Gönderen Konu: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?  (Okunma sayısı 36717 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı tulum

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 14
Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« : 29 Ağustos 2011, 08:18:44 »

Selam aleyküm.Hüseyin Hilmi Işık efendinin talebelerinden olan,ehli sünnetin en büyük savunucularından, türkiye gazetesinin yazarı, dinimizislam.com ve mehmetalidemirbas.com sitelerinin sahibi olan mehmeh ali demirbaş hocaefendiyi birçoğunuz tanıyorsunuzdur mutlaka.haftalık sohbetlerini severek okuduğum bu hocamızın sitelerinde açıkladığı bazı fetvalar kafamı karıştırdı.Mesela sigaraya mübahtır diyor, kaza borcu olan nafile kılamaz diyor.tesbih namazını tarif ederken dahi,kaza borcunuz varsa kabul olmaz diyor, diş dolgusu olan maliki mezhebini taklit etmelidir aksi taktirde guslü sahih olmaz diyor.bunlar benim dikkatimi çeken birkaç mesele.bunlar haricinde başka neler var bilemiyorum.siz ne dersiniz bu konuda bu hocamızın vermiş olduğu fetvalara güvenebilir miyiz? 
kervan yürür...

Çevrimdışı gülgiller

  • okur
  • *
  • İleti: 50
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #1 : 29 Ağustos 2011, 10:09:22 »
bunu bende merak ediyorum?

Çevrimdışı gülgiller

  • okur
  • *
  • İleti: 50
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #2 : 29 Ağustos 2011, 10:21:38 »
benimde kafami cok karistiriyo ozellikle dis dolgusu olayi maliliki mezhebi nasil taklid ediliyor onuda bilmiyorum...ve tesbih namazinin kaza borcunun olmasi yuzunden kabul olmaycagi kismi

selcuklu

  • Ziyaretçi
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #3 : 29 Ağustos 2011, 13:59:51 »
kardeslerim sadakatta arama yazisi  var üste oradan istediginiz cevaplari fetvalari arayabilirsiniz size bir link

http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/ynt_kaza_borcu_olan-t53539.0.html

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #4 : 29 Ağustos 2011, 20:13:14 »
Alıntı
Bazı hocalar "kâza borcu olan nafile kılamaz" diyerek müslümanları namazdan soğutuyorlar.
Nafile (Teheccüd, evvabin, duha, tesbih ..) namazların değeri ehline malümdur.

...

Nafile bir ibadete başladıysanız bitirmek üzerinize vacip olur. Dediğiniz gibi tesbih namazına başlayıp yarıda bıkarısanız size nafile olan bu tesbih namazı vacip olur. En yakın zamanda kılmanız gerekmektedir.


Bu kişiler bu sözleri yeni söylemiyorlar.Yıllardır müslümanların kafasını karıştırıyorlar...Onların sözlerine yukarıda verilen link den gerekli cevap verilmiş....Eğer biraz araştırırsanız daha da detaylı cevaplar bulabilirsiniz...Malesef, onlar da bu yanlışlarında bilerek-bilmeyerek  israrla devam ediyorlar...

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #5 : 29 Ağustos 2011, 20:18:39 »


Kaza namazı olanlar nafile kılamaz mı?


Bir soru ve cevabı…

Soru: Üzerinde kaza namazı (namaz borcu) olanlar nafile kılabilir mi, ya da sünnetlerin yerine kaza mı kılmaları gerekir?

Cevap: Cevaba Büyük İslâm İlmihali'nden bir nakille başlamak istiyorum. Ömer Nasuhi Bilmen merhum diyor ki:

“Kaza namazları ile iştigal nafile namazla iştigalden evlâdır, ehemdir. Fakat farz namazların, müekked olsun veya olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Yani bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi daha iyi değildir. Bu sünnetlere niyet edilmesi evlâdır...

“Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında dinî nakil bulunan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da böyle nafile olarak niyet etmek evlâdır. Çünkü bu sünnetler, farz namazları tamamlar, bunların yerine getirilmesi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için onların her zaman yerine getirilmesi mümkündür...

“Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günahtır. Bu günahtan mümkün olduğu kadar kurtulmak için sünnetleri feda etmek uygun olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadet ederek Allah'ın bağışlamasına sığınması gerekirken, hakkında peygamber şefaatinin tecelli etmesine vesile olacak bir takım sünnet ve nafileleri terk etmek nasıl uygun olabilir? Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayırmak iki kat kusur işlemek olmaz mı?..

“Buna aykırı olan bazı nakiller geçerli değildir. Bunlar kabul edilen fetvaya aykırıdır. Hem sünnetleri hem de kaza namazlarını kılmaya elverişli vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlar insaflı bir iddiada bulunmuş sayılmazlar. Boş yere en kıymetli zamanlarını harcayan insanlar, bilmem böyle bir iddiaya nasıl kalkışabilirler?” (1)

* * *

Kaldı ki Hanefî mezhebine göre, ‘Üzerinde kaza namazı bulunan bir kimse nafile namaz kılamaz’ hükmünden, gayet açık bir şekilde, beş vakit namazın evvelinde ve sonunda bulunan sünnetler ile tesbih namazı, duhâ namazı, teheccüt ve evvâbin namazları müstesnâ tutulmuştur. Kaza namazı bahane edilerek bu nafilelerin terkine cevaz verilmemiştir. (2)

Ayrıcı bu mes’ele mantıken de tutarsızdır. ‘Fırıncıya borcu olanın ekmek yemesi caiz değildir’ demek kadar abestir.

* * *

Dilerseniz meseleyi maddeler halinde toparlamaya çalışalım.

Birincisi, bu sorulan meselenin hangi mezhebe göre cevabının istendiği belirtilmemiş. Haliyle biz de, kahir ekseriyeti Hanefi olan ülke insanımızı ve soruyu yönelten şahsın da adı geçen mezhebe mensup olabileceğini dikkate alarak bu mezhebin görüşlerini dile getirmeye çalıştık.

Meşhur usûl-i fıkıh kaidesine göre, "Taksıyr teshîle vesîle olmaz". Yani hem kusur işleyeceksin, hem de bu işlediğin kusur sana o hususta kolaylığa sebep olacak. Bu imkânsız. Hem farz bir ibadeti zamanında yapmayıp kazaya bırakarak kusurda bulunacaksın, hem de bu kusurunla, sünnetleri edadan muafiyet gibi bir kolaylığa konacaksın. Hanefi âlimlerine göre böyle bir şey yok.

İkincisi, hadis-i şerifte de belirtildiği üzere, yarın kıyamet günü, kişinin farzlardaki noksanları zaten nafilelerle ikmâl edilip tamamlanacak. Yani yapılacak nafileler hiçbir şekilde boşa gitmiş olmuyor ki terk edilsin. Ayrıca hem nafileye hem de farza birlikte niyet edilmez. Niyet sadece birisi için geçerlidir.

Üçüncü olarak da, bu meselenin nereden ve nasıl kaynakladığı hususunu ele alalım isterseniz... Bu mesele -maalesef- bazı kardeşlerimizin Şâfiî mezhebinin bu husustaki içtihadını, sanki tek ve mutlak hükümmüş gibi sunmaları, anlatmaları yüzünden ortalıkta kafa karıştırmaya devam etmektedir. Bu gidişle daha da çok devam edeceğe benzemektedir.

Oysa kısaca; üzerlerinde kaza borcu olan kardeşlerimiz, şayet Şâfiî mezhebine mensup iseler, nafile kılamazlar. Öncelikle kaza borçlarını ödemeleri gerekir, deyiverseler mesele kalmayacak.

Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, Şâfiî mezhebinin bu husustaki görüşünü, diğer Ehl-i Sünnet mezheplerinin de ortak görüşü gibi ifade etmeleri, meseleyi böylesine çetrefil bir hale sokuyor. Biz de ikide bir, belli aralıklarla -deyim yerindeyse- tekerleği yeniden keşfe mecbur kalıyoruz. Kaldı ki İmam Şâfiî hazretleri bu içtihadıyla, kaza namazlarının ehemmiyetine ve bir an evvel ödenmesi gerektiğine işaret etmiştir. Yoksa maksadı, -hâşâ- sünnetleri küçümsemek, hele hele terk edilmesini ima etmek asla değildir.

* * *

İnşaAllah buradan yaptığımız bu hatırlatmayı duyarlar ve bu meseleye artık bir nokta koymanın zamanının geldiğini idrak ederler, diye umuyoruz...

Üstüne üstlük, bu kardeşlerimiz de Hanefî olduklarını söylüyorlar. Bu itibarla kendilerine tavsiyemiz; mensubu bulundukları mezhebin müfta bih olan kavline göre amel etmelerinin doğru olacağı yönündedir.

Rabbim, itikaden-amelen-ahlâken Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat çizgisinden kıl kadar, hatta iğne ucu kadar dahi ayırmasın. Telfîk-ı mezahib tehlikelerinden bizleri, topyekün Ümmet-i Muhammed'i ve evladını muhafaza eylesin.


DİPNOTLAR
(1) Eda ile kazanın mahiyeti ve kaza namazları, Madde: 299, s. 183.
(2) el-Fetâvâ’l-Hindiyye, Hey’et, 1, 132; İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtar ale’d-Dürrü’l-Muhtar, 1, 688.

Halis Ece


Çevrimdışı gülgiller

  • okur
  • *
  • İleti: 50
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #6 : 30 Ağustos 2011, 00:35:04 »
dis dolgusu ve kaplama olayinda nasil aciklamainiz var?

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #7 : 30 Ağustos 2011, 01:40:29 »
dis dolgusu ve kaplama olayinda nasil aciklamainiz var?


Dişe yapılan dolgu gusle Mani değildir.

Bilindiği gibi diş sağlığı, ağız içi temizlik hayatî bir mevzûdur. Bunu basite alamayız. Çünkü bedendeki bir kısım rahatsızlıkların menşei, eninde sonunda dişlere bağlanmakta; dişlerdeki çürükler, vücudun her yerine rahatsızlık yaymaktadır. Bu bakımdan, dişler mutlaka tedavi görmeli, bedene verecekleri zararlar bertaraf edilmelidir.
Dişlerin tedâvisi de, elbette ki çürüklerin doldurulması, gerekenlerin kaplatılması ile olur… Hatta bazen da protezle mümkün hâle gelir. Bunların yapılmasının dînen mahzurlu olduğunu söylemek, İslâm’ın insan hayatına değer vermediği, mensuplarının sıhhatini kaale almadığı mânâsına gelir. Bu ise son derece mahzurlu bir imajdan başka bir şey olmaz. Kaldı ki fıkıh kitaplarında, ilmihallerde diş tedâvisinin zarûreti anlatılmıştır; bu iş için altın ve gümüş kaplamanın câiz olduğu, gerek diş doldurtmanın, gerekse kaplatmanın gusle mâni olmayacağı açık-seçik ifade edilmiştir.
Meselenin hulâsası şöyledir:
Abdestte, ağızda kuru yer kalsa abdestin sıhhatine mâni olmaz. Gusülde ise, ağız içinde kuru yer kalırsa, Hânefi mezhebine göre gusül sahih olmaz. (Şâfiîlere göre gusül sahihtir.)

Ancak burada karıştırılmaması gereken husus şudur:
Dişlerdeki dolgu ve kaplamanın üzerinden geçen su ağız içini ıslatıyor, kuru yer kalmıyor demektir. Dolgulu, kaplamalı ağızda suyun dolaşması, dolgunun ve kaplamanın üzerinden geçip ıslatması, yıkama şartının yerine gelmesi demektir. İllâ da dolguyu söküp altına su geçirmek, kaplamayı kaldırıp altını yıkamak mânâsında mecbûriyet yoktur. Böyle anlamak hatalıdır. Nitekim yaraya bağlanmış sargının üzerinden suyun geçmesi, yahut da meshedilmesi altını yıkamış gibi sayılıyor, sargıyı sökmek gerekmiyor. Bu husus, bütün fıkıh kitaplarında ifade edilmektedir. Bu bakımdan zarûreten dişini doldurtan veya kaplatan Hanefîlerin, gusülde, Şâfiî mezhebini taklid etme mecburiyetleri yoktur.

Sevgili Peygamber (s.a.v.)Efendimiz de tedâvi için fevkalâde veciz beyanlarda bulunmuş ve bizleri tedâvi olmaya sevk ve teşvik etmişlerdir.“Tedâvi olun ey Allâh’ın kulları! Allah Teâlâ her derdin devâsını yaratmıştır. Devâsı olmayan sadece iki dert vardır: Bunlar da biri ihtiyarlık, diğeri ölümdür” meâlindeki söz, Allah Resûlü (s.a.v.)Efendimize aittir.

Diş tedâvisi mevzuunda bir diğer husus da, kadınların âdetli iken takma diş, dolgu ve kaplama yaptırabilip yatıramayacakları meselesidir.


Kısaca arzedelim:

Resûlüllüh (s.a.v.)Efendimiz, sırf güzellik için yani estetik maksadıyla dişlerin seyrelten kadınlara lânet etmiştir. Ancak, hastalıklardan ötürü de tedâvi olmamızı emretmiştir. Dişi doldurma, kaplama veya takma sırf güzelleştirmek için değil de, çürüyen yahut çıkan dişi tedâvi etmek, kısaca ihtiyaç için olursa, bunda abdestli, abdestsiz, âdetli, temiz olmak fark etmez. Lâkin, âcil bir vaziyet yoksa, her türlü şüphe ve tereddütten kurtulabilmek için, bu tedâviyi temiz bir zamana tehir etmek münâsip olur.

Netice olarak diyebiliriz ki;

İnsan sağlığına böylesine değer verip, ölümle ihtiyarlıktan başka her derdin bir devâsının bulunduğunu ifade eden bir dînin mensuplarının, dişlerinin çürüğünü tedâvide zorlanmak şöyle dursun, ihmâl dahi göstermemeleri gerekir.




Fazilet Takvimi
6 Nisan 1997 Pazar / 7 Nisan 1997 Pazartesi

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #8 : 30 Ağustos 2011, 02:07:40 »
Sigara içmek haram mı? mekruh mu? mübah mı? meselesi

Peygamber (s.a.v) Efendimiz'in şereflendirdiği asırda ve müctehidlerin devrinde sigara yoktu. Bu sebeple, sigara içmenin hükmünde farklılıklar göze çarpmaktadır.
İslam alimlerinin görüşlerinde ortaya çıkan değişik hükümler, meselenin tetkikinde seçilen nokta-i hareketin birbirinden farklı olmasından ileri gelmektedir.

İlim sahiplerinden bir kısmı, "Eşyada aslolan ibahadır" fıkıh kaidesi ile tütün kullanmakta bir mahzur bulunmadığı görüşünü müdafaa etmiş ve bu istikamette fetva vermişlerdir. Bir kısım din alimleri de bu nebatı, hoşa gitmeyen kokuSu yönünden tetkike koyulmuş, sarmısak, soğan ile tütünün kerih kokuları arasında bir benzeyiş yönü olduğu iddiası ile, onlar hakkında verilmiş bulunan "kerahat-i tenzihiye" hükmünü tütüne de teşmil etmişlerdir.

Bazı ilim adamları ise bu hususu biraz daha geniş olarak tahlil etmiş, çeşitli zararlara yol açmasını dikkate alarak, tütün içmenin harama yakın mekruh olduğu neticesine varmışlardır.

Dini meseleleri incelemekte mahareti bulunan ilim erbabı, tütünün insan sağlığında yaptığı tahribatı dikkate alarak, meseleyi üç bu'dLu ve mukayeseli olarak ele almışlar; tütünün insan sağlığındaki menfi tesirine dair tabip raporlarını nazar -ı dikkate alıp haram olduğu neticesine varmışlardır.
Sigara içmenin haram olduğu fikrinİ müdafaa eden ilim sahipleri, Şehr bin Havşeb'in Ümmü Seleme validemizden naklettiği "Resulullah (sav) müskir ve müftir her şeyi yasakladı" Hadis-i Şerifini, verdikleri hükmün delili olarak göstermişlerdir.
Hadis-i Şerifin metnindeki "Müftir" kelimesini, İbni Esir, "İçildiği zaman vücuda hararet veren; uzuvlarda kırıklık, güç azalması, göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama meydana getiren şey" diye açıklamaktadır.
Bilhassa tiryakisi olmayanların üzerinde tütünün tesiri incelendiği zaman, vücutta bir gerginlik, göz kapaklarında ağırlık ve mahmurluk hali, gerilen uzuvlarda bir gevşeme olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Şafii mezhebi alimlerinden Kalyubi, bir din alimi olduğu kadar tabip idi. Bahsi geçen muhterem zat, her iki ilimdeki dirayeti ile tütün içmenin haramlılığına hükmetmiş bulunmaktadır.
Doktorların ifade ve beyanları ile zararları ve insan vücudundaki tahribatı gün ışığına çıkmış bulunan tütünü, birbirine ikram etmenin -zararı daha yaygın bulunduğundan-haram olduğu sarahatle ifade edilmektedir.

Bu alışkanlığın zararını yakinen anlamış birçok sigara müptelası, tütünü terketmeyi devamlı olarak temenni etmektedirler. Bu hal, onların tütünden gördükleri zararın acı itirafı olmaktadır.
Son devrin ilim adamlarından Muhammed el-Hamid, "Hiç şüphe yok ki tütün, habis bir şeydir. Onu içmeye devam, eliyle kendini tehlikeye atmaktır. Bu sebeple kendimi onu haram olması hükmüne meyletmiş görüyorum" demiştir.
Bu zat, Muhaddis Şeyh Bedreddin el-Haseni ed-Dimeşki'nin, Şeyh Haşim el-Hatib'in ve Şeyh Ali Dark'ın, halka yapmış oldukları derslerde tütünün haram olduğu fıkrini açıkça ifade ettiklerini eserlerinde nakletmektedir.

Hiç tereddüt etmeden ifade edebiliriz ki, tütün ne besleyici ne de onarıcı bir vitamini ihtiva etmektedir. Keçi ve benzeri canlıların, çalı yapraklarını tütüne tercih etmeleri, onda besleyici bir değer bulunmadığına işaret edici ve dikkat çekici bir husustur.
Nikotin, bazı haşeratın itlafında koruyucu ilaç imal etmekte kullanılmakta ise de, ağrıları dindiren, yaraları tedavi eden, tek kelime ile şifa verici bir hassayı içinde bulunduran ilaç imalatında kullanılmamaktadır.

Sigara, gıda değilse, şifa vermiyorsa ve hiçbir derde deva olamıyorsa ona verilecek para elbette israftır. Peygamber (sav) Efendimiz, boş yere para harcamayı ve malını zarara uğratmayı yasaklamıştır. Karnı doyduktan sonra yemeğe devam etmekte kerahet bulunduğu ve zararlı olacak derecede fazla bir şey yemenin haram olduğu bir gerçektir. Bu hakikat karşısında çocuklarının ekmek parasını sigaraya vermek israf değil ise ya nedir?

İslam dini, ağız kokularını gidermek için misvak kullanmanın sünnet olduğunu hükme bağlamıştır. Ayrıca, çok olarak sarmısak, soğan ve pırasa yiyenlerin cemaate eza vermemek için, camiye gelmelerine müsaade edilmemektedir. Sarmısak ve soğan kokusuna rahmet okutacak kadar fena bir kokusu bulunan tütünü içmek, misvak sünnetinin teşriinde
ki hikmete tamamen aykırıdır. Efendimiz (sav)'in ve ashabının yoluna aykırı bulunduğu için bid'attır.
Sigara müptelası bulunan bir şahıs ile camide aynı safta, yanyana durma bahtsızlığına uğramış bir mü'mine sorunuz! Onun yanında geçirdiği sıkıntılı dakikalar ne kadar uzun ve çektiği işkence ne derece büyüktür?
İnsanların eza duydukları şeylerden, meleklerin de eza duyacağı bir Hadis-i Şerifte ifade edilmektedir. Peygamber (sav) Efendimiz'in bu beyanı karşısında tütün kokusundan meleklerin rahatsız kalacağında kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Bir mesele hakkında helal ve haramlık hükümleri toplanacak olursa, haramlık hükmünden galip olacağına dair kaadie-i külliye dikkate alındığı zaman, sigara içmekle ilgili olan değişik hükümler arasından haramlığı tercih, ihtiyata muvafık bir davranış olur.

Bu ihtilafların ortaya çıkardığı bir durum vardır: Şüphe... Zira kimi mubah, kimi tenzihen mekruh, kimi de tahrimen mekruh veya haram demektir. Bu çekişmeler karşısında, istemeyerek insanda bir şek ve şüphe doğmaktadır. Hadis-i Şerifte, "Kim şüpheye düşecek olursa harama da düşer" buyurulmuştur. Bunun gibi, haramlıkla mübahlık hükmü bir meselede içtima ederse, haramlık yönü tercih edilmeli ve müteverri alimin sözü öne alınmalıdır.
Kendisi fakir, nüfusu kesir, yatağı hasır bulunan kimselerin, çocuğu ateşler içinde kıvranırken ona alacağı ilaca para bulamayan, kışın ortasında efradı ailesi soğukta titreşirken, sobada tüttüreceği dumanı ağzındaki sigara ile tüttüren kimsenin irtikap ettiği bu hal haramın katmerlisidir..



(Mehmed Emre, Eskişehir, Balıkersir-Bilecik Eski Müftüsü)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #9 : 30 Ağustos 2011, 02:16:16 »
Sigara Risalesi

Biz kullarına hak yolu gösteren, sayısız faydalı nimetleri helal, zararlı şeyleri haram kılan Allah-Ü TEALA'ya hamd-ü senalar. İnsanları iyiliklere teşvik kötülüklerden men eden, kainata en büyük rahmet, en büyük peygamber MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v.)'e O'nun eline, eshabına ve bütün ona tabi olanlara salat-ü selam olsun.

Devri saadette ve müctehidlerin zamanında sigara olmadığı için sigaranın bulunuşundan günümüze kadar muhtelif görüşler beyan edilmiştir.

Bu risalede okuyuculara faydalı olmak düşüncesiyle zamanımızda uzman kişiler tarafından yapılan ilmi ve tıbbi araştırmalardan istifade edilerek:
1.Sigaranın tarihçesi, Osmanlı devletine girişi ve yasaklanması
2.Tütünün mahiyeti
3.Sigaranın insan sağlığına yaptığı zararlar. Bilhassa sigaranın akciğer kanseri, ülser, damar hastalıkları ve öldürücü diğer hastalıklara sebep oluşu
4.Dini yapıdan sigaranın hükmü, sigarada İslam dininde haram olduğu bilinen israf, uyuşturucu ve başkasına eza vermek illetlerinin mevcut oluşu
5.İslam alimlerinin sigara ile alakalı görüşleri nakledilecektir.
 

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARANIN KISA TARİHÇESİ

Tütünün anayurdu Amerika'dır. Avrupa'ya Amerika'nın keşfi ile gelmiştir. Colombos ve arkadaşları 1511'de Tabaccos ismiyle İspanya ve Portekize soktular. 1560 senesinde Fransa büyük elçisi Jean Nicot Fransız sarayına ( Paris ) Tütün tohumlarını soktu. Tütün Fransa'dan Almanya'ya sonra da bütün dünyaya yayılmıştır. Nicot'un ününe izafeten tütün içindeki zehire Nikotin ismi verildi.

Birleşiminde nikotin ve dört bine yakın zehirli madde bulunan tütün bitkisinin kıyılmış, kurutulmuş ve kullanılmaya hazır duruma getirilmiş yaprağından sigara yapılır. Tohumu son derece küçük olduğu için önce fideliğe ekilen tütün sonra tarlaya aktarılır.

Tütün tohumu Osmanlı Devletine 1605-1606 senesinde yabancı gemilerle getirilerek ilk tütün ekimi Selânik Vilayetinin Yenice Vardar kasabasında yapıldı. 4. Murad zamanında tütün yasaklandı. Katip Çelebi Sultan Murad'ın mücadelesine şöyle anlatıyor.

"... Sonra Sultan Murad'ı rabi asrının sonlarında kötülüklerin kapısını kapamak için kahvehaneleri kapattığı gibi yangınlar çıktığı için tütüne de yasak getirmişti. Halk yasağı dinlemediğinden hünkar buyuruğuna aykırı gitmek suçundan içenleri cezalandırmak gerekti. Giderek kişi yasak nesnenin üzerine daha çok düşer dediklerince içmeye hırs ve rağbet artıp bu suçtan nice adem yokluk ülkesine gönderildi..."

O devrin cerrahlar Şeyhi Hekim İbrahim efendinin de tütüne karşı büyük bir mücadele başlattığını, umumi ve hususi meclislerde en çok fatih camiinde vaaz ve nasihatler verdiğini, tütün aleyhinde fetva suretlerini cami duvarlarına astırdığını Katip Çelebiden öğreniyoruz. 1562'de tütün yasaklandı. 1574'de yurtiçinde istihsali serbest bırakıldı. Son yıllarda Türkiye'de altı yüz bin civarında aile (2,5 milyon kişi geçimini tütün ekiminden karşılamaktadır.
 

--------------------------------------------------------------------------------

TÜTÜNÜN MAHİYETİ

« ﻦﻴﺧﺪﺗ » Lügat manası :  buhurlamak, duman çıkarmak, tütsülemek. " Tedhin" kelimesi mastar olarak kullanıldığı zaman sigara içen kimsenin yaptığı işe denir ki o kimse sigarasını yahut piposunu ateşler ağzından ve burnundan koyu beyaz bir duman çıkması için şiddetle üfler. İşte tedhin kelimesi bu manada "Sigara İçmek" demektir.

« ﻦﻴﺧﺪﺗ » "Tedhin" kelimesinin yerine Arap olsun olmasın bir çok beldelerde çok kullanılmasından dolayı "Sigara İçen kimsenin ağzından ve burnundan çıkan duman manasında olan "Duhan" kelimesi kullanılmıştır. Bunun dışında başka isimlerde kullanılmıştır. Mesala; "Tedhin" kelimesini kötü görüp onu kullanmayan beldeler haklarınca "Tütün" adı verilmiştir. Ama dünyada bir çok yerde duhan diye bilinen şeyin adı "et-tibgu" veya "ettebgu" kelimesidir ki bu kelime ona verilen isimlerin Arapça olarak en doğrusudur. Çünkü o, Meksika körfezindeki bir adanın ismi olan "Tebegu" kelimesinden alınmıştır. Bu bitki orada bulundu, oradan ispanyaya sonra Avrupa'ya nakl edildi. Daha sonra bütün Avrupa memleketlerine girdi. Avrupa'ya yayılan tütün daha sonrada haçlı savaşları ve onu taşıyan sömürgeciler vasıtasıyla Arap memleketlerine girdi. Sonraları ise Arap olsun olmasın bütün Müslüman memleketlerine yayıldı.

Tütünün ne olduğu hakkında bu kada bilgi kafi olmakla birlikte Muhammed Ferid Vecdi'nin "20. asırda DAİRAT'ÜL-MEARİF isimli eserinden sigaranın tarifi hakkındaki bilgileri aynen nakl ediyorum. 2. cilt 250. sahifede der ki;

Sigara, aslen Amerika'da yetişen bir bitkidir. Ama şimdi diğer avrupa memleketlerinde de etkilidir. Boyu 1-1,5 metreye varır. Ilıman iklimi olan her memlekette yetişir özellikle sıcak olan ülkelerde boyunun beş metreye vardığı da olur. Kurumuş yaprakları sigara olarak yahut çiğneyerek yahut nikotin ilaç gibi burna damlatarak içilir. Bu çok zaralı bir adettir. Araştırıcılar bu maddenin insanlığa verdiği zararların içkinin verdiği zararlara eşit olduğuna işaret etmişlerdir.  

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARA VE İNSAN SAĞLIĞI

Uzman tabiblerin uzun araştırmaları neticesinde sigaranın insan sağlığına saymakla bitmeyecek kadar çok zararları olduğu tesbit edilmiştir. Mutehassıs doktorların hepsinin göüşlerini burada zikretmek mümkün olmadığından bazılarının tesbitlerini nakl edeceğiz.

Dr. YILDIRIM AKTUNA

Türkiye tabibler vakfının tertip etmiş olduğu sigara sempozyumunda konuşan Doktor Aktuna sigaranın zararlarını şöyle anlatıyor:
"Bir sigara içildiğinde, damar yoluyla verilen 1 mg. Nikotine müsavi miktarda nikotin alınmış olunur. 60 mg nikotinin damar yoluyla verilmesinden bir kaç dakika sonra insan ölür. ABD'deki Dünya Gözlem Enstitüsü'nün yayınlanan bir araştırmasında tütünün çevremizdeki yetişkinler arasında, diğer zararlı maddelerden daha fazla ölüm ve acılara yol açmakta olduğu bildirilmiştir. Dünya sağlık örgütünün (WHO) 1968 yılı sonlarında yaptığı açıklamaya göre, sigara ve tütün her yıl bir milyon insanın hayatına mal olmaktadır. Diğer bazı hesaplara göre bu sayı 2.5 milyona kadar yükselmektedir.

Dünya sağlık Örgütü yürütme kuruluna sunulan bir raporda sigaradan "erken ölümlerin ve hastalıkların önlenebilir en önemli sebebi" olarak söz edilmektedir. Akciğer kanseri vakalarının %90'nı, kronik bronşit ve azfizem vakalarının %75'i aşırı sigara içmenin neticesi olarak ortaya çıkmaktadır. Sadece ABD'de 1 yılda 320 bin insan saigaraya bağlı hastalıklar sebebiyle ölmüştür. ABD'nin 2. Dünya savaşında kaybettiği insan sayısına eşittir.

Yapılan araştırmalarda ölüm ile neticelenen kalp ve dolaşım hastalıkları ile üst solunum yolu kanserine (dudak, ağız boşluğu, dil boğaz ve gırtlak kanseri) sigaranın sebeb olduğu tesbit edilmiştir. Sigara içenler tütün dumanı ile doğrudan temas etmeyen organ kanserlerinde ortalamanın üzerinde bir sıklıkla yakalanırlar. Bunlar, böbrek kanseri, idrar yolları ve mesane kanseridir. Yine yapılan araştırma ve çalışmalarla ortaya konmuştur ki sigara kullanımı ve akciğer kanseri arasındaki bağlantı şüpheye yer verilmiyecek kadar kesindir. Sigara içmyene göre sigara içen tiryakinin bu hastalıktan ölme riski en az on misli fazladır.

Ayrıca bakteri, virüs veya kanser hücrelerine karşı vücudu korumak amacı ile onları zararsız hale getiren öldürücü hücrelerini tütün dumanı içindeki maddeler baskı altına almak suretiyle vücudun savunmasına, dolazısızle bu hastalıklara karşı direncini azaltır.

Gebelik sırasında sigara içen anneşerde düşük, erken doğum, doğum sonrası ölüm ve sakatlık nisbeti yüksek buunmuştur. Sigara içen annelerin bebekleri içmeyenlere nisbetle daha zayıf doğar. Bedeni ve ruhi gelişmeleri daha geç olur. ABD'de her yıl 4600 bebeğin anneleri sigara içtiği için hayatlarını kaybettikleri tesbit edilmiştir.  

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARA VE AKCİĞER KANSERİ

Akciğer kanseri son yıllarda bütün dünyada sigara kullanımına paralel olarak artmaktadır.Akciğer kanseri 40 yaşından sonra ve özelliklerle 50 - 70 yaşları arasında görülmektedir.Sigara içenlerdeki akciğer kanseri riski içmeyenler nispetle 20 ile 40 kat fazladır.Sigaraya ne kadar erken yaşta başlanırsa akciğer kanseri riski o kadar fazla olmaktadır.Kendileri sigara içmedikleri halde duman altı olan kişilerde de akciğer kanseri riski artmaktadır.Akciğer kanseri teşbiz edildikten sonra tedavi şansı çok az olan ve ölümle sonuçlanan bir hatalıktır.

Dr.Hasmold 22 bin uzmanın yardımıyla hazırlandığı raporda sigara içmeyen 32851kişiden sonunda 4 kişide akciğer kanseri tesbit edildiğini buna karşılık 10.000 sigara tiryakisi arasında 265 kanserli olduğunu açıklanmıştır.

ABD de yapılan bir araştırmada 65 bin akciğer kanserine yakalanan hasta tesbit edilmiş ve bu hastaların 62 bininin aynı yıl içinde olduğu tesbit edilmiştir.bir yıl içinde ölüm nispeti %90 dır.  

--------------------------------------------------------------------------------

PASİF SİGARA İÇENLER

Pasif sigara içme dediğimiz yani sigara içmeyen kişilerin bulundukları mahalledeki sigara dumanlarını teneffüs etmeleri de sağlık yönünden büyük ekemniyet tanışmaktadır.

Amerikan çevre sağlığı örgütünün (EPA)bir istatistiğine göre A.B.D.de her yıl en az 500pasif tiryaki akciğer kanserinden ölmektedir.Amerikan kanser derneğinin yaptığı açıklamaya göre kocası evde 20 den fazla sigara içen bir kadının akciğer kanserine yakalansa ihtimalinin sigara içmeyen bir erkeğin eşine göre 2 misli fazladır.

San Diego` daki California üniversitesinde Dr.C.Garland 50-75yaşları arasındaki yaklaşık 700 evli kadın üzerinde yapıldığı 10 yılık bir çalışma sonunda.tiyakilerin eslerinin sigara içmeyenlerin eslerine göre 4 defa daha fazla kalp hastalığından ölme riskini taşıdıklarını göstermiştir.  

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARA-ÜLSER VE DAMAR HASTA

Sigara ve ülser bağlantısı hekimlerce uyun bir zamandan beri bilinmektedir .Bundan sonra ehemmiyetlisi sigaranın etkili olduğu beyin ,kalp ve bacak gibi önemli organların tıkayıcı damar hastalıklarıdır.

Rocher 1954 de İskandinav ülkelerinde yapıldığı bir araştırmalarında (12 parmak bağırsağı ülkesi delinmelerinin) %57 sinde sigara hikayesi bulunmuştur.İngiltere de yapılan bir araştırmada ülser sebebi ile ameliyat edilen hastaların %50 inin tütün kullandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca sigaranın solunuma olan menfi tesiri sebebi ile ameliyat riskini de arttırdığı bir gerçektir.Bacak damarlarının tıkanması sigara içenlerde sık görülür.Fasteott 'damar cerrahisi 'kitabında' bacakta kangren yapan damar tıkanıklığına sigara içmeyenlerde hiç rastlamadım' diye yazar

Lord ‚damar ameliyatı geçiren 100 hastadan ancak ikisinin sigara içmeyenler olduğunu tespit etmiştir.Biz EUTF Göğüs Kalp Damar Cerrahisi ana bilim dalında damar ameliyatı yapılmış 200 e yakın hastamızda %50 civarında sigara alışkanlığı tespit ettik.  

--------------------------------------------------------------------------------

BAZI UZMANLARIN SİGARANIN TEHLİKESİNİ BİLDİREN SLOGANLARI

"Akciğer kanserine yakalanan hastaların %94'ünün sigara tiryakisi olduğunu ciddi araştırmalar ortaya kovmaktadır."
Op.Dr. Edwards GRAHAM

"Londra' da yapılan 7. uluslar arası kanser kongresinde akciğer kanseri olan 10 kişiden 9'unun sigara tiryakisi olduğu açıklanmıştır."
YEŞİLAY ARŞİVİ

"Düşük nikotinli sigaralar en az ölckiler kadar zararlıdır."
llarward Univ .Araştırma Raporu

"Sigara içen annelerin çocukları,cenine kabı oksijen ulaşamaması sebebi ile geri zekalı olur."
Doç. Dr. K.AYDOĞMUŞ

"Günde 20 sigara içmek sureti ile 20 yılda vücutta 7 kg is ve katran birikir."
BÜRÜKSEL TÜBERKÜLOZ MÜC. KONF. RAP.

"Tütün dumanında 4000'den fazla zehirli madde bulunduğu unutulmamalıdır."

ABD. MİLLİ KANSER ENST.
"Bütün uyuşturucular arasında en fazla ölüme sebebi olan madde sigaradır."

Prof. Dr. Orhan ÖZER
"Sigaranın sebep olduğu ölüm miktarı umumi bir ifade ile trafik kazalarında meydana gelen rakamın 7 katıdır."
Doç. Dr. Ali TELLİ

"Sigaraya elveda, hayata merhaba."
Bülent AKARCALI

Dünya Sağlık Teşkilatı "sigarayı veya kendi sağlığımızı seçmek kendi elimizdedir." sloganıyla 9 Şubat'ı 'sigarasız hayat ve sigaraya karşı koyma günü' olarak ilan etmiştir.  

--------------------------------------------------------------------------------

DİNİ AÇIDAN SİGARA

Dini meseleleri incelemekte mahareti bulunan ilim erbabı, tütünün insan sağlığında yaptığı maddi ve manevi tahribatı,dikkate alarak haram olduğu neticesine varmışlardır. Devri Saadette ve müctehidlerin devrinde sigara yoktu. Bu sebeple sigara içmenin hükmünde farklılıklar yapmaktadır.İslam alimlerinin görüşlerinde ortaya çıkan değişik hükümler meselenin tetkikinde seçilen noktayı hareketin birbirinden farklı olmasında ileri gelişmiştir. Geçmişte fukaradan bir kısmının sigaranın mubah ya da mekruh olduğunu söyleyenlere gelince; bu konuda onları mazur görebiliriz. Çünkü o yıllarda tıbbi araştırmalar sigaranın zararları tespit edememiştir. Fukaha bu görüş ve hükmünü "Eşyada asıl olan ibahadır." kaidesine bağlıyor idi. Ama tıp bunun bedene olan zararlarına keşfedip ortaya koydurtan sonra artık aynı hükmü verenleri maruz göremeyiz. Uzmanların yaptığı ciddi araştırmayla sigaranın doruğa yükselen zararlarının ferdi ve cemiyeti menfi yönde tesir aldığı ortaya çıkınca artık sigaranın mekruh yada mubah olduğu hakkında bir tereddüde gerek ve yer kalmamıştır. Sigara içmenin haram olduğu bugün çok açık ortaya çıkmıştır. Onu itiyat etmenin günah olduğu tahakkuk etmiştir. Sigara kullanmakta İslam dininde haram olduğu bilinen israf başkasına zara verme uyuşturucu vardır.  

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARANIN İSRAF OLUŞU

Malın israf edilmesi İslam Dininde haram kılınmıştır.İsrafın haram olduğu bildiren ayeti kerimelerin bazısını zikredelim.

"Yakınına,düşküne,yolcuya hakkını ver,elindekileri saçıp savurma"

"Onlar sarfettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik:ikisi arasında orta bir yol tutarlar."

"Yiyiniz,içiniz israf etmeyiniz. Allah (C.C) israf edenleri sevmez."

"Muhakkak ki saçıp savuranlar şeytanın kardeşidir."

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de malın boş yere harcanmasını yasaklamıştır. İliç şüphe yoktur ki sigarada vücuda gıda veren hiç bir şey yoktur. İnsan sağlığına zararlı binlerce zehirden en tehlikelisi nikotindir.Nikotin bazı haşeratin itlafında, ilaç imalinde kullanılmakta ise de ağrıları dindiren, yaraları tedavi eden tek kelime ile şifa verici bir maddeyi içinde bulunduran ilaç imalatında kullanılmamaktadır. Sigara gıda değilse, şifa vermiyorsa ve hiçbir derde deva olmuyor ise bilakis insan sağlığına son derece zarar veriyorsa ona verilecek para elbette israftır.  

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARANIN BAŞKALARINA ZARAR VERMESİ

Sigara onu kullanmayanlar içim tiksindirici kokusu ve rahatsız edici dumanı ile eziyet vericidir. Bundanda öte sigara dumanı çevresinde bulunan insanların sıhhatini menfi yönde etkilemekte, sağlığı zarar vermektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, kendisi doğrudan sigara içmemekle birlikte sigara içilen mahallerde bulunduğu için duman soluyan, pasif sigara içicilerinin de akciğer kanseri hususunda büzük bir risk altında bulundukları tesbit edilmiştir ki; bunların riski hiç sigara içmeyenlerden iki kat daha fazladır.

Hiç bir Müslüman diğer müslümana zarar vermez. Eziyet etmez. Sigara bilhassa cemaatle namaz kılınan yerlerde ve benzeri topluluklarda hem müslümanlara hemde vazifeli meleklere, ruhanilere eziyet verir. Namaz da sigara içmeyen çok kimsenin huşu ve huzurunun bozulmasına sebeb olur. Binanaleyh Efendimiz (S.A.V.) kendisinde soğan ve sarmısak kokusu bulunan bir adamı Cennetül baki kabristanlığından çıkarmış ve soğan ve sarmısak kokusu ile cemaate katılmamasını emir buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) soğan ve sarmısağı kasdederek "Kim bu çirkin kokulu bitkiyi yerse mescideimize yaklaşmasın. İnsanlara eziyet veren bu şey meleklere de eziyet vermektedir" buyurmuştur.

Yine bir hadisi şeriflerinde "Kim bu bitkiyi yerse mescidimize yaklaşmasın samısak kokusu ile bize eziyet etmesin", diğer bir rivayette de; "Bizimle birlikte namaz kılmasın" buyrulmaktadır.

Hadisi Şeriflere binaen Peygamber Efendimiz (S.A.V.) soğan ve sarmısak yiyen kimselerin başkalarına eziyet vermemesi için cemaate katılmamasını emretmiştir. Malumdur ki rahatsız etme bakımından sigaranın kokusu soğan ve sarmısağın kokusunda daha az değildir. Sigaranın kokusunun başkalarını rahatsız ettiği şüphesizdir. Hele hele sigara dumanının ictimai hayatta, otobüste, kapalı yerlerde rahatsız ediciliği ise daha da tiksindirici ve eziyet vericidir.

Cabir (R.Anh)'dan rivayet olunan şu Hadisi Şerifte İslamın başkasına eziyet etmeği açıkca yasakladığını gösteriri. "Kim bir müslümana eziyet ederse bana aziyet etmiş sayılır. Bana eziyet eden Allah (c.c.)'a eziyet etmiş sayılır." Bir başka hadisi şerifte de "Her eza veren cehennemdedir" buyuruluyor. Hadisi Şeriflerde görüldüğü gibi insanlara eziyet vermek haramdır. Dinimizde "zarar uğrama ve başkasına zarar verme yoktur" düsturu bunu ifade etmektedir.  

--------------------------------------------------------------------------------

SİGARANIN UYUŞTURUCULUĞU

Sarhoşluk ve uyuşturuculuk veren şeylerin haram olduğuna delil Şehr Bin Havşebe'nin Ümmü Seleme validemizden naklettiği "Resulüllah muskir ve müftir herşeyi yasakladı" hadisi şerifidir.

Hadisi Şerifin metnindeki muftir kelimesini ibni Kesir "İçildiği zaman vücuda hararet veren uzuvlarda kırıklık güç azalması, göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama meydana getiren şey" diye açıklamıştır.

Bilhassa tiryaki olmıyanların üzerinde tütünün tesiri incelendiği zaman vucüdda bir gerginlik, göz kapaklarında bir ağırlık ve mahmurluk hali gerilen uzuvlarda bir gevşeme hali olduğu açıkca anlaşılmaktadır. Günümüzde sigara her ne kadar yuşturucu maddeler arasında sayırmıyor ise de diğer uyuşturucu maddelere alışkanlık kazandırmada başlıca etkin olarak kabul edilmektedir. Baş dönmesi, bulantı, baygınlık, kaslarda gecşeme v.s. bunlar arasındadır.

İslam dini harama giden, insanı harama düşürecek bütün yolları kapamıştır. "İçki bütün kötülüklerin anasıdır" derken içkinin içilmesini yasaklamış. Dolaysıyla da diğer kötülüklerin işlenmesinede engel olmuştur.

Binaenaleyh, bazı yönleri ile uyuşturucu maddelere benzeyenuyuşturucu olması bile en azından onlara alışkanlık kazanılmasına sebep olan sigara da uyuşturucular sınıfına dahil edilmelidir. Tarihin bir döneminde basit bir alışkanlık göstererek ona göz yumanlar bugünün neslinin esrar, eroin, afyon gibi uyuşturucuların kucağına düşmesine sebeb olmuştur. Öyle ki bugün sadece Amerika'da 33.5 milyon uyuşturucu tutsağı vardır. Çocuk cesedleri ile uyuşturucu kaçakcılığı yapılmaktadır. Bütün bunların temelinde ise çok basit gibi görünen sigara alışkanlığı yatmaktadır. Bilhassa bugün esrar sigaranın içine konularak içilmektedir.

Plip Morris firmasının ürettiği Marlboro'ya bu sigaraya karşı alışkanlık yapan, kullanımı yasaklanmış bazı kimyasal maddelerin karıştırıldığı tesbit edilmiştir.

Malboro'da uyuşturucu madde bulunduğunu da iddia eden yüksek trajlı Alman dergilerinden "Der Spiegel" bu durumun sigaranın satışını önemli ölçüde etkilediğini yazdı. Bütün bu gerçekler karısında ihtiyatla hareket etmek, şüpheli şeylerden uzaklaşma inanan insanın vazgeçilmez ölçüsüdür.  

--------------------------------------------------------------------------------

İSLAM ALİMLERİNİN SİGARA VE TÜTÜNLE ALAKALI BAZI NAKİLLERİ

Büyük alim ve mutasavvıflardan İsmail Hakkı Bursevi (K.S.) Hazretleri Ruhu-l Beyan Tefsiri'nin 1. Cildinin sonunda teracimi ahvalini verirken Türkçe olarak şöyle yazıyor. Biraz sadeleştirerek aşağıda naklediyoruz:

Şam'da iken Şeyh Ekber (K.S.) bir kaç kere temessül (Bir şekil ve surete girerek gözükme) edip; öyle ki halk ona yaprak (tütün) der. O bizim yanımızda pis ve haramdır. buyurdu. ve şeyhimden de duydum ki; "Tütün içen nefsani ve şeytanidir."

Yine İsmail Hakkı Hazretleri hazzırladığı Hadisi Erbaiyn'in 6. Hadisi Şerifinin Şerhinde şöyle buyuruyor: "Bir şeyin zararı asli fıtrata ( yaratılışa) dokunuyorsa diğer zararlılardan daha çirkindir. Mesela tütün gibi ki bunun zararı doğrudan fıtrat-ı asliyedir. İbadetlere karşı bir ağırlık ve isteksizlik meydana getirir."

Ruhul Beyan'da Vakıa sursinin 43. ayet-i kerimesinin tefsirinde ise "Diğer tefsirlerde tarif edildiği gibi bu tütün haramdır." buruluyor.

" ﻮﻈﻞﱡ ﻣﻦﯾﺣﻣﻮﻢ " Ayetinin manası: "Ve bir de kapkara dumandan bir gölge içindedirler." Alacasız, düz siyah yani kapkara dumandan bir gölge var. "yahmum" dumandır. Kamusta olduğu gibi: "Humme" den müştak yef'ulün vezninde, her şeyden siyah manasınadır ki bu da kömürdür. Nitekim Arap, siyahlık şiddetli olduğu zaman; "eşyede yahmumun" der.

Dahhak buyudu ki:
"- Cehennem ve cehennem ehli simsiyahdırlar. Ve orada her şey simsiyahdır... Bundan dolayı, cennette vücuttaki ben, kirpiklerin bittiği yer ve kaşlardan başka siyahlık yoktur."

Fakir (İsmail Hakkı Bursevi Hz. k.s.) der ki: -Burada şu asrımızda yayılmış olan tütüne içmekten tahzir (sakındırma) vardır. Çünkü bu içildiğinde, dumanı yükselir ve içinin üzerinde gölge gibi olur. Bununla beraber içinde çokça gaileler yani sıkıntı verici şeyler meydana gelir.. Gerçi bunun burada anlatılmasının yeri değildir. Biz müptela olana Allah (c.c.)'tan afiyet dileriz. (Mevla o kişiyi ondan kurtarsın). Çünkü bu tab-ı Selimenin pis ve çirkin gördüğü bir şeydir ki diğer tefsirlerde de inceden inceye anlatıldığı gibi haramdır.

Büyük hadis alimlerinden Mahmud Muhammed Hattab Es-Subki, El-Menhelü'l-Azbü'l-Mevrud Şerhu Süneni'l-imam Ebi Davut isimli eserinde sigaranın zararlı ve aramlığı ile alakalı geniş izahlarda bulunur ve hulasa olarak şöyle der:

"Sigaranın haram olduğu bir gerçektir... Bunun haramlılığı, doktorların raporlarına göre, sıhhatte zararlı olduğundandır. Şüphesiz zararlı bir şey, alimlerin ittifakı ile haramdır. Sigara, yalnız içenlere değil, içmeyenlere de eza (sıkıntı) verir... Melekler de çok rahatsız olur..."

Son devrin büyük alim ve fazıllarından Mehmet Zihni Efendi merhum da Ni'met-i İslam isimli eserinde şöyle bahseder: "Öyle şeyler vardır ki, onlar vücuda faydalı olmak şöle dursun netice itibari ile bedeni harap ettiği halde fazlaca iştah ve istek duyulur. Bundan dolayıdır ki bu gibi şeyler oruçlu iken kullanılırsa hem kaza hemde keffaret lazım gelir. Mesela tütün gibi... Esrar içmek ve afyon yutmak da bu nev'i dendir... Ve hepsi haramdır. Müslümana yakışan ise, haram, mekruh ve şüphelilerden kaçınmaktır. Zira dinimide yasaklardan kaçınmak emirleri yerine getirmekten bile üstündür."

Şafii mezhebi alimlerinden Kalyubi bir din alimi olduğu kadar tabib idi. Bu muhterem zaat iki ilimdeki dirayeti ile tütün içmenin haramlığına hükmetmiş bulunmaktadır.  

--------------------------------------------------------------------------------



EBU'L HASAN EL-MISRİ, EL-HANEFİ :


Sahih nakli hükümler, açık nakli deliller tütünün haramlığını ilan etmektedir. Tütünün ortaya çıkışı 1000 yıllarındadır. İlk çıktığı yer ise yahudi, mecusi ve hrıstiyan cemaatlerin yaşadığı yerlerdir. Tütünü ilk defa kendisinin hekim olduğunu iddia eden bir yahudi batıya getirmiş, insanlara tütünü kullanmalarını söylemiştir. Anadoluya tütünü getiren "Etkelin" adında bir hrıstiyandır. Sudan şehirlerinde ise tütünü ilk defa ortaya çıkaran bir macusidir.  

--------------------------------------------------------------------------------

EŞ-ŞEYH ABDULLAH BİN MUHAMMED BİN ABDULVEHHAB :

Hanbeli hukukçularındandır. Nargile üzerine kendisine tevcih edilen bir suale şöyle cevap vermiştir:
"Rasülullah'ın hadislerinden, ilim ehlinin eserlerinden öğrendimize göre, bu zamanda çok kullanılan tütünün haram olduğu açıktır. Bize göre anlatılanlarla ve müşahede ile, tütünün vücut üzerinde diğer uyuşturuculara benzer etkişleri vardır. Özellikle çok içildiğinde meydana gelen baş dönmesi ve baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik gibi durumlar sarhoşluğa yakın şeylerdir. Serhoşluk veren şeylerin haramlığı ise kesindir."  

--------------------------------------------------------------------------------

NECMUL'L-GUZZİ EŞ-ŞAFİ'İ:

Tütün sonradan ortaya çıktı. Onun ortaya çıkışı, Hicri 1015 senesidir. Tütün içen onun sarhoşluk vermediğini iddia etse bile o uyuşturucudur.

"Rasülullah (S.A.V.) her serhoşluk vereni ve uyuşturucu olanı kullanmayı yasakladı." Hadisi Şerifine göre tütün haramdır. Tütünü bir defa kullanmak büyük günah olmasa bile devamlı kullanmak büyük günahlardan sayılır.

Bazı alimler, küçük günahlar aşağıda sayacağımız beş şeyden biri ile büyük günah haline gelir, demektedirler.
1 - Küçük günahlar üzerinde ısrar edilirse onu büyük günah haline getirir.
2 - Küçük günahlara lakayd kalmak, ehemmiyet vermemek, hafife almak.
3 - Küçük günahı, büyük günaha kıyas ederek ferahlanmak sevinmek.
4 - İşlemiş olduğu küçük günahla insanlar arasında iftihar etmek.
5 - Küçük günahın bir alimden, kendisine uyulan bir rehber kimse tarafından işlenmesi de büyük günah olması gerektiren bir durumdur.
 

--------------------------------------------------------------------------------

OSMAN PAZARİ

Pazari, sigara hakında "habis" tabirini kullanarak şu izahati yapmaktadır: Amma zamanımızda talebelerin çoğu tütün habisini içiyorlar. O tütün ki " (O peygamber) onlara pis şeyleri haram kılar." ayet-i celilesine dahildir.  

--------------------------------------------------------------------------------

ABDÜLAZİZ AD-DEBBAĞ

Abdulaziz Debbağ tütünün zararlarını anlatarak haram olduğuna hükmeder. Allah (C.C.) zikirden insanları alıkoyduğunu, meşgul ettiğini ve kötü kokusuyla meleklere eziyet verdiğini ifade eder.

Kendisine soğan ve sarmısağın kerih görülen kokusundan sorulunca, cevaben: her şeyin insanoğlu için yaratıldığını söyleyerek, faydalı şeylerden istifade edilmesi gerektiğini, zararlı maddelerden de kaçınılması gerektiğini ifade etmiştir. Soğan ve sarmısağın bir çok faydaları olduğu faakt sigaranın vücuda çok zararlı olduğu, dolaysıyla ikisinin aynı kefeye konulmayacağın ifade etmiştir. Çok kimsenin ise "bırakmıyorum" demesi gibi basit mazeretlerle ölüme kucak açtığını teessüfle anlatmaktadır.

Daha sonra velilerin başından geçen şöyle bir hadise nakleder. Velilerden bir grup, çeşitli pisliklerden dolayı kötü kokan bir şehre girerler. Çok az bir zaman sonra ise adeta kaçar gibi o beldeyi terkederler. Zira kötü koku yüzünden melekler onlardan ayrılmış, o şehre girmemişlerdi. Bunu basiretleriyle sezen veliler ise kurtuluşu o meleksiz beldeden ayrılmakta görmüşlerdir.

Meleklerin bir mü'minden ayrılmasının ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ancak akl-ı selim ve basiret sahipleri anlar diyen debbağ, böyle bir kimseyi silahsız silahsız olduğu bir anda ansızın düşmanıyla karşılaşan bir acize benzetir. Melaike-i Kiramın bir mü'minden ayrılmasının tehlikesini anlatırken haşyet verici ürpertici şu hakikatı da şöyle dile getirir.

Bir toplulukta herhangi bir günah işlenince melekler oradan uzaklaşır, ayrılır. Melekler gidince gidincede şeytan ordusuyla birlikte oraya gelir, konaklar. Günah işleyenlerin imanları o anda, rüzgarlı bir havada yanan her an sönmeye mahkum bir kandil gibidir. Binaenaleyh, her an iman nurunu söndürme ihtimali bulunan hak katında Mü'mini mes'ul duruma düşüren bütün kötülüklerden uzak durmamız gerekir. Çünkü her günah küfrün adeta bir postacısıdır. Her günahta insanı küfre götürecek bir yol, bir menfez vardır.


Hulasa; bir mes'ele hakkında helal ve haramlık hükümleri toplanacak olursa haramlık hükmünün galip olacağına dair kaide-i külliye dikkate alındığı zaman sigara içmekle alakalı değişik hükümler arasında haramlılığı tercih etmek ihtiyata muvafık bir davranış olacaktır. Muhtelif görüşlerin ortaya durum vardır; şüphe Hadisi Şerifte "Kim şüpheye düşecek olursa harama da düşer." buyrulmuştur. bunun gibi haramlık ve mübahlık hükmü bir mes'elede içtima ederse haramlık yönü tercih edilmelidir.

Sigara maddi ve manevi zararlarını açıkladıktan sonra risalemize zahiri ve batıni günahlardan bizi nehyeden ayeti Kerime ile nihayet veriyoruz. Cenabı Hakk buyuruzır ki: "Günahın zahiri de batınını da terk ediniz. Günah işleyen, işledikleri günahın karşılığını görecektir."



BEYKOZ - 03.01.1992


--------------------------------------------------------------------------------
[1] A’dan Z’ye Sigara S. 39
[2] Bilim ve Teknik Dergisi c. 15
[3] Bilim ve Teknik Dergisi C.15
[4] Kamus.u Osmani
[5] İlmi Tıbbi Açıdan Sigara S.12
[6] İlmi Tıbbi Açıdan Sigara S.12
[7] S
[8] Dr. Kunter PERİM – Sigara Sempozyumu 1988 İzmir
[9] Dr. Yıldırım AKTUNA – Sigara Sempozyumu 1988 İzmir
[10] Doç. Dr. Ali TELLİ
[11] İsra Suresi, Ayet:26
[12] Furkan Suresi, Ayet:67
[13] Araf Suresi, Ayet: 31
[14] İsra Suresi, Ayet:27
[15] Müslim 5/49
[16] Müslim 5/46
[17] Tebarani El.Evsad
[18] Fethul Kebir C.2 S.328
[19] İbni Abidin (Kenarı) C.5 Sh.406
[20] İbni Abidin (Kenarı) C.5 Sh.406
[21] En.Nihaye C.3 Sh. 408
[22] Gençlik Ve Zararlı Alışkanlıklar S. 13-14
[23] Hürriyet Gazetesi (1.10.1986)
[24] Zaman Gazetesi (8.6.1987)
[25] Ruhul Beyan C.9 Sh. 328
[26] Şerh-u Sünenil İman Ebi Davud C.8 Sh.269
[27] Nimeti İslam sh.934
[28] Rudud Alel Ebatıl sh.371
[29] Şürbüd Duhan, Muhammed Bin İbrahim
[30] A.g.e.
[31] İbni Abidin, C6 S.454
[32] Tarabişi Halebi A.g.e s.12
[33] Şerhul-Talim El Müteallim Osman Pazari S.122
[34] Tabarani El-Halebi a.g.e. Sh.26-27
[35] Fetvalar C.2 Sh. 361
[36] Surei En’am Ayet:120

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #10 : 30 Ağustos 2011, 02:37:39 »
Selam aleyküm.Hüseyin Hilmi Işık efendinin talebelerinden olan,ehli sünnetin en büyük savunucularından, türkiye gazetesinin yazarı, dinimizislam.com ve mehmetalidemirbas.com sitelerinin sahibi olan mehmeh ali demirbaş hocaefendiyi birçoğunuz tanıyorsunuzdur mutlaka.haftalık sohbetlerini severek okuduğum bu hocamızın sitelerinde açıkladığı bazı fetvalar kafamı karıştırdı.Mesela sigaraya mübahtır diyor, kaza borcu olan nafile kılamaz diyor.tesbih namazını tarif ederken dahi,kaza borcunuz varsa kabul olmaz diyor, diş dolgusu olan maliki mezhebini taklit etmelidir aksi taktirde guslü sahih olmaz diyor.bunlar benim dikkatimi çeken birkaç mesele.bunlar haricinde başka neler var bilemiyorum.siz ne dersiniz bu konuda bu hocamızın vermiş olduğu fetvalara güvenebilir miyiz?  

Böyle şeylerle karşılaşınca insan kendinden de şüphe eder hale geliyor. Dini eserleri ve yazıları okurken çok dikkatli ve şüpheci olmak lazım. Sadece yazarını bilmek kâfi gelmiyor. Bazen bir ehli sünnet aliminin yazdığı kitabın tercümesini elinize alıyorsunuz. Bilinçli bilinçsiz birçok hata, eklenti vs. karşılaşıyorsunuz.

Daha önce incemeseleler.com sitesinin editörü sorunuzun cevabı niteliğinde bir yazı yazmıştı.


Hakikat yayınevinin kitaplarına bakış açımız?


Gerek internet üzerinden e- kitap olarak bir çok islami sitelerin kütüphanesinde gördüğümüz, ve gerekse evdeki kütüphanelerimizde kendine yer bulmuş olan ama bazen ufak tefek rahatsızlıkların dile getirildiği Hakikat Yayınevi kitaplarının ehli sünnet olarak sahihliği ve muteberliği hangi safhadadır?

Öncelikle şunu söyleyelim ki, Hakikat Kitabevi'nin eserlerine "genel" olarak uygunsuz diyemeyiz. Zira bahsi geçen kitabevi bir ehl-i sünnet yayınevi olup, bu kitabeviyle alakası olan kardeşlerimiz de ehl-i sünnete mensuptur.


Ancak, tercüme ve derleme kitapların çoğuna, aslında olmayan bilgiler yerleştirilmiştir. İslam ahlakı isimli kitap da, sözde Muhammed Hadimi hazretlerinin, İmam Birgivi hazretlerinin "Tarikat-ı Muhammediyye" nam eserine yazdığı "Berika" kitabının bir kısmının tercümesidir. Fakat içinde, okudukça ortaya çıkan yorumlar belirir.

Kitabevi genel olarak İslam alimlerinden, ehl-i sünnet büyüklerinden nakilleri esas aldığını, bunlara aykırı yazmadığını vs. ileri sürer. Ama her ne hikmetse, mezbur eserde de görülebileceği gibi, fıkhi meselelerde bile kendilerine muhalif, hocalarının fetvasına zıt bir görüş olduğu vakit, bunu, savunana bakmadan "vehhabilik, şiilik" gibi iftiralarla reddetmektedirler.

Halbuki İslam ahlakı, zıt fıkhi görüş varsa ve kişinin kanaatince yanlışsa, bunu ilmî olarak reddetmek, fakat meseleyi itikat sahasına çekip, muhalif görüşü benimsememeleri için müslümanlara oyun oynamamaktır. Hakikat Kitabevi'nin genelde yaptığı da budur. Duada elleri birleştiren şiilerdir iftirasını atmış, milyonlarca hrıstiyanın eli açık dua ettiği esgeçip, duada elleri birleştirme sünnetine saldırmıştır. İnanmayan varsa, buyursun kafir beldelerinde kiliselere girip, hrıstiyanların eli açık nasıl dua ettiklerini görsün. Ve mezbur cemaatin müntesipleri de bu şekilde dua etmektedirler. Halbuki duayı kişi istediği gibi yapar ve dua şekli sebebiyle vehhabiye, şiiye benzemiş olmaz. Hele bu şekil birçok eserde yer alıyorsa.

Aynı şekilde sigaraya haram diyenlere de "vehhabi" yakıştırması bu zevata aittir. Haram diyenlere "hocanız öyle diyorsa sizi bağlar, müslümanlara söyleyemezsiniz" deyip, kendi hocalarının görüşünü umumi fetva gibi yaymaya çalışmaları da diğer bir vahim durumdur. Halbuki her iki görüşün de, ehl-i sünnet uleması içinde savunucusu vardır. O halde bu görüşler hocalarımızın değil, ehl-i sünnet ulemasının görüşleridir. Hangisinin tercihe şayan olduğuna karar verme yetkisinin sırf kendi hocasında olduğunu iddia etmek pek iyi bir davranış değildir.

Bunun gibi nice mesele vardır. Kaza borcu olan hanefi nafile kılamaz derler. Halbuki ehl-i sünnete göre kılabilir. Bunu bir tek "Türk" müslümanlar değil, ehl-i sünneti çok iyi bir şekilde savunan diğer müslüman alimlerden de söyleyen vardır. Ancak ne hikmetse bunu dahi abartıp, nafile kılınabilir diyenleri neredeyse "ahmak" yerine koymaya çalışmaktadırlar. Daha verdikleri eserlerin sayfalarındaki "0" ile "5" rakamını ayırtedemeyen insanlar neden böyle konuşur bilemem. (Not: Necatu'l-Mü'minin nam eserden verilen bir kaynakta yapılan hataya atıftır)

Ve yine bazı mübarek gecelerde cemaatle kılınan tesbih namazlarına takmışlar; toz kondurmadıkları Ebussuud Efendi hazretlerinin bir seksen fetvası olduğu halde, ona dahi muhalefet ederek, ve kılanlara dil uzatarak dolaylı yoldan Ebussuud Efendi hazretlerine dil uzatmışlar ve böylelikle aslında bir çok konuda tenakuz halinde olduklarını göstermişlerdir.

En acısı bu değildir. Her müslüman, her insan hata edebilir. Ancak hataları, kötüleme suretiyle yaymaya çalışmak abestir. Güzel değildir. Bu sebeple mezkur yayınevinin eserleri dikkatli okunmalıdır. Her yazana inanmamalı, araştırmalıdır. Sonuçta verilen kaynakların çoğunun yeri ve içeriği doğru olmayabilmektedir.


muallim abi / incemeseleler.com editörü

Çevrimdışı gülgiller

  • okur
  • *
  • İleti: 50
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #11 : 30 Ağustos 2011, 02:47:12 »
Sigara içmek haram mı? mekruh mu? mübah mı? meselesi

Peygamber (s.a.v) Efendimiz'in şereflendirdiği asırda ve müctehidlerin devrinde sigara yoktu. Bu sebeple, sigara içmenin hükmünde farklılıklar göze çarpmaktadır.
İslam alimlerinin görüşlerinde ortaya çıkan değişik hükümler, meselenin tetkikinde seçilen nokta-i hareketin birbirinden farklı olmasından ileri gelmektedir.

İlim sahiplerinden bir kısmı, "Eşyada aslolan ibahadır" fıkıh kaidesi ile tütün kullanmakta bir mahzur bulunmadığı görüşünü müdafaa etmiş ve bu istikamette fetva vermişlerdir. Bir kısım din alimleri de bu nebatı, hoşa gitmeyen kokuSu yönünden tetkike koyulmuş, sarmısak, soğan ile tütünün kerih kokuları arasında bir benzeyiş yönü olduğu iddiası ile, onlar hakkında verilmiş bulunan "kerahat-i tenzihiye" hükmünü tütüne de teşmil etmişlerdir.

Bazı ilim adamları ise bu hususu biraz daha geniş olarak tahlil etmiş, çeşitli zararlara yol açmasını dikkate alarak, tütün içmenin harama yakın mekruh olduğu neticesine varmışlardır.

Dini meseleleri incelemekte mahareti bulunan ilim erbabı, tütünün insan sağlığında yaptığı tahribatı dikkate alarak, meseleyi üç bu'dLu ve mukayeseli olarak ele almışlar; tütünün insan sağlığındaki menfi tesirine dair tabip raporlarını nazar -ı dikkate alıp haram olduğu neticesine varmışlardır.
Sigara içmenin haram olduğu fikrinİ müdafaa eden ilim sahipleri, Şehr bin Havşeb'in Ümmü Seleme validemizden naklettiği "Resulullah (sav) müskir ve müftir her şeyi yasakladı" Hadis-i Şerifini, verdikleri hükmün delili olarak göstermişlerdir.
Hadis-i Şerifin metnindeki "Müftir" kelimesini, İbni Esir, "İçildiği zaman vücuda hararet veren; uzuvlarda kırıklık, güç azalması, göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama meydana getiren şey" diye açıklamaktadır.
Bilhassa tiryakisi olmayanların üzerinde tütünün tesiri incelendiği zaman, vücutta bir gerginlik, göz kapaklarında ağırlık ve mahmurluk hali, gerilen uzuvlarda bir gevşeme olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Şafii mezhebi alimlerinden Kalyubi, bir din alimi olduğu kadar tabip idi. Bahsi geçen muhterem zat, her iki ilimdeki dirayeti ile tütün içmenin haramlılığına hükmetmiş bulunmaktadır.
Doktorların ifade ve beyanları ile zararları ve insan vücudundaki tahribatı gün ışığına çıkmış bulunan tütünü, birbirine ikram etmenin -zararı daha yaygın bulunduğundan-haram olduğu sarahatle ifade edilmektedir.

Bu alışkanlığın zararını yakinen anlamış birçok sigara müptelası, tütünü terketmeyi devamlı olarak temenni etmektedirler. Bu hal, onların tütünden gördükleri zararın acı itirafı olmaktadır.
Son devrin ilim adamlarından Muhammed el-Hamid, "Hiç şüphe yok ki tütün, habis bir şeydir. Onu içmeye devam, eliyle kendini tehlikeye atmaktır. Bu sebeple kendimi onu haram olması hükmüne meyletmiş görüyorum" demiştir.
Bu zat, Muhaddis Şeyh Bedreddin el-Haseni ed-Dimeşki'nin, Şeyh Haşim el-Hatib'in ve Şeyh Ali Dark'ın, halka yapmış oldukları derslerde tütünün haram olduğu fıkrini açıkça ifade ettiklerini eserlerinde nakletmektedir.

Hiç tereddüt etmeden ifade edebiliriz ki, tütün ne besleyici ne de onarıcı bir vitamini ihtiva etmektedir. Keçi ve benzeri canlıların, çalı yapraklarını tütüne tercih etmeleri, onda besleyici bir değer bulunmadığına işaret edici ve dikkat çekici bir husustur.
Nikotin, bazı haşeratın itlafında koruyucu ilaç imal etmekte kullanılmakta ise de, ağrıları dindiren, yaraları tedavi eden, tek kelime ile şifa verici bir hassayı içinde bulunduran ilaç imalatında kullanılmamaktadır.

Sigara, gıda değilse, şifa vermiyorsa ve hiçbir derde deva olamıyorsa ona verilecek para elbette israftır. Peygamber (sav) Efendimiz, boş yere para harcamayı ve malını zarara uğratmayı yasaklamıştır. Karnı doyduktan sonra yemeğe devam etmekte kerahet bulunduğu ve zararlı olacak derecede fazla bir şey yemenin haram olduğu bir gerçektir. Bu hakikat karşısında çocuklarının ekmek parasını sigaraya vermek israf değil ise ya nedir?

İslam dini, ağız kokularını gidermek için misvak kullanmanın sünnet olduğunu hükme bağlamıştır. Ayrıca, çok olarak sarmısak, soğan ve pırasa yiyenlerin cemaate eza vermemek için, camiye gelmelerine müsaade edilmemektedir. Sarmısak ve soğan kokusuna rahmet okutacak kadar fena bir kokusu bulunan tütünü içmek, misvak sünnetinin teşriinde
ki hikmete tamamen aykırıdır. Efendimiz (sav)'in ve ashabının yoluna aykırı bulunduğu için bid'attır.
Sigara müptelası bulunan bir şahıs ile camide aynı safta, yanyana durma bahtsızlığına uğramış bir mü'mine sorunuz! Onun yanında geçirdiği sıkıntılı dakikalar ne kadar uzun ve çektiği işkence ne derece büyüktür?
İnsanların eza duydukları şeylerden, meleklerin de eza duyacağı bir Hadis-i Şerifte ifade edilmektedir. Peygamber (sav) Efendimiz'in bu beyanı karşısında tütün kokusundan meleklerin rahatsız kalacağında kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Bir mesele hakkında helal ve haramlık hükümleri toplanacak olursa, haramlık hükmünden galip olacağına dair kaadie-i külliye dikkate alındığı zaman, sigara içmekle ilgili olan değişik hükümler arasından haramlığı tercih, ihtiyata muvafık bir davranış olur.

Bu ihtilafların ortaya çıkardığı bir durum vardır: Şüphe... Zira kimi mubah, kimi tenzihen mekruh, kimi de tahrimen mekruh veya haram demektir. Bu çekişmeler karşısında, istemeyerek insanda bir şek ve şüphe doğmaktadır. Hadis-i Şerifte, "Kim şüpheye düşecek olursa harama da düşer" buyurulmuştur. Bunun gibi, haramlıkla mübahlık hükmü bir meselede içtima ederse, haramlık yönü tercih edilmeli ve müteverri alimin sözü öne alınmalıdır.
Kendisi fakir, nüfusu kesir, yatağı hasır bulunan kimselerin, çocuğu ateşler içinde kıvranırken ona alacağı ilaca para bulamayan, kışın ortasında efradı ailesi soğukta titreşirken, sobada tüttüreceği dumanı ağzındaki sigara ile tüttüren kimsenin irtikap ettiği bu hal haramın katmerlisidir..



(Mehmed Emre, Eskişehir, Balıkersir-Bilecik Eski Müftüsü)




Allah razi olsun

Çevrimdışı gülgiller

  • okur
  • *
  • İleti: 50
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #12 : 30 Ağustos 2011, 07:52:02 »


Dişe yapılan dolgu gusle Mani değildir.

Bilindiği gibi diş sağlığı, ağız içi temizlik hayatî bir mevzûdur. Bunu basite alamayız. Çünkü bedendeki bir kısım rahatsızlıkların menşei, eninde sonunda dişlere bağlanmakta; dişlerdeki çürükler, vücudun her yerine rahatsızlık yaymaktadır. Bu bakımdan, dişler mutlaka tedavi görmeli, bedene verecekleri zararlar bertaraf edilmelidir.
Dişlerin tedâvisi de, elbette ki çürüklerin doldurulması, gerekenlerin kaplatılması ile olur… Hatta bazen da protezle mümkün hâle gelir. Bunların yapılmasının dînen mahzurlu olduğunu söylemek, İslâm’ın insan hayatına değer vermediği, mensuplarının sıhhatini kaale almadığı mânâsına gelir. Bu ise son derece mahzurlu bir imajdan başka bir şey olmaz. Kaldı ki fıkıh kitaplarında, ilmihallerde diş tedâvisinin zarûreti anlatılmıştır; bu iş için altın ve gümüş kaplamanın câiz olduğu, gerek diş doldurtmanın, gerekse kaplatmanın gusle mâni olmayacağı açık-seçik ifade edilmiştir.
Meselenin hulâsası şöyledir:
Abdestte, ağızda kuru yer kalsa abdestin sıhhatine mâni olmaz. Gusülde ise, ağız içinde kuru yer kalırsa, Hânefi mezhebine göre gusül sahih olmaz. (Şâfiîlere göre gusül sahihtir.)

Ancak burada karıştırılmaması gereken husus şudur:
Dişlerdeki dolgu ve kaplamanın üzerinden geçen su ağız içini ıslatıyor, kuru yer kalmıyor demektir. Dolgulu, kaplamalı ağızda suyun dolaşması, dolgunun ve kaplamanın üzerinden geçip ıslatması, yıkama şartının yerine gelmesi demektir. İllâ da dolguyu söküp altına su geçirmek, kaplamayı kaldırıp altını yıkamak mânâsında mecbûriyet yoktur. Böyle anlamak hatalıdır. Nitekim yaraya bağlanmış sargının üzerinden suyun geçmesi, yahut da meshedilmesi altını yıkamış gibi sayılıyor, sargıyı sökmek gerekmiyor. Bu husus, bütün fıkıh kitaplarında ifade edilmektedir. Bu bakımdan zarûreten dişini doldurtan veya kaplatan Hanefîlerin, gusülde, Şâfiî mezhebini taklid etme mecburiyetleri yoktur.

Sevgili Peygamber (s.a.v.)Efendimiz de tedâvi için fevkalâde veciz beyanlarda bulunmuş ve bizleri tedâvi olmaya sevk ve teşvik etmişlerdir.“Tedâvi olun ey Allâh’ın kulları! Allah Teâlâ her derdin devâsını yaratmıştır. Devâsı olmayan sadece iki dert vardır: Bunlar da biri ihtiyarlık, diğeri ölümdür” meâlindeki söz, Allah Resûlü (s.a.v.)Efendimize aittir.

Diş tedâvisi mevzuunda bir diğer husus da, kadınların âdetli iken takma diş, dolgu ve kaplama yaptırabilip yatıramayacakları meselesidir.


Kısaca arzedelim:

Resûlüllüh (s.a.v.)Efendimiz, sırf güzellik için yani estetik maksadıyla dişlerin seyrelten kadınlara lânet etmiştir. Ancak, hastalıklardan ötürü de tedâvi olmamızı emretmiştir. Dişi doldurma, kaplama veya takma sırf güzelleştirmek için değil de, çürüyen yahut çıkan dişi tedâvi etmek, kısaca ihtiyaç için olursa, bunda abdestli, abdestsiz, âdetli, temiz olmak fark etmez. Lâkin, âcil bir vaziyet yoksa, her türlü şüphe ve tereddütten kurtulabilmek için, bu tedâviyi temiz bir zamana tehir etmek münâsip olur.

Netice olarak diyebiliriz ki;

İnsan sağlığına böylesine değer verip, ölümle ihtiyarlıktan başka her derdin bir devâsının bulunduğunu ifade eden bir dînin mensuplarının, dişlerinin çürüğünü tedâvide zorlanmak şöyle dursun, ihmâl dahi göstermemeleri gerekir.




Fazilet Takvimi
6 Nisan 1997 Pazar / 7 Nisan 1997 Pazartesi




Allah binlerce razi olsun cok uzuluyodum bu duruma
[/quote]

Çevrimdışı gülgiller

  • okur
  • *
  • İleti: 50
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #13 : 30 Ağustos 2011, 07:55:26 »
ya bikere basladik benim gibi ruh hastasi bu sigarayi nasil birakir insAllah yarin ilk isim birakmyi denemek olcak cunku gunahta israrci olmak istemiyorum dualarinizi bekliyorum

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Mehmet Ali Demirbaş'ın fetvaları güvenilir mi?
« Yanıtla #14 : 30 Ağustos 2011, 10:12:19 »
ya bikere basladik benim gibi ruh hastasi bu sigarayi nasil birakir insAllah yarin ilk isim birakmyi denemek olcak cunku gunahta israrci olmak istemiyorum dualarinizi bekliyorum

21 gün iradeli davranır içmezseniz, bırakırsınız.




Allah binlerce razi olsun cok uzuluyodum bu duruma

cümlemizden ...