Kendisine “Ya Ebû Abdurrahman! Bu senin kendiliğinden söylediğin bir dua mıdır, yoksa hazreti Peygamberden dinlediğin bir dua mı?” denildi. İbni Me’sud şöyle dedi: “Ben Hazreti Peygamberin şöyle dediğini işittim: Muhakkak ki âdemoğlunun yanlışlıklarının çoğu dilindedir.”

Hadis-i şerifte, “Dilini koruyan, öfkesine hâkim olan bir kimseyi Allah azabından korur. Çünkü Allah’a yalvarıp özrünü arz ederse, Allah onun özrünü kabul eder” buyuruldu.

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Her söz kayda geçiyor!
« Yanıtla #5 : 13 Şubat 2010, 12:56:00 »
Konuşmanın zararları, dilin âfetleri çoktur. O âfetler; yanlışlık, yalan, gıybet, kovuculuk, riya, münafıklık, fâhiş konuşmak, cedelleşmek, nefsi temize çıkarmak, bâtıla dalmak, başkasıyla kavga etmek, fuzulî konuşmak, hakîkati tahrif etmek, hakîkate ilâvelerde bulunmak veya hakikatten eksiltmek, halka eziyet etmek veya halkın namusuna saldırmaktır.

Bunlara dalan bir kimsenin diline sahip olması mümkün değildir. Bu bakımdan konuşmaya dalmakta tehlike vardır, susmakta ise selâmet...

Bunun için susmanın fazileti oldukça büyüktür. Susmakta himmetin derli toplu bulunması, vakarın devam etmesi, fikir, zikir, ibadet için boşalmak, dünya hakkında konuşmanın mesuliyetinden selâmet kalmak ve âhirette hesabını vermekten kurtulmak gibi iyi hasletler vardır. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: “İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden (bir melek) hazır bulunmasın.” (Kâf/18)

Evliyânın büyüklerinden Mevlânâ Muhammed Rukıyye buyurdu ki: Dilin yirmi bir âfeti vardır. Bu âfetler şunlardır:

1) Faydasız konuşmak.

2) Bâtıl söz; kötülükleri, zulmü güzel görerek anlatmak.

3) Sözde başkalarına galip gelmek için münâkaşa ve mücâdele etmek.

4) Düşmanlık.

5) Halk beğensin diye konuşmak.

6) Edebe uygun olmayan sözler söylemek.

7) İkiyüzlü olmak.

8) Bir kimseyi yüzüne karşı medh etmek.

9) Günâhı ve suçu olmayan bir Müslümanı alaya almak.

10) Günâha götürecek latîfeler yapmak.

11) Bir Müslümanla alay etmek.

12) Bir Müslümanı bir toplumda maskara yapmak.

13) Müslümanın sırrını başkasına duyurmak.

14) Verdiği sözü yerine getirmemek.

15) İki Müslüman arasında söz taşımak.

16) Yalan söylemek.

17) Yalan yere yemin etmek.

18) Küfre sebeb olan sözleri söylemek.

19) Konuşulmaması gerekeni konuşmak. Şeyh Sa’dî buyuruyor ki: “Şu iki şey aklın noksanlığındandır: Konuşulacak yerde konuşmamak, konuşulmayacak yerde konuşmak.”

20) İnsan ve hayvana lânet etmek.

21) Gıybet etmek...

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Konuşmanın iyi olduğu üç yer!
« Yanıtla #6 : 14 Şubat 2010, 08:15:54 »
Tâbiînden Muhammed bin Sûka hazretleri buyurdu ki:

 “Sizden önceki, insanlar çok konuşmaktan pek sakınmışlar, çok konuşmak üç yerde iyidir demişlerdir. Birincisi, Allahü teâlânın kelâmı olan Kur’ân-ı kerîmi çok okumak, ikincisi, çok emr-i mâruf yapmak sebebiyle fazla konuşmak. Üçüncüsü, fazla nehy-i münkerden dolayı çok konuşmak. Bu üç şeyden başka ancak çok lüzûm olursa konuşun. Zîrâ sizlerle beraber kirâmen kâtibîn melekleri vardır. Onlar hayır ve şer konuşulan her şeyi yazarlar. Akşam olduğu vakit, meleklerin yazdıklarında âhiretle ilgili yazıları çok olan ne bahtiyar kimsedir. Dünyâ ile ilgili olan yazısı çok olan ne bedbaht kimsedir.”

Resûlullah Efendimiz, Ebû Zer-i Gıfârî hazretlerine şöyle buyurdu: “Aklı olan bir kimsenin dilini tutması gerekir. Konuştuğu her sözün hesabını vereceğini bilen bir kimse az konuşur. Ne dünyasını ve ne de âhiretini ilgilendirmeyen sözler sarf etmez.”

Tâbiînin büyük âlimlerinden Muhammed bin Vâsi hazretleri buyurdu ki: “İnsanlara karşı dili korumak, gümüş ve altını korumaktan zordur.”

Nişâbur’da yetişen büyük velîlerden Ebû Muhammed Râzî hazretleri, “Susmayı ganîmet saymayan kimse, ne kadar konuşursa konuşsun boşunadır” buyurdu.

Hadîs ve fıkıh âlimi Eyyûb-i Sahtiyânî hazretlerine, birisi “Bana nasîhatte bulun” dedi. O da; “Diline sâhib ol, az konuşmaya dikkat et” buyurdu.

Sükût eden, diline hakim olan selâmet bulur. Mutlaka konuşmak zorunda kalan âdil konuşmalıdır. Dostların yanında da ifrâta kaçmamalıdır. Hikmet ehlinden biri buyurdu ki: “Sükûtta, dili korumada, yedi bin fayda vardır. Bu yedi bin faydanın tamamı yedi cümle ile ifâde edilmiştir. Bu yedi cümle şunlar:

1- Sükût, zahmetsiz, meşakkatsiz bir ibâdettir. 2- Sükût, mücevhersiz bir zînettir. 3- Sükût, kuvvetsiz, hâkimiyetsiz bir heybettir. 4- Sükût, sursuz bir kaledir. 5- Sükût, hiçbir kimseden özür dilemeye muhtâç olmamaktır. 6- Sükût, Kirâmen Kâtibin meleklerinin rahatıdır. 7- Sükût, kusûrlarla ayıpların birer örtüsüdür. Âlimin süsü, câhilin örtüsüdür.

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Sevimli olan beş şey
« Yanıtla #7 : 17 Şubat 2010, 07:36:40 »
İbni Abbas hazretleri buyurdu ki: Beş haslet vardır. Onlar muhakkak ki Allah yolunda vakfedilen yağız atlardan bana daha sevimli gelirler:

1- Seni ilgilendirmeyen bir konuda konuşma! Çünkü böyle bir konuşma fuzulîdir ve bu konuşmadan sana günah gelmeyeceğinden emin değilim.

2- Seni ilgilendiren bir konuda yeri gelmedikçe konuşma! Çünkü kendisini ilgilendiren bir konuda konuşan çok kimse vardır ki konuşmasını uygun olan yerde değil de başka yerde yapar ve böylece sıkıntıya girer.

3- Ne halîm, yumuşak huylu bir kimseyle, ne de ahmakla tartışma! Çünkü tartışmandan dolayı halîm kimse sana buğzeder, ahmak da seni üzer.

4- Senin yanında bulunmadığı zaman arkadaşını öyle bir sıfatla zikret ki seni aynı sıfatla zikretmesi hoşuna gitsin. Kardeşine öyle bir muamele yap ki aynı muameleyi sana yapması seni sevindirsin.

5- İyiliğinden dolayı mükâfatlandırılacağını, kötülüğünden dolayı cezalandırılacağını bilen bir kimsenin ameli gibi amelde bulun!

Hazreti Lokman Hakîm’e şöyle denildi: “Senin hikmetin nedir?”

Cevap olarak şöyle dedi: “Başkası tarafından yapıldığında yapmaktan kurtulduğum şeyi sormamam ve beni ilgilendirmeyen bir şey için zorluklara girmemem.”

Muvarrak el-Acelî buyurdu ki: “Bir iş vardır ki, ben yirmi seneden beri onun peşindeyim. Hâlâ onu beceremedim ve onun peşini bırakmak da istemiyorum?” Kendisine “O nedir?” diye sordular. Cevap olarak şöyle dedi: “Beni ilgilendirmeyen şeylerde susmaktır.”

Hazreti Ömer buyurdu ki: “Seni ilgilendirmeyen şeyleri kurcalama! Düşmanından uzaklaş! Emin olan hariç, kavminden olan dostundan bile uzak dur!
Emin de ancak Allah’tan korkan bir kimse demektir. Fâcir bir kimse ile arkadaşlık yapma ki ondan kötülük öğrenmeyesin! Onu sırrına muttali etme, işlerinde Allah’tan korkanlarla istişare et!”

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Boş konuşma nedir?
« Yanıtla #8 : 18 Şubat 2010, 04:46:36 »
Kişinin, kendisini ilgilendirmeyen bir şeyi sormasına, fuzulî , boş konuşma denir. Soran kimse bunu sormakla hem kendi vaktini, hem de arkadaşını cevap vermeye mecbur ettiğinden ötürü onun vaktini boşa çıkarmış olur. Bu, soru sorma ve cevap vermede günah işlenmediği haller için geçerlidir. Çoğu zaman soru cevap faslında günah da işlenir.

Mesela, sen birisine ibadetini sorarsın; ‘Bugün oruçlu musun?’ dersin. Eğer evet derse, ibadetini belirtmiş olur, bu ibadete riya karışmış olur. Eğer riya girmezse bile ibadet gizlilik defterinden silinir! Halbuki gizli ibadetin, açıkça yapılan ibadetten birçok üstünlüğü vardır. Eğer hayır derse yalancı olur. Eğer ne evet, ne hayır demeyip de sükût ederse, sana cevap vermemek suretiyle seni aşağılamış sayılır. Dolayısıyla sen rahatsız olursun. Eğer cevabın müdafaası için hileli yollar ararsa zorluk çeker ve yorulur. Bu bakımdan sen ondan sormakla onu ya riya veya yalana veya istiğfara veya müdafaa hilesindeki yorgunluğa mâruz bırakmış olursun!

Diğer ibadetler hakkında sormak da böyledir. Günahını gizlediği ve çekindiği şeyden sormak da böyledir. Mesela birine “nereden geliyorsun” diye sorulduğunda, o kimse geldiği yeri gizlemek isteyebilir. Çünkü çoğu zaman geldiği yeri söylemesine mâni bir hal vardır.

Bu kimse, geldiği yeri söylerse utanır. Eğer doğru söylemezse, yalan söylemiş olur ve sebebi de sen olursun ve böylece seni ilgilendirmeyen bir mesele hakkında sormuş olursun. Sorulan adam çoğu zaman ‘bilmiyorum’ demeye utanır ve bilmediği halde cevap verir!

Hazreti Lokman Hakîm, Hz. Davud’un huzuruna girdi. Hz. Dâvûd o anda bir zırh örüyordu. Lokman daha önce bu sanatı görmüş değildi. Ondan gördüğü bu sanat onu şaşırttı ve Hz. Davud’a yaptığını sormak istediyse de hikmet onu bu sualden menetti. Dolayısıyla nefsini zaptedip sormadı. Hz. Dâvûd zırhı giydi ve şöyle dedi: ‘Evet, zırh savaş içindir!’ Sormadan cevabını alan Hz. Lokman şöyle dedi: “Susmak hikmetin ta kendisidir. Fakat susan pek azdır.”

Mehmet Oruç

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Dil canavar gibidir
« Yanıtla #9 : 21 Şubat 2010, 09:26:42 »
Dil, insanın gönlünün, gönül ise rûhun, rûh da, insanın hakikatinin aynasıdır. Dil, iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. İnsana zarar, dilinden gelir ve dil, insanı aziz ettiği gibi, zelil de eder. Bunun için Peygamber efendimiz;

(Ya hayr söyle, ya sükût et, sus) buyurmuşlardır.

Bir kimse Eyyûb Sahtiyânî hazretlerine;

-Bana nasîhatte bulunur musunuz deyince, cevap olarak;

-Diline sâhib ol, az konuşmaya dikkat et buyurmuştur.

Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Allahü teâlânın râzı olmadığı birşeyi söylememek için, oniki sene mübârek ağzına taş koymuş ve uygun birşey söyleyeceği zamân, taşı çıkarırlarmış. Resûlullah efendimiz;

(Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gadabını tutarsa, kıyâmet günü, Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun duâsını kabûl eder) buyurmuşlardır.

Kalb temiz olursa, dilden güzel sözler çıkar. Kişi, dilinin altında gizlidir, konuşunca belli olur. Zünnûn-i Mısrî hazretlerine;

-Kalbini en güzel koruyan kimdir? diye sorduklarında;

-Diline en çok hâkim olan cevâbını vermiştir.

Peygamber efendimiz de;

(En kıymetli amel, elinden ve dilinden kimsenin incinmemesidir) buyurmuştur.

HAYIR SÖYLEYEN KÂR EDER

Lokman Hakîm hazretleri, oğluna nasihat ederek buyurur ki:

“Ey oğlum! Merhâmet eden merhâmet bulur. Sükût eden selâmete erer. Hayır söyleyen kâr eder. Kötü konuşan günâhkâr olur. Diline hâkim olmayan pişman olur”

Bir kimse, dilini kontrol ederse, din ve dünyâsı da ıslâh olur, selâmet bulur. Sa’dî Şîrâzî hazretleri buyuruyor ki:

“Dil, şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur’ân-ı kerîm ve nasîhat dinlemek içindir. Bâtıl ve boş sözler için değildir. Göz; Allahü teâlânın kudret ve san’atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir.”

Hakiki bir müslüman, diline sahip olur, yalan söylemez, gıybet etmez, dedi-kodu yapmaz ve dili ile, eli ile kimseyi incitmez. Zaten başkasını incitmek harâmdır, günâhtır ve fitne çıkmasına sebep olur. Fitne çıkmasına sebep olmak ise, ayrıca dahâ büyük günâh olur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

(Kimse ile münâkaşa etmeyen, haklı olsa bile, dili ile kimseyi incitmeyen müslümânın Cennete gireceğini size söz veriyorum. Şaka ile veyâ yanındakileri güldürmek için olsa bile, yalan söylemiyenin Cennete gireceğini size söz veriyorum. İyi huylu olanın Cennetin yüksek derecelerine kavuşacağını size söz veriyorum!)

CEHENNEME SÜRÜKLER

Her müslümanın dilini koruması, ona sahip olması lâzımdır. Zira 54 farzdan birisi de, kişinin dilini harâm, fuhuş olan sözlerden korumasıdır. Korumazsa, bu hâl insanı Cehenneme sürükler. Peygamber efendimiz;

(Çok namâz kılan, oruç tutan, sadaka veren, fakat dili ile komşularını incitenin gideceği yer Cehennemdir) buyurmuşlardır.

İbrâhim Desûkî hazretleri ömrünün son günlerinde talebelerine hitaben;

“Ey evlatlarım! Ömrünüz her geçen gün azalmakta, eceliniz yaklaşmaktadır. Bir gün bu üzerinde yaşadığınız dünyâ dürülecek, kıyâmet kopacaktır. Hergün amel defterinizi hayırlı işlerle doldurmaya bakınız. Böyle yapanlara müjdeler olsun. Amel defterlerini, yasaklardan kaçmayarak günahlarla dolduranlara da yazıklar olsun. Vakitlerinizi isrâf etmeyiniz. Zamanlarınızı boşa geçirmeyip değerlendiriniz. Yoksa pişmân olursunuz. Duânızın kabûl olmasını istiyorsanız, helâlden yiyiniz ve müslüman kardeşlerinizin hakkında yersiz söz etmekten dilinizi tutunuz” diye nasîhat etmişlerdir.

Mansûr bin Ammâr hazretleri de bir talebesine hitaben;

“Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan, dünyâyı istemeyi bırak, özür dilemekten kurtulmak istiyorsan, diline hâkim ol” buyurmuştur.

Netice olarak, her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır. Zira dil, canavar gibidir, serbest bırakılırsa insanı parçalar. Dili muhafaza etmeli ki, insanı sokmasın. Çünkü dil, büyük bir yılan gibidir. Bişr-i Hâfî hazretlerinin buyurduğu gibi:

“Dünyâda azîz olmak, âhirette selâmette kalmak isteyen, diline sâhib olsun.”

Osman Ünlü 

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Söylenen her söz önemli!
« Yanıtla #10 : 26 Şubat 2010, 03:22:01 »
İnsanın haram işlemesi haram olduğu gibi işlediği haramları, günahları anlatması da haramdır. Kadınlardan, içki âlemlerinden, yaptığı zulümden, çirkin ve kötü hallerden bahsetmek buna girer. Bunun için kişi her sözüne dikkat etmesi lazımdır; bir cümle, bir kelime bazen insanın kurtuluşuna veya önem vermediği için felaketine sebep olabilir.

Nitekim Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Kişi, Allah’ın rızasına uygun bir kelime konuşur, (fakat tevazu gösterip) o kelime sebebiyle bundan sevap beklemez. Ancak Allahü teâlâ o kelimeden ötürü kıyamete kadar o adam için (sevap) yazar. Kişi Allah’ın gazabını hak eden bir kelime konuşur, bu kelimeden dolayı felâkete uğrayacağını ummaz ve böylece Allahü teâlâ o kelimeden dolayı kıyamete kadar gazabını yazar.”

Hazreti Alkame şöyle derdi: “Konuşacağım nice şeyler vardır ki Bilâl bin Hars’in hadîsi beni o konuşmalardan menetti.’ Çünkü Hazreti Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kişi bir kelime söyler, o kelime ile yanında oturanları güldürür ve o kelimeden dolayı Süreyya’dan daha uzak bir mesafeden cehenneme düşüp yuvarlanır.”

Resulullah Efendimiz, bir faydası olmayan, hatta zararlı, geçersiz, batıl söz söylemekle ilgili şöyle buyurmuştur: “Kıyamette insanların en fazla hatalı, zarar görmüş olanları, dünyada en fazla bâtıla dalanlarıdır.”

Allahü teâlâ cehennemliklerin şöyle dediklerini bildirmektedir: “Boş şeylere dalanlarla birlikte dalardık!” (Müddessir/45). Bunun için böyle kimselerden uzak durulması istenmiştir. Nitekim âyet-i kerimede şöyle buyurulmuştur: “Onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz.” (Nisa/140)

Selmân-ı Fârisî buyurdu ki: ‘Kıyamet gününde insanların en günahkâr olanları, dünyadaki konuşmalarında Allaha en fazla isyan edenleridir.’

Bid’atlerden, bozuk mezheblerden ve Eshâb-ı kiramın arasında cereyan eden savaşlardan bahsetmek ve Eshâb-ı kiramın bir kısmını kötülemek buna girer. Azaba sebep olur.

mehmet oruç