Gönderen Konu: Malumat deryası  (Okunma sayısı 68980 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Bakmak ve Görmenin farkı
« Yanıtla #15 : 27 Haziran 2009, 16:53:04 »

Bakmak ayrı, görmek ayrıdır:


“Onları, sana bakıyor görürsün. (Halbuki) on-lar görmezler.” (S. Â’raf 198) (Çünkü, girdaba düşen, Hakk’ı görmez.)

“Göklerde ve yerde (Allahü Teâlâ'nın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden) nice âyetler var ki, onların üzerine uğrarlar da, ondan yüz çevirib geçerler, (görmek istemezler.)” (S. Yûsuf 105)


Pek çok insan görünüşe müptelâdır. “Onlar, bu dünya hayatından  sâdece bir zâhir (görünen yüzü) bilirler. Âhiretten ise tamamen gâfildirler.” (S. Rûm,7) (Dünyanın sonu nereye varacağını düşünmezler.)


Zâhire takılan bir göz, hakîkati göremez. Meselâ: Zâhirde yağmur buluttan, meyve ağaçtan gelir. Hakikatte her şeyin Yaratıcısı olan Rabb'imiz Teâlâ tarafından, yağmur bulut vâsıtasıyla indirilir, meyve de ağacın dalları ile gönderilir.

“Pencereye bakmakla pencereden bakmak aynı şey değildir. Pencereye bakan lekeleri, pencereden bakan ise güzellikleri görür. İki adam hapishane penceresinden dışarı baktı... Birisi çamuru gördü, diğeri yıldızları...” (Dale Cernagie)

Yarısı dolu bir bardak iki kişiye gösterildiğinde birisi, “Yarısı boş bir bardak görüyorum” derken diğeri, “Yarısı dolu bir bardak görüyorum” diyor. Halbuki ikisi de aynı dünyada yaşayan insanlar; fakat  kâinata ve hâdiselere bakış tarzları farklı... Bu bakımdan bize düşen, zâhire takılıp kalmak değil, hakîkati görebilmektir.
Hakîkî mahkûm, demir parmaklıklar arasındakiler değil, zâhirî hapishânede maddeye takılıp kalanlardır.
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Hazır cevaplar
« Yanıtla #16 : 27 Haziran 2009, 17:19:28 »
Birisi İmam-ı Azam Hz.lerine:
-Elbisemi çıkarıp gusl yapmak için nehre girdiğimde kıbleye mi, başka tarafa mı döneyim?
-Çalınmaması için elbisene karşı dön buyurmuştur.


                                       ------------

Bir kimse imamı Şa’bi’ye:
İhramlı kişi bedenini kaşıyabilir mi?
Evet
Ne kadar?
Kemikleri gözükene kadar  : )


                                      ------------
İmamı şabi’ye birisi:
İblisin karısının adı nedir?
Ben o düğünde yoktum.
                                       -------------



En Faziletli ilk söz: La ilahe illAllah
En Faziletli ikinci söz: SubhanAllahı velhamdü lillahı ilah
En Faziletli Üçüncü söz: Elhamdü lillahi ilah.
En Faziletli dördüncü söz: Allahü ekber Allahü ekber iyah.
En Faziletli beşinci söz: La havle vela kuvvete illa ilah



Allah indinde en mükerrem zat Adem a.s. dır zira ona esmayı öğretti Kadınların en ekremi Ümmü Musa Meryem dir.

Ana rahminde bulunmadan yaratılan 4 mahluk.

1-   Adem A.S.
2-   Havva R.A,
3-   Salih A.S. ın devesi
4-   İsmail A.S. a inen koç



Sahibi ile seyreden kabir :
Yunus A.S. ı yutan balık
Kehkeşan ve kavsi güzah : Kehkeşan semanın kapısı Kavsi güzah Tu-fandan sonra hayatta kalanlar
Günün muayyen zamanında güneş görüp daha önce ve sonra güneş görmeyen yer: Musa A.S. denizi geçerken denizde yarılan yer

İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Planlı ve programlı olmak
« Yanıtla #17 : 27 Haziran 2009, 18:13:29 »
İslâm Dîni, insanın sabah kalkmasından gece yatmasına kadar vakitlerini öylesine doldurur ki, artık ne şikâyet edeceği bir boşluk bulur, ne de onu doldurmak için başka bir şeye ihtiyaç duyar. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen:

“O hâlde boş kaldın mı yine kalk yorul. Ve ancak Rabbine rağbet et ve O’na doğrul” (İnşirah Sûresi 7-8) buyurarak zamanın en güzel şekilde değerlendirilmesini emretmiştir.

Zamanın en verimli bir şekilde değerlendirilmesi için önceden tasarlanan bir plan ve program dâhilinde hareket etmek gerekir. En kötü plan dahi plansızlıktan iyidir.

Zamanın planlanıp kullanılması şöyle yapılabilir:

* Günlük zamanın nasıl kullanıldığını gösterir bir program hazırlanır.

* Bunu hazırlarken, yapılacak işin ehemmiyeti ve sağlayacağı fayda nispetinde zaman ayrılır.                     

* En mühim ve zor olan işler için tahsis edilen zaman, en verimli çalışmanın yapılabileceği zaman olmalıdır. Bu husûsta İmâm-i Rabbânî Hazretleri şöyle buyurmaktadır:

“Ey bizi seven kardeşim! Vakit keskin kılıçtır. Yarın fırsat ele geçer mi, geçmez mi bilinmez. Ehem (daha mühim) işleri bugün yapmalı, ehem olmayanları yarına bırakmalıdır. Aklın hükmü ve iktizâsı da budur.” (Mektubat-ı Şerife 1/134-127)

 “Te’hîrin ve işleri sonraya bırakmanın ilâcı ne olabilir ki!” (Mektubat-ı Şerife 1/36-128)

* Kolay işler zor işlerin arasına serpiştirilmeli, mühim olmayan işler ise en verimsiz saatlere bırakılmalıdır.

* Muayyen aralıklar ile istirâhat zamanları ayrılmalı, bu vakitleri de mümkün olduğu kadar kolay ve dinlendirici işlerin yapılması ile geçirmelidir.

* Planlama yapılırken her zaman, az da olsa bir ihtiyat vaktinin ayrılmasına dikkat edilmelidir. İşlerin ters gitmesi hâlinde telâşa kapılmamanın tek çâresi budur.

* Zaman tahsîsinde faydasız işlerle meşgûliyetten  ve  uykunun fazlasından kaçınmaya dikkat edilmelidir.

* Yapılan günlük programı tatbik sahasına koymakta a’zamî dikkat göstermek.

* Tatbik sâhasına konulan günlük programda tesbit edilen noksanlıkların izâlesine çalışılmalıdır.

* Günlük programın yanında, haftalık, aylık ve yıllık olmak üzere, yukarıdaki husûslar dikkate alınarak planlar hazırlanmalıdır.
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
En güzel tedavi
« Yanıtla #18 : 27 Haziran 2009, 18:15:28 »
Ünlü Abbâsî halîfelerinden Hârun Reşîd’in mütehassıs bir doktoru vardı ve Hıristiyandı. Bir gün bu doktor ile, saraydaki vazîfelilerden İbni Vâkıd adındaki zât arasında şöyle bir konuşma cereyan ediyor... Doktor diyor ki:

“— Sizin kitâbınızda, tıp ilmine dâir hiç bir şey yok. Halbuki ilim iki nevidir; biri ilm-i ebdân (hekimlik ilmi), diğeri de ilm-i edyân (dînî ilimlerdir.)

— Cenâb-ı Hakk, tıp ilminin tamamını, Kur’ân-ı Kerîm’de bir âyetin yarısında toplamıştır.

— Nedir o âyet?

— “Yiyiniz, içiniz; israf etmeyiniz” meâlindeki âyet-i kerîmedir.

— Peki, niçin tıp hakkında Peygamberinizden bir şey rivâyet olunmuyor?

— Peygamberimiz (s.a.v.) hazretleri tıbbı, kısacık bir cümle içerisinde toplamıştır.

— Söyle bakayım, nedir o koskoca tıp ilmini içinde toplayan cümle?

— “Mi’de, hastalığın evi, perhiz ise devânın başıdır.” meâlindeki hadîs-i şerîftir.

Bunun üzerine Hıristiyan tabib şöyle der:

Ne Kitâbınız ve ne Peygamberiniz, Calinus’a (eski Roma’da doktorların piri) tıptan birşey bırakmış. (Yâni, tedâvî için doktorlara ihtiyaç bırakmamış)” (Necâib-i Kur’âniyye)
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Adabı Muaşeret
« Yanıtla #19 : 27 Haziran 2009, 18:17:37 »
Selâmlaşmak, selamı yaymak da müslümanın edeplerindendir. Bu münâsebetle müslüman, müslüman kardeşi ile buluştuğunda ve ayrılırken selâm vermelidir.

Kimsenin olmadığı eve veya herhangi bir mekana girerken de “Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhi’s-sâlihiyn” diyerek selam verilmelidir.

Yine iki müslüman buluştuklarında müsâfaha etmelidir, uzun bir ayrılıktan sonra buluşmuşlar ise göğüs gögüse kucaklaşabilirler.

Müslüman, müslüman kardeşine hakâret etmemeli, kaş-göz hareketleri yapmamalı, lakâp takıp alay etmemelidir, kibirlenip böbürlenmemeli, mütevâzı (alçak gönüllü) olmalıdır.

Müslüman gittiği meclislere temiz elbise ile gitmeli, yaşlı ve kendisinden daha bilgili kimselerden daha yukarıda oturmamalıdır. Daha evvel gelmiş ise sonra gelen yaşlı ve bilgililere ihtiyaç var ise yerini vermelidir. Kimseyi kaldırarak kendisine yer açmaya çalışmamalıdır.

Konuşulanları dinlemeli, dinlediğini hâli ile belli etmelidir. Büyüklerin ve hocaların gelişine ayağa kalkarak, hürmet göstermelidir.

Müslümanlar komşuluğun ne demek olduğunu bilmeli, komşuluk haklarını yerine getirmelidir. Ve her Müslüman komşusunu kendisinden her husûsta emin kılmalıdır. Zira hakîkî mümin, mümin kardeşini kendisinden gelecek her türlü zarardan ve ezâdan emin kılan kimsedir.

Müslüman başkasının evine izinsiz girmemeli, izin alıp selâm verdikten sonra girmelidir. Ev sahipleri ile beraber olduğu zaman da adâba riâyet etmeli, ev içerisinde mütecessis hareket etmemeli, birbirine nikahı düşen insanlarla, yani namahremleri ile bir arada oturmamalıdır.

Hatta bir ailenin çocukları, (bulûğ çağına girmemiş olsalar bile) ebeveynin hususi odalarına izinsiz girmemelidirler.
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Sıhhat reçetesi
« Yanıtla #20 : 27 Haziran 2009, 18:19:47 »
İbrahim Hakkı Erzurumî meşhur eseri “marifetnâme”de “sıhhatin korunma çareleri ve bu hususta dikkat edilecek esaslar” kısmında şöyle diyor:

“Ey aziz! Hikmet ehli demişlerdir ki:

Hastalığın başladığı yer midedir. Mideye giren besinler hazım ile vücûda yayılır. Hazımsızlık veya hazımda zorlanma vücudun dengesini bozar.

Mideye, hazmedemeyeceği veya hazımda zorlanacağı yiyecekleri doldurmak, gücünden fazla yükleme yapmak sağlığı bozar.

Yazın güneşten sakınmak, gölgeli yerlerde gezmek ve oturmak, safra maddesini mahveden soğuk yiyecek ve içeceklere alışmaktan çekinmek, ısıtılıp kurutulan yemeklerden sakınmak, hıyar, kavun gibi sulu meyveleri bol yemek, beyaz ve ketenden yapılmış elbiseleri giymek, soğuk su ile yıkanmak, sabahın soğuğundan, öğle vaktinin sıcağından çekinmek. Kışın ise yünlü elbise giyip, yağlı yemekler yemek vücut için çok faydalıdır.

Vücudun her organını, özelliğine göre işletmek faydalıdır. Meselâ; eller, eşyâyı kaldırıp indirmekle, ciğerleri, bol ve temiz hava alıp vermekle, ayak yürümekle, hâfıza okuma ve ezberleme ile kuvvet kazanır ve gelişir.

Ata binmek, bütün vücudu harekete geçirdiği için çok faydalıdır. Vücudu işleten yarışlar, deniz sporları gibi oyunlar da çok faydalıdır. Gerçi kazanan sevinçli, yenilen üzüntülüdür. Fakat ne olursa olsun müsabakalı oyunlar her zaman vücuda faydalıdır. Gemiye binmek, deniz seyahati, kan ve safra gibi sıvıların akımını ve hazmı kolaylaştırdığı için faydalıdır. Vücuttaki su birikimini, hattâ cüzzam gibi hastalıkları bile iyi eder. Mümkün olduğu kadar istifra etmemeli. Çünkü; kusma, faydalı gıdayı da dışarı atar.

İtidal, orta yollu hareket vücuda sıhhat, insana izzet, dîne hizmet kazandırır...
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Peygamberimize vahyin gelmesi
« Yanıtla #21 : 01 Temmuz 2009, 01:56:05 »
Peygamberimize vahiy geldiği zaman yanlarında ki Ashabı Kiram anlardı.
       Bazen vahiy geldiği zaman Peygamber Efendimiz deve üzerinde bulunurlardı. Vahiy geldiği zaman develer bile dayanamaz çökermiş. Peygamber Efendimiz çok terler büyük bir sorumluluk hissederlerdi.
       Peygamberimiz 6 ay rüya yöntemi ile eğitilmiştir. Eğer vahiy geleceğine dair eğitilmemiş ve alıştırılmamış olsa idi kendileri de tahammül edemezlerdi. Büyük bir eğitimden geçmesine rağmen ilk ayet geldiği zaman ( ikra ) çok heyecanlanmış , çok korkmuştur. Eğer 6 ay rüyada alıştırılmamış olsaydı dayanamazdı.
                                                                                                           
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Başkasının yerine hatim okumak
« Yanıtla #22 : 01 Temmuz 2009, 01:57:53 »
Bir kimse hatim yapacak oluyor , sonra bu hatimi cüz cüz herkese dağıtıyor. Sonrada o hatmi kendisi yapmış gibi herhangi bir kimsenin ruhuna hediye ediyor. Böyle bir şey yoktur. Başkasının okumuş olduğu hatme sahip çıkamaz. Bu hatmi kendisi yapmış olmaz ve başkasının ruhuna da hediye edemez. Ruhuna hiçbir şey gitmez. Ancak o hatimden kendisi cüz okuduysa o cüzlerin sevabı gider.
       Böyle hatim yapılacağı zaman cüzleri dağıtırken herkese şöyle demeli ; meselâ “Benim babam için 1 cüz oku ruhuna hediye et” ancak böyle olursa , herkeste hediye ederse ancak o zaman hatim tam olur.
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Çalışkan olmak
« Yanıtla #23 : 09 Temmuz 2009, 14:00:58 »
ÇALIŞKAN OLMAK

İslâm dîni mensuplarına çalışmayı emretmiş, tembelliği şiddetle yasaklamıştır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de meâlen: “Hakîkaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur” (Sûre-i Necm 39) buyurularak dünyâ ve âhiret için çalışmanın ehemmiyetine işâret edilmiştir.

Peygamber Efendimiz de: “Hakîkat Allah size çalışmayı farz kıldı, o halde çalışınız!” (Feyzü’l Kadir, 2/245) buyurarak çalışmamızı emretmiştir.

Lisânımızda, “Boş duranı Allah da kulu da sevmez”, diye çalışmaya teşvik eden güzel bir sözümüz vardır. Şâir:

“Allah'a dayan sa'ye sarıl, hikmete râm ol,

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”,diyerek muvaffak olmanın yegâne şartının çalışmak olduğuna tenbih etmiştir.

Çalışmak kadar, devâm da mühimdir. “Allah'ın en sevdiği amel az da olsa devamlı yapılanıdır” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafa 1-53/122) hadîs-i şerîfi buna işâret eder.

Çalışmamak tembellik, tembellik ise bir hastalıktır. Peygamber Efendimiz:“Allah'ım tenbellikten ve âcizlikten sana sığınırım” (Nisâbûrî, Müstedrek 1 /430) buyurmuştur. Tembellik âfettir ki kişinin muvaffak olamama sebeplerinin başında gelir.

Bir baksana gökler uyanık yer uyanıktır.
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Amelsiz ilmin neticesi
« Yanıtla #24 : 09 Temmuz 2009, 14:02:04 »
Ziyâd bin Lebid (r.a.) anlatıyor:

Nebiyyi Ekrem (s.a.v.) bir şeyden bahsetti ve “O korkunç hâdise, şer’î ilmin yok olup gitme vakti geldiği sırada olacaktır”, buyurdu. Bunun üzerine ben dedim ki:

— Ya RasûlAllah! Biz Kur’ân-ı okuyup dururken, onu evlâdımıza okuturken, onlar da çocuklarına öğretirken kıyâmet gününe kadar öğretip okuttukları halde nasıl olur da ilm-i şer’î yok olur gider? Kur’ân elden ele, dilden dile dolaşıp dururken buna imkân var mı?, dedim. Rasûlü Ekrem (s.a.v.):

— Anan seni yavru kılsın ya Ziyad! Ben gerçekten seni, Medîne’de fıkıh ilmi en çok olan biri zannederdim. Şu Yahûdiler ve Hıristiyanlar da Tevratı ve İncili okumuyorlar mıydı? Hem de nesilden nesile çocuklarına, torunlarına okuttururlardı. Fakat onlarda bulunan emir ve yasaklardan hiçbir şeyle amel etmiyorlardı! buyurdular. (Mişkât-ül Mesâbih)A
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Sahabeyi kötülemenin zararları
« Yanıtla #25 : 09 Temmuz 2009, 14:02:33 »
SAHÂBEYİ KÖTÜLEMENİN ZARARLARI

Ashâb-ı Kiram arasında çıkan bir takım ihtilaflardan dolayı Hâricîler, bazı Mu’tezile imamları ve Şiîler, sahâbenin ileri gelenlerine veya bir kısmına dil uzatmışlar, ve onlara fâsıklık veya bir takım kötü sıfatlar isnâd etmişlerdir.

Târihteki sapık fırkaların görüşlerini, günümüzde o fırkalara mensup olduklarını açıkça söylemeseler de, Ehl-i Sünnet itikâdını kökünden sarsan sözleri duyulmakta ve görülmektedir. Halbûki Ashâb-ı Kirâm’a olan îtimâdı sarsmak, İslâmî esasları tehlikeye düşürebilir. Zira sahâbenin adâletinde tereddüt; onların bize naklettikleri Kur’ân ve Sünnete olan itimadın yani İslâm’ın temellerinin sarsılması demektir.

Bu fırkaların başında olan Şîa, Hz. Ali’yi ve birkaç sahâbeyi ifrât derecesinde sevmişler fakat diğer sahâbîlere hiç bir müslümana bile yakışmayan kötü vasıflar yakıştırmışlardır. Resûlullâh’ın etrafında canlarını siper eden sahâbeye karşı takınılan bu menfî tavır karşısında müslümanların Sünnete ilâve olarak sahabenin hepsini içine alacak şekilde “Cemâat” tâbirini kullanmaları mühimdir.

Böylece Ehl-i sünnet ve’l-Cemâat tabiriyle, Rasûlüllah (s.a.v) sünnetinin yanında ashâbın görüş ve tatbikatının da bütün müslümanlar için takip edilmesi lazım gelen bir yol olduğu ifâde edilmiştir.

Böylece Sünnet-i nebevî’de bulunmayan veya ihtilaf mevzuu olan bir meselede ashâb-ı kirâm, mürâcaat kaynağı gösterilmiştir. Bu hususta ki bir hadîs-i şerîf de şöyledir: “.. Sizden kim benden sonra yaşarsa şiddetli ihtilaflar görecektir. Öyle ise benim sünnetim ile râşid ve hidâyet üzere olan halifelerin sünnetine bağlanınız. Sünnete sımsıkı sarılınız. Sizleri sonradan çıkan bid’atlerden sakındırırım. Çünkü her bid’at dalâlettir.”  (Tirmîzi, İlim 16)
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
İcazet almak
« Yanıtla #26 : 09 Temmuz 2009, 14:03:06 »
İmam-ı Ebu Yusuf hocasından izin almadan ders meclisi kurdu ve insanlara fetva vermeye başladı. Bu hadise hocası İmâm-ı Âzam Hazretleri’ne ulaştırıldı. İmâm-ı Âzam Hazretleri huzurunda bulunanlardan birini “Şimdi git İmâm Ebû Yusuf’a şu meseleleri sor.” diyerek gönderir.

— Bir kimse temizlemeciye bir elbise bıraksa, elbiseyi almaya gidince temizlikçi elbise aldığını inkar ederse, şahıs ertesi gün tekrar gittiğinde temizlikçi elbiseyi temizlenmiş olarak verse, ücret hak eder mi?

— İmam Ebû Yusuf “hak eder” deyince sual soran “hata ettin” der. “Hak etmez” deyince yine “hata ettin” der.

Sual soran cevap verir. “Elbiseyi inkardan önce temizlemiş ise sahibi için temizlemiştir. Ücret alır. İnkârdan sonra ise, kendisi için temizlemiş sayılır ve ücret almaz.”

— Namaza giriş farz ile midir, sünnet ile midir?

— İmâm Ebû Yusuf “farzla girilir” deyince sual soran “Hata ettin” der. “Sünnetle girilir.” diye cevap verince yine aynı sözle “Hata ettin” diye karşılık verir.

Sual soran cevap verir: “Namaza giriş hem farzla hem de sünnetledir. Çünkü İftitah tekbiri farzdır, elleri kaldırmak ise sünnettir.”

— Tencerede et pişerken içine kuş düşşe, et yenir mi, yenmez mi?

— İmâm Ebû Yusuf “yenir” der. Soran “Hata ettin” der. “Yenmez” deyince  soran yine “Hata ettin” der.

Sual soran cevap verir: “Eğer kuş, et piştikten sonra düşerse, suyu dökülür ve et üç kere yıkandıktan sonra yenilebilir. Kuş, et pişmeden düşmüş ise et kuş ile beraber piştiğinden ikisi de yenmez.”

Bu cevaplardan sonra, İmâm Ebû Yusuf hazretleri, hemen kalkar ve hocası İmâm-ı A‘zam Hazretleri’nin yanına gider. Hocası “Seni buraya cevap veremediğin mese
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Bir Türk icadı
« Yanıtla #27 : 09 Temmuz 2009, 14:04:22 »
Bİr Türk İcâdI

Yıllardan beri hafife alıp durduğumuz sarıklı atalarımız birçok sahâlarda olduğu gibi, tavukçuluk sahasındaki keşifleriyle de dünyayı hayretler içinde bırakmış adamlardır.

Bunun ne demek olduğunu anlamak için Fransız seyyahlarından Le Bruyn ve İngiliz seyyahlarından Melton’un seyahatnâmelerine şöyle bir göz gezdirmek kâfidir. Batıcılarımızın Batıdan aldığımızı zannedip imrendikleri kuluçka makinalarımızın en mükemel şekli bizim işte o şerefli atalarımızın icâdlarından olduğu, bütün Batı menbalarının ittifâkıyle sâbittir.

Meselâ Corneile Le Bryun’ün 1732 de La Haye de neşrolan ‘Voyages au Levant’ ismindeki beş ciltlik büyük seyâhâtnamesinin ikinci cildinin 64-70’inci sayfalarında kendisinden evvelki seyyâhların izâhatı da karşılaştırmak suretiyle verilen malûmata göre, o zaman bir Osmanlı vilâyeti merkezi olan Kâhire’de zengin bir Türk iş adamı ilk kuluçka fırınlarını yaptırıp işletmeğe başlamıştır.

Muhtelif seyâhâtnamelerin bu mesele hakkında verdikleri izâhatın bazı ehemmiyetsiz teferruatında bir takım ihtilâflar bulunmakla beraber, umûmi hatlarında hepsi müttefiktir.

Yer altında yapılan kuluçka fırınları kerpiçtendir. Üzerlerinde birer değirmi menfez vardır. Bunlar fazla harâretinden çıkması için yapılmıştır. Bir fırın binâsında umûmiyetle yirmi dört fırın bulunur. Bu fırınlar on ikişerden iki tarafa ayrılmış ve aralarında işçiler için küçük bir yol bırakılmıştır. Her iki taraftaki onikişer fırının altısı üstte ve altısı da alttadır. Yani fırınlar iki katlı demektir.

Bunların saman ve gübre yakılarak ısıtıldığından bahsedilir. Yumurtalar umûmiyetle üst fırına konulur ve alt fırında ateş yakılır. Bazan da bunun aksi yapılır. Civcivlerin kabuklarından çıkışı yirmi birinci gün başlayıp yirmi ikinci günü nihâyet bulur. Yalnız Mısır’ın sıcak ikliminden dolayı bu faaliyet kış mevsiminin dört ayına münhasırdır. Fırınların büyüklüğüne göre her birine sekizyüzden sekizbine kadar yumurta konulduğu hakkında muhtelif rivâyetler vardır.

Diğer vilâyetlerimizde de kurulan bu kuluçka fırınları sayesinde Avrupa’ya civciv ihracatı yapılmış, Türk rekâbetine dayanamayan Avrupalı tavukçular Türk fırın piliç etlerinin tabiî piliçler kadar lezzetli olmadığı hakkında şâiyalar çıkarmış, fakat buna rağmen Floransa dukası Türkiye’den mütehassıslar getirtip önce İtalya’da teşebbüse geçmiş ve ondan sonra da bu Türk icâdı Lehistan’a varıncaya kadar bir çok memleketlere yayılmıştır.
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Hz. Ömer'den nasihatler
« Yanıtla #28 : 09 Temmuz 2009, 14:05:05 »
HZ. ÖMER (R.A.)’DEN NASİHATLER

1. Sana kötülük yapan kimseyi ona iyilik yaparak cezâlandır.

2. Hakîkatı anlayana kadar din kardeşinin davranışını iyiye yor.

3. Müslüman kardeşinin ağzından çıkan bir lakırdıyı iyiye yorman mümkün oldukça kötüye yorma.

4. Kendini töhmet altında bırakacak işlere mübâşeret eden, kendisi hakkında kötü düşünenleri kınamasın.

5. Sırrını gizleyen murâdına erer.

6. Sâdık arkadaşlar edin, gölgelerinde yaşarsın. Çünkü sâdık dostlar, huzurlu anlarda süs, sıkıntılı demlerde silahtır.

7. Seni ölüme götürse de doğruluktan ayrılma.

8. Seni ilgilendirmeyen işe karışma.

9. Henüz vukû’ bulmamış şeylerden sorma.

10. İhtiyâcını, onu gidermeni istemeyenlere iletme.

11. Yalan yere yemîni hafîfe alma, Allah seni helâk eder.

12. Kötülüklerini öğrenmek düşüncesiyle de olsa fâcirlerle arkadaş olma.

13. Düşmanlarından uzak dur.

14. Güvenmediğin dostlarından sakın. Güvenilir kimse de Allah’tan korkandır.

15. Mezarlıklarda derin saygı içinde ol.

16. Tâat ânında kendini zavallı gör.

17. Günah işlemek istersen sonunu düşün.

18. Herhangi bir işinde, Allah’tan korkanlarla istişâre et. Zîrâ Allah: Meâlen “Allah’tan, kulları arasında yalnız âlimler korkar,” buyurur. (Hayatü’s-Sahâbe 4-209/211)
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."

Çevrimiçi Miftahulkuluub

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1959
    • http://www.sadakat.net
Temizliğin mertebeleri
« Yanıtla #29 : 09 Temmuz 2009, 14:05:29 »
TEMİZLİĞİN MERTEBELERİ

Peygamberimiz (s.a.v.) “Temizlik imânın yarısıdır” buyurmaktadır. Bu Hadîs-i Nebevîdeki temizlikten muradın yalnızca zahirî temizlik olması aklen uzaktır. İçini harap vaziyette bırakıp dışını su ile temizlemek... Bu anlayış, kasd edilen mânâdan ne kadar uzaktır.

Temizliğin mertebeleri dörttür:

a) Dışını maddî ve mânevî pisliklerden temizlemek,

b) Uzuvlarını günâhlardan temizlemek,

c) Kalbi, kötü ahlâktan temizlemek,

d) Sırrı, Allah’tan gayrisinden temizlemektir.

Sonuncusu; Peygamberlerin, velîlerin, salihlerin ve sıddîklerin temizliğidir.

Sen, dışını zahirî pislikten temizlediğin zaman kalbini de temizlemekten gaflet etme. Önce tevbeye ve eksik bıraktığın şeylere nedâmetle temizlenmeye; gaflet gösterdiğin şeylere, irtikâp ettiğin suçlara, gelecekte de yapılması vacip olan hususları, terk etmeye kesin olarak karar verdiğin vazifelere karşı ağlamaya; hakikî hidayetin başlangıcı olan mücâdele yolunu bilmeye çalış. (Ruhussalât, Fazilet Neşriyat)
İncemeseleler    Sadakat.Net    İns SadakatForum  Sevadı Azam


" Derviş isen kardeş takvaya çalış.."