Kent önümde. Taş evlere sırt çeviren beton binalar, yoz görüntüleriyle estetik değerlere yoldaş olamamış. Birbirine kaş çatıyor burada taş ve beton... Taş, kızgın yüzyılların ruhunu serdiği yamaçta ayrık ot istemiyor. Yeşil, tek düze çimen gibi sırt sırta verip yüzyıllarca yaşamak istiyor taş evler. Ayaklarımın altındaki asfalt yaylanı-yor sanki.
er şeyi dinliyorum. Yanımdan geçen atların nallarından çıkan sesi. Hiç durmadan yanımdan geçen araçların homurtusunu ve dillerden düşen sözcükleri dinliyorum. Daracık sokaklar başlıyor caddenin iki yanında. Kent anlatmaya başlıyor kendisini. Dükkanlara kilit vuruyor insanlar... Sıcacık karşılıyorlar insanı. Akşamın bunaltıcı sıcaklığının üstüne düşüyor içten selamlaşmanın serinliği.
***
Mardin Güvercinsiz Olur mu?Kent altın sarısına bürünmüş. Serinliği bekleyenler taş evlerin damlarına dizilmişler. Serinlik geldi gelecek. Mezopotamya ovasında birikiyor şimdi. Akşam güneşi ile sarmaş dolaş kentin üstüne koşacağı anı bekliyor. Damlarda insanlar. Günün sıcaklığı bedenlerinde. Ovaya iç boşaltmak için hazır bekleşiyorlar... Güvercinler uçuyor damdan dama... Ulu Cami'nin minaresinin çevresini dolaşıp taklalar atıyor güvercinler. Tüm yaşamını güvercinlere adayanlar akşam yelinin önünde keyfin üstüne keyif koyacaklar... Güvercinler taklaya hazır. Beyaz siyah paçalı güvercinler, damın ucu-na dizilmiş bekleşiyor... Güvercinlerine hayran, hayran bakan Mardinli bir genç, "Mardin güver-cinsiz olmaz" diyor. Akşam yeli kopup geliyor ovadan. Öyle bir serinlik ki içine işliyor insanın... Güvercinler havalanıp takla atmaya başlıyor kentin üstünde. Binlerce yıldan beri böyle takla atarlarmış. Acıların sevinçlerin sevdaların üstüne kanat çırparlarmış.
Üstte zincirli medrese gururlanmış öylece duruyor. Güvencinler kanat dendiriyor medresenin taş kümbetlerine. "Nedir bu tutku?" diye sorası geliyor insanın. En iyisi sormamak... Çuval, çuval buğdayları dama dizen Mardinli'ye bu soru yakışmaz. Kazandığının yarısını güvercinlerine yediren insanı bu soru yaralar. Küçücük kuşa duyduğu sevgi tüm canları sarıyor çünkü. Güvercin evinin içinde kuşlarına sevgi sunan küçük Mehmet ve yol kıyısında güvercinlerle muhabbete dalmış çocuklar sevgi ve dostluğun sembolleri... Damlarda insanlar güvercinlerin taklalarına bakıyor. Güvercinler ovanın sonsuzluğuna takla atıyor. Güvercinler akşam yeline konuyor kentin üstünde. Güvercinler Mardin'e yakışıyor.
***
Ulu Cami görkemli yapıt... Minaresi kentin sembolü... Her noktada gözünüzün içinde... Yaz sıcağında cami avlusunun yeşilleri altına saklanıp serinliği yudumlarken minarenin haşmetini algılıyorsu-nuz. Taşlar uçup gitmiş gökyüzüne. Üstün-de ayetler yazılmış. Yukar-da Zinciriye Medresesi, aşağıda Ulu Cami.
Yüzyıllık minarenin üzerinden kalkan güvercinler biraz sonra Zinciriye Medresesi'nin kümbetinin üstüne konuyor. Kuşlarda ışık da gözler de onları hep ele ele tutuşturuyor.
***
Mardin KalesiEvliya Çelebi diyor ki, "Tarif etmekte, lisan kısa, kalem kırıktır..." Ne zaman kaleye baksam bu sözü anımsadım. Bazen bulutlara sarılıyor, bazen gökyüzüyle el ele tutuşuyor. Kentin her bir noktasından bakınca, değişik görünümler sunuyor. Işıkla oyun oynuyor kentin üstünde. Sabah başka, akşam bir başka görünüm sunuyor. Bazen mağrur bazen duygusal...
Ne çok şey yaşamış Mardin Kalesi.
arihsel bilgiler kadar anılar da yaşıyor insanların dilinde... Yaşlılar hep kaleye tırmanıp oralarda oyun oynadıklarını anlatıyorlar. Kalenin eteğinde geçen günleri ve kalenin içindekileri anımsıyorlar. Mağaralar, sarnıçlar ve burçlar... Gökyüzünden düşen tüm yağmur taneleri sarnıçlara dolarmış o günlerde... Mezopotamya'da bir avuç su hayattır. En çetin savaşları görmüş...
Geçmişi almış koynuna gökyüzüne tırmanıyor. Ne çok yakışıyor Mezopotamya ovasına... Günümüzde akşamları kale ışıkla donatılıyor. Her akşam bir deste çiçek alan sevgili gibi keyifleniyor. Kent kaleye omuz verip güçleniyor ve umutla içtenlikle geleceğe bakıyor...
***
Fotoğraf ve Yazılar Lütfi ÖZGÜNAYDIN'ın Mardin isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr