ANNE VE BABALARIN GENÇLERİN
BAŞARISINDAKİ ROLÜ
Sevgili Anne ve Babalar;
> Şu günlerde üniversite sınavına hazırlanmakta olan gençlerin, bu zorlu dönemlerinde anne ve babalarının desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyaçları vardır.
> Çocuğunuza vereceğiniz destek; anne ve baba olarak, sadece maddi imkânlarınızı sunmakla ya da iyi bir eğitim imkânı sağlamakla sınırlı değildir.
> Sevgili anne ve babalar, aslına bakarsanız ideal aileyi tanımlamak oldukça zordur. Ancak yine de başarılı anne ve babaların davranış ve tutumları şöyle özetlenebilir:
Çocuğunun ihtiyaçlarını sezen, ona kişisel yapısıyla uyumlu önerilerde bulunan, çocuğuna karşı aşırı hoşgörülü veya katı olmayıp esnek bir yaklaşım içinde olan, davranışlarında belirli bir devamlılık ve kararlılık sağlayan, karşı çıkmadan önce çocuğunun isteklerini dinleyen anne ve babaların genelde çocuklarıyla başarılı iletişim kurdukları söylenebilir.
> Anne ve babaların yüksek başarı beklentisi, çocuğun hatalarını düzeltmesi için onu sürekli eleştirmesi, yargılayıcı ve olumsuz sıfatlar (tembel, düzensiz,asi vb.) kullanması ise gencin kendine olan güvenini zedeler ve iletişimsizlik problemi yaşanmasına neden olur.
> Çocuğunuzun kendine olan güveni, sınavlardaki başarısını çok büyük ölçüde etkilemektedir. Gencin başarı için gerekli güven duygusunu kazanabilmesi için anne ve babası tarafından desteklendiğini, değer verildiğini, önemsendiğini ve en önemlisi kendisine inanıldığını hissetmesi gerekir. Genç kendisine güvenildiğini bilmelidir.
> Çocuğunuzun kapasitesini çok iyi gözlemlemeli ve ondan yapabileceğinden fazlasını beklememelisiniz. Önemli olan çocuğunuzun ilgi yetenek ve zekâsının düşük veya yüksek olması değil, var olan kapasitesini nasıl ve ne şekilde kullandığıdır.
> Kendisinden kapasitesinin üstünde başarı beklenen ve buna zorlanan bir çocuk başarısızlık ve yetersizlik duyguları yaşayacak, ailesini hayal kırıklığına uğratmış olmanın suçluluğunu taşıyarak aşağılık kompleksine kapılabilecektir. O halde anne-baba olarak çocuklarımızı çok iyi tanımalı ve kapasiteleri doğrultusunda cesaretlendirmeli, yüreklendirmeli ve desteklemeliyiz.
AİLE ÇOCUK
Beklentiler ve Tavır Yaşanan Duygular ve Sonuç
> İlgi, yetenek ve zekânın Suçluluk
üstünde aşırı beklenti Aşağılık duygusu
ve bu yönde bir Motivasyon azalması
yönlendirme yapılması Başarısızlık
> lgi, yetenek ve zekâsının Kızgınlık
fark edilmemesi, ilgilenilmemesi, Doyumsuzluk
önemsenmemesi, var olan Sevgi ihtiyacı
yeterliliklerinin altında bir Mutsuzluk
alana yönlendirilmesi Kendine güvenememe
Başarısızlık
> İlgi, yetenek ve zekâsının Kabul edilme
tanınıp bu yönde desteklenmesi Kendine güvenme
Doyum sağlama
Motivasyon artması
İlerleme isteği
Başarı
> Anne ve babaların davranışlarının çocuk üzerinde olumlu veya olumsuz birçok etkileri vardır. Sınava hazırlık sürecinde, anne ve baba olarak çocuğunuzu olumlu yönde etkileyebilecek davranışlarda bulunarak onun bu zorlu süreci daha kolay atlatabilmesini sağlayabilirsiniz.
> Anne ve babasından destek gören çocuğun benlik saygısı artar. Benlik saygısı yükseldikçe genç, geleceği konusunda daha emin adımlar atar ve başarılı olur.
> Anne ve baba olarak çocuğunuza karşı ne çok katı ne de çok yumuşak bir tutum içinde olmalısınız. Yani çocuğunuza karşı esnek bir yaklaşım tarzı benimsemelisiniz.
> Bu yıl yaklaşık bir buçuk milyon gencin girdiği üniversite sınavı yani ÖSS, yarış gerektiren zorlu bir sınavdır. Sınava hazırlanan çocuğunuz bu zorlu merdivenin basamaklarını çıkarken zaman zaman takılabilecek ve umutsuzluğa kapılabilecektir. Anne-baba ve dershane olarak gelin birlikte çocuklarımıza güçlü bir destek verelim. Böylece basamakları daha kolay çıkmasında yardımcı olalım. Çocuklarımıza ''Senin yanındayım, seni destekliyorum.'' mesajını verelim.
YAŞAYARAK ÖĞRENME
Bir çocuk kınanırsa her zaman
O da yapamaz başkalarını ayıplamadan
Ve düşmanlık görürse durmadan
Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan
Onunla edilirse alay
Utancı öğrenir en kolay
Ve utançla yaşarsa eğer
Suçlamayı kendisine iş eder
Hoşgörü esirgenmezse ondan
Sabrı da öğrenir bir yandan
Ve verilirse ona cesaret
Nedir, öğrenir kendine güvenmek
Övgüyle ödüle layık görülürse çocuk
Hep almayı değil, vermeyi de öğrenir çabuk
Ve güven duyulmuşsa kendisine
O da kulak verecektir dostluğun sesine
Bir çocuk başkalarından görürse beğeni
Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini
Ve ilgi, dostluk görürse eğer
Sevgiyi, sevgiyle yürekten sezer
Sevgiyi bulunca kucak dolusu
Dünya ile arkadaşlık kurmakta
Kalmaz korkusu
DOROTHY LAW NOLTE' den dilimize uyarlayanlar; Bahar Akıngüç- M.Turan Tekdoğan
ÇOCUĞUNUZA GEREKLİ DESTEĞİ VEREBİLMENİZDE İŞTE SİZE
10 ALTIN ÖNERİ:
> Çocuğunuzun bu büyük yarışa hazırlanma sürecini sağlıklı geçirebilmesinde sizlere de önemli görevler düşmektedir.
> Gencin, hayatının akışını etkileyecek bu yarışta yer alacak olmaktan duyduğu kaygıyı azaltmada ve bu süreçte olumsuz dış etkenlerden en az düzeyde etkilenmesinde, sizlerin vereceği desteğin ve hazırlayacağınız çalışma koşullarının kuşkusuz önemli katkıları olacaktır.
1. Anne ve baba olarak, çocuğunuzun gelecek yaşantısını düşünmeniz ve bu nedenle kaygılanmanız doğaldır. Fakat çocuğunuzun sınavda göstereceği başarıya ilişkin endişelerinizi, hiçbir zaman kendisine hissettirmemeye çalışın.
2. Öncelikle çocuğunuzun ilgi ve yeteneklerini tanıyıp, onları zihinsel kapasiteleri, ilgileri doğrultusunda yönlendirin. Çocuğunuzun ilgi ve yetenekleriyle orantılı gerçekçi beklentiler geliştirin ki aksi halde yaşayacağınız hayal kırıklığı çocuğunuza olumsuz yansıyabilir. Bu da gencin kendine olan güvenini yitirmesine neden olabilir.
3. Çocuğunuz çok çalıştığında değil, etkili ve verimli ders çalıştığında başarılı olur. Tüm gününü ders başında geçirmesi yerine zamanı, planlı bir şekilde kullanarak başka aktivitelere de zaman ayırması konusunda kendisini desteklerseniz, bu zorlu dönemi daha az stresle ve daha verimli geçirmesine yardım etmiş olursunuz.
4. Çocuğunuza hazırlayacağınız ortam, sağlıklı bir şekilde ders çalışabilmesi için oldukça önemlidir. Yüksek ses, çok sıcak veya çok soğuk oda ısısı, rahatsız edici ışıklandırma, çok yüksek veya alçak çalışma masası ve sandalye, kalabalık ev ortamı, sık sık misafir gelmesi gibi öğrencinin ders çalışmasını olumsuz yönde etkileyecek elverişsiz çalışma koşullarını mümkün olduğunca en aza indirgeyin.
5. Çocuğunuzu ders çalışmaya teşvik edebilmek için, ona sınavı kazanamadığı durumda kaybedeceklerini anlatmak yerine, üniversiteyi kazandığında elde edeceği imkânlardan bahsetmeniz çok daha etkili olur.
6. Çocuğunuzun başkalarıyla kıyaslanması, ders çalışması konusunda aşırı baskı, onu çalışmaya teşvik etmez. Bu tür yaklaşımlar, gencin desteğinize çok fazla ihtiyacı olduğu bir dönemde aranızdaki ilişkinin gerginleşmesine ve kendisine zarar verecek düzeyde sınav stresi yaratmasına neden olabilir. Kısaca, onların ruh sağlıklarının iyi bir eğitimden daha önde geldiğini unutmamak gerekir.
7. Çocuğunuzun başarısını, geçmişe oranla kaydettiği ilerleme doğrultusunda değerlendirmeniz daha doğru olur.
8. Çocuğunuzu baskı altında hissettirmeden, onun ders başarısıyla ilgilenin. Çocuğunuz, başarı gösterdiğinde takdir edilmekten hoşlanacaktır.
9. Aile içi sorunlar varsa, çocuğunuzun sınava hazırlanma sürecinde, çalışma temposunu olumsuz yönde etkileyeceği için, bunları ona yansıtmamaya özen gösterin. Çocuğunuzun farklı sorunlar yaşaması, ders çalışma konusunda dikkatini toplayamamasına neden olabilir.
10. Çocuğunuza, başarısızlıklarında da gerekli moral desteğini ve hoşgörüyü gösterin. Yeniden başarılı olabileceğine inanırsa, hedefine ulaşması için gerekli motivasyonu sağlaması daha kolay olacaktır. Hem bu dönemlerde her zamankinden daha fazla desteğinize ihtiyaç duyacağını unutmayın. Başarısızlığının nedenlerini yapıcı bir dil kullanarak, kendisiyle birlikte araştırın.
GENÇLERİ DİNLEMEK
> Ailelerle çocuklar arasında sağlıklı ilişkiler kurulabilmesi; her iki tarafın da birbirini dinlerken anlamaya çalışması, birbirinin düşünce, duygu ve kararlarına saygı duyduğunu karşısındakine iletmesi ile mümkündür.
> Yaşanan çatışmalara baktığımız zaman, çoğunun yanlış anlama ve anlaşılmalardan kaynaklandığını görürüz. Dikkat edecek olursak; gençlerin aileleriyle aralarındaki konuşmalar sırasında -... beni dinliyor musun? ... – beni anlamıyorsunuz! ... ya da –beni yanlış anladın!... vb. en çok kullanılan sözcüklerdir.
> Dolayısıyla dinlerken “anlamak” her zaman gerçekleşmeyebilmektedir. Ancak bu, genci dinlemenin ne ölçüde doğru yapıldığına da bağlıdır. Çünkü değişik dinleme çeşitleri olabilmektedir:
Peki Siz Gençleri Nasıl Dinliyorsunuz?
Görünüşte Dinlemek :
Bazen karşımızdaki kişiyi dış görünüşte dinliyormuş gibi davranırız ancak iç dünyamız bambaşka yerlerdedir ya da kafamızda, söylenenlerden daha önemli bir konu vardır. Örneğin genç o gün arkadaşlarıyla neler yaptığını ya da arasında geçenleri anlatıyordur, ancak kişinin kafası, o ayki ekonomik bütçesi ya da işyerinde olan bir olayla meşguldür, bu durumda kendisini çocuğunun anlattıklarına tam olarak veremez. Bazı kişiler de kendi söyledikleri ve söyleyeceklerinin, dışında başka bir şeyle ilgilenmezler. Oysa bu, konuşma değildir. Konuşuyor gibi olmaktır; bir nevi karşısındakine nutuk ya da söylev vermektir.
Seçerek Dinlemek :
Bazı kişiler de konuşanın söylediklerinden sadece kendi ilgilendikleri bölümü duyar ve diğer söylenenleri dinlemezler. Dolayısıyla bu kişilere seçerek dinleyenler denebilir. Bu kişiler dikkatlerini çeken bir sözcük ya da ifade olmadığı takdirde görünüşte dinleyici olarak kalırlar eğer ilgilerini çeken bir ifade olursa ilgilendikleri bölümü dinlemeye başlarlar ki, bu; kimi kişilere göre para, meslek, okul, spor ya da belirli bir kişi olabilmektedir. Eğer onların ilgilendikleri bir konuda konuşmuyorsanız karşınızdaki kişiden hiçbir tepki alamazsınız, sizinle ilgilenmezler bile!
Duygulara Saplanarak Dinlemek :
Bazı kişiler sürekli olarak belirli bir duyguyu taşımak isterler. Her söylenenden bir hüzün çıkarmak isteyenler olabileceği gibi her söylenenden bir espri ya da gülünecek ya da eleştirilecek bir şey çıkartmaya çalışanlar da vardır. Böyle belirli bir duyguya saplanmış dinleyiciler, kendi ilgilendikleri duygunun dışında, duyduklarını hemen o anda unutur bir daha da hatırlamazlar.
Savunucu Dinlemek :
Bazı kişilerde ne duyarlarsa duysunlar her söyleneni kendine yönelmiş bir saldırı sayar ve hemen kendilerini savunmaya geçerler dolayısıyla savunucu dinleyicidirler.
Örneğin siz bir gün önce gittiğiniz arkadaşınızın evinin ne kadar derli toplu ve düzenli olduğundan tüm iyi niyetinizle bahsederken karşınızdaki kişi birden surat asmaya başlayabilir. Bir süre sonra ise karşınızdakinin kendi dağınıklığından duyduğunuz rahatsızlığınızı doğrudan yüzüne söylemeyip bunu dolambaçlı yollardan ifade ettiğiniz için size kırıldığını öğrenebilirsiniz.
Tuzak Kurarak Dinlemek :
Bu tür tuzak kurucu dinleyiciler hiç seslerini çıkarmadan dinlerler, çünkü bu kişiler dinledikleri bilgilerden yararlanarak karşısındakini zor duruma düşürmek ya da koz olarak kullanabileceği fırsatları yakalamak isterler.
Örneğin; genç, bir konuda başından geçenleri anlatırken bir anda annesinin “Geçen gün bana ders çalıştığını söylemiştin oysa arkadaşlarınla sinemaya gitmişsiniz demek!” gibi sözleriyle karşılaşabilir. Oysa konu, gencin günün belirli bir kısmını sinemada arkadaşlarıyla geçirdiği, bundan da tam olarak keyif alamadığı ve suçluluk duyduğu için eve döner dönmez zamanını ders çalışmaya ayırdığı ile ilgili olabilir.
Yüzeysel Dinlemek :
Bu tür dinleme özelliğine sahip kişiler konuşulan kelimelerin yüzeyinde kalır ve asıl altta yatan anlama ulaşamazlar. Örneğin aile; gence senin her türlü duygu ve düşüncene, aldığın kararlara saygı duyarım der; ancak genç ailesine seçmek istediği mesleği söylediğinde ailesinin; o meslekte olup da ne yapacaksın fazla para getirecek bir meslek değil ki, biz seni daha iyi yerlere layık görüyoruz sözleriyle karşılaşabilir.
Bu tür dinleme tarzları, kişinin kendisini anlaşılmamış ve önemsenmemiş, aynı zamanda değersiz hissetmesine neden olabilecektir. Oysa iletişim; dinlerken doğru anlamaya çalışmak ve anladığımızın ne olduğunu karşımızdaki kişiye geri bildirmekle yani ETKİN DİNLEME ile sağlıklı olarak kurulabilecektir.
Etkin Dinleme Nedir?
Etkin dinlemenin; kendi duygu ve düşüncelerinden etkilenmeden karşısındakini dinlemek için zaman ayırma ve anladıklarını karşısındakine uygun yollarla ifade etme olduğunu söyleyebiliriz.
Etkin dinleme sırasında geri iletim; papağan gibi karşısındakinin sözlerini aynen tekrarlamak değildir veya etkin dinlemeyi kullanan kişinin karşısındakiyle aynı duygulara sahip olması gerekmez. Ancak kişinin karşısındakinin duygularını anlaması ve anladığını ona uygun bir dille ifade etmesi oldukça önem taşımaktadır. Özellikle çocuklar duygularını ayırt ederek ifade etmekte güçlük çekerler ve onları dolaylı bir şekilde açığa çıkarırlar.
Etkin dinleme becerisini kullanabilmek için kişinin kendisini bir an için karşısındakinin yerine koyarak karşısındakinin duygularını hissetmeye çalışması yani empati kurması gerekir. Yanı sıra karşısındaki kişiyi tüm duygu ve düşünceleri ile kabul etmesi ve bu kabul sırasında da dürüst yani yapmacıksız olması önemlidir.
Dinleyenin; konuşanın yalnızca duygularını açarak geri iletmesi kendi yorumunu ya da duygularını bu işe katmaması gerekir. Bireylerin duygularının açılarak birbirine geri iletilmesi, kendi iç dünyalarına duvar örmelerini engelleyeceğinden karşılarındaki kişilerle etkili bir iletişim içine girmelerine yardım eder.
Etkin Dinleme Özellikle Ne Zaman Kullanılmalıdır?
Etkin dinlemenin karşımızdaki kişinin bir sorunu olduğunda ya da bir çatışma durumu söz konusu olduğunda kullanılması olumlu sonuçlar verir. Sorunu olmayan bir kişiye etkin dinleme yapılması her durum için gerekli olmayabilmektedir.
Örneğin;
Genç : Bugün canım çok sıkkın...
Anne ya da baba : Sanırım seni rahatsız eden bir şeyler var.
Genç : Elbette her şey kötüye gidiyor, zaten sınavdan da yine düşük puan almışım.
Anne ya da baba : Sınavdan düşük puan aldığın için hayal kırıklığına uğradın.
Genç : Evet nasıl yükselecek bu puanlar? ... Bu gidişle kazanamayacağım.
Anne ya da baba : Görüyorum ki, sınavı kazanamamak konusunda bir hayli endişelisin.
Genç : Deneme sınavları öncesinde o kadar çalışıyorum ama sınava girdiğimde bu düşünceler yüzünden bildiklerimi dahi yapamıyorum, dikkatsizlikten çok soru kaçırıyorum ya da yanlış okuyorum. Neden böyle oluyor anlamıyorum?
Anne ya da baba : Anlaşılan sınavla ilgili çok kaygılıymışsın ancak daha iyi konsantre olabilmek, haklı olarak bildiklerini sınavda kullanabilmek istiyorsun.
Genç : Her sınavda bu sefer daha dikkatli olacağım diyorum ama bir türlü kendi başıma bunu başaramıyorum.
Anne ya da baba : Tek başına dikkatini yoğunlaştırmak konusunda yeterli gelişmeyi sağlayamadığını mı düşünüyorsun? Pekala, o halde bu konuda kimlerden yardım alabileceğimizi bir düşünelim.
Genç : Evet, bu konuda kimlerden yardım almam gerektiğini düşünmeliyim! Sanırım önce Rehber Öğretmeni’mle görüşsem iyi olacak. Beni dinlediğiniz için sağ olun.
Anne ya da baba : Tekrar konuşmak istersen seni dinleyeceğimi biliyorsun.
Bu anne ya da baba, gencin karar alma özgürlüğüne karışmadan ama paylaşıma açık olarak, onun düşünce ve duygularına saygı duyduğunu ancak kendisine yardıma da hazır olduğu mesajını gence verebilmiştir. Bundan sonra genç, kendi sorumluluklarını üstlenerek sorunlarının kendisinin çözeceği ancak bu noktada ailesinden yardım alabileceğini bilecek kendi sorunlarıyla baş edebilme konusunda kendisine daha çok güven duyabilecektir. Bu anne ya da baba birçok durumda gence ya da çocuğuna bu yöntemle yaklaşmayı başarırsa, paylaşımlar giderek artacak, karşılıklı olarak birbirine değer veren, birbirine saygı duyan ve özel olduğunun mesajını birbirine aktarabilen daha doyumlu bir ilişki içinde olabileceklerdir.