Gönderen Konu: Mason ve dinde reformcuları anla(ya)mamak -2-  (Okunma sayısı 5529 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mason ve dinde reformcuları anla(ya)mamak -2-
« : 19 Mart 2013, 10:47:17 »

Mason ve dinde reformcuları anla(ya)mamak -2-

Mısırlı mason, dinde reformcu Abduh’u, muhteşem üstad kabul etmesi, onun talebesi ve tescilli İngiliz ajanı Cemalettin Afgani’yi de övmesi ise Âkif’in menfî hanesine yazılan maddelerden bir başkasıdır.

İşte Abduh ve Afgânî hakkındaki mısraları:
“Mısır’ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh…”

“…Çıkarıp gönderelim hâsılı şeyhim yer, yer;
Oradan âlem-i İslam’a Cemaleddin’ler.”

(Safahat 1966, sa: 440)

Âkif, Abdülhamid Han’ın “Bir maskara” diye andığı Cemaleddin Afgânî ile mason Muhammed Abduh’un, dinde inkılab/değişiklik istediklerini bilmektedir. Hatta bunu mısralarda bizzat kendisi dile getirmektedir. Buna rağmen gösterdiği bir tepki yoktur. Ve bu konuşmayı fütursuzca şöyle mısralara dökmektedir:

Mısır’ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,
Konuşurken neye dairse, Cemaleddin’le,
Der ki tilmizine (talebesine) Afganlı: Muhammed dinle!
İnkılab istiyorum başka değil hem çabucak.


MEAL MESELESİ…

Türkiye’de bir dizi inkılâplar uygulamaya konulurken, Akif’e de Kuran-ı Kerim meali yazma görevi verilir. Akif, bu teklifi önce kabul etmemiş ortaya konan büyük paraya rağmen bu işe temkinli yaklaşmıştır. Sonra ikna olup, paranın bir kısmını alıp Mısır’a giderek yazmaya başlamıştır.

Bu meal biter ama yayınlanmaz. Çünkü Akif, yeni düzenin ibâdetleri Türkçeleştirme çalışmalarını duymuş, meali Mısır’da dostu Yozgatlı Müderris İhsan Efendi’ye bırakarak:
“Dönersem alırım, dönmezsem yakın” demiştir.

Ama dönemez. İhsan Efendi de meali yakamaz. Akif’in damadı Ömer Rıza Doğrul, meali İhsan Efendi’den almak için çok uğraşırsa da alamaz.
Meali, İhsan Efendi’den almak için hatırlı kimseler araya girer ama İhsan Efendi: “Yakıldı” diyerek işi bitirir. Oysa yakılmamıştır. İhsan Efendi, ölüm döşeğindeyken oğlu şimdiki İslam Konferansı Teşkilatı başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çağırır, yakmasını vasiyet ederek meali ona teslim eder.
Ekmeleddin Bey’le, son Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu Prof. İbrahim Sabri ve onlardan başka üç kişi Mısır’da bir evde buluşurlar. Metal bir leğen içinde mealin mührünü sökerek sayfaları tek tek yakarlar.
Prof. İbrahim Sabri Bey, yakma işi bitince, dünya durdukça mealden din öğrenmeğe kalkanların suratına şamar gibi inmeye lâyık olan şu mısrayı söyler:

“ O bir eserdi ki, yangın denilse lâyıktı.
Eğer kalaydı yakar kül ederdi imanı.
O bir ateşti ki, sönmezdi etmeden ihrak (yakmadan sönmezdi)
Yakıldı, sönmesi kurtardı nass-ı Kuran’ı”
(Dil ve Edebiyat dergisi, sayı 37, Mehmet Karagözoğlu makalesi)


Bu konuyla alâkalı olması bakımından, okuyucularımıza Merhum Ahmed Davudoğlu Hoca’nın, “Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri” kitabını tavsiye ederiz.

Mealle alâkalı diğer bir anekdot da şöyledir:
Âkif Mısır’dan İstanbul’a dönünce, kendisine yaptığı meal sorulur. Alkışlanmaya ve methe değer şu cevabı verir:
“Tercüme güzel oldu, hatta umduğumdan daha iyi. Lâkin onu verirsem, namazda okutmaya kalkacaklar. Ben o zaman Allah’ımın huzuruna çıkamam ve Peygamberimiz’in yüzüne bakamam.”

Âkif 1936’da hasta yatağındayken, Mustafa Kemal, önce Hakkı Tarık Us’u göndermiş, o başaramayınca, o zaman Âkif’in hayatta olmayan arkadaşı Hasan Tahsin’in kızı Süheylâ ile kocası Hayrettin Karan gönderilerek ve –on yıl ne yiyip ne içtiği sorulmayan, Mısır çöllerinde karaciğeri çürütülen hastaya- on bin lira (sekiz bin dolar) teklif edilerek tercüme ele geçirilmeye çalışılmış ama muvaffak olunamamıştır.

İNSANIN İMANINI TİTRETEN ŞİİRLER…

Mehmet Akif’in, mü’min tavrıyla asla bağdaşmayacak olan Allah’a isyan şiirleri, insanın imanını titreten cinstendir. Âkif, Hazreti Allah’a hitaben bakın neler söylüyor:

“Nur istiyoruz, sen bize yangın veriyorsun.
Yandık diyoruz, boğmaya kan gönderiyorsun.”
(Safahat 1966, sa: 213)

“Madem ki ey adl-i ilâhî yakacaktın,
Yaksaydın a  melunları, tuttun bizi yaktın.”
(Safahat 1966, sa: 214)

“Ey bunca zamandır bizi te’dib eden Allah!
Ey âlemi İslam’ı ezen inleten Allah!”
(Safahat 1966, sa: 301)

“Allah’a dayanmak mı? Asırlarca dayandık.
Düştükse bu hüsrana O’nun narına (ateşine) yandık.
Yetmez mi çocukluktaki efsaneye hürmet?
Hâla mı reşit olmadı, hâlâ mı bu ümmet?
Mâziyi ateşe vermeli baştan başa yansın,
Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır.”
(Safahat 1966, sa: 490)

Değerli okuyucular!

Mehmet Âkif’in dindar olup olmadığı ve ne kadar dindar olduğu mühimse de şimdi artık o bizim meselemiz değil. Çünkü Âkif artık Allah huzuruna gitti. Öbür taraftaki hali ise mechulümüz. Yukarıdaki mısralardan dolayı tevbe etmiş midir? Etmemişse hesabını Allah’a verebilmiş midir, bilmiyoruz.

Fakat üzerinde durulması icap eden nokta, Âkif’in, 1400 yıllık İslamî birikimi kökten sarsıcı ve Müslümanlıkla asla bağdaşmayan şiirleri ortada dururken, günümüzde onun dindarlara örnek bir müslüman olarak sunulmasıdır. Oysa Âkifin yukarıdaki mısraları Müslümanların imanını ifsad etmeye yeter...
Âkif’in, İttihat ve Terakkicileri, Ömer Rıza Doğrul gibi bir masonu, yine başka bir mason olan Abduh’u ve Cemaleddin Afgânî’yi anlamaması, İslâmî şuurla izah edilebilecek bir mesele değildir…

Belki, “O zamanlar Abdüh ve Afgânîler’in nasıl kimseler olduğu henüz şimdiki kadar bilinmiyordu” denilecektir. Ama gelin görün ki, Âkif’in hakaretlerin en ağırını reva gördüğü Sultan Abdülhamid, onun anlayamadıklarını anlamış ve “Bir maskara” diye andığı Cemaleddin Afgânî’yi İstanbul’da kıskaca alarak dışarı çıkmasına müsaade etmemiştir.

İşte İslâmî şuur böyle olur…

Yukarıdaki mısralar kadar ağır olmasa da Akif’in şu mısralarına da dikkat çekmek isteriz:

İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.


Ne demek! Kur’an tabii ki fal bakmak için inmemiştir. Ama mezarlıklara gidip vefat etmiş ölülerimizin ruhlarına Kur’an okumuyor muyuz? Okumamalı mıyız? Fal bakmakla mezarlardaki ölülerimize Kur’an okumak aynı şey midir? İkisi nasıl aynı kefeye konulur? Kur’an bal gibi mezarlarda okunur, ama tabii ki sadece mezarlarda okunmak için indirilmiş değildir.
Kur’an’la fal bakılmaz ama mezarlıkta okunur. Âkif’in şiirinde işte bu vurgu olmalıydı, ama yok...

Bazıları belki, “Âkif’in hep kötü taraflarını ele almışsınız, iyi tarafları da var” diyeceklerdir.

Tabii ki var, hem de çokça. Var da bir kimse 999 satır “Allah var” yazıp, bir satırda (haşa) “Allah yok” yazsa ne olur? O bir satır, 999 satırı yok etmez mi?..

İyi taraflarını elbette biliyoruz. Hele Firavun hakkındaki şiiri yok mu… Safahat sırf o şiir için satın alınmaya değer…

Sadece o mu? Hayır! Mehmet Âkif’in bundan başka çok güzel şiirleri olduğunu biliyoruz da, ah keşke Hazreti Allah’a karşı fütursuzca döşendiği yukarıdaki mısraları olmasaydı...

Netice: İslam büyükleri, 99 hali küfrüne bir hali imanına delalet eden kişinin, Müslüman olduğuna hüküm vermişlerdir. Biz de Mehmet Âkif’in imanlı gittiği hüsn-i zannını taşıyor ve “Allah taksîrâtını affetsin” diyoruz.


Ali EREN | 18 Mart 2013 Pazartesi | www.haberkita.com


Çevrimdışı osmanlı

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 379
  • Okula hayır, Açık lise kolejlerine evet.
Ynt: Mason ve dinde reformcuları anla(ya)mamak -2-
« Yanıtla #1 : 22 Mart 2013, 23:26:25 »
Küçüklükten beri hep tuhafıma giderdi zaten. MKA ile Makifin resimleri karşımızda asılı dururdu. İki zıt vasıflı adam ?? Anlayamazdım. Ama lakin yıllar sonra anladım. Deccali güç diyor ki; mka'yı yemezsen sakallısı var. Daha soft, al bunu ye.!
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Mason’dan ŞOK Eden Teklif!‏
« Yanıtla #2 : 04 Aralık 2016, 13:35:28 »
Mason’dan ŞOK eden teklif!‏
 
Eski başbakanlardan Şemsettin Günaltay’ın İmam Hatip Liselerinin kurulmasında aktif rol alan müderris Celalettin Ökten’e mason olması karşılığında üniversite hocalığı teklif ettiği ortaya çıktı.
 

Timaş Yayınları’ndan çıkan “Dindar Bir Doktor Hanım” isimli eserde Cumhuriyet’in yakın tarihinde yaşanan olayların perde arkasına ilişkin çarpıcı anlatımlara yer veriliyor. Türkiye’nin ilk kadın doktorlarından Ayşe Hümeyra Ökten’le yapılan söyleşiyi konu alan eserde, Ökten’in yakın tarihe ışık tutan ifadeleri dikkat çekiyor.
 

Cumhuriyet’in kurulmasının ardından başlatılan inkılap hareketlerinin toplumdaki yansımalarına değinen Ökten, o yıllarla ilgili şunları dile getiriyor: “O zamanki en önemli sıkıntıyı ilim adamları yaşadı. Birden Arapça, din dersleri ortadan kalktı. O ihtiyar dedeler ve nineler bir kenara atıldı. Bir gece içinde sıfır oldular.

gerisini :http://islamiyetim.net/mason%e2%80%99dan-sok-eden-teklif%e2%80%8f.html okuyabilirsiniz.......


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Mason'un İtirafı
« Yanıtla #3 : 04 Aralık 2016, 13:36:02 »