Gönderen Konu: kurban bayramı ve medyanın halleri  (Okunma sayısı 5840 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müjde_ci

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 149
kurban bayramı ve medyanın halleri
« : 22 Kasım 2010, 09:10:28 »

Bayramın ilk günü kurban kesmek için sözleştiğimiz bölgeye gittiğimizde, işlerin kayınbiraderimin söylediği gibi olmayacağı hususundaki kanaatim pekişti; yoğunluk vardı ve kurbanımız söylenilen saatte kesilebilse bile en azından trafik yüzünden bekleyecektik.

Öyle de oldu: Bize ayrılan kurbanlığın -Angus'tu galiba- inatçı çıkması ve bulunduğu yerden alınma girişimlerinin ilk ikisini savıp, ancak üçüncüsünde -ve o da uyuşturularak- kesilmeye ikna edilebilmesi sebebiyle, akşam saatlerine kadar bekledik.

Hacc'ın meşakkat olduğuna dair bir hadis-i şerif olduğunu biliyorum ama galiba Kurban'ın da meşakkatli bir tarafı var. En azından benim tecrübelerim böyle.

Söylemek gerekir ki geçmiş yıllara nazaran daha iyi kurban organizasyonuyla karşı karşıyaydık ve işler biraz yavaş olsa da, eninde sonunda yürüyordu.

Koordineli şekilde çalışan ekipler, özel olarak hazırlanmış mekanlar ve aletlerin yardımıyla, daha düzenli bir faaliyet gerçekleştiriyorlardı ve bu galiba yurdun birçok yerinde böyleydi ki, medya mensuplarının peşinde olduğu türden görüntülere pek rastlanmadı.

Kurban kesimi telaşesi sırasında üzerimizden geçen helikopterler ve hatta küçük bir uçak, medyamızın bütün İslam alemini ilgilendiren önemli bir günle ilgili beklentilerini yansıtıyordu.

İstanbul'un bütün kurban kesilen yerlerini dolaşıyor ve haberlerde kullanabilecekleri uygun(!) görüntüler arıyorlardı anlaşılan.

Haberlerde kullanabilecekleri uygun görüntüler... Yani kaçan hayvanları kovalayıp bu arada onlara iyi davranmayan insanlar; açık mekanlarda kesilen kurbanlar dolayısıyla oluşabilecek kanlı sahneler ve arazide kandan oluşan derecikler, vs.

Trafik kazaları, kaçan hayvanlar, kurban keserken kendini yaralayan kasaplar ve kanlı kurban kesim sahneleri... Birileri için Kurban Bayramı bundan ibaret sanki.

Ağırlıklı olarak: 'Ne mutlu bir tesadüf ki, Kurban Bayramı bu sene de Hac günlerine denk geldi' yazabilecek kadar konuya fransız tiplerin yönetimindeki medyadan beklenebilecek olan da bu kadar herhalde.

Dinimizle alakalı bilgi seviyeleri yukarda verdiğimiz örnekle özetlenebilecek insanlar, malum 'ah nerde o eski bayramlar' teraneleri eşliğinde, nerdeyse bütün bayram boyunca kurbanlarımızı nasıl kesmemiz gerektiğini, hatta nasıl dağıtacağımızı konuşup durdular.

Eski bayramlardan bahsedip bugünküleriyle kıyaslarken, nüfus artışıyla beraber daha da artan kurban sayısı artışını zerre kadar hesaba katmıyor oluşları, aslında yaşanılan hayattan da kopuk olduklarının bir göstergesi belki de.

Anlaşılan, Türkiye'yi nüfus ve imkan olarak yerinde sayan bir ülke kabul ediyor ya da öyle kabul etmek istiyorlar.

Oysa, içinde yaşadıkları ve kendilerine yönelik olarak yayın yaptıkları insanların inançları ve bu inançların çeşitli şekillerdeki tezahürleri hususunda hiç değilse temel bilgilere sahip olabilseler, muhakkak ki dinleyebileceğimiz ve okuyabileceğimiz başka ve daha anlamlı hikayeler ortaya koyabilir; bu arada yanlış olan birşeyler varsa eğer onları da dile getirerek, doğru olanların öğrenilmesini ve uygulanmasını sağlayabilirlerdi...

Tümüne birden medya dediğimiz araçların ve o sektörde çalışan insanların temel görevi de bu değil midir zaten?..

Bu Bayram da, trafik kazalarında kaç kişi hayatını kaybetti, toplam olarak kaç kasap ya da kasaplığa özenen kişi kendini yaraladı, hangi il ve ilçelerimizde kurban kesilirken çevre hususunda yeterli duyarlılık gösterildi ya da gösterilmedi... gibi konularla ilgilenmekte ısrar eden medya, belki gelecek bayramlarda asıl konulara eğilebilir, kim bilir...
Ekrem kızıltaş
milli gazete
pırlantanın kıymetini hamal yükün kıymetini sarraf takdir edecekse pintiler zengin, arsızlar muteber,ciğersizler kahraman, başlar ayak,ayaklarda baş olmuş demektir

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: kurban bayramı ve medyanın halleri
« Yanıtla #1 : 05 Kasım 2011, 10:53:14 »
Danimarka'nın Faroe Adaları'ndaki Hvalvik kasabası kıyıları kana bulandı; 180 balina "geleneksel" avın kurbanı oldu.

(CNN-.TURK.---COM) -- Danimarka'nın özerk bir bölgesi olan Faroe Adaları'nın sakinleri her yıl geleneksel balina avını gerçekleştiriyor ve öldürdükleri balinaları yiyor.

Vikinglerin soyunda gelen Faroeselilerin mutfağında balina eti 1000 yıldan fazla süredir temel gıdalardan biri olarak yer tutuyor.
 
Balinaları bir körfezde sıkıştırıp öldüren kasaba halkı, ticari ava ise katılmıyor, balina etini satmıyor. Bunun yerine balina eti bölge halkı arasında paylaştırılıyor.

Reuters haber ajansı, kasabadaki avı ve kanlı sahneleri görüntüledi.

 28.05.2009 12:38:22
http://www.dailymotion.com/video/xenwt9_danymarkanin-fareo-adalarinda-yapti_news
« Son Düzenleme: 05 Kasım 2011, 11:08:17 Gönderen: mazhar »

mazhar

  • Ziyaretçi
İki yüzlü Media da kurban..!
« Yanıtla #2 : 26 Ekim 2012, 05:12:55 »
Mediada kurban

Her dini bayramda İsrail Müslümanlara saldırır. Bu rutin bir gelişme..
Eskiden her Kurban Bayramı'nda Suriye'de kolera çıkardı.
Her Kurban Bayramı'nda kasaplar boğayı kovalardı, hayırdır inşAllah bu sene boğa kasabı kovaladı.
Bir şeyler tersine dönüyor.
Her kurban "hayvan hakları" ve "kan dökmek" üzerine vicdan tartışması yaşanır. Bu sene sıra Pelin Batu'daydı.
Eskiden her Kurban Bayramı'nda deri kapmaca oynanırdı.
Bu bayram farklı bir şey oldu, Abdullah Gül'le birlikte muhafız alayındaki asker ve subaylar topluca Bayram namazı kıldılar..

Şimdi, bu mu gerçek, dün yaşananlar mı doğru ve gerçekti. Gerçekten de askeri birliklerde kimse namaz kılmak istemiyor mu idi?
Türkiye değişiyor.
Her bayramda hilal tartışması yapılırdı, yine yapılmaya devam ediliyor. Ama artık yetti, bu işi çözmek de Türkiye'ye kalıyor..
Suudiler bu defa erken davranıp kendi usullerini de hiçe sayarak hilal tartışmasını başlattılar.
Her Kurban Bayramı'nda kurbana ilişkin fıkhi tartışmalar da yaşanırdı..
-Kurban yerine bağış yapsak olmaz mı?
-Balıktan kurban olur mu?
-Kurban parasına ayakkabı alıp dağıtsak, kurban yerine geçer mi?
-Kurban kesmesek olmaz mı?
Bu sene bunun üzerine tüy diktiler.
Zekeriya Beyaz bu sene yine başı çekti: Ayakkabıdan da kurban olur. Kurban kesmek insanı Allah'a yaklaştırmıyor mu, yoksula kış gününde ayakkabı giydirirsen de Allah'a yaklaşmış olursun. O zaman kurban kesme ayakkabı dağıt.

Namaz da insanı Allah'a yaklaştırıyor değil mi? Namaz müminin miracı. Sadaka da insanı Allah'a yaklaştırır, o zaman namaz kılma sadaka ver!.. (Haşa)
Aynı mantık..
Bir başkası da çıktı, kurbanın Şaman geleneği olduğunu söyledi. Hz. Adem zamanındaki Habil Kabil olayı değil, Hz. Musa'nın "tevbe edin ve kurban kesin" uyarısı da değil, Hz. İbrahim'in Hz. İsmail'i kurban etmesi de değil, Kur'an-ı Kerim'deki Hz. Peygambere "Kurban kes" emir değil, bugün Müslümanların kurban kesmesi Şaman geleneğinin bir devamı imiş..
Sünnet ne, Sünneti müekkede ne, Vacip ne? Bu tartışmalar sonucu Müslümanlar bu vesile ile inşAllah bunları da öğrenecek. Birileri bu tartışmaları mediaya taşıyarak akıllarınca bizi şüpheye düşürmek istiyorlar ama, bu tartışmalar bizim gerçeklerle yüzleşmemize sebeb olacak ve kalplerinde hastalık olanlar da bu vesile ile kendi cehennemlerine çıralı odunlar taşımış olacaklar.
Birçok dinde kurban var. Niye onlar değil de, Şamanlar..
Namaz benzeri ibadetler, oruç da başka inançlarda var, sakın namaz da oruç da o geleneklerin devamı olmasın! Kabe'nin tavafı zaten (Haşa) müşrik bir gelenek!

Bayram namazına koşup gelenlerin şuuraltı ve genlerindeki yönlendirici etkinin kaynağını birileri anında okuyabiliyor..
Hani bir laik bir Bektaşi dedesinin dediği gibi, namazsız bir zenginle dini tartışıyorlarmış da, "Ne anlatıyon hemşehrim" demiş, "Namaz, oruç bende yok, hac, zekat da sende yok, geriye bir kelime-i şahadet kalıyor, onu da bidayette kulağımıza okudular, ölünce de nasıl olsa talkın verirler, ne farkımız var."
Bayramın hem dini, ekonomik, sosyal ve kültürel boyutu iyiden iyiye incelenmeli.. Bir bayram ucuz tartışmalara kurban edilmemeli. Bu bayramın daha verimli ve etkin bir şekilde kutlanması ve şartların iyileştirilmesi için tedbirler alınması gerekiyor.
Kurban sadece kurban mevsiminde kesilmiyor, adak kurbanı her zaman kesilir, başka vesilelerle de kurban kesilebilir. Kuşkusuz bu işte esas olan Allah'ın rızasıdır..
Bazı tartışmalara alıştık. Kanıksadık artık. Kimsenin bunları ciddiye aldığı da yok.. Aksine bu tartışmalar, insanları gerçeği araştırmaya sevk ediyor ki, bu da iyi bir şey. Bu tartışmaları başlatanlar da zaten ürkek, mahcup bir eda ile çıkıyorlar ortaya.. Onların kim oldukları da böylece gün yüzüne çıkmış oluyor. Birileri bu şekilde deşifre olmuş oluyor..

Bazı Arap ülkeleri bugün bayram yapacak.. İnşAllah bu son olur ve gelecek yıl bu iş bir çözüme kavuşturulur. Bunun için inşAllah Türkiye, Mısır, İran ve Malezya'nın öncülüğünde, Suudilerin ve Astronomi konusunda uzmanlaşmış İslam alimleri ve gelişmiş gözlem yapabilen ülkelerin katılımı ile bir konferans düzenlenir ve bir çözüme ulaşılır..
Bayramınızı tebrik tebrik ediyorum.

Selâm ve dua ile..
Abdurrahman Dilipak - Yeni Akit.Habervaktim.com

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: kurban bayramı ve medyanın halleri
« Yanıtla #3 : 12 Ekim 2013, 08:34:24 »
Saygısızlığın asıl sebebi
 
CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın söylediklerini duydunuz sanırım. Türkiye Barolar Birliği Eski Başkanı'na yakışacak söz müdür hacca gidecek seksen yaşındaki insana "Araplara para kaptırma" demek? CHP gibi köklü bir partide son sekiz yıldır Genel Sekreterlik yapan ve Çalışma Bakanlığı görevinde de bulunmuş birinin yaşlı bir hacı adayına "Muhammed seni bırakmaz" diyerek onu caydırmak istemesine bir anlam verilebilir mi?
 
 
 
Hepsinden kötüsü, kendini savunurken diyor ki Sav: "Kameraların açık olduğunu bilmiyordum." Yazık; hem de çok yazık. Demek ki kameraların olmadığı yerlerde böyle laflar ediliyor. Hiçbir izan ve insaf ölçüsü olmayan laf yığını ortaya çıktığında da halktan özür dilemek yerine "keşke kameraya yakalanmasaydık" pişmanlığı (!) sergileniyor.

Aslında son yıllarda dine karşı saygısız ifadeleri bir araya getirdiğinizde Sav'ın sözlerine şaşmamak gerektiğini görüyorsunuz. Yakın zamana kadar halkın muhafazakârlığını içine sindiremeyenler, dolaylı yoldan dine yönelik eleştiriler yapardı. Kâh bilimsel düşünce maskesiyle bir şeyler söylenirdi; kâh irtica korkutmasıyla. Dindar olduğu bilinen bir kişinin (özellikle de imam, müezzin gibi görevlilerin) bir hatası bulundu mu, söylenmedik söz bırakılmazdı. "Ayıp olmuyor mu?" dendiğinde de yapılan yanlışı irdeledikleri söylenirdi. Böylece hem dinî konularda keskin laflar edilir, hem de dinin mukaddesleriyle değil, dini yanlış anlayan "yobaz ve gericiler" ile mücadele edildiği söylenirdi. Durum gerçekten buysa bu mücadeleye gerçek dindar insanlar da yardımcı olmalıydı. Gerçekten de dini hurafelere boğan ve mukaddes değerleri kendine şahsi nüfuz sağlama aracı olarak gören kişi ya da zümrelere karşı hakiki dindarlar da mücadele etmek zorundadır. Merhum Necip Fazıl'ın tabiriyle "ham yobaz ve kaba softa"ya karşı samimi müminlerin ilimle, ahlâkla, takvayla vs. karşı çıkması gerekir.

Ne var ki son dönemde dinin yanlış anlaşılmasına karşı söylenen (en azından öyleymiş gibi yapılan) sözlerin yerini bizzat dine karşı ifade edilen saygısız laflar aldı. Mesela her Kurban Bayramı'nda medya aracılığıyla yazılan çizilenden bir kısmı nas diyebileceğimiz değerleri sorguluyor; kurban kesimindeki yanlış uygulamaları değil. Diyanet İşleri'nin yaklaşık otuz yıldır kutladığı Kutlu Doğum Haftası'na dair söylenen birtakım sözlerin özünde Peygamber'e karşı saygısızlık yatıyor... Meselenin bir de hukukî denetim dışında kalan gri bir alanı var: İnternet. Orada servis edilenler arasında savrulan küfürler, Allah inancı olan herkesi derinden sarsacak kadar tahrik ve tahrip edici. Çıldırmış bir kitlenin hezeyanları deyip geçebilirsiniz; ancak mesele bu kadar basit değil. Dar ama etkili bir zümre kimi zaman öfkesine yenik düşerek kimi zaman da yürüttüğü psikolojik harbin gereği olarak en mukaddes ve en muazzez değerlere saldırıyor.

Şayet dine karşı söylenen kaba saba laflara bakarsanız aldanır, meselenin sadece bir noktaya kilitlendiğini düşünürsünüz. Aslında konu din üzerinden yürütülse bile bir başka meselenin yansımasıdır. Uzun bir dönemden beri ülkeyi yönetme hakkının kendilerinde olduğunu düşünen çevreler iktidarlarını çevreden gelen insanlarla paylaşmak istemiyor. Sadece siyasi alanda değil; hiçbir sahada paylaşımdan yana değil bu küçük zümre.

Madem mesele bir çeşit sınıf kavgasıdır; niçin dine bu kadar pervasız saldırıyorlar? Sebebi belli: Merkezdeki klasik klan çevreden gelenleri sadece baldırı çıplak köylüler olarak görmüyor; aynı zamanda onları aşırı dindar olarak kabul ediyor. Çevreden merkeze yönelmiş "Anadolu kaplanları"nın eşlerini genelde örtülü görünce küplere biniyor; asıl kızgınlığını saklayacak bir saldırı içine giriyorlar.

http://www.zaman.com.tr/ekrem-dumanli/saygisizligin-asil-sebebi_691702.html