Gönderen Konu: Aritmetik herşey değildir*  (Okunma sayısı 2617 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Aritmetik herşey değildir*
« : 19 Ekim 2007, 07:04:33 »

ZAMAN OLUR, İNSAN üstüne farz olan işleri bırakıp üstüne farz olmayan işlerle uğraşır. İnsanın üstüne farz olmayan işlerin başında ise, tabir yerindeyse, ‘vazife-i ilâhiye’ diye adlandırılan işler gelir.


Mü’mine düşen, O’nun yolunda çaba göstermektir; bu yürüyüşün sonunda başarının gelip gelmemesi, fethin ve zaferin gerçekleşip gerçekleşmemesi ise O’nun elindedir. Gelin görün ki, kendi vazifesini unutup ‘vazife-i ilâhiye’yi üstüne farz edinen bir nazar, şartların olumsuz göründüğü bir durumda ya sonuçtan ümidini keser ve baştan kaybeder, yahut bu yolla sonucun hâsıl olamayacağı düşüncesiyle ölçülerini yamultur ve bu kez manen kaybeder.



Oysa Asr-ı Saadet, kendi işine bakan, üstüne farz olmayan işle uğraşmayan, üstüne düşeni yaparken “Ve mâ tevfîkî illâ billah” sırrıyla hareket eden mü’minlerin umulmadık anda umulmadık bir şekilde muvaffakiyete eriştiklerini nice olayla belgelemektedir.



Hendek savaşı da, bu gerçeğin şahitlerinden biridir. Rabb-ı Rahîm’in uzun yıllar önce yolu tâ İran’dan Medine’ye düşen Selman’ın aklına düşürdüğü ‘hendek’ teklifi, hendek kazılırken mü’minlerin karşısına çıkan büyük kayanın bir mucize eseri olarak Hz. Peygamber SallAllahu Aleyhi Vesellem tarafından üç darbede parçalanması, müşrikler ordusu üzerine esen dondurucu derecede soğuk ve çadırları söküp atacak kadar sert fırtına.. derken, Hendek savaşı üstüne düşen vazifeyi yapanlara ‘tevfîk-i ilâhî’nin umulmadık anda umulmadık şekilde nasıl refîk olacağını bir dizi olayla göstermektedir.



Bu olayların belki en çarpıcı olanı ise, merkezinde Nuaym b. Mes’ud’un yer aldığı olaylar zinciridir.

Arabistan’daki neredeyse bütün İslâm-dışı unsurların İslâm’ı yok etmek üzere birleşerek Medine üzerine yürüdüğü bu savaşta, Nuaym b. Mes’ud da, kabilesi Eşca’ ile birlikte İslâm’a karşı kılıç kuşananlar arasındadır. Ayrıca, neredeyse bütün Hicaz onu bilir. Kureyş müşrikleri arasında da, Medine Yahudileri arasında da, hatta Müslümanlar arasında da dostları vardır. Hoş sohbet biridir ve bu dostlukların önemli kısmını yıllar yılı içki sofralarındaki yarenliği ile edinmiştir.



Nuaym b. Mes’ud’un da içlerinde yer aldığı birleşik ‘Ahzâb’ ordusunun asker sayısı oniki bini bulmaktadır. Kureyş müşriklerinin yanında, Benî Nadîr Yahudileri de işin içindedir, Ebu Âmir Fâsık da etrafına topladığı adamlarla işin içine girmiştir; Gatafan, Fezare, Benî Süleym gibi kalabalık kabileler de devrededir.



İş bu kadarla da kalmaz.

Medine’deki Benî Kurayza Yahudileri ile yapılan görüşmeler olumlu sonuçlanır. Benî Kurayza, mü’minlerle yaptığı anlaşmaya ihanet edecek; kendi kalelerini gece vakti açarak Kureyş atlılarının Medine içlerine sızmasını sağlayacak ve mü’minler iki taraftan sıkıştırılarak imha edilecektir.


Durum bu derece ümitsizdir.

İşte böyle bir durumda, bir gece vakti, kavminden çoğu insanın uykuya daldığı esnada Nuaym b. Mes’ud çadırını terkedip Medine’ye gelir.


Bu kadar zor bir durumda mü’minlerin sergilediği salâbet hem rikkatini, hem dikkatini celbetmiş; bu rikkat ve dikkatin eşliğinde, karşılarında birleşmiş hizipler varken ikibin civarında mü’mini ayakta tutan sırrı merak etmiştir. Hakikatin gücünden başka birşey değildir bu. Önden ve arkadan düşmanla sarılmış durumda iken dahi ayakta durabilmek, davasının hakkaniyetinden emin olanların kârıdır. Ve ancak hakikatli bir dava bu emniyeti verebilir.



Nuaym, o gece kalbi İslâm’a meyletmiş biri olarak Hz. Peygamber SallAllahu Aleyhi Vesellem’e gelir, Peygamber aleyhissalâtu vesselamın huzurunda Müslüman olur. Sonra da, kavminin henüz bu durumu bilmediğini belirtip, bu durum henüz bilinmiyor iken üzerine düşen birşey olup olmadığını sorar. Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi Vesellem, “Elinden geliyorsa” der, “bizi kuşatmış olan kavimlerin arasına gir de, onları birbirlerinden ayırmaya çalış!”



Bunun üzerine, Nuaym b. Mes’ud önce Benî Kurayza Yahudilerinin yanına gider. “VAllahi, siz Muhammed’e karşı Kureyşliler ve Gatafanlarla aynı durumda değilsiniz. Onlar sizin gibi değiller. Onlar fırsat bulurlarsa yener, ganimetlerini toplar; bunun aksi olursa buradan savuşurlar. Sizi yurdunuzda o adamla başbaşa bırakıp aradan çekiliverirler” der. Doğru bir tesbittir bu. O halde ne yapmalıdır? “Siz onların eşrafından bazı kimseleri elinizde bulunmak üzere sağlam teminat ve rehine olarak almadıkça, sakın Muhammed’le çarpışmayın! Rehineler elinizde bulunursa, onlar sizi yalnız bırakıp gidemezler.”



Nuaym b. Mes’ud’un sonraki durağı Kureyşlilerdir. Onlara, Benî Kurayza’nın anlaşmaya ihanet ederek verdikleri sözden pişmanlığa düştüklerini bildirir (ki bu pişmanlık gerçektir ve sebebi Nuaym’ın kendisidir). Sonra, kendilerini Hz. Muhammed’e karşı affettirmek için, Kureyş’in seçkinlerinden bir zümreyi rehin olarak alıp sonra da öldürülmek üzere Müslümanlara teslim etmeyi planlıyor olabileceklerini söyler.



Sonra Gatafanlara gider, onlara da benzer şeyler söyler.



Sonraki günlerde Nuaym’ı doğrulayan gelişmeler yaşanır. Nuaym b. Mes’ud’un verdiği öğüdü dikkate alan Benî Kurayza, rehine talebini Kureyş’e iletir ve red cevabı alır. Böylece, Benî Kurayza’da Kureyş’e, Kureyş’te Benî Kurayza’ya karşı güvensizlik hali tırmanışa geçer. Benzer bir durum, Benî Kurayza ile Gatafanlar arasında da yaşanır. Her üç taraf da, ortaya çıkan sonuca bakıp, “Nuaym’ın getirdiği haber doğru çıktı” demektedir!



Böylece, tek bir kişinin müdahalesiyle, İslâm’a düşmanlıkta birleşmiş oniki bin kişilik ‘ahzâb’ın arasına ihtilaf düşer. Bir türlü, birleşik hücumu gerçekleştiremezler. Kuşatma sürdükçe hizipler arası gerilimler daha da tırmanır, derken Gatafanlar ve komşu kabileler kuşatmayı bırakıp gider, arkasından Kadîr-i Zülcelâl sert ve soğuk bir fırtınayla Kureyş’i de karargâhını terke mecbur bırakır.


Böylece, zahire bakılırsa çok önemsiz bir saf değiştirme ile muazzam bir sonuç gerçekleşir. Ahzâb ordusu içinde yer alan bir Nuaym b. Mes’ud’un İslâm’ı seçmesiyle onların oniki bin civarındaki sayısından yalnızca bir kişi eksilmiş, mü’minlerin ikibin civarındaki sayısına da yalnızca bir kişi eklenmiştir. Ama sonuç, bir tarafta sayı 11.999’a düşerken diğer taraftaki sayının 2001’e çıkması ile izah edilecek cinsten değildir. Nuaym b. Mes’ud’un temsil ettiği bu 1, Allah’ın izniyle, 11.999’a galebe etmiştir.

Hâsılı kelam, aritmetik herşey değildir.

Serîü’l–Hisab, dilerse ve hikmeti iktiza ederse, tek bir sayı değişikliğiyle bütün hesabı tersine çevirmektedir.


Metin Karabaşoğlu
« Son Düzenleme: 06 Nisan 2009, 05:11:13 Gönderen: İsra »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Aritmetik herşey değildir
« Yanıtla #1 : 19 Ekim 2007, 10:40:49 »
Alıntı
aritmetik herşey değildir.

Serîü’l–Hisab, dilerse ve hikmeti iktiza ederse, tek bir sayı değişikliğiyle bütün hesabı tersine çevirmektedir.

Çevrimdışı karizma

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 2
Ynt: Aritmetik herşey değildir
« Yanıtla #2 : 19 Ekim 2007, 22:04:39 »
eniyi dost Allah