Gönderen Konu: Aglamak merhametten Feryat seytandan  (Okunma sayısı 2749 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
Aglamak merhametten Feryat seytandan
« : 25 Eylül 2006, 15:13:50 »

Ağlamak merhametten feryat şeytandan
 
Peygamber efendimiz oğlu Hz. İbrâhim, birbuçuk yaşında iken süt annesi Ümmü Bürde’nin evinde iken hastalanmıştı. Peygamber efendimiz bunu işitince, oğlunu görmeye gitti.
Onu kucağına aldığında hastalığının ağır olduğunu, can vermek üzere olduğunu gördü. Peygamberimizin mübârek gözlerinden yaşlar akmaya başladı. “Sen de mi ağlıyorsun, yâ ResûlAllah? Ölü için ağlamayı yasak etmiştiniz” diyen Hz. Abdurrahman bin Avf’a buyurdu ki:
“Ey ibni Avf, benim bu ağlamam bir acımadan ibârettir. Ben, ölen kimsede bulunmayan hasletleri sayarak, yüksek sesle, bağırarak ölü için ağlamayı yasak ettim. Ben sizi, günâh ve ahmaklık olan iki bağırıştan men ettim. Biri ni’mete kavuşulduğu sıradaki eğlence, oyun ve şeytan çalgılarından, İkincisi de, bir musîbete ve felâkete uğrayınca, bağırıp, yüz-göz tırmalamaktan, üst-baş yırtmaktan ve şeytan şamatasından men ettim.” Sonra da ilâve ettiler: “Acımayana acınmaz!”
Resûlullah efendimizin gözlerinden yaş geldiğini gören Hz. Üsâme bin Zeyd, feryâda başlayınca, Peygamber efendimiz, ona, ağlamamasını emir buyurdu. Hz. Üsâme dedi ki:
- Yâ ResûlAllah, sizin ağlamanız üzerine feryât ettim. Affınızı dilerim.
O zaman Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Ağlamak, merhametten ileri gelir. Feryât ve figân ise şeytandandır.
Oğlu İbrâhim vefât edince de buyurdular ki: “Yâ İbrâhim! Ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor. Fakat Rabbimizi gücendirecek bir şey söylemeyiz.”
Resûlullah efendimizin ciğerparesi İbrâhim vefât ettiğinde güneş tutulmuştu. Bu olayı güneşin tutulmasına bağlanmaması için, “ Ay ve güneş Allahü teâlânın varlığını ve birliğini gösteren iki mahlûktur. Kimsenin ölmesi, kalması ile tutulmazlar. Onları görünce, Allahü teâlâyı hatırlayınız!” buyurdu.
Cenâze namazını kıldırdılar. Kabrin üzeri örtülürken, yan tarafta bir açıklık gördüklerinde, oraya mübârek elleriyle bir kerpiç koyarak kapattılar ve buyurdular ki: “Siz, bir işi içe sinecek bir şekilde yapınız! “
Kabrin üzerine su döktüler. Bir taşı kabrin başına diktiler. Kabrin üzerine su dökmek ilk defa Hz. İbrâhim’in kabrinde oldu.
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.