Gönderen Konu: Altı Şeyhülislâm Yetiştiren Aile Hoca Sa'düddîn Hânedânı  (Okunma sayısı 2774 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Altı Şeyhülislâm Yetiştiren Aile Hoca Sa'düddîn Hânedânı



Şeyhülislâmlar ekseriyâ ilim ehli ve İslâm’a hizmeti olan hanedanlardan çıkmıştır. Meselâ Hoca Sa’düddin hânedânı bunlardandır ki tarih boyunca onlardan fazilet ehli büyük âlimler yetişmiştir,

Bu âlimlerden altı zât Şeyhülislamlık makamında ümmete hizmet etmiştir,

Osmanlı padişahlarının iki sıfatları vardı: Hilâfet ve Saltanat. Şeyhülislamlar, padişah namına hilâfet sıfatına niyâbet ederlerdi. Sadrazam ve vezirler ise saltanat sıfatını temsil ediyorlardı. Şeyhülislâmlık makamının vezâret ve riyâset makamına ilmi ve temsili olarak üstünlüğü görülürdü. Islâm hilâfetinin bütün haşmetiyle ve mehabetiyle kâim olduğu devirlerde ümmetin âlimleri arasından en bilgili ve en takvâlısı olan zât, kalplerin bu makama hürmetini muhafaza için Şeyhulislâmlık makamına gelirdi.

Ailenin ilk Şeyhülislamı Sa’düddin Efendi

Mehmed Sa‘düddin Efendi, Yavuz Sultan Selim’in nedimi Hasan Can Tebrizî’nin oğludur. Şeyhulislâm Ebussuûd Efendinin yanında yetişti. Ilminin genişliği, yüksek akıl ve zekâsıyla tanınırdı. Mısırlı meşhur âlim Şihâb el-Hafâcî merhum onun talebesidir.

Hoca Sa‘düddin Efendi, evliyanın büyüklerinden Seyyid Muhammed Bahâüddin Hüseynî el-Buhârî’nin (Şâh-ı Nakşibend hazretleri) neslindendir. Tasavvufta silsilesi Seyyid-i Şerîf Cürcânî’ye dayanır. Sa‘düddin Efendi bu soydan meşîhat makamına geçenlerin ilkidir.

Sa‘düddin Efendi Sultan Üçüncü Mehmed Han devrinde onun Macaristan’a yaptığı Eğri Seferi’nde maiyetinde idi. Eğri Seferi’nin ilk aylarında Islâm askerinin bazı zaferleri üzerine batıda Haçlı ittifakı oluştu. Iyi hazırlanmış bir ordu ile Islâm askerleri üzerine yürüyen bu grup bir ara başarı sağladılar. Islâm mücâhidlerinin saflarında zayıflık eserleri görünmeye başladı, düşman padişahın çadırına kadar yaklaşmıştı. Hatta sultan dönmeye niyet etmiş iken Sa‘düddin Efendi kalktı, padişahın atının yularını sıkıca tuttu, yönünü düşman askerine doğru çevirdi. Düşman askerleri sel olmuş her taraftan üzerlerine akıyordu. Hoca Sa’düddîn Efendi gür ve islâm askerinin safları arasında yankılanan sesiyle sultâna dedi ki:

“Biz işte böyle günler için yaşıyoruz. Ölelim de Islâmın zelil olduğunu görmeyelim”.

Bu sözleri sultanın ve Islâm mücahitlerinin ruhlarına tesir etti. Hep birden düşman saflarına şiddetli bir hücum ettiler. Allâhü Teâlâ, Müslümanlara inhizâmın acılığından sonra yardımıyla zaferin tatlılığını ihsan etti.

Mehmed Efendi ve keskin hafızası

Ailede yetişen Mehmed Sa‘düddin Efendi, Devlet-i Aliyye’nin 22’nci şeyhülislamıdır. Onun iki oğlu da Mehmed bin Sa‘düddin (vefatı 1024) ve Mehmed Es‘ad bin Sa‘düddin (vefatı 1034) sırasıyla şeyhülislâm oldular. Mehmed Sa‘düddin Efendinin yüksek ilim ve zekâsında, vera ve takvâ sahibi olduğunda ittifak vardır. Fıkhî bütün meselelerin tamamı zihninde hep hazır bulunurdu. Hafızası dillere destan idi.

Muhibbî Hulâsatü’l eserinden şöyle nakletti: “Şeyhulislâm Mehmed Efendi, bir gün kayıkla yolculuğa çıkmıştır. Emîn-i fetvâ olan zât da yanında bulunmaktadır. Fetvâların tevzîi zamanı da yaklaşmış olduğundan şeyhülislâm fetva eminine der ki:

Şu sualleri çıkar da bana oku, cevaplarını zihnimde hazırlayayım, bahçeye vardığımızda sana yazmakta kolaylık olur’. Fetva emini kâğıtları çıkarıp suallerin tamamını ona okur. Sual bulunan her bir kâğıdı okudukça kayıkta önüne koymaktadır. Bu sırada aniden esen şiddetli bir rüzgâr bütün kâğıtları alıp denize atar. Fetva emini heyecan ve endişeye kapılır. Şeyhülislâm der ki: Canını sıkma, sana söyleyeceklerimi yaz, der. Sonra yüze yakın meselelerin tamamını noksansız olarak orada ona yazdırır.”

Kitaba bakmadan 300 meseleyi cevapladı

Mehmed Efendi’nin küçük oğlu olan Es‘ad Efendi 25’nci Osmanlı şeyhülislamı oldu. Ilim ve fazilette kardeşiyle yarışırdı. Eran muharebesinde sultanın maiyetinde bulunmuştur. Ilmi kadar hakkı söylemekte de çok şiddetli idi.

Şeyhülislam Es‘ad Efendinin ilmini anlayabilmek için onun vefatından sonra yaşanan şu hadiseye bakmak yeterli olacaktır. Sultan Ikinci Osman onun yerine kimin geçirileceğini zamanın âlimlerinin büyüklerine sorar. Sultanın huzurunda Ahîzâde diye meşhur büyük âlim Hüseyin bin Mehmed söz alıp der ki:

“Huzurunuzdaki herkes bilir ki ben bir gün Es‘ad efendiye üç yüz mesele getirmiştim, iki yüzüne hiçbir kitaba müracaat etmeden cevap yazmıştı. Işte burada onun gibi yapabilecek bir adam daha varsa halef olarak fetvâ makamına geçebilir.”

Es‘ad Efendinin oğlu Ebû Saîd (v: 1072) bu hanedandan Şeyhülislamlık makamına geçen dördüncü kişidir ve 29’ncu Osmanlı şeyhülislâmıdır.


“Neme lazımcılık” hiç bu kadar tesirli anlatılmamıştır.

Ayasofya karşısında altı minareli Sultanahmet Camii’nin bânisi olan Birinci Ahmed Han, en yakın hizmetkârı vasıtasıyla Şeyhulislâm Mehmed Sa‘düddîn Efendiye:

“Ümmet-i Muhammed’e ilâhî yardım vaad olunmuşken Devlet-i Aliyye’nin üzerine çöken bu başıbozukluğun ve raiyyetin perişanlığının sebebi nedir” diye yazmış. Şeyhülislâm cevabında fetvâlarda mu‘tâd olduğu üzere aynı kâğıda ve sultanın namesi altına uzun bir “be” harfi çektikten sonra;

“Bu iş beni ne alakadar eder, ketebehû Mehmed bin Sa‘düddîn” yazar ve gönderir. Sultan bunu görünce, Şeyhülislâm’ın sualine itibar etmediğini düşünerek hiddetlenir ve son derece gazaplanır. Derhal onun huzuruna getirilmesini emreder ve getirildiğinde de Şeyhülislamlara padişahların gösteregeldikleri hürmeti unutup onu azarlamaya başlar ve:

“Benim için bu kadar mühim bir işte nasıl ‘Bana ne’, dersin ve cevap vermezsin” der.

Şeyhülislâm der ki: “Hayır sultanım, bilakis sizin sualinize çok dakik ve veciz surette cevap verdim. Her ne vakit devlet adamlarının ve milletin fertlerinin inayetleri sırf nefisleri olur, faydası yahut zararı umuma râci olan hususlar olmaz da: Bana ne o işten, derse artık belâlar umumi olur.”

Şeyhülislâm bu izahı yapınca Padişah hazretleri buna hayran olur, çok beğenir.

32. ve 47. Şeyhülislamlar

Aynı aileden Mehmed Bahâî bin Abdülazîz bin Sa‘düddîn (v: 1064) ailenin beşinci ve Osmanlının 32’nci şeyhülislamıdır. Zekâsının yüksekliği ile meşhurdu. Bahâî diye nisbetinin sebebi, Şâh-ı Nakşibend hazretlerine olan neseb bağı unutulmaması içindir. Mehmed Bahâî Efendi, Allâme Molla Çelebi el-Âmidî’nin ilimlerin en kapalı cihetlerinden sorduğu suallerine, Sultan Dördüncü Murad’ın emri üzerine en güzel cevap verebilen iki âlimden biridir.

Bu hanedandan şeyhulislâm olan son zât Feyzullah bin Ebu Said bin Esad bin Sa’düddîn (vefatı 1110) Efendi’dir. 47’nci Osmanlı şeyhulislâmıdır. İlm-i Hey’et ve Feleke son derece vâkıf idi. -Rahmetullâhi aleyhim ecmaîn- (Makalat-ı Kevserîden 445)


Haber Merkezi | 02 Şubat 2015 | http://insanvehayat.com/alti-seyhulislam-yetistiren-aile-hoca-saduddin-hanedani/