Gönderen Konu: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)  (Okunma sayısı 20330 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #15 : 27 Şubat 2009, 19:59:11 »


.


Mardin Müzesi
.



.


Mardin Taş İşlemesi
.


.


.


.


.

.




söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Yukarı Mezopotamya Efsane Kenti Mardin...
« Yanıtla #16 : 27 Şubat 2009, 20:06:44 »
  Yukarı Mezopotamya Efsane Kenti Mardin...



Milattan önce 8000'lere değin uzanan geçmişinde birçok uygarlığın yerleşip solduğu, farklı kültürleri  içinde harmanlamış, yoğurmuş şiirsel kent Mardin...

Romalılar döneminde Maride, Persler döneminde Marde, Bizanslılar döneminde Mardia, Süryanilerin Merdo ya da Merdi, Arapların da Maridin adını yakıştırdıkları gizemli kent Mardin...

Daha nice isimler takılıp tanımlamalar yapılabilir Mardin üzerine. Türküler yakılabilir, şiirler ve efsaneler söylenebilir. Yazılanların, söylenenlerin hepsi de az gelir bu kente. Bu duyguyu tatmak için günler hatta haftalar boyu Mardin'de yaşamak, Yukarı Mezopotamya'nın ılık havasını solumak, labirenti andıran sokaklarını arşınlamak, bazı zaman da kaybolmak gerekir. Eşi benzeri olmayan kesme taş işçiliğini sergileyen yapılarıyla tüm kentsel kesimi SİT alanı ilan edilen dünyadaki ikinci kenttir.



Kent yapılarını incelerken Süryani ustaların bir kilim veya dantel dokurcasına işledikleri kesme taşlar karşısında şaşar kalırsınız. Mardin'de Süryani kiliseleriyle camilerin, medreselerin iç içe geçtiği kent dokusu içinde değişik zamanlarda bir kilise çanının sesiyle ezanın sesi birbirine karışır. Süryani papazla cami imamı bir sokak başında güneydoğu lehçesiyle derin sohbete dalar. Gümüş ve altın işlemeciliğinde ülke çapında ün yapmış ve hala varlığını sürdüren Süryani ustalarla Müslüman bakırcı ustaların yan yanalığına, iç içeliğine ne demeli? Tüm yapılarının SİT alanı içinde korumaya alındığı Mardin'de bu kültürler de korunmalıdır.


Mardin'in içinden geçen tek karayolu, kenti U biçiminde dolaşır. Bu karayolu aynı zamanda kentin ana caddesidir. Bu ana caddeden yan sokaklara araçlarla çıkılmaz. Labirenti andıran bu ara sokaklarda her şey insan gücü veya eşek katır türü hayvanlarla yapılır. Çarşıda, pazarda yapılan alışverişten eve sipariş edilen likit gaz tüpüne kadar yükler eşek ve katırlarla ya da insan gücüyle taşınır. Belediye, Mardin sokaklarında doğal yapısı gereği çöpleri hayvanlarla toplatır.


Mardin adeta bir açık hava müzesi görünümündedir. Kapıların üzerindeki taşlara çizilmiş resimler (eğer sahibi hacca gitmişse Kabe resmi vardır), işlemeler, kuş gagasını andıran kapı tokmakları, bir evin altından geçen sokağın devamı kemerli tüneller... Yapılardaki taşlara işlenmiş çeşitli hayvan ve meyve kabartmaları sizi günümüzden geçmiş yıllara düş yolculuğuna çıkarır. Kalenin eteklerinden 1385 yılında yaptırılmış Zinciriye Medresesi'nin kubbesiyle Şehidiye Camisi minaresi ve Ulu Cami'nin ovayla iç içe görünümü eşsiz bir panoramadır. Bu panoramaya sahip olan renk genelde sarıdır. Mardin'e damgasını vurmuştur sarı ve tonları...

Zinciriye Medresesi ve caminin giriş kapısındaki detaylardan sıyrılıp Şehidiye Camisi'ne nazır çay bahçesindeki küçük bir moladan sonra 12. yy.'da Artuklular döneminde yapıldığı sanılan, Akkoyunlu ve Osmanlılar döneminde onarım görmüş Ulu Cami'de soluklanmak ayrı bir keyiftir. Akkoyunlular dönemi eseri Kasımiye Medresesi'nin avlusuna uzanmak, çeşmesinden akan suyu doya doya yudumlamak...


Kenti U biçiminde bölen ana caddenin alt basamağında ise tüm kentin eşsiz güzellikte yapılarıyla en uç noktada kalesiyle bütünleşen bir panorama ile karşılaşırsınız ki bu Mardin'in tipik, klasik fotoğraflarda görünümüdür. Gezi sırasında zamanın durmasını istersiniz Mardin'de... Zaman su gibi kayar ayaklarınızın altından. "Geleli kaç gün oldu ki, daha ne kadar çok göreceğim yer, kuracağım dostluklar vardır." dedirtir size Mardin.





Farklı kültürlerden ve dinlerden insanların yan yana yaşadığı bu gizemli güneydoğu kenti her mevsim gezilebilir. Hele bir de 40 yılda bir yağan kara denk geldiyseniz deymeyin keyfinize...









Fotoğraf ve Yazılar Adnan AVUKA'ın "Hoşgörülerin Diyarı Mardin" isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr



« Son Düzenleme: 23 Nisan 2009, 03:54:47 Gönderen: Lika »
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Ben Kasımiye Medresesi'yim
« Yanıtla #17 : 27 Şubat 2009, 20:14:38 »
  Ben Kasımiye Medresesi'yim



Cihangir Bey Türbesi'nin yanı başı. Ovadan bakınca görürsünüz, bal sarısı taşların aksi, gözlerinizi kamaştırır. Küçük küçük odacıklarım vardır. Hep insanları eğitmek için kullandım oraları. Benim göbeğimde bir havuz var, üstü eyvanlı olan... Bir bilseniz bana ne kadar serinlik verdiğini. Ben Artuklu mimarisini yansıtırım. Kulak verin, evet, lütfen. İşitebiliyor  musunuz taş işçilerinin çekiç seslerini? Son zamanlarda çok üzülür oldum. İşlemelerim dökülmeye başladı bir bir... Dış kapım yıkılmak üzere... Neyse...

Ben Kasımiye Medresesi... Cihangir'in oğlu Kasım'ın adıyla anılan. Ben yeri gelince bir külliye, bazen bir dergah oldum. Ama şimdilerde ziyaretçilerim çok arttı. Benimle ilgilenmeye başladı insanlar. Etrafımda ulaşılabilir yollar var.

Bir de mütevazı bir bekçi. Bilmiyorum ama herhalde bana sahip çıkacaklar. Benimle ilgili güzel haberler yazıyorlar.

Ben Kasımiye Medresesi'yim. Ne olursa olsun bu milletin kültürü, geçmişinden geleceğine aktarılan bir ecdat yadigarıyım. Ne olur bana kızmayın. Yüreğim dopdolu.

Ben Kasımiye Medresesi'yim. Sizden yardım bekleyen...






















Fotoğraf ve Yazılar Adnan AVUKA'ın "Hoşgörülerin Diyarı Mardin" isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr

söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #18 : 27 Şubat 2009, 20:19:46 »
  Yöresel yemekler



Güney ve Doğu Anadolu'nun bol baharlı, yağlı beslenme  özelliği Mardin'de de görülmektedir. Yörenin başlıca uğraşı hayvancılık, beslenme  öğelerini belirlemektedir. Et ve süt ürünlerine hemen hemen tüm yemeklerde rastlanır. Sebzenin beslenmedeki yeri  oldukça sınırlıdır. Kavurma, sucuk, bulgur, şehriye evde hazırlanan kışlık yiyeceklerin başında gelir. En  çok yapılan çiğ köfte ve pilav, bulguru en  çok kullanılan malzeme haline getirmiştir.

Bilinen yemek çeşitleri; şehriyeli bulgur pilavı, işkembe çorbası, çiğ köfte, kızarmış içli köfte, haşlanmış içli köfte, kaburga dolması, zerde, mercimekli köfte, çoban çorbası, acı kahve, mevlit böreği, Mardin pastırması ve kavurmadır.

Bakışma ise Mardin'e has bir ekmek çeşididir. Daha sonra bölgesel bir ekmek çeşidi olarak tanınmıştır. Son yıllarda yaşanan göçle beraber ülke genelinde tanınır hale gelmiştir.


...












Fotoğraf ve Yazılar Adnan AVUKA'ın "Hoşgörülerin Diyarı Mardin" isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #19 : 28 Şubat 2009, 02:18:15 »


Kent önümde. Taş evlere sırt çeviren beton binalar, yoz görüntüleriyle estetik     değerlere yoldaş olamamış. Birbirine kaş çatıyor burada taş ve beton... Taş, kızgın yüzyılların ruhunu serdiği yamaçta ayrık ot istemiyor. Yeşil, tek düze çimen gibi sırt sırta verip yüzyıllarca yaşamak istiyor taş evler. Ayaklarımın altındaki asfalt yaylanı-yor sanki.




er şeyi dinliyorum. Yanımdan geçen atların nallarından çıkan sesi. Hiç durmadan yanımdan geçen araçların homurtusunu ve dillerden düşen sözcükleri dinliyorum. Daracık sokaklar başlıyor caddenin iki yanında. Kent anlatmaya başlıyor kendisini. Dükkanlara kilit vuruyor insanlar... Sıcacık karşılıyorlar insanı. Akşamın bunaltıcı sıcaklığının üstüne düşüyor içten selamlaşmanın serinliği.

***

Mardin Güvercinsiz Olur mu?



Kent altın sarısına bürünmüş. Serinliği bekleyenler taş evlerin damlarına dizilmişler. Serinlik geldi gelecek. Mezopotamya ovasında birikiyor şimdi. Akşam güneşi ile sarmaş dolaş kentin üstüne koşacağı anı bekliyor. Damlarda insanlar. Günün sıcaklığı bedenlerinde. Ovaya iç boşaltmak için hazır bekleşiyorlar... Güvercinler uçuyor damdan dama... Ulu Cami'nin minaresinin çevresini dolaşıp taklalar atıyor güvercinler. Tüm yaşamını güvercinlere adayanlar akşam yelinin önünde keyfin üstüne keyif koyacaklar... Güvercinler taklaya hazır. Beyaz siyah paçalı güvercinler, damın ucu-na dizilmiş bekleşiyor... Güvercinlerine hayran, hayran bakan Mardinli bir genç, "Mardin güver-cinsiz olmaz" diyor. Akşam yeli kopup geliyor ovadan. Öyle bir serinlik ki içine işliyor insanın... Güvercinler havalanıp takla atmaya başlıyor kentin üstünde. Binlerce yıldan beri böyle takla atarlarmış. Acıların sevinçlerin sevdaların üstüne kanat çırparlarmış.

Üstte zincirli medrese gururlanmış öylece duruyor. Güvencinler kanat dendiriyor medresenin taş kümbetlerine. "Nedir bu tutku?" diye sorası geliyor insanın. En iyisi sormamak... Çuval, çuval buğdayları dama dizen Mardinli'ye bu soru yakışmaz. Kazandığının yarısını güvercinlerine yediren insanı bu soru yaralar. Küçücük kuşa duyduğu sevgi tüm canları sarıyor çünkü. Güvercin evinin içinde kuşlarına sevgi sunan küçük Mehmet ve yol kıyısında güvercinlerle muhabbete dalmış çocuklar sevgi ve dostluğun sembolleri... Damlarda insanlar güvercinlerin taklalarına bakıyor. Güvercinler ovanın sonsuzluğuna takla atıyor. Güvercinler akşam yeline konuyor kentin üstünde. Güvercinler Mardin'e yakışıyor.




***
Ulu Cami görkemli yapıt... Minaresi kentin sembolü... Her noktada gözünüzün içinde... Yaz sıcağında cami avlusunun yeşilleri altına saklanıp serinliği yudumlarken minarenin haşmetini algılıyorsu-nuz. Taşlar uçup gitmiş gökyüzüne. Üstün-de ayetler yazılmış. Yukar-da Zinciriye Medresesi, aşağıda Ulu Cami.

Yüzyıllık minarenin üzerinden kalkan güvercinler biraz sonra Zinciriye Medresesi'nin kümbetinin üstüne konuyor. Kuşlarda ışık da gözler de onları hep ele ele tutuşturuyor.




***

Mardin Kalesi



Evliya Çelebi diyor ki, "Tarif etmekte, lisan kısa, kalem kırıktır..." Ne zaman kaleye baksam bu sözü anımsadım. Bazen bulutlara sarılıyor, bazen gökyüzüyle el ele tutuşuyor. Kentin her bir noktasından bakınca, değişik görünümler sunuyor. Işıkla oyun oynuyor kentin üstünde. Sabah başka, akşam bir başka görünüm sunuyor. Bazen mağrur bazen duygusal...

Ne çok şey yaşamış Mardin Kalesi.

arihsel bilgiler kadar anılar da yaşıyor insanların dilinde... Yaşlılar hep kaleye tırmanıp oralarda oyun oynadıklarını anlatıyorlar. Kalenin eteğinde geçen günleri ve kalenin içindekileri anımsıyorlar. Mağaralar, sarnıçlar ve burçlar... Gökyüzünden düşen tüm yağmur taneleri sarnıçlara dolarmış o günlerde... Mezopotamya'da bir avuç su hayattır. En çetin savaşları görmüş...

Geçmişi almış koynuna gökyüzüne tırmanıyor.  Ne çok yakışıyor Mezopotamya ovasına... Günümüzde akşamları kale ışıkla donatılıyor. Her akşam bir deste çiçek alan sevgili gibi keyifleniyor. Kent kaleye omuz verip güçleniyor ve umutla içtenlikle geleceğe bakıyor...

***



Fotoğraf ve Yazılar Lütfi ÖZGÜNAYDIN'ın Mardin isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr
« Son Düzenleme: 28 Şubat 2009, 05:31:14 Gönderen: Lika »
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #20 : 28 Şubat 2009, 03:22:06 »
Mezarlar Kente Bakar



Her gün birbirine bakıyor; kent ve mezarlık.. Mezarlık kentin içine düşüyor. Mezar taşları evlerin, minarelerin arasına giriyor, görsel varlıkla bütünleşiyor. Yaşamla ölümün bir olduğu kadrajın içine düşüyor burada insan. Yaşamın sürdüğü mekanlar ve mezarlar iç içe geçince, minareler konaklarla kol kola olunca mezar taşları, aynı düzlemin içine düşünce görüntüler bir garip oluyor. Konağın içinde yaşayanlarla burada adları mezar taşlarına yazılı olanların varlıkları düşündürüyor insanı. Ölümle yaşam üstüne bir sürü şey bellekte depreşiyor. Konakta olanlar da gelecek bir gün buraya. Var mı gelmemek?

***
Dara Zindanları




Bir anne bir kız uzaktan göründüler... Apaydınlık bir gün... Arkada Oğuz Köyü'nün evleri, yanımda köprü, biraz ilerde zindan var. Zindanın loş ışığı gözlerimi yormuş. Güneşin sarıp sarmaladığı bol ışığın içinde bana doğru gelen anne kız bir tiyatro sahnesi kurdular sanki önümde. Anın sahnesi... Arabadan aşağı iniyorlar. Gelenlere bakıyor kapıdaki komşular. Ta ilerde kapının içinde birisi izliyor sahneyi. Belli ki tarladan dönüyorlar. Ya da tezek toplamışlar. Gelip objektifin içine kuruldular. Işık bol objeler pırıltılı. Zindanda yüreğim sıkışmıştı. Yüzyıllar önce insanlar yapmışlar zindanı. Yaşamın içinden karanlığa atmışlar insanları...

Zindanın görkemi şaşırtmıştı beni. Nasıl yapmış insanlar 5. yüzyılda bu zindanı? Sahi aşağıdaki köprüyü nasıl yapmışlar? Su sarnıçlarını oymuşlar kayalara ta 5 yüzyılda... Kayaları oyup ev yapmışlar. Kayaları oyup kilise yapmışlar, ilerde suyu bir yakadan bir yakaya geçirmişler kanallarla...

5. yüzyılın muhteşem eserlerinin kalıntılarını adımlamıştım biraz önce şimdi anın yaşamı düşüyor önüme. Medeniyetler bazen geri mi gidiyor? Gelişmenin üstüne yeni taşlar neden konulmuyor? Bazen taşlar düşüyor duvardan...Yapıtların görkemi kalanların üstünde. Anın yaşamı ise önümde... Gülüyor anne kız. Çuvallarını boşaltmak için hazırlanıyorlar. Güneş yakıyor dört bir yanı. Arkada evler üst üste. Komşular gelenlere bakıyor. Yapıtlar köye bakıyor. Köy köprüye, sarnıca, zindana bakıyor. İnsan, 5. yüzyıldan günümüze ulaşan izlere takılıyor. Geçmiş izlerde, yaşam ise burada. Zeytin ağaçları dizilmiş karşı yakada. Dizi dizi yemyeşil.. Zindan zeytin ağaçlarına yaslanmış. Köprü biraz aşağıda. Yaşam önümde. Dara Mardin'de.





***







***

Fotoğraf ve Yazılar Lütfi ÖZGÜNAYDIN'ın Mardin isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr
« Son Düzenleme: 28 Şubat 2009, 05:31:53 Gönderen: Lika »
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı insirah

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1090
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #21 : 28 Şubat 2009, 07:09:22 »
farklı dinden insanların
we saygının buluştuğu yer:) mardin tarihi eseleri ve muhteşem yemekleri ile bizleri kendine hayran bırakıyorr.

resimler ve bilgiler için teşekkür ederim:)
« Son Düzenleme: 28 Şubat 2009, 07:43:24 Gönderen: insirah »
Hayat başladığı noktaya, bittiğinde geri döner! Hayatta her şey noktayla başlar, noktayla biter... Sümeyra Denizli

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #22 : 04 Mart 2009, 05:33:39 »
Teşekkürler İnşirah, Türkiye'nin her yeri ayrı bir zenginlik. Mardin de bunlardan biri. Sitesinde yapılan güzel tanıtımları görünce paylaşmadan geçemedik.

O halde biraz daha devam:

....



...



 Hatuniye Medresesi merdivenlere yaslanmış inen çıkan insanlara çevirmiş duvarlarını öylece duruyor. Taş merdivenlerden keyifle inenler, inleyerek çıkan yaşlılar, başlarını çevirip medresenin taş duvarlarına bakıyorlar, içerde ahşap dolabın içinde Peygamberimiz'in (SallAllahu Aleyhi Vesellem )ayak izi var; camekan içinde... Merdivenlerde yorulanlar,  nefes nefese dualar okuyorlar. Merdivenleri koşarak iniyordu çocuk... Hızla koşuyordu.  Medresenin önüne gelince birden çakılıp kaldı. Gözleri duvarlarda gezindi. Dua için dudakları kıpırdamadı, sadece objektifi gördü ve bakakaldı. Öylece durdu birkaç dakika. Tek sözcük düşmedi dilinden. Elindeki tepsiyi bana doğru çevirdi. Çiçekli tepsiyi nereye götürüyordu? O bakış-lara soru sorulmazdı. Bir şeyler düşünüp yargıla-yan yüreğindeki sesle-rin mesajı vardı bakış-larında. Tepsiyi tutu-yordu sadece. Sözleri bu hareketin içindeydi galiba. Hatuniye Medresesi yanında, merdivenler ayağının altında, sözleri gözlerinin içinde ya da havaya kaldırdığı tepsinin düzlemindeydi. Yüreğinden ne geçiyorsa öyle bakıyordu objektife... Nereye gidiyordu tepsi? Neler konacaktı içine? Sofra için dolacak mı yoksa boş mu dönecekti tepsi? Bu merdivenleri dolu tepsisi ile çıkan çocuğun gözlerinin içindeki sözleri neşe saçacak mıydı biraz sonra?


Birkaç dakika kıpırdamadan durdu. Tepsi havadaydı. Gözleri mahzundu... Hiçbir şey demeden merdivenleri indi yavaş yavaş... Medresenin taş duvarları kaçıncı yüzyılın kaçıncı yılının kaçıncı ayının yine bir gününde, merdivenlerden inip gidene baktı. Tepsiyi göğsüne bastırıp merdivenleri inen çocuk yine zamana karıştı yitip gitti...

...





Gece ne çok şeyi saklar... Karanlığın içinde uyur nesneler... Görünmezlik zırhına bürünmekten hoşlanılırlar mı bilinmez... Çünkü dilleri yoktur taş evlerin. Bazen sesleri çıkar kış soğuğunun içinden fışkıran fırtınalarla... Soğuk rüzgarlar ıslık çalar daracık sokakların içinde. Taş evler karanlığın içinde görünmez olunca, yaşam dolar odalarına. Gün boyu sokaktan geçenlerle söyleşen evler karanlığın içine saklanarak içinde yaşayanlara açar kucağını. Onlara sıcacık bağrında evin öyküsünü anlatır.  Duvarlar, pencereler dile gelir geçmişi anlatır, akşam olanları defterine yazar. Dışardan bakınca, tek düze olur her şey... Sadece ışıklar kalır... Işık yapaydır ama yakışır Mardin siluetine...

 Kale hışımla bakar üstten. Onu da aydınlatmıştır insanlar. Sokaklar yalnızdır abbaralar şen... Işıkları yanar abbaraların buluşma me-kanları olur. Gelip geçenler duvarların dibindeki fısıltılara açarlar kulaklarını... Gece görünmez eder ovayı. Köylerde ışıklar yanar yıldız gibi parıldar karanlığın içinde... Sessizlik kaplar dört bir yanı. Sokaklar yalnızdır. Evler çekip almıştır canlarını koynuna. Damlara çıkar yaşam. Yaz günlerinde kürsünün üstüne kurulanlar gecenin keyfini yaşarlar yıldızlara bakarak. Yıldızlar parıldar gökyüzünde. Kürsünün içinde bembeyaz bezlerle görünmez olup yatanlar serinliği yutarlar sıcak yaz günlerinde. Yıldızlar bakar üstten. Çocuklar uyur kürsülerin üstünde.




Fotoğraf ve Yazılar Lütfi ÖZGÜNAYDIN'ın Mardin isimli eserinden alınmıştır.
mardin.gov.tr


...






Hatuniye Medresesi

...

Midyat Evleri


اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Mardin’e gidin, dinlenirsiniz
« Yanıtla #23 : 23 Nisan 2009, 03:17:48 »


Türkiye Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (Türkonfed) tarafından gerçekleştirilen “Başkanlar Konseyi” için Mardin‘e gittim. Her zamanki gibi yine kendimden geçtim. Mardin‘i her görüşümde hayran oluyorum o kente. Nasıl olmayayım ki? Muhteşem.


Dile kolay; 8 bin yıl. Tarih ve kültür zenginliğinin yanı sıra farklı din ve ırka mensup insanların birlikte yaşayarak ortaya çıkardığı medeniyeti sergiliyor bir kere. Sevgi, hoşgörü ve dayanışma nasıl olurmuş gidip orada görmek lazım.


Mardin Valisi Hasan Duruer, “Mardin’in emsali yok” dedi ve Mardin’in ancak Floransa gibi kentlerle kıyaslanabileceğini söyledi. Doğru. Görüp de hayran olmayan yok o şehre. Vali Duruer, şehri sonradan yapılan beton ve biriket yapılardan temizlediklerini de bildirdi. O da doğru. Gecekondu azalmış. Mardin’in o tarihî taş evleri boy göstermeye başlamış. Taş konakların önemli bir kısmı restore ediliyor. Hele sokaklar. Mardin malum, o daracık sokaklarıyla ünlü. Taşımacılığın merkeplerle yapıldığı sokaklar. İbadethaneler ve medreseler tek tek elden geçiriliyor.


Mardin yavaş yavaş sanayi şehri de oluyor ama elbette ki tarımın yeri başka. Koskoca Mezopotamya Ovası orada. Vali Duruer‘in söylediğine göre sulama kanallarının ihalesi tamamlanmış. Şunu hemen belirteyim ki, Mardin tarihî zenginliğinden dolayı önce turizm kenti. Mardinli de farkında zaten bunun. Beş yıldızlı oteller artıyor, turizm maksatlı tesisler çoğalıyor bir bir.
Mardin Sanayici ve İşadamları Derneği (Marsiad) Başkanı Nasır Duyan, “Sulama kanallarının açılmasıyla birlikte tarım arazisi yüzde 60 oranında artacak” dedi. Suyun önemini görüyor musunuz? Bir an önce bu işin tamamlanması lazım yani.



Hasılı, Mardin; daha doğrusu bölge güzelleşiyor. Tavsiye ederim. Gidip görün. Mardin yemekleri mükemmel. Sabunları da. Dönüşte de safranlı badem şekeri getirin, eşe dosta hediyeniz olsun.

Metiner Sezer
Türkiye Gazetesi
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #24 : 23 Nisan 2009, 11:48:27 »
Görmek nasip oldu gerçekten çok güzel, tarihi bir şehir.Şöyle yüksek bir yere çıkıp bakınca her taraf tarihi minarelerle dolu.

Yemekleri de güzel  :p
« Son Düzenleme: 23 Nisan 2009, 11:50:22 Gönderen: fatihan »

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #25 : 23 Nisan 2009, 15:28:56 »
pek bi deneyimli fatihan kardeşimiz maşAllah t20)) ;)
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #26 : 23 Nisan 2009, 15:52:32 »
emeğinize sağlık duha kardeşim.yakın olup gidememekte acı

Çevrimdışı duha

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 5144
  • ѕησωƒℓαкє
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #27 : 23 Nisan 2009, 16:01:05 »
teşekkürler kardeşim : ) en kısa zamanda gidip görmeniz nasip olur İnşAllah :)
söz Hayâtî'dir; İnanç taşıyoruz.....

[/center]

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #28 : 23 Nisan 2009, 16:06:50 »
emeğinize sağlık duha kardeşim.yakın olup gidememekte acı

bir ara ben sizi götüreyim  ;)

Eksik kalan yerleri de beraber tamamlarız

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Mardin'i tanımak isteyenler buyrun içeri;)
« Yanıtla #29 : 23 Nisan 2009, 16:57:40 »
Görenlerden dinlemek, okumaktan daha etkili oluyor aslında. İhvan kardeşimiz ve tüm görmek isteyenlere nasib olur İnşaAllah :)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim