Gönderen Konu: lawrens'in itirafı  (Okunma sayısı 3896 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı trhn

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 114
lawrens'in itirafı
« : 26 Ocak 2005, 23:54:01 »



Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence'in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam'da Türkleri katlettikten sonra: "'Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım;tiksindim bu vahşetten..." diyerek itirafta bulunduğunu biliyormuydunuz.

Vicdan Azabı
-----------------
Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in İngilizlerle anlaşarak Osmanlı'yı arkadan vurduğunu ve mükafat olarak da İngilizler tarafından Hicaz Krallığı'na getirildiğini..

Daha sonra Vehhabiler tarafından alaşağı edilerek İngilizlerin himayesinde Kıbrıs'a yerleştirildiğini ve hastalandığında da oğlu tarafından Amman'a getirildiğini...

Ve günün birinde adet vechile saray bandosunun bahçede konser verirken "İzmir Marşı"nı çalması üzerine, oğlunun babasının üzülmemesi için pencereleri kapattırmak isterken baba oldukça ibretli bir şekilde:

"Evlat, neden o pencereyi kapıyorsun? Ben velinimetine ihanet etmiş asi bir kulum, günahım büyüktür. Kral olacağımı düşündüm. Allah beni sürgünlüğe düşürdü. Hastayım diye kapatıyorsun. Bırak pencereyi aç, şu marşı dinleyeyim.

Duyduğum vicdan azabının şiddeti, o eski hatıraların canlanması ile büsbütün artsın; bu dünyada çektiğim ızdıraptan vicdan azabıyla büsbütün ağırlaşsın, ta ki Cenab-ı

Hakk. bu günahkar kulunu dünyada affederek, ahirette hesap gününde cezadan korusun"dediğini biliyormuydunuz.


MUHABBETTEN MUHAMMED OLDU HASIL
MUHAMMEDSİZ MUHABBETTEN NE HASIL

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: lawrens'in itirafı
« Yanıtla #1 : 22 Temmuz 2013, 18:48:23 »
Böylece, Şerif unvanlı Hüseyin, İngilizlerle el ve işbirliği yaparak, onlardan tahsisat alarak üç buçuk günlük dünya saltanatı için bu zilleti kabul edip arzuladığı saltanata kavuşmuş, fakat sonu pek berbat olmuştur!..

Bu mevzuda Şerîf Hüseyin'in oğlu Abdullah'ın anlattıkları, bu hâinin sonunu çok güzel ortaya koymaktadır!.. Bakınız ne diyor Abdullah, misafir ettiği bir Türk diplomatına:
— Şu anda aklınızdan belki de birçok şeyler geçebilir. Devletine ihanet etmiş bir kimsenin misafiri olmakla üzüntü duyabilirsiniz. Size bir hâtıramı anlatayım: Şimdi bulunduğunuz bu salonda bir gün babam ile beraberdik. Bildiğiniz gibi, İbn-i Suud'a mağlûb olan babam Mekke'yi terkederek Kıbrıs'da ikamete mecbur kalmıştı. İşte o sırada Kıbrıs'tan beni ziyarete gelmişti. Karşılıklı oturup konuştuğumuz sırada Sarayın bahçesindeki bandonun Cezayir ve İzmir marşlarını çalmağa başladığını duydum. Bu marşları dinlerken babamın üzüleceğini düşünerek hemen salonun panjurlarını kapatarak sesin gelmesine mâni olmak istedim. Benim bu hareketimin sebebini anlayan babam:

— Ne yapıyorsun?.. Benim üzüleceğimi zannederek mi bu marşları bana dinletmek istemiyorsun?.. Marşlar çalınsın... Pencereyi biraz daha aç!.. Onları doya doya dinleyeyim... Oğlum, biz devlet-i metbuamıza ihanet ettik. İstanbul'da on yedi sene süren ikametimiz sırasında hepimiz mes'ud ve bahtiyardık. Sizler birer şehzade gibi idiniz. Her birimiz devlette mühim mevkiler işgal ediyorduk. Siz meb'us, ben Şûrâyı Devlet âzası idim. Allah, şimdi bizim cezamızı veriyor. Korkarım ki, bir gün daha büyük felâketlerle karşılaşabiliriz. Allah'dan en büyük niyazım, cezalarımızın çoğunu hayatta çektirmesidir. Tâ ki âhiret gününde günahlarımız azalmış olsun!..

Bu hâtırayı Hamza Osman Erkan'dan dinleyen Nusret Kuruoğlu, şunları da ilâve ediyor:

t— Bilindiği gibi, Haşimî sülâlesine mensub hükümdarların hemen hemen hepsi de birer felâkete kurban gitmişlerdir: İlk defa Şerif Hüseyin tahtını ve vatanını terke mecbur kalmıştır. Irak'da kral olan oğlu Faysal, Bern'de öldürülmüş; yerine geçen oğlu Gazi ise, bir sûikasde kurban gittiği halde otomobil kazasında ölmüş gibi gösterilmiştir. Ürdün Meliki Abdullah ise, Kudüs'de Hz. Ömer Camii'nin kapısında bir Arap fedaisi tarafından hançerle katledilmiştir. Ve nihayet Irak'ın son kralı Abdülillâh ve Başvekil Nuri Said Paşa, birlikte Türkiye'yi ziyaret etmek üzere uçağa binecekleri sırada hükümet darbesi neticesinde fecî şekilde öldürülmüş ve çesedleri sokaklarda sürüklenmiştir. Nuri Said Paşa, Faysal'ın ihtilâlci ordusunda subaylık yapmış ve Türklere karşı birçok savaşlara iştirak etmiş olan bir kurmay subayıdır.

İhanet yoluna sapan hâinlerden birinin âkibeti işte budur!.. Diğer hâinleri de, ileride ele alıp tanıtmaya çalışacağız!..
http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/devlestirilmis-cueceler/1636-mekke-serifi-hueseyinin-ihaneti.html