Gönderen Konu: Kırkambar  (Okunma sayısı 209501 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #60 : 24 Nisan 2009, 04:56:38 »

Ey dünyanın mutlu çocukları,
Gülün bugün ne olur!
Bugün içten bir "elhamdulillah" deyin..


"Şu da olsaydı"lar eklenmesin..

Mutsuzlar için,
lütfen, bir tebessüm eder misiniz?...


 :)


Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #61 : 25 Nisan 2009, 21:28:11 »
Bazı hanımların, kendileri örtülü oldukları halde kızlarını süslü ve açık kıyafetlerle büyüttüklerini, kendileri umumi yerlerde denize girmedikleri halde çocuklarını “daha küçük o” diye plajlara saldıklarını çok görüyoruz. Küçüklüğünde tesettür ve iffet konusunda sağlam temel kuramamış bu çocukların ileride nasıl bir çizgide yaşayacakları muhakkak ki şüphelidir.

Dr. Yusuf Karaçay, Mükemmel Çocuk Yetiştirmenin 3 Altın Kuralı

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #62 : 27 Nisan 2009, 02:07:31 »
denemediği birşey kalmayan insan, acaba bir gün insan olmayı deneyecek mi?

Makyaj Yapan Ölüler / A. Ali Ural

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #63 : 15 Mayıs 2009, 06:23:03 »
Adamın birine;

"Neden insan ağır yük taşımaya dayanıyor da, ağırlık veren  sözlere  tahammül edemiyor?" diye sordukları zaman o zât şöyle demiş:

-Yük taşırken insanın bütün organları birbirine yardımcı olur. Fakat ağırlık veren  sözler, vücudun dayanma gücü olmaksızın yalnızca rûha yüklenir.
Kabul etmek lâzım ki; ruh da tek başına böyle bir ağırlığa dayanamaz...

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Başarıya tutunmak
« Yanıtla #64 : 18 Mayıs 2009, 02:46:33 »
Başarılı insanları diğer insanlardan ayıran özelliklerden biri de tutumlarıdır.

Başarısız olduğumu hisssettiğimde;

„Yaşam, bana bir şeyler mi anlatmak istiyorsun?“ Derim.
Çünkü...
Başarısızlık, „Ben bir başarısızım.“ demek değildir;
„Henüz başaramadım.“ demektir.
Başarısızlık, „Ben hiçbir şey gerçekleştiremedim.“ demek değildir;
„Bir şeyler öğrendim.“ demektir.
Başarısızlık, „Aptallaştım.“ demek değildir;
„Deneyerek yaşamak için gerekli inanca sahibim.“ demektir.
Başarısızlık, „ümitsizliğe kapıldım.“ demek değildir;
„Deneme cesaretini gösterdim.“ demektir.
Başarısızlık, „istediklerime sahip olamayacağım.“ demek değildir;
„Değişik tarzda bir şeyler yapmalıyım.“ demektir.
Başarısızlık, „Ben aşağılığım.“ demek değildir;
„Mükemmel değilim.“ demektir.
Başarısızlık, „zamanımı boşa harcadım“ demek değildir;
Yeniden başlamak için bir nedenim var.“ demektir.
Başarısızlık, „Vazgeçmeliyim“ demek değildir;
Daha sıkı çalışmalıyım.“ demektir.
Başarısızlık, „Asla başaramayacağım.“ demek değildir;
„Daha sabırlı olmalıyım.“ demektir.
Başarısızlık, „Kendimden ümidimi kestim.“ demek değildir;
„Bir bildiğin var.“ demektir.

John Maxwell
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Bir avuç tuz
« Yanıtla #65 : 22 Mayıs 2009, 07:28:00 »
ŞAH NÛŞİREVÂN, adaletiyle ün salmış bir İran Sâsânî hükümdarıydı.

Şahın da katıldığı bir av partisinde, hizmetçiler, pişen kuşlara konulacak tuzu eşyalar arasında bir türlü bulamadılar. Sonunda, bir hizmetçiyi tuz aramak üzere civar köylere göndermeye karar verdiler.

Bunun üzerine, Nûşirevân, köylüden tuz istersek zamanla bu gelenek haline gelir de sonra günün birinde bu iş bir vergiye dönüşür diye endişe etti. O yüzden, hizmetçiye, alınacak tuzun parasını eksiksiz ödemesini emretti.

Maiyetindekiler:

“Padişahımız” dediler, “Bu kadar değersiz birşeyden ne çıkar?"

Şah Nûşirevân:

“Bu dünyaya zulüm böyle küçük ve değersiz, fakat her yeni gelenin biraz daha büyüttüğü kaynaklardan gelmiştir” diye cevap verdi. “Şah bir köylünün bahçesinden bir elma koparacak olsa, hizmetkârları ağacı kökünden sökerler. Şah zorla bir yumurta alırsa, şahın hizmetinden geçinenler bir tavuk yutarlar!”




(Sâdi-i Şirazî)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #66 : 22 Mayıs 2009, 21:31:14 »
eski albümleri karıştırırken,saça takılan yapma güller gibi,dudaklarımızın bir kenarına iliştirilen tebessümler hep acı vermiştir bana.gülümsemek insanlara yakışır elbet.bundan neden mi acı duyuyorum?çünkü insanlar gerçek hayatlarında birbirlerine çok az gülümsüyorlar!

Posta kutusundaki mızıka / A.Ali Ural

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #67 : 28 Mayıs 2009, 00:14:31 »
Sana yapılan kötülüğe karşı sen de kötülük yaparsan, kötülüğe iyilik yapmış olursun.

Bir olan kötülüğü iki yaparsın.

Kötülük karşısında iyilik yaparsan, kötülüğe kötülük yaparsın.

Bir olan kötülüğü birde bırakırsın.

Üstelik, kötülüğü yapanı utandırarak, kötülükten pişmanlık ve istiğfar üretebilirsin.

Kötülüğe karşı yapılan her kötülük, kötülüğe yapılmış iyiliktir.

Kötülüğe karşı yapılan her iyilik ise, kötülüğe yapılmış kötülüktür.

Senai Demirci

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #68 : 02 Haziran 2009, 04:33:03 »
Bilmem farkında mısınız; her geçen gün insanların birbirlerine saygıları biraz daha azalıyor. Eskiden birbirlerini gönüllerinden bilip tanıyanlar şimdi neredeyse yüzlerinde maskelerle dolaşıyorlar. Kimse kimseden memnun değil. Yüzlerdeki gülümsemelerin yerini çatık kaşlar almış. Paylaşma, iyilik yapma, yardımlaşma gibi duygular nesholunmuş. Yerine tekil menfaatler ve sahiplenme içgüdüsü gelip oturmuş. Daha da kötüsü, herkes herkesin hakkında ileri geri, durmadan konuşuyor. Mutlaka dikkatinizi çekmiştir, gazetelerin en çok okunan sütunları dedikoduya ayrılmış olanlar. En ciddi ve bilimsel konferanslardan daha ziyade ilgi çeken konuşmalar, içinde malayani laflar bulunan geyik muhabbetleri. Oysa yapacak ciddi işi olan insanların ne dedikodulara, ne adam çekiştirmelere, ne lüzumsuz kuru laf kalabalıklarına zamanı olamaz, olmamalı. Ama heyhat!..

Türklüğün büyük evladı Yunus Emre o muhteşem şiirlerinden birinde "Ey Yunus Hakk'ı bilen / Söylemez her giz yalan / İkilik ile gelen / Doğru yol bulmuş değil" diyor.

Başka bir beytinde ise laf taşıyıp insanları başkalarına gammazlayan tiplerin domuzdan bile aşağı mertebede olduğunu zarif bir üslup içinde dillendirip bize bir şikâyetini bildiriyor: "Bir kişinin yatlu sözün, varuban kimseye deme / Biz uludan işitmişüz, hınzırdan giridür gammaz."

Hatta bu konuda canı çok yanmış olmalı ki dostlarının düşmanlıkları için bir hatırlatmada daha bulunup dünyada gammazlık edenlerin ahirette yerlerinin tar (dar / karanlık) olacağını da haykırıyor: "Ey dostunu düşman tutan, gıybet yalan söz söyleme / Bunda gammazlık eyleyen, onda yeri tar olısar."

Ve bir de tavsiyesi var: "Terk eyle kıyl ü kâli / Dosta virgil mecali / Dünyada riyalu dirlik / Kişiye eyü ad degül." Yani ki şöyle demek olur: "Dedikoduyu terk et. Dostlarına fırsat tanı. Riyakârlıkla kazanılmış bir dirlik, şu dünyada kişiye ne kötü addır."

İskender Pala

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
"hiçbir şey"
« Yanıtla #69 : 04 Haziran 2009, 00:31:17 »
Antik diyardan gelen bir seyyaha rastladım,
Dedi ki:
''Çölün ortasında,
Gövdesiz, kocaman iki taş bacak,
Ve hemen yakınında yarı beline kadar kuma gömülmüş,
Çatık kaşları, kırışmış dudakları
Ve buz gibi soğuk alaycı görünümüyle,
Parça parça olmuş,
Taştan bir surat vardı...
Onlara şekil veren o eller ve ruhlarını besleyen o kalp,
Cansız şeylere kazınan tutkuları ne kadar da canlı göstermişti!
Üzerinde ise şu sözler yazılı idi:
Ben kralların kralı Ozymandias...
Şu yaptıklarıma bakın da,
Haddinizi bilin!
Koca yıkıntılar arasında saklı kalmış bir harabe,
Ve ucu bucağı görülmeyen, çıplak ve yapayalnız kumlardan başka,
Artık ne kaldı geriye?
Hiç bir şey!..."

*Horace Smith*

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #70 : 19 Haziran 2009, 05:33:35 »
Her yeni gün, yeni açmış bir gül gibidir. Bütün gün ona nasıl bakarsak öyle olur. Günümüzü soldurmayalım, günümüzün ihtiyacı olan ışığı, havayı, suyu, ilgiyi, sevgiyi ona sağlayalım. Hem sonra, nereden bilebiliriz ki o günümüzün ömrümüzün son günü olmayacağını? Nasıl ve ne üzerine vefat edersek öyle haşrolmayacak mıyız?

Öyle ise muhabbet üzerine olsun her günümüz. Daha fazla gönül kazanmak olsun işimiz, gücümüz. Ömür defterlerimizi en güzel hatıralarla, amel defterlerimizi en büyük sevaplarla doldurmak olsun bütün derdimiz.

Solan güllerimizin arkasından ah çekip ağlayacağımıza, elimizde olan güllere iyi bakalım. Son âna kadar bu gülleri soldurmayalım.

Mehtap Yıldırım

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #71 : 20 Haziran 2009, 22:06:47 »
Sözün Şal Hali


Sonsuz harflerden örülmüş bir sözü
bir ömür kuşanacaksanız eğer,
o sözün bir şala bürünüp
size verilmesiyle başlar yeryüzü öykünüz.


Taşıyacağımız bir söz olacaktır.
Yerlerin ve göklerin taşıyamayacağı bir atlas serilecektir ömrümüze.


Rabbimizin sözünü şal yapıp örtünmüşsünüzdür.


Büyük bir gün de açılacak defterimizin silinmeyecek sayfalarına
O'nun bir sözüyle adımımızı atmışızdır bile.


Yeryüzünü yaşamak,
adımları yaşamak zorlaşacaktır çoğu zaman.
Sözümüzün ağır geldiği,
sözü taşıyamayacak mekanlar,
insanlar çıkacaktır karşımıza.


Ve yeryüzünün şahitliğinde,
bir sözün sonsuz dostluğuyla,
bir seyrüseferin yolculuğu başlayacaktır.
Ve bu seyrü seferde,
ey nefsim,
sakın ola ki,
bu sözün ellerini bırakmayasın.


Arzu İpek
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

Çevrimdışı Uludag

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 928
  • man daqqa, duqqa.
    • www
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #72 : 21 Haziran 2009, 16:46:50 »
Solan güllerimizin arkasından ah çekip ağlayacağımıza, elimizde olan güllere iyi bakalım. Son âna kadar bu gülleri soldurmayalım.
Ya rabbi, şu acizi ümmeti Muhammede hizmet etmeğe muktedir kıl.

Çevrimdışı lalegül

  • yazar
  • ****
  • İleti: 513
    • Sidre.net
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #73 : 25 Haziran 2009, 13:35:50 »
Hayatı uzun mu sanırsın?
Oysa dalından kopan ağacın rüzgârda bir salınım vaktinden uzun değil yaşamak..

Bilmediğini aramak nasıl olur bilir misin?
Aramakla bulunmuyor, geldiğinde görünmüyor...
Yazıldımı okunmuyor, yazılan ise tarif edilemiyor...

Başka türlü birşey benim istediğim...

Ne yazıya gelir, ne söze..
Ne dil konuşur, ne göz görür...
Gönül de bilmez, yürek de hissetmez...
Başka türlü diyarların özlemi bu..
Sessiz çığlıkların düşleri biriktirmesi kadar zor belki ama hayâlleri çağıran bir bekleyiş bu...

Reşhâ Sahradaesinti
« Son Düzenleme: 30 Temmuz 2009, 14:08:46 Gönderen: lalegül »
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.

Aziz Mahmud Hüdai (k.s)

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Kırkambar
« Yanıtla #74 : 26 Haziran 2009, 05:10:40 »
Bütün pencereleri kapamak gerek..

Dışarının gürültüsünü duymamak için..

Ve insan o an sadece „kendini“ dinlemeli..

Kafayı meşgul eden her neyse

ve hangi sorunun cevabı aranıyorsa

yalnızca beklemeli..

Ve cevap mutlaka duyulacaktır..

Zira o ses hiç bir zaman yanıltmıyor..

alıntı