İman etmek, Rabbine muhatap olman demektir Rabbine muhatap olunca, il aklına gelen hataların ve kusurların olmalıdır Kusurunu, hatasını bilen kusursuzluk bataklığını niçin düşünsün ki! Üstelik hata edebileceğini kabullenmek, hiç hatasız olmaya çalışmaktan daha kolaydır.
Hata ve kusurlarını görmede, kabullenmede gaflete düşen Rabbine olan muhataplığını ve imanındaki teslimiyetini zehirlemiş olmaz mı? Hata yapabileceğini ve kusurlu davranabileceğini idrak edebilen insan, diğer kullardaki eksikliği görebilir mi? Acziyetlerinden dolayı onları hor ve fakir görme zilletine düşebilir mi?
Rabbinin izzetini perde bilip, hikmetini de pencere bilip yaşamak varken, Mülkün sahibinin malında yaptığı tasarrufun hikmetini anlamadan bu hodbinlik niye?
Unutma ki, perdeler pencereler içindir Perde pencereden eksik olmaz ama perdenin arkası olduğunu bilmeni de perdelemez
Allah’ın hikmeti gereği kolsuz, gözsüz, kulaksız yarattığı bir kulunu, elinde olmayan bu aczi yetinden dolayı hor görmek, izzetin ve hikmetin sahibini incitmez mi? O, kullarında ayrım yapmazken senin O’nun kullarını ayırman niye? Mülkün sahibi takvayı gözetirken, senin takvayı hiçe sayıp gözlerle görüneni önemsemen niye? Hem sadece gördüğüyle kalan, gördüğüne kanar, gördüğüne kanan ise yalnızca gözüyle görebilendir Gönül gözüyle göremedikten sonra görmeyi ben neyleyim!
Unutma ki, perdeler pencereler içindir Perde pencereden eksik olmaz ama perdenin arkası olduğunu bilmeni de perdelemez
Hidayet, karşılığını verebileceğin bir nimet değildir Çünkü bütün nimetleri nimet eyleyen hidayettir Peki, öyle de, hidayeti gereği sana sağlıklı bir beden vermiş öbürüne de hidayetinin içine hikmetini gizleyerek sağlıksız bir beden vermesi, senin hikmeti göremeyip beden sahibini hor görmen sana verilen hidayete en büyük şükürsüzlük değil midir? Karşılığını veremeyeceğin hidayet nimetine, bir de ihanet edercesine küstahlık niye?
İsraf sadece gereksiz yere harmacan anlamına gelmez, gereksiz ve hikmetsiz davranmak da demektir Ve unutma ki, hor görmenle incinen yalnızca bedenin sahibi değil, o bedeni yaratan Allah’ında incinmesine sebep olur Sana bahşettiklerine karşı şükrünü bile ifa edememenin ezikliği varken bir de O’nu incitme gafletiyle huzura çıkmak, hem de kulunun hakkı omuzlarında bir yük olarak taşır vaziyette
Dilediğine mülk verir, dilediğinden mülkü çekip alır O halde, sende mülkünden dolayı edindiğin izzetle gururlanma, mülkün olmadığı için zillete düşme!
Her günün akşamının gelmesi ne kadar kesinse, senin için akşamı olmayan bir günün gelmesi de o kadar kaçınılmazdır
Öyleyse akşamı olmayan gün gelmeden af, mağfiret ve merhamet nimetlerine sarıl Bu üç nimet birbirini gerektirir Af, hatanın görmezden gelinmesi, mağfiret hatanın hepten silinmesi, merhamet ise hata edenin hiç hata etmemişçesine yeniden sevilmesi anlamına gelir Affedilmek, merhamet edilmek ve mağfiret dilenmek için hor, fakir gördüklerimizi ve bu gaflete düşerek incittiklerimizin helalliği gerekmez mi?
Merhamet etmeyene merhamet edilmezken, hor gören hoş görülebilir mi? Kulunu hikmeti gereği sabırla imtihan edenin, izzeti ve hikmeti gereği bunu yaptığını bilmeyerek, aciz kulu hor görmek hoş görülmeye mani değil midir?
Adil olan Allah, hor gören kulunu hor görmesi nedeniyle hoş görecekse, bu hem dünyada hor görülen hem hor görülmesi hiçe sayılana bir ceza olmaz mı? Rahmetin sahibi, hakka riayet edeceği şek ve şüphe götürmezken bunu görmemek ve hor görenin hoş görüleceğini düşünmek, idraksizlik değil midir?
Varlığın sahibi Allah’tır, O her şeyde tasarruf edebilir Bu bazen bir beden bazen bir toplum ve bazen bir evren olur Mülk sahibine niçin böyle yaptın denilmez O halde kulunu acziyetle imtihan edenin, imtihan ettiklerini fakir görmek, Mülk sahibinin tasarrufuna karışmaktır Ve unutma ki, o işine karışılmasını sevmez
Gören gözlerden, görebilen sinelere ulaşmak için hikmet gözüne sahip olmak duasıyla…
MUSA KARAKAYA