Böylece, Şerif unvanlı Hüseyin, İngilizlerle el ve işbirliği yaparak, onlardan tahsisat alarak üç buçuk günlük dünya saltanatı için bu zilleti kabul edip arzuladığı saltanata kavuşmuş, fakat sonu pek berbat olmuştur!..
Bu mevzuda Şerîf Hüseyin'in oğlu Abdullah'ın anlattıkları, bu hâinin sonunu çok güzel ortaya koymaktadır!..
Bakınız ne diyor Abdullah, misafir ettiği bir Türk diplomatına:— Şu anda aklınızdan belki de birçok şeyler geçebilir. Devletine ihanet etmiş bir kimsenin misafiri olmakla üzüntü duyabilirsiniz. Size bir hâtıramı anlatayım: Şimdi bulunduğunuz bu salonda bir gün babam ile beraberdik. Bildiğiniz gibi, İbn-i Suud'a mağlûb olan babam Mekke'yi terkederek Kıbrıs'da ikamete mecbur kalmıştı. İşte o sırada Kıbrıs'tan beni ziyarete gelmişti. Karşılıklı oturup konuştuğumuz sırada Sarayın bahçesindeki bandonun Cezayir ve İzmir marşlarını çalmağa başladığını duydum. Bu marşları dinlerken babamın üzüleceğini düşünerek hemen salonun panjurlarını kapatarak sesin gelmesine mâni olmak istedim. Benim bu hareketimin sebebini anlayan babam:
— Ne yapıyorsun?.. Benim üzüleceğimi zannederek mi bu marşları bana dinletmek istemiyorsun?.. Marşlar çalınsın... Pencereyi biraz daha aç!.. Onları doya doya dinleyeyim...
Oğlum, biz devlet-i metbuamıza ihanet ettik. İstanbul'da on yedi sene süren ikametimiz sırasında hepimiz mes'ud ve bahtiyardık. Sizler birer şehzade gibi idiniz. Her birimiz devlette mühim mevkiler işgal ediyorduk. Siz meb'us, ben Şûrâyı Devlet âzası idim. Allah, şimdi bizim cezamızı veriyor. Korkarım ki, bir gün daha büyük felâketlerle karşılaşabiliriz. Allah'dan en büyük niyazım, cezalarımızın çoğunu hayatta çektirmesidir. Tâ ki âhiret gününde günahlarımız azalmış olsun!..
Bu hâtırayı Hamza Osman Erkan'dan dinleyen Nusret Kuruoğlu, şunları da ilâve ediyor:
t—
Bilindiği gibi, Haşimî sülâlesine mensub hükümdarların hemen hemen hepsi de birer felâkete kurban gitmişlerdir: İlk defa Şerif Hüseyin tahtını ve vatanını terke mecbur kalmıştır. Irak'da kral olan oğlu Faysal, Bern'de öldürülmüş; yerine geçen oğlu Gazi ise, bir sûikasde kurban gittiği halde otomobil kazasında ölmüş gibi gösterilmiştir. Ürdün Meliki Abdullah ise, Kudüs'de Hz. Ömer Camii'nin kapısında bir Arap fedaisi tarafından hançerle katledilmiştir. Ve nihayet Irak'ın son kralı Abdülillâh ve Başvekil Nuri Said Paşa, birlikte Türkiye'yi ziyaret etmek üzere uçağa binecekleri sırada hükümet darbesi neticesinde fecî şekilde öldürülmüş ve çesedleri sokaklarda sürüklenmiştir. Nuri Said Paşa, Faysal'ın ihtilâlci ordusunda subaylık yapmış ve Türklere karşı birçok savaşlara iştirak etmiş olan bir kurmay subayıdır.
İhanet yoluna sapan hâinlerden birinin âkibeti işte budur!.. Diğer hâinleri de, ileride ele alıp tanıtmaya çalışacağız!..http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/devlestirilmis-cueceler/1636-mekke-serifi-hueseyinin-ihaneti.html