Gönderen Konu: Mutlu bir evlilik...  (Okunma sayısı 3981 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yılınenuzungecesi

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 2
  • Sadakat Forum "Seviyeli İslami Forumunuz.."
Mutlu bir evlilik...
« : 29 Haziran 2016, 21:05:27 »

Selamünaleyküm kardeşlerim,

Samimiyetinize güvenerek sizlere danışmak istediğim muhim bir konu var. Bir birlikteliğim var ve bunu Allah izin verirse evliliğe taşımaya karar verdik. Ancak büyükte bir problemimiz var; anne. Erkek arkadaşımın annesi beni hiç tanımamasına rağmen istemiyor. Nedeni ailelerinde daha önce kendi istekleri ile evlenmiş gençlerin boşanmış olması. Sana ben bulacağım diyor da başka birşey demiyor. Görüşmemizi, konuşmamızı istemiyor. Evdeyken mesajlaşmıyoruz bile. Dahası, şuan teyze biraz hasta, ameliyat olacak ancak bizim yüzümüzden sürekli tansiyonu çıktığını söylüyor ve yüksek tansiyon ile ameliyat olamadı. Bu durum erkek arkadaşımı çok yıprattı. Annesine çok düşkün, sevdiğini söylüyor ama beni çok ihmal etmeye başladı. Yaşadığı bu hengameden olabilir, psikolojik ve fiziksel olarak çok yıprandı ama ben de öyleyim ve bu durumda onun yanımda olmasını beklerdim. Ameliyattan sonra annesini ikna etmeye çalışacağını söylüyor. Ya sabır diyorum ve beklemeye çalışıyorum ama dayanacak halde değilim. Çok yoruldum çünkü annesi kabul etmezse ayrılacağımızdan eminim. Demem o ki; anne duası alarak evlenmek istiyoruz. Sizce ne yapmam gerekiyor?

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
İslâm Nazarında Flört
« Yanıtla #1 : 30 Haziran 2016, 01:04:01 »
Flört, yani nikâhsız kadın-erkek arkadaşlığı, hem erkek hem de kadın için günahtır. Yüce dinimiz İslâm’ın men’ettiği / yasakladığı bir davranış tarzıdır. O bakımdan İslâmî endişe taşıyan insanların özellikle de gençlerin mutlaka dikkat etmesi, bu gibi arkadaşlıklardan kaçınması icap eder.

İslâm’ın cemiyet hayatında daha fazla yer ettiği eski devirlerde, abes veya ayıp sayılan bir çok şeyin, günümüzde normal ya da doğru görülmeye başlanmış olması, o "şey" hakkındaki dînî hükmün değişmiş olması mânasına gelmez. Bu yüzden mü’minlerin, üzerlerinden "sosyal baskı" kalkan davranış kalıplarını kullanmadan önce, İslâm'ın o husustaki hükmüne bakmaları en doğru ve en emniyetli yoldur. Çünkü bir işi, günah olduğunu bile bile, "zamanın gereğidir" diyerek yapmak, çok çirkin ve sonucu itibariyle insanı hüsrana götüren bir davranış biçimi olur.

Flört, en açık ifadeyle, yabancı kadının yabancı bir erkekle yalnız kalmasıdır. Kabaca, evlilik öncesi arkadaşlık yapmaktır. O bakımdan flört, Müslümanlarların ne lûgatinde ne de ahlâk ve âdâbında yeri olan bir kavramdır. İfade ettiği mânâ ve ihtiva ettiği davranış biçimi Müslümanlar arasında hayat bulan bir hareket değildir. Flörte kimler ne mânâ yüklerse yüklesin, İslâm , böylesine hissî bir mevzuda erkekle kadın için belli sınırlar getirmiştir. Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) meşhur ikazı iki tarafı da kesin ölçülerle korumaya almış, ahlâkın ve neslin muhafazası noktasında Müslümanları şöyle uyarmıştır:

“Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın! Çünkü bu takdirde üçüncüleri Şeytan’dır.” [İmam Ahmed b. Hanbel, 1/222; 3/339]

Buhâri ve Müslim’de de, “Yanında mahremi olmayan kadınla kimse başbaşa kalmasın” buyurulmuştur. [Kitâbü’n-Nikâh, 111-112, Hac, 424]


Bu hadsi-i şerifler, bir kimsenin hanımı ve nikâh düşmeyen yakın akraba ve hısımları dışında kalan kadınlarla yalnız kalmasını haram kılmaktadır. Böyle bir durum hem karşı cins için tahrik edici ve tehlikelidir, hem de içtimai hayatta dedi-koduya sebep olabilecek niteliktedir. Aynı hadisin devamında Rasûl-i Zîşân (s.a.v.); kadının, yanında mahremi olmadan yolculuk yapmasını da men’etmiştir.

İnsanlar, nikâh düşecek, evlenmeleri caiz olacak uzaklıktaki hısımlarıyla beraber olmayı önemsemedikleri için Rasûlullah (s.a.v.) buna da dikkati çekmiştir. Nitekim,

“Kadınların yanına destursuz girmekten sakının.” buyurunca dinleyenlerden birisi, “Kocanın akrabası hakkında ne dersiniz?” diye sormuş ve:

“İşte bunlar (içtimai ve manevî açılardan) ölümdür.” [Buhârî, Sahih, Nikâh, 111; Müslim, Sahih, Selâm, 20] cevabını almıştır.

Bu hadis-i şerife göre Müslüman bir kadın;

Kocasının kardeşi, yeğenleri, amca-dayı oğulları, hala-teyze çocukları gibi hısımlarının yanına açık-saçık çıkmayacak, onlarla yalnız kalmayacaktır. Çünkü bunlar ona, yani yengeye yabancıdır, nâmahremdirler.

***

Hâl böyle olunca, Müslüman gençler arasında flört denilen göz-el, hatta gerçek zinaya yol açabilecek bir arkadaşlığa asla yer yoktur, olamaz. Hatta flörtün daha pek çok sakıncası da vardır.

Genç erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar; sonra başka bir renk, başka bir çiçek aramaya koyulur... Bu sahne onu avutmaz… Ondaki esrar, onu çeken cazibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir câzibe, daha esrarlı bir düğüm ister; başka eğlenceleri kovalar. Bu bakımdan flört hususunda kız-kadın ve erkek, çok hassas olmalıdır. Bu yola asla kapı aralamamalıdır.

Kadının bir gün falanın yanında, öteki günü de filanın kolunda olması, bir başka gün ise kimin yanında olacağının bilinmez hale düşmesi, onu hayatı boyunca itibarsızlığa mahkum eder. Kıymetli bir hayatı böylesine değersiz ve itibarsız hale düşüren şeye ise siz ister flört deyin, isterse başka bir şey; bu, ne savunulur ne de sonucu basite alınacak normal ve tabii davranış olarak görülebilir.

Tecrübe için insan, cebine barut koyup kendini tehlikeye atabilir mi?
Ateşle barut bir arada bulunabilir mi!
Yılan-akrep acaba nasıl sokar diye, onlarla oynanmak, sokmalarını denemek akıl kârı mıdır?


***

Hâsılı; birbiri ile mahrem yani nikâhlanmaları câiz olan, aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadınla bir erkeğin arkadaşlık yapmaları bizim örfümüzde olmadığı gibi, dînimizde de asla câiz değildir.

Böyle bir çiftin ilişkileri ancak tabîi ihtiyaçlar ve zarûretler çerçevesinde, şer’î hudutlar dahilinde olabilir. Taraflar bu tabîî ilişkiye cinsel boyut katmasalar bile, başbaşa kalmaları câiz olmaz.

Evlenmek isteyen erkek ve kızın, talip olduğu veya kendisini isteyen kimseye alıcı gözüyle bakması, gerekiyorsa el, yüz ve ayaklarına câiz görülmüştür. Bunların ötesinde, ergenlik çağına gelmiş erkeklerle kızların arkadaşlık etmelerine cevaz yoktur.

İslâm’da , erkekler erkeklerle kızlar da kızlarla arkadaşlık ederler.

Bir erkeğin kız ve kadın arkadaşı, bir kadının da erkek arkadaşı ancak hayat arkadaşı yani hanımı olur.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Nikahsız konuşmalar gezmeler HARAM'dır.
« Yanıtla #2 : 30 Haziran 2016, 01:05:30 »
Fazlaca dolandırarak uzatmaya gerek yok. Nikahsiz konuşmalar gezmeler HARAM'dır. Zinanın bir çeşididir. Hatta fiili zinaya götüren bir türlü cahiliyye âdetidir.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Flört mü? Görücü usulü mü?
« Yanıtla #3 : 30 Haziran 2016, 01:08:44 »

İslamın ilk yıllarından itibaren islamın gerçek manada yaşandığı toplumlara baktığımız zaman evliliklerin görücü usulü ile yapıldığını görürüz. Bizim toplumumuzdada son seksen doksan sene öncesine kadar bu böyleydi, ne zamanki batılaşma özentileri başladı her şeyimizde olduğu gibi bu adetimizide kaybetmeye başladık. Flört Müslüman adeti değil batının, Hıristiyanın Yahudinin adetidir. Onlarda her şey mubah olduğundan flört de mubahtır hatta flört sonunda evliliğin olup olmamasıda önemsenmemiştir. İslamda nikah düşen bir kadınla bir erkeğin dini nikah yapılmadan yakınlaşması, gezmesi tozması, buluşması, yalnız kalması vb. haramdır.


“Kadınlara evlenme arzusunda olduğunuzu çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Allah, sizin onları mutlaka anacağınızı biliyor; ancak meşru ve helal söz dışında onlarla gizli buluşma için sözleşmeyin.”
                                                      Bakara suresi 235

“Nikah düşen bir kadınla bir erkek yalnız kalırlarsa, üçüncüleri şeytandır.”    Hadis-i şerif

Gelelim görücü usulü konusuna;  Görücü usulüyle evlenmek birbirini görmeden evlenmek değildir. Adı üzerinde “görücü usulü” yalnızca erkeğin annesi gelin adayını görmeyecek aynı zamanda erkek kızı görecek kızda erkeği görecek, bunlar yanlarında bir kişi daha olmak şartıyla görüşüp konuşacaklar, birbirlerine kendilerini ve nasıl bir eş istediklerini anlatacaklar.
Anlaşırlarsa aileler yüzük takar ve birbirini tanıma süreci söz ve nişanlılık döneminde devam eder. İnsanın birbirini tanıması bir günde olacak şey değildir bu yüzden söz yada nişanlılık dönemi önemlidir. Ülkemizde ne yazık ki nişanlılık dönemindede  flörtden eksik kalmayan yanlışlıklar yapılmaktadır. Elbette nişanlı erkek ve kadın bir araya gelip konuşacak ancak yanlarında bir kişi daha (kadının yada erkeğin akrabalarından biri) olması şartıyla. Bazı kimseler nişanlılık döneminde dini nikah kıydırıp yakınlaşmak yoluna gidiyorlar, bu son derece yanlıştır. Haydi anlaşamadın, nikah masasına gidemeden ayrıldın o zaman ne olacak? Nişandaki “nişan” kelimesi gerçek anlamında kullanılmıştır, bir silahla bir hedefe nişan alırsınız o hedefi yüzde yüz vurma garantiniz yoktur. Nişanlılıkda da nikah masasına oturma garantiniz yoktur.
Evliliği sadece bir kadınla bir erkeğin bir araya gelmesi şeklinde değerlendirmemek gerekir. İki farklı ailede yetişen iki farklı insan bir araya gelip yuva kurmaktadır. Bu nedenle aile faktörü çok önemlidir. Bir aile ne ise çocuk da, istisnalar hariç odur.
Evlenilecek kişi seçilirken ailesininde dindarlığı, ahlakı, maneviyatı, maddi durumu vb. şeylerinde kendisine ve ailesine uygunluğu gözetilmelidir.

“Bir kadın dört şey için nikahlanır, güzelliği için, zenginliği için, soyu için, dindarlığı için. Sen dindar olanını seçki mesut olasın ey eli toprak olasıca.”       Hadis-i şerif

Hıristiyan batı alemi, erkekle kadın arasında yaşanan gayri meşru ilişkileri, Müslüman toplumlara normal bir şeymiş gibi sunarak, göstererek öyle bir toplumun içine koydu ki mahkemeler boşanma davalarına yetişemez oldular. Boşanmaları sadece maddi şeylere bağlamak yanlış olur. İnsanlar artık ister görücü usulüyle ister flörtle evlenmiş olsunlar. Mutluluğu evlendiği kişide bulamıyorlar, mahkemeye koşarak hakimin karşısına çıkıp şunu söylüyorlar:

“Boşanmak istiyorum hakim bey Kocamı (Karımı) artık sevmiyorum. Ondan hiç artık elektrik almıyorum.”

Ne oldu bizim elektriğimize? Daha önceki dönemlerde elektriğimiz bu kadar çok kesilmezdi.


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Boşanma Nedenleri
« Yanıtla #4 : 30 Haziran 2016, 01:09:01 »
Geçen hafta, aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Başbakanlık Merkez Bina’da düzenlediği basın toplantısında, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünce yapılan kapsamlı “Boşanma Nedenleri“ konulu araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Kamuoyunda, “Son yıllarda boşanma oranlarının ciddi şekilde arttığı” inanışı olduğunu, araştırmayı bu nedenle yaptıklarını belirtti.

Boşanmaların hızla arttığı günümüzde; belli başlı boşanma sebepleri bilinirse, aynı hataya düşmeden “yeni yuvaların kurulması” ve “mevcut ailelerin korunması” daha sağlıklı olur temennisi ile bu uzun araştırma sonucundan kısa pasajlar sunmak istiyorum:

FLÖRT VE AŞK EVLİLİĞİ

-Boşananların büyük bölümünü, tanışarak veya “bir süre flört“ ettikten, beraberlikten sonra evlenenler teşkil etmektedir.

-Boşanmış kadın ve erkeklerin evlenmelerinde birinci neden, “âşık olmak”tır. Bunlar biribirlerine âşık olup evlenmişlerdir.

-Eşlerin boşanmasında en önemli faktör “geçimsizlik”tir. Bunun sebeplerinin başında; ilgisizlik ve sorumsuzluk, kıskançlık, çocuk nedeniyle yaşanan anlaşmazlıklar, ekonomik sıkıntılar, eşle kopukluk ve bedensel uyumsuzluk, gelmektedir.

-Boşananların yüzde 90’ı kentlerde yaşamaktadır.

- Boşanmış erkeklerin ve kadınların yaklaşık yüzde 90’ı evlilik kararını kendileri vermiştir. Ailelerinin görüşü alınmamıştır.

-Daha önce ailede olan boşanmalar diğer boşanmalar için örnek teşkil etmektedir. Bu durum kadınlarda daha yaygındır.

- Evlilik öncesi dönemde ailelerin evliliğe bakışı değerlendirildiğinde, boşanmış kadınların ailelerinin önemli oranda bu evliliğe “karşı çıktığı” görülmüştür.

- Ailelerin, evliliğin sağlamlığı ve devamı konusunda ebeveynin isabetli bir öngörüye sahip oldukları anlaşılmaktadır.

- Araştırmaya katılanların yüzde 81’i evliliklerini çekirdek aile olarak sürdürmektedir. Anne babasından ayrı evde yaşamaktadırlar.

-Araştırmaya katılan kadınların yüzde 61’i “Evlenmeden önce boşandığı eşinin olumsuz özelliklerini fark ettiğini, ancak değiştirebileceğini umduğu için evlendiğini” dile getirmişlerdir.

-Araştırmaya katılan kadınların yarıdan fazlası yeniden evlenmeye olumsuz bakmaktadır. Erkekler ise daha olumlu yaklaşmaktadırlar.

BOŞANMADA AİLELERİN ROLÜ

-Boşanan kişilerin, “evliliklerinde eşlerinin ailelerinin müdahalesiyle” karşılaştıkları, boşanmalarda, eşlerin ailelerinin çocuklarına aşırı düşkünlüğü ve bunun neticesinde yersiz müdahalelerin önemli yeri olduğu görülmüştür.

-Boşanmayı engellemede çocukların en önemli faktör olduğu. Diğer bir engel de, kadınların “dul kalma” kaygısı ve ekonomik bağımsızlığının olmaması.

-Araştırmaya katılan boşanmış kadınların evli oldukları dönemde çoğunun çalışan kadınlar olduğu, boşanma sonrasında da kadınların iş hayatına katılımının arttığı.

-Kadınların yüzde 41’inin kredi kartı borcu yüzünden eşleriyle tartışma yaşadıkları, boşanmayı hazırlayan sebepler arasında, kredi kartı ile alışveriş, borcun ödenememesi, düzensiz ve haddinden fazla harcamalar da görülmektedir.

-Araştırmaya katılanların yüzde 63’ünün çocuk sahibi olduğu, eşlerin yarıdan fazlasının çocuk bakımı konusunda tartışma yaşadığı anlaşılmıştır.

-Araştırma boşanma konusunda, kadınların erkeklerden daha hızlı karar verici olduklarını göstermektedir.

Toplantı sonunda, Çubukçu’ya televizyonlardaki “Kadın programları”nın, kadınlara faydalı olup olmadığı sorulunca, “Böyle programları yadırgıyorum. Birbirini tanıyarak, âşık olarak evlendiklerini söyleyenler bile boşanıyor. Bu programa çıkan insanlar birbirini tanımıyor. Farklı sosyo-ekonomik kültürlerden geliyor. Bu tür programlar şova yönelik” cevabını vermiştir.

Mehmet Oruç